ebook img

Wittgenstein ve Dilin Sınırları - Pierre Hadot PDF

141 Pages·2008·0.66 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Wittgenstein ve Dilin Sınırları - Pierre Hadot

Pierre Hadot Wittgenstein ve Dilin Sınırları Çeviren: Murat Erşen DOĞUBATI Pierre Hadot (1922-2010), Fransız felsefeci. Özellikle antik felsefe ile ilgili yaptığı çalışmalarla ünlenmiştir. Uzun yıllar, Collège de France'da, Roma ve Grek düşüncesi üzerine dersler vermiştir. 1964-86 arasında EHESS'de yöneticilik yapmıştır. Hadot, Wittgenstein'ı Fransa'ya tanıtan en önemli kişiler arasında sayılır. Antik Felsefe Nedir? (Qu'est-ce que la philosophie Antique?) en önemli yapıtıdır. Diğer çalışmalarından bazıları: Exercices spirituels et philosophie antique. (Etudes augustiniennes, 1981) La citadelle intérieure. Introduction aux Pensées de Marc Aurèle, (Fayard, 1992), Etudes de philosophie ancienne. (Les Belles Lettres, 1998). Plotin ou la simplicité du regard, (Gallimard, 1997). Özgün Metin Wittgenstein et les limites du langage. J. Vrin, 2004 , © Türkçe çevirinin tüm yayım hakları Doğu Batı yayınlarına aittir. Fransızca'dan Çeviren Murat Erşen Yayına Hazırlayanlar Taşkın Takış, Sunay Aksoy Kapak Tasarım Aziz Tuna Baskı Cantekin Matbaacılık, 1. Baskı: Mart, 2009, 2. Baskı: Mayıs, 2011 Doğu Batı Yayınları, Yüksel Cad. 36/4 Kızılay-Ankara, Tel: 0 312 425 68 64-425 68 65 e-mail: [email protected], www.dogubati.com Sertifika No: 15036, ISBN 978-975-8717-47-7 Doğu Batı Yayınları - 43 Felsefe - 14 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ WITTGENSTEIN'IN "TRACTATUS LOGICOPHILOSOPHICUS" U AÇISINDAN DİLİN SINIRLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER WITTGENSTEIN DİL FİLOZOFU– I WITTGENSTEIN DİL FİLOZOFU – II DİL OYUNLARI VE FELSEFE ELIZABETH ANSCOMBE’NİN PIERRE HADOT’YA MEKTUBU GOTTFRIED GABRIEL EDEBİYAT OLARAK MANTIK? WITTGENSTEIN’DA EDEBİ BİÇİMİN ANLAMI ÜSTÜNE AÇIKLAMALAR ÖNSÖZ Wittgenstein ile ne zaman ve hangi vesileyle karşılaştım? Sanırım 1953 ya da 1954 senesiydi. O sıra CNRS araştırmalarında görevliydim ve doktora tezimi kaleme almak amacıyla yaptığım kişisel çalışmalar dışında, CNRS’in felsefeyle ilgili Bulletin analytique’i için yabancı felsefi dergileri incelemekle yükümlüydüm. Muhtemelen, daha ileride, s. 44’te anacağım, E. Wasmuth’un (1952) Tractatus’ta sessizlik ve gizem (mistik) üzerine ve R. Freundlich’in (1953) Wittgenstein’da mantık ve gizem üzerine yaptığı iki incelemeyi okurken, o zamana değin benim için bütünüyle yabancı olan bu yazara karşı büyük bir ilgi uyandı içimde. Esaslı Fransız geleneklerine uygun olarak, bu yazardan pek bahsedilmiyordu, oysaki Tractatus logico-philosophicus [1] yayımlanalı kırk yıl oluyordu. Mantık ve gizem (mistik): mantık pek ilgimi çekmiyordu, zira modern mantık hakkında hiçbir şey bilmiyordum; Sorbonne’da, mantık hariç her şeyden bahseden René Poirier’in biraz keyfine göre yaptığı dersler hiçbir işime yaramamıştı. 1946 Şubat’ında, programı sadece klasik mantığı içeren ve kesinlikle modern mantığı kapsamayan, zorunlu çalışma hizmetindeki askerlik redçilerine yönelik özel bir dönemde, felsefe lisansının mantık diplomasını almıştım. Buna karşılık, sofu gençliğimin etkisi altında, gizemcilik; yani, örneğin Saint Jean de la Croix’nın yapıtlarında betimlendiği görülebilen, Tanrı deneyimi olarak düşündüğüm şey ve de yaptığım okumalarda rasgeldiğim Hindu gizemciliği ve nihayet neoplatonisyen gizemcilik –Ploti- nus’unki ile Proclus ve Damascius gibi geç dönem Neo- platonisyenlerin