Ahmet Altan Ve Kırar Göğsüne Bastırırken Kitap Can Yayınları İstanbul, 2003. EKitap Tarama: Bilinmiyor Düzelti ve E-Tasarım: efrasiyab E-Yayın: ayraç sanal yayın Ağustos, 2006. Ahmet Altan (doğumu: 1950, Ankara), Türk yazar. Ünlü yazar ve eski milletvekili Çetin Altan’ın oğlu, yazar ve İstanbul Üniversitesi İktisat Profesörü olan Mehmet Altan’ın ağabeyidir. Orta ve lise öğrenimini çeşitli okullarda tamamladıktan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesine devam etti, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Yirmi dört yaşında gazeteciliğe başladı. Gece muhabirliğinden, genel yayın müdürlüğüne kadar gazeteciliğin hemen hemen bütün kademelerinde çalıştı. 1987 yılında köşe yazarı oldu, 1990’ da genel yayın müdürüyken ara verdi. Çeşitli televizyon programları hazırladı. Bir çok yazısından dolayı yargılandı ve 1995 yılında bir buçuk yıl hapse mahkum edildi. İlk romanı Dört Mevsim Sonbahar 1982’ de yayınlandı. 1985’te yayınlanan ikinci kitabı Sudaki İz , toplatıldı ve müstehcenlikten yargılanarak mahkeme kararıyla yakıldı. Üçüncü romanı Yalnızlığın Özel Tarihi 1991’de basıldı. Dördüncü romanı olan Tehlikeli Masallar 1996’da yayınlandı ve rekor sayılacak baskı sayısına ulaştı. Deneme kitapları Geceyarısı Şarkıları 1995’te, Karanlıkta Sabah Kuşları 1997’de yayımlandı. Ahmet Altan’ın 1998’de yayınlanan romanı Kılıç Yarası Gibi , 1999 yılı Yunus Nadi Ödülü’nü kazandı. Kristal Denizaltı adlı denemesi 2001’de, İsyan Günlerinde Aşk adlı romanı 2001’de ve Aldatmak adlı romanı 2002’de yayımlandı. İçindekiler Ahmet Altan.1 Ve Kırar Göğsüne Bastırırken.1 Diyorlar ki, Yenilmişiz...7 Felsefe, Cinayet, Askerlik ve Edebiyat10 Ve Kırar Göğsüne Bastırırken...13 Türkiye’nin Bütün Generalleri, Kışlalarınıza Dönün.15 Bir Şarkı Söylerdim...18 Sığırcıklar ve Atmacalar.21 Ziyaret23 Beyaz Frezyalar ve Maria.26 Bütün Cümleler Yeniden Yazılmalı28 Sarıkamış’tan Akdeniz’e.30 Bu Kimin Hayatı?.33 En Büyük Günah.36 Pautus.38 Oralarda, Geceler.41 Arto.44 Nerede?.46 Piyanoya Çivi Çakmak.49 K.51 İşgal Altında.54 Yolunu Ayırmak.56 Yaşasın Ölüm...58 Tragedya.61 Türk Olmak.64 Entelektüeller.66 Tarihçiler, Padişahlar, Paşalar.69 Son Teorem...72 Yumurta ve Onur...75 Bu Generalleri Yargılayın, Bu Yazarları Açıklayın.78 Filozofların Şehri ve Tanrının Şehri81 Binyıl83 Özlemek.86 Savunmalar.88 Diyorlar ki, Yenilmişiz... Diyorlar ki, yenilmişiz. Diyorlar ki, ölümü savunanlar, ölümü avuçlarında taşıyanlar, ölümü zehirli tohumlar gibi hayatımıza saçanlar kazanmış. Reggiani, ‘Kurtlar şehre indi’ diyor şarkısında. Biz, hayatı savunanlarız. Biz, hayatı ölmeyi bilerek savunanlardanız. Bahardır bizim müttefikimiz. Ölümden korktuğumuzdan değil yaşadığımız, biz savaşmayı sevdiğimizden yaşarız. Yaşamaktır savaşımız. Bir nakış işler gibi, her ilmiğine kendimizden bir şey katarak yaşarız. Diyorlar ki, yenilmişiz. Diyorlar ki, sahipsiz ölülerimizin kanlıları zafer yürüyüşleriyle geliyorlarmış. Diyorlar ki, dağılmış ordularımız. Diyorlar ki, her cephede bir hüzün, her cephede bir yenilgi varmış. Diyorum ki, yenilmedik. Toy kısraklar gibi oynak bahar sabahları hayatımıza koşarken ne yenilmesi, bu çıldırmış erguvanlar her yana dağılırken kim yenebilir bizi. Şu gülümsemeleriniz. Dilinizin ucuna geliveren şiirler. Mırıldandığınız şarkılar. Kır kahveleri, kıpır kıpır bir şeyler içinizde, taze ot kokuyor her yan, birisi size sizi sevdiğini söylemeye hazırlanıyor. Kahkahalardan atlarımız, yapraklardan cephanemiz, neşeden ordularımızla yürürüz cepheye. Ölümü taşıyanlara karşı hayatı biz yaşayarak savunuruz. Onlar kalın parmaklarında ölümü taşıyorlar, sırtlarında öldürdüklerinin hayaletleri, her gülümsemeyi ezmek istiyorlar, aşağılıyorlar aşklarınızı, zekice her nükteden nefret ediyorlar, hayat en büyük düşmanları. Onlar öldürdükleriyle ölen ölüler. Biz, hayatı savunanlarız. Yaşayanlarız biz. Işıklı sabahlar, çiçekli ağaçlar, tebessümler, kekik kokulan, deniz kıyıları, dudağımızın kenarında taşıdığımız öpüşmeler, imalı şakalar, alnımızda hissettiğimiz ince rüzgâr, ihtiyar kayıkçının selamı, çırılçıplak yüzen Çingene çocukları, bahar akşamlan bizim müttefiklerimiz. Kalabalığız. Güleriz biz, sevişiriz, çocukların başlarını okşarız, en oymalı ıslıklan biz çalar, en demli çayları biz içeriz. Kaç pusudan geçtik, kaç çatışmadan çıktık. Ne aşktan selamımızı kestik, ne sevişmelerden vazgeçtik. Diyorlar ki, yenilmişiz. Diyorum ki, yenilmedik. Yaşamaktır zaferimiz. Biz hayatın cesur yolcularıyız, bir yere varmak için değil yolculuğumuz, biz yolculuğu sevdiğimizden yoldayız. Hayatın ölüleri onlar.
Description: