STEFANOS YERASIMOS, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye üzerine çok sayıda araşürma yapmış ve yayımlamış bir yazar. Onu özellikle üç ciltlik Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye (Gözlem Yayınları 1974-77) adlı geniş araştırmasıyla tanıyoruz. Bir de Ekim D evriminden “Milli Mücade:le“ye Türk-Sovyet ilişkileri (Gözlem Yayınları, 1979) ile. Yerasimos 1980-85 arasında Paris’de François Maspero 1 La Decouverte Yayınevi için, Doğu'yu ve özellikle Tür kiye'yi gezmiş seyyahlann metinlerini yayıma hazırladı. Marco Polo, lbn Battuta,j.-B. Taver- nier,J Thevenot,j. P. de Tournefort ve]. Nicolas de Nicola/ın yazılarından oluşan 12 ciltlik bir eser ortaya çıktı. 1989’de CNRS Yayınlarından Nicolas de Nicolay’ın seyahatnamesini yayımladı. 14, 15 ve 16. yüzyıllarda Osmanlı Irnparatorluğu'nda gezen seyyahlan kapsayan bir çalışması da l99l'de Fransızca olarak Türk Tarih Kurumu’nca yayımiandı (Les voyageurs dans l’Empire Ottoman). Elinizdeki kitabın Fransızca aslı (Lafondation de Constantinople et de SainteSophie dans les tradition turques) Fransız Anadolu Araşürmalan Enstitüsü yayını olarak, 1990 'da Paris'de, Librairie d’Amerique et d’Orient’da basıldı. 1992’de de Denıeures Ottomanes de Turquie, Albin Michel Yayınevi tarafından yayımlandı. Halen Paris Vlll Üniversitesinde profesör olan Yerasimos’un ayrıca, jeopolitik ve şehirler tarihi başta olmak üzere çeşitli ko nularda yayımlanmış yüz kadar makalesi var. gazetesine katkılarından ötürü teşekkür ederiz. -tletişimYayınlan İletişim Yayınlan 199 • İstanbul Dizisi 10 ISBN 975-470-302-7 1. BASKI ©İletişim Yayıncılık A. Ş. Ocak 1993 KAPAK Ümit Kıvanç KAPAK RESMİ 1851’de Midilli'de bir papaz tara fından çizilmiş İstanbul planından detay KAPAK DlASI Laleper Aytek OFSET HAZIRliK İletişim DÜZELTl Ahmet Abbas KAPAK BASKISI ve IÇ BASKI Ayhan Matbaası ClLT Güven Mücellit İletişim Yayınları Klodfarer Cad. İletişim Han No. 7 34400 Cağaloğlu Istanhu l Tel. 516 22 60-61-62 • Fax: 51612 58 '' STEFANOS YERASIMOS Kostan^tiye veAyasofya Efsaneleri Lafondation de Constantinople et de Sainte Sophie dans les traditions turques çeviren Şirin Tekeli İÇİNDEKİLER Giriş 7 Kuruluşundan Sonuna Kadar Kostantiniye Tarihinin Öyküsü 13 BİRİNCİ BÖLÜM Yorumlar 49 Aynml Hz. Süleyman’ın Öyküsü 49 1. Kahramanın Efsanedeki Evrimi 49 2. Süleyman’ın Kadınlan 52 3. Ayasofya’yla İlgili Türk Efsanesinde Süleyman 59 Ayım 2 Yanko Bin Madyan’ın Öyküsü 63 1. Kahramanın Yaratılışı 63 2. llk Kuruluş 68 3. Efsanenin Gelişmesi 72 4. Kıyametle İlgili Öğeler: Akbabalı Kubbe 81 5. Zorunlu İskan 87 6. Tılsımlar 89 7. Felaket 97 Ayrım3 Byzas’ın Öyküsü 102 Ayrım4 Konstantin’in ve Ayasofya’nın Öyküsü 105 1. Kostantiniye'yle İlgili XV. Yüzyıl Başı Müslüman Metinleri 105 2. Türk Patria’lan u s 3. Konstantin’in Öyküsü 131 4. Ayasofya’nın Öyküsü, llk Biçim 136 5. Ayasofya’nın Öyküsü, İkinci Biçim ı47 6. Mimann Öldürülmesi 152 Ayrım 5 Kostantiniye Kuşatmalan 170 1. İslâm’ın Başlangıcı ve İlk Seferler 170 2. Ebu Eyyüb’ün Seferi 175 3. Son Kuşatmalar 186 Ayım 6 Kostantiniye’nin Alınışı ve Kıyamet 196 1. Bizans Geleneği 196 2. İslâm Gelenegi 200 3. Türk Geleneği 206 İKİNCİ BÖLÜM Efsanenin Akıbeti 215 1. Metnin Oluşum Aşamaları 216 2. İmparatorluk Yanlılannın Karşı Saldınsı 224 3. Özümleme Süreci 229 4. Süleymaniye lle İlgili Tartışma 234 5. İlyas Efendi’nin Öyküsü 239 6. Ayasofya İnşaatıyla İlgili Anonim Öykü 249 7. Ayasofya’ya Erişen Eser: Selimiye 256 .8. Efsanenin Son Aşaması 260 Sonuç 263 Ek • Kostantiniye Efsanelerinin Elyazmalan 267 Kaynakça • 273 Dizin 285 Giriş • KOSTANTINIYE VE AYASOFYA EFSANELERI GtRtŞ 29 Mayıs 1453’te, Osmanlı Padişahı Sultan II. Mehmed, ordularının başında Kostantiniye’ye girdiğinde bi^e^^^yı]lık bir imparatorluğa son ve riyordu. G e r ç ekten, son imparator XI. Ko nst an tin kendini Augustus’un t ek vâ risi saydığı gibi, bu gün Bizanslılar dediğimiz insanlar da kendilerini her zaman Romalı olarak kabul etmişlerdi. 324’te Konstantin tarafından kurulan ve 330’da başkent yapılan şehir bileYeni Rom a’ydı. Bir ş ehir den doğmuş o lan Ro ma İmparato rluğu, yin e bir şehirde sona ermekteydi; zira Fatih Sultan Mehmed Kostantiniye’yi kuşattığında, Bizans imparatorunun toprakları şehrin sur iç indeki kısmıyla sınırlanmıştı. Buna karşılık O smanl ılar o sıra da Balkanlar’da Tuna’ya, Küçük Asya’da ise Toros sıradağlar ına dayanmışlardı, yani gerilemeye başl amadan önce Bizans’a ait o lmuş olan top raklarda e gem e ndiler. B öylece Kosta miniye’ nin alınışı, bir imparato rluğun yerine bir başka imparatorluğun geçişi sürecini noktaladı. Onbi r yüzyıl boyunca Karadeniz ve Akdeniz ile Balkanlar ve Küçük Asya’yı denetleyen şehir, s ul tanlarının kendilerini iki karayla iki denizin efendisi olarak adlandırdıkları Osmanlıların yönetimi süres in c e d e, beş yüzyıl daha aynı konumu koruyacaktı. Bu süreklilik jeopolitik açıdan aşikârdır. H. Mehrned’den (145 1-1481) Batı’da “Muhteşem”' ' denilen Kanuni Sultan Süleyman’ a (1520-1566) kadar bütün büyük padişahlar Avrupa’da, daima ele geçirilmek istenen İtalya ile Ispanya’nın güneyi dışarda kalırsa, Justinyanus imparatorluğunu yeniden kurma politika s ı gütmüş lerdir. Ayrıca V. Karl’m impar a tor ünvanını alma- ? kostantiniye VE Ayasofya Efsaneleri • Giriş sına karşı çıkarak, dolayısıyla imparator ünvanını kendi inhis a rların da tu tarak Roma-Bizans imparatorlarının varisleri olduklarını iddia e den Osmanlı padişa hla rı, siyasi ufuklarını, kendilerinden ö nceki imp arato rluk lan kuran ve yaşatan ideo l ojik temeli e re, özellikle Dünya İmparatorluğu kavramına dayandırmak istediler. Oysa Osmanlılarm fethettikleri topraklarda İmparatorluk düşüncesi, özellikle Konstantin’den itibaren Hıristiyanlıkla özdeşleşmişti ve Charle- magne’ d a n beri Batı da bu düşünceye sahip çıkmaya çalışıyordu. Türklerin evrensel devlet kurma geleneği ya da Islâmın Müslüman cemaatini dünyaya yayma k a ra rlılığı ne olursa olsun, Türk padişahının imparatora has erguvan sandalları ayağına geçirmesi cezasız kalamazdı. Böylece Batılılar imparator luğun Hıristiyan ol mayanlarca gaspedilmesine şiddetle karşı çıktıkları için hem dışta n, hem de Müslü m anlığın cemaat idealiyle impara torl u k proj es i b irbirine u ymadığı için içten g elen bir ç atışmayla karşı karşıya kalındı. Bununla birlikte, cemaatle imparatorluk arasındaki b u çatışma hiçbir za man gün ışığına çıkmadığı gibi metinlerde de görülmez. Gerçi sorun tarih çilerin kaydettikleri ve y o ruml adık ları davranışlar ve şu ya da bu kes imin kararlan söz ko nu su oldu ğunda daima gü ndeme gelmiştir, ama bu metinler ideoloj ik tavırları hiçbir zaman açıkça tartışmazlar. Zaten çatışma her ikisi de mutlak ve tek olma iddiasındaki iki iktidar arasında cereyan ettiği için itiraf edilmesi de kolay de ğ ildir. Çelişkilerini ortaya ç ıkarac ak açık bir tar tışmaya ikisi de tahammül gösteremez; zira böyle bir çelişki ya devlete ya da Tanrı’ya karşı işlenmiş bir suç anl am ına gelecektir. Bu yüzden Kostantiniye’nin efsanevi tarihini anlata n bir me tin d e, impa ratorluk projesinin ilk ve hiç kuşkusuz en inanmış s avu nu cu su olan Fatih’e yönelik çok sert bazı saldırıların yer alması şaşırtıcıdır. Metin dikkatle okunduğunda, efsanenin bir bütün olarak imparatorluğa şiddetle karşı çık tığı gö rü lmektedir. Demek ki incelenrneğe değer bir sorunla karşı karşıya- yız* Efsanenin tam metninin, ilk kez, l49l’e kadar gelen olayları kapsayan anoni m bir O sman lı tarihinde yer aldığı g örülüy or. B ura da e fs a n e, şehrin Türkler tarafından ele geçirilişi kısa ca anlatıldıktan sonra, Fatih’in fethedil miş şehrin ihtişamından hayrete düşüp Bizans rahipleri ve b il gi nlerinden ş e hrin tarihini ke n disine y az ma ları nı is tedi ğini s öyleyen açıkla yı c ı önsözün hemen ardından sunuluyor. Bu durumda iz ley e n metin, Bizanslı rahip ve b il gi nle rin ç a lışmal a rının s onucu gib i g ös terilmiştir. Metnin uyandırdığı ilk düşünce, şehrin efendisi olunca Türklerin onun tarihini öğrenmek istedikleri ve burada bir Türk yazar tarafından derlenmiş 8 Giriş • KOSTANTİNIYE VE AYASOFYA EFSANELERI ya da tercüme edilmiş Bizans geleneklerinin anlatıldığıdır. Ne v ar ki, bu doğru değildir. Metinde Bizans geleneğinden, o da Arap geleneğinden ge çerek aktarılan tek tük bilgiler vardır. öykü birbirlerinden farklı çok sayıda ve bir bölümü de tümüyle kurmaca öğeden meydana gelmiştir. Demek ki, bizi yeniden şaşırtan bir du rumla karşı karşıyayız: Türkler yeni başşehirlerimi^^ öğrenmeye çalışmak yerine, onu kendileri yarat mışların Bu keşif, metnin imparatorluk düşüncesine şiddetle karşı çık an yapısıyla birleşince, edebî varsayımın, yani öykünün okuyucuyu eğlendir mek için uydurulduğu varsayımının terkedilmesi gerekiyor. Böylece yavaş yavaş Konstantiniye ve Ayasofya -ki şehrin göbeğidir- ile ilgili bu efsanenin imparatorluk tartışmasının en sağlam kanıtı olduğunu görmeye başlıyoruz. Kaldı ki, kısa bir sıire sonra bu efsaneye, bu kez doğrudan doğruya Bizans geleneğine yaslanan bir ikinci efsane eklenecektir. Söz konusu ikinci efsane Kostantiniye ile ilgili geleneklerin toplandığı Patria adlı derlemede yer alan Ayasofya’nın Kuruluş Öyküsü'nün uyarlanmış biçimidir. Bu ikinci öykü, bi rincinin tersine imparatorluk projesini savunmaktadır. Böylece bu iki metin arasında, tartışmanın gereği olarak birbirleriyle açıkça çelişen ya da bir bir lerini tamamlayan bir dizi öykü üretilerek yüz yıl kadar sü re n bir düello başlayacaktır. Tartışma 1530 ile 1560 arasında, yani Kanunî Sultan Süleyman ve V. Karl arasındaki dolaysız çatışma Osmanlıların imparatorluk iddialarını ön plana çıkardığında ve bu iddiaları doğrularcasına Kanunî Süleyman'ın başlattığı anıtsal inşaatlar imparatorluğun en büyükanıtı olan Ayasofya’ya rakip anıtlar olarak algılandığında yeniden alevlenir. XVI. yüzyılda bu tar tışmalar, dışarda imparatorl uk projesinin Batı tepkisi karşısında başarısızlığa uğraması, içerde de dinin devlet aygıtı üzerinde daha . etkin bir denetim kurması sonucu söner. Bu tartışma hemen hemen tümüyle efsanevî atıflara dayalıdır. Kahra manları geçmişin büyük hükümdarlarıdır: Süleyman peygamber, Konstan- tin,Justinyanus ve onların yanısıra esrarengizYanko bin Madyan gibi şah siyetler ve tabiî, ağırlığını sürekli duyuran büyük tapınak Ayasofya. Ileriki sayfalarda bu öyküyü inceleyeceğiz ve zaman içerisinde geçirdiği değişikliklere bakacağız. Hikâyenin son derece karmaşık ilmiklerini çöze bilmek için benimsediğimiz yöntem şu: Öncel 491 jarihli ilk metnini, 1922'de F.jG,iese.taxafmdan gerçekleştiri]en..vayjıjıd.an yararlanarak yereceğiz,^Sonra, bir yandan kökenlerini ve metinde yer alan ' temaların oluşturulma sürecini, bir yandan da öyküye dahil ediliş mekanizmalarını çözebilmek için sistemli bir metin çözümlemesine girişeceğiz. Son olarak da efsanenin farklı biçimler i nin evrimini anlatacağız ki, bu, XVI. yüzyılın so 9 KOSTANTINIYE VE AYASOFYA EFSANELERİ • Giriş nuna ka dar süren tartışmanın ve doğurduğu sonuçların, özellikle anıtsal mimari üzerindeki etkilerinin irdelenmesi demektir. Bize göre anı tsal mi marideki evrim, sö z konusu tartışmanın taşa işlenmiş şeklinden başka bir şey değildir. Burada kullanılan metinleri bulan, yayımlayan ve yorumlayan öncülerin çalışmaları olmasaydı, bu araştırma yapılamazdı. Friedrich Giese’nin , Mit- teilungen zur Osmanischen Geschichte, l. 213 (1921-1922) dergisinde çıkan “Einleitung zu meiner Textausgabe der altosmanischen Geschichte, Chro- niken tewarih-i al-i Osman” başlıklı, anonim Osmanlı tarihleriyle ilgili ilk sınıflandırma çalışmasından sonra efsane metni Di e Altosmanischen anony- men Chroniken, Cilt I, Text und Variantenverzeichnis, Breslau, 1922, Cilt ll, übersetzung, Leipzig, 1925 kitabında yayımlandı. Sınıflandırma çalışmasını L. Forrer, “Handschriften osmanischer Historiker in İstanbul”, Der Islam, XXW, 3 (1942), s.ll 3-120 ve Victor Louis Menage, “On the recensions of Uruj’s History of the Ottomans”, Bulletin of the School of Oriental andAfrican Studies, XXX. 2 (1967) s.314-322, sürdürdüler. Oruç Bey tarihinin iki ver siyonu Franz Babinger tarafından yayımlandı: Diefrühosmanischenjahrbüc- her der Urudsch, Hannover, 1925. Bibliotheque Nationale’deki anonim ta rihleri Saadeddin Buluç inceledi: Untersuchungen iiber die altosmanische anonyme Chronik der Bibliotheque Nationale zu Paris, supp. turc 1047, anc. fonds turc 99, Breslau, 1938,"ve ll. Bayezid’in saltanatıyla ilgili bölüm Al- manca’ya Richard Kreutel tarafından çevrildi: Der fromme Sultan Bayezid, Graz, 1978. Efsanenin jenealojisij. H.Mordtmann’ın Der Islam, XII, s.l59- 164, XIV, s.l55-l56 ve Paul Wittek’in Türkiyat Mecmuası, XVI (1965), s.266-270 yazılannda ele alındı ve bazı yönleri yinej. H. Mortdmann’ın “Das Ei des Columbus”, Der Islam, XII (1922) s.l90-l96, “Die Didosage in Orient” a.y., s.l95-l97 ve Paul Wittek’in “Ayvansaray, un sanctuaire prive de son heros”, Annuaire de l'Institut de Philologie et d’Histoire Orientales et Slaves, XI (1951), Melanges Henri Gregoire, III, s. 505-526 yazılarında incelendi. Farsça versiyonlarından ikisi Fransızcaya Felix Tauer tarafından çevrildi ve “Les versions persanes de la legende sur la construction d’Ayasofya”, Byzanti- noslavica, XV. l (1954), s. 1-20 içinde yayımlandı. Bizans Patria metinleri Theodor Preger tarafından yayımlandı: Scriptores Originum Constantinopolitanarum, Cilt I-ll, Leipzig, 1901-1907. Bu metinler ve özellikle “Ayasofya adlı, Tanriya adanmış büyük kilisenin yapı lma öy küsü”, Gilbert Dagron tarafından, ConstantinopZe imaginaire, Paris, 1984 adlı kitabında aydınlatıcı bir biçimde çözümlendi. Nihayet, bu metnin oluş masında Profesör Marianne Barrucand ve Profesör 10 Giriş • KOSTANT!NlYE VE AYASOFYA EFSANELERİ Gilbert Dagron önerileriyle bana yol gösterdiler; Profesör Victor Louis Menage ise kendisiyle giriştiğim uzun yazışmalar sırasında esirgemediği büyük dikkatiyle bazı çeviri hatalarını düzeltmemize, metinleri yeniden sınıflandırmamıza ve çalışmaları değişik yönlerde bir adım öteye götürme- mizeyardımcı oldu. Kendilerine teşekkür ederim. Aynı şekilde metni okuyan ve ge rekli düzeltmeleri yapan Mme. Marie-Christine Gomez-Geraud’ya da şükran borçluyum. ll