ebook img

Üç Adam Kemal Atatürk Roosevelt Mussolini PDF

308 Pages·1937·5.67 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Üç Adam Kemal Atatürk Roosevelt Mussolini

u«• ç A D A M KEMAL ATATÜRK R O O S E V E L T M U S S O L i N i Yazan: General SHERRİLL Birleşik Amerika Hükümetlerinin eski Ankara sefiri Türkçeye çeviren: Cemal BÜKERMAN İSTANBUL CUMHURİYET MATBAASI ---------- 1 9 3 7 ■ Başlangıç Dante «Cehennem »isimli eserini yazdığı va­ kit o zamanki if^loransc^ltlart o kadar korkuttu, onlar üzerinde o derece derin bir tesir yaptı ki kendisinin hakikaten anlattığı yeraltı derinlikle­ rinden geldiğini düşündüler, «Ne fevkalâde ma­ cera, diye hayret ettiler, fakat avdet yoluna nasıl bulabildi, bu mücadele Dante’nin karakteri üzerinde ne gibi tesirler husule getirdi?» Burada tetkik edilen üç hükümet adamı on dördüncü yüz yıl Floransa*idarinin Dante’nin yen­ diğini tahayyül ettikleri müşküllerden aşağı kal- mıyan zorluklarla çarpışmıya mecbur kaldılar. Avdet yolunu açmada gösterdikleri büyük enerji her birini memleketlerinin geçirdiği buh­ ranın hallinde Ekzekütif kuvvetin şefi olmak için hazırlamış bulunuyordu. Ro0sevelt*in müptelâ olduğu feci kötitrümlü- ğü herkes işitti. Fakat Kemal ve MussolinVnin de cismant bir cehennemin basamaklarını inmek mecburiyetinde kaldıklarını ve tekrar çıkabilmek için en büyük cesarete lüzum hissettiklerini pek az kimse bilmektedir. Dante’nin gün ışığına nasıl yeniden kavuştu­ ğunu anlamak hususunda Flor ansa*Uların göster­ dikleri alâkanın büyüklüğü tasavvur olunabilir, zorlu bir zamanda mutlak bir idare yapabilmeyi eleme karşı çarpışa çarpışa öğrenen üç hükümet adamı hakkındaki alâkamız bundan daha az olamaz. 4 Bu zorlu tecrübe onları nasıl buldu ve onlar bunu nasti karşılıyabildiler? İşte kitabımızın mevzuu budtır. Garip bir tesadüfle bu üç kişi hemen hemen aynı yaştadırlar. Kemal 1881 de, Roosevelt 1882 de, ve Mussolini de 1883 te doğmuşlardır. Üçü de memleketlerini idarede müstesna bir kudret gös­ terdiler. Franklin Roosevelt için Kongre’nin bahşettiği ve Yüksek Konseyin 193S senesi 27 mayısında (Çok geniş) olduğuna ittifakla karar verdiği bü­ yük salâhiyet şimdiye kadar hiç bir Cumhur Baş- kanma verilmemişti. Roosevelt için Vis - Preztdanhğa namzetliği­ nin umumî hayattan büsbütün çekilmesini icab et­ tirecek gibi olan büyük bir mağlûbiyetle netice­ lenmesinden az bir zaman sonra ve henüz otuz dokuz yaşında iken hastalanarak kötürüm kal- fnaktan daha fena bir şey olabilir miydi? Bu suretle artık ne politik ve ne de fizik sa­ hada bir daha çtkamıyacağı bir cehenneme yuvar­ lanmış bulunuyordu. Bununla beraber kendisini kurtardı. Bu felâketin ve gün ışığına zafer içinde dönmesinin onu, karanlık uçurumlara doğru in­ mekte olan yurdunun hizmetinde nasıl yeniden kuvvetlendirdiğini ve silâhlandırdığını göreceğiz. Bununla beraber memleketi bütün bu zorluklardan nyrtlırken yine moral bir zarara uğramış bulan­ maktadır, çünkü 1933 senesi martı Birleşik Ame­ rika Cumhuriyetleri tarihinde kara bir sahtfedir. Kemal ve Mussolini’nin de fizik