gizemciliği beni çok çekiyordu. “Gizem” diye adlandırdığı şeyden bahseden bu mantıkî pozitivist [Wittgenstein] benim için büyüleyici bir muamma oldu. Tractatus ’un, önce Jesuit rahip G. C. M. Colombo’nun 1954’te yayımlanan İtalyanca çevirisinin eşlik ettiği, sonra da 1958’de yayımlanan yeniden basımdaki İngilizce çevirinin eşlik ettiği Almanca metnini edindim. Ve mantık ile gizem arasında kurulabilecek ilişkiyi anlamaya çalışıyordum. Ayrıca, inanılmaz derecede bulmacamsı bir tarzda “konuşulamayan konusunda, susmalı” şeklindeki ünlü sessizliğe çağrı ile biten bu eserin edebî biçimini, bu aforizmalar dizisini de kesinlikle olağanüstü buluyordum. Fransızca çevirisi yoktu. Almanca metni bütünüyle çevirdim, zira İngilizce versiyon bana kimi kez kesinlikten yoksun görünüyordu. Zorluklar eksik olmuyordu. Örneğin, Sachverhalt ile Sachlage ’nin (2.11) geldikleri mânâları nasıl yorumlamak ve özellikle de tam olarak nasıl anlamak gerekirdi? İlk terimi “hal” [état de choses] ve ikincisini “durum” [situation] diye çevirmeye razı oldum. Eğer o dönem Gaton Granger’ın çevirdiği Wittgenstein’ın Defterler 1914- 1918 baskısını [2] ve onun bu iki kelimenin anlamını tartıştığı değerli notlarını kullanabilmiş olsaydım, bu seçimde bana yardımcı olurdu. Bild ’i çevirmek için, “temsil/tasarım” [représentation] ile “beti” [figure] arasında kararsız kaldım. Belki de “resim” en iyisi olurdu? Çevirim sadece bir karalamaydı. Onu daha kusursuz hale getirip yayımlayabilmeyi umuyordum. Ama 1961’de Gallimard yayınevinden Pierre Klossovski’nin çevirisinin çıkması tasarılarımı sona erdirdi. Yalnızca, Wittgenstein’a hasrettiğim dört makalede çevirimden parçalar yayımlayabildim. O dönem, Jean Wahl tarafından yönetilen felsefe Collège’i, insanların açık oturumda son keşiflerini paylaşabildikleri aşırı istekli bir kürsüydü. 1945’ten 1966’ya savaş sonrası bu senelerin atmosferine ilgi duyanlar, Marie-Anne Lescourret’in, Emmanuel Lévinas üzerine yazdığı güzel kitabında [3] Jean Wahl’ın bu çok “parizyen” yaratımına ayırdığı çok canlı sayfaları okumalıdırlar. Konferanslar her hafta pazartesi, salı ve çarşamba günleri saat 18.15’te oluyordu. Ben konferansların Collège’in Saint Germain de Près Kilisesi’nin karşısında, 44 Rennes Sokağı’nda toplandığı döneme devam edebildim sadece. Orada, sanırım, daha önce, Jean Wahl’ın ilgisini çeken bir konferans vermiştim. Konusu, Neo-platoncuklukta Varlık ile Varolan ayrımıydı. Burada, her ne kadar Sein und Zeit ’ın yazarında sahip olduğundan bambaşka bir anlamla olsa da, Heidegger’den çok önce, felsefe tarihinde bu ayrımın görülmüş olduğunu gösteriyordum. Herhalde, Wittgenstein’ın yapıtlarını çok iyi tanıyan Jean Wahl şöyle bir konu üzerine bir konferans vermemi memnuniyetle kabul etti: “Wittgenstein’ın Tractatus logico-philo-sophicus’u açısından dilin sınırları üzerine düşünceler”. Bu konferans 29 Nisan 1959’da oldu (o sıra ele alınan konuların inanılmaz çeşitliliği konusunda bir fikir vermek için, bir önceki gün Colette Audry’nin Jivago ile Pasternak’tan bahsettiğini belirtmek ilginç olacaktır). Konferansımın bir anına ilişkin çok kesin bir anım var. Sunumumun sonuna doğru, 6.431 sayılı önermeden itibaren Tractatus ’un son sayfalarını alıntılıyordum: “Ölümde, dünya değişmez, durur [4] ”; bu sayfalar, alışıldık Wittgenstein tümceleri yerine, anlamsız önermelerden oluşuyordu. Birden olağanüstü bir sessizlik oldu; genelde, dinleyiciler ayaklarını oynatır, öksürür ya da hafifçe yerlerinde kıpırdanırlardı. Ama o zaman, herkes yoğun biçimde dikkat kesildi. Ardından gelen tartışmaların ayrıntılarını unuttum, yalnız bana eğer konferansımı İngiltere’de verseydim, kendimi öldürteceğimi söyleyen Jean Wahl’ın eğlenceli iğnelemesini anımsıyorum. Revue de Métaphyshique et de Morale ’i yöneten Jean Wahl, metnimi yayımlamayı kabul etti 1959’un sonunda gerçekten yayımlandı. Collège Philosophique’deki bu konuşmanın ardından, Critique ’in yöneticisi Jean Piel ve arkadaşı Éric Weil benden Tractatus ’un Wittgenstein’ı ve de, benim için yeni olan, “ikinci Wittgenstein” üzerine bir inceleme istediler. Bu, Wittgenstein, dil filozofu başlıklı iki metnin kaynağı oldu. Bu da beni, Tractatus ’dan bambaşka bir perspektife sahip olan, Felsefi Soruşturmalar ’ı [5] keşfetmeye götürdü. Bayağı zorluk çektim, ama sonunda 1959’un sonunda yayımlanan iki incelemeyi kaleme almayı başardım. İlkini, 1959’da az zaman önce Londra’da An Introduction to Wittgenstein’s Tractatus başlıklı küçük bir kitap yayımlayan Bayan G.E.M. Anscombe’e gönderdim. Kendisi bana cevap verme nezaketi gösterdi [6]. Felsefi Soruşturmalar üzerine yaptığım çalışma beni, Collège Philosophique’de, dinleyicilerimden bazılarını şaşırtan, Dil Oyunları ve Felsefe başlıklı ikinci bir konferans sunmaya yöneltti. Oturumdan çıkışta, Ortaçağ uzmanı Paul Vignaux’nun eşi Bayan Vignaux’nun bana konuşmayı kesinlikle beğenmediğini ifade edişini hâlâ hatırlıyorum. Bir kez daha, sunum 1962’ de Revue de Métaphysique et Morale ’de yayımlandı. Dilin, Felsefi Soruşturmalar ’da geliştirilen, devrimci denilebilecek analizi o sıra, söylemem gerekir ki, felsefi düşünümlerimde bir alt üst oluşa sebebiyet verdi. Felsefe tarihçisi olarak yaptığım çalışmalarda bana her türden yeni perspektifler açılıyordu. Birdenbire, Wittgenstein’ın, bana tartışılmaz gibi görünen ve engin sonuçları olan, şu ana düşüncesini keşfettim: dilin biricik görevi nesneleri adlandırmak ya da göstermek veya düşünceleri tercüme etmek değildir ve bir cümleyi anlama edimi, genelde bir müzikal temayı anlamak dediğimiz şeye sanıldığından çok daha yakındır. Kesinlikle, demek ki dil değil, ama Wittgenstein’ın dediği gibi, daima belirli bir etkinliğin, somut bir durumun ya da bir yaşam biçiminin perspektifine oturan “dil oyunları” vardır. Bu düşünce benim ve dahası birçok meslektaşımın kafasını kurcalayan, Antikitenin felsefi yazarlarının görünürdeki tutarsızlığı problemini çözmekte bana yardımcı oldu. O zaman bana, bu yazarların başlıca meşguliyetinin okuyucularını kavramların bir düzenlenişi (agencement) üzerine bilgilendirmek değil, ama onlara biçim vermek (former) olduğu göründü: hattâ (örneğin Epiktetos’unki gibi [7] ) “kılavuz el kitapları” egzersiz derlemeleriydi. O halde, felsefi söylemleri yeniden, onların dil oyununa, kendilerini doğurmuş olan yaşambiçimi içine, yani kişisel ya da toplumsal somut durumlara, onları koşullandıran praxis içine ya da yaratmak istedikleri etkiye göre yerleştirmek gerekiyordu. İşte bu optik içindedir ki ruhanî talimden bahsetmeye başladım; belki ifade pek uygun değil, ama her halükârda benim, ister ussal ister imgesel olsun, kendinde ya da başkalarında, yaşama ve dünyayı görme tarzını dönüştürmeyi hedefleyen, neredeyse daima diskursif mahiyetteki bir etkinliği adlandırmama yardım ediyordu. Bazen benim Fransa’da Wittgenstein’dan bahseden ilk kişi olduğum söylenir. Aslında, bu sav çok doğru değil. En

Description:
Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır okuyucuya: ilkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.