ebook img

YDS kelimeleri sözlüğü PDF

181 Pages·2008·6.71 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview YDS kelimeleri sözlüğü

DS Y KELİMELERİ SÖZLÜĞÜ Afşin AYGÜN AyşePO LUMAN CüneytBA DEMCİOĞLU DS SÖZLÜĞÜ Y KELİMELERİ Kullanım Kılavuzu: • Sözlükteki kelimelerin tanımlaması için üç farklı renk kullanılmıştır: kırmızı, siyah ve mavi. a. Kırmızı kelimeler, fen, sağlık ya da sosyal ayr ımı gözetmeksizin her adayın hazinesinde bulunması gereken türdendir. b. Siyah kelimelerin büyük çoğunluğu bilim dallarının özel termino- lojisine aittir. Bu renk kelimelerin ezberlenmesine gerek yoktur. c. Eşanlamlı kelimeler mavi renge boyanmıştır. Birçok kelimenin zıt anlamları da verilmiştir. • Aradığınız kelime, belli bir bilim dalına ait (ezberlenmesi gereksiz) özel bir terim ise ya da YDS’ye hazırlanan bir adayın çekirdek kelime hazinesi içinde mutlaka yer alması gereken türden ise (örn: give up: vazgeçmek; call: aramak, çağırmak; define: tanımlamak), YDS KELİMELERİ SÖZLÜĞÜ’nde bu kelimeye yer verilmemiş olabilir. • YDS KELİMELERİ SÖZLÜĞÜ’nde aradığı nız bir kelimeyi Ctrl+F komutu ile bulabilir siniz. • YDS KELİMELERİ SÖZLÜĞÜ’nde bazı kelimelerin tanımları iki kez verilmiştir. Bu tanımlardan biri fiil, diğeri ise isim ya da sıfattır. Bazı kelimelerin ise birden fazla tanımları vardır. •Bu sözlükte kullan ılan bazı kısaltmalar: smt: something smo / smb: someone / something Lat.: Latince A A A A A a broad range = geniş bir alan / yelpaze aberration = anormallik, sapma a case in point = iyi bir örnek ability = yetenek, kabiliyet,c apability, capacity, a change of air = hava değişimi zıt anl.= inadequacy, limitation a couple of = birkaç, iki üç, a few ablution = abdest a day out in the country = dışarıda kırlarda abnormal brain scan = beyin taramasında (ortaya geçirilen bir gün çıkan) anormallik a desperate situation = vahim bir durum abnormally = anormal şekilde, alışılmışın dışında, unusually a far from pleasant place to live = yaşamak için iyi / hoş bir yer olmaktan uzak aboard = (gemi, uçak, tren gibi taşıtlar için) içine, içinde a full recovery = tam bir iyileşme / düzelme abolish = kaldırmak, feshetmek, cancel a good many = birçok, hayli, a large number of abolition = (ortadan) kaldırma, ilga, fesih, a great deal (of) = oldukça fazla, çok, a lot, much, cancellation, repulsion zıt anl.= a little, a bit abominably = rahatsız edici bir şekilde, dreadfully a large number (of) = birçok, hayli, a good many, a lot (of) abort = çocuk düşürmek, gebeliği sonlandırmak a major step forward = ileriye doğru büyük bir adım abortion = kürtaj a matter of time = an meselesi abound in / with = (bir şey)’i bolca / çokça bulundurmak / içermek, be abundant with, a number of = çok sayıda, (belli) bir miktar, a lot of, zıt anl.= be lacking, be short of plenty of above all = hepsinden ziyade, en başta, mostly a painful cut in pay = maaşlarda büyük bir kesinti abrasion = sıyrık, soyulma veya kazınma, aşınma a range of = 1) çeşitli, various; 2) bir dizi, a series of abroad = yurt dışına, yurt dışında a series of = bir dizi, a range of abrupt = 1) ani, beklenmedik, ani ve kaba, sudden; a series of measures = bir dizi önlem / tedbir 2)dik, sarp a socially minded urban style = sosyal kaygılar abruptly = aniden, birdenbire, ani ve kaba birş ekilde, güden bir kentleşme biçimi suddenly, (The talks ended abruptly when one a sure sign (of) = (bir şey)’in kesin bir işareti / of the delegations walked out in protest. = göstergesi Delegelerden biri protesto amacıyla salonu a variety of = bir dizi, a range of terk edince görüşmeler aniden kesildi.) a whole range of = her çeşit, her tür, çok çeşitli absence = yokluk, bulunmama, zıt anl.= presence, a wide range of reasons = çok çeşitli sebepler existence A. D. = Milattan / İsa’dan sonra, anno Domini, zıt absence of empathy = empati eksikliği (kendini anl.= B. C. , before Christ karşısındakinin yerine koyabilme yetisinin eksikliği) abandon = bırakmak, terk etmek, vazgeçmek, discontinue, stop, zıt anl.