T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI GENEL CERRAHİ KLİNİĞİ İSTANBUL KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR. İ. SEFA TÜZÜN TEZ DANIŞMANI: Op. DR. AHMET KOCAKUŞAK TİROİT NODÜLLERİNDE ÇAP, ULTRASONOGRAFİ ve İNCE İĞNE ASPİRASYON BİYOPSİ SONUÇLARININ MALİGNİTE YÖNÜNDEN İRDELENMESİNDE CERRAHİ STRATEJİMİZ NE OLMALI? GENEL CERRAHİ UZMANLIK TEZİ Dr. MUSTAFA ANIL YAŞAR İSTANBUL 2009 1 TEŞEKKÜR Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi başhekimi Op. Dr. Haldun Ertürk ;e Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde eğitimimde katkıda bulunan Genel Cerrahi Klinik Şefimiz Doç. Dr. Sefa TÜZÜN ;e Eğitimim boyunca bilgi ve deneyimleriyle bana her zaman destek olan,cerrahi eğitimim yanı sıra insani değerleri ile bana örnek olan, mesleki yoğunluk içerisinde dahi saygı ve sevgiden ödün vermeyen çok değerli hocalarım Doç. Dr. Haldun SUNAR ve Op. Dr. Muzaffer AKINCI' ya; Tezimin kurgusunda ve hazırlanmasında, cerrahi eğitimim boyunca sonsuz katkılarıyla ve sabrıyla destek olan, mesleki bilgi ve becerilerini her zaman ve her koşulda paylaşan değerli başasistanım ve tez danışmanım Op. Dr. Ahmet KOCAKUŞAK’ a ; Asistanlığım boyunca benden bilgi ve katkılarını esirgemeyen uzman ağabeylerim Op Dr. Mehmet GÜLEN, Op.Dr.Adil KOYUNCU, Op.Dr.Ahmet Fikret YÜCEL, Op.Dr.Adnan HUT, Op.Dr Hasan LİCE, Op.Dr.Tamer KARŞIDAĞ, Op.Dr.Adem DURU, ve Doç.Dr.Neslihan CABİOĞLU’na ; Tezimin hazırlanmasında bana en büyük yardımı olan sevgili arkadaşım Uzm.Dr.Nurcan GÜLER’e; Asistanlığım boyunca benden bilgi ve katkılarını ve hayatımı en güzel şekilde paylaştığım çok sevgili asistan arkadaşlarıma; Asistanlığım boyunca iyi ve kötü günleri paylaştığım hemşire arkadaşlarıma ve desteklerinden dolayı tüm yardımcı personelimize; Hekim olmamı sağlayan ve tıp eğitiminin çilesini benimle birlikte çeken saygıdeğer anneme ,babama,yardım ve destekleriyle her zaman yanımda olan sevgili kardeşim Meltem ve kuzenim Altunay ablama; Sevgilerimi,minnettarlığımı ve teşekkürlerimi sunarım. Dr. Mustafa Anıl YAŞAR 2009 2 İÇİNDEKİLER GİRİŞ 1-2 GENEL BİLGİLER 3-71 MATERYAL ve METOD 72-74 BULGULAR 75-122 TARTIŞMA 123-137 SONUÇLAR 138-138 KAYNAKLAR 139-154 3 TİROİT NODÜLLERİNDE ÇAP, ULTRASONOGRAFİ ve İNCE İĞNE ASPİRASYON BİYOPSİ SONUÇLARININ MALİGNİTE YÖNÜNDEN İRDELENMESİNDE CERRAHİ STRATEJİMİZ NE OLMALI? GİRİŞ Tiroit kanseri ile ilgili olarak son yıllarda yaklaşımda dramatik değişiklikler rapor edilmektedir. Örneğin geleneksel olarak multinodüler guatrda soliter nodül daha az kanser oluştuğuna inanılmakta iken, bugün böyle bir fark olmadığını, iddia edilirken multinodüler guatrlarda daha fazla oranda kansere rastlandığını bildiren yayınlar son dönemde artmıştır(1-4). Hatta multinodüler guatr mevcudiyeti epidemiyolojik çalışmalara göre tiroit kanseri oluşması için risk faktörüdür(5,6). Genel populasyona göre iyot eksikliği olan coğrafyalarda iyot tableti dağıtılması durumunda multinodüler guatr ve tiroit kanseri olasılığı azalmaktadır(7). Bu nedenle günümüzde altın standart yaklaşım, cerrahi endikasyon konulan multinodüler guatr vakalarında total veya totale yakın tiroidektomi haline dönüşmüştür. Tiroit hastalıkları ve tedavileri ile ilgili konsensusun sürekli değişmekte olması, cerrahi dışı tedavi modalitelerinin gelişmesi, uygulanan cerrahide bir dekat önce uygulanmayan total tiroidektominin günümüzde altın standart hale gelmesi, tiroit nedeni ile olmayan ölümlerde yapılan otopsi serilerinde %10’dan fazla oranda kansere rastlanması, klinikten kliniğe, ülkeden ülkeye yaklaşımın değişmesi takip ve tedavilerde ciddi açmazlar yaratabilmektedir. Çalışmamızın bir diğer önemi de algoritmalarımızın tiroit kanserlerinde endemik hastalık olmayan ülkelerden birebir kopyalanmış olması nedeni ile populasyonlarında %5-10 oranında tiroit nodülü olan insanların yaşadığı ülkelerin doğrularının ülkemiz gibi bireylerinde %60-65 oranında tiroit nodülü mevcut olan coğrafyalarda sıkıntı yaratabileceğidir. Guatrojen ve kanserojen faktörlerin birleşerek farklı bir tiroit hastalığı seyri ile sonuçlandığı ülkemizde tiroit ile ilgili etnik ve coğrafik çalışmaların yeterince yapılmamış olması, yapılanların da uluslararası platforma yeterince taşınmaması, tiroit hastalığının ülkemizde karşılaştığı bazı handikaplardandır. Bize göre kanıta dayalı, tıp destekli sonuçlar oturmadıkça tiroit tedavisinde birden çok doğru yaklaşım kabul görmeye devam 4 edecek ve tiroit kanserleri de meme kanserlerinde olduğu gibi tartışmalı bir zemine kayacaktır. Ameliyat endikasyonu şüpheli hastalarımızın çokluğu ve subtotal tiroidektomi(%37,7) oranının önerilenden yüksek olduğu kliniklerimizde elde edilebilecek değerli sonuçların diğer kliniklerde tekrar edilemeyeceği öngörüsü ile ve bu nedenle gelecekteki çalışmalara da ışık tutabileceğini düşünerek Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi cerrahi kliniklerinde 2004-2009 yılları arasında ardışık ameliyat edilen 494 hasta çeşitli parametreler eşliğinde 2 ayrı grupta retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Retrospektif bir çalışma yapmamızın nedeni; prospektif bir çalışma kurgulanmamasının nedeni son yıllarda tiroit cerrahisine yaklaşımın hastanemiz cerrahi kliniklerinde tamamen değişmiş, olmasından dolayı, elde etmeyi düşündüğümüz sonuçların prospektif bir çalışmada diğer hastane kliniklerinden farklı olmayacağını düşünmemizdir. Serimizdeki cerrahi olarak tedavi edilmiş olan hastalar, bugün cerrahi olarak tedavi ettiğimiz hastalardan çok farklı özelliklere sahiptir. Bu nedenle prospektif çalışma ayrı bir koldan sonuçlarını ilerde görmek için kliniğimizde ayrıca sürdürülmektedir. 5 I .BÖLÜM 1.GENEL BİLGİLER Doğumda yaklaşık 1 gramın(gr) üzerinde ağırlığı olan tiroit, 16 yaşına kadar yavaş büyüyerek erişkinde ortalama 18-22 gr ağırlığına ulaşır. Larinks ve üst trakeal halkaların anterolateral parçalarını saran tiroit, genellikle iki lateral lop ve bunları birleştiren isthmustan oluşur. Her bir lateral boyu 4-5 cm, eni 2-3 cm, kalınlığı ise 2- 4 cm olup, tiroit kıkırdağın ortası ile 6.trakeal halka arasında uzanır. Genellikle 1.ile 4.trakeal halkalar üzerine yerleşim gösteren istmusun kalınlığı ve genişliği, insandan insana göre değişir ve ortalama olarak 1-1.5 cm genişliğinde, 2-6 mm kalınlığındadır. 1.1.TARİHÇE Tiroit terimi Grekçe’deki kalkan şekilli anlamına gelen thyreoides kelimesinde köken alır. İlk olarak bu bezi Galen (Galenos M.S.129-198) tarif etmiştir. Tiroit ismi ise 1656 yılında Adenographia adlı eserinde Thomas Wharton tarafından kullanılmıştır(8). Tarihte ilk defa tiroit bezine cerrahi girişimi Egina’lı Paulus gerçekleştirmiştir. 19.yüzyıla kadar tiroit hastalarının tanı ve tedavisinde büyük bir ilerleme görülmemiştir. Bern Üniversitesinden Theoder Kocher tarafından tiroit cerrahisi ile ilgili tıp literatüründe ilk büyük eser 1878 yılında yazılmıştır. Patolojik anatominin gelişmediği çağlarda tüm tiroit kanserleri “sarkomatöz dejenerasyon” olarak isimlendirilmiştir. İlk olarak 1862 yılında Paris’te Gosselin tiroit kanser hücresini ortaya koymuştur. 1932 yılında soliter nodül ile tiroit kanseri arasındaki ilişki anlaşılmıştır. Tümör çapı, lenf ganglion metastazı ve uzak metastaz varlığını gösteren TNM sistemi tiroit kanseri sınıflamasında kullanılmaya başlanmıştır(9). Burns Isii 1811’de ilk olarak primer tiroit kanserinin tam tarifini yapmış, 1887’de Langhans tarafından tiroit kanseri sınıflamasında o zamana kadar ki en mükemmel tasnif yapılmıştır(10). 1.2.EMBRİYOLOJİ Tiroit bezinin, primitif farinks ve nöral krest olmak üzere iki kaynağı vardır. Tiroit bezinin esas gövdesi primitif farinksin endoderminin epitelyum hücrelerinden meydana gelir. Bu hücreler tiroit dokusunun folliküler elemanlarının büyük bir kısmını oluşturur. Tiroit bezi; 1.ve 2. faringeal ceplerin arasında, farinks ön yüzünde, orta hatta endodermden kaynaklanan median bir divertikül şeklinde ortaya çıkar. 6 Median tiroit divertikülü zamanla büyür ve tiroglossal duktus olarak isimlendirilen ve aşağı doğru uzanan içi boş bir tüp şeklini alır. Bu duktus dil kökündeki foramen çekumdan doğar, aşağıda hiyoid kemik tarafından sarılır ve daha sonra öne doğru yön değiştirir. Orta hatta aşağı doğru inen median tiroit divertikülü, embriyonun yedinci haftasında, tiroit kartilajı hizasına gelince her iki yana doğru gelişmeye başlar ve bu gelişme sonucu tiroit glandının lobları oluşur. Tiroglossal duktusun distal ucundan piramidal lob oluşur. Normal olarak tiroglossal duktusun epiteli dejenere olarak atrofiye uğrar ve kaybolur. Bazen tiroglossal duktusun epiteli atrofiye uğramaz ve duktus boyunca herhangi bir yerde kist, fistül veya ektopik tiroit dokusu gelişebilir. Yedinci haftanın sonunda tiroit yarım ay şeklini alır ve gelişmekte olan trakeadaki düzeyine lokalize olur. Tiroit foliküllerinin oluşması embriyolojik gelişmenin sekizinci haftasında gerçekleşir. Bu foliküller üçüncü ayda kolloid içerirler. Dördüncü ayın sonunda ise dallanma ile yeni foliklüller oluşur. Primordial tiroidi çevreleyen mezenkim diferansiye olarak glandın stromasına ve onun ince fibro-elastik kapsülünü oluşturur. Nörol krest kalsitonin salgılayan parafoliküler hücrelerin veya C hücrelerinin kaynağıdır. Bu C hücreleri 4.ve 5. brakial keselerin ultimobrankial gövdelerinin nörol krestlerinden göç ederler. 1.3.HİSTOLOJİ Embriyolojik olarak gelişmesini tamamlayan tiroidi çevreleyen fibröz bir kapsül vardır. Bu kapsül bez içine septalar göndererek bezde lobülasyonlara neden olur. Bu lobülasyonlardan her biri, tiroidin temel yapısı olan folliküllerden oluşur. Her lobülde ortalama 2-40 follikül vardır. Erişkin tiroit yaklaşık 3x106 follikül içerir. Her bir follikül, içi kolloidle dolu bir lümeni çepeçevre saran tek sıralı küboidal- kolumnar epitel ve bu epiteli çevreleyen bazal membrandan oluşur. Follikül hücresine tirosit adı da verilir. Bir tiroit