ebook img

Tolstoy'un Gizli Raporlarında Osmanlı İmparatorluğu - Pyotr Andreyeviç Tolstoy PDF

554 Pages·2014·1.28 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Tolstoy'un Gizli Raporlarında Osmanlı İmparatorluğu - Pyotr Andreyeviç Tolstoy

TOLSTOY’UN GİZLİ RAPORLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU F. S. Oreşkova, M. R. Arunova Çeviren İbrahim Allahverdi TOLSTOY’UN GİZLİ RAPORLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU İstanbul’daki Rus Büyükelçi Pyotr Andreyeviç Tolstoy ve Onun Osmanlı İmparatorluğu’na Dair Hatıraları (XVIII. Yüzyılın İlk Çeyreği) Notlandıran ve Önsöz M. R. Arunova - F. S. Oreşkova Çeviren: İbrahim Allahverdi Yayına Hazırlayan: İlyas Kamalov Editörler: Ahmet Önal, Uğur Demir Genel Yayın Yönetmeni:Ersan Güngör Yeditepe Yayınevi Çatalçeşme Sk. No: 27/15 34410 Cağaloğlu-İstanbul Tel: (0212) 528 47 53 Faks: (0212) 512 33 78 www.yeditepeyayinevi.com | [email protected] ÖNSÖZ XV. yüzyılın ortalarında yükselmeye başlayan ve XVII. yüzyılın sonlarına kadar da genişlemesini sürdüren Osmanlı İmparatorluğu Karl Marks’ın ifadesiyle, “Ortaçağ’ın yegâne hakiki askerî ülkesi”ydi.[1] XVIII. yüzyılın başlarına gelindiğinde imparatorluk geniş topraklar ele geçirmişti. İçerisinde yaşayan halk sosyo-ekonomik gelişimin çeşitli kademelerinde yer almakta, farklı millî ve dinî gruplara ayrılmakta ve bunlar imparatorluğa farklı şartlar altında dâhil edilmekteydi. İmparatorluğun topraklarında şimdi Ortadoğu, Güney Doğu Avrupa, Kuzey Afrika ve bugün SSCB[2] sınırlarına dâhil 20’nin üzerinde millî devlet yer almıştır. Bu büyük sahada yaşayan halkların tahminen 500 yıllık tarihi şu veya bu şekilde Osmanlı İmparatorluğu ile irtibatlıdır. Osmanlı Devleti’nin tarihi ise bu halkların millî tarihlerinin bir parçasıdır. Dolayısıyla da Osmanlı İmparatorluğu’nun araştırılması, farklı dönemlerine ait kaynakların ortaya çıkarılması sadece Türkler ve Türkiye tarihi açısından değil, aynı zamanda tüm eski “Osmanlı bölgesi” açısından da büyük öneme haizdir. Türkoloji’nin bilim dalı olarak oluşmasında Rusya’da biriken Osmanlı İmparatorluğu hakkındaki bilgilerin müstesna rolü olmuştur. F. Engels’in “Türkiye, Yunan ihtilaline kadar tüm ilişkilerde terra incognita (bilinmeyen topraklar) durumundaydı. Toplum arasında onun hakkında yaygın olan bilgiler, tarihî gerçeklerden ziyade “Binbir gece” masallarından ibaretti. Sadece Rusya’da Türkiye’nin karakterini ve hakiki durumunu anlamayı başaran yeterince insan bulunmuştur” şeklindeki sözlerine[3] katılmamak mümkün değildir. Rusya idarecilerinin XV. yüzyılın sonlarından başlayarak bu ülkeye göndermeye başladığı büyükelçi ve temsilcilerin belgelerinde Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi ile ilgili geniş malumat bulunmaktadır. Bu elçiler, sadece sultanın sarayına değil, imparatorluğa komşu olan ülkelere ve imparatorluğa tabi ülkelerin yöneticilerinin yanına da gönderiliyordu. Rus tarihçiliğinde bu bilgilerin araştırılmasının kendisine özgü bir geleneği bulunmaktadır. Ancak bu belgeler sadece Avrupa’nın uluslararası ilişkileri ve Rusya’nın dış politikası çerçevesinde incelenmiştir. Rus diplomatik belgeleri Osmanlı tarihini araştırmak için nadiren kullanılmıştır. Hâlbuki bunlar çok önemli ve zengin bilgiler ihtiva etmekte ya da Engels’in sözleriyle, “Uzun yıllar boyunca İngiltere, Fransa hatta Avusturya doğu politikalarını tayin etmek için çaba sarfedip, karanlıklarda dolaştıklarında kendisi de yarı Asya toplumsal şartlarına, âdetlerine, geleneklerine ve müesseselerine sahip olan Rusya, Türklerin işleri hakkında gerçek manada bilgi sahibi olmayı” başarmıştır.[4] XVIII. yüzyılın başlarına doğru artık Rusya’da Osmanlı İmparatorluğu hakkında ciddi literatür mevcuttu.[5] Bunlar, elçilerin seyahat yazılarından,[6] Rus tüccarlarının çeşitli mektuplarından,[7] esir[8] ve “kutsal yerleri”[9] ziyaret edenlerin yazılarından ibaretti. 1692 yılında A. İ. Lizlov, “Skifskaya İstoriya” adlı kitabı kaleme almıştır. Bu eser, Doğu halklarının tarihi hakkında Rusya’da kaleme alınmış ilk çalışmadır. Bu kitapta daha çok Osmanlı İmparatorluğu, onun devlet yapısı, ordusu ve fetihleri üzerinde durulmuştur.[10] XVII. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da Osmanlı hakkında yazılmış bazı eserler Rusça’ya çevirilmiştir. Örneğin 1678 yılında Çar Fyodr Alekseyeviç için, Simon Starovolski’nin 1649’da Krakow’da basılmış Lehçe Dvor Çesarya Tureçkogo (Türk Sultanının Sarayı) adlı kitabı çevirilmiştir.[11] Ayrıca elçiler dairesinde (posolyskiy prikaz) Türklerin soyu, fetihleri, din ve örflerinin anlatıldığı Povesty o Türkah (Türkler Hakkında Hikaye) ve Skazaniye Brani Veneçian Protiv Tureçkogo Çarya adlı eserler ile Türk sultanının Leh Kralı, İmparator Leopold ve Alman imparatorlarıyla yazışmalarındaki bazı belgeler tercüme edilmiştir.[12] Elçiler dairesinde, XVIII. yüzyılın başlarında ise bazı özel kütüphanelerde[13] de Osmanlı hakkında kitaplar ve el yazma eserler toplanıyordu. Bunlar, sadece batılıların değil, doğulu yani Osmanlı topraklarında yaşayan müelliflerin de yazdıkları eserlerdi. Örneğin 1651 ve 1654 yıllarında Kudüs ve İstanbul’a seyahat eden ve daha sonra Moskova matbaa dairesinin başına geçen Arseniy Suhanov’un 500 civarında yazma ve kitap getirdiği bilinmektedir.[14] Rusya’nın eskiden beri Osmanlı‘ya olan ilgisi I. Petro’nun yönetim yıllarında daha fazla artmıştır. Bu husus dönemin Rus-Türk ilişkileri ile açıklanmaktadır. Daha 1684’te Osmanlı ile savaşmak maksadıyla [aralarında] Avusturya, Lehistan [Polonya] ve Venedik’in bulunduğu Avrupa koalisyon ülkeleri Kutsal İttifak’ı oluşturmuştu. Koalisyon üyeleri tüm Hristiyan ülkelerini, özellikle de “Moskova Çarlarını”[15] üyeliğe davet ediyorlardı. Rusya’nın Osmanlı aleyhindeki koalisyona katılmasını sağlamak için Lehistan Kralı Jan Sobieski Rusya ile ilişkilerinde bir takım tavizler vermek zorunda kaldı. Örneğin Lehistan Kralı, Kiev’i Moskova Devleti’ne iade etti.[16] 1686’da Rusya, Kutsal İttifak’a katıldı. Goliçin’in Kırım seferleri (1687–1689) ve I. Petro’nun Azak harekâtı (1695–1696) koalisyon güçlerinin askerî faaliyetleri dâhilînde gerçekleşmişti. Harekâtın maksadı sadece Rusya’nın durumunu kuvvetlendirmek değil, aynı zamanda Osmanlıların askerî gücünü diğer savaş bölgelerinden uzak tutmaktı. 1696’da Rus ordusu Azak’ı ele geçirdi, Mart 1697’de ise Moskova’dan bazı Avrupa ülkelerine büyükelçiler gönderildi.[17] Bunların en önemli amacı, Osmanlı aleyhindeki ittifakı kuvvetlendirmek ve Rusya’nın Karadeniz’e çıkışını temin etmek için savaşı devam ettirmekti. Bilindiği gibi, bu hedefe ulaşılamadı. XVII. yüzyılın sonunda Avrupa ülkeleri dikkatlerini o dönemde tohumları atılmış büyük bir uluslararası soruna, İspanya mirası uğrunda yapılan savaşa yöneltmiş bulunuyorlardı. Bu savaş, aslında Avrupa’da kapitalizmin gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkmış ve Avrupa milletlerinin ticaret alanında verdikleri bir savaşa dönüşmüştü.[18] Yani savaş, Avrupa’yı, kolonileri ve denizleri ele geçirmek için yapılıyordu. Bu şartlar altında Osmanlı ile savaş Avrupa politikasının ikinci planına atılmıştı. Rusya’nın Kutsal İttifak’taki eski müttefikleri Türkler ile anlaşma yapmak için acele ettiler. Onlar bu isteklerine 1699 Karlofça Barış Kongresi’yle ulaştılar. Karlofça Kongresi’nde Rusya ile sadece iki yıllığına barışın sağlanması konusunda anlaşma yapıldı.[19] F. Engels’in belirttiği gibi, XVIII. yüzyılın başlarına doğru Avrupa’da Rusya’nın Baltık sorununu çözmesi için uygun şartlar oluştu.[20] I. Petro, XVII. yüzyılın başlarında İsveç tarafından ele geçirilmiş toprakları geri almak için çaba sarfediyordu. Bu topraklar Rusya’ya Baltık Denizi’ne çıkışı temin ediyordu.[21] 1699’da İsveç aleyhinde Rusya, Danimarka ve Saksonya’nın yer aldığı Kuzey Birliği adını alan koalisyon oluştu. Sonradan Lehistan ve Brandenburg’un da bu koalisyona katılacakları öngörülüyordu. Oluşan yeni şartlar altında Çar ve onun hükümeti, “zararına da olsa Osmanlı yönetimi ile ya ebedi, ya da en azından uzun süreli barış elde etmek için çaba sarfetmenin”[22] gerekliliği hakkında diplomatik belgelerde yeterince açık beyanlarda bulunuyorlardı. Bu fikirler, Karlofça’da sona erdirilemeyen Rus-Türk barış görüşmelerini devam ettirmek için İstanbul’a gönderilen Rus elçi Emelian İgnatyeviç Ukrainçev’e verilen talimatta da yer almıştır.[23] Her ne kadar önceleri Ukrainçev’e verilen talimatta 1695-1696 yıllarında ele geçirilmiş bütün toprakların Rusya tarafında kalması, Kırım Hanı‘nın birliklerinin saldırılarından kaynaklanan zararın tazmin edilmesi maksadıyla Kerç Kalesi’nin talep edilmesi ki, bu kale Rus gemilerinin Azak Denizi’ne çıkışını engelliyordu, belirtiliyorduysa da, 1699 yılından sonra Ukrainçev yeni talimatlar almıştır. Rusya tarafı Kerç Adası‘na yönelik taleplerinden vazgeçmekle kalmıyor, aynı zamanda Özi etrafındaki küçük şehirlerin de Türklere verilmesini kabul ediyordu.[24] I. Petro’nun Ukrainçev’e yazdığı mektuplarda Osmanlı İmparatorluğu ile barış antlaşmasının yapılması konusunda Moskova’nın beklentisinin ne kadar sabırsızca olduğu aşikâr bir şekilde gözükmektedir. I. Petro, Şubat 1699’da Ukrainçev’e “Biz sana mektuplar gönderdik ve belirttiğimiz şartları hiç düşünmeden Allah’ın uygun gördüğü

Description:
II. Mustafa, bütün işlerini vezirine bırakmıştır, ne ordu, ne din, ne de saray işleri ile ilgileniyor. Ancak sarayın içinde, eğlencesinden geri kalmıyor ve çeşitli hanımlar bulundurarak onlarla eğleniyor. Avlanmayı çok seviyor, çeşitli av merasimlerine büyük harcamalar yapılı
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.