Reha Çamuroğlu Yeniçerilerin Bektaşîliği ve Vaka-i Şerriyye YENİÇERİLERİN BEKTAŞİLİĞİ VE VAKA-İ ŞERRİYYE Reha Çamuroğlu Kapı Yayınlan 81 Araştırma-inceleme 23 YENİÇERİLERİN BEKTAŞİLİ6İ VE VAKA İ ŞERRİYYE Reha Çamuroğlu 1-3 Basım: 1991-1994 Ani Yayınlan 4. Basım: Haziran 2006, K.ıpı Yayınları ISBN: 975-8950-84 3 Yayın Yönelmeni. Cahil Akın Kapak Resmi: Yaşar Nuri Ö7ttırk’un The Eye of the fiearth adlı kitabından alınmıştır. Kapak Tasarımı: Ulku Lomlu Dizgi: Bahar Kuru O 1991. Reha Çamuroğlu O 2005: bıı kitabın yayın haklan Kapı Yayınları na aıtlir. Kapı Yayınlan Ticarethane Sokak No* 53 Cagaloglu / İstanbul Tel: (212) 513 3420-21 Faks: (212) 512 3376 C'posta: bilgi&’kapivayinlari com ww\v.k;tpiyayinlari com Bash ve CiU Melisa Matbaacılık Çiftchavuılar Yolu Acar Sanayi Silesi No: 8 Bayrampaşa / tslanbul Tel: (212) 674 9723 Fax: (212) 674 9729 Genel Dağıtım Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti. Ticarethane Sokak No: 53 Cagaloglu / İstanbul Tel: (212) 511 5303 Faks (212) 519 3300 Kapı Yayınları. Alla Yavın Grubu’nun tescilli markasıdır. İÇİNDEKİLER Cemal Şener in Sunuşu: Yeniçeriler ve Bektaşiler ix Önsöz xiii Giriş 1 Birinci Bölüm: 1826’ya Kadar Yeniçerilik ve Yeniçeriler 4 Birinci Bölüm Notları 18 ikinci Bölüm: Yeniçerilerin Katılımından Önce ve Sonra Heterodoksi 30 t kine i Bölüm Notlan 42 Üçüncü Bölüm: Vaka-i “Hayriyye” 50 Üçüncü Bölüm Notları 64 Dördüncü Bölüm: Niçin Vaka-i Şerriyye? 73 Dördüncü Bölüm Notları 89 Sonuç 98 Seçilmiş Bibliyografya 101 Behey ahmaklar, hoş yere canınızı neden te lef edersiniz? Size gaza ve şehitlik diye yuttu rulan lafların aslı yoktur. Osmanlı padişahı kendi sarayında ve sefasına bakıyor; Efrenç kralı kendi cümbüşünde; sizin burada dağ başlarında, metrislerde canınızı telef etmeni zin ne anlamı vardır? vii Cemal Şener'in Sunuşu YENİÇERİLER VE BEKTAŞİLER Yeniçeri Ocağı’nın tarihimizde özel ve önemli bir yeri var. Ve bugüne dek üstüne yapılmış araştırma da yok denecek kadar az. Yeniçeri olgusu, hem Osmanlı tarihi açısından hem de Anadolu'da Alevilik-Bektaşilik olayı açısından çok önemli bir olgudur. Osmanlı tarihçileri birçok konuda olduğu gibi bu olayın değerlendirmesinde de oldukça tek yanlı yazmışlardır. Alevilik ile yeniçerilerin ilişkileri ise çok yetersiz, eksik ve rivayetler düzeyinde kalmıştır. Yeniçeri Ocağı’nın Hacı Bek taşi Veli tarafından kurulduğu vs. tarzındaki düşünce ise bambaşka bir bakış açısını ele veriyor. Hacı Bektaşi Veli düşüncesini az çok tanıyan biri olarak, Bektaşilikteki barışçı, insancıl, kardeşlik aşkı ile dolu ve in sana asla zarar vermeyen, insanı dünyasının kâbesi yapan ix bir düşünce ve inanç sistemi ile Osmanlı padişahlığının vu rucu silahlı gücü olan yeniçerileri bir türlü bağdaştıramaz- dım. Nasıl olunur da hem Bektaşi olacaksın hem de yeniçeri. Bunu bir türlü anlayamazdım. İşte değerli araştırmacı Reha Çamuroğlu, elimizde tuttu ğumuz bu araştırması ile bu olaya parmak basıyor. Bir dizi kaynaktan edindiği bilgileri bizlerle paylaşıyor. Olayı doğru değerlendirmek için bize çok önemli ipuçları, belge ve bilgi ler veriyor. Yeniçeri Ocağı, tarihimizde büyük acılar yaşanarak oluştu rulan ve ne yazık ki gene büyük acılar verilerek yok edilen bir garip olaydır. Belki sosyal tarihte ender rastlanan bir olgudur. Yeniçeri Ocağı nın kuruluşunu veya yeniçeri olunmasını, Reha Çamuroğlu araştırmasında çok çarpıcı olarak şöyle an latıyor: Bir köyde yaşıyor, Grekçe, Sırpça va da Bulgarca konuşuyo ruz. Hiçbirimiz Türkçe bilmiyoruz. Türkler tarafından yöne tildiğimizi ve onlardan korkmamız gerektiğini, onların atla dolaştıklarını, Müslüman olduklarını, sarıklar sardıklarını da biliyoruz. Ninelerimiz, bir yaramazlık ettiğimizde bizi onlara vermekle korkutuyorlardı. Türklerin adlarını duydu ğumuzda bile korkuyorduk. ...Yakındaki köydeymişler. Büyük çocuklar "Çocukları götürüvorlarmiş” dediler, biz inanmadık ama yine de kork tuk. Yarın bizim köye geleceklermiş... Babamız o gece içme di, hep sustu. Ya da çok içti, hep bağırdı. Anamız yortularda yaptığı yemeklerden yaptı. Hem de az az değil çok çok ver di. Bu defa bu korku niçin oyuna benzemiyordu. Sabah da bütün köy suskunluk içindeydi. Bizi oyun oy namaya da bırakmadılar. ...Onları gördüğümüzde çok güzel atları vardı, çok fazla