follikülünde esas olarak üç tip hücre vardır. Bunlar; hem folliküler lümen hem de bazal membranla ilişkide olan normal follikül hücresi ve oksifilik hücreler (Hürthle) ve lümenle ilişkide olmayan ancak bazal membranla ilişkide olan parafolliküler hücrelerdir. Bu hücrelere aynı zamanda A, B ve C hücreleri adı da verilmektedir. A hücresi normal follikül hücresi olup (tirosit) tiroid hormonlarının yapım ve salınmasından sorumludur ve TSH hormonunun etkisi altındadır. B hücresi (Askanazy hücresi, onkosit, Hürthle hücresi) çok miktarda 7 serotonin toplamaktadır, TSH reseptörü içerip tiroglobulin sentezi yapabilmesine karşın fonksiyonu tam olarak bilinmemektedir. C hücresi (parafolliküler hücre) esas olarak tirokalsitonin hormonunun yapım ve salınmasından sorumludur ve TSH’nın kontrolünde değildir. APUD (amin precursor uptake decarboxylase) sisteminin de bir parçasıdır(11). 1.4.ANATOMİ Tiroit bezinin konumu bakımından, boynun topoğrafik anatomisi önemlidir. Boynun ön kısmı topoğrafide rejio kolli anterior olarak adlandırılır. Yan taraflarda rejio kolli lateralisler mevcuttur. Bu iki bölgeyi sternokleidomastoid kas (SKM)’lar birbirnden ayırır. Konumuz olan tiroit bezi, rejio kolli anteriorun topoğrafik olarak birbirinden ayrıldığı üç bölgeden biri olan rejio kolli mediada bulunur. Buraya trigonum infrahiyoideum da denir. Rejio kolli media; üstte hiyoid kemiği, yanlarda ve üstte omohyoid kas ve aşağıda da SKM kasının 1/3 alt kısımları ile sınırlıdır. tiroit bezi bu bölgenin en alt kısmında bulunur. Başka bir anatomik yaklaşım ise; boynu ön, yan ve arka olmak üzere 3 adet üçgene ayrılır. Anterior servikal üçgenin sınırları; lateralde SCM kaslarının ön kenarı, altta suprasternal çentik ve yukarıda da mandibulanın alt kenarıdır. Bu geniş üçgen, kendi içerisinde dört üçgene daha ayrılır ki, bunlar submandibular, submental, karotid ve müsküler üçgendir. İçerisinde tiroit ve paratroit bezleri, trakea, özafagus ve sempatik sinir ganglionlarını bulunduran üçgen, müsküler üçgendir. Sınırlarını; süperior lateralde omohyoid kas, inferior lateralde SKM kas, medialde boyun orta hat, tabanda prevertabral faysa ve prevertebral kaslar, çatısını da derin servikal fasyanın süperfisyal tabakası, strep kasları, sternohiyoid kas ve krikotroid kas oluşturur. Tiroit kıkırdağın ortası ile 6.trakeal halka arasında uzanır. Genelde 1 ile 4.trakeal halkalar arasına yerleşim gösterir. Sağ ve sol lobları trakeayı önden kısmen çevreler. Lateralinde karotis kılıfı ve sternokleidomastoid kası yer alır. Tiroit bezi yüzeyelden derine doğru; deri, süperfisyal fasya, derin boyun fasyasının yüzeyel tabakası ve bu tabakanın örttüğü sternokleidomastoid, omohyoid, sternohyoid ve sternotiroid kasları (strap kasları) tarafından örtülür. Arka medialde özofagus ve trakea tarafından sınırlanmıştır(11,12). Tiroit normalde komşu organlardan rahatlıkla ayrılabilir durumdadır. Posterior süspansuar ligament (Berry ligamenti) aracılığı ile 8 krikoid kıkırdak ve üst trakeal halkalara sıkıca yapışıktır. Lateral lobun posterosüperiorunda süperior, posteroinferiorunda inferior paratiroidler yerleşmiştir. Bağ dokusundan oluşan bir kapsül, bezi sarar ve organın stromasını yapan septalar oluşturur. Buna tiroidin gerçek kapsülü denir. Gerçek kapsülün dışında pretrakeal fasyanın devamı olan ikinci bir kapsül vardır, ki buna yalancı veya cerrahi kapsül adı verilir. Tiroidektomide diseksiyon bu iki kapsül arasından yapılır. ARTERLERİ: Bezin kanlanması süperior tiroit arter(STA) çifti ve inferior tiroit arter (İFA) çifti olmak üzere dört adet arteri mevcuttur. Süperior tiroidal arter (STA): Sağ ve sol tarafta olmak üzere iki adettir. Bifurkasyonun hemen üzerinden eksternal karotis arterden çıkar ve aşağı doğru ilerleyerek tiroidin üst polüne girer. Bu bölgede süperior laringeal sinir artere paralel seyreder. Tiroidin üst polü düzeyinde arter ön ve arka dallara ayrılır. Arka daldan çıkan küçük bir arter ise üst paratiroidi besler. İnferior Tiroid Arter (İTA): Sağ ve sol taraflarda bulunmak üzere iki adettir. Bir tarafta bulunmama oranı %0,2-6’dır ve sıklıkla bu sol taraftadır. Bazı kaynaklar göre göre de bu oranın, sağda %2 ve solda %5 olduğu belirtilmiştir(13,14). İnferior tiroidal arter genellikle truncus tirocervicalis’ten, nadiren subklavian arterden köken alır. Karotis arterinin ve juguler venin arkasından geçerek prevertebral fasyayı deler ve iki dala ayrılarak posterolateralden tiroide girer. N.Laryngeus Recurrens bu iki dalı ön, arka ve arasından çaprazlar. Daha altta olan daldan alt paratiroidi besleyen küçük bir arter ayrılır. Nadir olarak Arcus aortadan çıkan ve inferiordan tiroide giren beşinci bir arter (thyroidea ima) bulunur. Tiroidin venleri: Nadiren internal torasik arterden gelir. Trakeayı ön tarafından geçtikten sonra, genellikle istmusun alt kısmından ya da daha az sıklıkla sağ lobun alt kutbundan tiroit bezine girer. Trakeanın önündeki pozisyonu itibarıyle, trakeostomi işlemi sırasında büyük önemi vardır(15). Tiroit bezlerinin arterlerine ek olarak, asenden servikal arter, trakeal, faringeal ve özefageal arterler ile RLS’e eşlik eden inferior laringeal arter de mevcuttur. Tiroit bezi üzerinde ve tiroidin cerrahi kapsülü altında, zengin bir venöz plexus vardır ki bunlar, esas olarak 3 çift vene drene olurlar; 9 Süperior Troid Ven (STV): Sağ ve sol olmak üzere iki adettir. Troit bezi üst kutbu anterolateral yüzünden çıkar. STA’e eşlik ederek, tipik olarak yaklaşık karotis bifurkasyon seviyesinde, internal juguler vene ya da fasyal komunis vene drene olur. Middle Troid Ven (MTV): Sağ ve sol olmak üzere iki adettir. Troit bezinin lateral yüzünden çıkar ve herhangi bir artere eşilk etmeden laterale doğru seyreder. Karotis komunis arterini anteriordan çaprazlar ve internal juguler vene drene olur. MTV, tiroidektomi ameliyatlarında daima ortaya konulup, ligatüre edilmesi gereken bir damardır. İnferior Troid Ven (İTV): Tipik olarak, tiroit bezinin alt kutbundan çıkan, iki adet trunkustan meydana gelir. Sağ trunkus, brakiosefalik arterin anteriorundan geçer ve sağ brakiosefalik vene drene olur. Sol trunkus, trakeanın anteriorunda, sol brakiosefalik vene drene olur. Çok defa sağ ve sol İTV ler birbirine katılarak, ortak bir şekilde tiroid ima venini oluştururlar ve sol brakiosefalik vene katılırlar. İTV ler arasında anastomoz sıktır ve çok defa trakeanın önünde bir venöz plexus meydana getirip(Plexus troidea impar), genellikle sol innominant vene drene olurlar. Trakeostomi işlemi sırasında bu plexus mevcut ise,ciddi kanama meydana gelir. 1 0
Description: