ebook img

Soz ve Adalet 5. Sayi PDF

128 Pages·2008·2.38 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Soz ve Adalet 5. Sayi

EDİTÖR’DEN Yıl 1 Sayı 5 Haziran 2008 İnsanlık tarihi aslında bir egemenlikler tarihidir. Her bir canlı, bütün tecrübe ve Fiyatı:7.5 YTL ISSN 1308-044X İmtiyaz Sahibi enerjisini bulunduğu ortamın egemeni olmak için seferber eder. Bu tespit, yeryüzü- Pastel İletişim Rek. adına nün tek akıllı varlığı olan insanoğlu için özellikle geçerlidir. Akletmesi, bilgisi ve bi- İdris TUNÇBİLEK linçli bir şekilde üretmesi nedeniyle evrenin fiili hükümdarı olan insan, önünde hazır Genel Müdür buldukları ile yetinmeyerek bazen çalışıp-çabalayarak, bazen üretip, inşa ederek, ba- İsmail TUNÇBİLEK zen çalıp-çırparak, gasp ederek, zorbalık yaparak elindekilerin sayısını arttırır. Bütün Genel Yayın Yönetmeni mücadelesi ve çabası, okuması, yazması, mal-mülk edinmesi elindekini çoğaltmaya, R. İhsan ELİAÇIK sahip olduklarının değerini arttırmaya yöneliktir. Her şeyin “en”i olmak isteyen bir Yayın Koordinatörü damar var onda. “En güzel”, “en yakışıklı”, “en güçlü”, “en zengin”, “en çalışkan”, ve Sorumlu Müdür “en bilgin”, “en sevilen”, en kıskanılan”, “en mükemmel” “en güvenilir”, “en zalim”, Mehmet Yaşar SOYALAN “en yalancı”, “en cimri”, “en….” Sanırım, bu durum, insanoğlunun mutlak egemen- Yayın Kurulu R. İhsan ELİAÇIK lik ve ölümsüzlük arayışının bir tezahürü sayılabilir. Mehmet Yaşar SOYALAN İlhami GÜLER Bu nedenle, egemenlik, insanın hem cenneti hem cehennemi. Cenneti; çünkü yer- Ramazan YILDIRIM yüzünde adil bir sosyal yapı inşa ederek hem burayı, hem de ahireti cennete dönüş- Altay ÜNALTAY Musa ŞİMŞEKÇAKAN türebilir. Cehennemi çünkü yeterli görmeme, hep daha fazlasına sahip olma ve ebedi İslam ÖZKAN yaşama tutkusu onu korku ve kıskançlığın esiri kılar. Bu durum, dünyasını acılara İsmail DOĞU boğduğu gibi ahiretini de acılara boğmasına neden olur. Bu nedenle egemenlik iki Cumhur KAYGUSUZ tarafı da keskin bıçak gibidir. Anlamı ve amacı kavranmazsa elinde tutanı da yaralar. Nedense hep cenneti arzu ettiğini söylemesine rağmen insanoğlu, dünyayı cehenne- Grafik Tasarım me çevirmek için elinden geleni yapıyor. Ancak, dünya cennetinde yaşayanlar esiri Kadir AYBEDİR oldukları korkulardan mı yoksa mazlumların “ahı”nın tutmasından mıdır bilinmez Web Sayfası Sorumlusu bir türlü mutlu olamıyorlar. Şakir ŞAHİN Abone ve Dağıtım Gördüğünüz gibi dergimizin bu sayısının dosya konusu “egemenlik”. Yazar arka- Kadir BAL daşlarımız, kavramın kendisinin ne olduğundan başlayarak, evrendeki egemenlik- Tel: 0212 621 24 74 ten yeryüzündeki egemenliğe, Allah’ın egemenliğinden insanın egemenliğine, hatta e-mail: [email protected] e-mail:[email protected] egemenliğin tarihi seyrine ve egemenlik biçimlerine kadar konuyu çok farklı boyut- İrtibat ve Yazışma Adresi larıyla ele aldılar. Bu ay, İstanbul eski baro başkanlarından Doç. Dr. Yücel Sayman Kıztaşı Cd. Nalbant Demir Sk. 2/4 ile egemenlik üzerine bir söyleşi yaptık, ilgi ile okuyacağınızı ümit ediyoruz. Ayrıca, Fatih İSTANBUL Said Halim Paşa’nın konu ile ilgili kıymetli bir çalışmasını da dosya içerisinde bu- Tel: 0212 621 24 74 lacaksınız. Adres Merkez:Defterdar Mh. Otakçılar Cd. No:80 Kat:1 Eyüp İSTANBUL Bu sayımızda, farklı konulardaki telif ve tercüme makalelerimiz de sizi bekliyor. Tel: 0212 493 20 72 / 493 20 76 Ömer Rıza Doğrul’un meal-tefsirinin başına gelenlerin ikinci bölümü ve Sudanlı Faks: 0212 493 20 39 Muhammed Taha’dan yaptığımız çeviri bunlardan sadece ikisi. Hatırat bölümünde, Abonelik Şartları ilk otuz yılını ‘‘uzatmalı’’ milletvekili Emin Sazak’ın Cumhuriyetin ilk yılları ile il- Yurt İçi: 70 YTL (12 Sayı) Öğretmen / Öğrenci: 60 YTL gili hatıralarını okuyacaksınız. Mayıs ayının son haftasında dört gözle beklediğimiz, Yurt Dışı: 120 EURO / 200 USD İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji tarihi müzesi nihayet açıldı. Müzeyi detaylı bir Abone Tel: 0212 493 20 72 şekilde dünü ve bugünüyle birlikte değerlendirdik. Her zaman olduğu gibi, düşünce Abonelik için hesap bilgileri yazıları yanında, bazı toplantılar hakkında kısa değinilerimiz de var. Akbank İST. Gaziosmanpaşa Şb. Pastel İletişim Ltd. Şti. YTL Hesap No : 0061035-2 Dağıtım konusunda, sizin de bizim de şikâyetlerimiz bitmiyor. Gönderdiğimiz hal- EURO Hesap