ebook img

tip 2 diabetes mellituslu hastalarda mikroalbuminüri ve serum ürik asit seviyeleri arasındaki ilişki PDF

70 Pages·2008·1.21 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview tip 2 diabetes mellituslu hastalarda mikroalbuminüri ve serum ürik asit seviyeleri arasındaki ilişki

Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 5. İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞİ TEZ DANIŞMANI:UZM.DR.M.FUNDA TÜRKMEN TİP 2 DİABETES MELLİTUSLU HASTALARDA MİKROALBUMİNÜRİ VE SERUM ÜRİK ASİT SEVİYELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ (İÇ HASTALIKLARI UZMANLIK TEZİ) Dr. Nazire BAŞKURT ALADAĞ İSTANBUL 2008 Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details ÖNSÖZ Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi' ndeki İç Hastalıkları uzmanlık eğitimim süresince, tıbbi bilgi ve deneyimlerinin artması için katkılarını esirgemeyen, yakın ilgi ve desteğini her zaman hissettiğimiz, çok değerli hocam Uzm.Dr.Arslan DAĞAR' a sevgi ve saygılarımı sunarım. Klinik şefimizin emekliliğe ayrılmasından sonra şef vekilimiz olarak O'nun yokluğunu aratmayan ve sonradan kendiside emekli olan Uzm.Dr.Yıldız BARUT'a , Şef Muavinimiz Uzm.Dr.M..Funda TÜRKMEN'E ve dahiliye koordinatörümüz Uzm.Dr..Refik DEMİRTUNÇ'a saygı ve şükranlarımı sunarım. Rotasyonlarım esnasında bilgi ve tecrübelerimi esirgemeyen hastanemiz Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Servis Şefi Doç.Dr.Paşa GÖKTAŞ'a; Hastanemiz Biyokimya Kliniği Şef Vekili Uzm.Dr.Sacide ATALAY'a; Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Kliniği Şefi. Doç.Dr.Tülin Yılmaz Kuyucu; Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Doç.Dr. Cevat KIRMA'ya sonsuz saygı ve şükranlarımı sunarım. İhtisasım süresince, klinik deneyim ve becerilerimi arttırmamda büyük katkıları olan servis uzmanlarım Uzm. Dr. Sabri Şahin'e, Uzm. Dr. Neslihan Aydın'a, Uzm. Celal Duman'a, Uzm. Dr. Müzeyyen Karasakal'a; tezime vaka bulmamda yardımcı olan Uzm.Dr. Akın Dayan 'a ve tezimin istatistiksel çalışmalarını yapan Bnb.Kubilay Ecerkale 'ye teşekkürlerimi sunarım. Eğitimim süresince birlikte çalıştığımız değerli asistan arkadaşlarıma ve 5. İç Hastalıkları kliniği hemşire ve personeline teşekkür ve sevgilerimi sunarım. Yardımlarını ve sevgilerini benden esirgemeyen sevgili eşim Op.Dr.Hakan Aladağ'a, oğlum ve tüm aileme, tüm kalbimle teşekkür ederim. Dr. Nazire Başkurt Aladağ Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 2 GİRİŞ 4 AMAÇ 6 GENEL BİLGİLER DİYABETES MELLİTUS 7 DİYABETİK NEFROPATİ Tarihsel Gelişim 24 İnsidans ve Prevalans 25 Patogenez 26 Fizyopatogenez 28 DİYABETİK NEFROPATİ OLUŞUMUNA ETKİLİ FAKTÖRLER Renin-Anjiotensin Sistem(Ras) Ve Diyabetik Nefropati 30 Ace İnhibitörleri ve Diyabetik Nefropati 31 Anjiyotensin Reseptör Blokerleri Ve Diyabetik Nefropati 32 Kan Basıncı Kontrolü Ve Diyabetik Nefropati 32 Glisemik Kontrol Ve Diyabetik Nefropati 33 Dislipidemi Ve Diyabetik Nefropati 33 Cinsiyet Yaş Ve Diyabetik Nefropati 34 DİYABETİK NEFROPATİ SINIFLANDIRILMASI 34 DİYABETES MELLİTUS'DA MİKROALBUMİNÜRİ İLE KARDİYOVASKÜLER KOMPLİKASYONLARIN İLİŞKİSİ 35 DİYABETİK NEFROPATİDE TANISAL GİRİŞİMLER 35 DİYABETES MELLİTUSDABÖBREK BİYOPSİ ENDİKASYONU 37 DİYABETİK NEFROPATİDE TEDAVİ 38 ENDOTEL 39 Endotel regülasyonu 39 Diyabette endotel disfonksiyonu 41 a. Vazomotor fonksiyon 41 b. İnflamasyon 42 c. Tromboz 43 Diyabette endotel disfonksiyonu mekanizmaları 43 HİPERÜRİSEMİ VE ENDOTEL DİSFONKSİYONU 44 Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details ÜRİK ASİT 46 a) Ürik Asit Metabolizması 46 b) Serbest Radikaller 48 c) Lipid Peroksidasyonu 49 d) Antioksidan Savunma 50 e) Antioksidan Olarak Ürik Asit 51 MATEYAL ve METOD 53 BULGULAR 54 TARTIŞMA 66 SONUÇ 70 KAYNAKLAR 71 Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details GİRİS Diyabet ,kardivasküler hastalık ve ateroskleroz gibi makrovasküler ;retinopati ,nefropati ve nöropati gibi mikrovasküler komplikasyonlara yol açması yönüyle önemli metabolik bir hastalıktır(1,2).Ülkemizde 1999 yılında tamamlanan Dünya Sağlık Örgütü destekli Türkiye Diyabet Epidemiyoloji Projesinde %7,2 oranında diyabet saptanmıştır(3).Tüm dünyada diyabetli hastaların %65 'nin ölüm nedeni kardiyovasküler hastalık ve inmedir.Çünkü diyabetli kişilerde kalp hastalığı nedeniyle ölüm hızı normal kişilere gore 2-4 kat fazladır(4).Bu nedenle diyabet ve komplikasyonlarının patogenezi ile ilgili çalışmalar daha önem kazanmaktadır.Diyabette çeşitli antioksidan maddelerin azaldığı ve/veya oksidan maddelerin arttığı ,kısacası bir oksidatif stress durumu olduğu bilinmektedir(1,2).Son yıllarda yapılan çalışmalar ,artmış serbest oksijen radikallerinin ve ileri lipid peroksidasyonu ALE'ler,ileri glikasyon ürünleri AGE'ler,ileri okside protein ürünleri AOPP'ler bir çok hastalığın patogenezinde rol aldığını göstermektedir.Miyokard enfeksiyonu gibi kardiyolojik hastalıklar , nörolojik hastalıklar ,astım,diabetes mellitus ,romatoid artrit gibi romatolojik hastalıklar ,maligniteler ve yaşlanma dahil bir çok hastalığın oksidatif stress ile ilişkisi gösterilmiştir(1,2,3,4,5,6,7).Bilindiği gibi diabetes mellitus,günümüz insanının yaşam şartlarından dolayı tüm dünyada hızla yayılan , yüksek mortalite ve morbitide riski taşıyan bir hastalıktır.Yapılan çalışmalarda deneysel olarak diyabet oluşturan ratlarda ve diyabetik hastalarda serbest oksijen radikallerinin ve lipid peroksidasyonunun önemli derecede arttığı ve oksidatif stresin diyabet etiyolojisinde ve ilerlemesinde rolü olduğu bildirilmiştir(8).Bunlara ilave olarak ,uzamış oksidatif stresin ve antioksidan kapasitede görülen değisiklerin , diabetin kronik komplikasyonlarının ortaya çıkışı ile de ilişkili olabileceği araştırmacılar tarafından vurgulanmaktadır(9,10).Ürik asit insanlarda pürin katabolizmasının son ürünüdür ve Aynı zamanda oksidatif strese karşı koruyucu bir antioksidandır.Hiperüriseminin hipertansiyon ,koroner arter hastalığı ve renal hastalıklar için diagnostic bir parameter olduğu vurgulanmaktadır(7,9). Antioksidanlar belirli durumlarda prooksidan olabilmektedir(11).