ebook img

Türkiye Maarif Tarihi III-IV. Cilt PDF

765 Pages·1977·19.347 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Türkiye Maarif Tarihi III-IV. Cilt

İST1NBUL MEKTEPLERİ VE İLİM, TERBİYE ve SAN'AT MÜESSESELERİ — DOLAYISİYLE — T Ü R K İ Y E M A A R İ F T A R İ H İ CİLD : 3 - 4 YAZAN : OSMAN ERGİN İstanbul Vilâyeti Mektupçusu Her hakkı mahfuzdur. Kısmen veya tamamen iktibas edilemez. Baskı - Dizgi - Cilt: ESER MATBAASI İstanbul — 1977 CİLD : 3 III Birinci Meşrutiyet Yahut Yayılma ve İlerleme Seneleri III BİRİNCİ MEŞRUTİYET YAHUT YAYILMA ve İLERLEME SENELERİ 1293 (1876) — 1324 (1908) = 32 sene DEVRİN İZAHI ABDÜLHAMİD II MAARİFE HİZMET ETMİŞ MİDİR? Tanzimat devrinde açılmış olan iptidaî ve rüşdî mekteplerinde bu devirde esaslı bir değişiklik ve yenilik görülemiyor. Yalnız sayıları­ nın günden güne arttığı anlaşılıyor. İdadiler ise ancak 1300 (1884) ten sonra yeni bir vergi konulmak suretiyle inkişafa ve terakkiye başlıyor. Yine Tanzimat devrinde açılmış olan yüksek tahsil müesseseleriyle meslek ve ihtisas mektepleri ağır ve tedricî tekâmüllerine devam edi­ yorlar. Hattâ bu devrin sürdüğü 32 sene içinde bu çeşit mekteplere ye­ niden 18 tane daha ekleniyor ve bunlarda ötekiler gibi tedricî tekâmül seyrini takip ediyorlar. Askerî Mekteplere gelince: Onlar bu devirde eskisine nispetle da­ ha ileri gitmişlerdir denilebilir. Bu devirde en büyük inkişaf ve terakki hususî mekteplerde görülüyor. Hususî mektepler hep bu devirde açıl­ mışlardır. Bu noktayı bu ciltte bilhassa tebarüz ettirdim. Azlık ve yabancı mektepleri de en yüksek ve en serbest inkişafla­ rını bu devre borçludurlar. Bu mektepler hükümetin teftiş ve murakabesinden, idarelerine, hatta programlarına müdahaleden azade olarak serbestçe çalışıyorlar ve çoğalıyorlardı. Bu devri açan ve yaşatan Abdülhamit II ilk zamanlarda maarif sever ve onu ileri götürür bir padişah gibi görünüyor, memleketi idare — 839 — için bilgili mülkiye memurları yetiştirmek istiyor ve bu maksatla ba­ basının açmış olduğu eski Mülkiye Mektebini yüksek bir mektep ha­ line getiriyor, yine memlekette kıymetli hakimler vasıtasiyle adaleti tevzi etmek arzu ediyor; bu münasebetle Hukuk Mektebini açıyor ve bu iki yüksek mektebi hususî surette himayesine alıyor, bunların iler­ lemesiyle yakından alâkalı görünüyor. Ticaret Mektebinin ilk açılışında masrafına iştirak edecek derece­ de gösterdiği alâka ve talebesizlikten dolayı kapandıktan sonra ikinci def’a açılmasında yaptığı himmet de Abdülhâmit II nin hasenat ha­ nesine kaydolunacak hâdiselerdendir. Abdülhâmit II zamanın en yüksek âlim ve mütefekkirlerinin bu­ ralarda Hocalık etmesine müsaade ediyor, tahsillerini bitirip çıkanları kısmen sarayına alıyor, kısmen de yüksek ve mutena memuriyetlere ta­ yin ediyor hasılı ilk zamanlarda maarifseverliğine bir diyecek bırak­ mıyor. Hatta Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavî gibi sonraları her birini birer suretle İstanbul’dan uzaklaştırdığı, öldürttüğü ve eserlerini ya­ sak ettiği mütefekkirlerden mürekkep olarak Yıldız sarayında bir Ce­ miyeti Edebiye bile kuruyor. Dahası var: Hükümetin şeklini meşrudi- yete çeviriyor. Mebusan ve âyan meclisleri teşkil ve intihap usulünü kabul ediyor. Fakat ne vakit ki Mülkiye Mektebinde bu kitabın 615 - 616 ıncı sahifelerinde bahsi geçen hâdiseler oluyor, işte o zaman Padişah bun­ lardan ürkerek mekteplerle neşriyat aleyhinde tedbirler almıya baş­ lıyor. Bu tarihlerden sonra Maarifin ilerlemesine mani olan engellerin başlıcalarmı şöylece hülâsa edebiliriz : 1) Mektep idareleri sıkıştırılıyor, değerli Hocalar kürsülerinden uzaklaştırılıyor, rejim aleyhinde fikirlerini açıyor diye Edebiyat ve Ta­ rihi Umumî dersleri programlardan çıkartılıyor, talebenin azgınlık ve taşkınlıkları İslâm dinine ve ahlâkına kıymet ve ehemmiyet verilme­ mekten ileri geliyor zanniyle programlara Fıkıh, Kelam, Tefsir ve Ah­ lâk dersleri konuluyor, tarih olarak ta yalnız kısa bir İslâm tarihiyle padişahların methinden başka bir şey olmıyan muhtasar Osmanlı Ta­ rihi okutuluyor, böyle yapmakla da mektepler ruhsuz bir ceset haline getiriliyor. Bu görüşleri ve hükümleri resmî vesikalarla ve o devirde yaşamış olan kimselerin mütalaalarıyla da tevsik etmek isterim. Şöyle ki: ta­ — 840 — lebede görülen taşkınlıkla rejim ve din aleydarlığı onların Müslüman­ lık hakkında kâfi derecede bilgileri olmadığına ve namaz kılmadıkla­ rına atfedilerek evvela bu cihetlerin kuvvetlendirilmesi istenilmiş ol­ duğu görülüyor. 17 Kânunisani 1302 (1886) tarihinde sadarete gelmiş olan bir ira- dei seniyyede şu satırları okuyoruz : «Mektebi Mülkiye ile sair mekatibi İslâmiyye’den neş’et eden şakir- danın akaidinde asarı zaaf görülmekte olup mileli gayri müslime mek­ teplerinde ise bu nokta her şeye tercihen pişi nazan ehemmiyette tutu­ larak programları ona göre tanzim edilmesiyle şakirdanın akaitçe mü­ kemmeliyetlerine gayret edilmekte ve asarı dahi görülmekte olduğu hal­ de bizde bu halin aksi görülmesi nezdialide mücibi teessüf olmasına ve şu hale nazaran İslâm şakirdanımn bu yoldaki mubalatsızlığı Meka­ tibi İslâmiye programlarının yolsuzluğundan neş’et etmekte olduğu ka- viyyen melhuz bulunmasına mebni zatı samii meşihatpenahinin tahtı riyasetinde olarak iktiza edenlerden mürekkep olmak ve mektebi mül- kiyei şahane müdür muavini Recaî Efendi dahi dahil bulunmak üzere bir komsiyonu mahsus teşkili ile Mektebi Mülkiye ve Mekatibi İslâmi- ye’de tedris olunmakta bulunan ders programlarının şakirdanın aka­ idi diniyelerine hizmet edecek yolda tanzim ve tashihiyle keyfiyetin ate- bei ulyayı mülukâneye arzı şeref sadır olan emrü fermanı isabet un­ vanı.» 15 Temmuz 1311 (1895) tarihli Tercümanı Hakikat gazetesinde görülen şu resmî tebliğ de bu mevzua taallûk etmektedir : «Mekatipte salevatı mefruzaya vakit ve zemaniyle devam ve ulu- mi diniye tedrisatına ve tehzibi ahlâk ve terbiyeye ihtimam edilmesi iradei seniyei hazreti hilafetpenahi muhtezayı celilinden bulunduğu beyanı alisiyle bu bapta lâzım gelen takayyüdat ve icraata müsaraat olunması maarif nezareti celilesine mersul emri samii cenabı sadaret- penahi de işar kılınmış ve iş bu fermanı humayunı hazreti zıllullahî mahzi hikmet ve kerameti mülukâne ve muallimin ve müteallimin kul­ ları haklarında pek büyük bir eseri sahabet ve merhameti diyanet per- verane idügi umuri müsellemeden bulunmakla bu hususta badema bir kat daha dikkat ve itina kılınması lüzumu nezareti müşarünileyhadan iktiza edenlere bildirilmiştir.» 