No: 0098834 de, PTT’nin ilgisizliğinden dergilerin ellerine ulaşmadığını veya çok geç ulaştığını swift : AKBKTRIS söyleyen okuyucularımızın sayısı çok fazla. İstanbul içinde bile bir aboneye dergi USD Hesap No : 0061048-5 ancak on günde ulaşabiliyorsa gerisini siz hesap edin. Abonelik ücretlerini Web Türkiye Finans Katılım Bankası İstanbul Gaziosmanpaşa Şubesi sayfamızdan da yatırmanız mümkün bunu da söylemiş olalım. Yeni sayımızı yaz İdris TUNÇBİLEK sezonuna girmemiz ve okuyucularımızın birçoğunun adreslerinin değişmesi nede- YTL Hesap No: 99390479-1 niyle Temmuz –Ağustos sayısını birlikte Ağustos ayı içinde hazırlayacağız. Mutlu ve İdris TUNÇBİLEK umutlu kalın. Posta çeki Hesap No: 5605726 Dağıtım: Kültür Dergi Dağıtım Baskı: Step Ajans Mehmet Yaşar SOYALAN Yayın Türü: Yaygın - Süreli Dergideki yazılardan yazarları sorumludur. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. www.sozveadalet.com e-mail:[email protected] İÇİNDEKİLER 6 70 DOSYA SÖYLEŞİ Geçmişte ve Günümüzde Egemenlik Doç. Dr. Yücel Sayman ‘‘Egemenliğin Gerçek Sahibi Bireydir.’’ 60 110 İslâm Cemiyetinin Tanzimine Dair Bazı HATIRAT Notlar Emin Sazak’ın Hatıralarında İslam’da Teşkilat-i Siyasiye Cumhuriyet Dönemi Saidi Halim Paşa Sinan Tavukçu 118 81 “Tanrı Buyruğu” MÜZE İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji ya da Bir Tahrifin Anotomisi (2) Tarihi Müzesi İlhami Karabulut Egemenlik Kayıtsız Şartsız Kimindir? R.İhsan Eliaçık / 4 Egemenlik, İtaat ve Disiplinin Kurulması Üzerine Mehmet Evkuran / 7 Çizgi Sinan Tavukçu / 16 Doğal/İlahî Egemenlikten İnsanî Egemenliğe Mehmet Yaşar Soyalan / 17 Ontolojik Egemenlikten Egemenliğin Ontolojisine Şaban Ali Düzgün / 27 Üç Tarz-ı İlahiyat, Devlet ve Egemenlik R. İhsan Eliaçık / 31 Elitler Cumhuriyeti ya da “Karizmanın Rutinleşmesi” Ramazan Yelken / 38 Siyasal İktidarın Meşruiyet Aracı Olarak Egemenlik(I) Mehmet Birsin / 43 Şizofreniye Karşı Doğu ve Batı’da Kutsal Devlet Arayışı A. Altay Ünaltay / 49 Cehalet Egemen Olursa Cehennem Kıpraşır Musa Şimsekçakan / 52 Bir Tahakküm Aracı Olarak Seçkinci Sanat Cemal Şakar / 56 İslâm’da Birey ve Toplum Muhammed Taha / Çev: H. Çetinkaya, S. Baysal / 91 Türkiye’nin Kimlik ve Meşruiyet Arama Serüveni İlhami Güler / 99 ABD’nin Orta Doğu’da Sıkışan Küresel Politikaları İslam Özkan / 103 Gösterge Bilimsel Okuyuş Üzerine Musa Kars / 106 Egemen Amerikan Neo-Leviathan’ı ve 11 Eylül Peren Birsaygılı / 125 ‘‘Mahalle Baskısı’’ Tartışılıyor M. Özdemir, E. Alkan, R. Özdemir / 127 İlkyazı E GEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ KİMİNDİR? Batıda Aqiunum’lu Thomas’ın (öl. 1274) Krallık Üzerine (De elde ettiği şeylere çağırır. Her ikisinin de üzerinde Tanrı’nın Regno) adlı eserinde “Hakimiyet Tanrı’nın ve O’nun adına Ki- birliği ve üstünlüğü vardır. Her ikisi de kendi alanında üstün- lisenindir” argümanının sistematik bir savunusunu buluruz. dür, birbirleriyle ilişkilerinde eşittirler. Aqiunum’lu Thomas, Katolik Klisesi’ne istediği egemenlik Padua’lı Marsilio’nun (öl. 1321) Barışın Savunucusu (Defonsor ideolojisini şöyle formülleştirerek sunmaktaydı; “Tanrı mül- Pacis) adlı eserinde ise “Egemenlik kayıtsız şartsız milletin- küne sadece ilahi güçle ulaşılabilir. İnsanların kurdukları yö- dir” argümanının sistematik bir özetini görürüz. netimler insanları bu hedefe ulaştıramazlar. Tanrı krallığının yardımcıları, dünyevi kralların ellerinde değil, papazların elin- Marsilio’ya göre egemenliğin kaynağı Tanrı değil halktır. Ege- dedir. Hepsinden de öte baş papazın, Aziz Peder’in halefinin, menlik yetkisini Tanrı’dan aldığını iddia eden papa (kilise) Mesih’in vekilinin, Roma’daki Papa’nın elindedir. Ona, bütün inananlar cemaatından, imparator da (devlet) halkan oy alma- krallar, Mesih’e tebaalık eder gibi tabi olmalıdır...” dıkça meşru değillerdir. Halkın oylarıyla seçilmiş parlemento ikincil derecede kanun koyucudur. Birinci derecede kanun A. Thomas eski dünyanın tanrı-devlet anlayışını Katolik koyucu doğrudan halkın kendisidir. Marsilio’ya göre Roma Kilisesi’ne giydirerek devam ettirdiğini görüyoruz. Ona göre Tanrı’nın yüryüzündeki temsilci kurumu Roma’daki Katolik piskoposu (Papa) herhangi bir otoriteye sahipse bu otorite ona Kilisesi’dir. Bu açıdan Aqiunum’lu Thomas dünyaya, hatta bü- insanlarn tayini veya seçimi ile verilmiştir. Piskoposların tayini tün bir evrene Roma’nın penceresinden bakmaktadır. ne Papa’ya ne de İmparatora aittir. Bu yetki bütün inananlar kitlesi veya bu kitle tarafından kurulmuş görevli organlarındır. Dante’nin (öl. 1321) De Monarchia (Monark üzerine) adlı Rahiplerin terfi ve statülerini belirleyecek, hangisinin derece kitabında “Egemenlik Tanrı adına eşit derecede hem kili- bakımından daha üst veya aşağı olduğunu bilebileceğimiz senin hem de imparatorundur. Ancak görev alanları fark- hiçbir ilahi yasa da bulunmamaktadır. Bu nedenle bütün ra- lıdır” argümanının sistematik bir özetini buluruz. Dante’nin hipler (din adamları) Mesih’ten aldıkları yetkide eşit dereceye cevabını aradığı sorulardan birisi de “İmparatorun otoritesinin sahiptirler. Keza rahipler kilise içinde idare, öğretim ve ibadet doğrudan doğruya Tanrı’dan mı, yoksa O’nun bir hizmetkarı işlevlerine sahiptirler ve kilise dışında hiçbir işlevleri yoktur. veya vekilinden yani Papa’dan mı geldiği” idi. Dahası rahipler ne ruhban ne de halk üzerinde ruhani veya dünyevi hiçbir otoriteye sahip değildir. İnsanı tabiaten ikili olarak kavrayan Dante, insanın asli olarak ruh ve bedenden ibaret olduğunu kabul eder. İnsanın iki ama- İslam dünyasından M. İkbal ise İslam’da dini düşüncenin cı birbirinden farklı olduğu için, o hedeflere varmak için kul- yeniden inşası adlı kitabında bu tartışmaya değişik bir landığı araçlar da farklı olacaktır. Uhrevi ve ruhi ihtiyaçlarını boyut getirir. Onun yorumuna göre Teo (Tanrı) krasi giderecek olan kilise ve papadır. Dünyevi ve bedeni ihtiyaçla- (yönetim); Tanrı adına din adamları sınıfının yönetimi rını ise devlet ve imparatorla giderecektir. Birisi inanç, ilahiyat değil; doğrudan doğruya “tanrısal değerlerin” (hak, ve dinin alanına, diğeri akıl, felsefe ve siyasetin alanına hük- adalet, doğruluk, iyilik, güzellik, musavat, hürriyet, da- meder. Dante’ye göre ”Demek ki hayatında ikili amaca sahip olmakla insan, hayatı için iki rehbere muhtaçtır. Onlardan biri yanışma) vs. hakim olduğu bir yönetim demektir. Bu Yüce Papa’dır. İnsanlığı ebedi hayata yöneltir, bizi ilham edil- ilahî hükümette halife, padişah, din adamları, sermaye, miş şeylere çağırır. Diğeri ise İmparatordur. İnsanlığı bu dün- ordu veya halk değil; “değerler”in egemenliği vardır. yada elde edeceği mutluluğa yöneltir, bize aklın ve felsefenin İkbal’e göre gerçek Teokrasi budur . 4 Yıl 1 / Sayı 5 / Haziran 2008 Egemenlik Kayıtsız Şartsız Kimindir? Kur’an’da “tevhid/ihlas” suresi nazil olana kadar dünyada ye, ordu vs. seçkinlerinin oluyor. kendisine “Tanrı’nın oğlu” demeyen kral ve imparator Hakimiyet ister “Allah’ın”, ister “Milletin” deyin, “İs- yoktu. Sümer’den Babil’e, Mısır’dan Roma’ya tüm kral ter Allah deyin ister Rahman deyin bütün güzel isimler ve imparatorlar kendilerine “Tanrı’nın oğlu” veya doğ- O’nundur” ayeti gibi, bu aslında “Aramızdan hiç kim- rudan “Tanrı” demekteydiler. Japon İmparatoru daha senin değil” demektir. “Hiç kimseye ve kesime imtiyaz 1946 yılında “Tanrı’nın (güneşin) oğlu” sıfatından res- verilemez. Sadece aramızdaki “ortak iyi” egemen olsun!” men vazgeçmiş ve anayasadan bu ifade çıkarılmıştı. Böy- demektir… lece yeryüzü imparatorları Tanrı’nın hakimiyetini yer- Peki, nedir ortak iyi? yüzünde onun oğlu sıfatıyla mücessem hale getiriyorlar, Herkesçe iyi bilinip tanınan… yerdeki hakimiyeti göğe bağlıyorlardı. Kur’an buna “ma’ruf” diyor. Günümüzde buna “temel insanlık değerleri” diyoruz ki en başta hak ve adalet Kur’an “Allah birdir, bölünmez bir bütündür. Doğmaz geliyor. Bu durumda “ma’rufu emretmek”, herkesçe iyi ve doğurulmaz. Hiç bir şey O’na denk olamaz ” (Tevhid; bilinip tanınanı yani hakkı, adaleti, doğruluğu, dürüst- 112/1-4) suresiyle bu bağı kesip attı. Dünya tarihinde lüğü, iyiliği egemen kılmak demek olur. yeni bir çağ başlattı. Fakat Müslüman imparatorluklar, Hz. Osman’ın “Bu hırkayı bana Allah giydirdi, üç buçuk Kur’an bunları aynı ayet içinde birbirini tefsir ederek çapulcu muhalif istiyor diye çıkarmam” dediğinden bu yana, her ne kadar kendilerine “Tanrı’nın oğlu” demese- kullanır. Allah’in ipini (hablullah) insanlığın ipi (hablu’n- ler de, utangaç bir edayla da olsa “Allah’ın yeryüzündeki nâs), insanlığın ipini de Allah’ın ipi olarak tefsir eder (Ali gölgesi” demeye devam ettiler. Kapanmış