Ürik asitin aterosklerotik proçesin erken safhalarında bir antioksidan gibi davrandıgı ve plazma antioksidan kapasitesinin en güçlü belirleyicisi oldugu bilinmektedir(12).Bununla birlikte aterosklerotik proçesin geç Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details dönemlerinde serum ürik asit seviyeleri kadınlarda 6 mg/dl, erkeklerde 6,5-7,0 mg/dl üstüne çıktığında bu antioksidan durum paradoksal bir şekilde prooksidan bir hale dönmektedir. Bu paradoksal durum hastalık sürecinin safhası, doku ve substrat lokalizasyonu, asidite, oksidan çevre, diger lokal antioksidanların azalması, oksidan madde ve enzimlerin ortama salınma ve ortamda bulunma durumu gibi birçok çevresel faktöre bağlı gözükmektedir(13). Çalışmamızda mikroalbuminürik diyabetik hastalar ve kontrol grubu olarakda nonmikroalbuminürik hastalarda ürik asit seviyelerini karşılaştırdık. Antioksidan /prooksidan olarak değerlendirilen ürik asit seviyesi ile kardiyovasküler hastalık ve renal hastalık için risk faktörü olan mikroalbuminüri ilişkisi araştırılmıştır ve elde edilen sonuçlar tartışılmıştır. AMAÇ Son yıllarda ürik asit endotel disfonksiyonu nedenlerinden biri olarak tanımlanmaktadır.Mikroalbuminüri diyabetde vasküler hasar göstergesi olup kardiyovasküler hastalık ve tip 2 diyabetes mellitusda artmış diyabetik nefropati riskini göstermektedir.Milroalbuminüri ; kardiyovasküler hastalık ve tip 2 diyabetes mellitusda artmış diyabetik nefropati riskinin erken tanısı için halen geçerli marker olup , başka belirteçler aranmaktadır.Ürik asit serum düzeylerinin vasküler hastalık ve hipertansiyon için bir risk faktörü olarak önemi onlarca yıldır şiddetli tartışmaların konusu olmuştur.Ürik asitin diğer risk faktörleriyle ,hastalık süreçleriyle ve tedavilerle olan karmaşık epidemiyolojik birlikteliğini ,ürik asidin damar sistemi üzerine bağımsız etkisinden ayırmanın çok zor olması ,bu tartışmaları büyük ölçüde artırmıştır.Bizde çalışmamızda ;Ürik asit de bir endotel disfonksiyonu göstergesi olup mikroalbuminüri ile ürik asit arasında ilişki varmı diye araştırmayı planladık. Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details GENEL BİLGİLER A-DİYABETES MELLİTUS Diyabetes mellitus; değişik sebeplere bağlı ve değişik komplikasyonlara yol açan , heterojen, bir grup karmaşık metabolik bozukluktur. İnsülin hormon sekresyonunun ve/veya insülin etkisinin mutlak veya göreceli azlığı sonucu karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasında bozukluklara yol açar. Hiperglisemi yaygın bir özelliğidir ve bu yüzden şeker hastalığı olarak da tanımlamak alışkanlık haline gelmiştir. Klinik olarak polidipsi poliüri, polifaji, ağırlık kaybı gibi klasik belirtiler ve hastalığa özel retinopati, nöropatİnefropati gibi komplikasyonlar ile şüphe edilebilir ve tanınabilir . Doğru ve mantıklı tanı kriterlerinin belirlenmesindeki problemler, son yarım asırda tanımlanan kriterlerdeki büyük çeşitlilikten anlaşılabilir. Hastalığın sağlıklı popülasyonlarda taranması başka bir tartışmalı alandır ve diyabet gelişm riski olan insanları erken dönemde tanıyıp komplikasyonların önlenmesi amacını taşır. Bununla birlikte tarama yapılmasının yararlarına ait kanıtlar ikinci derecede önem taşımaktadır ve henüz ideal bir yaklaşım belirlenmemiştir. Diyabetes Mellitus Tarihi Diyabetes mellitus' a tarih yapraklarında ilk kez M.