cihetten kor­ kunç bir şekilde yaralandıkları halde sıhhata ne suretle avdet ettiklerini ve Türkiye ve İtalya'nın idaresini, bu iki milletin tehlikeli bir kriz geçirdik­ leri esnada, ne suretle ele aldıklarım göreceğiz. Cesaretini kökünden kaybetmiş olan milletlere enerji Ve ümit vermek için bu üç hükümet adamı­ nın sarf etmiş oldukları gayreti yakından tetkik e- den bir kimse, onların şahsî cehennemlerine in­ melerinin bu işte kendilerine ne kadar faydalı bir tecrübe kazandırmış olduğunu görür. Türkiye*ye, tfitîya’ya ve Birleşik Amerika Cumhuriyetlerine i- timat verebilmekte rasladıkları müşküllerin her birini karşılarken gösterdikleri moral metaneti bu \iecrübe izah eder. Şimdi bunları yazmaklığıma müsaade eden hrsatJar ve bu kitabın ortaya çıkışının sebepleri hakkında bir kaç kelime söyliyeyim. Kemal ile tanışıklığım Türk milleti nezdin- de Birleşik Amerika hükümetlerinin sefiri sıfatı ile bulunduğum esnada (1932 - 1933) biyografisi­ ni yazarken kendisi ile yapmış olduğum gayrı res­ mî görüşmelerin neticesidir. Romanda bulunduğum 1923 nisanında, Musso- lini’nin alimpiyad oyunları milletler arası^komite- sini sık sık ziyaret ettiği esnalarda kendisi ile fay* deh temaslarda bulunmaya başlamış idim. Bu temaslar <s.Bismarck and Mussolini» isimi eserimi yazdığım zaman daha sıkılaştı. Nihayet New-York’da Franklin Roosevelt ile ayni caddede karşı karşıya oturuyorduk. Bu ika­ met vaziyetimiz karşılıklı politik vaziyetimize de makes oluyordu: hiç bir zaman caddenin, yahut da Fransa’da söylenildiği veçhile barrikat^n ayni tarafında bulunmadık. Fakat uzun seneler zarfında gerek şahsen gerekse ailece vaki olan lâtif temaslarımız kendi­ 6 sinden sosyal veya politik hayatının derinliklerine Mİifuz etmeksizin sadece iyi komşuluk temasları yapmif bir kimse gibi bahsedebilmeme müsait idi. Kendisini tanıyanların umumiyetle karakteri- ti takdir ettiklerim ve hastalığa karşı yaptığı mü­ cadelenin safhalarını müşfik bir alâka ile takib et­ tiklerini, hayatını kaplıyarak faaliyetine engel o- lan bulutlardan zaferle sıyrılmasına sevindikleri­ ni ilâveye lüzum yoktur. Bu kitap nasıl yazılabildi? Biyografi meselelerinde, hayatından bahsedi­ len kimsenin hatta doğmasından evvel üzerinde müessir olan hâdiseleri tarif etmek moda olmuş­ tur. Bunu kabul ederim; fakat bir kitap hakkında da, daha yazılması düşünülmeden evvel, onun ha­ zırlanması ve neşredilmesi için müessir olan hâdi­ seleri tahlil etmek lâzım gelmez mi? Şimdi (Mustafa Kemal) üzerine yazacağım bir kitabın Fransa için haklarım satın almak çare­ lerinin münakaşa olunduğu büyük bir Paris bası- mevinin bürosuna beraberce girelim. Bu ticarethanenin direktörü benim Türkiye’­ de sefir sıfatile oynadığım rolü bilmeTttedir; ayrı­ ca Bismarck ile Mussolini arasında paralel tesis e- den bir eserin müellifi olduğumu da öğrenmiştir. Kitabımın başlangıcına Türk, İtalyan hükü­ met adamları ile Başkan Rtoosevelt arasındaki yaş yakınlığına dair bir haşiye ilâve etti. Bu üç şahsiyet arasında, Bismarck ile Musso­ lini arasında yapmış olduğum şekilde bir mukaye­ se yapmaklığımın çok enteresan olacağım söyledi. Fakat Birleşik Hükümetler Başkanının siya­ sal fikirleri ile benimkiler arasındaki büyük farkı misal olarak göstermek sureti ile bu mütalaasını kabul edemiyeceğimi söyledim. Bundan bir haç za­ man sonra New~York'a avdetimde bu teklifi, ken­ disi ile Avrupa siyaseti hakkında bir çok defalar görüşmüş olduğum, sevgili dostum albay House’a bildirdim, fikir beyan etmek istemedi. Bununla beraber on gün sonra, Paris’de bana fikri telkin edilmiş olan kitabın yazılması husu‘ sunda, başkan Roosevelt ile konuşmuş olduğu ve Başkanın böyle bir kitabın neşrine taraftar bulun­ duğu hakkında telefonla malûmat verdi. Bunun üzerine kararımı verdim ve bir ay son­ ra Beyaz - Saraca giderek Birleşik Hükümetler Başkanını ziyaret ettim. Başkan, ilk seneleri hakkında, ve bilhassa Kemal ve MussolinVnin de paylaştıkları orman sevgisinin kendisinde doğuşu hakkında yazılacak bir fasıl için lâzım olan şeyleri bana söyledi. Ondan sonra Başkanla bazen Beyaz - Saray’­ da ve bazen de başka bir yerde eserim üzerine bir çok konuşmalar yaptık. Bu eser dünya krizinden evvel ve dütjya krizi esnasında ziyaret etmiş olduğum üç- memleketin ekonomik şartlarını veya finansal vaziyetlerini izah etmez. Bu teknik meselelerin münakaşası için ken­ dimi salâhiyet sahibi addetmiyorum. Bununla be­ raber hükümet başkanı sıfatile Kemal ve Musso­ linVnin finansal sahadaki kat’î nüfuzlarını göste­ ren hâdiselerden hiç olmazsa bir tanesini söyle­ meden geçmeyi doğru bulmuyorum. Amerikan bankerlerinin yabancı memleket­ lere yalnız borç vermek değil, aynı zamanda on­ ları borç istemeye teşvik etmek için ellerinden ge- Zem yaptıkları ve Amerika’da Btnom denilen ya­ lancı bolluk senelerinde Türk ve Italyan hükümet Başkanlartnın vaziyeti diğer yabancı memleketler ^aşkanlarının durumundan çok ayrı idi. Memleketleri namına borç yapmayı reddetmek ve mahallî idarelere de bu şekilde istikrazlar ak- dedilmemesini tebliğ eylemek suretile Türkiye*nin ve İtalya’nın idaresini ellerinde tutanlar doğru görüşlü olduklarım isbat ettiler. Dik kafalı Amerikan çiftçileri kendi zararla­ rına ve bizim de zararımıza olarak borç verme yağmasına aç gözlülükle saldırırlarken Türk ve İtalyan hükümet adamları bu yalancı zenginlik günlerinin arkasında saklanan şeyi gördüler. Bu kitap diktatörler hakkında yazılmış bir e- ser değildir^ bununla beraber burada bahsedilen üç kişiden ikisi bu şekilde tavsif edildiklerinden ve üçüncüsü de hiç olmazsa muvakkat bir zaman i- çin istisnaî salâhiyetlere malik bulunduğundan bu başlangıca nihayet vermeden evvel bugün neden diktatörler mevcut bulunduğunu kendimize sor­ mamız muvafıktır. Bunun sebebi dünyanın parlemantarizmden brkmtş veyahut da bıkmak üzere bulunmuş olma­ sıdır. Bunu parlemanterler kadar iyi bilen yoktur. Bu ifadenin dayanacağı en kuvvetli delil Kon­ gre’nin 1933 martında, Vaşington’da, ulusal krizi önlemeye elindeki metodlarm yetemediğni itiraf ederek başkanlığa geçen adama tam salâhiyet Vermiş (olmasıdır. Roosevelt kelimenin Avrupa’da ifade ettiği mana ile bir diktatör değildir; çünkü Amerikan Kongresi ona vermiş olduğu tam salâhiyeti geri alabilir. 9 Bundan başka Yüksek - Konseyin bazı ka- rarları ile ona verilmiş olan tam salâhiyetin mii- him bir parçası geri alınmış bulunuyor. Fakat Kongre kriz zamanında ona siir’atle ucr- mtş bulunduğu bu salâhiyeti vermemiş dahi olsa idi Roosevelt’in nüfuzu yine aynı derecede büyük ola çaktı. Dünyanın parlemanter rejimden usanmış ol­ duğuna inanmak istemeyen bir kimsenin Fransa’­ da bir kaç ay veya bir kaç hafta kalmakla büyük partilerin prensipleri ile parçalanmış ve evvelâ po­ litikacıların, sonra memleketin menfaati için ça~ tışan küçük gruplara ayrılmış bir parlemantoda cereyan eden neticesiz uzun müzakerelerden ta­ mamen lojik olan bu milletin ne derece tiksinmiş olduğunu anlaması pek holay bir işdir. Şunu da kaydedelim ki 6 şubat 1934 hâdise­ sinden evvsi programlarının Kamutayda ekseriyet tarafından tasvip edilmiş olmasına rağmen üç ka­ bine devrilmişti. Niçin? Çünkü halk ehliyetsizliğe itiraz ediyordu. Fransızlar yeni bir Poincarffye ihtiyaçları ol­ duğunu biliyorlardı, fakat hiç bir hükümet adamı &£5 rolü yapabilecek gibi görünmüyordu. Bu fırtınanın altında mecalsiz balmış olan po­ litikacılar manasız mücadelelerine bir müddet için fasıla vererek herkesin takdirini, ve bilhassa par- lemanterlere karşı pek çekingen davranan halkın itimadım kazanmış olan bir emektarı, eski Başkan Doumevgue’i hak etmiş olduğu istirahatten ayır­ dılar, Doumergue iktidar mevkiine geçti; fakat bu geçiş daha ziyade geneloyun artık tahammül ede­ mediği adamsızlığı örtmekte bir ehvenişer gibi idi. n Zaten Doumergue dokuz ay sonra bu mevkii terketmeye mecbur oldu. Parlemanter birlik pnu yenmiş bulunuyordu. Bu bahsettiğimiz vaziyet ye­ ni bir şey değildir. İşte on iki senedenberi Avrupa diktatörlere müsamaha ve hatta onları takdir ediyor: yalnız Kemal ve Mussolini değil, ayni zamanda Lenin, Horti, Pilsudski, ve diktatörlerin en koyusu olan başkan Gomez. Venezüella bugün ne harici ve ne de dahilî bir borcu olmamakla meşhuttur. Ingiltere bile 1931 de, büyük kriz dolayisile, parti mücadelelerine bir fasıla vermeye, parlemantonan faydasız mücade­ lelerle vahit geçireceği yerde iş görebilmesi için Kamutayda nasyonal bir hükümet teşkiline mec­ bur kaldı. Parti kavgalarının kesilmesini ve Westmins~ ter’de Mac Donald, Baldwin, ve saireden mürekkeb millî bir hükümetin teşekkülünü temin eden Geor- ge V takdir edilecek bir yurtseverlik ve feragat gösteriyordu, çünkü bu suretle krallık imtiyazları­ nı kuvvetlendirmiyor, parlemanter rejimi takviye ediyordu. Faydasız ve sonsuz münakaşalardan ibaret kalan bu parlemantarizmden ve kapı aralarında iş gören egoist politikacılardan bütün dünya bık­ mıştır. Andre Maurois, lezzetle okunan (Silences da Colonel Bramble) isimli eserinde en iyi kapı arka­ sı konuşmanın en fena bir kamutay münakaşasına taş çıkardığını yazıyor. Komitelerin gizli siyasası ve teşkilâtlı azlık­ ların parlemanto üzerindeki tazyiki parlemanto-

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.