T.C. Sağlık Bakanlığı Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 3. Nöroloji Kliniği Başhekim: Doç. Dr. Medaim Yanık Klinik Şefi: Doç. Dr. Dursun Kırbaş İNFRATENTORİYAL İNMELERDE KOGNİTİF ETKİLENME Uzmanlık Tezi Dr. Melek Kandemir İstanbul-2006 Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım, bizlere her konuda destek olan klinik şefimiz sayın Doç. Dr. Dursun Kırbaş’a, nöroloji eğitimime değerli katkılarından dolayı sayın Doç. Dr. Baki Arpacı ve sayın Doç. Dr. Sevim Baybaş’a, psikiyatri ve çocuk nörolojisi rotasyonlarım sırasında eğitimime katkıda bulunan sayın Doç. Dr. M. Emin Ceylan, sayın Doç. Dr. Duran Çakmak, sayın Doç. Dr. Hüsnü Erkmen ve sayın Prof. Dr. Ayşin Dervent’e, klinik çalışmalarımızda bizlere yol gösteren klinik şef yardımcılarımız sayın Doç. Dr. Göksel Bakaç, sayın Doç. Dr. Nalan Kayrak Ertaş ve Uzm. Dr. P. Nevin Sütlaş’a, asistanlık eğitimim süresince ve tezimin her aşamasında bana yardımcı olan sayın Uzm. Dr. İbrahim Örnek ve sayın Uzm. Psik. Cahit Keskinkılıç’a, nöroloji eğitimim süresince bilgi ve deneyimlerinden yaralandığım uzmanlarıma, birlikte çalışmaktan büyük keyif aldığım asistan, hemşire, sağlık memuru ve personel arkadaşlarıma ve tüm nöroloji-psikiyatri çalışanlarına teşekkür ederim. Dr. Melek Kandemir 2 İÇİNDEKİLER GİRİŞ .................................................................................................................................... 1 AMAÇ ................................................................................................................................... 3 GENEL BİLGİLER ............................................................................................................. 4 NÖROPSİKOLOJİK BATARYA ..................................................................................... 17 BULGULAR ......................................................................................................................... 32 TARTIŞMA .......................................................................................................................... 45 SONUÇ ................................................................................................................................. 54 KAYNAKLAR .................................................................................................................... 55 EKLER ................................................................................................................................. 59 MİNİMENTAL DURUM TESTİ (MMSE) SAYI MENZİLİ TESTİ GÖRSEL BELLEK MENZİLİ TESTİ BOSTON ADLANDIRMA TESTİ VERBAL AKICILIK TESTİ CALIFORNIA SÖZEL ÖĞRENME TESTİ REY-OSTERRIETH KARMAŞIK ŞEKİL TESTİ STROOP TESTİ ÇİZGİ YÖNÜ BELİRLEME TESTİ LONDRA KULESİ TESTİ İZ SÜRME TESTİ (TRAIL MAKING TEST A/B) SAAT ÇİZİMİ FRONTAL DAVRANIŞ ENVANTERİ BECK DEPRESYON ÖLÇEĞİ 3 GİRİŞ Yaklaşık yüz yıldır serebellumun motor aktivitenin kontrolündeki önemi çok iyi bilinmektedir. Serebellum hareketin hız, yön ve gücünü düzenlemektedir. Son zamanlarda serebellumun bu göreve ek olarak kognitif ve davranışsal bağlantıları da olabileceği serebellar hasarlı hastaların klinik muayeneleri ve nörolojik olarak sağlıklı kişilerin fonksiyonel görüntülemelerini değerlendiren bazı yayınlarda öne sürülmüştür (1, 2, 3). Serebellumun, kognitif süreçlerdeki işleviyle ilgili bilgiler ve serebroserebellar bağlantıların önemi şizofreni, otizm, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, panik-anksiyete bozukluğu ve disleksi gibi psikopatolojik bozukluklardaki serebellar anormalliklerin incelenmesinden gelmiştir (4, 5, 6). Diğer taraftan, nöropsikolojik değişiklikler önceden olivopontoserebellar atrofi, fenitoin intoksikasyonu, Friedreich’s ataksisi, hidrosefali için shunt uygulanmış serebellar tümörlü vakalar, postinfeksiyöz serebellit ve serebellar atrofi gibi bir çok serebellar hastalıkta da bildirilmiştir. Buna karşın kortikal defisitleri göstermek için serebellar enfarktlı sadece birkaç izole vaka üzerinde nöropsikolojik değerlendirme yapılmıştır (3). Hayvanlardaki anatomik ve fizyolojik çalışmalar, serebroserebellar devrenin, kortiko- ponto-serebellar yollar aracılığıyla afferent girdileri ve serebello-talamo-kortikal yollardan da bir geri-besleme ayağını içerdiğini göstermektedir (7). 1980’lerin ortalarında anatomik, davranışsal ve nöropsikolojik kanıtlarla serebellumun saf motor fonksiyonun ötesine uzanan bir rolü olduğu ileri sürülmeye başlanmıştır. Leiner ve ark., kognisyon üzerine serebellumun potansiyel rolünü gözden geçiren bir çok makale yayınlamışlardır. Serebellumun filogenetik olarak daha yeni yapılarının mental yetileri kontrol ettiğini, eski yapıların ise motor kontrolde rol aldığını belirtmişlerdir. Her iki fonksiyon da talamus aracılığıyla dentat nukleus ve frontal korteks arasındaki bağlantılarla sağlanmaktadır (8, 9). Serebellum anterior lobu motor kontrolle ilgiliyken, posterior lob yüksek seviye davranışla ilgilidir. Ayrıca posterior lobun lateral kısımları bilişsel işlevle ilgiliyken, vermis ise limbik serebellum eşdeğeridir (10). 4 Serebellumun hareketteki hatalarda yaptığı gibi düşüncedeki hataların da saptanması ve düzeltilmesinde görevli olduğu ileri sürülmüştür. Bilişteki görevinin de üretmeden ziyade modülasyonla ilgili olduğu belirtilmiştir. Kortiko-serebello-talamo-kortikal devrede yer alan serebellum, talamus ve major kortikal alanlarla – frontal, temporal ve parietal lobların assosiasyon alanları ve paralimbik korteksler - karşılıklı etkileşim halinde olduğu ve hem motor hem de bilişsel aktivitelerin koordinasyonunu sağladığı öne sürülmüştür (7, 11). PET ve fMR çalışmaları sağlıklı kontrollerde çeşitli kognitif görevler sırasında serebellar aktiviteyi göstermiştir. Serebellar hasarın, işlevleri ortadan kaldırmazken performansı bozduğu ortaya konulmuştur (5). Serebellar korteks ve serebral korteksin, birbirini tamamlayıcı olan ve karşılıklı olarak birbirini değerlendirebilecek ve düzeltebilecek olan iki temel farklı, bilgi temsili ve işlenmesi tipini kolaylaştırdığı; böylece kendini düzelten bir adaptif kontrol sistemine zemin hazırladığı ileri sürülmektedir (2). Bu çalışmalara rağmen, serebellumun hangi mekanizmalar aracılığıyla serebral korteks üzerinde etkilerini gösterdiği henüz yeteri kadar aydınlatılamamıştır (4). 5 AMAÇ Bu tezde serebellum ve serebello-kortikal bağlantıların kognisyon üzerindeki olası farklı etkilerini araştırmak amaçlanmıştır. Serebellum ve pons inmelerinin hangi kortikal bölgeler üzerinden dolayımlı etki göstererek, kognisyonun hangi alanlarında bozukluğa neden olduğu ve pür serebellar inmelerde, posterior inferior serebellar arter, anterior inferior serebellar arter, superior serebellar arter sulama alanlarında oluşan inmelerin kognitif bozukluklar yönünden farklılık gösterip göstermediğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. MATERYAL VE METOD Bu çalışma Ocak 2004 – Eylül 2005 tarihleri arasında Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde arka sistem serebrovasküler hastalık (SVH) tanısıyla yatarak tedavi gören, ilk defa SVH geçiren, 40-65 yaş arası, en az ilkokul mezunu olan hastalar ile yapılmıştır. Çalışmaya alınmama kriterleri: 1. Kranial MR incelemesinde serebellar olmayan beyaz cevher hiperintensitelerinin ve SVH düşündürecek lezyon alanlarının varlığı, 2. Major nörolojik hastalıkların varlığı (ör. Alzheimer Hastalığı, Parkinson Hastalığı ya da epilepsi), 3. Psikiyatrik hastalığının olması; madde ya da alkol kötüye kullanım öyküsünün varlığı, 4. Kafa travması veya merkezi sinir sistemi enfeksiyonu öyküsünün olması, 5. Hepatik, renal ve pulmoner hastalık, sistemik enfeksiyon veya metabolik bozuklukların varlığı, 6. Psikoaktif ya da sedatif ilaç kullanım öyküsü olması, 8. Mental retardasyon. Yukarıdaki kriterlere uyan 22 hastaya nöropsikometrik test bataryası uygulanabildi. Fakat 3 hastaya testlerin bazıları uygulanamadığından çalışma dışı bırakıldı. Kontrol grubunu ise 40-60 yaş arası, en az ilkokul mezunu olan ve aşağıda belirtilen kriterleri taşımayan sağlıklı insanlar oluşturmuştur: 1. Geçirilmiş serebrovasküler hastalık öyküsü, 2. Majör nörolojik hastalık, 3. Unutkanlık yakınması, 4. Diabet ve iskemik kalp hastalığı, 5. Psikiyatrik hastalık veya madde-alkol kullanımı, 6. Kafa travması veya geçirilmiş santral sinir sitemi infeksiyonu. 6 GENEL BİLGİLER Serebellum Anatomisi Rombensefalonun ön kısmı olan metensefalondan, serebellum ve pons meydana gelmektedir. Serebellum, iki hemisfer ile bunları ortasında yer alan vermis’den oluşmuştur. Serebellumun diğer santral sinir sistemi alanları ile bağlantıları pedinkül olarak adlandırılan üç çift kalın demette toplanır. Bu pedinküller; 1- Superior serebellar pedinkül: Mezensefalon ile serebellum arasındaki bağlantıyı sağlayan bu köprü aracılığıyla serebellum temel projeksiyonlarını kontrlateral talamusun ventrolateral çekirdeğine gönderir. 2-Orta serebellar pedinkül: Bu bağlantı yolu ise kontrlateral pontin çekirdeklerden gelen bilgiyi serebelluma ulaştırma görevini sağlar. 3-İnferior serebellar pedinkül: İpsilateral medulla spinalis, inferior oliva ve vestibüler çekirdeklerden gelen bilgilerin serebelluma iletilmesini sağlar (1, 11). Histolojik olarak incelendiğinde, serebellar korteksin üç tabakasının olduğu görülür; içten dışa doğru granüler tabaka, Purkinje hücre tabakası, moleküler tabaka. Serebellar kortekste beş hücre tipi bulunmaktadır; Purkinje hücreleri, granül hücreler, Golgi hücreleri, sepet hücreleri ve stellat hücreler. Granül hücrelerinin yer aldığı graniler hücre tabakasında az sayıda Golgi hücreleri de yer almaktadır. Moleküler tabakada ise stellat ve sepet hücreleri bulunmaktadır. Bilindiği gibi Purkinje hücreleri merkezi sinir sisteminde en çok sayıda yer alan ve en fazla farklılaşmış hücre grubunu oluşturur. Serebellumun iki afferent lif sistemi vardır; granüler hücrelerde sonlanan yosunsu lifler ve moleküler tabakada Purkinje hücrelerinde sonlanan tırmanan liflerdir (11). Serebellumun Çekirdekleri: Serebellum beyaz cevherinde dört çift çekirdek yer alır. Bu çekirdekler içten dışa doğru nucleus fastigii, nucleus globosus, nucleus emboliformis, nucleus dentatus’tur. Vestibuloserebellum ile ilişkili olan nucleus fastigii filogenetik olarak en eski çekirdektir. Nucleus globosus ve nucleus emboliformis ise paleoserebellum ile ilişkide 7 olan çekirdeklerdir ve her ikisine birden nucleus interpositus denilir. Nucleus dentatus en yeni çekirdektir ve neoserebellum ile ilişkilidir (11). Serebellumun Beslenmesi: A. cerebellaris superior serebellar hemisferlerin üst kısmını, dış yüzün bir parçasını beslerken, derin dalları serebellar çekirdekleri (özellikle nuc. dentatus’a), superior ve orta serebellar pedinkülleri beslemektedir. A. cerebellaris inferior posterior serebellumun alt yüzüne doğru ilerleyerek vermis alt kısmı, tonsilla ve hemisferin alt-dış kısmını besler. A. cerebellaris inferior anteriorun posterior dalları flokkulus, hemisferin alt yüzeyi ve vermisin çeşitli kısımlarını beslerken derin dalları dentat çekirdekleri besler (11). Serebellumun Kognisyon Üzerine Etkisi Kognitif ve affektif anormalliklere, serebellar hemisferler, özellikle assosiyasyon alanları, paralimbik alanlar ya da bunların karşılıklı bağlantılı olduğu subkortikal alanlarda bozukluğu olan hastalarda rastlanır. Yürütücü işlevlerdeki bozukluklara genellikle prefrontal korteksinde hasarı olan hastalarda karşılaşılırken, görsel-mekansal defisitler pariyetal lob hasarında görülür. Azalmış sözel akıcılık ve dil fonksiyon bozuklukları ya frontal ya da temporal lob patolojilerinde görülür. Affekt ve motivasyondaki değişiklikler ise singulat ve parahipokampal giruslardaki limbik korteksle ilişkili bölgelerdeki bozuklukları yansıtır. Serebellar lezyonu olan hastalardaki bu kognitif defisitlerin varlığı, serebral asosiyasyon alanları ve paralimbik bölgeleri serebelluma bağlayan anatomik bağlantılarla daha iyi anlaşılmaktadır (1, 12). Normal kişilerde yapılan serebellumun fonksiyonel nörogörüntüleme çalışmaları, kortiko-serebellar etkileşimlerin bellek, çalışma belleği, öğrenme, dikkat, problem çözme, kelime üretme, affektif işlemleme, duyusal ayrım, kognitif esnekliği içeren çeşitli motor olmayan işlevlerde serebellar aktivasyon olduğuna işaret etmiştir. Hayvan deneyleri, otonomik fonksiyon, öğrenme ve mekansal yön bulma üzerinde serebellar etkiler olduğunu göstermiştir (4, 7, 13). Serebellar lezyonlar sonucunda korteks ve bazal ganglia lezyonlarının tersine ağır kognitif ve davranışsal problemler daha nadir görülür ve daha az kayda değerdir. Serebellumun nöral bağlantı tarzı göz önüne alındığında, tümü olmasa da birçok kognitif alanın işlevlerini etkiliyor olması oldukça muhtemel görünmektedir. Serebellar hasar 8 sonrasında kognitif ve affektif işlevlerin bozulmasının, serebro-serebellar projeksiyonların bağlantılarının kesilmesiyle ilişkili olduğu düşünülmüştür. Striato-pallido-talamo-kortiko- striatal ve serebello-talamo-kortiko-ponto-serebellar döngülerin her ikisi de hemen bütün kortikal alanlardan striatum ve pontin çekirdekler aracılığıyla afferent girdiler alırken, talamus aracılığıyla frontal loba projekte olacak şekilde organize olmuşlardır. Projeksiyonların bu şekilde frontal loblara yöneliyor olması bazal ganglia veya serebellar lezyonlu hastaların frontal sendrom benzeri klinik tablolar ortaya çıkarmalarını açıklamaktadır (1, 14, 15, 16, 17). Serebellar hemisferlerin dentat nukleus aracılığıyla kognitif fonksiyonlarda önemli rolü olan prefrontal korteksle, dorsolateral konveksite ve medial prefrontal korteksi de içeren bölgelerle, yoğun bağlantılarının olduğu gösterilmiştir. Serebellumun temel çıktı çekirdeği olan dentat nukleusun problem çözme esnasında daha fazla aktive olduğu kanıtlanmıştır. Bu gözlemler sonucunda, serebellumun bazal ganglialar ile birlikte motor (prosedural) öğrenmede önemli bir rol oynadığı düşünülmüştür. Tek taraflı serebellar lezyonların bile dikkat, kelime akıcılığı ve akıl yürütme alanlarındaki performansları bozabileceği, affektte küntleşme ve disinhibe davranışlara neden olabileceği gösterilmiştir (1, 11, 15). PET ve fMRI çalışmaları sağlıklı kontrollerde çeşitli kognitif görevler sırasında serebellar aktiviteyi göstermiştir. Bazı çalışmalarda, motor tutulumdan bağımsız olarak, mekansal olmayan dikkati başka yere kaydırma görevlerinde ya da seçici dikkat görevlerinde serebellumun farklı alanlarının aktive olduğu gösterilmiştir (5). Schmahmann ve Sherman, “serebellar kognitif afektif sendrom” (SKAS) olarak adlandırılan davranışsal anormallikler paternini tanımlamışlardır. Serebellar kognitif afektif sendrom şunlarla karakterizedir: 1) Yürütücü işlevlerde bozukluklar; planlamada, set değiştirmede, soyut muhakemede, çalışma belleğinde yetersizlik ve azalmış sözel akıcılık, 2) Mekansal kognisyonda bozulma; görsel mekansal dezorganizasyon ve bozulmuş görsel mekansal bellek, 3) Kişilik değişikliği, affektin küntleşmesi ve disinhibe ya da uygunsuz davranışlar, 4) Lisanla ilgili zorluklar, disprozodi, agramatizm ve hafif anomi (12). Bu yürütücü, mekansal, dilsel ve affektif değişikliklerden oluşan çekirdek özellikler serebellar kognitif afektif sendromu tanımlamaktadır ve onu özgül olmayan konfüzyonel durumlardan ya da demansın kabul edilen özelliklerinden veya diğer ‘subkortikal’ 9 sendromlardan ayırmaktadır. Uyanıklık baskılanmamıştır. Uzak epizodik ve semantik bellek korunmuştur ve yeni şeyleri öğrenme sadece hafif düzeyde etkilenmiştir. Afazi, apraksi ve agnozi gibi diğer ‘kortikal’ fenomenler genellikle mevcut değildir (12). Bu defisitlerin bir arada görülmesini, prefrontal, posterior parietal, superior temporal ve limbik korteksleri serebelluma bağlayan nöral devrelerin serebellar modülasyonundaki bozulmaya bağlamışlardır. Özellikle akut dönemde olmak üzere, bilateral ve posterior lob lezyonu olanlarda kognitif fonksiyonlarda belirgin bozukluk olduğunu, vermisin afektif prezentasyonu olan hastalarda etkilenmiş olduğunu ve serebellumun anterior lobunun lezyonlarının yürütücü ve görsel-mekansal işlevlerde sadece minör değişiklikler yaptığını ileri sürmüşlerdir (10, 12). Motor kapasitedeki bozukluğun, anormal sözel IQ skorunu, resim düzenleme ve tamamlamayı ya da Boston isimlendirme testindeki zayıf performansı açıklayacak düzeyde olmadığını, bu hastaların kognitif cevapları planlamada ve bütünleştirmede zorluk yaşadıklarını düşündürmektedir. Bu defisitlerin, sadece üst düzey kognitif testlerle saptanabilecek kadar belirsiz olmadığı, aile üyeleri ve tıbbi ekip tarafından fark edilebilir düzeyde ve yatak başı mental durum muayenesi ile saptanabilecek boyutta olduğunu ileri sürmüşlerdir (12). Ayrıca, nöropsikolojik testlerle ortaya konulan ve klinik olarak gözlenen, işlevlerdeki iyileşme, serebellar lezyonlardan kaynaklanan davranıştaki bozulmanın bir dereceye kadar geri dönüşümlü olduğunu da göstermektedir (12). “Diaschisis”, fiziksel olarak uzak olan ancak anatomik olarak bağlantılı bir bölgedeki fokal hasardan dolayı beynin diğer bölgesinin de fonksiyonunda bozukluk olması olarak tanımlanmıştır (11). Diaşizi aracılığıyla frontal infarktların kontrlateral serebellar hipometabolizmaya yol açtıkları ve serebellar lezyonların ise yaygın kontrlateral kortikal inaktivasyona neden olabildikleri gösterilmiştir. Frontal lob lezyonları bu mekanizmayla kontrlateral serebellumda atrofiye neden olabilmektedirler (1). 10
Description: