S S u u n n a SUNA KIRAÇ LİSELER ARASI 9. ÖYKÜ YARIŞMASI a SUNA KIRAÇ LİSELER ARASI 9. ÖYKÜ YARIŞMASI K K ı ı r r a a ç ç L L i i s s e e l l e e r r A A r r a a s s ı ı Ö Ö y y k k ü ü Y Y a a r r ı ı ş ş m m a a s s ı ı 2 2 0 0 1 1 6 6 S S u u n n a SUNA KIRAÇ LİSELER ARASI 9. ÖYKÜ YARIŞMASI a SUNA KIRAÇ LİSELER ARASI 9. ÖYKÜ YARIŞMASI K K ı ı r r a a ç ç L L i i s s e e l l e e r r A A r r a a s s ı ı Ö Ö y y k k ü ü Y Y a a r r ı ı ş ş m m a a s s ı ı 2 2 0 0 1 1 6 6 S S u u n n a SUNA KIRAÇ LİSELER ARASI 9. ÖYKÜ YARIŞMASI a SUNA KIRAÇ LİSELER ARASI 9. ÖYKÜ YARIŞMASI K K ı ı r r a a ç ç L L i i s s e e l l e e r r A A r r a a s s ı ı Ö Ö y y k k ü ü Y Y a a r r ı ı ş ş m m a a s s ı ı 2 2 0 0 1 1 6 6 Suna Kıraç Liseler Arası Öykü Yarışması 2016 İstanbul, Nisan 2016 Yayına Hazırlayanlar: Songül Karagülleoğlu, Derya Şenol, Buket Koldaş Ün Yayın Koordinatörü: Zeynep Ögel Grafik Tasarım: Timuçin Unan + Crew Baskı: MAS Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Hamidiye Mah. Soğuksu Cad. No:3 34408 Kağıthane-İstanbul Tel: 0212 294 10 00 [email protected] Sertifika No: 12055 Suna Kıraç Liseler Arası Öykü Yarışması 2016 adlı kitap, Suna Kıraç’a armağan olarak 500 adet yayımlanmıştır. Kitaptaki öyküler yazar soyadı sırasına göre yerleştirilmiştir. Suna Kıraç Liseler Arası Öykü Yarışması 2016 İnan Kıraç Ön Söz Vehbi Koç Vakfı Koç Özel Lisesinin düzenlediği Suna Kıraç Öykü Yarışması’nın, dokuzuncu yılında, genç yazarlara sonsuz olanaklar sunacağını düşündüğüm “uyku” konusuna odaklandığını öğrenmekten mutluluk duydum. REM “rapid eye movement” yani “hızlı göz hareketi” uykusu üzerine çalış- malarıyla bilinen dünyaca ünlü bilim insanı Prof. Dr. John Allan Hobson, 1989 yılında yayımlanan Uyku başlıklı kitabında, “Son 60 yıl içinde, uyku hakkında, geçtiğimiz 6000 yılda edindiğimizden daha fazla bilgi edindik,” demişti. Demek ki, bilinmeyenleri çok fazla olan, bilimle ve gelişen teknolojiyle hakkında sürekli yeni şeyler öğrendiğimiz bir konu uyku... Öyle ki, psikoloji, nöroloji, psikiyatri, fizyoloji, kardiyoloji gibi birçok disiplin, uykuyu kendi alanları içinde inceleme- ye almışlar. Uyku, dünya edebiyatında ve sanatında da çok özel bir yeri olan, Dante’den Shakespeare’e, Nietzsche’den Murakami’ye, Courbet’den Goya’ya, dünyanın önde gelen yazarlarını, düşünürlerini ve sanatçılarını derinden etkilemiş bir konu. Bakalım genç öykücülerimiz bu ilginç ve gizemli konuda neler üretecekler? Büyük sanatçı Goya, bir eserini şöyle adlandırmış: Aklın uykusu canavarlar doğurur... Dünyamızın ve güzel ülkemizin geleceğini düşünerek, sizlere, “Aklınız hiç uyumasın.” diyorum sevgili gençler. Bu vesileyle, genç öykücülerimizi, öğretmenlerini, seçici kurulu, hazırlanan kitaba katkı sağlayan tüm yaratıcı gençlerimizi, Vehbi Koç Vakfı Koç Özel Lise- sini ve dokuz yıl boyunca bu yarışmaya emek vererek bugünlere getiren tüm kişi ve kuruluşları, şahsım, eşim Suna Kıraç ve kızımız İpek Kıraç adına kutluyorum. 