GÜLSE BİRSEL Gülse Birsel, Şener soyadıyla İstanbul’da doğdu. Beyoğlu Anadolu Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirdi. Üniversitedeyken gazeteciliğe merak sardı ve Aktüel dergisinde çalışmaya başladı. Aynı dergide editörlük yaptı, başka dergi ve gazetelere yazılar yazdı. 1994 yılında New York’a gitti ve Columbia Üniversitesi’nde sinema üzerine yüksek lisans yaptı. 1996’da İstanbul’a döndü, Esquire ve Harper’s Bazaar dergilerinin yayın yönetmenliğini yürüttü. Aralık 2001’den beri Sabah gazetesine yazılar yazmaktadır. Mart 2002-Mart 2004 arası g.a.g. programının metin yazarlığı ve anlatıcı-lığını yaptı. Şubat 2004’ten Haziran 2009’a kadar süren ve 6 sezon yayımlanan Avrupa Yakası dizisinin senaristi ve oyuncularından biri olarak çalıştı. Hırsız Var ve 7 Kocalı Hürmüz isimli filmlerde oyuncu olarak görev aldı. Elinizde tuttuğunuz Yazlık, Gayet Ciddiyim!, Hâlâ Ciddiyim!, Yolculuk Nereye Hemşerim? ve Velev ki Ciddiyim!’den sonra beşinci kitabıdır. Hayatı boyunca istediği iki işi, yani yazarlık ve oyunculuğu keyifle yapmakta, bir de üzerine para almaktadır! © Gülse Birsel / Turkuvaz Kitapçılık ve Yayıncılık A.Ş. (2011) Her hakkı saklıdır. Tanıtım amaçlı kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz. Yayınevi: Barbaros Bulvarı, No: 153, Cam Han, Kat: 8 34349 Beşiktaş / İstanbul Tel: 0212 354 30 00 Faks: 0212 288 50 67 www.turkuvazkitap.com.tr GENEL YAYIN YÖNETMENİ Selçuk Güven EDİTÖR Senem Kale KAPAK FOTOĞRAFI ve PHOTOSHOP Zeynel Abidin Ağgül GRAFİK Mahmut Hakan Güngör 1. BASIM Haziran 2011, İstanbul GENEL YAYIN 339 YAŞAM 11 ISBN 978-605-4505-04-3 BASKI Acar Basım ve Cilt San. Tic. A.Ş. 0212 422 18 34 Turkuvaz Kitap bir TURKUVAZ MEDYA GRUBU kuruluşudur. Gülse Birsel YAZLIK Yaşam EVLE İLGİLİ SORUMLULUKLARDAN KURTULUN! Temizlik gününün diktatörü! Tırsıyorum! Yerde ıslak bir bez. Yatak odasının önündeyim. İkilemim şu: Emine Hanım yatak odasını mı temizledi, salonu mu? Zira hangi taraf temizse, oraya girerken terliklerimi beze silmem gerekiyor. Aksi halde, yani altı ıslak terliklerle pis tarafa geçersem, “Çzamur yapiysun” şeklinde bir eleştiri almam kaçınılmaz! Emine Hanım Karadenizli. Bir gün bir Karadenizli oy- narsam katıksız Karadeniz şivesi konusunda ders alacağım tipte bir Karadenizli. Bazen interkoma basıp kapıcıya bir şey söylüyor: “Ondir orda mı, odayza gelivesuyokari,” gibilerinden. Kapıcı dört kere tekrar ettirince kızıp, şahane bir sövgüyle kapatıyor interkomu ve bana dert yanıyor: “Anlamiyrum anlamiyrum, ne anliysun ki.” “Haklısın val-la,” diyorum ama ben de anlamamış oluyorum esasında“Önder orada mı, oradaysa bir yukarı geliversin,” demiş olduğunu! Şahane biçimde beyaz tenli, mavi gözlü, 1.80 boyunda, iri yarı ve çoğu Karadenizli kadın gibi sert, kalın sesli Emine Hanım. Dolayısıyla kapıcı da ben de tırsıyoruz biraz! Temizlik günleri evdeki tüm iktidar Emine’nin. Üstelik de ülkeyi diktatörlükle idare ediyor. Bense bildiğin yanaşma, en itaatkâr, en alt sınıftan bir tür serf, hatta paryayım! Bir odadan diğerine giderken Emine’nin gözünün içine bakıyorum koskoca şanlı şöhretli halimle! Terliklerime cinai bir bakışı hemen tornistan etmeme yetiyor. Anlıyorum ki o oda daha silinmemiş ve az önce bir bezi yere atıp buyurgan bir sesle “Ayağını siley misun,” dediği için, terliklerin altı temiz ve ıslak olduğundan, söz konusu oda bana haram! Bazen yerdeki ayağımı sildiğim ıslak bezi anılardan hatırlıyorum. 