ebook img

Soz ve Adalet Sayi 6-7 copy PDF

160 Pages·2008·2.32 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Soz ve Adalet Sayi 6-7 copy

EDİTÖR’DEN Yıl 1 Sayı 6-7 Temmuz/Ağustos 2008 Temmuz ayında sizlerle birlikte olamadık. Yayın dünyasında genelek olduğu üzere Fiyatı:7,5 YTL ISSN 1308-044X temmuz ve ağustos sayılarını birlikte sunuyoruz. Ülkemizde turizm sektörü hariç yaz İmtiyaz Sahibi ayları ölü aylardır ve çok durağan geçer. Mevsimine uygun olarak yaprak kıpırdamaz. Pastel İletişim Rek. adına Bu tespit yayın dünyası için özellikle geçerlidir. Yayın dünyasında yaprak kıpırdamasa İdris TUNÇBİLEK da Türkiye bir çok açıdan sıcak günler yaşadı. Özgürlük talepleri bastırıldı. Savunanlar Genel Müdür cezalandırıldı ve “odak” suçlaması ile yaftalandılar. Bazı haklar kullanılmaması için İsmail TUNÇBİLEK çelik kafesler içine alındı. Dokunulmazlara yenileri eklendi. Bu nedenle, hanımların Genel Yayın Yönetmeni üniversitelerde başlarını örterek okumaları “anayasal” olarak da yasaklandı. R. İhsan ELİAÇIK Yayın Koordinatörü Ancak tüm bunlara rağmen bazı güzel gelişmeler de yaşandı. Devlet içindeki derin ve Sorumlu Müdür yapılanmaların üzerindeki kara örtüler aralanmaya başladı. “Ergenekon iddianamesi” Mehmet Yaşar SOYALAN mahkeme gündemine alındı. Kirli ilişkiler herkesin göreceği şekilde ortaya saçıldı. Bir çok Yayın Kurulu “katil” ve “azmettiricileri”nin “masum” maskesiyle aramızda, “amirimiz”, “memurumuz”, R. İhsan ELİAÇIK “komşumuz” olarak dolaştığı görüldü. Böylece, eğer özgürlüklerin peşinden koşanlar ve Mehmet Yaşar SOYALAN İlhami GÜLER bedel ödeyenler varoldukça özgürlüklerin ilelebet bastırılamayacağını, zalim ve katillerin, Ramazan YILDIRIM sonsuza kadar zalim maskeleriyle aramızda dolaşmalarının mümkün olmadığını da Altay ÜNALTAY ortaya koydu. Musa ŞİMŞEKÇAKAN İslam ÖZKAN Sizlerden ayrı olduğumuz bir ay içerisinde hayırlı olduğunu umduğumuz bazı İsmail DOĞU etkinliklere katılma imkanı bulduk. Bu etkinliklere dergimizin yayın kurulu üyeleri ve Cumhur KAYGUSUZ yazarlarından bazı arkadaşlarımız da katıldı. Çok canlı ve renkli geçen bu toplantılarda arkadaşlarımız, fikir ve görüşlerini ortaya koydular. Bunlardan ilki 20-22 Haziran’da Grafik Tasarım Ankara Kızılcahamam’da “13.Kelam Koordinasyon Toplantısı ve Kelam Öğretimi Kadir AYBEDİR Sempozyumu”ydu. Bu yılkı toplantının ev sahipliğini Ankara İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim dalı üstlenmişti.. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün Bey, örnek Web Sayfası Sorumlusu Şakir ŞAHİN bir organizasyon yapmıştı. Toplantıda kelam ilminin ve İlahiyat Fakültelerindeki kelam öğretiminin sorunları masaya yatırıldı. Organizasyon, Türkiye’deki tüm İlahiyat Abone ve Dağıtım Fakülteleri’nin Kelam bölümlerinin hocalarının ve Kelam ilmi üzerinde yoğunlaşan 120 Kadir BAL Tel: 0212 621 24 74 civarında fikir adamının katılımıyla gerçekleşmişti. e-mail: [email protected] e-mail:[email protected] İkinci toplantımız da 10-13 Temmuz’da yine Kızılcahamam’da gerçekleşti. Bu toplantı, İrtibat ve Yazışma Adresi Mehmet Bekâroğlu’nun öncülüğünde bir grup düşünce adamı tarafından organize Kıztaşı Cd. Nalbant Demir Sk. 2/4 edilmişti. Bu organizasyon, basında olduğundan farklı bir şekilde yer alan 3N toplantısının Fatih İSTANBUL ikincisiydi. Toplantı gündemini; “Ne oldu?”, “Neredeyiz?” ve “Ne yapmalı?” üst başlığı Tel: 0212 621 24 74 altında, genelde günümüz dünyasının, özelde ülkemiz Müslümanlarının siyaset ve Adres ekonomi anlayışları oluşturuyordu. 70 civarında akademisyen, düşünür ve siyaset Merkez:Defterdar Mh. Otakçılar adamının katıldığı toplantıda konu ile ilgili daha önceden hazırlanan tebliğler sunuldu, Cd. No:80 Kat:1 Eyüp İSTANBUL müzakereler yapıldı. Tel: 0212 493 20 72 / 493 20 76 Faks: 0212 493 20 39 Abonelik Şartları Başta da söylediğimiz gibi, Bu ay size iki sayıyı bir arada sunuyoruz. Diğer sayılarda Yurt İçi: 70 YTL (12 Sayı) olduğu gibi belli bir konuda yoğunlaşmış bir dosyamız yok. Yazarlarımız, kendilerinin Öğretmen / Öğrenci: 60 YTL belirledikleri konularda yazdılar. Gayb, takva, dua, egemenlik, taklit, mahremiyet, Yurt Dışı: 120 EURO / 200 USD yoksulluk, İslam’da akıl, ahlak ve vicdan, İslam Düşünce Okulları, İslam İktisadı, Abone Tel: 0212 493 20 72 Purotluk gibi birbirinden farklı bir çok konuda özgün makaleler bulacaksınız.Abdulaziz Abonelik için hesap bilgileri Çaviş’ten bir alıntıyı, Emin el Huli’nin tefsir anlayışıyla ilgili çeviri makaleyi ve Singapurlu Akbank İST. Gaziosmanpaşa Şb. düşünür Mahbubani’nin Çin ve Doğu toplumları üzerine önemli değerlendirmelerinin Pastel İletişim Ltd. Şti. yer aldığı bir çeviri röportajı da sayfalarımız arasında bulacaksınız.. İnşallah sıkılmadan YTL Hesap No : 0061035-2 EURO Hesap No: 0098834 okursunuz. swift : AKBKTRIS USD Hesap No : 0061048-5 Sizlere yine Temmuz sıcağına uygun bir söyleşi yaptık. Türkiye’de bir çok fikir adamı, Türkiye Finans Katılım Bankası yazar ve siyasetçinin yetişmesine katkılarda bulunan yaşayan bir tarihle konuştuk: Saatçi İstanbul Gaziosmanpaşa Şubesi Musa Çağıl. Musa Çağıl, daha birkaç sene öncesine kadar, Anadolu’dan yüksek öğrenim İdris TUNÇBİLEK için Ankara’ya gelen gariban öğrencilerin de önemli sığınağıydı. Okuduklarınızın umarız, YTL Hesap No: 99390479-1 bu sıcak yaz aylarında içinizi serinletir. İdris TUNÇBİLEK Posta çeki Hesap No: 5605726 Dağıtım: Kültür Dergi Dağıtım Son olarak, adreslerine dergi ulaşmayan okuyucularımızın durumdan bizi haberdar Baskı: Step Ajans ederlerse gitmemiş dergileri gönderme imkanımız olur. Ayrıca abone ücretlerini Yayın Türü: Yaygın - Süreli ödemeyen okuyucularımızdan bir ricamız olacak, ücretlerini daha fazla geciktirmeden Dergideki yazılardan yazarları öderlerse seviniriz. Eylül ayında buluşmak üzere Sağlıcakla kalınız. sorumludur. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. MEHMET YAŞAR SOYALAN www.sozveadalet.com e-mail:[email protected] İ ÇİNDEKİLER 78 126 SÖYLEŞİ SÖYLEŞİ Yaşayan Tarih Saatçi Musa Çağıl ile Mahbubani ile Söyleşi Yakın Tarih Üzerine Söyleşi Batı Cilasını Atarken Çev: Altay Ünaltay Söyleşi: Mehmet Yaşar Soyalan 37 93 İslamî Akil Kavrami Protestan Alevilik: Muhammed Arkoun Purotluk Çev.: Ahmet Zeki Ünal Ramazan Yıldırım Gayb’a Çilingir Bulunmaz Musa Şimsekçakan / 4 Ahlakî Yargılamanın Kaçınılmazlığı Üzerine Mehmet Evkuran / 13 İslam Düşüncesinin İlk Sivil Okullarının Oluştuğu Ortama Dair Notlar Mehmet Yaşar Soyalan / 21 Onursuz Dilencilik ve Onurlu Yardim Talebi Olarak “Dua” İlhami Güler / 30 Lam ve İktisat Üzerine Tartışma Notları Altay Ünaltay / 33 Siyasal İktidarın Meşruiyet Aracı Olarak Egemenlik (II) Mehmet Birsin / 60 Ahlak Ötesi Vicdan Paul Tillch / Çev: Aliye Çınar / 66 “Vay Onların Haline!” R. İhsan Eliaçık / 73 İslâm Alemi Hastalıkları ve Çareleri A. Aziz Çaviş / Çev: M. A.Ersoy / Haz: Ö. H. Özalp / 98 Bir Kötülük Problemi Olara Yoksulluğun Ahlaki Boyutları Ejder Okumuş / 106 Mahremin Şeffaflaşması Cemal Şakar / 111 Osmanlı’da Felsefe ve Akkirmânî’nin Felsefî Düşünceleri Mehmet Vural / 115 Musa Şimşekçakan / 121 Taklit / Takip Güvenli Değildir Mustafa Demir / 130 Deryayı Ne İçin Geçeceğiz? İlhami Güler / 139 Çağdaş ‘Harici’ Bir Söylem: “Allah İle Aldatmak” Çev:H Çetinkaya, S Baysal / 144 Emîn El-Hûlî’ye Göre Kur’an’ın Edebî Tefsîri Musa Kars / 148 Sartre’ın La Putaın Respectueuse’ü Üzerine Hüsam Temam / Çev: İslam Özkan / 151 Dini Tv Kanalları ve Yeni Davetçi Jenerasyonu Değiniler / Kitap / 155 Ankara Okulu’ndan Dört Kitap Makaleler G AYB’A ÇİLİNGİR BULUNMAZ Musa ŞİMŞEKÇAKAN [email protected] Toplumsal sözleşmeler, insan iradesini sınırlayıcı buyurucu bir güç olabilir Müşrikler yaptıkları hak- mi? Akıl ile arzuların çatışmasını ya da arzuların beklentilerini akla uygun sızlık ve zulümlerden vaz- hale getiren aldanmışlığı ne engelleyebilir? Hissettiğim bu sonsuzluk duy- geçerek sosyal adaleti ger- gusu bana nereden geliyor? İçgüdülerimi kendi haline bırakıp faytona koş- çekleştirmek yerine gayba sam arınmak endişesine kapılmadan nasıl yaşayabilirim? Bilinç dışından ait bir tartışma başlatmak bana saldıran şeylerin doğru tanımlanmasının yolu ve değeri nedir? Arayan ve araştıranlar için gerçeğin insanın gördüklerinden daha fazlasını ihtiva istemektedirler. Gökten bir ettiğini tarih binlerce kez göstermediyse bu soruların zihne hücumunun müdahale olmadan gerçe- nedeni daha ne olabilir ki? ği kabul etmeyeceklerini Benzeri soruların olası cevaplarıyla her şeyi anlamlandırmaya ve zihnimiz- söylemektedirler. İnsanın de tutarlı bir bütün kılmaya çalışıyoruz. Edindiğiniz zemine göre bir taş doğru olanı kabul etmesi parçası bazen basit bir kayaya bazen de Allah korkusundan dağdan yuvar- için başına taş yağması ge- lanan bir olguya dönüşüveriyor. Bir sineği İlahî hikmetin gereğine ya da bir depremi ibret almanın gerekçesine çeviren şey, bu anlam arayışı değil rektiği nerede görülmüş? mi? Görmediğimiz ama adımız gibi bildiğimiz şeyler var. Duygularımızın Allah yeryüzünde konuş- ve sezgilerimizin feveran ettiği alanlarda dengeli ve tutarlı olmanın yolu mak istedikçe onlar bu tar- nedir? Hayatı bir bütün içinde kavrayamadığı sürece insan için yapıp et- tışmaları gökyüzünde sür- melerinin anlamı kaybolup gider mi? Bir düşünceyi dünya görüşü içinde dürmek eğilimindedirler. ideolojilerin konusu yapma ihtiyacı da bu kayıp hissinden kaynaklanıyor olmasın! Çünkü gayb yeryüzünde haksız yere büyüklenen- İnsan, zihnini kuşatan kavramlarla baş başa kaldığında erişebildiği her şeyi tanımlama gayreti içine giriyor. Buradan, “Yaşama ait ilkeler edinmeliyim.” lerin istedikleri gibi şekil- anlayışına ulaşılıyor ve bunu da tutarlı ve dengeli bir bütün içinde kalarak lendirebildikleri bir saha yapması gerekiyor. Kişi hayatı boyunca yakalayabileceği üç beş teori ya görünümündedir. Onlar da pratikle; aklın hisleri itmediği ve sezginin akılla çelişmediği bir anlam Allah’ı gök tanrısı, dini de dünyası bulduğunu sandığı her yol üstüne bir anıt dikip kendisi dışında- gayba ait veriler dünyası kilerle yarış