5 Murat Gülsoy Bir Öykü Kurmak Öncelikle, tüm öykülerin yazarlarını ve öğret- ben bilmem. Benim tütüncüm hemen meydanın biraz menlerini kutlarım. Özellikle dilin kullanımı ve üstünde, bir pasajın diplerinde bir yerlerdedir. Esna- kendini ifade ederken seçilen imgelerin ve anlatma fını da severim; güleç, kendi hâlinde bir adam. Üç se- biçimlerinin zenginliği etkileyiciydi. Ancak öykü nedir her pazar şaşmaz durağımdır bu pasajın so- türünde yapılan bu yarışmada metinleri özellikle nundaki dükkân ama hâlâ sahibinin adını bilmem. bir dünya kurabilmeleri açısından değerlendirdim. Böyle şeylerin de pek üstüne düşmem; kibarlığım- Öykü ve roman kurmaca edebiyat türleridir. dan, insanlığımdan nasır bağladım belki de. Sadece Onları deneme ve şiirden ayıran en önemli özel- bana verilmiş beş duyuyadır temennim; bu dükkân lik metinlerinde işaret ettikleri dünyanın kurmaca da işte hep ayak alışkanlığı, tütünse ağız alışkanlığı. oluşları ve yaşadığımız dünyadan ayrı bir boyut ka- Pasajın adını hâlâ öğrenmedim, öğrenmeye de niye- zanarak okuyanı içlerine alabilmeleridir. Her öykü tim yok; zaten aklımda tutamam. Ayaklarımın bile ve roman kendine özgü bir dünya kurar ve bunu şu yolu öğrenmesi epey bir zamanımı aldı, buna da bize sunar. Bir dünya kurabilmenin en önemli ko- şükür. şulu da zaman ve mekanı yaratabilmektir. Bir baş- Meydanda oyalandım, günü batırdım bin- ka deyişle, öyküyü okumaya başladığım andan iti- dim otobüse; 62 Kâğıthane. Bugün Yahya Kemal baren öykünün içinde zamanın aktığını ve önümde Yokuşu’nda inerim, eve hiç giresim yok. Hanım kim bir mekanın açılmaya başladığını hissetmek iste- bilir kaç doğurmuştur meraktan, iyi olmuş bugün çı- rim. Örneğin Yok Oluş Yok Oluş adlı öykünün giri- karken telefonu tezgâhın üzerinde bıraktığım. şi bizi hemen karakterin dünyasına davet etmekte: Öyküleri bu açıdan okuduğumda büyük bir ço- Tütün almak için Beşiktaş’a indim bugün. Adıya- ğunluğun mevcut dünyamız içinde yazarın bilinç man tütünü içerim ben. Koyu sarı, biraz yavan ama akışının ya da metaforlarla bir düşüncenin tartı- ucuz olur. Kilosu 60 liraya başka tütün yok, varsa da şılmasının sergilendiğini gördüm. Bu metinlerin 7 bazılarında yazarın sesinin epeyce karakter kaza- leştirdiği ellerini dizlerinde birleştirdi. Gözleri du- narak bir öykü evreni yaratacak kıvama geldiği de varı kaplayan pencerenin ötesini izliyordu. Zayıf bir söylenebilir ama çok azında bir dünyanın önümde ışıkla cilalanmış yansımasının düştüğü camın arka- açıldığını hissettim. Öykünün içinde zamanın akı- sında kirli mavi ve pembe, bulutsuz bir gökyüzü var- şı olay örgüsünün kuruluşu ile bağlantılıdır. İyi do- dı. Kadının içlenircesine aldığı soluk göğsünde sak- kunmuş bir olay örgüsü metnin akışkanlığını sağla- lanmış kemiklere soğuk öpücükler bırakıyordu. At- makla kalmaz yaratılan dünyanın kendine özgü za- mosferi yaran kuzgun bir kuş tüyü yavaşça aşa- manını oluşturur. Mekanın açılması da betimleme- ğı düşmeye başladığında, irisleri gökyüzünde şaha lerle, okuyanın duyularına erişebilen bir anlatım kalktı. Kuş tüyleri gittikçe artıyordu. Gerçekliği bo- diliyle mümkün hale gelir. Zaman ve mekanın ku- ğan, yaprak yaprak hayalleri ıslatan sinsi asit yağ- rulması ile birlikte olay örgüsünü sürükleyen kah- murları gibi kadının dünyasına avuç avuç yağmaya ramanın yolcuğu başlar ki biz okudukça bu kahra- başladılar. “Hayır,” dedi. Sesi ipeklere sarılmış kır manı bir insan olarak hisseder, onu tanırız. O artık serçeleri kadar yumuşak ve canlıydı. “Kâbuslarda dünya üzerinde yaşayan sayısız insandan biri hali- uyanırsınız. Bense zaten uyanığım.” ne gelir, özel bir insan olur. Her insan gibi... Karak- Bir öyküde ya da romanda önemli olan sadece ter derinliği de diyebileceğimiz bu özellik öykü ve karakterin başından geçen olaylar değildir, o ka- roman sanatının biz okurlara bir armağanıdır; ya- rakteri sıra dışı kılan, onu unutulmaz bir canlılıkla zarına hem kendi içsel araştırmasını yapmaya zor- var eden şey kişisel deneyimlerin, içsel süreçlerin, lar hem de başkalarını anlamalarına. Örneğin Kar- duygulanımların sözcüklerle resmedilme ustalığı- gaların Rüyaları adlı öyküde karakterin ruh duru- dır. Bu sayede kişi yazarken de okurken de iç dün- munun betimlenmesi son derece başarılı bir şekil- yasını ifade etmek için yeni olanaklar bulur. Bu yıl de metne yansıtılmış: yarışmaya katılan öykülerin genç yazarlarının bu Karşısında her zamanki zarif tavrıyla oturmuş tutkularını hiç yitirmeden yazmaya devam etmele- fötr şapkası kucağında kadın, siyah elbisesine yer- rini arzu ederim. 8 Hande Gündüz Eski Dünyadan Kalma Bir Lunapark Öykünü okurken, öykü derlemelerinin kıymeti- sün. Nefes nefese gez dolaş, yeni sorular bırak gez- ni bilmek gerek diye düşündüm tekrar. diğin yerlerde, birkaç hatıra al yanına, ister koşa Şimdi al kendini, koy eski dünyadan kalma bir koşa, ister ıslık çalarak çık dışarı. İşte bu derleme- lunaparkın orta yerine. İçinde sirk de olsun, atlıka- deki öyküler birer kapı olsun, işte kapının tokmağı rınca da. Dönme dolap, uçan halılar, pamuk helva- da ‘uyku’ olsun bu kez. lar, kahkaha aynaları. Her yer curcuna, insan. Bul Bir öykü bulmak. Bir öykü aramak. Öykünün kendini bir çadırın içinde. İçerisi loş, üstelik bir tu- içinde dolaşmak. Öyküyü duymak ve yavaş yavaş haf kokuyor, sanki biraz havasız. Yine de pır pır ol- uykuya yaklaşır gibi, aynı anda uykunun da sana sun yüreğin. Bir bilinmezin önünde, biraz ürkek, yaklaştığı gibi, ona yaklaşmak ve içine düşmek. biraz da telaşlısın. Daha önce hiç böyle bir yere gel- Sonrası uyku. Sonrası öykü. memişsin. Çadırın orta yerinde bir kapı olsun. Eşi- İşte okur, böylece yazarına emanet eder ken- ğiyle birlikte gelmiş ama ardında evi yok. İncecik dini ve öykünün içine girer. Bu bir uyku mudur? işli oymalar, rengi yıllar içinde uçup gitmiş. Çizik- Eğer içine düştüğümüz, bizi olduğumuz zaman ve ler yorgun ahşapta boylu boyunca yol almış, yuka- mekândan başka bir yere götürüyorsa? Hayal mi- rıdan aşağıya. Çal kapıyı, çevir tokmağı. Kapı seni, dir? Aslında olmadığı halde, olduğu varsayılan ki- uykudan ölüme götürsün, dolaş içinde gönlün- şilerle olaylara dalmak, öykü kişilerinin zihinleri- ce, sonra çık dışarı. İşte yine aynı kapı önündesin, ne girmek. Öyle ya, böyle tuhaf güçlere ancak uyku- yine çal kapıyı, kapı seni uykudan yolculuğa götür- sunda sahip olur insan. Artık hiç de olduğun yerde sün. Dışarıdan sesler geliyor, lunaparkta aynı cur- değilsen, sesleri duymuyorsan, ne zamandır otur- cuna, sen çal kapıyı, kapı seni uykudan ayaklanma- duğun yerde bedenindeki karıncalanmayı hisset- ya, uykudan dirilmeye, uykudan canlanmaya, uy- miyorsan, yapman gereken şeyler artık o kadar da kudan acıya, uykudan hayatı sorgulamaya götür- önemli gelmiyorsa, hele de uykunun her gece sana 11 geldiği saat artık tamamen kaybolduysa, okuyor- Umduğum, yazdıkları öykülerin, genç öykücü san… Uykudaki uyanıklık mı bu yoksa? Nasıl olur dostlarımı da şaşırtmış olması. Çünkü yazı da ha- da okudukça uyanırız? Bizi bize unutturan bir du- yat gibi, heyecan verici bir şaşkınlık ve hayretle yol rum nasıl olur da zamanla uyanmaya giden yolun alıyor. Aynı hayat gibi, yazdığı öykü de yazarını yeni başına bırakır bizi. Ve zamanla nasıl olur da yavaş dünya ve sorulara götürüyor, oradan da yenilerine. yavaş okumak ve yaşamak, yaşamak ve okumak Lunaparka, çadırın içine, çadırın orta yerinde- arasındaki o güzelim dengeyi tatlı tatlı duymaya ki kapının önüne dönersek… İyice gezdikten sonra, başlarız. Yazar ve hayat için de benzer bir geçişli- çık çadırdan dışarı ve dünyaya katıl öykücü arkada- likten söz edilebilir mi? Felsefeye çok yakın durdu- şım, orada seni mutlaka yeni öyküler bekliyor ola- ğunu fark ettiğim öykülerde bu soruları da sezdim. cak. Eğer sen de onları bekliyorsan. 12 Haydar Ergülen Taptaze, Yepyeni Bir Öykü Antolojisi Öykü yazamadığı için şiir yazan ve öykücülere Özetle, okuduğum öyküler için şunları söyleye- her zaman özenen birisi olarak, hatırı sayılır mik- bilirim: Fantastik anlatıda oldukça başarılı öykü- tarda öykü kitabı okuyorum her yıl. Öykü dergileri- ler okuduğum gibi bol bol metafora başvuran öy- ni de yakından izliyorum. Hatta en çok okuduğum külerle de karşılaştım. Olgun, şaşırtıcı, müthiş di- edebiyat türünün öykü olduğunu bile söyleyebili- yebileceğim sıfatlarla sevdim çoğu öyküyü. Hay- rim. Yazamıyorum bari okuyayım! Eh bu da fena vanlarla ilgili ciddi bir toplam oluşturuyordu öykü- bir ‘kıskanma’ biçimi sayılmaz sanırım! ler - ki en sevdiğim öykü konuları ya da temaları di- İşte şimdi özenecek bir şey daha var. “VKV Koç yelim, hayvanlarla ilgili olanlardır- bu yüzden ayrı- Lisesi Suna Kıraç Liseler Arası Öykü Yarışması”na ca sevindim. Özellikle iç konuşmaları aktarmadaki katılan öyküleri okurken şaşkınlığa düştüm, oku- ustalıklarıyla öne çıkan öyküler de vardı. Buna psi- yup bitirdikten sonra da hayli düşündüm. Yarış- kolojik derinliği olan öyküleri de eklemek isterim. maya ne gerek, hemen hepsi de birbirinden birin- Derinliğine kişisel anlatımlar, kapsamlı, adeta ro- ci öykülerdi bunlar. Açıkçası günümüzde yayımla- man hazırlığında öykü çalışmaları, güzel diyalog- nan herhangi bir edebiyat ya da öykü dergisinde, lar, deneysel girişimler, yenilikçi çabalar, öykü için- öykü seçkilerinde rahatlıkla yer alabilecek öykü- de öykü arayışları, toplumsal sorunlara cesur deği- lerdi çoğu. Daha da iyisi, hemen arkasının geleceği- niler, tacize, mülteci sorununa, bebek ölümlerine ni belli eden ve insana umut veren çalışmalardı. Di- duyarlılık, tuhaf ve çekici delirme öyküleri... yeceğim, kısa süre içinde çoğu genç arkadaşımız ilk Ezcümle bu yarışma vesilesiyle yepyeni, tapta- kitaplarını yayımlayacak aşamaya da kolaylıkla ge- ze, dopdolu, şaşırtıcı, sürprizli bir öykü antolojisi lebileceklerdi. okumuş gibi oldum. 15 Buket Koldaş Ün Songül Karagülleoğlu Derya Şenol Sunuş Bu yıl, Orhan Veli’nin “Bir uyku âleminden do- yışla birleştirmeyi; bireyselliğini toplumsallaştır- ğar dünya” dizesinden yola çıkarak belirlediğimiz mayı özlüyor.”1 Bu kitaptaki öykülerin her biri de “uyku” teması gençlerimizin öykülerinde binbir bu özlemin, insanın bireyselliğini aşarak daha an- farklı çağrışıma yol açmış. Yaratıcılık; insanın dene- lamlı bir dünyaya geçme çabasının etkileyici birer yimleri, duyarlığı, algılayışı ile varoluşu yeniden yo- ürünü. Yaşadıkları çağdan, insanı kuşatan toplum- rumlamak, sözcüklerin çağrışım alanlarından kav- sal olgulardan fazlasıyla nasibini almış yazarları- ramlar arası yeni ilişkiler kurabilmek, keşfedebil- nın insanî duyarlıklarını, tepkilerini, özlemlerini okuyacağınız; sanatla nasıl çoğaldıklarına, birey- mek, farklı önermelerde bulunabilmekse, bu kitapta den toplumsala, yerelden evrensele, bugünden ge- öykülerini okuyacağınız ya da yer sınırından dolayı leceğe, düşten gerçeğe uzandıklarına tanıklık ede- öykülerini kitaba alamadığımız gençlerimiz, işte bu ceğiniz birbirinden özel 26 öykü yer alıyor bu ki- bahsettiğimiz duyarlık süreçlerinin sonunda özgün tapta. Genç yazarların bazen zamanı durdurma, bir sonuca ulaşmayı başaran yaratıcı gençlerimizdir. bazen dünyayı “üzüntüsüz” kılma isteğini, en güze- li de ortak bir düşü yansıtıyor öyküler. Biz de onla- Sanatı tüm insan olma isteğimizin yansıması ra teşekkürlerimizi sunarken Dağlarca’nın dizele- olarak tanımlayan Ernst Fisher’ a göre insan, “Çev- riyle ortak olmak istiyoruz bu düşe: resindeki dünyayı soğurmayı; kendisinin kılmayı; meraklı, çevreye aç benliğini, bilimin, tekniğin en uzak burçlarına, atomun en gizli derinliklerine de- 1 Fisher, Ernst. Sanatın Gerekliliği. (Çev: Cevat Çapan), ğin yöneltmeyi; sınırlı benliğini sanatta toplu yaşa- İstanbul: Sözcükler Yayınevi, 2012 17
Description: