Hacettepe Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü CUMHURİYET TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Yıl 6. Sayı 12. Güz 2010 YÖNETĠM YERĠ: Hacettepe Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Beytepe/Ankara P.K 06800 Tel: 0312 297-68-70 Belge-geçer: 0312 299-20-76 Web: www.ait.hacettepe.edu.tr E-posta: [email protected] Tel (Ed.): 0312 297-68-70/123 CUMHURĠYET TARĠHĠ ARAġTIRMALARI DERGĠSĠ ISSN 1305-1458 Hacettepe Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü’nce yılda iki kez yayınlanan yaygın süreli hakemli bir dergidir. Yayın dili Türkçedir. Basıldığı Yer: Hacettepe Üniversitesi Basımevi 06100 Sıhhıye/Ankara Tel: 0312 310-97-90 Dergiye gönderilen yazı ve fotoğraflar iade edilmez. Bu dergide yayınlanan yazılardaki fikirler yazarlarına aittir. Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü CUMHURİYET TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Yıl 6. Sayı 12. Güz 2010 SAHİBİ Hacettepe Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü adına Prof. Dr. Mustafa YILMAZ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Doç.Dr. Saime Selenga GÖKGÖZ EDİTÖR Doç.Dr. Saime Selenga GÖKGÖZ YAYIN KURULU Prof. Dr. Mustafa YILMAZ Prof.Dr. Adnan SOFUOĞLU Prof. Dr. Fatma ACUN Doç. Dr. M. DerviĢ KILINÇKAYA Doç. Dr. Ayten Sezer ARIĞ Doç.Dr. Saime Selenga GÖKGÖZ Dr. Sadık ERDAġ HAKEM KURULU AKBULUT Dursun Ali, Prof. Dr., Ondokuz Mayıs Ü, Samsun. ARI Kemal, Doç.Dr., Dokuz Eylül Ü, Ġzmir. AYTEPE Oğuz, Prof. Dr., Ankara Ü, Ankara. DAYI S. Esin, Prof. Dr., Atatürk Ü, Erzurum. ERTAN Temuçin Faik, Prof.Dr., Ankara Ü, Ankara. GÜNEġ Ġhsan, Prof. Dr., Anadolu Ü, EskiĢehir. KÖSTÜKLÜ Nuri, Prof. Dr., Karamanoğlu Mehmet Bey Ü, Konya. ÖZEL Oktay, Yrd.Doç.Dr., Bilkent Ü, Ankara. SARINAY Yusuf, Doç. Dr., BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü, Ankara. SEYĠTDANLIOĞLU Mehmet Prof.Dr., Hacettepe Ü, Ankara. SOFUOĞLU Adnan, Prof. Dr., Hacettepe Ü, Ankara. ġAHĠNGÖZ Mehmet, Prof., Dr., Gazi Ü, Ankara. YEġĠLBURSA Behçet, Prof., Dr., Abant Ġzzet Baysal Ü, Bolu. YILMAZ Mustafa, Prof. Dr., Hacettepe Ü, Ankara. TÜRKEġ Mustafa, Prof. Dr., Orta Doğu Teknik Ü, Ankara. CUMHURİYET TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ YIL 6 . SAYI 12. GÜZ 2010 Ġçindekiler Saime Selenga GÖKGÖZ, SunuĢ 1 Makaleler Mehmet Sait DĠLEK, Atatürk Dönemi Türk-Eston ĠliĢkileri 5 Serdar SAKĠN, Ġngiliz Ajanı BinbaĢı Noel'in Nusaybin Raporu 31 Makbule SARIKAYA, Türk Çocuk Dergilerinde Tarih 1918-1931 51 Turhan ADA, II. MeĢrutiyet Döneminde Rıza Tevfik ve Felsefî 85 YaklaĢımları Mesut ERġAN, EskiĢehir Halkevi ve Halk Evi Dergisi 101 Esin Sultan OĞUZ, Türk Devriminin Kültür Politikaları ve 125 Kütüphane Kurumunun GeliĢimine Etkileri Mehmet ÖZDEN, Cumhuriyet‟in Ġlânı Arifesinde MeĢrutî ve 153 Cumhurî Rejimler Üzerine Bir Polemik: Lütfi Fikri Beyin MeĢrutiyet ve Cumhuriyet Risâlesi 1923 CTAD Yayın Ġlkeleri 183 Yazarlar 185 SunuĢ Saime Selenga GÖKGÖZ Hacettepe Üniversitesi Küresel Ari ya ki Pictet'nin Ġlkel Aryaları Belki bazılarınızın ismini, dilimize de kazandırılan kitabından bildiğiniz Maurice Olender, Cennetin Dilleri Tanrısal Bir Çift: Ariler ve Samiler (1998)1 eserinde kökenler aryanizminin ('Sami' ikizi ile anlamaya çalıĢırken) bilginlerinin yanına tutkulu ve tutkun bir ozanına, Pictet'ye özel bir yer açar 'Aryaların Tektanrıcı Eğilimi' bölümünde: 'Kemikler ve Sözcükler' arasındaki mistik iliĢkiyi Aryalar için kuracak olan bu en lirik ozan, bu 'dil etnologu' Cenevreli Kalvinci Topçu BinbaĢı, kendi adıyla anılan füzenin mucidi Adolphe Pictet (1799-1875)'nin doğduğu yıl, herhâlde yıldızlar herzamankinden daha parlaktı.. O yıl Aleksandr Sergeyeviç PuĢkin (1799- 1837) de doğmamıĢ mıydı? 2 Moskova, o doğduktan sonra eski Moskova olmayacaktı! Ne yazarı ne de Büyük Petro'nun Arab'ı Ġbrahim, ona ne Ģüphe bir Arya değildi.. Rus'un PuĢkin'le baĢlayıp devam eden Arilerle kaderi ve bunun idraki baĢlı baĢına bir meĢgale olacaktı düzyazıda, Ģiirde, dramada.. Büyük Petro küresel Ari'ye benzeyeceksin ulu emrini verecekti.. Ya ki Pictet? Pictet'nin tetebbu ettiği felsefiyyununu da deĢeledi Rus tecrübesi elbette. PuĢkinvâri zalim3 romansın (heyhat o nasıl bir düello idi ki, Natalya'sı uğruna..) tutkuyla kutsananı ve kaybedeni (?) olmayı kim yeğler? Zor ve zahmetli. Kendini 1 Ankara: Dost, Çev. Nevzat Yılmaz. Eserin Fransızca aslı 1989'da Ed. du Seuil'den çıkmıĢtır. Olender, EHESS'te din bilimleri tarihi okutuyor, antik çağ tarihçisidir. Tarihsel Irkçı anlatı biçimlerinin bilimlerle iliĢkisinin peĢinde.. 2 Kahve tiryakisi Balzac da! 3 Jestokiy, bu sıfatın Rus 19.yüzyılının son çeyreği ve izleyen döneminin insan portreleri, Rus paysage'ı, sıkıcı, bıkkın hayatlar, kadın-erkek iliĢkileri, aĢksız evlilikler, statü ve kariyerin feda edilmediği bireysel ve toplumsal sonuçlarıyla istismar hâlleri, aldatmalar, intihar, aĢk cinayeti, maddî düĢkünlük gibi alt temalarıyla beraber kavramak üzere ve elbette Hollywood- Bollywood'tan sıkılanlara Sovyet sinemasının keĢfi adına iki müthiĢ Sovyet filmini öneririm. Ġlki bir Mosfilm yapımı, hüzünleneceksiniz: Jestokiy Romans (renkli, 1984, Rus dram repertuarının bir diğer büyük ismi Aleksandr N. Ostrovskiy'den uyarlama), Ünlü yönetmen Eldar Ryzanov'un bu 2 Cumhuriyet Tarihi AraĢtırmaları Dergisi Yıl 6 Sayı 12 (Güz 2010) chat yaparken, twit atarken, face'de bulduğu için (!) bu çağın çocuğu ne eylesin.. Pistol duel çağından asilzadegân, chevaleresque endamını reddedip menziliyle revolveri de tutan oldu, yenileri baĢka bir dilde o dilin hikmetine inandılar. Ve Rusya'nın bu 'Yeni Adam'larını, Rahmetov'larını anlamak için Pictet'yi bilmek, Pictet'nin de Sorbonne'da Guizot'nun (1787-1874)4 Tarih derslerine devam ettiğini, dinlediğini (1820-21) bilmek lazım. Hind-Avrupaî bu Garb felsefiyyun ülkesinin yolcusu, baĢka iklimlerin toprağından gelen 'Suyu Arayan' Adamı, o dahi 'Yeni Adam'dır, Aydemir'dir bir adı, bir adı 'Feylesof', ülkesinde baĢka olmadığı için herhâlde, bir mecrada kök-köken dillerine vakıf olsa da, babası (hem Ġngiliz'inkini ve Amerikan'ınkini) ihtilâl-i kebirleri, 30-48'i hem de Commune'ü-1871 baĢkaca [malum hep dolaylı yoldan: msl. Marx'ı Lenin'den bilme] idrak ettiğinden herhâlde, Guizot'nun Cromwell'ine de baĢkaca Ģerh düĢecekti. Bu Ģerhin bugün için elzem anlamının peĢindeki de tarihsel kesitleri kendi originel (aslî karĢılığında) bütüncesinden ayırmaktadır, nedendir longue durée'yi kesitin hâl tasvirinde yeniden mi ele almalıdır? Kesit olanı kendi aslî bütüncesinden ayırırken o, peki eĢyanın tabiatı ve kendisi hakkındaki bilginin idrakî sınırını delip Tanrı'nın parmağına değen kimlerdi? Bunların kökeni, ırkı, dili neydi? Kaderi neydi? Bu hangi Tanrı'nın çizdiği kaderdi her çağda onun için? Bir yüce vazifesi ve ülküsü hep vardı.. Diğerleri neden Tanrı'nın parmağına bir türlü değemiyordu? Tanrı'nın parmağı neydi ki? LanetlenmiĢler miydi? Lanetlenme değildi. Lanetlenme onun aslî oluĢunun (bütüncede) sözcüğü değildi ki. Lakin kendi Sorularını ve Cevaplarını hep bu yüzden mi bir türlü müstakil kuramıyordu? Bu cenk en zoruydu da, benzemek ve kendini benzetmek iĢi hep, nasıl olursa olsun fac simile mi kolaydı? Yazık ki benzemezliğinin ve benzeyemeyeceğinin idraki sancılıydı.. Res publica'nın evlâtları Guizot'nun ve Thiers'in aslından okuru, hürriyetperver okuru ve nihayet hep muhalifinin Pictet'yi okuyup okumadığını nasıl anlayacağız peki? PuĢkin de kalemi de bilinsin, Gogol'e yol verendi.. Pictet ve PuĢkin aynı yıl doğdular... Bizde mi? Bizde de bir devir kapandı belki, Hüsn ü AĢk'ın Ģairi ġeyh Galip'le, lâkin onunla aynı yıl bu dünyayı terk eden kâtip Ratip Efendi de yüzyılın tam ortasında doğmuĢtu. Ve zerk ettiği fikrinden firar etmek ne mümkündü? Kendinden firar edebilir miydi peki? ------- filmini (oyunculukları saymıyorum) esas zalim kılan ise diğer Ģarkıları bir tarafa, Sovyet devrinin lirik kadın Ģairi Bella Ahmadulina'nın sözlerine hayat veren Larisa'nın Ģarkısıdır. Oyuncunun kendi sesi olmadığını söylemekle yetiniyorum: A naposledak ya skaju (Ve Sonunda Söylüyorum). Dinleyiniz, hakikî romans. Diğer film ise Yosif Heifitz'in siyah-beyaz çarpıcı bir Çehov uyarlaması, Lenfilm yapımı (1960): Dama s Sobaçkoy (Köpekli Kadın). 4 Tarihçi, devlet adamı François Pierre Guillaume Guizot (1787-1874) F. Guizot'nun 30 yılda Ġngiliz ihtilâline hasrettiği 6 ciltlik (Her kısım 2 cilt) eseri: Histoire de la Révolution d'Anglettere depuis l'avènement de Charles Ier, jusqu'à la Restauration de Charles II. 1ère partie (1826-27, Paris: Leroux et Chantepie, 2 vol.); Histoire de la République d'Angleterre et de Cromwell (1649-1658) 2ème partie de l'Histoire de la Révolution d'Anglettere (1854, Paris: Didier, 2 vol.); Histoire de protectorat de Richard Cromwell et du rétablissement des Stuart. 3ème partie de l'Histoire de la Révolution d'Anglettere (1856, Paris: Didier, 2 vol.). Burada eserlerin ilk baskı tarihleri verilmiĢtir. Ġngiltere Ġhtilâli üzerine eserleri bununla sınırlı değildir. Bkz. guizot.com/ouvrages-de-francois-guizot. Saime Selenga GÖKGÖZ, SunuĢ 3 'Aynı beĢikte' keĢfedilmiĢ bu ikizler, Ari ve Sami güçleri eĢit olmayan bir çift oluĢturacaklardır, benzersiz kaderleri de olan. HerĢey onları ayıracaktır. Sahnesi evrensel tarih olan kaderin bu oyununda Tanrı, onların her birinin kendi rollerini oynaması için de dikkat eder. Ariler Garb alemine 'doğaya hakimiyeti, zaman ve mekânının araĢtırılmasını, mitolojinin, bilimlerin ve sanatların icadını sağlarsa, Samiler de tektanrıcılığın gizini ellerinde tutarlar. En azından Ġsa'nın Celile'de dünyaya geldiği güne kadar. Bu ikili ortak miras kavgalı bir mirasa çağrıda bulunur...' Yeni Mesih'in izleyicilerinin "her çağın tanrısıyla dolaysız bir iliĢki içinde var olduğunu" L. von Ranke söyleyince tarihin dinsel açıklaması olumlanacaktı da. Tarihin anlamı neydi ki? Herder, bu romantik büyücü tarihsel nedenselliğe ona anlamını veren tek Ģeyi Tanrısal mükemmeliği bitiĢtirmeyecek miydi? (Olender 1998: 29, 30) Ne Ari ne de Sami olan diğer teklikler; kendi originel bütünceleri hep olagelenler de Herder'i sevecekti.. Pictet'nin eseri, matematikten edebiyata, doğa tarihinden felsefe ve balistike çeĢitlenir, Cenevre Üniversitesinde kısa bir süre de estetik dersi verir. 1859'da basılan (Darwin'in Türlerin Kökeni de bu yıl yayımladı) ve Olender'in anıtsal olarak nitelediği Essai de paléonthologie linguistique, Les Origines indo-européens ou les Aryas primitifs (Dilbilimsel Paleontoloji Denemesi, Hint-Avrupa Kökenleri ya da Ġlkel Aryalar) eseri- Olender bilgisiyle-bana duyurduklarıyla yerini aldı. Pictet'nin üstadları Romantik Avrupa'dan. Bu gezgine Hindistan sevgisini aĢılayanının A. Wilhelm von Schlegel olduğu belirtiliyor, Sanskritçeyi öğreniyor. 1821-22'de Alman feylesof ve Ģairiyle ile tanıĢıyor: Goethe, von Schelling, Schleiermacher, Hegel.. Sonra ver elini Londra, Kelt papazlarının dilini, ağızlarını çözüyor, klasik dillerle ve Sanskritçe ile akrabaklıklarını. Bu Dil paleontologunca "sözcükler kemikler kadar dayanıklı"dır. Fosillerin araĢtırılmasındaki yeni modeli Arya'nın sözcük dağarcığını araĢtırmaya uyarlıyor: "Zira sözcükler kemikler kadar dayanırlar. Bir diĢin örtük bir biçimde bir hayvanının tarihinin bir kısmını kapsaması gibi, soyutlanmıĢ bir sözcük de, oluĢumu esnasında ona bağlanan bütün bir düĢünce dizisinin yolunu gösterebilir. Onun için dilbilimsel paleontoloji sözü, düĢündüğümüz bilime çok uygun düĢmektedir." (Olender 1998: 121) Bu 'çoban halk', evleri 'sabit' Aryalara hiç yakıĢmayan çoktanrıcılıklarını tektanrıcılığa evirecek olan Pictet'nin kendini özdeĢleĢtirdiği Ġlkel Aryaların bıraktığı tek miras dildi, onların etnografya ve coğrafyası, doğa tarihi, maddî uygarlığı, toplumsal, düĢünce, ahlâk ve din yaĢamı eseri boyunca karanlıktan aydınlığa çıkacaktı... YaĢamlarını canlandırmak için dile "hafıza kurucu" iĢlevini yükledi, Hristiyan Garb için Hind-Avrupa hafızası. Ülküsü yüceydi, müsaade alındı, Renan ve Müller onay verdi, bir halk "bir biçimde" filoloji bilimiyle ortaya çıkarılabilirdi: Bütün tarihsel tanıklıklardan önceki ve zamanların gecesinde saklanan dünyanın tamamına egemen olmaya adanmıĢ bir ırk, parlak geleceğine baĢladığı ilkel beĢiğinde yavaĢ yavaĢ büyüyordu. Hazinelerini saçıp savurmadan teslim eden ulu ve sert bir doğanın sinesinde kan güzelliği ve zekâ yeteneğiyle bütün ötekiler arasında ayrıcalıklı olan bu ırk, baĢından 4 Cumhuriyet Tarihi AraĢtırmaları Dergisi Yıl 6 Sayı 12 (Güz 2010) beri fethetmeye yazgılıydı [...] Burada, hazırlayan düĢüncenin düĢüncenin ve tamamlayan enerjinin erken bir geliĢmesi görülür; sonra kuĢkusuz baĢlangıçtaki güçlükler bir kez yenilince, ataerkil bir yaĢayıĢın ortasında dertsiz bir mutluluk hali. Böylece neĢe içinde, sayıca ve refahça büyüyerek, bu verimli ırk, geliĢmenin güçlü aracı olarak kendisine, zenginliğiyle, kudretiyle, ahengiyle ve kalıplarının mükemmelliğiyle hayranlık uyandıran bir dil yaratmaya çalıĢıyordu, bütün duygularının, tatlı sevgilerinin, doğal hayranlıklarının, aynı zamanda üstün bir dünyaya atılımlarının kendiliğinden gelip yansıdığı bir dil, en derin düĢüncenin olduğu gibi, en yüce Ģiirin de muhteĢem geliĢmesinin gelecekteki bütün zenginliklerini tohum olarak taĢıyan sezgisel imge ve düĢüncelerle dopdolu bir dil (Olender 1998: 120) 3 Mayıs 2011, Beytepe/Ankara
Description: