ebook img

Trans Pasifik Ortaklığı Anlaşması'nın Türkiye Ekonomisine ve Dış Ticaretine Etkileri Raporu PDF

278 Pages·2016·3.92 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Trans Pasifik Ortaklığı Anlaşması'nın Türkiye Ekonomisine ve Dış Ticaretine Etkileri Raporu

YENİ DÜNYA EKONOMİSİ ve YENİ BİR TİCARİ BLOK: TRANS PASİFİK ORTAKLIĞI’NDA TÜRKİYE Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) müzakereleri ilk olarak 2002 yılında Brunei, Singapur, Şili ve Yeni Zelanda arasında Serbest Ticaret Anlaşması (STA) giri¬şimi şeklinde ortaya çıkmış, ABD’nin 2008 yılında müzakerelere dahil olmasıyla, altı yıl süren görüşmelerin ardından, taraf olan 12 ülke (ABD, Kanada, Meksika, Şili, Peru, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Malezya, Brunei, Vietnam ve Singapur) arasında mutabakatın sağlanması sonucunda 2016 yılı Şubat ayında imzalanmıştır. Dünya ekonomisinin yaklaşık %36’sını, dünya mal ve hizmet ticaretinin ise %25’ini oluşturan bu 12 Pasifik ülkesi, TPP Anlaşması ile aralarındaki gümrük duvarlarını kaldırarak ticaret hacimlerini artırmayı ve yeni ticaret standartlarının oluşturulmasını amaçlamaktadır. TPP esas itibarıyla taraflar arasında bir serbest ticaret alanı yaratmakla birlikte, yatırımlar, fikri mülkiyet hakları, kamu ihalelerinin yanında dijital ekonomi ve teknolojinin gelişimi gibi hizmet sektörüne ilişkin alanları da kapsıyor olması, TPP’yi bir ticaret anlaşması olmanın çok ötesine geçirmektedir. TPP anlaşması, içeriği ve muhtemel sonuçları itibariyle Uruguay Görüşmeleri sonrası ortaya çıkan Dünya Ticaret Örgütü Anlaşmasından sonra varılan en kapsamlı ticaret anlaşması olmasının yanı sıra, DTÖ tarafından henüz düzenlenmemiş alanları kapsaması sebebiyle dünya ticareti açısından oyun değiştirici bir özelliğe sahip bir anlaşma olarak dünya ticaret tarihindeki yerini almıştır. TPP Anlaşmasının büyüklüğü ve devrim niteliğindeki özelliklerinin dünya ekonomisine etkileri göz önüne alındığında, söz konusu anlaşmanın bu ülkeler ile yakın ticari ilişkilere sahip ülkeler üzerinde olduğu gibi Türkiye ekonomisi üzerinde de önemli etkileri olacaktır. Türkiye ile TPP ülkeleri arasındaki ticarete baktığımızda, 2015 yılında Türkiye’nin TPP ülkelerine ihracatının 9,7 milyar dolar, bu ülkelerden ithalatının ise 20,5 milyar dolar seviyesine gerçekleştiğini görüyoruz. Türk üreticilerinin Trans Pasifik pazarının kendi içinde sağladığı liberalizasyon sürecinin dışında kalması, ilk etapta ticaret ve yatırımlarda sapma etkisinden kaynaklanan pazar kaybının etkisiyle Türkiye ekonomisini olumsuz etkileyecektir. Ancak, uzun vadede baktığımızda TPP ülkelerinde meydana gelecek olan refah artışının bu ülkelerin dünyadan taleplerini artırması sonucunda, Türkiye’nin de bu ülkelere ihracatının yükseleceğini ve Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak önümüzdeki dönemde bu ülkelere yönelik yapacağımız proaktif çalışmalarımızın da katkısıyla bölgedeki varlığımızın daha da artacağını öngörmekteyiz. Elinizdeki bu çalışma, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Okan Üniversitesi işbirliği ile ülke ekonomisinin temel aktörleri olan sanayicilerimiz, ihracatçılarımız, iş adamlarımız ve tüm ilgili kesimler için TPP anlaşmasının ülkemiz ekonomisine olası etkilerinin doğru analiz edilebilmesi ve buna uygun stratejiler belirlenmesine yönelik olarak yol göstereci olması amacıyla hazırlanmıştır. Çalışma süresince tüm sektörlerimizin başkan ve yöneticileri de raporun hazırlanması, içeriğinin değerlendirilmesi ve özellikle kısa, orta ve uzun vadede reel sektöre etkileri ile bu etkilerin değerlendirilmesi konusunda değerli görüşlerini bildirmişlerdir. Bu detaylı çalışmada emeği geçen herkese teşekkür eder, çalışmanın özellikle farkındalık yaratması anlamında ekonominin tüm aktörlerine ışık tutmasını temenni ederim. Saygılarımla, Mehmet Büyükekşi Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı MUSTAFA ÇIKRIKÇIOĞLU TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Çelik ABD Başkanı Barack Obama’nın, Başkanlığı süresindeki en önemli ekonomik ve siyasi başarılardan bir olarak yorumlanan Trans-Pasifik Ortaklık (TPP) Anlaşması, Türkiye ekonomisini ve ihracatını da yakından ilgilendirmektedir. ABD, Türk çelik sektörümüzün en önemli pazarları arasında yer almaktadır. ABD ile Türkiye arasında yalnızca çelik sektöründe değil, tüm sektörlerde sıkı bir ticaret bağı bulunmakta. Öyle ki Türkiye’nin 2015 yılında ABD’ye yaptığı genel ihracat 6,4 milyar dolar olurken; Türkiye’nin ABD’den ithalatı ise 11,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. ABD ile Türkiye arasında Serbest Ticaret Anlaşması’nın olmayışı, TPP’nin önümüzdeki yıllarda ihracatımız açısından bazı sıkıntılar yaratabileceği inancındayız. Diğer yandan anlaşmaya konu alan diğer ülkelerle ticaretimizi de yeniden değerlendirme ve sektörümüz lehine farklı stratejiler geliştirilmesi yerinde olacaktır. TPP Anlaşması’nın ticarete ilişkin gündemi oldukça iddialı düzenlemeler içermektedir. Türkiye’nin buna dahil olması ya da Türkiye ABD arasında bir serbest ticaret anlaşması imzalanması ile her iki ülkenin pazarlarının karşılıklı olarak serbestleşmesi sağlanacaktır. Yıllardır var olan bazı vergi ve tarife dışı engellerin azalmasını da sağlayacaktır. TAHSİN ÖZTİRYAKİ TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Demir ve Demir Dışı Metaller ABD’nin iki büyük ticaret anlaşması projesinden biri olan TransPasifik Ortaklığı Anlaşması (TTP), sadece gümrük vergilerinin düşürülmesi veya kaldırılması anlamına gelmiyor. Yani basit bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) değil. Avrupa Birliği’ndekine benzer şekilde; standartlar, fikri mülkiyet, yatırım, iş gücü, tarife dışı ticaret engellerinin kaldırılmasını da içeren daha ileri bir entegrasyon hedefleniyor. Yapılan etki analizleri, ABD ve AB arasında görüşmeleri devam eden diğer anlaşma olan Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’nın (TTIP) içinde olamazsak Türkiye’nin ciddi oranda etkileneceğini gösteriyor. Fakat imzalanan Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması’nın etkilerinin Trans- Atlantik Anlaşmasına kıyasla büyük olmayacağını öngörüyoruz. Çünkü bu 12 ülkenin sektör ihracatımızdaki payı zaten %3. ABD’nin AB ile gerçekleştirmeye çalıştığı Trans-Atlantik (TTIP) anlaşması kapsamındaki ülkelerin sektör ihracatımızdaki payı ise %52. Yani Trans-Atlantik Anlaşmasına taraf olmak bizim için çok daha önemli. Bu anlaşmaya taraf olabilirsek aynı zamanda Trans Pasifik anlaşmasının olumsuz etkilerini de büyük oranda bertaraf etmiş olacağız. Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması’na (TTP) taraf olan 12 ülke, Demir ve Demir Dışı Metaller Sektörü ihracatında %3 oranında pay alıyor. Bunun %2,1’ini ABD oluşturuyor. Sektörde rakiplerimiz olan Malezya ve Güney Kore Trans-Pasifik anlaşmasına taraf olmaları nedeniyle özellikle ABD pazarında daha avantajlı konuma gelecekler. Bu kapsamda anlaşma sonrasında özellikle ABD’ye olan sektör ihracatının olumsuz etkileneceğini düşünüyorum. Şu aşamada Trans-Pasifik anlaşmasına taraf olmayan fakat resmen davet edilen Rusya ve Çin gelecekte anlaşmaya taraf olurlar ise anlaşmanın olumsuz etkisi daha da artacaktır. Böyle bir durumda, hem sektör hem ülke ihracatımızda önemli yere sahip olan Rusya’ya olan ihracatımız da olumsuz etkilenir. Ayrıca anlaşmaya taraf olan Şili ve Peru sektör olarak son dönemde ihracatımızda önemli artış yakaladığımız ülkeler arasındaydı. STA anlaşmamız bulunan Şili de de avantajımızın bir kısmını kaybedeceğiz. SÜLEYMAN KOCASERT TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Hazırgiyim ve Konfeksiyon Türkiye’nin ABD ile olan ticari ilişkileri, özellikle 2014 ve 2015 yılında yaşanan küresel gelişmeler ışığında önemli bir hale geldi. Dolar-Euro paritesindeki güncel durum dolar ile ihracat yapılan pazarlarda fırsatları da beraberinde getirdi. Bunların başında Kuzey Amerika ülkeleri ve en başta ABD geliyor. ABD’nin kendi ticaret politikaları çerçevesinde, bizi de dolaylı olarak etkileyecek iki adımından birisi AB ile olan Atlantik bölgesini kapsayan Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP). Bir diğeri de 12 pasifik ülkesini kapsayan Trans Pasifik Ortaklığı. TPP Anlaşmasına taraf olan ülkelerden birçoğu önemli kazanımlar elde edecek. Bununla birlikte küresel ekonomik dengeleri ABD lehine değiştirmesi olası beklentiler arasında yer alıyor. TPP Anlaşması içinde yer alan ülkeler 30 trilyon dolarlık üretimiyle dünya hasılasının yaklaşık % 40’ını oluşturuyor. TPP’ye taraf olan ülkelerden en fazla kayda değer ticareti ABD ile yapıyoruz. Dolayısıyla çok ciddi bir ihracat kaybı ilk etapta belki de olmayacak. Diğer taraftan ABD’nin TPP dahilindeki ülkelerle olan ticaretinin gelişmesi ile birlikte, orta vadede ABD ile olan ticaret hacmimizde bir duraksama olması ihtimali ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu bağlamda TPP’nin üye ülkeler bakımından yaratacağı etki zaman içinde aralarında Türkiye’nin de olduğu TPP dışı ülkeler için de dolaylı etkileri beraberinde getirecektir. ABDÜLKADİR ÇIKMAZ TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Kuru Meyve ve Mamülleri Anlaşmaya taraf ülkeler, ihracat yaptığımız birincil öncelikteki ülkelerden olmayıp, sadece Amerika ve Avsutralya en önemli ticaret partnerimiz konumundadır. Kuru meyve sektörü ile ilgili kısa vadede anlaşmanın ciddi bir etki yaratması düşünülemez, ancak orta ve uzun vadede bizim gümrük vergileri ile girebildiğimiz pazarlara gümrük vergilerinden muaf ve vergi dışı etkenler konusunda avantajlı ülke üreticileri özellikle Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde bir pazar payı yaratabilirler. ADNAN DALGAKIRAN TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Makine ve Aksamları Pasifik okyanusuna sahili olan 12 ülke tarafından imzalanan TPP ye imza koyan ülkeler esasen ABD hariç Türkiye nin dış ticaretinde ağırlığı olan ülkeler değildir. Dolayısı ile anlaşmanın kısa vadeli etkisi de zayıf olacaktır. Ancak; TPP, sadece ticaretle sınırlı kalmayarak, üye ülkeleri teknik engeller, hizmet ve insan kaynaklarına kadar regüle eden, hatta yatırım ortamlarını oluşturan kapsamı ile dünya endüstrilerinin ölçeğini değiştirecektir. Bu çerçevede paktın orta ve uzun vadedeki dominant özelliği ile paktsız kalanları avantajsız duruma sokacaktır. Bu durumun da sektörümüze olumsuz bir dolaylı etkisi olması kaçınılmazdır. Ayrıca TPP, TTIP (Trans Atlantic Trade and Investment Partnership) ile birlikte dünya ticaretini, imalat ve hizmet endüstrilerini, tarımı, işçi işveren ilişkilerini, ekolojik faktörlerini etkileyerek değiştirecek, global yatırımların artmasına sebep olarak bu yolla yatırım malları ve makine talebinin artmasına sebep olacaktır. Ekonomik büyüme ve fiyatlar üzerine de etkileri olacaktır. Her iki anlaşma da serbest ticaret kadar yatırım, ortaklık ve geniş kapsamlı bir işbirliği paktı hüviyetindedir. TPP ve TTIP birlikte GLOBALİZASYON olgusunun tamamlayıcısı olarak kısa vadede ve direkt olmasa da önümüzdeki on yıllarda ve dolaylı olarak makine sektörünü ve hayatın bütün vechelerini tesiri altına alan görünmeyen bir güç olarak ortaya çıkacaktır. AHMET GÜLEÇ TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri Trans Pasifik Anlaşması, 2008’de müzakerelere başlanıp, 2015’in sonunda 11 ülke (ülkelerden 6’sı gelişmiş, 6’sı gelişmekte olan) arasındaki ticari sınırların kaldırılacağı tarihin en büyük serbest ticaret anlaşması olacaktır. Yapılan birçok araştırma, bu anlaşmadan en çok kârlı çıkan ülkenin Vietnam olacağına işaret etmektedir. Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri sektörü açısından da Vietnam ve Malezya en kârlı ülkeler olacaktır. Bu ülkeler büyük pazarlara düşük gümrük tarifeleri ile girme imkânı kazanacaktır. Türkiye’nin TPP ülkeleri içinde en çok ticaret yaptığı ülke ABD’dir. Sektörümüzün hedef pazarı da ABD’dir. Ancak Vietnam başta olmak üzere Meksika ve Malezya; ABD pazarındaki etkinliğini çok daha arttıracaktır. Bu durum yeni dezavantajlar anlamına gelmektedir. Anlaşma refah azaltıcı etkiye sahip olup, taraf ülkeleri kendi içerisine kapatacaksa, bu durumdan zararlı çıkacağız. Mobilya sektörü olarak ABD pazarına girişin Güney Amerika’dan başlaması gerektiğini belirtmiştik. Ancak Meksika’nın Peru ve Şili’ye mevcut satışları, ek olarak Vietnam’ın ve Malezya’nın bu bölgelerde etkinliğini arttıracak olması önlem almamız gereken hususlar. Öte yandan, Şili ve Peru’nun kişi başına düşen gelirlerindeki artışlar nedeniyle hedef pazarlara dönüşmeleri mümkündür. Anlaşmanın Anti-Çin vurgusu, sektörlerimiz açısından bir avantaj gibi gözükse de, bu kez saydığımız rakiplerin “standartlara uyumunu” mecbur kılacaktır. Vietnam, Malezya, Meksika gibi ülkelerde KOBİ’lerin teknolojik açıdan yetersizliği ve üretim verimsizliği lehimize bir avantaj olurken, Küçük işletmeler için ticari kuralların basitleştirilmesi ise bir tehdittir. 2030’da Vietnam’da üretim sektöründe vasıfsız işçi sayısı vasıflı işçi sayısını kat be kat geride bırakıyor. İşte bu yüzden AR-GE ve tasarım merkezlerine yapacağımız yatırım büyük önem kazanıyor. Anlaşmanın doğurabileceği bir başka risk ise, bu pazarlarda payının bir kısmını Vietnam, Malezya ve Meksika’ya kaptırabilecek olan Çin’in daha agresifleşmesi ve Türkiye’nin mevcut ve potansiyel pazarlarına yönelmesidir. Önemli bir avantajımız ise, eşit olmayanlar arasında yapılan bu anlaşmanın aynı zamanda yerel firmalara devlet desteğini yasaklaması. Yani Malezya, Meksika, Vietnam gibi ülkelerdeki firmalar bu pazarlara girerken devletin desteği arkalarında olmayacaktır. Anlaşma kapsamında “yasadışı kereste ticaretinin önlenmesi” sorunlarını çözmüş Ormancılık sektörümüz için bir avantaj oluşturmaktadır. Yine kâğıt ve karton ürünlerinde Peru’ya yapılan ticaretin vergisi 11 yıllığına kaldırılmaktadır. Bu alanda taraf ülke olan rakiplerimizin eli güçlenecektir ve bir dezavantajdır. ALİ CAN YAMANYILMAZ TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Su Ürünleri ve Hayvansal Mamüller Türkiye’ye ABD dışında, bu anlaşmaya taraf olan ülkelerle ticari ilişkisinin sınırlı olması nedeniyle ilk planda ihracatımızda kayda değer ölçüde olumsuzluk görülmesi ve ciddi bir pazar kaybına uğranılması beklenmemektedir. Bununla birlikte anlaşma nedeniyle Türkiye’nin GSYH ‘da %1’lik düşüş beklenmektedir. Türk üreticilerin Trans Pasifik pazarının dışında kalması ilk etapta pazar kaybına yönelik bir küçük ticari etki yaratacaktır. Ancak Türkiye için bundan daha önemli olan ise TPP’nin derin ve kapsamlı