ebook img

Yüzüklerin Efendisi - J.R.R. Tolkien PDF

1838 Pages·2001·7.1 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Yüzüklerin Efendisi - J.R.R. Tolkien

J. R. R. Tolkien YÜZÜKLERİN EFENDİSİ John Ronald Reuel Tolkien, 1892'de Güney Afrika'da doğdu. Dilbilim ve Eski İngilizce konularında uzmanlaştı ve 1945'te Oxford Üniversitesinde İngilizce Profesörü oldu. 1959'a kadar bu görevde kaldı. Oxford'da II. Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda Owen Barfield, C. S. Lewis ve Charles Williams gibi yazarlarla birlikte edebi bir çevre oluşturdu. Yüzüklerin Efendisi'nin (ve örneğin, C. S. Lewis'in Kozmik Üçleme'sinin) temeli bu çevrenin toplantılarında atılmıştır. Yüzüklerin Efendisi'nin 1954 ve 1955 yıllarında üç cilt halinde yayınlanması, özellikle "saygıdeğer" bir İngiliz Dili ve Edebiyatı profesörünün "fantezi" gibi bir türde eser vermesi, edebiyat eleştirisi çevrelerinde küçük çaplı bir skandala yol açtı. Tolkien'ın 1937'de yayınlamış olduğu Hobbit (Mitos/Altı-Kırkbeş, 1997), daha ziyade masal türüne ait bir çalışma olarak kabul edildiği için üzerinde pek durulmamıştı. Oysa Tolkien, Yüzüklerin Efendisi'yle birlikte, Hobbit'te başladığı "dünya yaratma" projesinde ısrarlı olduğunu gösterdi. Yüzüklerin Efendisi'nin yarattığı dalgalanma, "fantezi" türünün, tıpkı o yıllarda bilimkurgu için de olduğu gibi, "saygın" edebiyat türleri arasında kabul edilmesinde önemli rol oynadı; Tolkien'ı izleyen fantezi yazarları, onu ve onun yarattığı "Orta Dünya"yı büyük ölçüde taklit etmekten vazgeçemediler. Tolkien'ın 1973'teki ölümünden sonra "Orta Dünya"nın Birinci Çağ'ını ele alan Silmarillion (1977), oğlu Christopher Tolkien tarafından yayına hazırlandı. Christopher Tolkien 1980'li ve 90'lı yıllar boyunca babasının yarım kalmış elyazmalarını yayınlayarak eksiksiz bir "Orta Dünya" tarihi hazırlamaya gayret etti. YÜZÜKLERİN EFENDİSİ Üç Yüzük göğün altında yaşayan Elf Kralları 'na Yedisi taştan saraylarında Cüce Hükümdarlar'a Dokuz Yüzük Ölümlü İnsanlara, ölecekler ne yazık Bir Yüzük gölgeler içindeki Mordor Diyarı 'nda Kara tahtında oturan Karanlıklar Efendisi'ne Hepsine hükmedecek Bir Yüzük, hepsini o bulacak Hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak Gölgeler içindeki Mordor Diyarı 'nda YAYINCININ NOTU Yüzüklerin Efendisi, Tolkien'ın kitaba yazdığı Ek'lerden birinde de belirttiği gibi, Kırmızı Kitap'tan yapılmış bir "çeviri". Her ne kadar Orta Dünya'nın Üçüncü Çağ'ında Elfler, Hobbitler, insanlar ve Cüceler bir Ortak Lisan konuşuyorlardıysa da, bu lisanın özellikleri ırktan ırka ve bölgeden bölgeye değişiyor. Tüm bu özelliklerin "İngilizceye çevrilmesi", Tolkien gibi bir dilbilimcinin on yıllarını almış. Aynı özellikleri bozmadan Türkçe'ye çevirmek daha da zor. Zorlukların birincisi, isimler konusunda. Birçok isim zaten Ortak Lisan'da değil, kahramanların özgün dillerinde. Dolayısıyla Elfçe bir isim zaten İngilizceye çevrilmemiş, Elfçe kalmış. Biz de bu kurala uyduk. Ancak bazı isimler, özellikle de Hobbitlerin soyadları İngilizceye çevrilmiş; biz de yapabildiğimiz kadarıyla bu soyadları Türkçe'ye çevirdik. Aynı şey yer isimleri için de geçerli. Bu yüzden, örneğin, İngilizceye Brandywine olarak çevrilen Baranduin, Türkçe'de Brendibadesi oldu. Aynı şekilde, hancı Barliman Butterbur, Arpadam Kaymakpürüzü; Buckland ise Erdiyarı olarak çevrildi. Bir de Yüzüklerin Efendisi'nin yayınlanmasından sonra İngiliz kültürüne yerleşmiş olan terimler var. Örneğin, Frodo Baggins'in kılıcının adı "Sting" ("arı iğnesi"). Ancak bir İngiliz rock yıldızı da kendisine bu adı seçti, bu adla ünlendi (Sting'in eskinden İngilizce öğretmeni olduğu ve Yüzüklerin Efendisi'ni çok sevdiği biliniyor); bu yüzden Sting'ı "iğne" diye çevirmeyi tercih etmedik. Bunun gibi birkaç örnek dışında metinde İngilizceye benzeyen isimler, okuyucuyu aldatmamalı. Örneğin Sam Gamgee, bir ingiliz adı olan "Samuel"den kısaltılan bir ad değil, tersine "Samwise"dan kısaltılıyor; bunu çevirmeye kalksaydık, Samwise Efendi'ye "yarım akıllı" demek zorunda kalacaktık; o yüzden "Sam" olarak kaldı. Orta Dünya'nın halkları farklı lehçeler konuşuyor. Örneğin Elfler oldukça resmi ve ağdalı, büyük ölçüde "Shakspeare dönemi" İngilizcesi ile konuşurken, Rohirrimler daha da eski bir İngilizceye sahipler. Türkçe'de Elf lehçesini daha ziyade "Lisanı Osman?" ile karşılarken, göçebe, at sırtında yaşayan Rohirrimler'in lehçesini daha bir "Orta Asya" Türkçesi ile karşılamayı seçtik. SUNUŞ "ÇEVRİLMİŞ BİR YAPITA ÖNSÖZ"* *Deniz Erksan'ın bu yazısı ilk kez Metis Çeviri nin 1991 Bahar tarihli 15. sayısında, "Çevrilmemiş Yapıtlara Önsözler" bölümünde yayınlanmıştı. Aynı yazıyı bu kez "Çevrilmiş Bir Yapıta Önsöz" olarak yayınlamaktan mutluluk duyuyoruz, -y.n. "One book to charm them all and in gladness bind them..." * *Bunu açıklamıyacağım ama size büyü yaptığımı tahmin etmişsinizdir. Bir çocuk filminin son sekansında, bana çok yakın gelen bir cümle duymuştum: "iki tür hikaye vardır," diyordu filmin esrarengiz sihirbazı. "Gerçek hikayeler, ve gerçek olması gereken hikayeler. Bu izlediğiniz ikinci tür hikayelerdendi." J.R.R. Tolkien'in kült eseri Yüzüklerin Efendisi'nde ikinci tür hikayelerden biri, belki de en güzeli anlatılmakta. Peki, ama nedir bana ve daha yüz küsur bin okuyucuya "Frodo Baggins'le sekiz yol arkadaşının öyküsü gerçek olmalıydı" dedirten? Çok mutlu bir dünyada mı yaşıyorlar, olaylar çok mu keyifli, "keşke bu maceralar benim başımdan geçseydi" diye mi düşünüyor insan? Hiç değil. Yüzüklerin Efendisi'nin çizdiği MiddleEarth yani Orta Dünya'nın bir ütopya olmadığı kesin. En az bizim dış dünyamız kadar zor ve karmaşık bir yer orası da. Olaylar deseniz, en korkusuz okuyucunun dudağını uçuklatır. Kendi adıma, öykünün kahramanlarından en şanslısının bile yerinde olmak istemezdim. Gene de, bütün iyi fantezi öyküleri gibi, Yüzüklerin Efendisi de gerçek olmalıydı. Başarılı bir fantezi eserinin okuyucuda bu tadı bırakmasının sanırım iki nedeni var. Birincisi, bildiğimiz gerçekliği askıya alıp bir süre için öykünün temel varsayımlarına inanmayı kabul ettiğimiz andan itibaren, olaylar zaten gerçektir . Her şey iyi gitmeyebilir, herkes * mutlu sona ulaşmayabilir, ya da Yüzüklerin Efendisi'nde olduğu gibi zaferin bedeli çok yüksek olabilir; fakat böyle başlayan bir öykü ancak böyle sürebilirdi diye düşünürüz. İkinci ve çok daha önemli sebebiyse, Tolkien insanoğlunun zamanın ve mekanın dışına çıkma, kendisi dışında akıllı varlıklarla iletişim kurma ihtiyacıyla açıklamakta. Bu öyle derin bir ihtiyaç ki, tarih boyunca anlatılmış tüm masalların, tüm mitlerin kaynağını oluşturuyor. Zaman ve mekanın ötesine geçip, bulunduğumuz yere dışarıdan bakmak; bize benzemeyen canlılarla alışverişe girip dünya üzerindeki bilinç sahibi tek ırk olmanın yalnızlığından kurtulmak... Belki bu perspektif, bu alışveriş, bu kıyaslama sayesinde insanoğlu bir ırk olarak kendisini ve kozmik düzendeki yerini anlayabilecektir. Bu anlamda yalnız fantezi değil, bilimkurgu da bu tarih kadar eski dileğe cevap vermekte. *Tolkien fantezi edebiyatı konusundaki görüşlerini "On Fairy-Stories" adlı makalesinde kapsamlı bir şekilde anlatıyor. Ve gene bu anlamda Yüzüklerin Efendisi fantezi türünün kusursuz bir örneği. Arka planda hemen hiçbir edebiyat ürünüyle mukayese kabul etmeyecek zenginlikte bir tarih ve coğrafya var. Zamanın ve mekanın dışına adım atan okuyucu kendisini bu zenginliğin ipuçlarıyla donatılmış Orta Dünya'da buluyor. Bizim bildiğimiz Dünya burası, ama "güneşin ve dünyanın çok daha genç olduğu bir zaman." Üçüncü Çağ'ının sonuna yaklaşan Orta Dünya bir yanda Elf, Cüce, Hobbit, Ent, İnsan ve Büyücüleriyle, diğer yanda Ork ve Trol gibi "hilkat garibeleri"yle, hepsinin gerisinde de varlıkları sezilen Vala ve Maia'larla bilinçli canlılar yönünden sonsuz bir çeşitliliğe sahip, işte bu fonun önünde dört Hobbit, iki insan, bir Büyücü, bir Elf ve bir Cüce'den oluşan dokuz kişilik topluluk, Orta Dünya'yı Yüzüğün Efendisi Sauron' dan kurtarmak için umutsuz bir yolculuğa çıkıyor. Birinci ve İkinci Çağlar'da neler olmuş, Eldarin, yani Yüksek Elfler niçin Orta Dünya'da sürgünde, Büyücüler insan değilse nedir, umutlar ve yakarışlar neden denizin ötesine Batı'ya yöneltiliyor? Bütün bu soruların cevabını vermiyor Yüzüklerin Efendisi. Bunlar sadece hikayenin burada * başlamadığını ve burada bitmeyeceğini sezdiren uçsuz bucaksız bir dokunun ipuçları. Kitabın bize anlattığı, öykünün yalnızca bir bölümü. Ama bu kadarı bile, mütevazı hobbit Frodo Baggins'in "Sauron'un planlarını boşa çıkarmak için herkesten çok çalışan" Büyücü Gandalf, yurtsuz kral Aragorn ve diğer arkadaşlarının yardımıyla sonuca ulaştırdığı yolculuğu Arayış Edebiyatı (Quest Literatüre) türünün klasik örnekleri arasına dahil etmek için yeterli. *Bu soruların cevabı ve daha başka öyküler için, Tolkien'ın ölümünden sonra yayınlanan Silmarillion'a bakmanız gerek. Silmarillion Birinci Çağı anlatıyor. Hayranlarına "bu öykü gerçek olmalıydı" dedirten de, bu Arayış'ın (yani sembolik anlamda ruhani olgunlaşma sürecinin) içtenliği belki de. Yüzüklerin Efendisi belki bu yüzden bir kült. Tolkien'ın çocuk kitabı Hobbit'le kendi yarattığı dillerin gerisine kurduğu mitoloji arasında bir köprü oluşturan ve yazımı tam on yedi yıl süren bu kitap, ilk yayımlandığı 1954 yılından benim elimdeki nüshasının ait olduğu 1968 yılına kadar yalnızca İngiltere'de tam 38 kere basılmış. Amerika Birleşik Devletleri'nde 60'lı yılların öğrenci hareketleri çerçevesinde öyle güçlü bir yankı uyandırmış ki, kampüslerde "Frodo yaşıyor" ya da "Cumhurbaşkanı adayımız Gandalf gibi rozetler görülür olmuş. Bu kadar yoğun bir ilgi karşısında edebi çevreler de * tepkisiz kalmamış tabii. Fantezi teriminin henüz yerleşmediği o ilk yıllarda ancak "mitoloji" diye tanımlanabilen Yüzüklerin Efendisi, eleştirmenleri Tolkien hayranları ve Tolkien düşmanları diye ikiye bölmüş ve bu kamplaşma üzerinden sayısız makale ve kitaba konu olmuş. *Bu arada, ünlü ingiliz rock şarkıcısı Sting'in adını Frodo'nun kılıcından, ünlü new age topluluğu Shadowfax'in ise adını Gandalf'ın atından (Gölgeyele: Shadowfax) aldığını hatırlamakta yarar var. y.n. Akademik tartışmalar öyle düzeylere varıyor ki, kahkahalarla gülmemek imkansız. Bir yanda Tolkien severler Yüzüklerin Efendisinin muhteşem bir edebi yapıt olduğunu söylüyor, Jung'un teorilerinden destek alan psikolojik çözümlemeler yapıyor, derin alegorik anlamlar çıkarıyorlar. Oysa Tolkien çok açık bir dille Yüzüklerin Efendisi'nin alegori olmadığını belirtmekte. "Varlığını sezecek kadar yaşlanıp bezdiğimden bu yana, alegorinin her türlü tezahüründen bütün kalbimle nefret ederim," diyen Tolkien'a göre, alegori, yazarı da okuyucuyu da küçük düşüren bir üslup. Yüzüklerin Efendisi ise bir tarih öyküsü.

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.