içine giriyor. Nitekim yüz yıldan fazla varlığını sürdüremeyen ideolojilere rağmen hayatı bütün yönleriyle kavradığı iddiası, insanın hala kılınca egemenliklerine bir yeterince akıllanmadığını gösteriyor. zarar gelmeyeceğini düşü- Taraf ya da karşı olun, sadece zannederek hayatın her yönünü kurgulaya- nerek kasıtlı olarak böyle mazsınız (4/157, 6/148). Yarım yamalak bilgilerle oluşturacağınız kavram- hareket etmektedirler ların içini, tam olarak dolduramazsınız (68/47). Özellikle gayb alanı size ne 4 Yıl 1 / Sayı 6-7 / Temmuz/Ağustos 2008 Gayb’a Çilingir Bulunmaz kadar aciz olduğunuzu hissettirir. Evet, somuttan soyuta Kişi hayatı boyunca yakalayabileceği üç dimağımızı geliştirir, derinlik kazandırır ve maddenin sınırlarında kalmaktan kurtarır. Ama sonsuz açılımları beş teori ya da pratikle; aklın hisleri it- içinde aradığı adresi bir türlü bulamayan bir şaşkına da mediği ve sezginin akılla çelişmediği bir çevirebilir. Çerçevesi insan idrakine terkedilmiş tasavvur- anlam dünyası bulduğunu sandığı her ların nerede hangi egoları besleyeceğini bilemezsiniz. Ar- yol üstüne bir anıt dikip kendisi dışın- tık insan, asla bilemeyeceği bu alanda gezinmenin arka planında sadece merakının giderilmesine değil, arzu ve dakilerle yarış içine giriyor. Nitekim yüz isteklerinin Tanrılaşma sevdasına da hizmet ettiğini, üre- yıldan fazla varlığını sürdüremeyen ide- tilen sahte din ve ideolojilerden öğrenmiş olmalıdır. olojilere rağmen hayatı bütün yönleriyle Müşrik Mekke aristokrasisinde gayb kapısını açtığı ka- kavradığı iddiası insanın hala yeterince bul edilen büyücü, kâhin ve arraflar, sonsuzlukta çizdik- akıllanmadığını gösteriyor. leri resimlerle, oligarşik devletlerinin yüksek menfaatle- rine katkı yapıyorlardı. Toplumun geleneksel değerlerine tek bilgi kaynağının, ancak; Kur’an olduğu söylenebi- yükledikleri anlamlara gaybtan olduğunu iddia ettikleri lir. Bir şeyin imana konu olabilmesi için Kur’an’da yer sembol ve haberlerle destek veriyorlardı. Mekke seçkin- alması gerekir. Kur’an dışında bir kanaat, görüş ya da lerinin isteklerini, sosyal ve siyasi anlamda toplumun yorum sahibi olabilirsiniz. Ama iman sahibi olamazsınız. gündemi haline getirme görevi onlarındı. Bir şeyi oldu- Bu yaklaşım, inanma eğiliminde olan bir insanı korur ğundan farklı göstermenin bu mahir kurgucuları, ezilen ve muhafaza eder. Abuk sabuk şeylere inanmak zorunda ve horlanan kesimlerin kaderi üzerine düğüm üstüne dü- kalmaktan kurtarır. Hurafe ve batıl şeylere inanmasını ğüm atarak üflüyorlardı. Neticede oluşturdukları piyasa önleyerek rahatlatır. Daha da önemlisi; inandıklarıyla ya- hâsılatının kaymağı Mekke ağalarının cebine girerken iş- şadıkları arasında olumlu ve birebir ilişki kurabilir. Böy- lerin kötü gitmesinin faturasını bildikleri en büyük İlah’a lece iki yüzlülükten ve benlik çatışmalarından kurtulur. yani Allah’a kesiyorlardı. Hz. Muhammed’in yaptığı ilk Artık anlamsızlığın kara deliklerinden ve ümitsizliğin işlerden biri bu hâsılatı paylaşma tekliflerini reddederek dalga üstüne dalgayla gelen derin gölgelerinden güvenli “tenzih” çerçevesinde bu faturalara yeni ve doğru bir ad- bir limana sığınabilir. res bulmak olmuştur. O düğümlere üfleyen ve hemen her şeyi Mekke aristokrasinin çıkarlarına göre kurgu- Gayb, insan idrakinin dışında kalan konulara verilen layan büyücülerin şerrinden, bir yandan Allah’a diğer addır. Geçmiş ve gelecek bilgilerini de içerir. Fakat biz yandan toplumun müşterek çıkarlarına ve ortak aklın çı- gayb derken genellikle algılarımızın dışında kalan varlık karımlarına sığınıyordu. Zulmün diz boyu gezindiği bir türlerini konu ediniriz. Bunlar hiçbir şart altında insan sahada, yüksek ahlakıyla ekmeğini bölüşerek büyü bo- kavrayışına giremeyecek konulardır. Gayb, imana konu zuyor ve sahte kurgularla sindirilmiş halka, statükonun olan yönüyle önemli ve temel konulardan biri olarak ürettiği öcülere karşı cesaret aşılamaya çalışıyordu. İşte, karşımıza çıkar. Bu sahanın görülmeyen boşluklarını Mekke sokaklarında yalınayak gezen siyahî bir Habeşli- doldurma çabaları beraberinde kaş yapayım derken göz yi, Ebu Cehil’le eşit kılan düzey, bu çabaların sonunda çıkarılan bir tehlikeyi davet etmektedir. Ayrıca insanların gerçekleşebilmiştir. Müşrik seçkinciliği kahrettirip belini beklentilerini seslendirebileceği yönüyle de spekülasyon- kıran şey, bir gömlek ve çarıkla yola çıkıp günde bir iki lara dönük bir tarafı olduğu çok açıktır. Hâlbuki inançla hurma yiyerek şehirlerin anası Mekke’yi fetheden bir ço- olan ilişkisi onu dikkatle ele almayı gerektirirken maale- banın, onurlu yürüyüşüdür. Nasıl olmasın ki? İyilik ve sef hemen herkesin konuşabileceği ve konuştuğu bir alan adalet karşısında, küstahlık ve zulmün kazandığı nerede konumundadır. görülmüştür? Neyse ki Kur’an’ın söz konusu ettiği gayba ait her bir ob- Gayb’ı Bilmek jenin inanç sahibine olumlu bir geri dönüşü vardır. Kim- İman, bir anlamda “emniyet” demektir. Allah’a güven- se inandığı şeyler uğruna bir kayıp yaşamaz. Bunun tek mek. Bu güven aynı zamanda imana konu olabilecek şartı, meselelerin doğu anlaşılması ve gayb konularının bilginin düzeyiyle de ilgilidir. Nitekim bu bilginin zan- Kur’an’la sınırlı kalmasıdır. Kur’an’da söz konusu edilen dan uzak kalarak “kesinlik” ifade etmesi gerektiği bilinir. gayba ait verilerin doğru anlaşılması hayati bir öneme sa- Bu anlamda, şüphe edilemeyecek kesinlikte elimizdeki hiptir. Bu çerçeveyi aşmadığı sürece bu alanın en azından Yıl 1 / Sayı 6-7 / Temmuz/Ağustos 2008 5 Gayb’a Çilingir Bulunmaz insan psikolojisinde müspet bir karşılığı vardır. Kur’an’da bir din ve iman kurgulanması yasaklanmıştır. Bu gün öncelikle gayb alanına giren konularla ilgili olarak verilen yaşadığımız ortamda pek çok grup ya da akımın mistik bilgiler özenle seçilmiş ve muhatabın zarar görmeyeceği kurgularla tanımladıkları yeşil, kırmızı ya da özel kitap sınırda tutulmuştur. Nitekim Kur’an’da; gaybı bilmek, tasvirlerini hatırlamak gerekir. Herkes, şifreli ve gizemli öğrenmek ve ona muttali olmak gibi bir amaç da asla hakikatlerin bilgisine sahip olduğunu bu yollarla anlat- gözetilmemiş ve gösterilmemiştir. mak istemektedir. Sonuçta böylesi iddia sahiplerinin; bu yolla, itaat bekledikleri müntesip, mürit veya üyelerini Allah’ın kendisi de “gayb” dır. Böyle olması insan özgür- motive etmeyi ve kendilerine bağlamayı hedefledikleri lüğü açısından gayet olumludur. Kendini göstermemesi, bellidir. Kur’an’da vahye rağmen herhangi bir şekilde bu kullarına tanıdığı özgürlük alanının olabildiğince geniş bilgileri elde etme teşebbüslerinin mümkün olamayacağı algılanmasına neden olmuştur. mecaz yoluyla şöyle anlatılmıştır; Allah dışında kimse gaybı bilemez. Allah’ın vahiy indir- “Ve (zaman oldu) biz göğe uzandık ama onu güçlü muha- diği süreçte Resulleriyle girdiği ilişki sadece “emr” iletme- fızlar ve alevlerle dolu bulduk.” (Cin, 72/8) ye dayalı donuk ve kuru bir ilişki olmayabilir. Nitekim adına ister ilham ister sezgi isterse öngörü ya da ikram “Gerçekten de, Biz gökyüzüne büyük takımyıldızları serpiş- deyin onun inanan kullarıyla sayısız ilişki biçimi geliş- tirdik ve onları, seyredenler için süsleyip bezedik. Ve onları tirebileceği de bir vakıadır. Ancak sözlü olarak başlayan kovulmuş her türlü şeytani güce karşı koruma altına aldık; ve devamında yazıya dökülen “vahiy metinleri”yle ilgili öyle ki, ((göğün) sırlarını) çalmaya kalkışacak olan(lar)ın olarak konuştuğumuzda elimizde “Kitap” dışında bir va- ardına hemen parlak bir alev takılır.” (Hicr, 15/16–18) hiy yoktur. Bizi bağlayan taraf Allah’ın elçileriyle girdiği Bu ayetlerle anlatılmak istenen muhatapların sadece ve belki de önemli bir kısmı o günün şartlarında onlara Kur’an’a yönelmelerinin gereğidir. Onun dışında gerçeği yardım etmek maksadına matuf özel diyaloglar değildir. ya da geleceği yakalama teşebbüslerinin atıl kalacağıdır. Aslolan işlevsel ve bize örnek teşkil edebilecek konular- Nitekim Allah’ı dikkate almayan onun indirdiği vahyi dır. Bizim için önemli olan şey öncelikle Kur’an’a denk önemsemeyen ve sonuç itibariyle vahyin dışında bir alana başka bir sözün olamayacağıdır. Nitekim Allah’ın onlarla yönelerek hayat algısı, dünya görüşü veya geleceğe yöne- girdiği bu ilişki biçiminin sadece Kitab’a yansıyan yönü lik menfaat beklentisi içinde sorun çözmek ya da çözüm bizim için bağlayıcı bir veri olabilir (3/179, 72/26–27). üretmek isteyenlerin düş kırıklığına uğrayacakları ifade Kur’an’dan çıkarılacak ilkeler ışığında herkes kendi özel edilmek istenmiştir. Ayrıca cahil ve müşrik insanların ilişkisini ayrıca inşa eder. Başka bir ifade ile Allah’ın size Kur’an’ın indirilişi ile ilgili olarak kurguladıkları vehim- yardım edeceği durumları daha önceki uygulamalardan lerin aslının olmadığı ve olamayacağı dile getirilmiştir hareketle kestirebilirsiniz. Ama bunun nasıl, ne zaman ve (41/42). Böylece duyuları ile kavrayamadıkları güçlere ne şekilde gerçekleşeceği, size ait yepyeni bir tecrübedir. (körcesine) tapanların (34/41) ve ürettikleri senaryolar- Ayrıca bütün saygıdeğerliğine rağmen Kur’an’da ki gayba dan hareketle insanları sömürenlerin gaybı betimleme ait bilgiler dışında Resullere yakıştırılacak ve vahiy ürünü sayılabilecek bir “bilgi”, beraberinde insanlara da vasıf çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. olacaktır. Burada vahyi “ilham”a mucizeyi de “keramet”e “Yoksa (bütün mevcudatın) gizli gerçekliğinin, (zamanı dönüştürmeye hiç gerek yoktur. Zaten Rabb’iyle ilişki geldiğinde) yazabilmeleri için kendi kavrayış alanları içine kurabilmiş herkese onun yardım ettiği çok açıktır. Zira gireceği(ni mi sanıyorlar)?” (Tur, 52 /41) Allah’ın gazabında olduğu gibi rahmetini gerçekleştirme Gayb’a Kitap’ın verdiği haberler dışında eklemeler yap- şekillerinin çokluğu bu konuda özel bir tanım yapmamı- mak vahyin yanı sıra ona denk bir güç ya da güçlüler zı neredeyse imkânsız hale getirmektedir. sınıfı edinmek anlamına da gelecektir. Hem veren hem “… O, her gün kendini bambaşka (şaşkınlık verici) bir yol- de alan tasavvuru açısından bu böyledir. Allah dışında la ifade eder.” (Rahman, 55/29) gabya ait fenomenlere onunla soy bağı kurarak güç atfet- Gayba ilişkin geçmiş ve gelecek bilgisinin bir güç gösteri- mek insanın başını belaya sokar. Bir şeye tapınmanın ilk sine dönüşerek insanlar arsında sınıf ve statü farklarının merhalesi bu güç atfıyla ortaya çıkar. Nitekim “Allah’tan doğmasına yol açmasına müsaade etmemek için gaybın başka İlah yoktur.” derken bu sözün geçerliliğini saha kapısı kapatılmıştır (7/188). İnsanların kandırılması ve olarak görülen ve görülemeyen âlemlerin her ikisini de sömürülmesine yol açmasın diye bu kapı mühürlene- hesaba katarak söylemek icap eder. Ayrıca Kur’an ile sı- rek Kur’an’daki bilgiler dışında bilinemezliğin üstüne nırlı tutulmadan oluşturulacak gayba ait bilgi düzeyinin 6 Yıl 1 / Sayı 6-7 / Temmuz/Ağustos 2008 Gayb’a Çilingir Bulunmaz “yeni” verilere dayanması durumunda bu bilgileri edin- İnanan biri nezdinde bir yetimi sahip- diği var sayılacak kişiler için de ayrı bir “değer” ölçüsü ortaya çıkacaktır. Hâlbuki sübjektif görülere dayanacak lenmek ya da komşusu açken tok yatma- böylesine teşebbüslerin hiçbir ayarı yoktur. Zira bilgili mak, cin çıkartmaktan ya da geleceğe ait bir kişinin değeri ve önemi; Allah ile özel bir ilişki içinde şifreli çıkarımlarda bulunmaktan daha olmasından ziyade bu bilgisinin fert ve topluma kattığı kıymetli olmadığı sürece gerçek erdem artı değerlere göre ölçüldüğü zaman bir anlam taşıma- ve buna dayalı bir başarı asla yakalana- lıdır. İnanan biri nezdinde bir yetimi sahiplenmek ya mayacaktır. Gayb’ın kapısı açık durduk- da komşusu açken tok yatmamak, cin çıkartmaktan ya da geleceğe ait şifreli çıkarımlarda bulunmaktan daha ça oluşacak cereyandan en ziyade yine kıymetli olmadığı sürece gerçek erdem ve buna dayalı inandığını söyleyen insanlar zarar görüp bir başarı asla yakalanamayacaktır. Gayb’ın kapısı açık hastalanacaktır. durdukça oluşacak cereyandan en ziyade yine inandığını söyleyen insanlar zarar görüp hastalanacaktır. “Bu kadar. Daha fazlası yok. O’nu bu konuda suçlaya- Gayb’a Yönelmek mazsınız. O da sizin gibi bir insan. Biz anlatmadığımız Din, sadece inandığı iddiasında olanlara ait ve hayatın sürece o nasıl bilebilir ki? Bizce en değerli şey yüksek bir kısmında yaşanılacak bir olgu değildir. Bu anlamda ahlak ve sorumluluk sahibi olmaktır. Gaybı daha fazla inkâr etmekte olduğu gibi Allah’a teslim olmak da bir sü- bilmenizin size bir faydası yok. Bir yetimin başını ok- reçtir. İman iddiası, başlangıç ve temel bir saiktir. Eylem- şamayı, bir fakiri doyurmayı ve zulme karşı olup adaleti den yoksun kuru kuruya bir iman ölçü tutmaz. Dinin savunmayı ilke edinmediğiniz sürece din ve insanlıkla da varlık sebebi, bu dünyada insanların mutlu ve huzurlu alakanız olmayacak. Bunu böyle bilin.” denmek isten- olmasıdır. Zaten Kur’an’ın amacı yaşadığımız dünyayı miştir. şekillendirmektir. Nitekim insan ve toplum ilişkileri- Gayb, aynı zamanda geçmiş ve geleceğin bilgisidir. Zira ne dair yüzlerce ayet bulabilirken gayba ait konularda müşriklerin gayb ile ilgileri öylesine alaycı ve çıkarcıdır ki Kur’an’da fazla bilgi verilmemesi onun yüzünün dünyaya Allah onların bu beklentilerini kırmak ve hasbi bir tavır yönelik olduğunu gösterir. Kur’an’da insanın dünyasını almalarını sağlamak için Resul’üne şöyle demesini em- anlamlandırmasına, şekillendirmesine ve bunu sağlamak retmiştir; adına onu güdülemesine yetecek kadar gayba ait mal- zeme sunulmuştur. Ayrıca insanın kendi hayatıyla ilgili “Size ben, ‘Allah’ın hazineleri yanımdadır.’, demiyorum; ahlakî sorumluluklarını bir tarafa bırakarak kendi başına gaybı da bilmem. ‘Ben bir meleğim.’ de demiyorum.” gayba ait sahaya girmek istemesi samimi bulunmamıştır. (Hud, 11/31) Mekke müşriklerinin tavrı tam olarak budur. Onlar, yap- Yani; tıkları haksızlıklar ya da ihmal ve tehir ettikleri sorum- luluklarıyla ilgili olarak sürekli olarak topu taca atmışlar Ben sizi zengin ve dokunulmaz yapmayı değil, ve tartışmaların zeminini gayba taşımaya çalışmışlardır. Onurunuzu kurtarmaya çalışıyorum. Hatta bu hileli ve tartışmacı tutumlarından olsa gerek peygamberimizin gayba ait verdiği bilgileri az bulmuşlar Göremediğiniz şeyleri önünüze koyacak değilim. ve alaycı bir üslupla ondan daha fazla bilgi talep etmişler- Tam tersi, dünyada ilkeli bir duruş öneriyorum. dir. Güya bu samimi talepleriyle Resul’ün olağanüstü ke- Bir de lütfen kusurlarımı dini yalanlamak için gerekçele- tum tavrını eleştirdiklerinde onlara şu cevap verilmiştir; re dönüştürmeyin. “O, gayb hakkında cimri değildir.” (Tekvir, 81/24) Yukarıdaki ayetin çevresine bakıldığında; Yani; O, gayb hakkında kıskançlık yapmaz. Allah’ın Resul’ü (Nuh); O, gaybın bilgilerini (sizden) esirgemez. “Allah’tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu O, gayb hakkında töhmet altında tutulamaz. ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyo- O, gayb hakkında (verdiği haberlerden dolayı) suçlana- rum.” (11/26) diyor. maz. Yani; Yani; Yıl 1 / Sayı 6-7 / Temmuz/Ağustos 2008 7 Gayb’a Çilingir Bulunmaz Resul; “Sizin içinde bulunduğunuz durumun kötü so- Onlar; nuçlar doğuracağından endişeleniyorum. Saygı ve sevgi- “…Ey Nuh, bizimle çok tartıştın, tartışmayı (gereksiz yere) lerinizin odaklandığı şeylerin sizi körü körüne taklide it- fazla uzattın. Eğer doğru sözlü kimselerdensen artık getir şu tiğini görmüyor musunuz? Kendinize layık görmediğiniz bizi tehdit edip durduğun şeyi!“ (11/32) diyorlar. ortak ilişkileri Allah’a yakıştırmak da ne demek oluyor? Gelin, Allah dışında kimsenin başka bir hemcinsi önün- Yani; de eğilmek ve küçük düşmek zorunda bırakılmayacağı Onlar; “Tartışmayı fakir fukaraya getirip canımızı sık- bir dünya kuralım, ne dersiniz?” diyordu. ma. Ezilenlerin avukatı sen misin? Sen dünyayı bize bı- Onlar; rak. Biz kime ne kadar ne vereceğimizi biliriz. Üstelik bu zavallılara sağladığımız istihdam ve imkânları ayrıca “…Biz senin kişiliğinde bizim gibi ölümlü bir insandan tapınmalarına tanıdığımız özgürlüğü görmüyor musun? başka bir şey görmüyoruz.‘Üstelik hemen ilk bakışta, içi- Allah’ı inkâr mı ettik? Kâbe’nin kapısına kilit mi vurduk? mizde, aşağı tabakadan bir takım (dar görüşlü) insanların Senin bu sosyal adalet, özgürlük ve eşitlik söylemlerinin dışında kimsenin seni izlediğini de görmüyoruz; dolayısıy- arkasına sığınarak asıl niyetini sakladığını düşünüyoruz. la, bize karşı bir üstünlüğünüz olduğu görüşünde değiliz; Sen ‘Şu helak olursunuz.’ diyip durduğun şeyi bir ger- tersine, yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz!’ “ (11/27) çekleştir de Allah dediğinin katındaki itibarını ve gü- diyorlar. cünü bir görelim. Mesela başımıza taş yağdırsan da bir Yani; anlasak neyin ne olduğunu.” diyorlardı. Onlar; “Gökten haber veren bir ölümlü ha! Köle ve fakir Dikkat ederseniz burada Resul’ün dilinde; toplumda insanlarla bizi eşit sayan bu tavrın da neyin nesi? Gücü- kimsesiz, fakir ve sahipsiz insanlara yönelik sınıfsal bir müzü ne diye başkaları ile paylaşalım ki? İki hurmayla tavrın reddedilişi vardır. Ama her zaman olduğu gibi kandırılabilecek bu garibanları arkana taktın diye kendi- müşrikler yaptıkları haksızlık ve zulümlerden vazgeçerek ni ne sanıyorsun? Basit görüşlü bu ayak takımının des- sosyal adaleti gerçekleştirmek yerine gayba ait bir tar- teğinden ne umuyorsun? Anlaşılan sen başa geçip güçlü tışma başlatmak istemektedirler. Gökten bir müdahale olmak için bahaneler ve gerekçeler uyduran bir yalancı- olmadan gerçeği kabul etmeyeceklerini söylemektedirler. sın.” diyorlardı. İnsanın doğru olanı kabul etmesi için başına taş yağması Allah’ın Resul’ü (Nuh); gerektiği nerede görülmüş? Allah yeryüzünde konuşmak istedikçe onlar bu tartışmaları gökyüzünde sürdürmek “ ‘Ey kavmim!’ dedi, ‘Ne dersiniz, ya benim, Rabb’imin eğilimindedirler. Çünkü gayb yeryüzünde haksız yere katından apaçık bir kanıta dayandığım; Onun katından büyüklenenlerin istedikleri gibi şekillendirebildikleri bir bana (aydınlatıcı) bir rahmetin, (bir vahyin) bahşedildi- saha görünümündedir. Onlar Allah’ı gök tanrısı, dini de ği doğruysa ve siz de buna karşı kör kalmışsanız, söyleyin, gayba ait veriler dünyası kılınca egemenliklerine bir za- hoşunuza gitmediği halde onu görüp fark etmeniz için sizi rar gelmeyeceğini düşünerek kasıtlı olarak böyle hareket zorlayabilir miyiz? Ey kavmim; üstelik bu mesaj(ı size ulaş- etmektedirler (6/50). Din edinmek adına gaybı boş ve tırdığım) için sizden bir çıkar da ummuyorum (bir ücret de anlamsızlığın zararsız bir karşılığı olarak görmektedirler. istemiyorum), benim (çabalarımın) karşılığı ancak Allah Böylelikle dini inkâr etmenin ince ayar başka bir yolunu katındadır.“ (11/28, 29) diyor. bulmuş gözükmektedirler. Yani; Müşriklerin kendilerine doğru yolu gösteren muhatapla- Resul; “Adaleti sağlamak adına huzur ve mutluluğu her- rının samimiyetlerini gayba ait bir sahneyle tamamlama- kesin hak ettiğini düşünüp kabul etmeniz dışında sizi larını istemeleri hakikate dair bir arayışlarının olmadığı- herhangi bir şeye zorluyor muyum? Ne zaman kendim nı yeterince gösterir. Aslında onlar için sözün ve gerçeğin için sizden bir şey istedim de beni böyle samimiyetsiz- kendilerine menfaat sağlamadığı sürece kıymeti yoktur likle suçlayabiliyorsunuz? Gene siz iktidar olun yine (24/49). Kulağına kar suyu kaçmış bu tipler, anlamak zengin kalın ama insanlar açlıktan ölmesin, güçlü olan şöyle dursun, dinlemek zahmetinde bile bulunmazlar. zayıfı ezmesin, ezemesin. Devlet, birileri elinde bir güç gösterisine dönüşmesin. Fırsatları paylaşalım da tekeller O tarihte Mekke’de geziyor olsaydınız onlarca evde oluşmasın. Hadi böyle bir toplum kuralım ve siz bizim karı-koca kavgası, yüzlerce evde kimsesizliğin baskısı- onurlu ve şefkatli büyüklerimiz olarak kalın. Olmaz mı?” nı ve sokaklarda kurumuş bir kemik parçası bulurum diyordu. ümidiyle toprakta gezinen binlerce göz bulabilirdiniz. 8 Yıl 1 / Sayı 6-7 / Temmuz/Ağustos 2008 Gayb’a Çilingir Bulunmaz Resul; onlara, “Bir toplumun helakinin sadece başları- Gayb’a ait tasavvurların hurafelerle na taş yağmakla olmayacağını nasıl anlatabilirim?” diye çırpınıyordu. Fakat ne sahipsiz bir yetimin iç çekişi ne donanmış yalancı karşılıkları insanlara de karnı guruldayan bir yoksulun sönük bakışlarından geçici bir haz verebilir. Hatta bazen soru çıkan yetersiz bir ışık onların vicdan ve insafını harekete ve sorunları çözmüş gibi de gözükebilir. geçirmeye ve aydınlatmaya yetmiyordu. Yaratılışın sey- Ancak sahte çözümlerin gerçeğin yerine redebilecekleri hiçbir ayetinin değeri, onların zihninde talip olması enerjinin boşa harcanması Ümmü Cemile’nin boynundaki meşhur gerdanlığın sağ- ladığı itibara bir türlü denk düşmüyordu. İşte onların demektir. Kızını evlendirmek, üniver- doğruyu söyleyen insanlara karşı gündem saptıran bu siteye girebilmek, oğluna iş bulabilmek pişkin tavırlarıyla yaptıkları haksızlıklara meşru bir ayar gibi somut ve gerçek taleplerin bu türden çekememeleri için gayb kapısı kapatıldı. Bundan son- yaklaşımlarla ortadan kaldırılmak isten- ra her ne oluyorsa sorumluları bu dünyada aransın ve mesi, bu konularda çözüm üretme so- gerçeği söyleyenlerden artık gayba ait veriler istemekten ümitlerini kessinler diye. rumluluğu olan doğru adresleri göz ardı etmemize sebep olurlar. Kur’an’ın pek çok yerinde aynı tavrı ve izleri görebilir- siniz. davranmalarını istemeye gerek de yoktur. Üstelik onlar Resul; “Haksızlık yapmayın.” der yaşantıları ile samimiyetlerini göstermiş ve bir çıkar pe- Onlar; “Bize Allah’ı göster.” derler. şinde olmadıklarını açıkça ifade etmişlerdir. Söyledikleri Resul; “Ölçüyü kaçırmayın, adaletli olun.” der. her şeyin insanların yararına olduğu ve toplumu ıslah Onlar; “Bize melekleri göster.” derler. etmenin dışında bir amaçlarının olmadığı da ortadadır. Resul; “Emanetlerinizi koruyun.” der Zira o günden bugüne Kur’an’ı her defasında hakikatin Onlar; “Başımıza taş yağdırsana.” derler. sözcüsü olarak tescil eden önemli argümanlardan biri- Resul; “İnsanları küçük görmeyin.” der. si de söz konusu ettiği şeylerin yaşanılan hayatta reel ve Onlar; “Sen yalancısın.”derler. müspet bir karşılığının olmasıdır. Resul; “Allah’tan başka İlah edinmeyin.” der. Onlar; “Sen büyü yapıyorsun.” derler. İlk bakışta dürüst davranmak ya da adaleti sağlamak için Resul; “Yetimi itip kakmayın.” der. gayba yaptıkları güya zorunlu her atıftan müşriklerin Onlar; “Din insanı geri bırakıyor.” derler. sanki namuslu olmayı Allah’ın varlığına bağlamak iste- Resul; “Dürüst olun, doğru davranın.” der. dikleri anlamı çıkar. Ancak Kur’an’da bu konuya yapılan Onlar; “Sen bir göğe çıksana.” derler. atıflara ve ortak aklın Rabb’in varlık tezahürlerine defa- Resul; “Nimetlerle şımarmayın, elinizdekileri paylaşın.” atle şahitlik etmesine rağmen yola gelmemeleri bu ilişki der. biçiminde de samimi olmadıklarını göstermektedir. Ni- Onlar; “Sen niye zengin değilsin.” derler. tekim mucize olarak geçmiş peygamberlere verilen onca Resul; “ Beni biraz dinler misiniz.” der. şey, bu olağanüstü ve gayba ait beklentilerini gerçekleş- Onlar; “Her birimize özel açık sahifeler indir, öyle gel” tirmiş olmasına rağmen atalarının onlarınkine benzer derler. tavırlarını samimiyet ve imana dönüştürmeyi becereme- miştir. Burada ki başarısızlık, geçmişte olduğu gibi yine Peygamberler ne zaman toplumu ıslah edecek bir öneri- ve tamamen onlara aittir. Nasıl olmasın? Pek çok kevnî de bulunsalar, hakikati inatla inkâr edenlerin tavrı ola- ayetten yüz çeviren birinin Kitab’a sarılması için kendin- ğanüstü bir hal beklentisine girip gökten özel bir mua- ce geçerli sebepler bulması kolay mı sanıyorsunuz. Bu mele talep etmek olmuştur. Herkesin gözünün önünde kadar haksızlık karşısında irkilmeyen veya bunca mağ- insanların ortak değerleri ve servetleri çalınıp dururken dur ve mazlumun iniltileri karşısında incelmeyen vicdan, peygamberlerin zulme karşı çıkışlarını mucizeyle ispat ibret alması gereken ölümün dahi felsefesini kendine uy- etmesini istemek küstahlıktan başka bir şey değildir. gun bir metafora çevirmiyor mu sanki? Örneğin Peygamberimizin arkadaşlarından hiçbirinin böylesine bir mucize talebi ve beklentisi olmamıştır. Belki de İlah’ı olmayan bir tavrın namusu da olmayacağı- Nitekim sözün doğrusunu arayanlar nezdinde; peygam- nı düşündüklerinden bilinçli olarak şirk koşmaktadırlar. berlerin dediklerini yapmak için onlardan olağanüstü Paradoksun bu kadarı her yerde görülmez. Bir yandan Yıl 1 / Sayı 6-7 / Temmuz/Ağustos 2008 9 Gayb’a Çilingir Bulunmaz yayı istemek eşyaya değer katan kabuğu yok edip soyul- Herkesin gözünün önünde insanların muş portakala çeviriyor. Arzu ve istekler, bir kere ısırılıp ortak değerleri ve servetleri çalınıp bırakılmış bir meyve gibi dizginlenemiyor. Bu yüzden bütün iyilik ve kötülük tanımlamalarının dünyaya ait dururken peygamberlerin zulme karşı bir karşılık taşıması ve kötü olan şeylerden kaçınılması çıkışlarını mucizeyle ispat etmesini gerekiyor. Bu anlamda inkâr edenlerin tartışmaları gayba istemek küstahlıktan başka bir şey ait alanda sürdürmek istedikleri buna karşılık Allah’ın iyi değildir. Örneğin Peygamberimizin ve kötü hareket etme düzleminde olayı dünyaya taşımak arkadaşlarından hiçbirinin böylesine bir istediği görülüyor. Gayb insan idrakine kapalı bir alan mucize talebi ve beklentisi olmamıştır. olduğu için dini kendi çıkarları doğrultusunda tasarım- lamak isteyenlerin taktiği bu. Hurafe ve hikâyelerle des- tekledikleri anlatımları din yerine koyarak imanı hayatın “Allah” derken öte yandan ona ortak değerde güç ya da dışına atmak istiyorlar. Dine; zevklerine, eğlencelerine ve güçler üretmenin samimiyetle alakası yoktur. Anlaşılan harcamalarına karışmayacak bir alan tahsis ederek parça- müşriklerin gayba dair ürettikleri asılsız ucubeler, namus- cı bir yaklaşım öngörüyorlar. Kutsalı bol, seremonisi bol, lu davranmalarına zaten yetmiyor ve bunların düzmece tatmini bol bir çerçeve çizerek dine dünyadan uzak bir şeyler olduğu açıkça sırıtıyordu. Üstüne üstlük herkesin saha peydahlıyorlar. Onlar için bu saha, işlenen günah- doğru bildiği şeyleri yapmaları için Hz. Peygamber’e ların sonsuz merhamet havuzunda hoş görülüp affedildi- koştukları şartlar, onları komik duruma düşürüyordu. ği bir rahatlama zemini ve sadece bir vicdan temizleyici Zaten baştan inkâr ettikleri soyut şeyleri somuta indirge- olarak kalıyor. me talepleri, sorumluluktan kaçmaları adına durmadan mazeretlere dönüşüveriyordu. Aslında ortak kılarak bu- “Şüphesiz âhirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri harlaştırdıkları Allah anlayışı, yeri geldiğinde ayak takımı veriyorlar. Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yok- dedikleri ezilen halkları gütmek için işlerine yarıyordu. tur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat İnkâr edenler, samimi olsalar, vahyin kişi ve topluma ait namına hiçbir şey ifade etmez. Öyle ise bizim zikrimizden somut önerilerine kulak vermeleri gerekirdi. Eğer ger- (Kur’an’dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey çekten dinleselerdi, Hz. Peygamber’in iyilik ve adaletten istemeyen kimselerden yüz çevir. İşte onların ilimden ulaşa- başka bir şey istemediğini anlayacaklardı. Peki, somut bildikleri nokta! Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı öneriler dışında gayba ait alanda konuşarak işi çıkmaza daha iyi bilir. O, hidayete ereni de daha iyi bilir. Göklerde- sokan ve tartışmayı başlatan kimdi? Kesinlikle müşrik- ki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. (Bu) kötülük edenleri ler. Bu sahaya ilişkin spekülasyonlar yaparak insanların yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güze- duygu ve düşüncelerini sömürmeye kapı aralamasalar liyle mükâfatlandırması için (böyle)dir. Onlar, ufak tefek ve rahat dursalardı İlahi vahyin temsilcileri bu konulara kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden belki de hiç girmeyecekti. Hatta vahyin, bütün tahrikle- uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok re rağmen olabildiğince bu sahadan uzak durması ve az geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarını- bilgi vermesi bu anlamda kayda değerdir. İnsanın yapı zın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için taşları, fıtratı, iç sesi, sezgileri ve duygu dünyası dikkate kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gel- alındığında ona Allah’ı ve ahiret gününü hatırlatmanın mekten sakınanları en iyi bilendir.” (Necm, 53/27–32) yaşamsal değerde bir ihtiyaç olduğuna hemen herkes şa- Ahirete inanmayanların meleklerle ne işi olabilir? O hittir. Nitekim sözü edilen alanda asgari düzeyde bilgi gün, insanların ihtiyaçlarını ve olası meraklarını gider- verilmesi de malum ihtiyaçlarını karşılaması ve zararlı mek için hâkim güçler, sahte bir din oluşturup içini iste- şeylere yönelmesini önlemek için olmalıdır. dikleri gibi dolduruyorlardı. Bu faaliyetlerinin özellikle Aşağıdaki ayetlere dikkat ederseniz meleklere dişi isim- gayb alanına yönelik olduğu görülüyor. Zaman içerisin- leri verenler ahirete inanmayanlardır. Devamında bunu de müslümanlarla kâfirler yer değiştirdi. Yahudileşme yapanların dünya hayatından başka bir şey istemeyenler temayülünde olduğu gibi karşı çıkmaları gereken şeyleri olduğu tespiti yapılıyor. Açık söylemek gerekirse dünya kendileri savunur oldular. Hurafelerle donanmış, müba- hayatını inanan inanmayan herkes ister ve istemelidir rek gecelerle sarmalanmış, cami ile sınırlandırılmış, yatır de. Ancak dünya; günaha, kötülüğe ve şerre batarak elde ve türbelerle aldanmış, cin, büyü, cifr, efsun, ebcet, na- edilince yaşanılası bir yer olmaktan çıkıyor. Sadece dün- zar hikâyeleriyle beslenen pek çok garip konuları bizzat 10 Yıl 1 / Sayı 6-7 / Temmuz/Ağustos 2008

Description:
Ramazan YILDIRIM. Altay ÜNALTAY. Musa ŞİMŞEKÇAKAN. İslam ÖZKAN. İsmail DOĞU. Cumhur KAYGUSUZ. Yıl 1 Sayı 6-7 Temmuz/Ağustos 2008.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.