ebook img

TÜRK DÜNYASINDA MEVLÂNA VE MEVLÂNA'NIN TÜRK DÜNYASINDA TANITILMASI ... PDF

12 Pages·2011·0.35 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview TÜRK DÜNYASINDA MEVLÂNA VE MEVLÂNA'NIN TÜRK DÜNYASINDA TANITILMASI ...

SÜMAM Yayınları: 5 / Bildiriler Serisi: 2 / Yıl: 2010       TÜRK DÜNYASINDA MEVLÂNA VE MEVLÂNA’NIN   TÜRK DÜNYASINDA TANITILMASI MESELESİ    Mehmet TEMİZKAN∗        ÖZET  Mevlâna, doğulu ve batılı pek çok bilim, fikir ve sanat adamı tarafından tanın- maktadır. Buna karşılık, Türk dünyasının büyük bir kısmında ya hiç tanınmamakta ya da çok az tanınmaktadır. Bu durum, Türk dünyası için ciddi bir eksikliktir. Bildirimiz iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Mevlâna’nın Türk dün- yasındaki tanınma derecesi üzerinde durulmaktadır. İkinci bölümde de, Mevlâna’yı Türk topluluklarına tanıtacak bir çalışmanın çerçevesi çizilmektedir. Anahtar Kelimeler: Mevlâna, Türk Dünyası, Tanıtım, Çalışma. THE MAWLÂN IN TURKISH WORLD AND THE   ISSUE OF PRESENTATION OF MAWLÂN IN TURKISH WORLD      ABSTRACT   Mawlânâ is well-known by lots of scientists, headworkers and artists from both East and West. On the other hand, for the majority of Turkic world, he is either not known or limitedly known. This situation is an essential deficiency for the Turkic world. Our paper is consisted of two parts. In the first part, the degree of Mawlânâ’s publicity in Turkic world is mainly focused. And in the second part the framework of a study, which aims to introduce Mawlânâ to the Turkic societies, is tended to be drawn. Key Words: Mawlânâ, Turkic World, Introduction, Study. ∗ Yrd. Doç. Dr., Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler / ss. 91–102 92 Mehmet TEMİZKAN Bilindiği gibi Hz. Mevlâna, hem doğulu hem de batılı, farklı dinlere ve kültürlere mensup pek çok fikir ve sanat adamını derinden etkilemeyi ba- şarmış nâdir şahsiyetlerden biri olmasına rağmen, Türk dünyasının - özellikle- Anadolu ve Balkanlar dışında kalan kısmında çok az tanınmakta ya da hiç tanınmamaktadır. Molla Câmi’nin Hz. Mevlâna ile ilgili olarak söylediği “Peygamber de- ğil; ammâ kitabı var.” cümlesi, onun doğu dünyası üzerindeki tesirini açık- lamaya yeterlidir. Bu derin etkiyi, doğulu milletler arasında ortak olan din ve tasavvuf anlayışıyla izah etmek mümkündür. Hallâc-ı Mansur, Sâdi ve Mevlâna gibi büyük mutasavvıf veya şairlerin şöhretlerinin, yaşadıkları zamanın ve mekanın dışına taştığı, öncelikle ve daha çok ortak din ve ta- savvuf anlayışına sahip bulunan, kültürel anlamda “komşu” ya da “akra- ba” olan milletler arasında yayıldığı herkes tarafından bilinmektedir. Hz. Mevlâna’nın batılı fikir ve sanat adamları üzerindeki etkisini izah etmek, doğu dünyası üzerindeki etkisini izah etmek kadar kolay değildir. Bununla birlikte, elimizde bu konuda yapılmış çalışmalar bulunmaktadır. Mesela; Hüseyin Ayan’ın bir bildirisi1 ile Annemarie Schimmel’in bir ese- rinde2 bu konu tahlil edilmeye çalışılmaktadır. Bildiri konumuzla doğru- dan doğruya ilgili olmaması sebebiyle, bu hususa sadece işaret etmeyi ye- terli buluyoruz. Hz. Mevlâna’nın, doğudaki ve batıdaki bu şöhretine rağmen, Anadolu ve Balkanlar da -kısmen- dahil olmak üzere Türk dünyasında layıkıyla tanındığını, hatta bazı Türk toplulukları tarafından tanındığını bile söyle- yebilmemiz mümkün değildir. Mesela; Osmanlı sahası divan şairlerini en çok etkileyen iki isimden biri olan Necatî Bey, divanında Hallâc-ı Mansur ve İbrahim Edhem’e ikişer beyitte yer verdiği halde, Hz. Mevlâna’ya hiç yer vermemiştir. Hz. Mevlâna, bilindiği üzere hem mutasavvıf hem de şairdir. Özellikle Mesnevî’si oldukça meşhurdur. Buna rağmen, Necatî Bey, Şeyh Sâdi ve Gülistan’ı, Atayî’yi, Nizamî ve Şeyhî’yi zikrettiği halde, şair olarak Mevlâna’yı; eser olarak da Mesnevî’yi zikretmemiştir. Aynı şekilde, Hz. Mevlâna’ya on altıncı yüzyılın büyük şairi ve Balkan topraklarının çocuğu Hayalî Bey tarafından biri Şems’le birlikte olmak üzere üç beyitte yer verildiği halde, yine aynı yüzyılın ve coğrafyanın çocuğu, aynı zaman- 1 Hüseyin Ayan, “Günümüzde Mevlâna’nın Batı’da Gördüğü İlgi ve Sebepleri”, Mevlâna Panelle‐ rinde Sunulan Bildiriler I, Konya 2000. 2 Annemarie Schimmel, Mevlâna Celâleddin‐i Rûmî’nin Şark ve Garpta Tesirleri, Gutenberg Matbaası, Ankara 1963. 92 Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler Türk Dünyasında Mevlâna ve Mevlâna’nın Türk Dünyasında … 93 da Hayalî Bey’in yakın dostu ve Mevlevî şair Yusuf-ı Sineçâk’in de kardeşi olmasına rağmen, Mansur, Nesimî, Şiblî, Bayezid-i Bestamî, Attâr, Gülşenî, Hacı Bektaş Velî ve Balım Sultan gibi şair ve mutasavvıfları anan Hayre- tî’nin de Mevlâna’yı hiç anmadığı görülmektedir. Divanında, şair olarak Hallac-ı Mansur’a, Emir Sultan’a, Şeyh Vefâ’ya, Şeyh Taceddin’e; eser ola- rak da Mantıku’t-Tayr’a, Gülistan’a, Bostan’a, Gülşen-i Râz, Mahzen-i Esrâr ve Tarih-i Taberî’ye yer veren, Emir Sultan olarak şöhret kazanan Emir Buharî için methiye mahiyetinde bir terci-i bend, Şeyh Vefâ ve Şeyh Taceddin için de kasideler yazıp Şeyh Taceddin’in ölümü vesilesiyle bir de tarih düşürmüş olan Ahmet Paşa, Mevlâna’yı sadece bir beyitte ve işaret yoluyla zikretmiştir. Anadolu ve Balkanlardaki, yani Osmanlı sahasındaki bu durum, Mev- lâna’nın divan şiirinde lâyıkıyla yer almadığını göstermektedir. Mevlevî edebiyatı, tabiî olarak bu değerlendirmemizin dışındadır. Türk dünyasının Osmanlı sahası dışında kalan kısmındaki durum ise, Osmanlı sahasını aratacak mahiyettedir. Hz. Mevlâna’nın Azerbaycan sahasında hiç tanınmadığını söylemek, biraz haksızlık olacaktır. Çünkü bu konuda hazırlanmış iki bildirinin bu- lunduğunu bilmekteyiz. Bunlardan biri, Tamilla Aliyeva’ya ait olup “Mev- lana Celâleddîn-i Rûmî’nin ve Azerbaycan Şairlerinin Yaratıcılığında İnsan Sevgisi” başlığını taşımaktadır. Bildiride, insan sevgisinin Hz. Mevlâna’da ve bazı Azerî şairlerde ortak olduğu ifade edilmektedir. Bu bakımdan bu bildiriyi, Hz. Mevlâna’nın Azerbaycan sahasındaki etkilerini ele alan bir çalışma olarak değerlendirebilmemize imkan yoktur. Konuyla ilgili ikinci bildiri ise Mehmet İsmail’e aittir ve başlığı da “Mevlâna’nın Klasik Azer‐ baycan Edebiyatına Etkileri” şeklindedir… Klasik Azerbaycan edebiyatı denince akla gelen ilk isimlerden biri, şüphesiz Fuzulî’dir. Doktorası Fuzulî üzerine olan Abdülkadir Karahan, Fuzulî’nin Hakanî, Nizamî, Sâdî, Husrev, Hâfız ve Câmi… ile birlikte Mevlâna’dan da müteessir olduğu kanaatindedir.3 Bu tespitlere ve yakın zamanlarda Azerbaycan’da yapılan Mevlâna ile ilgili faaliyetlere rağmen, Azerî edebiyatı üzerinde bariz bir Mevlâna tesi- rinden de, Mevlâna’nın Azerbaycan’da lâyıkıyla tanındığından da söz edebilmek mümkün değildir. 3 Abdülkadir Karahan, Fuzulî, MEB Yay., Ankara 1996, s.129. Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler 93 94 Mehmet TEMİZKAN Özbekistan, Mevlâna’nın Türk dünyasında en iyi tanınması gereken bölgelerinden biridir. Çünkü on altıncı yüzyıldan yani Çağatayca döne- minden itibaren, bu saha ile Osmanlı sahası arasında edebî ve kültürel münasebetlerin çok canlı olduğu bilinmektedir. Çağatayca şiir yazan Os- manlı hükümdarları ve şairleri vardır. Divan şairlerini en çok etkileyen iki isimden birinin, Çağatay edebiyatının büyük temsilcisi Alî Şîr Nevâyî ol- ması tesadüf değildir. Nitekim Taşkent, Türk dünyasında Mesnevî ile Di- van-ı Kebir’in, tercümelerinin ve şerhlerinin yazma nüshalarının bulundu- ğu ender şehirlerden biridir, belki de tek şehirdir… Bundan yirmi bir yıl önce, Cemal Kemal tarafından aslı Rusça olan bir kitap, “Celâleddin Rumî” adıyla Özbekçe olarak yayınlanmıştır. Yine Cemal Kemal ve Asker Mahkem tarafından, Mesnevî’nin Özbek Türkçesine aktarıldığı, bunun Özbek aydınları tarafından büyük bir coşkuyla karşılandığı ve Mesnevî’nin bazı Özbek şairleri etkilediği bilinmektedir. Hz. Mevlâna’nın Özbek edebi- yatına olan etkisi hakkında, Cemal Kemal tarafından hazırlanmış “Mevlâna Celaleddin-i Rumî ve Özbek Edebiyatı” başlıklı bir bildiri de bulunmakta- dır. Bütün bunlara ve kısa bir süre önce gerçekleştirilen bilimsel toplantıla- ra rağmen, Hz. Mevlâna’nın günümüzde Özbekistan’da da –Türk dünya- sının pek çok sahasından farklı olmasına rağmen- yeteri kadar tanındığını söyleyebilme imkanından yoksun bulunmaktayız. Bir Osmanlı toprağı olan Balkanlar’ın, Mevlevîliğin yayılma alanların- dan biri olduğu bilinmektedir. Mevlevîliğin Balkan topraklarındaki duru- munu ele alan çalışmalardan bazıları şunlardır: Gabor Aposton, “16. ve 17. Asırlarda Macaristan’da Tasavvuf ve Mevlevîlik”, “Nimetullah Hâfız, “Eski Yugoslavya’da Mevlâna ve Mevlevîlik”, İskender Muzbeg Şerifoğlu, “Yugoslavya’da Yaşayan Türk Şairlerinin Şiirlerinde Mevlâna”, Edit Tasnadi, “Macaristan’daki Mevlâna”, Hasan Mercan, “Yugoslavya Türkle- rinde Mevlâna Sevgisi”, İskender Rıza, “Kosova’daki Melamî Tekkelerinde Mevlâna’ya Ait Gelenekler”.4 Bu ve benzeri çalışmalardan da anlaşılabileceği gibi, Balkan toprakları Mevlâna ve Mevlevîliğe yabancı değildir. Bununla birlikte, Hz. Mevlâ- na’nın lâyıkıyla tanınmadığı gerçeği, bu coğrafya için de geçerlidir. Hz. Mevlâna’nın Türk dünyasının diğer sahalarındaki tanınma derece- siyle ilgili olarak elimizde hemen hemen hiçbir bilgi bulunmamaktadır, 4 Geniş bilgi için bk. Mustafa Tekin, “Mevlâna Bibliyografyası”, Tasavvuf, Ankara 2005, S. 14, s.735–774. 94 Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler Türk Dünyasında Mevlâna ve Mevlâna’nın Türk Dünyasında … 95 diyebiliriz. Kazakistan’da ve Kırgızistan’da Mevlâna’nın hiç tanınmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. İran’la olan coğrafî yakınlığına ve siyasî münase- betlerine, hem İran’la hem de Anadolu ile olan edebî ve kültürel ilişkilerine rağmen, Türkmen halkının da Hz. Mevlâna’yı tanıdığından söz etmek mümkün değildir. Andalıp, Azadı ve Mahtumkulu gibi Türkmen edebî dilinin ve yazılı edebiyatının kurucularında Mevlâna ismine veya onu çağ- rıştıracak bir ifadeye tesadüf edilememektedir. (Bu, Türkmenlerin İran ile olan siyasî münasebetlerinde, genellikle ağır darbeler yiyen taraf olmasıyla ilgili olabilir.) kesin olarak bilememekle birlikte, Başkurtlar ve Tatarlar için de durum aynıdır, diyebiliriz. Doğu Türkistan’ın, yani Uygur Türklerinin de Hz. Mevlâna’yı tanıdığından söz edilemez. Sayıları fazla olmamakla birlikte, İslam diniyle tanışmamış olan bazı Türk boylarının Mevlâna’yı tanıması da, zaten mümkün değildir. Hz. Mevlâna’nın farklı renklere, dillere, dinlere ve kültürlere mensup topluluklar tarafından tanındığı halde, Türk boylarının ya da toplulukları- nın büyük bir kısmı tarafından çok az tanınmasını veya hiç tanınmamasını izah etmek, oldukça güçtür. Bu durum, bize, Mevlâna’yı Türk dünyasına tanıtmak ve onu Türk dünyasının müştereklerinden biri haline getirmek gibi bir görev yüklemektedir. Mevlâna’yı ve Mevlevîliği bütün dünyaya tanıtmaya çalıştığımız sekiz yüzüncü yıl kutlama faaliyetleri, onu Türk dünyasına da tanıtacak çalışmalara başlamamız için bir vesile olmalıdır. Bu tespitten sonra, amacı Mevlâna’yı Türk dünyasına tanıtmak olan bir teklifte bulunmak ve teklifin çerçevesini çizmek istiyorum. Hazırlanacak çalışmanın ana başlıklarından bazıları şunlar olmalıdır: Mistizm ve İslam Tasavvufu İslam Tarihinde İlk Tasavvufî Hareketler Büyük Mutasavvıfların Tarihî ve Efsanevî Hayatları Türk Tarihinde İlk Tasavvuf Hareketleri Mevlâna ve Mevlevîlik Mevlâna’nın Din ve Dünya Görüşü (Felsefesi) Mevlevîliğin Coğrafî Dağılımı Dünyada Mevlâna’ya Gösterilen İlgi ve Sebepleri Mevlâna ve Türk Dünyası (Azerbaycan / Özbekistan / Türkmenistan / Balkanlar…) Tabiî ki bu başlıklardan bir kısmı çıkarılabilir veya bunlara başkaları ilave edilebilir. Söz konusu başlıkların sıraları da değiştirilebilir. Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler 95 96 Mehmet TEMİZKAN Bunlardan “Türk Tarihinde İlk Tasavvuf Hareketleri” başlığını taşı- yan bölüm üzerinde özellikle durulmalı ve bu bölüm oldukça geniş tutul- malıdır. Çünkü ilk Türk mutasavvıfı olan Ahmed Yesevî, Türk edebiyatı- nın ortak dönemine ait olan bir şahsiyettir. Bu vasfından dolayı da, bütün Türk dünyası tarafından sevilip sayılır ve sahiplenilir. Zaten, adını verdiği Yesevîlik de, Anadolu ve Balkanlar’da Bektaşîliğe, Orta Asya’da ise Nakşî- bendiliğe kaynaklık etmiştir. Bu bakımdan, Ahmed Yesevî hakkında yeteri kadar bilgi verildikten sonra, “Ahmed Yesevî ve Azerbaycan Edebiyatı”, “Ahmed Yesevî ve Türkmen Edebiyatı” … gibi alt başlıklar kullanılmalıdır. Bu yolla, belli başlı Türk boylarının Ahmed Yesevî ile olan ilişkisi ya da bağı ortaya konmaya çalışılmalıdır. Daha sonra, Ahmed Yesevî ile Hz. Mevlâna’nın ortak noktaları tespit edilmeli ve genişçe ele alınmalıdır. Bu ortak noktalar, mümkün olduğu kadar Azerî, Türkmen, Tatar, Özbek… şairlerden yapılacak alıntılarla des- teklenmelidir. Böylece de, hem Ahmed Yesevî ile Hz. Mevlâna arasında bir bağ kurulmuş, hem de Türk topluluklarının Hz. Mevlâna ile olan yakınlığı ve bağı tespit edilip işlenmiş olacaktır. Ahmed Yesevî ile Hz. Mevlâna arasındaki müşterek noktalar, Mevlâ- na’nın Türk topluluklarına tanıtılması hususunda büyük bir imkandır. Bu imkandan istifade edilmelidir. Burada, bir örnek olmak üzere Yesevî’de, Mevlâna’da ve bazı Türk boylarına mensup şairlerdeki temel müşterekler- den birini, aşkı ele almak istiyorum. Aşkı seçmemizin sebebi, tasavvufun temelinde aşkın bulunması, tarikat mensuplarının aşkı esas almasıdır. Ahmed Yesevî’ye göre aşk, maddî varlığın simgesi olan can ve bedeni yakarak kişideki ben duygusunu yok eder. Bu hususta Yesevî Işkı tegse köydürgüsi cân u teni Işkı tegse veyrân kılur mâ u meni5 demektedir. Şair, aşk ile imanı birleştirmekte, aşk haricinde bir söz söyle- menin imanı kaybetmeye yol açacağını ifade etmektedir: Işkdın özge sözni eger sözlesengiz Elingizdin iman İslâm ketti bolgay6 Aşk ile iman birleştirilince, aşksız yani imansız kişilerden arş, kürs, levh ve kalem de bîzâr olacak, cehennem de bu kişilere kapılarını açacaktır: 5 Divan‐ı Hikmet (Haz: Hayati Bice), Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara 1993, s.51. 6 Age, s.78. 96 Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler Türk Dünyasında Mevlâna ve Mevlâna’nın Türk Dünyasında … 97 Arş ü kürsî levh ü kalem hemme bîzâr Işksızlarga dozah bâbın açar dostlar7 Yesevî, çok daha açık ve kesin bir dille “Işksızlarnı hem cânı yok hem imânı”8 diyerek âşkı olmayanın iman sahibi de olmadığını tekrar tekrar söylemektedir… Kudret-i ilahî ile yaratılmış ve aşksızlara kapılarını açmış olan yedi cehennem, âşıkların narasından korkar ve kaçar. Ağlayıp Al- lah’tan medet diler ve âşıkların bir âhına –bile- dayanamayacağını söyler. Cehennemin ateşi, âşıkların gözyaşlarıyla söner. Zaten Allah da, dîdârını âşıklara gösterme vâdinde bulunmuştur: “Dîdârını âşılarga va’de kıldı”.9 Bundan dolayıdır ki, Ahmed Yesevî’nin tavsiyesi, zâhid olmamak, âbid olmamak; âşık olmak ve aşk yolunda sadakatten ayrılmamaktır: Zâhid bolma, âbid bolma âşık bolgıl Mihnet tartıp aşk yolıda sâdık bolgıl10 Hz. Mevlâna’nın aşk anlayışı, özü yani mahiyeti itibarıyla Ahmed Yesevî’den hiç de farklı değildir. O da aşkı yüceltmekte ve âşık olmayı tavsiye etmektedir. Mevlâna’ya göre; aşk yolu, Peygamber yoludur. Aşk annemizdir; biz de aşkın çocuğuyuz. Aşksız yaşamak, ölümdür; aşk yo- lunda ölmekse ebedî hayata kavuşmaktır. Aşk, sayıya sığmaz; bundan dolayı da, hakikatte Tanrı sıfatıdır. Kısaca aşk, kurtuluştur. Kullar için na- maz, günde beş vakittir; âşıklar ise devamlı olarak namazdadır… Hz. Mev- lâna’nın Mesnevî’den, Divan-ı Kebir’den ve Rubaîler’den alınmış aşk hak- kındaki bazı sözleri şöyledir: Aşk, sayıya sığmayan sevgidir. Bu yüzden de gerçekte Tanrı sıfatıdır; kula verilişi geçici bir şeydir. Aşk öyle bir nur ağacıdır ki, dalları ezelde, kökleri de ebededir. Bu ağaç ne arşa dayanır ne de yeryüzüne, bu ağacın gövdesi de yoktur. Biz aşkın âşıkıyız; çünkü aşk kurtuluştur. Bizim peygamberimizin yolu aşk yoludur. Biz aşkın çocuğuyuz, aşk da bizim annemiz. Aşk, Tanrı sırlarının usturlabıdır. 7 Age, s.39. 8 Age, s.112. 9 Age, s.30. 10 Divan‐ı Hikmet’ten Seçmeler (Haz. Kemal Eraslan), Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1983, s.120. Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler 97 98 Mehmet TEMİZKAN Aşksız yaşama ki ölmeyesin. Bari aşk yolunda öl ki, ebedî hayata kavu- şasın. Kimin aşka meyli yoksa kanatsız bir kuşa döner; eyvahlar olsun ona. Yol gösteren kulluk namaz beş vakittir; âşıklarsa hep namazdadır. Son ifadede, günde beş vakit kılınan namazın yol gösterici olduğu; aşıklarınsa her dem namazda oldukları söylenmektedir. Burada, namaz ile aşk birleştirilmekte, aşkın “yol göstericilik” yani “rehberlik” vasfı vurgu- lanmaktadır. Daha önce de söylediğimiz gibi, tarikat hidayet yolunda aşkı esas alır, rehber edinir. Biraz sonra, Azerbaycan sahasından Fuzulî’de aşk - rehber ilişkisini daha açık bir şekilde göreceğiz. Alınan örneklerin de çok açık olarak gösterdiği gibi, Ahmed Yesevî ile Hz. Mevlâna’nın aşk anlayışları tamamen