ebook img

Tanrı ve Felsefe - Etienne Gilson PDF

168 Pages·1999·0.86 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Tanrı ve Felsefe - Etienne Gilson

Tanrı ve Felsefe - Etienne Gilson Etienne Henry Gilson, özellikle Ortaçağ Felsefe Tarihi alanında önemli eserler kaleme almış ve çeşitli araştırma merkezlerinin kurulmasına önayak olmuş ünlü bir Fransız düşünürdür. Gilson, "Yeni- Thomasçılık" adı verilen felsefe akımına mensuptur. Ortaçağ Felsefesinin Ruhu, Felsefi Tecrübenin, Bütünlüğü, Ortaçağda Akıl ve Vahiy, Modern Felsefe: Descartes ten Kant'a kadar, Güzel Sanatlara Giriş, Tanrı ve Felsefe, Gilson'un belli başlı eserleri arasında yer almaktadır. Tanrı ve Felsefe, metafiziğin en önemli konusu olan Tanrının varlığı problemini ele alır. Gilson'a göre, akıl, Tanrının varlığı konusunda çok önemli ve ikna edici şeyler söyleyecek güçtedir. Felsefe Tarihi, bu hükmün doğru olduğunu göstermektedir. Dinî konularda düşünmenin pek fazla yarar sağlamayacağını öne süren katı pozitivist ve maddeci görüşlerin, ilim ve fikir dünyasındaki çekiciliklerini yitirmiş olmaları, Tanrı ve felsefe ilişkisini yeniden ciddi bir felsefe problemi haline getirmiştir. ISBN 975-8109-33-2 BİRLEŞİK YAYINCILIK Etienne Gilson tanrı ve felsefe Çeviri Mehmet S. Aydın 9 Eylül Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Din Felsefesi Profesörü İKİNCİ BASIM Birleşik Yayıncılık İstanbul - 1999 Birleşik Yayıncılık No:80 ISBN 975-8109-33-2 Dizgi Hülya Aşkın İç Düzen Selahattin Uslucan Kapak Tasarım Nüans Ajans Kapak Baskısı Modül Ofset İç Baskı-Cilt Elif ofset Birleşik Yayıncılık Ankara Cad. 47 34410 Cağaloğlu - İSTANBUL Tel: 511 70 40 (Pbx) ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜ Etienne Gilson (1884-1978) özellikle Ortaçağ felsefe tarihi alanında ciddi araştırmalar yapmış, çok sayıda eser kaleme almış ünlü bir Fransız fikir adamıdır. Hayatının son yirmi yılında Fransa dışında, özellikle Amerika ve Kanada'da konfranslar vermiş, birçok araştırma enstitüsünün faaliyetlerine katılmış, hatta bunların bir kısmında kuruculuk ve başkanlık görevlerim üstlenmiştir. Gilson denince akla ilk gelen şey, onun tanınmış Ortaçağ ilâhiyatçı-filozofu Aquino'lu Aziz Thomas'ın külliyatını inceden inceye tahlil eden ve yorumlayan bir âlim olduğudur. Gilson sadece bu işle de yetinmemiş, merkezinde Aziz Thomas'ın fikirlerinin yer aldığı çağdaş bir felsefe anlayışının gelişmesinde birinci derecede rol oynamıştır. Asrımızın önemli felsefe akımları arasında yer alan bu akımın adı Yeni Thomasçılık (Neo- Thomism) tır. Bu akım hakkında bilgiler vermeden önce Gilson'un çok bilinen birkaç eserinin başlıklarını vermek, sanırım yararlı olacaktır*: * Eserlerin basıldıkları yerler ve basım tarihleri İngilizce baskılarına aittir. 1. Ortaçağ Felsefesinin Ruhu (1930-1 yıllarında İskoçya'da verilen Gifford Konferansları ) 2. Felsefî Tecrübenin Birliği (1936-7 yıllarında Harvard Üniversitesi'nde verilen William James Konferansları) 3. Ortaçağda Akıl ve Vahiy (Virjinya Üniversitesi'nde verilen Richard Konferansları, 1937) 4. Aziz Augustine'in Hıristiyan Felsefesi, New York, I960. 5. Hıristiyan Felsefesinin Unsurları, New York, 1960. 6. Filozof ve İlâhiyat, New York, 1962. 7. Modern Felsefe: Descartes'tan Kant'a (T. Langas ile birlikte) New York, 1962. 8. Thomasçılığın Ruhu, New York, 1964. 9. Güzel Sanatlara Giriş, Paris, 1963. 10. Tanrı ve Felsefe (Burada tercümesi sunulan eser)1 Gilson, yukarıda da işaret edildiği gibi, Yeni Thomasçılık akımına mensuptur2. Sözkonusu akım, daha başka unsurları ihtiva eden çağdaş Katolik Felsefesi ile dirsek teması halindedir. Nitekim Yeni Thomasçılığın savunucularının tamamı değilse de büyük bir kısmı inanç itibariyle Katoliktir. Akımın gelişmesinde özellikle iki faktör önemli rol oynamıştır: Asrımızın ilk çeyreğinin sonlarından itibaren Ortaçağ felsefesi ile ilgili umumî ve eski kanaatlerin yavaş yavaş değişmeye başlaması. Bugün artık "Ortaçağ" ve "Skolastik" terimleri, olumsuzlukları, karanlık günleri hatıra getiren terimler olmaktan çıkmıştır. Rönesansla başlayan ve birçok menfî unsurları içinde taşıyan "Ortaçağa tepki", o çağda ortaya konmuş ilmî ve felsefî eserlerin incelenmesi neticesinde gücünü büyük çapta yitirmiş durumdadır, işte bu değişiklik, metafizik yanı ağır basan felsefe akımlarının doğmasına zemin hazırlamıştır. İkinci olarak, asrımızda güçlerini iyiden iyiye hissettiren ve etkilerini pratik hayatta da gösteren dar pozitivist, pragmatist, materyali- sit ve ateist akımlar, Batılı birçok düşünürü his ve fikir yönünden ra- 1 Gilson'un eserleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için bkz. Fr. John M. Quine, The Thomism of Etienne Gilson: A Critical Study, Villanova, Pa., 1971. 2 Gerek Gilson gerekse bağlı bulunduğu felsefî akım hakkında özlü bilgiler için bkz. The Encyclopedia of Philosophy, ed. P. Edwards, New York, 1967: "Gilson, Etienne", "Thomas Aquinas, St." ve "Thomism" maddeleri. hatsız etmiş, onları bir takım çareler aramaya sevk etmiştir. Sözgelişi, Yeni Thomasçılığın gelişmeye başladığı dönemlerde Fransa'da önde gelen fikir akımlarının bir çoğu, metafiziğe ve dine karşı idiler. J.P. Sartre'ın başını çektiği ateist varoluşçuluk, "hümanizm" terimi arkasına sığınan çok çeşitli fikirler ve Batıda yeni şekiller almaya başlayarak yayılan Marksizm, burada akla gelen din ve metafizik düşmanı akımlardan sadece birkaçıdır. Bunlara Ingiltere'de güçlü bir akım haline gelen mantıkçı pozitivizmi, Amerika'da adeta bir hayat felsefesi haline gelen pragmatizmi, bunların metafizik ve dine karşı tutumlarını eklersek, duyulan endişelerin yersiz olmadığı düşünülebilir. Fakat bir felsefe akımı olmaktan ziyade genel bir fikrî çerçeveyi hatıra getiren Katolik Felsefesini, Lois Lavvel (1882-1951), Gabriel Marcel (1889-1973) ve Jack Maritian (1882-1973) ın felsefî faaliyetleriyle gelişen teist varoluşçuluk ve Yeni Thomasçılığı, materyalist - ateist- nihilist düşünceler karşısında gösterilen birer tepki şeklinde değerlendiremeyiz. Bunları çeşitli felsefe sorularına verdikleri cevapların ışığında görmek ve değerlendirmek icabeder. Gilson, felsefede "sistem"e ve her türlü "izm" e karşıdır. Ona göre, felsefenin bir "izm"e dönüşmesi, sun'î bir zorlama neticesinde olmakta ve "izm"ler hakikati görmemizi engellemektedir, insan aklı, diyor Gilson, karşılığı bütün problemleri çözerek organik bir sisteme (yapıya) ulaşacak güçte zaten değildir. Meselâ, "Ortaçağ Felsefesi" veya "Zihniyeti" diye bir şeyden bahsetmek doğru değildir. Aynı şey, "Skolastiklik" için de sözkonusudur. Ortaçağlar boyunca yaşamış olan büyük fikir adamları aynı veya benzer dinî kanaatleri paylaştıkları halde, farklı felsefî görüşleri savunabilmişlerdir. Felsefî bakımdan Kilise büyükleri arasında ciddi anlaşmazlıklar vardır. Sözgelişi, Thomas Aquinas, "Skolastik" diye adlandırılan öteki düşünürlerden çok farklıdır. Sanıldığı gibi, Thomas, "öz"e ağırlık verip "varlık"ı ihmal etmemiştir. O, metafiziğin ana problemlerini bir "varlık problemi" olarak görmüştür. "Niçin bir şey veya şeyler vardır?" Leibniz bu soruyu modern felsefenin odak noktası haline getirdi. Ama soruyu bütün boyutlarıyla ele alan ve ona en doyurucu cevabı veren ilk düşünür, diyor Gilson, Thomas'tır. bilimin bu soruya cevap vermediğini, veremediğini hepimiz bilmekteyiz. Hangi sebebe dayanırsa dayansın, bilimin çizdiği sınırın dışına çıkmayı reddeden hiçbir felsefe anlayışı da sözkonusu soruya cevap veremez. Günümüzde her türlü metafizik soruyu "sözde soru" olarak gören felsefî anlayışların sayısı hiç de az değildir. Metafiziğin sorularını bilgi alanının dışına iten, Modern felsefede Kant olmuştur. Bu yüzden, Gilson modern felsefeyi Descartes ile değil Kant'la başlatır. Descartes, herşeyden önce, Skolastisizmin terminolojik çerçevesi içinde hareket etmiştir. Bunu çok kere farkında olmadan dahi yapmış olabilir. Descartes felsefesinde metafizik, bilgi alanının dışında değildir. Oysa Kant, "inanca yer bulabilmek için bilgiyi inkâr ettiğini" söylemektedir. Onun ahlâktan metafiziğe ulaşma çabasında ne ölçüde başarılı ve kendi teorik sistemiyle tutarlı olduğu tartışma konusudur. Her şeye rağmen O, modern felsefe üzerinde kalıcı etkisini bırakmış ve metafizik, Saf Aklın Tenkidi'nden sonra klasik statüsüne ulaşmakta büyük güçlük çekmiştir. Gilson'a göre, bilimin ulaşamadığı yere metafizik ulaşır; metafiziğin ulaşamadığı yere ise din ulaşır. Kant'a, Comte'a ve yeni pozitivist akımlara rağmen, metafizik problemler devam etmiştir. Hem de kaçamak yollar takip ederek değil, bilimin bizi ulaştırdığı noktada karşımıza çıkmaktadır sözkonusu problemler. Bilimin ulaştığı noktadan sonrasını bilim çerçevesi içinde düünmeyebiliriz. Ama bilimden öğrendiklerine dayanarak metafizik sorularla karşı karşıya kaldıklarını söyleyenleri irrasyonel olmakla suçlamanın rasyonel bir yanı olmasa gerektir. Gilson, Ortaçağ Felsefesinin Ruhu 'nda felsefeyi sınırları iyice daraltılmış laik- hümanist bir meşguliyet şeklinde görme anlayışına

Description:
Tanrı ve felsefe metafiziğin en önemli konusu olan Tanrının varlığı problemini ele alır.Gilson'a göre akıl, Tanrının varlığı konusunda çok önemli ve ikna edici şeyler söyleyecek güçtedir.Felsefe Tarihi, bu hükmün doğru olduğunu göstermektedir.Dini konularda düşünmenin p
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.