ebook img

Pardayanlar - Michel Zevaco PDF

649 Pages·2014·1.86 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Pardayanlar - Michel Zevaco

Dünyanın en ünlü tarih, aşk, macera ve kahramanlık romanı Pardayanlar Pardayanlar 1 Michel Zevaco Çeviren: Murad Sertoğlu Baskan Yayınları Michel Zevaco 1860 yılında Korsika Adası'nın Ajaccio şehrinde dünyaya gelmiştir. Edebiyat Fakültesi'nde okurken çok parlak bir öğrenci olan Zevaco, daha sonra Viyana'daki (Isere) Kolejinde "retorik" (güzel söz söyleme sanatı) profesörü olmuştur. Fakat devrinin hükümeti, kendisini ilerici fikirlerinden dolayı vazifeden uzaklaştırınca Zevaco'nun bu profesörlük hayatı çok kısa sürmüştür. Bunun üzerine Paris'e giden Zevaco, Jules Roques tarafından idare edilen, o günlerin anarşist gazetesi L'Egalit'nin yazı işleri müdürü olarak devrinin ideolojik mücadelelerine girmiştir. 1890 yılından itibaren daha ziyade "Polemik adamı" vasıflarıyla ününü geliştiren Zevaco, zamanının hükümet erkanı ve idarecileriyle giriştiği mücadeleler sonucunda "Sainte-Pelagie" politik mahkûmlar hapishanesinde bir süre hapis yatmıştır. Devrinin politikacılarıyla yaptığı söz düellolarında kullandığı üslûp, ilerde PARDAILLAN romanlarında Şövalye de Pardaillan'ın ağzından dökülen sözlerde aynen bulunacaktır. Bir seri mahkeme kararı sonucu "L'Egalite" kapanınca, Michel Zevaco'yu Courrier Français'in artistik ve edebi kritiği olarak görüyoruz. Fakat artık kırk yaşına ulaşan Zevaco hayatının yeni bir dönüm noktasına gelmiştir. Evli ve beş çocuk babası olan Zevaco'nun artık tek amacı çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmektir. Bunun üzerine Zevaco, tarihi tefrikalar yazmaya başlamış ve ilk eseri olan "Borgia", devrinin bir gazetesinde neşredilmiş ve çok büyük bir başarı elde etmiştir. Bu başarıyla gazetenin tirajı yükselmiştir. 1901 senesinde gazete, Zevaco'nun yeni bir tefrikasına başlarken, iftiharla: "Okuyucularımız dün, eskiden sadece, Feval, Alexandre Dumas ve Eugene Sue gibi yazarların tefrikalarını okumaya başlayan okuyucuların tattığı bir sevinci tattılar. Evet okuyucularımız, dün Michel Zevaco'nun yeni bir tefrikasını okumaya başladılar," demekteydi. Gazetenin başladığı yeni tefrikanın adı "Le Pont Des Soupirs" idi. Doç'lar Venediki'nde geçen yeni bir Monte Cristo hikâyesi... Bir süre sonra Michel Zevaco'nun tefrikaları, "Le Matin" isimli meşhur gazetenin en büyük prestiji olmuştu. Bir müddet sonra burada, genç Jean-Paul Sartre, tefrikalar arasında Şövalye de Pardaillan'ı bulmuş ve devrin editörlerinden bir tanesi Pardaillan tefrikalarını ciltler halinde toplayarak yarım yüzyıl geçen bir süreden beri macera meraklılarının zevk ve heyecanla okuduğu meşhur 10 ciltlik Pardayanlar serisini meydana getirmiştir. Michel Zevaco'nun olgunluk çağının en verimli senelerinde yazdığı eserleri on sekiz yıllık bir devreye yayılmakta olup tam otuz adettir. Pardaillan'ın maceraları, son derece heyecanlı bir tarih devresi meydana getirmektedir. Zevk, heyecan ve merakla okunan, her yaşta okuyucuya zevkli dakikalar geçirten bu serinin başlıkları: Pardayanlar Pardayan'ın Aşkı Pardayan ve Fausta Pardayan'ın İntikamı Fausta'nın Entrikaları Pardayan'ın Zaferi Pardayan'ın Oğlu Pardayan'ın Milyonları Pardayan'ın Kızı Pardayan'ın Sonu'dur. Michel Zevaco, en verimli çağında, 8 Ağustos 1918 yılında, 58 yaşında ölmüştür. Birinci Bölüm Haksız Bir Karar İhtiyar Mösyö de Piennes, adliye memurunun okuduğu kararı büyük bir acı ve ıstırapla dinledi. Altında Kralın imzası bulunan bu kararda, kendisinin malı bulunan Margency malikânesi elinden alınarak Kont Anne de Montmorency'nin arazisine ilave ediliyordu. İhtiyar de Piennes, bu haksız kararı sonuna kadar sükûnetle dinledi. Sonra yumruklarını uzaktan görünen Montmorency Şatosu'na doğru salladı: "Sana lanet ediyorum," diye haykırdı. "Binlerce defa lanet! Ey Fransa'nın kutsal şövalyeleri, mezarlarınızdan kalkınız da kırk muharebe meydanında kanını cömertçe döken, Fransa için her fedakârlığı severek yapan bu ihtiyar askere nasıl muamele edildiğini görünüz!" Adliye memuru korkmuş, hemen oradan sıvışmıştı. Mösyö de Piennes devam etti: "Peki, ya kızım ne olacak? Jeanne ne yapacak? O zavallı hayatını nasıl kazanacak? Ah, doymak bilmez Montmorency, sana ve bütün soyuna binlerce defa lanet olsun!" Felaket hakikaten pek büyüktü, XII. Louis zamanından beri Mösyö de Piennes'e ait olan Margency arazisi, evvelce bütün Picardie eyaletini idare eden bu zatın elinde kalan son topraktı. Serveti tükenince buradaki mütevazı eve sığınmış, bütün varını yoğunu biricik kızı Jeanne'a terk ederek onu yetiştirmeye kendini vakfetmişti. Fakat işte bunu da ona çok görmüşlerdi. O da elden gidiyordu. Esasen bu topraklarda gözü bulunan Kont de Montmorency ne yapmışsa yapmış, Krala bir kararname imzalatarak bu toprakları da kendi uçsuz bucaksız çiftliklerine ilave ettirmeye muvaffak olmuştu. Şimdi bu son varlığı da elden gidiyor ve zavallı ihtiyar asker Mösyö de Piennes'in önünde yokluk ve sefaletten ibaret karanlık bir yol açılıyordu. Fakat onu en çok düşündüren şey kızı; güzel, ince, hassas Jeanne'ıydı. Jeanne henüz 16 yaşındaydı; ince, uzun boylu ve son derece güzel bir genç kızdı. Onu gören bir gencin kendisine kalbini kaptırmaması ve delice âşık olmaması imkânsız gibi bir şeydi. 1553 senesinin 26 Nisanı'na tesadüf eden bu pazar günü yine her gün olduğu gibi aynı saatte çıkarak Margency'nin kenarında bulunan kestane ormanına girdi. Vakit akşama yaklaşıyor, renkler yavaş yavaş solmaya başlıyordu. Genç kız, bir eli kalbinin üzerinde olduğu halde ağaçların altında yavaş yavaş ilerliyor ve kendi kendine şöyle söyleniyordu: "Acaba bu akşam her şeyi itiraf edebilecek, ona hakikati söyleyebilecek miyim? Bu mühim, fakat tatlı sırrı ona açabilecek miyim?" Birdenbire ağaçların arasından uzanan iki kuvvetli kol onu belinden yakaladı. Sıcak ve titrek dudaklar dudaklarını buldu: "Sen misin sevgilim? Benim biricik meleğim!" "Sevgili François!" "Ne kadar da titriyorsun!" "Korkuyorum François, korkuyorum!" Genç adam Jeanne'ı o zaman daha kuvvetle kucakladı. Bu uzun boylu, tatlı bakışlı, yakışıklı genç, Mösyö de Piennes'in elinden bütün servetini gasp etmeye çalışan Kont de Montmorency'nin büyük oğlu François de Montmorency idi. Dudakları böylece belki beş dakika birleşmiş kaldı. Ondan sonra birbirlerine sarılmış olarak ormanda ilerlemeye başladılar. Genç kız birdenbire durdu: "Bizi takip ediyorlar, gözetliyorlar... Duyuyor musun François?.." "Hayır meleğim, bizi takip eden yok. Duyduğun sesler, yuvalarına dönen kuşların kanat sesleridir." "Ah François, bilemezsin. Çok korkuyorum." "Benim kolum seni korudukça hiçbir şeyden korkmamalısın güzelim." "En ufak bir olay bile beni titretiyor. Hele son üç aydan beri ne kadar büyük bir korku içinde bulunduğumu anlatamam sevgilim." "Üç aydan beri sen benim dünyada en çok kıymet verdiğim varlıksın. Yakında da karım olacak ve ismimi taşıyacaksın. Resmi muameleleri beklemeden bana kendini verdiğin, benim hakiki karım olduğun andan itibaren de benim tam bir himayem altındasın. Göreceksin ki, babalarımızı birbirinden ayıran düşmanlık ve kini de ortadan kaldıracağım. O zaman mutluluğumuzu gölgeleyecek hiçbir şey kalmayacak..." "Ah François. Sana inanıyorum. Seni her şeyden fazla seviyorum. Fakat bilmem neden, içimde bir endişe var... Manasını anlayamadığım bir endişe. Nasıl diyeyim, korkuyorum. Mutluluğumuzu kıskananlardan korkuyorum." "Bütün bunlar kuruntu... Sana yemin ederim ki, evlenmemize hiçbir kuvvet mâni olamayacaktır!" Onlardan az ötede kin dolu bir kahkaha duyuldu. François bunu duymamıştı. Devam etti: "Eğer gizli bir kederin, bir endişen varsa bunu bana söyle..."

Description:
"İnsanlar ikiye ayrılırlar. PARDAYANLAR'ı okuyanlar ve okumayanlar." Ahmet ALTAN "PARDAYANLAR'dan çok şey öğrendim. Öğrendiklerimin başında birtakım 'değerler' ve 'inançlar' gelir. Bunlar benim yaşamım bakımından son derece önemlidir.' Emre KONGAR Fransız Edebiyatı & Tarihi Kur
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.