aynıdır. Onlarda aşk dışında aynı olan, müşterek olan daha pek çok şey vardır. Bunların tamamının veya bir kısmının ortaya konması, Ahmed Yesevî’nin Türk dünyasının ortak şahsiyeti olması dolayısıyla, Hz. Mevlâna’nın çeşitli Türk toplulukları tarafından daha kolay tanınmasına ve benimsenmesine zemin teşkil edebi- lecektir. Bu tespitten sonra, muhtelif Türk topluluklarının önde gelen bazı şair- leriyle Hz. Mevlâna’daki aşk anlayışını mukayeseli olarak incelemeye ge- çebiliriz.   1. Azerbaycan sahası: Azerbaycan edebiyatı denince akla ilk gelen isim, Fuzulî’dir. Biraz önce, Hz. Mevlâna’nın namaz ile aşkı birleştirmek suretiyle aşk-rehber ilişkisinden söz ettiğini görmüştük. Fuzulî, bu ilişkiyi çok daha açık bir şekilde ifade eder. Türkçe Divan’ının ilk gazelinin ilk beyti şu şekildedir: Kad enâre’l-ışkı li’l-uşşâki minhâce’l-hüdâ Sâlik-i râh-ı hakîkat ışka eyler iktidâ “Aşk, âşıklara hidayet yolunu aydınlatınca, hakikat yolunun yolcusu aşka uyar. (Onun gösterdiği yola gider.)”11 Aşkın yıldıza benzetildiği, aşk yıldızının hidayet yolunu aydınlattığı ve bundan dolayı hakikat yolunun yolcularının aşka uyduğu, aşkın bu yolculara rehberlik ettiği söylenen be- yit, Hz. Mevlâna ile Fuzulî’nin aynı şeyi farklı şekillerde ifade ettiklerini gayet açık bir biçimde ortaya koymaktadır. 11 Ali Nihad Tarlan, Fuzulî Divanı Şerhi, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1985, C.I, s.12–13. 98 Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler Türk Dünyasında Mevlâna ve Mevlâna’nın Türk Dünyasında … 99 Hatırlanacağı gibi Mevlâna, “Sadece aşk, sadece aşk, başka da bir işi- miz yoktur.” demekteydi. Fuzulî ise, çok meşhur olan İlm kesbiyle pâye-i rif’at Ârzû-yı muhâl imiş ancak Aşk imiş her ne var ‘âlemde İlm bir kîl ü kâl imiş ancak12 şeklindeki kıt’asında, âlemde var olan şeyin sadece aşk olduğunu, gerisinin dedikodudan ibaret bulunduğunu söylemektedir. Dikkat edilirse, burada da Mevlâna ile Fuzulî’nin aynı şeyi terennüm ettiği görülecektir. Yine Mevlâna “Aşksız yaşama ki ölmeyesin. Bari aşk yolunda öl ki, ebedî hayata kavuşasın.” diyordu. Buradaki aşk, Tanrı aşkı; ölmek de maddî varlıktan, mâsivâdan sıyrılmaktır. Allah bâkî olduğu için, aşk yo- lunda ölen âşık da ebedî hayata kavuşmuş olacaktır. Fuzulî ise şöyle de- mektedir: Işk kilki çekdi hat harf-i vücûd-ı âşıka Kim ola sâbit Hak isbâtında nefy-i mâ’adâ “Aşk kalemi, âşığın varlığı sözü üzerine bir çizgi çekti, yani âşığın var- lığını iptal etti. Tâ ki Allah’ı ispat için ondan başkasını ortadan kaldırmak hususu yerine getirilmiş olsun.”13 Bu beyitte, âşığın maddî varlığını yok eden şey, aşk kalemidir, yani aşktır. İkinci mısrada geçen “isbat” ise “bekâ- bi’l-lâh” yani “Allah’ta ebedî olmak” demektir… Burada da Hz. Mevlâna ile Fuzulî’nin aynı duyguyu, aynı anlayışı terennüm ettiği gayet açıktır.   2. Türkmenistan sahası: Yazılı edebiyat, Türkmen sahasında oldukça geç teşekkül etmiştir. Etkileri dolayısıyla Yunus Emre, Nesimî, Fuzulî ve Nevâyî … gibi Türk edebiyatının en büyük temsilcileri, “Türkmen Edebi- yatının Tarıhı”nda yer bulan isimlerdir. Pek çok Türkmen şairin aşk anla- yışı da, etkisi altında kaldıkları bu şairlerin anlayışından farklı değildir. Mesela; Cihanşah Hakıkı isimli on beşinci yüzyıl Türkmen şairi Ey ki husnundır kemal-ı gudrat-ı rahmanımız 12 K. Akyüz-S. Beken-S. Yüksel-M. Cumbur, Fuzulî Divanı, Akçağ Yay., Ankara 1990, s.306. 13 Ali Nihad Tarlan, age., s.17. Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler 99 100 Mehmet TEMİZKAN Gudrat-ı rahmana hayran olmayan şeytanıdır14 derken, sevgilinin güzelliğinde Allah’ın kudretinin kemalini görmekte ve Allah’ın kudretine hayran olmayan kişinin şeytanın yolunda olduğunu ifade etmektedir. Yani, maddî güzelliğe olan hayranlık, aslında ilahî güzel- liğe ve ilahî kudretedir. Şair, bunu belirttikten sonra Dilberin yolunda ger ehlisen olgıl can pida Terk-i can itmek bu yolda ömr-i cavıdanıdır15 diyerek, dilberin yolunda can vermenin ebedî hayata kavuşmak olduğunu söylemektedir. Dikkat edilirse, Hakıkı’nın “Bari aşk yolunda öl ki, ebedî hayata kavuşasın.” diyen Mevlâna gibi düşündüğü görülecektir. Türkmen edebiyatı dendiğinde akla gelen ilk isim, Mahtumkulu’dur. Ahmed Yesevî, Yunus Emre ve Fuzulî etkisinin açık olarak görüldüğü Mahtumkulu, “Büryane Boldum İmdi” başlıklı şiirinde, aşkı ateşe; kendisi- ni de bu ateşe düşmüş pervaneye benzetmektedir. Pervane gibi aşk ateşin- de yanmakla cisminin kebaba döndüğünü, gözyaşı döküp virane olduğunu ifade etmektedir. Bu, maddî varlıktan sıyrılmanın sembolik anlatımıdır. Şair, bu yolla ağyârdan ayrıldığını, onlara bîgâne olduğunu da ilave etmek- tedir. Bilindiği gibi ağyâr, tasavvufta “mâsivâ” yani Allah’ın dışındaki her şey demektir. Kısaca, Mahtumkulu aşk ateşinde yanmakla “fenâ- fi’l-lâh” makamına eriştiğini söylemektedir. Bu makamda, canın ve bedenin yok olduğundan, aşkın asker yığıp akıl mülkünü dağıttığından, aklın talan edilip divane olunduğundan söz edilmektedir. Bu şiirin iki bendi şu şekil- dedir: Aşk ateşine düştüm, pervâne boldum imdi, Şevkin közüne köydüm, büryâne boldum imdi, Cismim kebaba döndü, giryâne boldum imdi, Genc isteyenler gelsin, virâne boldum imdi, Ayrıldım ağyarlardan, bîgâne boldum imdi. (…) Bir makama duş boldum, fikr onda fikre battı, Can onda candan boldu, essinden gidip yattı, 14 Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1998, C.10, s.292. 15 Age, s.292. 100 Dünyada Mevlâna İzleri – Bildiriler

Description:
ÖZET. Mevlâna, doğulu ve batılı pek çok bilim, fikir ve sanat adamı tarafından tanın- maktadır. Buna karşılık, Türk dünyasının büyük bir kısmında ya hiç
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.