bir çağı geri İmran; 3/112). Kim bunlardan birine tutunursa ötekine getirdiler. Yani tevhid/ihlas suresinin öncesine döndüler. de tutunmuş olur. Çünkü Allah’ın içinde olan şey (habl; İslam’ın siyasi tarihi, Kur’an’ın ve de insanlığın kendile- sevgi merhamet, doğruluk, dürüstlük) ile insanlığın için- rinden beklediğini ne yazık ki yerine getiremedi. de olan şey (habl; vicdanın sesi) aynı şeydir. İşe bunu kabul ederek başlamamız gerekiyor. Şu halde “Hakimiyet Allah’ın mı, milletin mi?” diye tartışmanın, hele de bunları birbirinin karşısına koyma- Zira “Allah” dış dünyada görünür bir nesne; yeryüzün- nın manası kalıyor mu? İster Allah diyerek yap, ister mil- de temsilcisi, karısı, kızı, oğlu, soyu, hanedanı, seçilmiş let diyerek yap; adalete, doğruluğa, dürüstlüğe, iyiliğe kavmi, devlet tapınağı, kült yeri vs. bulunmadığına göre, dair bütün güzel işler O’nundur. “Hakimiyet Allah’ındır” ne demektir? Bulutların ara- Mesele ne o zaman? sından melekleri ile süzülüp gelerek devletin başına mı Mesele, “Allah” veya “millet” diye diye kendine yontan- geçmesi mi? “Allah’ın Kur’an’ı var” denirse, onu kim yo- ların bulunmasıdır. Bunları ortaya atarak, bunların yük- rumlayacak? Kimin yorumu esas alınacak? “Ulema var” sek karizmasından yararlanarak kendi egemenliklerini denirse, hani İslam’da kilise ve ruhbanlık yoktu? kurmak veya sürdürmek isteyenlerin bulunmasıdır. “Millet” görünürde yığınlar olduğuna göre, aynı şekil- Bunun için egemenlik kimin tartışması gereklidir. Üze- de “Egemenlik milletindir” ne demektir? Millet adına rinde ne kadar durulsa azdır. İslam’da dini düşüncenin yetkiyi kim kullanacak? “Yetkili organlar” denirse, bu or- yeniden inşası çabalarının en önemli saç ayaklarından ganları kim tayin edecek? “Parası ve silahı olan” denirse, hani egemenlik milletindi? birisi de işte bu egemenlik meselesidir. “Hakimiyet Allah’ındır” deniliyor, altından kilise ve İkincileri (şef’i), aracıları ve komisyoncuları çıkararak ruhbanlık çıkıyor. aradan, doğrudan doğruya “Cenâb-ı Hakkın” yani ger- çeğin, hakkın, adaletin, doğruluğun, dürüstlüğün kayıt- “Egemenlik milletindir” deniliyor, altından yetkili ve sız şartsız hakimiyeti, “Milletin” yani ortak iyinin kayıt- etkili organlar çıkıyor. sız şartsız egemenliği nasıl sağlanacak? İşte bunu tartışmamız gerekiyor. “Hakimiyet Adaletindir” deseniz, bu seferde altından yargıçlar, hakimler ve Yargıtaylar çıkıyor. Aslında gerçekte hakimiyet ne Allah’ın, ne milletin ne de adaletin olmuyor. Bunlar adına ortaya çıkan bir takım R.İhsan ELİAÇIK kişi, gurup, kurum, sülale, hanedan, ırk, kavim, serma- Genel Yayın Yönetmeni Yıl 1 / Sayı 5 / Haziran 2008 5 Dosya GEÇMİŞTE VE GÜNÜMÜZDE EGEMENLİK Egemenlik, İtaat ve Disiplinin Kurulması Üzerine / Mehmet Evkuran Doğal/İlahî Egemenlikten İnsanî Egemenliğe / Mehmet Yaşar Soyalan Ontolojik Egemenlikten Egemenliğin Ontolojisine / Şaban Ali Düzgün Üç Tarz-ı İlahiyat, Devlet ve Egemenlik / R. İhsan Eliaçık Elitler Cumhuriyeti ya da “Karizmanın Rutinleşmesi” / Ramazan Yelken Siyasal İktidarın Meşruiyet Aracı Olarak Egemenlik(I) / Mehmet Birsin Şizofreniye Karşı Doğu ve Batı’da Kutsal Devlet Arayışı / A. Altay Ünaltay Cehalet Egemen Olursa Cehennem Kıpraşır / Musa Şimsekçakan Bir Tahakküm Aracı Olarak Seçkinci Sanat / Cemal Şakar İslâm Cemiyetinin Tanzimine Dair Bazı Notlar İslam’da Teşkilat-i Siyasiye / Saidi Halim Paşa 6 Yıl 1 / Sayı 5 / Haziran 2008 E GEMENLİK, İTAAT VE DİSİPLİNİN KURULMASI ÜZERİNE Mehmet EVKURAN* [email protected] Egemenlik, kuramsal ve pratik yönleri bulunan bir kavramdır. Toplu hal- de yaşamanın bir gereği olarak gelişmiş ve kurumsallaşmıştır. Siyaseti en Siyasal düşüncenin ortaya temel anlamda, eşitsizliğin doğduğu ve emretme-itaat etme mekanizmala- çıkmasında ve gelişimin- rının üretildiği ilişkiler bütünü olarak alırsak (Böyle yapmakta bir sakınca de Tanrı fikrinin büyük olmadığı, siyasetin sadece kurumlar tarafından yürütülen bir pratik değil yeri vardır. Gerek Doğu’da aksine toplumun her alanında, karşı karşıya gelen iki insan arasında bile ortaya çıkan bir algı ve ilişki biçimi olduğu anlaşılmıştır.) egemenliğin ba- gerekse Batı’da otorite ve sit olarak her yerde bulunduğunu söyleyebiliriz. siyasal meşruiyet konuları tartışılırken Tanrı’nın oto- İslam gerçekçi bir dindir. Gücünü ve üstünlüğünü, gerçeklikle kurduğu ritesi esas alınmıştır. Tanrı sağlam ilişkilerden alır. Müslümanların da buna uygun olarak gerçek- kavramı, insanın zihninde likle aralarına çekilen her türden perdeyi kaldırmaları gerekir. Özeleştiri yapmak, kendini sadece günahlardan değil, ideolojik alışkanlıklardan da tüm yetkinlikleri ve üstün sîgâya çekmek bir zorunluluktur. Entellektüel sorunlarımız açısından bu sıfatları bir araya getirir. erdem değil aksine görevdir. İslam’ın tarihsel ve entelektüel başarısını kav- Güç, bilgi, irade, yaratma, ramak için İslam tarihinin mitolojik/ideolojik yorumlarını aşarak gerçekçi iktidar vs. gibi kavramlar ve maddî açıklamasına başvurmak gerekir. Mitolojik/ideolojik okumalar, kimliklerin oluşturulmasında ve takviye edilmesinde pratik bir işlev gör- mutlak anlamda Tanrı fik- müştür. Ancak aynı kimliklerin, anlambilimsel bir boşluğa savrulduğu dö- riyle kurulurlar. Tanrı’nın nemlerde gerçekçi (realiteye sadakat gösteren) anlama ve açıklama biçim- otoritesinin nasıllığı ve lerine duyulan ihtiyaç her şeyin üzerindedir. özellikle Tanrı-insan ilişki- Müslüman toplumların egemenlik anlayışlarını belirleyen başlıca iki konu sinde otoritenin ne şekil- ve kavram bulunduğu görülür. İlki Tanrı tasavvuru, diğeri ise peygamber- de çalıştığı, diğer otorite lik anlayışıdır. Tarihsel süreçte ortaya çıkıp kurumsallaşan anlama kalıpla- biçimlerinin de prototi- rı, bu iki ilkenin belirli bir yorumuna dayanır. pini oluşturur. İnsanlar, Tanrı’yı ve onun otoritesi- Egemenliğin Ontolojisi: Tanrı Tasavvuru ni nasıl tahayyül ederlerse Siyasal düşüncenin ortaya çıkmasında ve gelişiminde Tanrı fikrinin bü- krallarını, yöneticilerini de yük yeri vardır. Gerek Doğu’da gerekse Batı’da otorite ve siyasal meşruiyet benzer biçimde anlarlar. konuları tartışılırken Tanrı’nın otoritesi esas alınmıştır. Tanrı kavramı, in- sanın zihninde tüm yetkinlikleri ve üstün sıfatları bir araya getirir. Güç, Yıl 1 / Sayı 5 / Haziran 2008 7 Egemenlik, İtaat ve Disiplinin Kurulması Üzerine bilgi, irade, yaratma, iktidar vs. gibi kavramlar mutlak varlık kategorileri ve bu kategoriler arasındaki ilişki- anlamda Tanrı fikriyle kurulurlar. Tanrı’nın otoritesinin lerin niteliğidir. Bu anlamda varlık bilimi her zaman nasıllığı ve özellikle Tanrı-insan ilişkisinde otoritenin ne metafizik ile ilişkili bir alan olarak görülmüştür. Zira şekilde çalıştığı, diğer otorite biçimlerinin de prototipi- varlığı bir bütün olarak görmek, bilgiyi de varlık kate- ni oluşturur. İnsanlar, Tanrı’yı ve onun otoritesini nasıl gorileri arasında yaşanan bir süreç şeklinde ele almak, tahayyül ederlerse krallarını, yöneticilerini de benzer bi- klâsik felsefenin metafizikle iç içe çalıştığı dönemlere çimde anlarlar. Zihinlerde egemenlik ve otoriteye dair özgü köklü bir düşünce geleneğidir. oluşan çerçeve, beklenti ve ilkeler doğrultusunda içerik- lendirilmektedir. Hegel’in hakkı var, doğru bir toplum- Varlık biliminin merkezî kavramı, mutlak varlıktır. sal yaşam doğru bir ontolojiden besleniyor. Mutlak varlık; değişmeyen, en yüce, bilgili, en mü- kemmel olan Tanrı’dır. Mutlak varlık olan Tanrı’nın, Mutlak anlamda kullanıldığında Tanrı kavramı var olan evren ve insan ile olan ilişkisi, bilgi sistemlerinde de her şeye karşı kesin bir alternatif oluşturur. Her şeyi var yansımasını bulur. Ve ortaya birbirinden farklı Tan- eden ilk ve temel neden Tanrı olduğuna göre, evren ve rı algıları çıkar. Her farklı ontolojik görüş, Tanrı ile içindeki her şey mümkün statüsüne düşer. Tanrı dışında- insan arasındaki ilişkiyi diğerinden farklı bir biçimde ki her varlık, nihaî anlamda aslında yoktur. Bu ontoloji, düşünmüştür. Bu konuyu temellendirmek için, bir ben- toplumsal olan açıdan ürkütücüdür ve yeterince anarşizm zetmeye gidilir. Güneş tutulması olayı, güneşte olan bi- imâsı taşır. Çünkü insanın dikkatini, varoluşsal tüm di- ten bir değişiklik değildir. Güneşle gözlerimiz arasın- ğer ilgilerle birlikte (inanç, düşünce, korku, ümit, bek- da gerçekleşen bir algılama olayıdır. Güneş tutulması lenti ve kendini aşma…) toplumsal-olmayana, aşkınlığa benzetmesi, Tanrı’nın bizatihi kendisinin değil de, ona yönlendiren dinsel söylem, özünde toplumsallık-karşıtı ilişkin düşünce, değerlendirme ve tasavvurlarımıza işa- bir öz içerir. Bazı varoluşçu düşünürlerin dile getirdi- ret eder.2 ği gibi, varlığa karşı verilen en kesin ve en net “hayır!” cevabı Tanrı kavramıdır. Dinler ise kutsal kitaplarında Tanrı’yı araştırmak, bilgi sosyolojisi açısından bakıl- Tanrı’yı evrenle, doğayla ve insanla ilişki içinde, fiillere dığında insanın kendisini araştırması anlamına gelir. ve sıfatlara sahip bir varlık olarak tanıtmışlardır. Felsefî Çünkü O’nunla bir nesne olarak iletişim kuramadığı- ontolojinin Tanrı’yı bizatihi, kendi kendine ve mutlak mıza göre, O’nun hakkındaki bilgilerimizi deneyimle- varlık olarak ele almaktaki ısrarına karşılık, ilâhî dinler rimizden hareketle elde ederiz. Şu halde Tanrı tasavvu- O’nu, evrenle ve insan hayatıyla sıkı ilişkiler içinde an- rumuzun zenginleştirilmesi ve geliştirilmesi teolojinin latmışlardır. Eğer kutsal kitaplarda yeryüzüne, yaratıl- ve buna bağlı olarak da toplumsal dindarlığın zengin- mışlara ve insana dair Tanrı’nın ilgisinden söz edilmemiş leştirilmesi ve yeni boyutlar kazanmasına yol açar. Din olsaydı, din anarşizmin tükenmez kaynağı olurdu. Top- ve metafizik sosyolojisi, Tanrı tasavvurlarının toplum- lumsal hayata ve ahlakî sorumluluklara yapılan işaretler, sal yapıyla olan bağlantısını ortaya koymuştur. bunu dengelemiştir. Geleneksel İslam düşüncesine damgasını vuran ilke, Her dinî kültürü diğerlerinden ayıran, ona belirginlik İbrahimî tektanrıcı dinlerin ortak teması olan ve sağlayan kendine özgü bir duyarlılığı olmasıdır. Tüm Kur’an tarafından ısrarla vurgulanan tevhîd inancıdır. sisteme egemen olan bu duyarlık, bazı kavramlar ta- Tevhîd öğretisi, İslâm’da dinî ve ilmî zihniyeti belir- rafından yoğun biçimde temsil edilir. İslam düşünce leyen ilkedir. Allah tektir, benzersizdir. Mutlak güç, geleneğini de benzerlerinden ayıran en önemli yönü, irade ve bilgi sahibidir. Yaratıcı ve düzenleyicidir. O, onun varlıkbilim merkezli bir sistem olmasıdır. Bu sis- aynı zamanda melik(hükümdar)’dir.3 Bu kadarını bil- temin en tepesinde Allah kavramı bulunur. Diğer öğe- mek bile, herhangi bir inanan açısından Allah’ın; tari- ler de bununla olan ilişkisine göre konumlanır. İslam he, topluma ve insan yaşamına yakın ilgi duyduğunu, düşünce geleneğinde bilgi sistemi de, büyük oranda kayıtsız kalmak şöyle dursun taraf tuttuğunu yeterince bir varlık anlayışına dayanır. Varlık anlayışı, bilgi teo- anlatır.4 Mezheplerin geliştirdiği kader doktrininde, risinin kuruluşunu belirleyen değerlerden oluşur. Bilgi Allah-âlem arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğunu sistemi, varlık anlayışı hakkındaki kategoriler üzerinde vurgulama ihtiyacı görülür. Ancak bunun insan öz- ilerler. Bu bakımdan her bilgi sistemi, kendine özgü gürlüğünü ve sorumluluğunu olumsuz yönde etkile- bir varlık bilimine dayanır. Ontolojinin temel konusu yen tarafına dikkat edilmelidir. Allah-insan arasındaki 8 Yıl 1 / Sayı 5 / Haziran 2008 Egemenlik, İtaat ve Disiplinin Kurulması Üzerine ilişkiyi cebrî bir mantıkla kuran bakış, daha baskındır. İslam gerçekçi bir dindir. Gücünü ve üs- Olup biten her şeyden tek fâil olarak Allah’ı göstermek, Allah’ın insana verdiği özgürlüğünün ve sorumluluğun tünlüğünü, gerçeklikle kurduğu sağlam kaybına yol açmaktadır. Oysa Allah ile insan arasın- ilişkilerden alır. Müslümanların da buna daki ilişki, Allah ile nesne arasındaki ilişki gibi değil- uygun olarak gerçeklikle aralarına çeki- dir. Bu iki varlık (insan ve doğa) nitelikçe birbirinden len her türden perdeyi kaldırmaları ge- ayrılır. Eşya, Allah’a (daha doğrusu onun nizamına) rekir. Özeleştiri yapmak, kendini sadece kendiliğinden boyun eğer. Nesneler, Allah’ın kurduğu kozmik düzenin gönüllü parçası ve uygulayıcılarıdır. günahlardan değil ideolojik alışkanlıklar- İnsan irade sahibidir. Bunu yasak ağacın meyvesini ye- dan da sîgâya çekmek bir zorunluluktur. diğinde fiilen göstermiştir. O, Allah’ın nizamına uyma Entellektüel sorunlarımız açısından bu ve karşı çıkma gücüne ve iradesine sahiptir. Hatta o, erdem değil aksine görevdir. nizamı bozacak kudrete sahiptir. doğadaki nedenselliği reddeden, nefislere taşıyamayacak- Allah-insan ilişkisini ortaya koyarken gözetilmesi zo- ları yükü yüklemesini mümkün gören başka bir teolo- runlu iki parametre vardır: İlk olarak, Allah’ın aşkın- jik anlayış da gelişmiş ve egemen olmuştur. Buna göre lığı ve mutlaklığı ile onun âlemle ilişkisi arasında bir Allah, evrenin yaratıcısı, sahibi ve yöneticisidir. Her şey denge kurulmalıdır. Hemen ardından öncelik-sonralık onun mülküdür. O, mülkünde dilediğince tasarrufta bu- arama yanlışlığına düşmeksizin Allah-insan ilişkisini lunur. O, halde O’nun üzerinde bir güç yoktur ki bir korumak ve insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü yöne doğru onu zorlayabilsin! Allah karşısında oldukça sonuna kadar savunmak gelir. Bunlar sağlıklı ve özüne mütevazı ve teslimiyetçi görünen bu teoloji, aslında ken- uygun bir dinî kültürün hareket noktasını oluşturur. dine özgü bir sisteme dayanır ve bunu Kur’an’la temel- Bu konu, zaman zaman ortaya çıkan ve akıl sahibi her lendirmeye çalışır. Aksi hâlde Kur’an’da “Allah hiçbir insanı rahatsız eden din eksenli tahakküm ve istismar- nefse taşıyamayacağı yükü yüklemez.”(Bakara 286. ların önüne geçmek açısından zorunludur. Çünkü ilahî ayet), ifadesi yer alıyorken Allah’ın bir nefse taşıyamaya- mesaja uygun bir dinî sistemin başlıca özelliği, insan cağı yükü yüklemesi caizdir, görüşünü öne sürmesi nasıl özgürlüğünü ve buna bağlı olarak da insan onurunu ve açıklanabilir? Kelam tarihine konu olmuş bu türden pek itibarını yüceltmesidir. Kur’an’ın mesajı, insanın Tanrı karşısında yok olduğu bir görüntü içermez. Bu fikir, çok konu vardır. Kur’an ekseninde Allah, insan ve tabi- mistik akımların getirdiği ontolojiden kaynaklanır. İn- at ilişkisinin yeniden ele alınmasıyla bu türden kurum- sanın erdemli bir şekilde Tanrı’nın yanında yer aldığı, sallaşmış yanlışlıklar ortadan kalkacaktır. Bu kez dinin sadece kendi hayatından değil yeryüzündeki hayattan bir araya getirdiği şeyleri birbirinden ayıran teolojilerin da sorumlu bir ahlakî bilinç, Kur’an’ın beklentisidir. yanlışlarını sergileyen bir ilişkiler metafiziği oluşturmak Sorumluluk ise özne olduğu kabul edilen irade sahi- gerekecektir. Dinî mesajın anlamı, varlıkları ayıran sert bi varlığa atfedilebilir. İnsan, Tanrı’nın kendisine söz ontolojinin aşılarak varlıklar arasındaki ilişkiyi yakala- yönelttiği, söz verdiği ve söz aldığı değer üreten özne- makla elde edilecektir. varlıktır. Bu gerçeği söylemine taşımayan dinsel bir Hz. Muhammed, Liderlik ve Karizma yorum, Allah’ın nizamını kavramaktan uzaktır. Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın, fiillerinde hikmetle iş yaptığı İslam düşünce geleneğinde egemenlik ve otorite anla- dile getirilir. Bunu esas alan Mutezile bilginleri, Allah- yışındaki temel sorunlardan biri, vahiy ve sünnet ikilisi insan ilişkisi konusunda önemli sonuçlar elde etmişlerdir. arasında kurulan ilişkidir. Vahiy Allah’ın otoritesini ifade Hikmetin zıddı olan abesin, adaletin zıddı olan zulmün ederken sünnet de peygamberin otorite alanını anlatmak- Allah’a nispet edilmesine karşı çıkmışlardır. Aynı şekilde tadır. Peygamber anlayışındaki mitsel öğeler, peygambere “bir nefse gücünün üzerinde teklifte bulunma”nın (teklîf din içinde ikincil bir otorite konumu sağlamıştır. Oysa mâ lâ yutâk) Allah için düşünülemeyeceğini ileri sürer- elçilikle sınırlı bir görev olan nübüvvet, öncelikle vahyin lerken ayetlerde yer alan ifadelere dayanmışlardır. Buna insanlara duyurulmasına dayanır. Bunun dışında vah- karşılık Allah’ı yüceltme adına O’nu evrendeki yegâne yin uygulanması konusunda Hz. Muhammed de diğer fâil ilan eden, fiillerinde keyfîliği O’nun için caiz gören, insanlar gibi sorumlu bir konumdadır. Bu yüzden bazı Yıl 1 / Sayı 5 / Haziran 2008 9 Egemenlik, İtaat ve Disiplinin Kurulması Üzerine âlimler peygamberin, dinin uygulanması ile ilgili söz ve diği şekilde hükmetmen için kitabı doğruluk üzere sana davranışlarını onun içtihatları olarak nitelerler.5 indirdik.” (Nisâ suresi 4/105. ayet) Konunun merkezî noktalarından birisi de, Hz. Bu konuyla ilgili o kadar çok ayet var ki, yer tasarrufu sağ- Muhammed’in etkinliğinin ve kişiliğinin değerlendiril- lamak açısından tek tek ayetlere yer vermek gereksizdir.7 mesi sorunudur. İslâm’ın paradigması, tarihsel olarak te- şekkül ederken, siyasî ve teolojik alt okuma biçimleri olan Bu ayetlerde dikkat çeken çarpıcı özellik, peygamberin Şiîlik, Sünnîlik, Mu’tezile gibi ekoller de Hz. Muhammed görevinin, insanlara değil onlar arasında hükmetme- ile ilgili kendilerine özgü birer değerlendirme ve algılama si olduğudur. Arap dilinde hakem sözcüğünün hükm biçimi geliştirdiler. Kültürel ve sosyal değişmeler düzle- kelimesinden geldiği göz önünde bulundurulursa, pey- minde, hiçbir kültürün bir diğerini tümüyle ortadan kal- gamberin insanlar arasında hakemlik yaptığını söylemek dırıp ilga etmesi mümkün değildir. Hz. Muhammed’in mümkündür. O, kendi koyduğu kanunlarla değil kendi- otoritesi eski Arap düzenini gölgede bırakmıştı. Ancak sinin de uymak durumunda olduğu kanunlara göre hük- kurumsallaşma aşamasında geleneksel Arap düzeniyle metmek durumundadır. Peygamberliğin bir tür hakem- tekrar ilişkiye geçildiği görülmektedir. İslâm’da yaşanan lik anlamına geldiği, hem semantik hem de felsefî açıdan Sünnî, Şiî ve Haricî fırkalaşmalarında bu ilişkinin etkile- açıklık kazanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Kur’an’ın rini bulmak mümkündür.6 egemenliği gayr-i şahsî bir düzlemde ele alıp uyguladığı fark edilecektir. Din anlayışındaki farklılaşmanın analizi, İslâm uygarlı- ğının akışını nihaî olarak belirlemiş olan otorite kalıpla- “Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de elçi- rının yapısını da aydınlatabilir. Hz. Muhammed’in çok ler gelip geçmiştir. Eğer ölür ya da öldürülürse gerisin yönlü ve kapsamlı otoritesi, vefatından sonra çözülme geriye dönecek misiniz? Kim dönecek olursa bilsin ki sürecine girdi. Siyasal ve dinsel iktidar figürlerinin, Hz. Allah’a bir zarar veremez. Allah şükredenleri ödüllen- Muhammed’in tecrübesindeki bir aradalığı konusu bu direcektir.” (Âl-i İmrân suresi 144) ayeti, Müslümanları sürecin aşmaya çalıştığı temel sorundu. Bileşik olma- zihinsel olarak peygambersiz bir dünyaya hazırlayan me- yan çözülemez, kapsamı olmayan da daraltılamaz. Hz. sajlar içerdiğini fark etmemek mümkün değildir. Kur’an Muhammed’in liderliğinin izdüşümlerinde bu sorunun daha başından itibaren vahiy ile nübüvvet arasında sıkı etkileri fark edilebilir. Şu halde Hz. Muhammed’den bağ kurmuş, peygambere itaatin Allah’a itaat olduğunu, sonra ortaya çıkan karmaşa, iktidara kimin geçeceğiyle çünkü peygamberin insanlardan, kendine değil Allah’ın sınırlı idarî/teknik bir karmaşa değil, karizmanın ortadan buyruklarına itaat etmelerini talep ettiğini bildirmişti. kaybolmasının yol açtığı zihinsel bir karmaşaydı. Allah Ancak Medine döneminin sonlarına doğru inen ayetler- tarafından gönderilen son peygamber olduğundan, yeri de Müslümanların zihninde oluşması muhtemel karizma doldurulacak değildi. Bu husus, dinî liderliğin, imamlar baskısını ortadan kaldırmaya yönelik anlatımlar kullan- tarafından sürdürüldüğünü savunan Şiî düşüncenin ta- mıştır. kıldığı temel sorundur. İlk bakışta, Kur’an’ın, gayr-i şahsî bir hakikat kavramını Egemenlik ekseninde bakıldığında Kur’an’da kullanılan temellendirdiği anlaşılıyor. İlâhî vahyin taşıyıcısı ve uy- bazı anlatımların dikkat çekici vurgular taşıdığı görülür. gulayıcısı peygamber bile hakikatin sahibi değildir. Ha- Egemenlik algısını etkileyen anlatımlardan karakteristik kikat, ondan da yüksektedir. Bu, epistemolojik sonuçları özellik taşıyan ikisine değinmek uygun olacaktır. bulunan ontolojik bir çözümlemedir. Bunun egemenlik ile ilgili olan yönü ise; yeryüzündeki hiçbir otoritenin İlk olarak; Hz. Peygambere hitaben insanların anlaş- Allah tarafından kayıtsız şartsız biçimde öngörülmemiş mazlığa düştükleri konularda nasıl davranması gerektiği olmasıdır. Allah dinsel ya da siyasal hiçbir otoriteye kefil bildirilirken şu ifadeler kullanılır: “Onlar arasında hük- değildir. Kötülüğün kaynağı insan nefsi ve aşırı arzular mettiğinde adaletle hükmet.” (Mâide suresi 5/42. ayet; olduğuna göre, uygulamaların/fiillerin tüm sorumluluğu Zümer 39/42; Bakara 2/213; ) şüpheye yer bırakmayacak şekilde bunları işleyenlere ait- Müslümanlara hitaben şöyle buyrulur: “İnsanlar ara- tir. sında hükmettiğinizde adaletle hükmedin.” (Nisâ suresi 4/58. ayet suresi) Hz. Peygamberin anlaşılmasıyla ilgili diğer bir problem Benzer şekilde “İnsanlar arasında Allah’ın sana göster- karizmadır. Geleneksel liderlik modelleri üzerinde duran 10 Yıl 1 / Sayı 5 / Haziran 2008

Description:
Yıl 1 Sayı 5 Haziran 2008. Fiyatı:7.5 YTL ISSN 1308-044X. Genel Müdür. İsmail TUNÇBİLEK e-mail:[email protected]. Abonelik Şartları. Yurt İçi:
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.