19 Eylül 1317 (1901) tarihli meclisi mahsusı vükela mazbatası da yine bu mevzua taallûk ettiği için aşağıya koyuyorum: «Devleti muazzamai İslâmiye’nin ila maşaallahi taala devam ve bakası ahkâmı diniyei İslâmiyye’nin te’yid ve teşyidi bünyanına müte­ — 841 — vakkıf ve ahkamı celilei diniyenin telkin ve talimi dahi ulemaya ait olduğu halde icrayı feraizi diniye ve tahsili ulumi şeriyyeye mahsus olan cevamiî şerife ile medaris ve tekâyanın muhafazasına lâyıkıyle bakılmamasından ve vazaif ve teamiyeleri munkati olmasından naşi harap ve muattal olarak ikamet olunamaz bir hale gelmiş ve bu ise ulemanın noksanını ve bilâhere fıkdanını istilzam edeceği derkar bu­ lunmuş olduğundan müessesatı diniyenin muhafazai mamuriyeti es­ babının istihsali ve diğer taraftan kura ve kasabatda ki mekatip ihti- yacata nispetle gayri kâfi olmasıyle bunların teksiri adadiyle beraber programlarının akaidi diniyeden sonra o havalinin mabihil iştigali olan ziraat ve sanayie ait fünuni nafıa tahsili esasına göre tanzim ve tadili ve ittihaz olunacak tedabirin müessir ve daimî olmasına itina kılın­ ması)) hususu irade edilmiş ve bu işleri görüşüp kararlaştırmak üzere dahiliye, evkaf ve maarif nazırlarından mürekkep bir komisyon teşkil ve ledelicap maliye nazırı da bu komisyona teşrik olunarak fiiliyat ve tatbikata geçilmiştir. Vilâyetlerdeki idadiler de ulumi diniyeye tekayyüt ve ihtimamdan başka bulunduğu yerin icabına göre ziraat, sanayi veya ticaret şubele­ rinin açılması işte bu komisyonun kararı üzerinedir. Padişah her şeyi programdan bekliyor ve ancak mektep program­ larını istediği gibi tanzim etmek, okunmasını istemediği dersleri on­ dan çıkartmak, okunmasını arzu ettiği dersleri ona koymakla müm­ kün olacağını zannediyor. Ve Babıâli’ye bu mesele hakkında 22 Şubat 1304 (1888) tarihinde şöyle bir irade tebliğ olunuyor. «Mekâtibin tanzim ve ıslahı için. komisyonı mahsusunca kaleme alınmış olan lâhiya ve evrakı sairenin meclisi vükalaca mevkii müza­ kereye konulmazdan evvel manzuri alî buyurulmak için sureti hususi- yede takdimi ve mezkûr komisyonun kimselerden mürekkep olduğu­ nun dahi arz ve işarı şeref sadır olan iradei seniyei cenabı padişahı ik­ tizayı âlisinden bulunmak...» Program hususunda padişahın maksadı, hele bu işte kendi vü­ kelasına bile itimat etmeyişi ve bilhassa vehmi şu vesikadan pekâlâ anlaşılıyor. Mektep programları hakkında Abdülhamit II nin yanlış bir yol tutmuş olduğunu onun devrinde 9 defa sadaret makamına geçmiş olan Sait Paşanın şu mütelaasmdan da öğreniyoruz : Sait Paşa hatıratında (Cilt: 2, S : 399) Mekâtip ders programının ıslahına teşebbüs başlığı altında diyor k i: — 842 —

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.