Ö. 1500 yıllarında Mısır papirüslerinde rastlanmıştır. Bu papirüslerde bol su içme ve aşırı idrara çıkma ile seyreden bir hastalıktan bahsedilmektedir. M.Ö. 5. yüzyılda Hint uygarlığında “Medhumeh” adı verilen, aşırı susama ve ağız kokusu ile birlikte “ballı idrarla” seyreden bir hastalıktan bahsedilmiştir. Bu hastalığa sahip kişilerin genelde şişman insanlar olduğu ve hastaların kuruyarak ve ağızlarının kokarak öldükleri belirtilmektedir. Hastalığa ilk kez diyabet adını M.S. 130 – 200 yılları arasında yaşayan Kapadokyalı hekim Arataeus vermiştir. Dört ciltlik eserinde diyabeti “hastalık nemli vücut ve uzuvlardan oluşur. Salgılar böbrek ve mesane aracılığı ile dışarı atılır. Hastalardaki su yapımı asla kesilmez, fakat su kaybı bir bendin açılmış kapağı gibi sürer gider. Bir süre sonra zayıflama, daha sonra da ölüm gelir.” diyerek tanımlarken diyabetle ilgili ilk önemli belgeyi hazırlamıştır . Büyük Türk-İslam alimi İbn-i Sina da şeker hastalığını M.S. 1000 yıllarında bugünkü tanıma yakın şekilde tarif etmiş, ve eserleri M.S. 1500 yıllarına kadar tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur. . Thomas Willis 1600'lü yılların sonunda diyabetik hastaların idrarlarının tatlı olduğunu göstermiş ve hastalığa Diyabetes Mellitus adını vermiştir. Bundan bir yüzyıl sonra İngiliz Methew Dobson idrardaki tatlı tadı, kristalleştirerek tespit ettiği şekerin verdiğini göstermiştir. Aynı dönemde Pool ve Cawley kimyasal olarak idrarda şeker bulmuş ve idrardaki şekerin glukoz olduğunu kanıtlamışlardır. Fransa'da Claude Bernard diyabetik hastalardaki pankreasa ait muhtemel fonksiyonları, spekülasyonları ve bulguları değerlendirmiştir. Bernard, köpeklerde pankreatik kanalları bağlayarak veya kanallara yağ veya parafin enjekte ederek tüm salgıları engelleyebileceğini ve organın da atrofiye uğrayacağını göstermiştir. 1869 yılında “Pankreasın Mikroskopik Anatomisine Katkılar” isimli tezinde Paul Langerhans kendi adını taşıyacak olan pankreas hücrelerinden ilk kez bahsetmiştir. 1893 yılında Laguese, Langerhans tarafından tarif edilen adacıkların endokrin pankreas dokusu oluşturabileceğini düşünmüş ve bu dokulara Langerhans adacıkları ismini vermiştir. 1921 yılında Banting ve Best pankreas ekstrelerinin diyabetik köpeklerde yüksek glukoz düzeylerini Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details düşürdüğünü göstermişlerdir. 1922 yılında Leonard Thompson adında Kanadalı bir doktor ilk kez pankreas ekstresini bir insanda kullanarak tarihe geçmiştir. İnsülinin moleküler yapısı 1955'de Sanger tarafından gösterilmiş ve bu buluşu kendisine Nobel ödülünü kazandırmıştır. Profesör Collip, keşfedilen insülini ilk defa saflaştıran kişidir. Bu insülin kısa tesirli idi ve günde birkaç kez enjeksiyon gerekiyordu. 1936 yılında Hagedorn kristalize insüline protamin ilave ederek ilk defa uzun etkili insülinlerden birini buldu. 1972'de saf insülinler piyasaya sürüldü. İnsülin tedavisinde metabolik kontrol sağlayabilen yöntemin endojen insülinin fizyolojik salınımını en iyi taklit edebilen yöntem olduğunun 1993'de saptanması ile beraber intensif insülin tedavisinin diyabetik komplikasyonları önlemede ve geriletmede daha başarılı bir uygulama biçimi olduğu ortaya konmuştur. 1926'da Frank tarafından yapılan ilk çalışmalardan sonra Biguanidler konusundaki araştırmalar yoğunlaşmıştır. 1942'de sülfanamidlerin hipoglisemik etkisi bulunduktan sonra sülfanilüre türevleri tıp dünyasına girmiştir. 1980'li yıllardan sonra başlayan pankreas adacık transplantasyonu, yapay pankreasın bulunması, ve de diyabetin etyopatogenezinde immünitenin bulunması ve immünsüpresif tedavilerin geliştirilmesi yeni bir çığır açtı. Çok kısa etkili rekombinan insülin olan Lys-pro'nun ve çok uzun etkili geralgine insülinin günlük kullanıma girmesinden sonra günümüzde halen çalışmaların ağırlık noktası oral insülin, immünoterapi ve pankreas transplantasyonu olarak görülmektedir. Diyabetes Mellitus'un Tanısı Dünyada yaygın olarak kullanılan diyabet tanı kriterleri Amerikan Diyabet Birliği (ADA) tarafından belirlenmiştir. Buna göre diyabetes mellitusun en basit tanısı açlık glisemisinin venöz plazmada en az iki ardışık ölçümde 126 mg/dl veya daha yüksek olması ile konur. Yine günün herhangi bir saatinde açlık ve tokluk durumuna bakılmaksızın randomize venöz plazma glisemisinin 200 mg/dl' nin üzerinde olması ve poliüri, polidipsi, polifaji, zayıflama gibi diyabetik semptomların oluşu ile de tanı konulabilir (14)(Tablo 1). Tablo 1. Diyabetes Mellitus Tanı Kriterleri (ADA) 1. Diyabet semptomları ve ?200 mg/dl randomize plazma glukoz düzeyi: Günün herhangi bir saatinde öğüne bakılmaksızın ölçülen plazma glisemi değeri; Poliüri; polidipsi; Polifaji; Açıklanamayan ağırlık kaybı 1. Açlık plazma glukoz düzeyi ?126 mg/dl; en az 8 saatlik açlık sonrası 2. Oral glukoz tolerans testi sırasında 2. saat plazma glukoz düzeyi ?200 mg/dl Açlık plazma glukoz düzeyi 100 mg/dl altında olan ve diyabet açısından yüksek risk taşıyan bireylerde belirli aralıklarla oral glukoz tolerans testi (OGTT) yapılarak bozulmuş glukoz toleransı veya diyabet aranmalıdır . Açlık kan şekeri tek başına tanı kriterlerini karşılıyorsa OGTT'ye gerek yoktur. Ayrıca bozulmuş glukoz toleransı tanısı varsa OGTT gerekir. ADA, açlık plazma glukoz düzeyi 100 mg/dl ile 126 mg/dl arasındaki değerler için bozulmuş açlık glukozu adını verdiği yeni bir tanımlama önermiştir (Tablo 2). Tanı kriterleri içerisinde yer almayan glikolize hemoglobin (HbA1c), diyabet tanısında kan şekerine karşı bir Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details takım avantajlar sunar. Kişinin aç kalmasına veya OGTT için iki saat beklemesine gerek yoktur. Retinopati ile ilişkisi açlık kan şekeri veya iki saatlik tokluk şekeri kadar güçlüdür. Hem açlık hem de tokluk glukozunu yansıttığı için her ikisine karşı bir avantajı olabilir. Buna rağmen uygulamadaki standardizasyon ve mali problemler nedeni ile tanısal değerler üretmek henüz mümkün olmamıştır. Tablo 2. Glukoz toleransının sınıflaması Açlık Plazma Glukozu Normal < 100 mg/dl Bozulmuş açlık glukozu ? 100 mg/dl ve <126 mg/dl Diyabet ? 126 mg/dl OGTT sırasında 2. saat plazma glukozu Normal < 140 mg/dl Bozulmuş açlık glukozu ? 140 mg/dl ve <200 mg/dl Diyabet ? 200 mg/dl Diyabetes Mellitus'un Sınıflaması İlk kez 1979 yılında Ulusal Diyabet Veri Grubu (NDDG) ve daha sonra da 1985 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından diyabetin geniş bir sınıflandırılması yapılmıştır . WHO' nun yaptığı sınıflama kliniksel olup aynı zamanda diyabeti terminolojik olarak insüline bağımlı (IDDM) ve insüline bağımlı olmayan (NIDDM) olarak da adlandırmıştır. Her iki grup diyabet heterojen olduğundan WHO sınıflamasının genel uygulanabilirliği sınırlıdır. Örneğin, özellikle yetişkinlerde etiyolojik, fenotipik ve klinik kriterlerin karışımına dayanarak IDDM ve NIDDM arasında açık ve tam anlamıyla birbirinden bağımsız olduklarını gösteren bir faklılık gözlenememiştir. Buna karşı her iki sınıflama, epidemiyolojik çalışmalarda ve hastaların tedavisinde klinik araştırma ayırımı için önemli ve gerekli yönergeleri sağlamıştır. Daha sonra ADA tarafından 1998 yılında önerilen yeni sınıflama ise etiyolojik olup, insüline bağımlı olan ve insüline bağımlı olmayan diyabet yerine tip 1 ve tip 2 diyabet terminolojisini de önermektedir. Tablo 3. Diyabetes mellitus' un etiyolojik sınıflaması (ADA) Easy PDF Copyright © 1998,2008 Visage Software This document was created with FREE version of Easy PDF.Please visit http://www.visagesoft.com for more details I Tip 1 Diyabetes Mellitus (IDDM) A- İmmünolojik B- İdiyopatik I Tip 2 Diyabetes Mellitus (NIDDM) İnsülin direnci veya insülin salgı bozukluğu ağırlıklı nedendir. I Diğer Spesifik Tipler A- â Hücre fonksiyonunda genetik bozukluk 1- Kromozom 12, HNF-1 Alfa (MODY 3) 2- Kromozom 7, glukokinaz (MODY 2) 3- Kromozom 20, HNF-4 Alfa (MODY 1) 4- Mitokondriyal DNA 5- Diğerleri B- İnsülin etkisinde genetik bozukluk 1- Tip A insülin rezistansı 2- Leprechaunizm 3- Rabson-Mendenhall sendromu 4- Lipoatrofik diyabet 5- Diğerleri C- Egzokrin pankreas hastalıkları 1- Pankreatit 2- Travma/Pankreaktomi 3- Neoplazm 4- Kistik fibrozis 5- Hemakromatozis 6- Fibrokalkülöz pankreas 7- Diğerleri D- Endokrinopati 1- Akromegali 2- Cushing sendromu 3- Glukagonoma 4- Feokromasitoma 5- Hipertiroidizm 6- Somatostatinoma 7- Aldesteronoma 8- Diğerleri

Description:
dönemlerinde serum ürik asit seviyeleri kadınlarda 6 mg/dl, erkeklerde 6,5-7,0 mg/dl arterlerde paradoks vazokonstriksiyon meydana getirir.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.