ebook img

Ustaların Seçtikleri - Lawrence Block PDF

869 Pages·2015·2.85 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Ustaların Seçtikleri - Lawrence Block

USTALARIN SEÇTİKLERİ DÜNYANIN EN İYİ 44 POLİSİYE / GERİLİM HİKÂYESİ Hazırlayan LAWRENCE BLOCK İngilizce aslından çeviren: Ayşen Anadol 'Büyük Usta Lawrence Block, önde gelen polisiyecilerin, 'en sevdikleri hikâyelerini' ve onları 'en çok etkileyen hikâyeleri' bu antolojide topladı. "Ne diye bu kadar geciktim ki bu antolojiyi yapmakta! Önce böyle bir antolojinin konusunu bulmalıydım. Yazarların, hem okudukları hem kendi yazdıkları hikâyelere çok ilginç bir açıdan baktıklarını biliyordum. Kısa cinayet hikâyeleri yazarlarından şöyle on, on ikisini en sevdikleri hikâyeleri seçmeye ve neden bu seçimi yaptıklarını açıklamaya ikna edebilirsem, hem temalı bir antoloji olurdu elimde hem de müthiş çekici bir kitap. Üstelik değil bir şey yazmak, hikâyeleri bile seçmek zorunda kalmazdım! Dolayısıyla, Ustaların Seçtikleri fikrini ortaya attım. 'Kendi yazdıklarından en sevdiklerini mi seçecekler, yoksa okuduklarından en sevdiklerini mi?' 'İkisini de.' '0 zaman iki kitap olur: Yazmaktan Gurur Duyduğum Hikâye ve Yazabilmeyi İstediğim Hikâye.' 'Güzel' dedim. 'Herhangi bir şey yazmadan kitap çıkartacaksam, iki tane olsun bari. Çok daha fazla vaktimi alacağa benzemiyor.' Görüleceği gibi, Ustaların Seçtikleri tek ciltte iki kitap sunuyor size. Yazarların kendi çalışmaları arasından seçtikleriyle okudukları arasından en sevdiklerini yan yana getirmek, bir kenara atılamayacak kadar ilginç bir fikirdi. Dolayısıyla elinizde tuttuğunuz kitapta iki seçki var: İngilizce konuşan dünyadaki en iyi cinayet hikâyesi yazarlarının seçkileri. Yazarlara bu proje kapsamında iki hikâye seçmeleri için çağrı gönderdiğimde olumlu cevaplar almayı bekliyordum. Ama cevaplar en çılgın rüyalarımda bile göremeyeceğim kadar fazla oldu. Tanınmış polisiye yazarlarından yirmi dördünü seçmiştim, hepsi de usta kısa hikâye yazarlarıydı. Yarısı bile cevap verse bir kitap yapmayı başarırdım. Alın bakalım. Herkes oyuna katılmak istedi. Anladığım kadarıyla, onlara çekici gelen, çok sevdikleri bir hikâyeden bütün dünyaya söz etme fırsatıydı. Yazarlar çok iyi okurlardır ve okuduklarına özel bir açıdan bakarlar. Göreceğiniz gibi, seçtikleri hikâyeler birçok sürpriz içeriyor... Harika sürprizler bunlar. ''' Amerikalı polisiye roman ve öykü yazarı. Buffalo, New York doğumlu Block yarattığı ilginç karakterlerle, mizah unsurunu ustalıklı kullanışıyla dikkat çekti. Yazarın elliye yakın kitabı vardır. İlk yarattığı kahramanlardan uykusuz casus Evan Tanner dizisinin ilk kitabı 1966'da yayımlandı: The Spy Who Couldn't Sleep. Bir diğer kahramanı Chip Harrison dört kitapta yer alır. Profesyonel hırsı: Bernie Rhodenbarr'ın yer aldığı dizi, Burglars Can't Be Choosers l977 (Umduğunu Değil Bulduğunu Yiyen Hırsız) ile başladı. New Yorklu özel detektif Matthew Scudder'ın maceralarının yer aldığı dizisi ise diğer dizilere göre daha karanlık ve serttir. Block'un geçmişte yaşadığı alkolle ilgili sorunlar onu Scudder'ı da aynı sorunun üstesinden gelmeye çalışan bir detektif olarak çizmeye itmiştir. Dizinin ilk üç kitabı In the Midst of Death l976 (Ölümün Ortasında), The Sins of the Fathers l976 (Babaların Günahları) ve Time to Murder and Create'ten (Cinayet ve Yaratma Zamanı) sonra A Dance At the Slaughterhouse l991 (Mezbahada Dans) yazara Edgar ödülünü kazandırdı. Block, Amerikan Polisiye Yazarları Btiyükusta ödülünün de sahibidir. Block eşi Lynne ile halen New York'ta yaşıyor, BİRİNCİ BÖLÜM Sunuş LAWRENCE BLOCK Bir yazarın uzun ve mutlu hayatında öyle bir an gelir ki, birden bir antoloji hazırlaması gerektiği aklına düşer. Her yeni kitabın başlık sayfasının karşısındaki sıra sıra uzayıp giden kitap adlarına bakar ve kendi listesinde koca bir kategorinin eksik olduğunu fark eder: Antolojiler (Yay. haz.J. Yazar, böyle bir antoloji hazırlayarak kendi listesine bir kitap daha katmakla kalmaz, bir kitaplar bütünü eklemiş olur. Böylece yalnızca bir sözcük ustası değil, aynı zamanda bir "Edebiyatçı" olma iddiasına da birazcık katkıda bulunabilir. Üstelik, mucizeye bakın, bütün bunları oturup herhangi bir şey yazmadan başarabilir! Ne diye bu kadar geciktim ki bunu yapmakta! Ama bakın, önce böyle bir antolojinin konusunu bulmalıydım. Antolojilerin bir teması olur. Örneğin, Kilitli Kapı Cinayetleri. Kilitlenmemiş Kapı Cinayetleri. Geçmişte Geçen Hikâyeler. Öğleden sonra ya da Doğu Teksas'ta geçenler. İçinde Kedi Olmayan Hikâyeler. Yazarların, hem okudukları hem kendi yazdıkları hikâyelere çok ilginç bir açıdan baktıklarını biliyordum. Kısa cinayet hikâyeleri yazarlarından şöyle onon ikisini en sevdikleri hikâyeleri seçmeye ve neden bu seçimi yaptıklarını açıklamaya ikna edebilirsem, hem temalı bir antoloji olurdu elimde hem de müthiş çekici bir kitap. Üstelik değil bir şey yazmak, hikâyeleri bile seçmek zorunda kalmazdım ! Dolayısıyla, eşsiz Marty Greenberg artık gerçekten bir antoloji yapmam gerektiğini bir kere daha belirttiğinde, Ustaların Seçtikleri fikrini ortaya attım. Anında beğendi bu fikri ama kafamdakini iyice anladığından emin olmak istedi. "Kendi yazdıklarından en sevdiklerini mi seçecekler?" diye sordu, "Yoksa okuduklarından en sevdiklerini mi?" "İkisini de" dedim. "O zaman iki kitap olur" dedi Marty. "Yazmaktan Gurur Duyduğum Hikâye ve Yazabilmeyi İstediğim Hikâye/' "Güzel" dedim. "Herhangi bir şey yazmadan kitap çıkartacaksam, iki tane olsun bari. Çok daha fazla vaktimi alacağa benzemiyor." Görüleceği gibi, Ustaların Seçtikleri tek ciltte iki kitap sunuyor size. Yazarların kendi çalışmaları arasından seçtikleriyle okudukları arasından en sevdiklerini yan yana getirmek, bir kenara atılamayacak kadar ilginç bir fikirdi. Dolayısıyla elinizde tuttuğunuz kitapta iki seçki var: İngilizce konuşan dünyadaki en iyi cinayet hikâyesi yazarlarının seçkileri. Aynı zamanda, Ustaların Seçtikleri'nin iki ciltte dört kitap olduğunu da söyleyebilirsiniz; çünkü elinizdeki kitap iki cildin birincisi.1 Yazarlara bu proje kapsamında iki hikâye seçmeleri için çağrı gönderdiğimde olumlu cevaplar almayı bekliyordum. Ama cevaplar en çılgın rüyalarımda bile göremeyeceğim kadar fazla oldu. Tanınmış polisiye yazarlarından yirmi dördünü seçmiştim, hepsi de usta kısa hikâye yazarlarıydı. (En sevdiğim yazarlardan bazılarını elemek zorunda kaldım çünkü yalnızca roman yazıyorlardı.) Meşgul insanlardı bunlar, durmadan böyle projelere katkıda bulunmaları istenen kadın ve erkeklerdi. Yansı bile cevap verse bir kitap yapmayı başarırdım. Biraz dürtüklemekle yeteri kadar yazarın kabul etmesini sağlayabileceğimi hesaplamıştım. Alın bakalım. Herkes oyuna katılmak istedi. Anladığım kadarıyla, onlara çekici gelen, çok sevdikleri bir hikâyeden bütün dünyaya söz etme fırsatıydı. Yazarlar çok iyi okurlardır ve okuduklarına özel bir açıdan bakarlar. Göreceğiniz gibi, seçtikleri hikâyeler birçok sürpriz içeriyor. Harika sürprizler bunlar. Kendi katkımdan pek emin değildim. Yalnızca bir sunucu mu olmalıydım, yoksa törenin bütününü mü yönetmeliydim? Hiç de âdetim olmasa bile, büyük bir alçakgönüllülükle geri mi çekilmeliydim, yoksa sahne ışıklarının ortasında mı durmalıydım? Terazinin kefesine ağırlığı koyan, bu kitaba John O'Hara'dan bir kısa hikâye koyma fırsatını kaçırmama isteğim oldu. O'Hara çok sevdiğim bir yazar olmakla beraber polisiye hikâye yazarı olarak tanınmaz. Onun bu kısa hikâyesine bayılıyorum, üstelik bildiğim kadarıyla yazarın kendi seçkilerinin dışında herhangi bir antolojide yer almadı. Bu hikâyeyi size sunma fırsatını elimden kaçırır mıydım hiç? Bu antolojinin ikinci kitabı da her bakımdan bu kitap kadar etkileyici. Eğer siz oradaki okurlar da sonucu benim kadar beğenirseniz, Ustaların Seçtikleri birkaç cilde ulaşabilir. Kendim yazmak zorunda değilsem, çıkartacağım kitapların sınırı yok. Greenwich Village STEPHEN KING anlatıyor "Düğün İşi" genellikle anlattığını türden bir hikâye değil. Belki de bu yüzden çok severim onu. Özellikle de tınısını ve canlı argosunu. Cümleler sanki eski bir UCA gramofonunun borusundan çıkıyor, çizik sesleri, hışırtılar, hepsi mevcut. Traylarirambimbam! Joyce Carol Oates çok iyi bir edebiyatçıdır. Ayrıca insanı felç edecek kadar korkutucu ve gerilimli hikâyeler yazabilir. Kısa romanı Zombie bu türden bir klasiktir. Hikâyesi "İkinci Dereceden Cinayet" de öyle. Son derece sessiz sedasız ilerleyişi, o korkunç sonun yarattığı etkinin önemli bir parçası. Kesinlikle Edgar Allan Poe'nun okuyup seveceği türden bir hikâye. STEPHEN KING 'in en sevdiği kendi hikâyesi: DÜĞÜN İŞİ 1927 yılında, Chicago'nun yüz kilometre uzağında, Morgan, Illinois'nin hemen güneyindeki kaçak içki satılan bir meyhanede, caz çalıyorduk. Tam salak taşralıların yeriydi, ne yana baksan otuz kilometre boyunca bir tek büyücek kasaba yoktu. Ama tarlada sıcağın alnında bütün gün saban sürdükten sonra gazozdan daha sert bir şey için içleri giden bir sürü ırgat vardı, bir sürü de dondurmacıdaki ahbaplarıyla züppelik yapmaya gelen genç boğa. Birkaç da evli adam gelmişti (bilirsin, dostum, sanki üstlerine yafta yapıştırılmıştır), ne idüğü belirsiz kızlarla gönül eğlendirirken kimse tanımasın diye evlerinden iyice uzaklaşmışlardı. O zamanlar caz cazdı, gürültü değil. Beş kişilik bir orkestramız vardı davul, klarnet, trombon, piyano ve trompetiyiydik epeyce. İlk plağımızı çıkarmaya daha üç yıl, ilk sesli sinemanın çıkmasına da dört yıl vardı. Şu yarma herif içeri girdiğinde Bamboo Bay'i çalıyorduk. Üstünde beyaz takım elbise vardı, tüttürdüğü piponun kıvrımları bir Fransız kornosununkinden çoktu. Orkestradakiler hafif çakırkeyifti ama kalabalığın gözü hiçbir şey görmüyor, herkes çok eğleniyordu. Bütün gece bir tek kavga bile çıkmamıştı. Hepimiz zırıl zırıl terliyorduk, meyhaneyi işleten Tommy Englander de bize durmadan çavdar rakısı gönderiyordu. Englander iyi patrondu, müziğimizi de severdi. Beyaz takım elbiseli, bara oturdu. Unuttum gitti herifi. İlk bölümü Aunt Hagar's Blues'la bitirdik. O zamanlar bu kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde açık saçık bir şey sayılırdı bu parça, çok alkış aldı bu yüzden. Manny trompetini indirdiğinde sırıtıyordu, sahneden inerken sırtına bir şaplak attım. Yalnıza benzeyen, yeşil elbiseli bir kız bütün gece beni kesip durmuştu. Kızıl saçlıydı, kızıl saçlılara hep yanığımdır. Gözlerinden, başını eğişinden işaret aldığımdan, kalabalığı yararak ona yaklaşmaya çalıştım. Tam varı yolu kat etmiştim ki beyaz takım elbiseli adam önüme çıktı. Çalı gibi siyah saçları, derin su balıkları gibi acayip parlak gözleriyle çetin cevize benziyordu yakından. Tanıdık gelmişti bana. "Dışarıda biraz konuşalım" dedi. Kızıl saçlı başka yöne bakmaya başlamıştı. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi. "Sonra konuşuruz" dedim. "Bırak da geçeyim." "Adım Scollay. Mike Scollay." Biliyordum bu adı. Mike Scollay, Chicago'dan gelme ufak çaplı bir kaçakçıydı, Kanada'dan içki getirip para kazanıyordu. Gazetelerde bir iki kere resmi çıkmıştı. Sonuncusunu başka bir "Küçük Sezar" onu kurşunlamaya kalktığında görmüştüm. "Chicago'dan epey uzaktasın" dedim. "Birkaç ahbabımı getirdim. Dışarı çıkalım." Kızıl saçlı bize baktı. Scollay'i gösterip omzumu silktim. Burun kıvırıp sırtını döndü. "İşimi bozdun" dedim. "Chicago'da bunun gibilerin bini bir para" dedi. "Dışarı." Dışarı çıktık. Kulübün sıkış tepiş dumanlı havasından sonra taze kesilmiş ot kokulu serin hava hoşuma gitti. Yıldızlar çıkmıştı, belli belirsiz parlıyordu. Serseriler de çıkmıştı ya, hiç de belli belirsiz değillerdi, tek parlayan şeyleri de sigaralarıydı. "Sana biraz para kazandırayım" dedi Scollay. "Bir yararım dokunmadı ki sana." "Dokunacak. İki yüzlük. Orkestrayla paylaşırsın ya da bir yüzlüğü kendine saklarsın." "İş ne?" "Düğün işi" dedi. "Kızkardeşim evleniyor. Düğünde çalmanızı istiyorum. Dixieland sever. Benim çocuklardan ikisi iyi Dixieland çaldığınızı söylüyor." Dediğim gibi, Englander iyi patrondu. Gecede dört saatten haftada seksen ödüyordu, biz de beşe bölüyorduk. Bu herif tek bir gecelik iş için bunun iki katını verecekti. "Gelecek Cuma beşten sekize kadar" dedi Scollay. "Chicago'da Grover Caddesi Salonu'nda." "Çok para" dedim. "Niye?" "İki nedenden" dedi Scollay. Piposunu pofurdattı. Bu kanunsuzun suratında aykırı duruyordu pipo. Dudaklarından

Description:
'Büyük Usta' Lawrence Block, önde gelen polisiyecilerin, 'en sevdikleri hikayelerini' ve onları 'en çok etkileyen hikayeleri' bu antolojide topladı. "Ne diye bu kadar geciktim ki bu antolojiyi yapmakta! Önce böyle bir antolojinin konusunu bulmalıydım. Yazarların, hem okudukları hem ken
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.