= pursue, carry on absent = namevcut, yok, unavailable, zıt anl.= present, available abandoned = terk edilmiş, boş, (bina için) viran halde, desolate, zıt anl.= occupied absolute = 1) tam, halis, saf, mutlak, pure, zıt anl.= imperfect; 2) (bir şey)’in hepsi, abandonment = terk etme / edilme, bırak(ıl)ma, tamamı, complete, zıt anl.= limited desertion absolute temperature = mutlak sıcaklık (Kelvin abate = azal(t)mak, hızını kesmek, die away, biriminde ölçülen sıcaklık) diminish, zıt anl.= amplify, intensify absolute zero = mutlak sıfır (0°K’ye ve -273°C’ye abbreviation = kısaltma eşit, olası en düşük sıcaklık) abdominal fat = karın bölgesindeki yağ absolutely = tamamen, kesinlikle,t otally, definitely aberrant = sapkın, anormal, abnormal www.bademci.com 4 - YDS Kelimeleri Sözlüğü absorb = emmek, soğurmak, suck in, zıt anl.= accordingly = dolayısıyla, bu nedenle, so, discharge, emit consequently absorption = em(il)me, soğur(ul)ma, bütünleşme, account (fiil) = saymak, addetmek, consider, deem kaynaşma account (isim) = 1) anlatım, narrative; 2) hesap abstract = soyut, conceptual, intangible, zıt anl.= account for = 1) hesap vermek, (bir şey)’den sorumlu concrete, actual olmak / tutulmak, be (held) responsible for; abundance = bolluk, çokluk, zenginlik, copiousness, 2)(nedenlerini) anlatmak, açıklamak, izah wealth, zıt anl.= scarcity etmek, clarify, explain, justify; 3) (bir şey)’in abundant = bol, bereketli, ample, zıt anl.= scarce, sebebi olmak, be the reason for inadequate accumulate = topla(n)mak, yığ(ıl)mak, birik(tir)mek, abundantly = bolca, büyük miktarda, copiously, gather, collect, zıt anl.= disperse, scatter profusely, zıt anl.= rarely, scarcely accumulation = birikme, birikinti abuse = kötüye kullanmak, suiistimal etmek, misuse, accumulative = toplanmış, birikmiş mistreat, spoil, zıt anl.= defend, respect accuracy = doğruluk, kesinlik, precision, exactness, abuser = suiistimal / istismar eden kimse, (bir şey)’i zıt anl.= inaccuracy aşırı miktarda / yüksek dozda kullanan kimse accurate = doğru, titiz, eksiksiz, precise, zıt anl.= academia = akademisyenler camiası erroneous, inaccurate accelerate = hızlan(dır)mak, ivme kazan(dır)mak, accurately = doğru, tam (olarak), correctly, exactly, speed up, zıt anl.= decelerate, retard zıt anl.= inaccurately, erroneously acceleration = hız arttırma, ivme kazanma, accuse of = (bir şey) ile suçlamak / itham etmek, (giderek) hızlanma, zıt anl.= deceleration blame with, zıt anl.= acquit accentuate = vurgulamak, emphasise, underline accused = sanık accept as = (bir şey)’i öyle kabul etmek, kabullenmek acetonitrile = asetonitril (renksiz, zehirli, solvent accepting = hoşgörülü olarak kullanılan bir sıvı), methyl cyanide access (fiil) = girmek, nüfuz etmek, enter achieve = başarmak, (zorlu bir uğraştan sonra) elde etmek, kazanmak, accomplish, zıt anl.= fail, access to (isim) = (bir şey)’e giriş / geçiş / erişim, lose, quit (birisi) ile görüşme imkanı, (bir şey)’den faydalanma hakkı / imkanı, entry, contact achievement = başarı, elde etme, kazanma, accomplishment, success, zıt anl.= failure, accessible = ulaşılabilir, yararlanılabilir, available, defeat approachable, usable, zıt anl.= inaccessible, restricted acid rain = asit yağmuru (aşırı miktarda asidik özellik göstermesi sebebiyle çevre için zararlı olan accessory = tamamlayıcı, tali, supplementary, yağış) secondary acidic = asidik (çözünmüş hidrojen iyonu oranı accident = kaza yüksek, pH seviyesi düşük olan) zıt anl.= basic accidentally = kazara, yanlışlıkla, tesadüfen acidification = asitleşme (pH seviyesinin düşmesi) accident-prone = kaza yapmaya yatkın acidity = asit derecesi, asidite (bir maddenin asidik acclaim = bağırarak beğendiğini göstermek, reaksiyon gösterme özelliği) alkışlamak, hail, applaud acknowledge = (bir gerçeği) kabul etmek, bildirmek, acclimatisation = yeni bir ortama / iklime alıştırma belirtmek, beyanda bulunmak, admit, accommodate = 1) yer / yaşam alanı sağlamak, be recognise, zıt anl.= deny, ignore home to; 2) (ihtiyaçlarına) cevap vermek, acknowledgement = 1) kabullenme, recognition; hizmet etmek, serve 2)(kitaplarda) teşekkür bölümü accompaniment = eşlik etme, (bir şey)’in acquire = elde etmek, kazanmak, obtain, gain, zıt beraberinde gelme, attachment, supplement anl.= forfeit, lose accompany = eşlik etmek, (bir şey)’in beraberinde acquired = doğuştan olmayan, sonradan elde gelmek, come / go with, be associated with edilmiş, earned, zıt anl.= innate accomplishment = başarı, üstesinden gelme, acquisition = elde etme, sahip olma, gain, earning success, achievement, zıt anl.= failure, defeat acquit of = (bir suç)’tan aklamak / temize çıkarmak, accord = mutabakat, anlaşma, uyuşma, agreement, prove the innocence of, zıt anl.= accuse of, zıt anl.= discord, disagreement blame with according to = (bir kişi ya da şey)’e göre www.bademci.com YDS Kelimeleri Sözlüğü - 5 acronym = kısaltma (birkaç kelimenin baş harflerinin adequate = yeterli, enough, sufficient, zıt anl.= veya ilk hecelerinin birleşmesiyle meydana inadequate, insufficient gelen kelime; örn. “radio detection and adequately = yeterince, yeterli bir biçimde / oranda, ranging” ifadesinin kısaltması olarak RADAR enough, sufficiently, zıt anl.= inadequately, kelimesi) insufficiently acropolis = akropol (yukarı kent, bir antik kentin adhere to = (bir şey)’e bağlanmak, yapışmak, bağlı genellikle yönetimsel / törensel merkezini kalmak oluşturan, yüksek bir tepenin üzerine kurulu adherence = bağlılık, yapışma, dedication bölümü) adherent = taraftar, yandaş, fan, follower across = 1) karşısına, diğer yakasına, to the other adhesive = yapıştırıcı side of; 2) boyunca, çapında, bir uçtan bir uca, throughout adjacent = yan yana, bitişik act = 1) yasa; 2) (tiyatroda) perde; 3) hareket, eylem adjoin = bitişik olmak, link, border, attach, zıt anl.= detach, disconnect act as = (bir şey) gibi / (bir şey)’e benzer şekilde davranmak, (bir şey) görevi görmek, (bir adjoining = bitişik, bitişikteki, neighbouring şey)’in görevini üstlenmek adjust = ayarlamak, arrange, tune, zıt anl.= confuse, action = 1) hareket, eylem, zıt anl.= inaction; 2) etki, upset efffect adjustment = ayarlama, adapte olma / etme, activation = harekete geçirme regulation, setting, orientation active metal = aktif metal (kimyasal tepkimelere administer = (ilaç vs.) vermek kolaylıkla giren metal) administration = 1) idare; 2) (ilaç) verme / uygulama activity = faaliyet, etkinlik administrator = yönetici, idareci actually = aslında, gerçekten, aslına bakılırsa, as a admiralty = 1) amirallik rütbesi ve pozisyonu; matter of fact, to tell the truth, in fact 2)deniz kuvvetleri komutanlığı, naval forces actuate = harekete geçirmek, çalıştırmak, activate command acute = 1) ağır, vahim; 2) akut, hızlı seyreden / admiration = takdir, beğeni gelişen (hastalık) admire = takdir etmek, beğenmek, hayran olmak, acute viral hepatitis = akut viral hepatit (hepatit esteem, zıt anl.= look down (on / upon) virüslerinden herhangi birinin sebep olduğu, admission = 1) kabul etme, acceptance, zıt anl.= hızlı seyreden hepatit) denial; 2) (işe, üniversiteye vs.) girme / kabul adapt to = (bir şey)’e adapte etmek, uyarlamak, edilme, entrance; 3) itiraf, confession intibak etmek, adjust, accommodate, zıt anl.= admission to hospital = hastaneye kabul dislocate admit = itiraf etmek, kabul etmek, (gelmesine, adapt oneself to = kendini (bir şey)’e adapte etmek / girmesine vs.) izin vermek, accept, allow, zıt uyarlamak, get used to anl.= deny, reject adaptation = adaptasyon, uyum admittedly = genel kabule göre, kuşkusuz, adaptive = uyum gösterme ile ilgili, uyumsal confessedly add to = (bir şey)’e katkı sağlamak adolescence = ergenlik add up to = toplam olarak (bir değer) etmek adolescent = ergen added bonus = bir başka avantaj adopt = 1) benimsemek, accept, assume, zıt anl.= reject, turn down; 2) evlat edinmek addendum = (çoğul: addenda) ek, ilave adoptee = evlat edinilen çocuk addicted to = (bir şey)’e bağımlı adoption = 1) evlat edinme; 2) (fikir, ideoloji, vs.) addictive = bağımlılık yapan edinme / benimseme, acceptance, zıt anl.= additional = ek, fazladan, extra rejection additionally = ek olarak, in addition, also adoptive = evlat edinilen, evlatlık olarak alınan additive = katkı maddesi adrenal system = böbreküstü bezlerinin oluşturduğu address = (bir şey)’e değinmek, (bir şey) ile sistem uğraşmak, point (to), deal with, handle Adriatic (isim) = Adriyatik Denizi (İtalya ile Balkan adenosine triphosphate = adenosin trifosfat (kas Yarımadası arasındaki deniz) dokusunda bulunan ve hücresel reaksiyonlar Adriatic (sıfat) = Adriyatik Denizi’ne ait için temel enerji kaynağı sağlayan nükleotid), ATP www.bademci.com 6 - YDS Kelimeleri Sözlüğü adult = yetişkin aerobics = aerobik (oksijene olan ihtiyacı arttıran adulthood = yetişkinlik, yetişkinlik dönemi egzersiz biçimi) advance = ilerlemek, gelişmek, progress, develop, zıt aeronautical = havacılıkla ilgili anl.= regress aerospace = uzay / havacılık advanced = gelişmiş, ileri düzeyde affair = iş, mesele, business, matter advanced age = ilerlemiş yaş affect = etkilemek, have an effect on, influence, advanced scanning technology = ileri / gelişmiş involve tarama teknolojisi affected = etkilenmiş advantage = avantaj, üstünlük sağlayan şey, yarar, affection = şefkat, sevgi, concern, love, zıt anl.= zıt anl.= disadvantage hatred advantaged = ayrıcalıklı, imtiyazlı, privileged, affiliation = yakın ilişki, bağlılık, yakınlık favoured, zıt anl.= disadvantaged affinity = yatkınlık, (bir şey)’in başka (bir şey)’e advantageous = avantajlı, yararlı, beneficial, zıt anl.= benzerliği disadvantageous affirm = doğrulamak, onaylamak, confirm, ratify, zıt advent = geliş, başlama, arrival, beginning, zıt anl.= anl.= deny departure, end affliction = ağrı, acı, hastalık, rahatsızlık, pain, adventure = macera, serüven suffering, distress adventurer = maceracı, serüvenci affluence = bolluk, refah, zenginlik, richness adversary = düşman, enemy, foe, zıt anl.= friend, ally affluent = zengin, refah içinde, rich, wealthy, adverse = kötü, elverişsiz, zararlı, menfaatine aykırı, prosperous, zıt anl.= poor, needy aleyhte, ters (yönlü), harmful, contrary, afford = (bir şey) yapmaya gücü / parası yetmek, reverse, zıt anl.= beneficial, favourable (maliyetini) karşılayacak durumda olmak adverse drug reactions = ilacın yan etkileri affordable = maliyeti karşılanabilir, satın almaya para adverse effect = ters / olumsuz / yan etki yetirilebilir adverse reaction = ters / olumsuz tepki aficionado = birisini / bir şeyi beğeni ile takip eden, onun hakkında birikim sahibi kişi, hayran adversely = kötü bir şekilde, elverişsiz şartlarda, aleyhte, negatively, zıt anl.= positively Afro-American = Afro-Amerikan (Afrika kökenli, siyahi Amerikalı) adversely affect = ters / kötü yönde etkilemek after a while = bir süre sonra advert = reklam, advertisement, ad aftermath = (örn. bir felaketin) sonrası advertise = reklam vermek, reklam / (bir şey)’in reklamını yapmak against = (bir kişi / bir şey)’e karşı (I am against the sale of alcohol to minors. = Küçüklere alkol advertisement = reklam, ilan, advert, ad satışına karşıyım.) advertising = reklamcılık, tanıtım against (smo’s) will = (birisinin) arzusuna rağmen / advice = öğüt, tavsiye, nasihat, proposal arzusu hilafına advisable = akıllıca, makul, doğru, appropriate, age (fiil) = 1) yaşlanmak, grow old; 2) (şarap vs. için) sensible, zıt anl.= improper, unwise yıllanmak advise = öğüt vermek, tavsiyede bulunmak, counsel, age (isim) = 1) çağ, devir, period; 2) yaş suggest age-linked = yaşa bağlı adviser = danışman, advisor, consultant agency = acente, ajans, kurum, teşkilat advisory = tavsiye niteliğinde agenda = gündem advisory body = danışma organı, yetkisi tavsiye agent = 1) temsilci, aracı, acente; 2) etmen, faktör vermek ile sınırlı kurum age-related = yaşa bağlı, yaşla ilgili advocate (fiil) = savunmak, desteklemek, promote, support ages past = geçmiş çağlar advocate (isim) = 1) avukat, sözcü, lawyer; aggravate = 1) (zaten olumsuz bir durumu daha da) 2)destekçi, savunucu, taraftar, supporter kötüleştirmek, zorlaştırmak, ağırlaştırmak, deteriorate, worsen, zıt anl.= facilitate, aerial = havada bulunan, havaya ait alleviate, ease; 2) canını sıkmak, irritate, make aerial photograph = hava fotoğrafı worse aerobic = serbest oksijen veya havaya bağımlı, oxidative, aerobiotic, zıt anl.= anaerobiotic www.bademci.com YDS Kelimeleri Sözlüğü - 7 aggregate = agrega (çakıl vs. gibi dolgu maddesi) alarming = ürkütücü, korkutucu, appalling, frightening aggression = saldırganlık, hostility, zıt anl.= alarmingly = endişe verici bir şekilde, shockingly, resistance, defence disturbingly aggressive = iddialı, hırslı, saldırgan, assertive, albatross = albatros (geniş kanatları ve çok uzun offensive, hostile, zıt anl.= passive, peaceful süre havada kalabilmesi ile tanınan iri bir tür aggressively = girişken / saldırgan bir şekilde, deniz kuşu) offensively, zıt anl.= passively alcohol-related = alkol (alımı) ile bağlantılı agility = çeviklik, atiklik alert (fiil) = uyarmak aging = 1) yaşlanma; 2) (şarap vs. için) yıllanma alert (isim) = uyanık, tetikte agree to = (bir şey yapma)’ya razı olmak, (bir şey alertly = açıkgöz / uyanık bir şekilde, tetikte olarak yapma)’yı kabul etmek, zıt anl.= object to alertness = uyanıklık, tetikte olma hali agree with = aynı fikri paylaşmak, katılmak, zıt anl.= alfalfa = yoncaya benzeyen, çiçek açan bir bitki disagree (with) alga = (çoğul: algae) alg (su yosunu) agreeable = 1) hoş, tatlı, pleasant, delightful, zıt anl.= algal = deniz / su yosununa ait unpleasant; 2) kabul edilebilir algal ancestors = alg kökenli atalar agreement = anlaşma, sözleşme Alhambra = Elhamra (13. yy‘da İspanya’daki Gırnata agricultural = tarımsal, tarım ile ilgili şehrinde Mağribiler tarafından yapılmış olan agriculture = tarım kale / saray) agronomist = tarım uzmanı alien = 1) yabancı, unfamiliar, unknown, zıt anl.= ahead = gelecek, yaklaş(ıl)makta / gelmekte olan, familiar, known; 2) uzayıl, extraterrestrial ilerideki alienate from = (arkadaşların)’dan, (iş)’ten vs. ahead of = (bir şey)’in önüne / önünde soğu(t)mak, uzaklaş(tır)mak, part (from), turn ahead of its time = zamanının çok ilerisinde, away (from), zıt anl.= unite, endear çağdaşlarından daha ileride, far beyond its alienating = yabancılaştıran, (gerçeklerden) time uzaklaştıran aid = katkı, destek, yardım, help, relief, support alienation = yabancılaşma ailment = hastalık, rahatsızlık, sickness, illness, alike = 1) benzer, similar, zıt anl.= different; 2) eşit / disorder aynı şekilde; 3) hem. . . , hem. . . , similar, in aim (at) (fiil) = hedeflemek, amaçlamak, nişan the same way, both almak, target (to) alkaline = alkali (bir alkali veya toprak alkali metalin aim (isim) = hedef, amaç, goal, target oluşturduğu ve suda çözündüğünde pH değeri 7’den yüksek olan iyonik bileşik) air photography = hava fotoğrafçılığı alkaloid = alkaloid (nikotin ve morfin gibi, nitrojen air taxi = hava taksisi (ticari taksi gibi hizmet veren içeren, genellikle katı halde bulunan ve küçük uçak veya helikopter) farmakolojik etkileri olan bitkisel kökenli airborne = havadan gelen, hava yoluyla taşınan, organik bileşikler grubu) havada olan (örn. airborne bacteria) all kinds of artistic activities = her çeşit sanatsal aircraft = (çoğul: aircraft) uçak, hava taşıtı aktivite airframe = bir uçağı ya da uzay aracını oluşturan all manner of = her çeşit mekanik aksam all things considered = her şey göz önüne airliner = yolcu uçağı alındığında airline = havayolu şirketi all too often = çoğunlukla airlines = havayolları all walks of life = hayatın her alanı (her meslek, her airship = (zeplin vs. gibi) hava gemisi sosyal grup vb.) air-starved = havasız kalmış all-cause mortality = (sebebine göre ayrım air-to-air refuelling = havada yakıt ikmali yapılmaksızın) bütün ölümler airway = hava yolu (solunum sisteminin, akcğiere allegation = suçlama, itham, iddia girişi sağlayan kanal şeklindeki kısımları; örn. alleged = iddia edilen burun delikleri, boğaz) allelopathy = bir bitkinin, ürettiği kimyasallarla diğer akin to = (bir şey) ile ilgili, yakın, benzer, similar to bir bitkinin gelişmesini engellemesi www.bademci.com 8 - YDS Kelimeleri Sözlüğü allergic = alerjik, alerji ile ilgili alveolar duct = hava keseciği / kanalı allergist = alerji uzmanı doktor alveolar sac = hava keseciği alleviate = yatıştırmak, dindirmek, hafifletmek, alveolus = (çoğul: alveoli) hava keseciği azaltmak, rahatlatmak, ferahlatmak, relieve, Alzheimer’s disease = Alzheimer hastalığı ease, comfort, zıt anl.= intensify, aggravate (genellikle 40-50 yaşları arasında başlayan, alliance = ittifak, birleşme, association, accord nöron kaybına bağlı atrofi ve beyin allied = müttefik karıncıklarında genişleme ile belirgin bunama) Allies = (the Allies şeklinde kullanılır) Müttefikler, amass = toplamak, biriktirmek İttifak Devletleri (Bu kelime, İngilizce amazing = insanı hayrete düşüren, şaşırtıcı, kaynaklarda genellikle 2. Dünya Savaşı’nda astonishing, surprising, startling, zıt anl.= ABD, İngiltere ve bu ülkelerin yanında yer alan banal, dull diğer ülkeleri ifade eder.) amber = kehribar allocate = ayırmak, tahsis etmek, appropriate ambiguous = belirsiz, bulanık, muğlak, unclear, allocation = tahsis, ayırma, ödenek, allotment, vague, zıt anl.= explicit, lucid allowance ambiguously = belirsizce, muğlak bir şekilde, allot = tahsis etmek, (pay vs.) ayırmak, dağıtmak, unclearly, vaguely, zıt anl.= explicitly, lucidly apportion, allocate ambition = hırs, ihtiras, passion, zıt anl.= allow = izin vermek, sağlamak, imkân vermek, contentment mümkün kılmak, yetki vermek, enable, let, ambitious = (başarmak veya elde etmek için) empower, permit, zıt anl.= forbid, hinder, tutkuyla dolu, eager, zealous, zıt anl.= humble, prohibit indifferent, unambitious allow for = (bir şey)’i dikkate almak / hesaba katmak / amendment = düzeltme, değişiklik, correction, göz önünde tutmak, take (smt) into account change alloy = maden alaşımı amicable = arkadaşça, dostça, friendly all-time low = tüm zamanların en düşük seviyesi amino acid = amino asit (proteini oluşturan allusion = ima, dolaylı atıf / alıntı, kinaye, indirect asitlerden her biri) reference ammonia = amonyak (kimyasal formülü NH olan, 3 ally = müttefik, cooperator, friend, partner, zıt anl.= renksiz ve kötü kokulu bir gaz) enemy, foe amnesia = hafıza kaybı, memory loss almond = badem among other things = diğer etmenler / faktörler almshouse = darülaceze, yoksullar evi, imarethane yanında aloft = yukarıda, havada amount = miktar, quantity alone = yalnız, tek başına amount to = 1) (miktar olarak) karşılık gelmek, add along with = (bir şey) ile birlikte, yanı sıra, together up to, sum up to, zıt anl.= differ from; 2) (bir with şey) ile eşanlamlı olmak, . . . anlamına gelmek, correspond to alongside = yanında, together with amphibian = amfibi (hem karada hem suda alter = (özüne dokunmadan kısmen) değiş(tir)mek, yaşayabilen) change, modify ample = 1) geniş, büyük; 2) çok, bol alternate between = (iki durum) arasında gidip gelmek, shift, fluctuate, zıt anl.= remain amplification = büyütme, (örn. bir ses dalgası veya elektronik sinyal için) yükseltme / alternate with = (bir şey) ile dönüşümlü olarak amplifikasyon meydana gelmek amplitude = dalga yüksekliği alternately = dönüşümlü olarak, in turns amusing = eğlendirici, komik, funny alternating current = alternatif akım, AC amyloid protein = amiloid protein (bir tür mumsu alternative = diğer, başka, alternatif, (farklı bir) yapıya sahip, yarı saydam, dejenere olmuş ve seçenek, option nişastaya benzer protein) altiplane = buzul çağında oluşmuş yüksek yayla, an awful lot = çok fazla altiplano anaemia = anemi (kansızlık) altitude = yükseklik, rakım, irtifa, height, elevation altogether = tamamen, hepten, bütünüyle, completely, on the whole, all in all www.bademci.com YDS Kelimeleri Sözlüğü - 9 anaemia of folate deficiency = folik asit eksikliği / anorexia nervosa = anoreksi nervoza (çok zayıf yetersizliğine bağlı olarak gelişen anemi olmasına rağmen hastanın kendisini çok anaesthesia = anestezi (cerrahi müdahele için şişman görmesine ve yemek yememesine anestetik madde vererek kişide ağrı ve acı neden olan psikolojik bir rahatsızlık) hissini ortadan kaldırma) antenna = 1) (çoğul: antennas) anten; 2) (çoğul: anaesthetic = anestetik madde (uyuşturucu) antennae) duyarga (kimi böcek ve eklembacaklıların başlarında bir çift halinde analgesic = analjezik (ağrı kesici ilaç) bulunan ve çevrelerini kimyasal olarak analogue = benzer, karşılık algılamalarına yarayan organ) analogy = benzerlik, benzeşim, similarity anthology = seçki, antoloji (şiir veya hikaye gibi belli analyze = analiz etmek, çözümlemek bir grup edebi eserin toplandığı kitap) ancestor = ata anthrax = şarbon (genellikle büyük ve küçükbaş ancestral = atalar ile ilgili, atalara ait hayvanlarda görülen, insanlara da et, süt ve diğer hayvansal ürünler aracılığı ile ancestry = atalar, kök bulaşabilen ve sıklıkla ölüm ile sonuçlanan bir anchor-bolt = çelik dübelli cıvata (nesneleri sağlam hastalık) bir şekilde betona tutturmaya yarayan cıvata / anthropological = antropolojik, insan bilimsel saplama) anthropologist = antropolojist, insan bilimci ancient = eski, antik (genellikle Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden önceki anthropometric survey = ırklara has özellikleri dönemlere ait), antique, archaic, zıt anl.= belirlemek amacıyla, insan vücudunun çeşitli modern kısımlarını karşılaştırmaya yönelik araştırma ancient world = antik dünya (genellikle Roma anthropomorphism = insan biçimcilik (insan dönemi ve öncesinde Akdeniz havzası ve olmayan varlıkların, insan niteliklerine sahip çevresindeki uygarlıkları içeren bir tanımlama) olduklarının düşünülmesi) and so forth = ve benzerleri, and so on, and the like anti- = aleyhinde, -e karşı and the like = ve benzerleri, and so on, and so forth anti-aircraft missile battery = uçaksavar füze bataryası (savaş uçaklarına karşı karada veya anger = kızdırmak, sinirlendirmek, make angry savaş gemilerinde konuşlandırılmış füze angina pectoris = angina pektoris (fiziksel egzersiz, fırlatıcısı) aşırı sigara, heyecanlanma sonucunda antibacterial compound = antibakteriyel bileşik göğüste yaşanan ağrı) antibiotic = antibiyotik angle = açı antibody = antikor (kana dışarıdan giren yabancı Anglo-Saxon = Anglo-Sakson (özellikle 5-11. yy’lar maddelere karşı koyan protein) arasında güney ve batı Britanya’ya hakim olan ve modern İngiliz ve Amerikalılar’ın bir antibody-based therapy = antikora dayalı tedavi kısmının kökeninin dayandığı halklara verilen antibody-drugs = antikor ilaçlar (özellikle kanser genel ad) tedavisinde kullanılan ve kanserli hücreler animal husbandry = hayvancılık üzerindeki antijenlere bağlanıp sadece bunları yokeden ilaçların genel adı) annotate = dipnot koymak, açıklayıcı notlar koymak anticipate = (olacakları) sezinlemek / tahmin edip announce = ilan etmek, duyurmak ona göre davranmak, beklemek, ummak, announcement = duyuru, bildiri (başkasından) önce davranmak, foresee, annoy = can sıkmak, rahatsız etmek, sinir bozmak, predict irritate, bother anti-collision = çarpışmayı önleyici annoying = sıkıntı veren, sinir bozucu, disturbing, anti-constitutional = anayasaya aykırı exasperating antidepressant drug = antidepresan ilaç annual = yıllık, yılda bir yapılan / yayınlanan, yearly (depresyon tedavisinde kullanılan ilaç) annual rate of growth = yıllık büyüme oranı antidote = panzehir annually = yılda bir, her yıl (düzenli olarak), yearly antigen = antijen (vücutta bağışıklık sisteminin anomalous = anormal, olağan olmayan harekete geçmesine yol açan toksin ya da anonymity = kimliklerin belirsiz oluşu, anonimlik enzim) anorexia = anoreksi, iştah kaybı, iştahsızlık antihistamine = antihistamin (alerji ilacı grubu) www.bademci.com 10 - YDS Kelimeleri Sözlüğü anti-missile defence = güdümlü füzeye karşı appealing = çekici, attractive, zıt anl.= repulsive savunma appear = 1) ortaya çıkmak, belirmek, emerge, arise, anti-poverty = yoksulluk karşıtı, yoksulluğu ortadan zıt anl.= disappear, vanish, fade; 2) (gibi) kaldırma amaçlı görünmek, seem, look antiquity = antik çağlar (Avrupa’da Orta Çağ öncesi appearance = 1) görünüş, görünüm, image, feature; dönem), zıt anl.= modern ages 2)ortaya çıkma, emergence anti-shrink = (kumaşlarda) çekme önleyici appendage = eklenti, aksesuar Antoine Lavoisier = 1743-1794 yılları arasında appetite = iştah yaşamış, modern kimyanın kurucusu olarak appliance = alet, gereç kabul edilen Fransız araştırmacı applicable = uygulanabilir anxiety = endişe, kaygı, tasa, huzursuzluk hali, iç application = 1) uygulama, tatbikat,e xercise, sıkıntısı, worry, uneasiness, zıt anl.= practice; 2) başvuru tranquillity applied = uygulamalı (örn. applied physiology = anxiety disorder = anksiyete bozukluğu (endişe, uygulamalı fizyoloji) korku ve kuruntunun yarattığı gerilimle beliren apply = 1) uygulamak, tatbik etmek,i mplement, huzursuzluk hali ve iç sıkıntısının sebep utilize, practice; 2) başvurmak olduğu rahatsızlık) apply (cold / warm) compress = (yara vs.) üzerine anxious = kaygılı, endişeli, tedirgin, worried, uneasy (soğuk / sıcak) kompres uygulamak any longer = artık. . . , hala, any more, (He doesn’t apply to = (bir şey)’i içermek / kapsamak / come here any longer. = O artık buraya ilgilendirmek gelmiyor.) appoint = atamak, görevlendirmek, assign, zıt anl.= any more = artık (değil), any longer discharge, dismiss anyway = hem . . . ki, zaten . . . ki, yine de, anyhow, appointment = randevu (How long have you been so interested in Broadway theatre, anyway? = Hem sen ne appraisal = değerlendirme, fiyat biçme, assessment, zamandır Broadway tiyatrosu ile bu derece evaluation ilgileniyorsun ki?) appreciably = fark edilir derecede, considerably, zıt anywhere else = başka hiçbir yer(de) anl.= negligibly apart from = (bir şey)’den başka, (bir şey)’in appreciate = değerini anlamak, takdir etmek, take haricinde, other than, except for account of, be fully aware of, be grateful for apathetic = apatik, duygularını göstermeyen, tepki appreciation = 1) takdir, minnettarılk, admiration; vermeyen, indifferent 2)değer artışı apathy = ilgisizlik, kayıtsızlık, disinterest, apprehend = yakalamak, tutuklamak, capture, listlessness, zıt anl.= concern, involvement arrest, zıt anl.= discharge, release Aphrodisias = Afrodisias (Aydın ili’nin Geyre apprehension = 1) anlayış, kavrayış, understanding, Köyünde bulunan bir antik kent) grasp, zıt anl.= misunderstanding; 2) endişe, korku, kuruntu, fear, worry Aphrodite = Afrodit (Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tarıçası), Venus apprentice (fiil) = (birisinin yanına) çırak olarak vermek apiece = parça başına apprentice (isim) = çırak, stajyer apnoea = apne (uyku vs. esnasında nefes alma işlevinin geçici olarak durması), asphyxia approach (fiil) = 1) yaklaşmak, yanaşmak, reach, near; 2) düşünmeye / üzerinde durmaya / apparatus = (çoğul: apparatus ya da apparatuses) ilgilenmeye / uğraşmaya başlamak düzen, aygıt, cihaz, aparat, system, equipment approach (isim) = tutum, tavır, yaklaşım, attitude, apparent = açık, belli, aşikâr, görünürdeki, göze stance çarpan, obvious, visible, evident, zıt anl.= obscure, hidden appropriate (fiil) = 1) almak, kendine mal etmek, el koymak, seize; 2) tahsis etmek, ayırmak apparently = belli ki, görünüşe göre, evidently, obviously appropriate (sıfat) = uygun, yerinde, suitable, proper, zıt anl.= inappropriate, unsutiable appeal to (fiil) = (birisi)’ne çekici gelmek, (birisi)’nin hoşuna gitmek, attract, charm, zıt anl.= repel appropriately = uygun bir şekilde, yerinde olarak, suitably, properly, zıt anl.= inappropriately, appeal (isim) = 1) çekicilik, cazibe, attraction, charm; unsuitably 2)başvuru, request, application www.bademci.com

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.