1995, bir Bodrum yazı, Beyaz Ev’de canlı müzik dinlerken giydiğim Tazmanya Canavarı tişörtü. Emine, asla fabrika işi bez kullanmıyor. Bilimin tüm nimetlerini bünyesinde toplamış nanoteknoloji mikrofiber akıllı bezler Emine’ye hitap etmiyor. O daha ziyade anılarımı bez yapmayı tercih ediyor. Hiç de sormadan. “Bezin deseni amma da benim o hediye tişörte benziyor,” derken, bakıyorum tişört çekmecede yok. Bir kere hesap sordum, “Ne edecek- sun eski şeyi yaa, o kada aliysun yenilerinu,” diye fırça attı. Protesto tonunda bir şeyler mırıldanarak odaya çekildim. Ama temizlenmiş odaya bittabi, korku dağları bekler! Emine’nin okuma yazması yok. Benimse Columbia’dan yüksek lisansım var ama neye yaradı. “Prezans” veya “Bulunduğu yeri doldurma” tabir ettiğimiz konuda bir hiçim! Varlığımla yokluğum bir! Temizlik günleri de, karaktersiz- leşmede zirveye çıktığım günler. Evdeysem, kitabımı, cep telefonumu alıp bir köşeye pısıp oturuyorum, mümkün olduğu kadar varlığımı hissettirmemeye çalışarak ve bir iş görüşmesinde sıramı bekler ezikliğiyle. Emine ise bütün alana hem kendi varlığını, hem deterjan, bez, elektrik süpürgesi gibi aksesuvarlarını yayarak, meydan okuyan adımlarla o odadan o odaya özgürce dolaşıyor. Eşyaların yerlerini değiştiriyor, yemeğini yiyor, kahvesini içiyor, telefonla konuşuyor, tişörtlerimi bez yapıyor... Ama o günlerden birinde zaafını yakaladım işte. Benim bilgisayarı silerken yanlışlıkla bir tuşa bastı ve ekranda açık olan dosyayı yazıcıya yolladı. Yazıcı büyük bir gürültüyle çalıştığında, Emine dönüp bana baktı ve gözlerinin içindeki dehşetle karışık panik ifadesini hissettim! Sonraki hafta karşısına çıkaracağım rakip elimdeydi! Bir temizleme robotu! Hani şu şarjlı, yerde kendi kendine dolaşıp süpüren, silen, uzaktan kumandalı, bir engele çarptığında, oyuncak gibi, dönüp yanından geçen, sensörlü, son teknoloji temizleyicilerden. Aleti çalıştırıp yere koyuyorsunuz, bir iki saat içinde yerleri hem süpürüyor, hem temizliyor. İşte bu Emine’nin hakkından gelebilecek tek şeydi! Ve aynı zamanda insanoğlunun en büyük korkularından biri: Sizin yerinize geçecek akıllı bir robot! “Bak Emine Hanım,” dedim, “Yeni çıkmış, ne güzel.” Emine bir süre fikse olup cinai bakışlarla seyretti, çalışırken bir yandan neşeli sesler çıkaran robotu. Ki robotun da hakkını vermek lazım, harbiden güler yüzlü bir tipti. Bir iki kere önüne geçtim, ayaklarıma çarpıp “Zipzupzip dring dring” gibi şakacı bir nida yapıp, diğer tarafa yöneldi. Hiç öyle bazı başka arkadaşlar gibi “Çek ayağinu, sen işe git- meyezee misun yaa,” filan demedi! Sanırım o gün Emine hayatındaki dönüm noktalarından birini yaşadı. Varlık sebebini, hayatını, mesleğini tekrar gözden geçirmiş olabilir. Senaryo yazan robot çıksa benim ne ukalalığım kalır ne bir havam civam. Şapkamı önüme koyar geçmiş muhasebesi yaparım yeminle. Sonraki hafta Emine bana bir torba balık getirdi! Boğaz’da tutmuşlar. Kızartıp ikram etti sağ olsun. Pek güzeldi. Bu sessiz anlaşmanın karşılığı olarak temizlik robotunu ortadan kaldırdım. Zaten aslında sadece bir blöftü ve çok da başarılı, kenar köşeci bir temizlikçi değildi kendisi! Güler yüzle, sempatiyle işi idare etmeye çalışıyor, işini biraz yalapşap yapıyordu. Emine’nin güçlü kişiliğini ve gömlek ütüsünü aratacaktı eninde sonunda!
Description: