İçindekiler 1. “Ey Kullarım!” Hitâbındaki İltifâtın Sıcaklığı..1 2. Mü’minin Niyeti Amelinden Daha Hayırlıdır.5 3. Kâinâta Meydan Okuyan Şehâmetli Îmân......11 4. Aşk ve Heyecan, Azim ve Hamle Ruhu..........21 5. Basîretli Tazîm ve Bilinçli İtâat Ruhu .............27 6. Cennet’in Kerpiçlerini Şu Dünyada Yeme.......33 7. Unutulmamanın ve Ebedîleşmenin Yolu........37 8. “Lebbeyk” Deyip Sonuna Kadar Sebât Etmek 45 9. Ehad’den Ekber’e.............................................51 10. İslâm Dâvâsına Sâhip Çıkanlar Unutulmazlar 57 11. İşte Hasbîlik ve Bağlılık Buna Denir..............63 12. Kur’ân’ın Kerâmeti ve Büyüleyici Atmosferi.69 13. Mekke ile Medîne’nin İki Günleri..................77 14. “Ali Gibi Yiğit, Zülfikâr Gibi Kılıç Olmaz”.....83 15. İki Kuşak Sâhibi Olan Esmâ Vâlidemiz.........89 16. Ensâr ve Muhâcir Topluluğu .........................95 17. İnsanlığın En Görkemli Yıldızlar Kümesi........101 18. Ölmemenin Çâresi .........................................107 19. Îmân ve Tevekkülün Parlak Zaferi.................111 20. Sulhun ve Fetânetin En Parlak Zaferi...........115 21. Sevgilinin Sevgiliye Döktüğü Hasret Gözyaşları.125 22. Edebin Böylesine Bin Bârekellah..................129 23. Muhammedî Aşk Nedir?...............................135 24. En Büyük Teselli............................................141 25. Makamın Hakkını Vermek............................147 26. Hz. Câbir’in Aklı............................................155 27. Dünya Saltanatına Aldanmayan Babayiğitler159 28. Sâlim...Sâlim...Sâlim.....................................167 29. Meleklerin Alınlarından Öptüğü Şahsiyetler 173 30. Kanâat ve Bereket, Tükenmez Bir Hazinedir177 31. Kadere İnanan Kederden Kurtulur................181 32. Bir İple Dokuz Köpeği Bağlayan Kadın.........185 33. Şu Âlemde En Tatlı Üç Nağme......................189 34. Yüce Yaratıcı’yı Ta’zîmin Başıca İki Vesîlesi.197 35. Namaz Müminin Mirâcıdır...........................201 36. Şefkat ve Hayâ Âbidesi Kâmil Bir İnsan.......207 37. İslâm’ın Ön Gördüğü Adâlet.........................217 38. Şifâlı Elin Koyduğu Mübârek Göz.................221 39. Mühim Olan Sevmek değil; Sevilmektir.......225 40. İşte Fazıl, İşte Kerem ve İşte Gerçek Kurtuluş 231 İfâde-i Merâm................................................237 Bibliyografya ..................................................239 * * * “Ey Kullarım!” Hitâbındaki Rabbânî İltifâtın Sıcaklığı 1 -1- “Ey Kullarım!” Hitâbındaki Rabbânî İltifâtın Sıcaklığı Azîzim! Âlemlerin Rabb’i olan Yüce Allah’ın “Ey kullarım!” hitabındaki iltifâta bak da, O’nun bu iltifâtı karşısında ne yapman gerektiğini iyice düşün ve O’na hürmette ve itaatte kusur etmemeye azami derecede gayret göster. İmam Müslim’in rivayet ettiği bir kudsî hadiste, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, Yüce Allah’tan rivâyet ederek şöyle buyurmuştur: “Ey kullarım! Ben zulmetmeyi kendime haram kıldığım gibi, onu sizin aranızda da haram kıldım. Öyle ise birbirinize zulmetmeyiniz. Ey kullarım! Benim doğru yola ilettiklerimden başka, hepiniz doğru yolu şaşırmış kimselersiniz. Öyle ise benden hidâyet isteyiniz ki, sizi doğru yola hidâyet edeyim. Ey kullarım! Benim doyurduklarımdan başka, hepiniz açsınız. Öyle ise benden yiyecek isteyiniz ki, sizi doyurayım. 2 Aklın Gözyaşları Ey kullarım! Benim donattıklarımdan başka, hepiniz çıplaksınız. Öyle ise giydirmemi isteyiniz ki, sizi giydireyim. Ey kullarım! Gece gündüz günah işliyorsunuz. Ben de bütün günahları bağışlıyorum. Öyle ise bana istiğfar ediniz (bağışlanmanızı benden isteyiniz) ki, sizi mağfiret edeyim. Ey kullarım! Bana zarar vermek elinizden gelmez ki, bana zarar veresiniz. Hem bana menfaat vermek de elinizden gelmez ki, bana faydanız dokunabilsin. Ey kullarım! Sizden evvelkiler ve sonrakiler, bütün insanlarınız ve cinleriniz, içinizden en iyi ve en muttakî bir insanın kalbine (duygu ve düşüncesine) sahip olsalar, bu benim mülkümde en küçük bir şeyi bile artırmaz.(Benim sizin ibâdet ve itâatinize hiç mi hiç ihtiyâcım yok.) Ey kullarım! Sizden evvelkiler ve sonrakiler, bütün insanlarınız ve cinleriniz, içinizden en kötü ve en günahkâr bir insanın kalbine (duygu ve düşüncesine) sahip olsalar; bu benim mülkümde en küçük bir şeyi bile eksiltmez. Ey kullarım! Sizden evvelkiler ve sonrakiler, bütün insanlarınız ve cinleriniz, bir yerde toplanıp benden bir şeyler isteseler, ben de herkesin isteğini yerine getirsem; bu benim hazinemden ancak iğne denize daldırıldığında onun denizden eksilttiği kadar eksiltir. (Yani hiçbir şey eksiltmez.) Ey kullarım! Ancak sizin amellerinizdir ki, onları sizin için saklar, sonra da onların karşılığını eksiksiz olarak size veririm. Şu halde kim bir hayra ve iyiliğe nâil olursa, o kimse (o hayrı, iyiliği ve bereketi Allah’tan bilsin ve) Allah’a hamd etsin. Kim de hayırdan başka bir şey bulur ve karşılaşırsa, (başına gelen o şerlerden, zararlardan ve “Ey Kullarım!” Hitâbındaki Rabbânî İltifâtın Sıcaklığı 3 kötülüklerden dolayı başkasını değil de) sadece kendisini kınasın.” Müslim’in bu hadîsi kendisinden rivâyet ettiği Saîd b. Abdülaziz diyor ki: “Ebû İdrîs, bu kudsî hadîsi rivâyet ederken (hadisin içerdiği İlâhî hitaplar, Rabbânî azametler ve Rahmânî iltifatlar karşısında iki büklüm olurdu da) diz çökerdi.”(1) * * * Bu İlâhî hitapta gerçekten büyük bir iltifat, şefkat dolu bir baş okşama, sevgi dolu bir sırt sıvazlama ve eşsiz bir şeref tâcı vardır. Bu noktada Kâdî Iyâz’ın dediğine katılmamak elde değil. O şöyle diyor: Allahım! Benim şeref ve itibarımı artıran ve beni âdetâ ayaklarımla Süreyyâ Yıldızlarını çiğniyor gibi yükselten senin ( Ey Kullarım!) sözüne dâhil olmam ve bir de Hz. Ahmed-i Muhtâr’ı bana Peygamber kılmandır.(2) Kâdî Iyâz’ın işâret ettiği âyet-i kerîme’de Yüce Mevlâ bu dünyada iken gereği gibi îmân edip takvâ sahibi olan kullarına âhirette şöyle seslenecektir: “Ey benim âyetlerime îmân edip de Müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur. Siz mahzun da olmayacaksınız.”(3) İşte “Ey Kullarım!” hitâbındaki Rahmânî iltifâtın ve Rabbânî tebessümün sıcaklığını ruhunda hisseden kâmil bir mü’min, öyle bir îman olgunluğuna ve öyle bir ma’rifet ve muhabbet kuvvetine sâhip bulunur ve ruhu o derece dâimî sürur ve saâdetlere gark olur ki, o olgunluk ve o kuvvetle kâinâta meydan okur. Faraza dünya bomba olup (1) Müslim, el-Câmi’us-Sahîh, III, 1994 -1995 (2) Bed’ül Emâlî Hâşiyesi (3) Zuhruf Sûresi, 68-69. âyetler 4 Aklın Gözyaşları başında patlasa bile yine haktan yüz çevirmez, istikâmetten asla taviz vermez ve azim ile gayretten kesinlikle fütur göstermez. Çünkü bir kısım ağır baskılar ve ithamlar ve şiddetli tehditler ve hücumlar, îmanlı ve faziletli ehl-i hamiyet için bir gevşekliğe ve bir zayıflığa değil; tam aksine onların ruhlarında ilâhî rızânın daha sağlam yerleşmesine, kalplerinde îman nûrunun daha çok parlamasına, vicdanlarında ebedî feyzin daha fazla celbine vesîle olur ve bütün bunlar ebedi saâdete kavuşma yolunda, onların ruhlarına sürekli olarak aşk ve şevk, azim ve gayret aşılar. Yüce Mevlâ’nın zikredilen kudsî hadiste geçen “Ey Kullarım!” hitâbına karşılık olarak, bir kulun “Buyur; emrine hazırım ve fermanına âmâdeyim Ey Rabb’im!” diyerek, mukâbelede bulunma şuuruna ermesi, başlı başına bir aşk ve şevk kaynağıdır. Bunun sırrı ise şudur: Bu şuura eren bir kimse, kendisine “Ey kullarım!” şeklinde yapılan İlâhî iltifât ile sunulan Rahmânî teveccühün ve ezeli merhabanın ebedî sıcaklığını ve yüce rahmetin kendisine olan Rabbânî tebessümünün sıcaklığını ruhunun derinliklerinde hissettikten sonra öyle mest olur ki, başkalarının teveccühlerini ve merhabalarını ne bilip görür, ne de bilip görmeye ihtiyaç duyar. Öyle ise, “Derdini ummâna döküp, âsumâna inlemek” yerine, onların ve her şeyin sahibi ve mâliki olan Yüce Mevlâ’ya teveccüh et. Derdini yalnız O’na dök ve sadece O’nun huzurunda inle. Çünkü O’ndan izinsiz hiçbir şey, senin yardımına gelemez. Hem köle olan haddini bilmelidir. Çünkü köleye haddi- ni bilmek düşer. Nitekim köleye en fazla yakışan da, özellikle efendisine karşı haddini bilmesidir. Nâz “Ey Kullarım!” Hitâbındaki Rabbânî İltifâtın Sıcaklığı 5 makamını bırakıp veya şımarıklığı andıran tutum ve davranışlardan uzak durup, niyâz makamında hayat sürdürmesi ve edep dolu davranışlar sergilemesi ve bundan zevk alması ve haz duymasıdır. Cenabı Hak, biz kullarına da “Ey kullarım!” hitâbındaki iltifâtın sıcaklığını hissettirsin ve bizleri bu hitâba lâyıkıyla muhatap olma şerefiyle bahtiyâr kılsın. * * * Mü’minin Niyeti Amelinden Daha Hayırlıdır 5 - 2 - Mü’minin Niyeti Amelinden Daha Hayırlıdır En büyük kurtuluş vesilesi ihlâs ve sadâkattir. Çünkü nice az ameller vardır ki, insanı sahip olduğu ihlâsı ve sadakati sayesinde yüce mertebelere ulaştırır. Hayber’in fethi sırasında kelime-i şehâdeti getiren, sonra da harbe katılıp şehid olan ve hemen Cennet’e giren “Sahâbî” gibi... Hem kalpteki riyâ ve nifak gibi nice hasletler vardır ki, onlar yüzünden insan lânete uğrar ve yüce rahmetten kovulur. Riyâ ve nifak içerisinde Kur’an okuyan ve namaz kılan riyâkâr ve münafık bir kimse gibi. Bu cümleden olarak bazan bir adamın irşadı, kalbi kırık birisinin gönlünün alınması veya bir mazlumun gözyaşlarının dindirilmesi, bin adamın irşadı kadar insanı yüce mertebelere ulaştırır ve kendisine Yüce Allah’ın rızâsını kazandırır. Evet nice gönüller vardır ki, onların fethedilmesi bir beldenin hatta bir ülkenin fethedilmesinden daha önemlidir. Nice adamlar vardır ki, onların kazanılması bir kısım beldelerin, hattâ ülkelerin fethedilmesinden bile daha değerlidir. Azizim! Yüce Allah katında en faziletli mertebenin ne olduğunu bilmek ve müminin niyetinin amelinden çok 6 Aklın Gözyaşları daha hayırlı, çok daha önemli ve çok daha etkili olduğunu öğrenmek istersen, aklın ve kalbinle birlikte şu hadîs-i şerîfin ifâde ettiği hakikatleri anlamaya çalış. İmâm Tirmizî’nin rivâyet ettiği bir hadiste, Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır: “... Size yine bir söz söyleyeceğim; onu iyice belleyiniz ve hatırda tutunuz. Dünyadan dört kimse istifade eder: 1. Bir kul ki, Allah onu mal ve ilimle rızıklandırmış; o da sahip olduğu bu imkanlar hususunda Allah korkusuyla hareket etmiş, hısım ve akrabasını görüp gözetmiş ve bu hususta Allah’ın hakkını bilip tanımıştır. İşte bu kimse mertebelerin en faziletlisine mazhardır. 2. Bir kul ki, Allah ona ilim verip mal vermemiş; lâkin o kimse samimi olarak, eğer malım olsaydı, kesinlikle filanın yaptığı gibi yapardım (Filân zengin, İslâm’ın her tarafa yayılması uğrunda malını sarf ettiği gibi, ben de malımı sarf eder ve onun gibi fedâkarlıkta bulunurdum.) derse; niyetine göre muâmele görür. Bu ikisinin ecri birdir, eşittir. 3. Bir kul ki, Allah onu mal ile rızıklandırmış; ama ilim ile rızıklandırmamış. O da malını bilgisizce sağa sola harcıyor ve onu harcarken de Allah’ı düşünmüyor, onunla akrabasını görüp gözetmiyor ve o malda Allah için bir hak olduğunu bilmiyor. İşte bu adam en fena bir yerdedir. 4. Bir kul ki, Allah ona ilim de mal da vermemiş; o da malım olsaydı filanca (üçüncü zümredeki kötü adam) gibi yapardım derse, bu (kötülük yapmaya azimli olma) niyeti sebebiyle günaha girer. Bunların her ikisinin günahı eşittir.”(1) (1) Tirmizî, Sünen, IV, 563
Description: