Metin Heper Türkiye’de Devlet Geleneği Metin Heper Profesör Heper, Bilkent Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı ve Türkiye Bilimler Akademisi Kurucu ve Konsey üyesidir. 1968 ve 1971 yıllarında Syracuse Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler alanında Yüksek Lisans (Master) ve 1971 Doktora dereceleri almıştır. Profesör Heper, Kudüs Üniversitesi’nde, Manchester Üniversitesi’nde, Harvard Üniversitesinde Misafir Araştırıcı, Connecticut, Brandeis ve Princeton Üniversitelerinde Misafir Araştırıcı ve Misafir Öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Islam and Politics in the Modern Middle East; State, Democracy and the Military: Turkey in the 1980s; Political Parties and Democracy in Turkey; Turkey and the West: Changing Political and CulturalIdentities; Politics in the Third Turkish Republic ve PoliticalLeaders and Democracy in Turkey adlı kitapların ortak editörü ve yazarı, Dilemmas of Decentralization: Municipal Government in Turkey; Democracy and Local Government: istanbul in the 1980s; The State and Public Bureaucracies: A Comparative Perspective; Local Government in Turkey: Governing Greater Istanbul; Strong State and Economic Interest Groups: The Post-1980 Turkish Experience ve Institutions and Democratic Statecraft adlı kitapların editörü ve yazarı ve The State Tradition in Turkey; Historical Dictionary of Turkey ve İsmet İnönü: The Making of a Turkish Statesman adlı kitapların yazarıdır. Özgün Metin The State Tradition in Turkey, 1985 © Türkçe çevirinin tüm yayım hakları Doğu Batı yayınlarına aittir. İngilizce’den Çeviren: Nalan Soyarık Yayına Hazırlayan Zeynep Öztürk Kapak Tasarım Uygulama Aziz Tuna Doğu Batı Yayınları Yüksel Cad. 36/4 Kızılay-Ankara Tel: 0 312 425 68 64-425 68 65 e-mail: [email protected] www.dogubati.com Sertifika No: 15036 ISBN: 978-975-8717-21-9 Doğu Batı Yayınları-20 Siyaset Bilimi-1 Kapak Resmi: Atatürk ve İnönü KİTABIN TÜRKÇE BASKISINA ÖNSÖZ Ülkemizde, “devlet seçkini-siyasal seçkin”, “devlet-hükümet” ayırımlarına, “devlet adamlığı” ve “güçlü devlet” söylemlerine son on yıllarda sık sık rastlanır oldu. Bu ayırımların ve söylemlerin atıfta bulunduğu olguları, bu kitabın İngilizce özgün baskısı olan ve 1985 yılında İngiltere’de yayımlanmış olan The State Tradition in Turkey adlı kitabımda ele almıştım. Kitabın Türkçe baskısı için yazdığım bu yeni Önsöz’de üç hususa değinmek isterim. Birinci husus şudur: Kitapta irdelenen devlet olgusunun yine son zamanlarda çokça sözü edilen “derin devlet” olgusu ile bir ilişkisi yoktur. “Derin devlet”ten söz edenler, bir takım devlet birimlerinin kapalı kapılar arkasında karanlık işler çevirdiklerini, bu birimlerin faaliyetlerinin genelde bazı grupların lehine, fakat toplumun geniş kesimlerinin aleyhinde olduğunu, hattâ o geniş kesimlerin üyelerine, zaman zaman cinayet dâhil, fiili tecavüzde bulunduğunu imâ etmektedirler. Bu kitapta sözü edilen devlet olgusu ise genel çıkarın ön plana alındığı düşünülen faaliyetler ile ilgilidir. Söz konusu devletin temsilcileri, yani “devlet seçkinleri”, zaman zaman siyasal seçkinlerin toplumun uzun süreli menfaatlerine gerekli özenin gösterilmediğini düşünerek bu “işlevi” tamamen veya kısmen kendileri yerine getirmeye çalışırlar. Bunu yapmaya çalışırlarken de, genel çıkar ile özel çıkar arasında bir denge kurmaya gayret etmezler; hemen tüm vurguyu genel çıkara yaparlar. Altını çizmek istediğim ikinci husus ise şudur; Kitapta devlet olgusu, deterministik veya normatif bir çerçevede ele alınmaktadır. Ne Marksist yazında olduğu gibi, devletin muhakkak hâkim sosyal sınıfın bir aracı durumuna düşeceği düşüncesinde hareket edilmekte, ne de Hegelci bir yaklaşımla devletin her zaman en üst düzeyde rasyonalizmi temsil edeceği düşünülmektedir. Kitapta devlet, ampirik bir olgu olarak ele alınmaktadır; değişik mekân ve zamanlarda bir devlet olgusunu, yani devlet seçkinlerini, ortaya çıkabileceği, değişik biçim ve oranlarda siyasal seçkinleri denetimleri altında tutabilecekleri ve böylece siyasal hayatı büyük ölçüde damgalarını vurabilecekleri varsayılmakta ve bu durumun sonuçlarını Türkiye’nin siyasi hayatı için neler olabileceği irdelenmektedir. Son olarak belirtmek istediğim husus ise, şudur; Bu kitapta kullandığım devlet olgusuna, ilk defa J. P. Nettl’in 1979 yılında World Politics adlı dergide yayımladığı bir makalede değinilmiş ve söz konusu devlet’ten “güçlü devlet” (strong state) diye bahsedilmişti. Ben de bu nedenden dolayı kitabın özgün İngilizce baskısında aynı ibareyi kullanmıştım. Kitapta “güçlü” sıfatı, siyasal seçkinleri denetimleri altında tutmaya çalışan ve bunu bir ölçüde başaran devlet seçkinlerini bu konumlarının altının çizilmesi için kullanılmıştı. Bu ibare, Türkiye’nin siyasal hayatı ile ilgili literatürde zaman zaman eleştirildi; “güçlü devlet” ibaresiyle “etkin devlet”den söz edildiği düşünüldü. “Türkiye’de vergisini dahi doğru dürüst toplayamayan devletten” “güçlü devlet” olarak bahsedilemeyeceği ileri sürüldü. Açıktır ki, söz konusu eleştiri isabetli olmamıştır; “güçlü” sözcüğüne yazarın vermediği bir anlam yüklenmiş ve sonra, sözcüğün yerinde olmadığı belirtilmiştir. Öte taraftan, bundan böyle bu tür yanlış anlamalara meydan vermemek için kitabın Türkçe baskısında “güçlü devlet” ibaresinin yerine, “aşkın devlet” ibaresi kullanılmaktadır. Herşeyi kapsayan anlamına da gelen “aşkın” (trancendental) sözcüğü ile de, genel çıkarın gözardı edilmesini önlemek isterken özel çıkarlarla pek yaşam alanı bırakmayan bir devlet olgusuna atıf yapılmaktadır. Bu Önsözü bitirirken Kitabın Türkçe baskısını yayımlamaya karar veren ve bu işi büyük bir ehliyetle ve de sabırla gerçekleştiren sayın Taşkın Takış’a ve kitabın çevirisini yapan Y. Doç. Dr. Nalan Soyarık’a teşekkür ediyorum. Bilkent, Ankara 2006 KİTABIN İNGİLİZCE ÖZGÜN BASKISININ ÖNSÖZÜ Bu kitabı kaleme almam konusunda beni teşvik eden İngiltere’ de Hull Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Profesör Clement H. Dodd’a çok şey borçluyum. Kendisinin bana önerdiği konu daha sonra ortaya çıkan üründen bir bakıma farklı olmasına karşın, kitapla ilgili tüm çalışmalarım süresince Profesör Dodd benden bilimsel ve dost desteğini hiçbir zaman esirgemedi. Kendisine teşekkür ediyorum. Türkiye’deki kamu bürokrasisi üzerinde araştırmalar yaptığım dönemde, söz konusu bürokrasinin siyasal hayatta oynadığı rolün yeterince anlaşılabilmesi için gelişmekte olan ülkelerdeki bürokrat-siyasetçi ilişkisini incelemek için geliştirilmiş kuramsal modellerin yetersiz kaldığı sonucuna vardım. Giderek, Türkiye örnek olayı ile ilgili olarak, tarihsel bir yaklaşımın benimsenmesinin ve bu çerçevede Türkiye’nin bu konudaki deneyiminin, Anglo-Amerikan ve Kara Avrupası bürokratik deneyimleri ile karşılaştırılmasının uygun olacağını düşündüm. Bu nedenle, son yıllarda [1980’li yılların başında] Boğaziçi Üniversitesi’nde verdiğim derslerde konuyu böyle bir yaklaşımla irdelemeye çalıştım. Sözünü ettiğim derslerimi alan öğrencilerime bu ‘arama süreci’ne iyi niyetle katlandıkları ve üstelik yaptıkları eleştiriler ve ileri sürdükleri düşüncelerle yolumu aydınlattıkları için şükran borçluyum. Kitapla ilgili çalışmalarımın bir bölümünü, 1981-1982 akademik yılını Fulbright Bilimcisi ve Misafir Profesör olarak geçirdiğim Amerika’daki Connecticut Üniversitesi’nde yürüttüm. Bu üniversitede bir akademik yıl geçirmemi sağlayan Tarih Bölümünden Profesör Howard Reed ile orada bilimsel işbirliği yaptığım Siyaset Bilimi Profesörleri David E. Repasse, Rudolp Tökes ve Ramon Knaurhause ve diğer her hususta bana yardımcı olan Siyaset Bilimi sekreteri Florence Selleck’e teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, bu kitap ile ilgili çalışmalarıma ‘American Research Institute in Turkey’nin yaptığı mali katkıyı da belirtmek isterim. Clement Dodd, kitabın taslağının tamamını ve Frank Tachau ve Andrew Mango ise bazı bölümlerini okudular. Kendilerinin dikkatimi çektikleri hususlar, taslak metni geliştirmemde çok yararlı oldu. Kaydetmeye gerek yok ki, yine de rastlanabilecek yanlışların ve isabetsiz yargıların tek sebebi benim sergilemiş olduğum inatçılığımdır. Bu kitapta yer yer, daha önce yayımlamış olduğum bazı çalışmalarımdan yararlandım. Bu konuda bana izin vermiş olan, International Journal of Turkish Studies, Journal of the American Institute for the Study of Middle Eastern Civilization, International Journal of Middle East Studies, Orient, Comparati-ve Studies in Society and History, International Political Science Review ve Comparative Politics adlı dergilerin ve Atatürk and the Modernization of Turkey ve Modern Turkey: Continuity and Change adlı kitapların yayınevlerinin ilgililerine de teşekkürlerimi sunuyorum. Boğaziçi Üniversitesi’nde Fulya Ertek, kitap metnini büyük bir beceri ile daktilo etti. Ülker Özür kendisine yardım etti. Her ikisinin de gösterdiği sabrı burada zevkle hatırlıyorum. En büyük teşekkürü eşime ve kızıma borçluyum; bu kitabı yazmak için gerek eşim gerekse kızım, kendilerinden çaldığım büyük bir zaman dilimini hiçbir zaman mesele yapmadılar. Bebek, İstanbul, 1985 BİRİNCİ BÖLÜM : GİRİŞ I Türkiye’nin siyasal hayatı üzerine yapılan bir çalışmada, çok partili dönemde Türkiye’nin, otoriteryen-bürokratik tek parti rejiminden çevre güçlerinin önemli bir rol oynamaya başladığı çok partili sisteme geçtiğine ve Türkiye’nin kültürel bölünmeler yerine sosyo-ekonomik bölünmelere dayanan yeni bir parti sistemi geliştirdiğine dair işaretler bulunduğu belirtilmişti.1Bir başka çalışma da, Türkiye’deki siyasal rejimin vesayet sisteminden daha açık ve rekabetçi bir sisteme dönüştüğünü ileri sürülmüş ve etkin ama demokratik bir siyasal hayatın tesis edilebilmesi dünyada bir ülkede başarılı olacaksa bu ülkenin ancak Türkiye olabileceği ifade edilmişti.2 Ancak Türkiye’de demokrasi sorunlu olmaya devam etmiştir. İyi bilindiği gibi, Türkiye’de 1960’tan sonra çeşitli askerî müdahaleler yapılmıştır. Özellikle 1970’lerden itibaren, siyasal bölünme ve ideolojik kutuplaşma giderek artmıştır. 1973 yılı sonrasında, politikacılar arasında artan sürtüşmeye ve ciddi bir noktaya ulaşan silahlı sokak çatışmalarına o zaman hükümette bulunan koalisyon ortaklarının ardı arkası kesilmeyen çekişmeleri de eşlik etmiştir. Bu durumun sonucu olarak, ülkede siyasal sistem sık sık tıkanmıştır. Bu gelişmeler, yukarıda değinilen Türkiye’nin siyasal hayatının dönüşümü ile ilgili değerlendirmelerin fazla iyimser olduğunu göstermiştir. Gelişmekte olan ülkelerdeki demokratikleşme olgusunun seyri hakkında öne sürülmüş bazı genel kuramsal modeller de Türkiye örnek olayını açıklamakta yetersiz kalmıştır. Örneğin, siyasal istikrarsızlığı, “büyüme sancıları”, kişisel hiziplerin ve cemaat benzeri gruplar arasındaki ihtilafların hükümet politikaları üzerindeki olumsuz etkisi ve/veya siyasal kültür yaklaşımları ile açıklama çabaları Türkiye bakımından geçerli