bir düzenleme olduğu ve yeni kurallar getiren “yeni nesil” ticaret anlaşmalarına bir öncüsü olduğu gerçeğinin anlaşılmasıdır. TPP, Türkiye için büyük ekonomilerle (örneğin ABD ile STA ve AB ile GB’nin güncellenmesi) yapılacak ticaret müzakerelerinde hangi alanlarda ne gibi müzakere konularının ön plana çıkarılabileceği konusunda net bir fikir verebilir. Türkiye’nin mevcut STA’ları ile kıyaslandığında çok daha kapsamlı alanlara ilişkin düzenlemeler getiren bu ‘yeni nesil’ STA’ların ve ‘mega’ anlaşmaların detaylarının özenle incelenmesi gerekmektedir. Örneğin bu anlaşmanın olumsuz etkilerini gidermek için Gümrük Birliği anlaşmasının derinleştirilmesi hayati önem taşımaktadır. ALİ KAHYAOĞLU TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Maden “Trans-Pasifik Ortaklık (Trans-Pacific Partnership – TPP) Anlaşması Dünya GSYİH’sinin yüzde 40’ını temsil eden Brunei Darusalam, Şili, Yeni Zelanda, Singapur, ABD, Japonya, Kanada, Avustralya, Meksika, Vietnam, Peru ve Malezya’nın taraf olduğu, Dünya’nın en büyük dış ticaret anlaşması olması sebebi ile madencilik sektörü olarak etkilerini önemle takip etmekteyiz. Bu anlaşma ile ikili olarak bu ülkeler arasında gümrük vergilerinin kaldırılması sebebi ile bu ülkelere yaptığımız ihracatta dezavantajlı konuma gelmekteyiz. Ayrıca anlaşma ile yatırımların Güney Doğu Asya ülkelerine kayması olasılığı nedeni ile ayrıca olumsuz bir sonuç doğurabileceğini düşünüyoruz.” AYHAN GÜNER TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Mücevher Transpasifik anlaşması detaylarını incelediğimizde anlaşmaya taraf ülkeler: ABD, Avustralya, Brunei Darü's-Selam, Kanada, Japonya, Malezya, Meksika, Peru, Singapur, Şili, Vietnam ve Yeni Zelanda’nın sektör ihracatımızın %10’unu oluşturduğunu görüyoruz. Bu ülkelere toplam ihracatımız 251 milyon dolardır. Sektörümüzün anılan anlaşmadan genel olarak çok etkilenmeyeceğini öngörüyoruz. Çünkü TPP’ye taraf ülkeler arasında Türkiye mücevher sektörüne rakip olabilecek üretici ülke sadece Malezya göze çarpıyor, bu ülke ile de yürürlüğe giren STA ile bu anlaşmadan doğabilecek dezanavataj ortadan kalkacaktır. (Bu noktada türk mücevher üreticileri fabrikalarını malezya’ya taşıyıp TPP ülkelerine sıfır vergi ile ürün satabileceği gibi gelecek fırsatlar da düşünülebilir. İkinci olarak, mücevher ihracatında TPP ülkeleri içindeki en büyük pazarımız ABD MEKSİKA VE SİNGAPUR’un olduğunu görüyoruz. ABD ve MEKSİKA pazarını TPP nedeniyle kaybedeceğimizi öngörmüyoruz çünkü bu ülkelere Türk mücevher üreticisi çok rakabetçi fiyatlar sunmakta ve işçilik üretim kalitesi ve zamanında teslim kıstasları ile diğer TPP ülkelerinin Türkiye’yi zorlayacağı düşünülmemektedir. Singapur’a ihracatımızı da diğer ülkeler arasında zorlayabilecek mücevher üreticisi ülke olmadığını belirtebiliriz. BAŞARAN BAYRAK TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Gemi ve Yat Trans Pasifik Anlaşmasının sektörümüz açısından genel manada olumsuz sonuçlar doğuracağı kanaatindeyim. Zira özellikle A.B.D ‘nin Jones adı verilen kanununa göre A.B.D ‘de üretilmeyen hiçbir gemi bu ülkenin kabotajında çalışamamakta ve Amerikan Bayrağı taşıyamamakta. Bu anlaşma ile birlikte anlaşmaya üye olan ülkeler kendi aralarında daha kolay ticaret imkanına kavuşabilecek ve biz ürünlerimizi bu tip anlaşmalara üye olmadığımızdan satmakta zorlanırken, TPP’ye üye bazı devletler ise hem ülkemizle olan ikili anlaşmalardan hem de kendi aralarında imzalanan TPP anlaşmasından dolayı daha kolay ticaret yapabilecektir. GÜRKAN RENKLİDAĞ TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Zeytin ve Zeytinyağı Dünya ekonomisin % 40’ına karşılık gelen ve yaklaşık 800 milyon nüfusa sahip 12 ülke (Avustralya, ABD, Kanada, Japonya, Meksika, Malezya, Peru, Vietnam, Şili, Brunei, Singapur ve Yeni Zelanda) arasında imzalanacak olan Trans-Pasifik Ortaklık (TPP) Anlaşması günümüze kadarki en kapsamlı ticaret anlaşmasıdır. Geniş bir coğrafyayı kapsayan bu ortaklık, aynı zamanda jeopolitik bir girişim olarak da düşünülebilir. Zeytin ve Zeytinyağı sektörümüz açısından bakıldığında ise, TPP'ye taraf olan ülkelerden ABD, Avustralya, Peru ve Şili’de sınırlı düzeylerde de olsa üretim yapıldığı bilinmektedir. Anlaşmaya taraf olan söz konusu ülkelerdeki üretim düzeyinin sektörümüzde en önemli alıcı ülkeler arasında yer alan ABD ve Japonya’nın ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğu düşünülmekle birlikte, söz konusu anlaşmaya taraf olan üretici ülkelere sağlanacak olan gümrük vergisi avantajı ile birlikte, ülkemiz gibi anlaşma kapsamı dışında kalan üretici ülkelerin ABD ve Japonya pazarlarında görece dezavantajlı bir konuma düşmeleri söz konusu olabilecektir. Bu çerçevede, ülke olarak özellikle ABD pazarındaki payımızı en azından korumamız adına, ABD ve AB arasında yapılacak olan TTIP anlaşmasına ülkemizin taraf olması veya ABD ile ülkemiz arasında bir Serbest Ticaret Anlaşması yapılması sağlanarak bu pazarın tümüyle İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi AB üyesi rakiplerimize kaptırılmasının önüne geçilmelidir. Aksi halde, 600 bin ton zeytinyağı, 1 milyon tonun üzerinde sofralık zeytin rekoltesinin beklendiği önümüzdeki yıllarda önemli ihracat pazarlarımıza rakiplerimizle eşit şartlarda girememe durumu ortaya çıkacaktır. GÜVEN UÇKAN TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Elektrik- Elektronik ve Hizmet Elektrik elektronik sektörünün 2015 yılı içerisinde gerçekleştirdiği 10.7 milyar dolarlık ihracatın yaklaşık %2,8 lik kısmını (308 milyon dolar) TPP bölgesine gerçekleşmiştir. Türk üreticilerin Trans Pasifik pazarının kendi içinde sağladığı liberalizasyon sürecinin dışında kalması ilk etapta pazar kaybına yönelik bir ticari etki (ticaret ve yatırımlarda sapma etkisi) yaratacaktır. Ancak Türkiye için bundan daha önemli olan ise TPP’nin derin ve kapsamlı bir düzenleme olduğu ve yeni kurallar getiren “yeni nesil” ticaret anlaşmalarına bir öncüsü olduğudur. Türkiye’nin mevcut STA’ları ile kıyaslandığında çok daha kapsamlı alanlara ilişkin düzenlemeler getiren bu ‘yeni nesil’ anlaşmaların olası etkileri hakkında detayların özenle incelenmesi gerekmektedir. Çin'in bu anlaşma karşısında alacağı aksiyonlar dikkatlice takip edilmelidir. Ayrıca, Çin yeni oluşacak anlaşma bloklarına karşılık kendini korumaya almak amacıyla 16 Asya ülkesi arasında Kasım 2012’de resmi olarak görüşmeleri başlayan “Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık” (Regional Comprehensive Economic Partnership) anlaşmasının görüşmelerine stratejik olarak önem vermektedir. Çin'in ASEAN merkezli STA ile işbirliğini artırma çabaları dikkat çekmektedir. Yeni pazarlara açılmayı hedefleyen sektörümüz için ise olumsuz bir tablo olduğu düşünülebilir. TPP'nin yanısıra ABD ve AB'nin yürüttüğü Trans Atlantik müzakerelerinin yürürlüğe girmesi Türkiye'nin rekabetçilik gücünü azaltma riski taşımaktadır. İLYAS EDİP SEVİNÇ TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Fındık ve Mamülleri Pasifik Okyanusuna kıyısı bulunan 12 ülke arasındaki ekonomik bariyerleri kaldıracak olan Transpasifik Anlaşmasının, fındık ve mamulleri sektörü açısından değerlendirilmesi sonucunda; Anlaşmaya taraf ülkelere yapılan fındık ihracatımızın, ülkemiz genel ihracatının yaklaşık % 7’sine tekabül ettiği, önemli fındık üreticisi ülkeler arasında bulunan ABD’nin Transpasifik Anlaşmasına taraf ülkeler arasında yer aldığı, Şili ve Avustralya’nın da yapılan fındık plantasyonu nedeniyle orta vadede önemli fındık üreticisi ülkeler arasına dahil olacağının düşünüldüğü, bu kapsamda önemli fındık üreticisi konumuna gelecek bu ülkelerin, anlaşma ile elde edecekleri ekonomik avantajları kullanarak anlaşma kapsamındaki ülkelere, ülkemize göre daha avantajlı koşullarla ihracat gerçekleştirebilecekleri göz önünde bulundurulduğunda, sözkonusu anlaşmanın uzun vadede fındık ve mamulleri ihracatımız açısından olumsuz etkisi olacağı düşünülmektedir. Devletin fındık fiyatlarına müdahale ederek destekleme alımı yapılması yönünde bir politika belirlemesi halinde, ülkemiz aleyhine olan bu durum daha da olumsuz hale gelecek olup, bu çerçevede, fındık ve mamulleri sektöründe serbest piyasa ekonomisine devam edilmesi, hiçbir şekilde popülizm baskısı ile vazgeçilmemesi gerekmektedir. İSMAİL GÜLLE TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Tekstil ve Hammaddeleri Trans-Pasifik Anlaşması (TPP), esasında tekstil ve hammaddeleri sektörlerimizi ihracatımıza olan etkileri ve AB pazarına yönelik beklentilerimiz olmak üzere iki açıdan ilgilendirmektedir. Öncelikle TPP bölgesinde ticaretin artması sonucu bu bölgedeki ülkelere ihracatımızın azalacağını tahmin edebiliriz. Bölgede en önemli ihracat pazarımız ABD’dir. Yine bölge ülkeleri arasında yer alan Kanada, Meksika, Japonya ve Vietnam, ABD’nin önemli tekstil ve hammaddeleri tedarikçileri olarak öne çıkmaktadır. Bu ülkelerden Kanada ve Meksika hali hazırda ABD pazarında gümrük vergisiz pazara giriş imkânına sahip. Dolayısıyla Japonya’nın özellikle teknik tekstilde ve Vietnam’ın ise iplik ve kumaşta Türkiye’ye karşı ABD pazarında önemli bir rekabet avantajı elde edecekleri ortadadır. Öte yandan, Türk tekstil ve hammaddeleri sektörünün ithalatında bölge ülkelerinin kısa vadede önemini yitirebileceğini öngörebiliriz. Ancak bu durum kısa sürecektir, zira ABD gibi önemli bir ithalatçı ülkede pazara giriş avantajı sağlamış olan bölge ülkelerinin tekstil ve hammaddeleri sektörlerinin zaman içinde daha rekabetçi bir duruma gelebileceğini ve sonrasında ülkemiz pazarına yönelebileceklerini öngörebiliriz. TPP’nin sektörümüzü ilgilendiren bir diğer sonucu olarak ise, TPP sonrasında ABD’nin, AB ile müzakere ettiği Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’na (TTYO) yoğunlaşacağı ve TTYO müzakerelerini hızlandıracağı yönündeki öngörümüzdür. Ülkemizin bölge ülkelerinden Malezya ile Şili ile yürürlükte olan bir STA’sı bulunmaktadır. Ancak Peru ve Meksika’nın AB ile STA’ları olmasına karşın ülkemizle STA yapmaktan kaçınmaktadırlar. Japonya ile STA müzakerelerimiz ise devam etmektedir. Dolayısıyla bu aşamada, bir taraftan bölge ülkeleri ile STA ağının genişletilmesi ve diğer taraftan Türkiye’nin ABD-AB arasında yürütülen TTYO’ya dâhil olabilmesinin sağlanması, tekstil ve hammaddeleri sektörümüzün en önemli beklentileridir. İkili ve bölgesel ticaret ortamının giderek derinleştiği ve genişlediği günümüz küresel ticaret ortamında ihracatımızın sağlıklı artışının temini ve ithalatın sektör lehine olacak şekilde kontrol edilebilmesi açısından, ülkemizin mevcut koşullara göre daha hızlı önlem alabilmesini sektör olarak talep etmekteyiz. MURAT AKYÜZ TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Kimyevi Maddeler ve Mamülleri Trans Pasifik Ortaklığı Anlaşması’na taraf ülkelerin 2014 yılında gerçekleştirdikleri toplam kimyevi maddeler sektörü ithalatı yaklaşık 1,4 trilyon $ olarak gerçekleşmiş olup, toplam küresel kimya sektörü ithalatı içinde aldığı pay %27 civarındadır. Özellikle dünyanın en fazla kimyevi maddeler ithalatı gerçekleştiren ülkesi A.B.D., Japonya, Singapur, Kanada ve Meksika’nın toplam ithalat içinde önemli bir ağırlığının olduğu görülmektedir. Ülkemizin Trans Pasifik Ortaklığı Anlaşması’na taraf olan ülkelere gerçekleştirdiği toplam kimya sektör ihracatı incelendiğinde ise, bu 12 ülkeye 2015 yılında bir önceki yıla göre %18 artışla toplam 811 milyon $ ihracat gerçekleştirdiğimiz görülmektedir. Dünya kimya sektörü ithalatının %27’sini gerçekleştiren bu 12 ülkenin 2015 yılında kimya sektör ihracatımız içinde aldığı pay %5,2 gibi nispeten düşük bir orandır. 2015 yılında kimya sektörü ihracatı değer bazında %13 azalış gösterirken, bahsekonu 12 ülkeye gerçekleştirdiğimiz kimya ihracatının ilgili dönemde %18 artış göstermesi, bu pazarın sektör ihracatımızda sahip olduğu potansiyelin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Trans Pasifik Ortaklığı Anlaşması kapsamında, ilgili taraf ülkelerin daha rekabetçi hale geleceği, bu sebeple ülkemizin özellikle Pasifik Bölgesi’ndeki kimya sektörü ihracat pazar payının olumsuz etkileneceği değerlendirilebilir. Ayrıca yabancı yatırımların anlaşmadan sonra Asya Pasifik ülkelerine yönelme ihtimali ülkemizin büyümesi açısından da olumsuz bir durumdur. Ancak, ilgili 12 ülkenin kimya sektör ihracatımızda %5,2 gibi nispeten düşük bir ağırlığa sahip olması sebebiyle anlaşmanın sektörümüz açısından kısa vadede büyük bir etki yaratması beklenmemektedir. Ayrıca ülkemizin de hali hazırda birçok ülke ile devam eden STA anlaşmalarının sonuçlandırılması ile Trans Pasifik Ortaklığı Anlaşması’nın olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi mümkün olacaktır. Ayrıca mevcut durum incelendiğinde anlaşmayı imza atmış olan bu 12 ülkenin birçoğunun kendi aralarında imzalamış oldukları STA’ların zaten mevcut olduğu görülmektedir. Kimya sektörümüzün rekabetçi yapısının korunarak, ihracat pazar çeşitliliğimizi arttıracak çalışmalar yapılması ve önlemler alınması durumunda, sektör ihracatımızın bu süreçten olumsuz etkilenmeden çıkacağı ve önümüzdeki süreçte önemli artışlar kaydedeceğine inancımız tamdır. MUSTAFA SATICI TİM Sektörler Konseyi Üyesi- Yaş Meyve Sebze Trans-Pasifik Ortaklığı Anlaşması (TPP) ertesinde anlaşmaya taraf olan ülkeler ülkemiz yaş meyve sebze sektörünün temel pazarları arasında olmadığı için sektörümüze doğrudan büyük bir etkisi olmayacak ancak aşağıda özetlenen bazı sınırlı etkileri olacaktır. -Anlaşma ile söz konusu ülkelerden Uzakdoğu’ya TPP ülkelerinden yaş meyve sebze ihracatı başlar ise özellikle Japonya pazarına narenciye ürünleri sunabilmek için uzun yıllardır çalışmalar yürüten ülkemiz için rekabet dezavantajı doğacaktır. -TPP Anlaşması sonrasında ABD ile AB arasında Trans-Atlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı (TTIP) kurulur ise söz konusu ülkelerden AB pazarına Yms ürünleri Türk ürünlerine kıyasla daha avantajlı şeklide giriş yapacaklardır. -Bu anlaşmaya göre, AB’nin serbest ticaret anlaşması yaptığı ülkeler Gümrük Birliği kapsamındaki ülkelerle gümrüksüz şekilde ticaret yapabilecekler ama bunun tersi üçüncü ülkenin takdirine bırakılıyor. Bu nedenle söz konusu ülkelerden Türkiye’ye yms ürünleri ihracatında bir avantaj teorik anlamda oluşacak olmakla birlikte zaten üretici bir ülke olan Türkiye için pratikte anlamlı bir dezavantaj yaratmayacaktır.

Description:
anlaşma olan Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması'nın. (TTIP) .. Bu durum ise AB - ABD ticaret anlaşmasının (TTIP) önemini arttırır.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.