ebook img

Söylememenin Eşiğinde ya da Geceyen Çevmeler I PDF

88 Pages·2018·2.295 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Söylememenin Eşiğinde ya da Geceyen Çevmeler I

SÖYLEMEMENİN EŞİĞİNDE ya da GECEYEN ÇEVMELER I Engin Yurt Fakülte Kitabevi Yayınları: 192 Felsefe Dizisi: 21 Söylememenin Eşiğinde ya da Geceyen Çevmeler I Engin YURT 1. Baskı: Isparta, 2018 Genel Koordinatör: İbrahim ÖZDEMİR Baskı Hazırlık: Furkan Barış ÖZDEMİR Kapak Tasarım: İbrahim ÇELİK Baskı ve Cilt: Fakülte Kitabevi Baskı Merkezi Yayıncı Sertifika No:15770 ISBN: 978 – 605 – 4324 – 84 – 2 © Kitabın yayın hakkı yayıncısı ve yazarına aittir. Yazılı izin almadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz. Hiçbir şekilde kopya edilemez ve çoğaltılamaz. Yayıncı Fakülte Kitabevi Yayınları Genel Dağıtım Fakülte Kitabevi Yay. Dağ. Paz. Ltd. Şti. Yeni Çarşamba Pazarı Kompleksi D. Blok. No:1–9 (Yeni Köy Garajı Yanı) Davraz Mah. / ISPARTA Tel–Fax: (246) 233 03 74 GSM: 0 505 218 39 53 Web: fakultekitabevi.com e–mail: [email protected] İçindekiler Teşekkür ................................................................................................................................. ii Önsöz Yerine: Gecemek ve Çevme Üzerine ........................................................................... 1 Kendini İstila Eden ............................................................................................................... 32 Son Çobanaldatan (Emily Kendi Hayatına Yaklaşırken) ..................................................... 36 Sylvia, The Poetess .............................................................................................................. 38 Gri, Sanrısal Bir Uyku (Joan İçin Son Gece–Krizantemi) .................................................... 41 Antik Keski ve İskarpela (Violet‟ın Geride Bıraktığı) ......................................................... 43 Lautrêamont İsminin Çöküşü ............................................................................................... 45 Kathy Elimi Tutmadan Geçen İlk Eylül‟den Sonra .............................................................. 49 Siyah–Yün bir Hırka (Tracey ve Onun Kâbusları) ............................................................... 52 Mavi, Buzlanmış Parfüm (Carla ve ..‟ye Bir Anı Kala) ....................................................... 54 Deniz Fenerleriyle Konuşan Bir Kadın (Abigail ve Onun Avuç İçi) .................................... 56 Metadon ............................................................................................................................... 63 Bir Abi, Meyve Damlaları, Bir Oyuncak Bebek, Ateş Böcekleri.. ve Bir Karpuz Tadı ....... 65 Cerys ve Llewellyn .............................................................................................................. 68 Melissa‟yı Özlemek (Ufak Kız Kardeş için bir Ağıt ve bir Hayat) ...................................... 70 EKLER ................................................................................................................................. 78 Ek – 1. Rised Above the Vile ............................................................................................... 78 Ek – 2. House of Tenar (And the Warm, Red Wine that She Sleeps in) .............................. 80 Ek – 3. Rings of Rose ........................................................................................................... 82 i Teşekkür Metnin yayıma ve basıma hazırlık sürecinde büyük emeği geçen İbrahim Özdemir ve İbrahim Çelik‟e; metnin editörlüğünü büyük bir titizlikle yapan Burcu Kayadibi ve manevi desteğini kitabın yayıma hazırlanma süreci boyunca yanımda hissettiğim Elif Elçi‟ye; kitabın oluşmasında sandığından daha büyük payı ve rolü olan Sıla Burcu Başarır‟a; tüm hayatım boyunca desteklerini benden hiç esirgememiş olan babam Aydın Yurt, annem Keziban Aydemir, kardeşim Eray Yurt‟a tüm kalbimle teşekkür ederim. ii Önsöz Yerine: Gecemek ve Çevme Üzerine Bazen, yeni ve daha önce karşılaşılmamış olduğu düşünülen bazı yazıları ifade etmek için daha önceden mevcut olmayan bazı terimler üretilmek zorunda kalınır. Sıfırdan yeni bir kelime üretilebilir ya da eski bir kelime yeni bir bağlam ile tekrar kullanıma sokularak bir terime dönüştürülebilir. Örneğin, belli bir tür felsefi düşünme ile belli bir tür şiirsellik/şiir anlayışı arasındaki başarılı ya da başarısız olmuş bir köprüyü tarif etmek için kullanılabilir bu terim. Mistisizm transına bulanmış, dünyanın birçok dili yanı sıra özellikle Türkçenin gizil ufkunu zorlayarak bu ufukta gezinen bir şiir teorisinin örneklerini ifade etmek için de. Bunlardan başka, meditatif hermeneutiğe dalıp gitme anlarıyla dâhil olunabilecek yüksek bir metafiziğe ilişkin olan felsefi düşünme ile; taşıdığı ağır sembolizmin, tinsel dekonstrüktif çağrışımların, itirafçı fenomenolojinin altında ezilen, neredeyse yıkılacakmış gibi sallanan romantik bir gündüz rüyasını anımsatan şiirsellik arasındaki sayıklamaları da karşılamak için kullanılabilir bu terim. Ya da, ilk bakışta böyle gözükseler de ve bu yukarıda sayılanları bazen kapsasalar da, tam olarak asla bu türden olmayan şeyleri ifade etmek için de kullanılabilir bu terim. Ya da bu terim, öncelikle o türden bir köprünün sözde orada olacağı aralığın güzel olanaksızlığına ilişkin –burada bir köprünün kurulabileceği aslında hiç de bir “ara” olmamasına ilişkin yani– tek bir sözcük ile yeni bir düşünsel teori (buradaki teori kelimesinin; varlığı, oluşa–gelmeyi, düşünmeyi, konuşmayı, dili ve sessizliği temaşa etme olarak anlaşılması şartıyla) girişimi olabilir. Burada da böyle bir girişim denenecektir. Türkçe içinde, Türkçe düşünme içinde bir yere sahip olup olamayacağı belli olmayan bir girişim. Sadece tek bir kelime ile: Çevme. Şimdilik anlamsız bir kelime, ve büyük ihtimalle bu yazının, buradaki girişimin sonunda da hâlâ anlamsız kalacak olan bir kelime. Ancak yine de bu, bu girişimin boşa olacağı anlamına gelmez. Bu kelime; metafizik, felsefe ve edebiyat arasındaki sözde sınırların yok olmaya doğru gittiği bir sanatı karşılamasının yanı sıra; bu yazın türlerini ortaya çıkaran düşünmelerin özünü canlı tutan bir iç–değere ve mutlak olan bir anlama da hem dönüşüp hem de ev sahipliği yapabilir belki. Bir şiir bir çevme olabilir, bir düzyazı bir çevme olabilir, felsefi bir inceleme yazısı bir çevme olabilir. Kim bilir belki bir fotoğraf ya da bir ağlama veya ağıt bile bir çevme olabilir. Çevme; kendisi bir düşünme olduğu gibi, aynı zamanda yazın türlerinin –hakkında konuşulamaz olan ve karşısında Düşünme‟nin nutkunun kesildiği– doğasını belirleyen kökensel bir öğe olarak da ortaya koyulabilmenin olanağına yönelme girişimidir. Umarım burada teşebbüs edilen şey ile doğrudan yüz yüze gelmenin güzelliği tüm ihtişamıyla deneyimlenebilir. Her ne kadar burada ortaya koyulan, en azından denenen kelimenin; başarısız olması başarılı olmasından belli sebeplerden ötürü daha olası olsa da, yine de yazın 1 denilen şeyin, kendi içinde başarılı olan deneyimlerden olduğu kadar başarısız olan deneyimlerden de çıkarabileceği dersler bulunması sebebiyle değerlendirilmeye sunulması önemli bir adımdır. Bu anlamda, burada sunulan çalışmanın bir bütün olarak aldığı (hayali ve gerçek) yapıcı ve yıkıcı eleştiriler üzerinden daha en baştan birkaç şey söylenmesi, hem olası okuyucuların burada ne ile karşılaşacaklarına, karşılaştıklarından ne bekleyeceklerine dair bir ön bilgi sunması açısından, hem de bu çalışmada sunulan şeylerin aslında neye dair bir girişim olduğuna yönelik bir açıklama işlevi görmesi açısından yararlı olacaktır. Türkçe düşünmek ne demektir? Bu soru ister doğru cevaplansın ister yanlış cevaplansın, iki cevapta da ortak olacak haklı tek nokta beki de Türk dilinin yapısına ve Türk dilinin kelime haznesine verilmesi gereken bir kulak olduğu olacaktır. Çevme herhangi bir şey olabilir. Eğer anlamı ve bağlamı Türkçe içinde düzgün ve haklı bir şekilde kurulabilirse. Edebiyata, felsefeye, sanata, düşünmeye ve varlığa dair yeni bir olanağın ne kadar mümkün olduğunun denenmesi olabilir mesela çevme denilen şey, eğer istenirse. Elbette bir dil içinde düşünmek, o dilin içinde gelişen (ve o dilin onun içinde geliştiği) gelenekleri de göz önünde bulundurmayı gerektirir. Dil, canlı ve kendi tarihine, geçmişine sahip bir organizma gibi davrandığı sürece (ki görünen o ki hep böyle davranmıştır ve davranacaktır) dile dair geleneği tamamen yadsıyıp silmeye çalışmanın bir işlevselliği yoktur. Geleneksel yazın ve düşünme tarzının getirdiği alışkanlıkta temellenmeyen ancak yazına ilişkin olana yönelik bir ön kabulde kendini inşa eden bir eleştiri bu kelimenin ya da bu düşünmenin Türk etimolojisine ne kadar kulak verdiğini sorgulayacaktır hemen. Ancak merak edilmesin. Bu kelime zaten neredeyse tamamen etimolojinin özünden geliyor. Etimoloji sözlüklerinde tam olarak mevcut olduğu iddia edilebilir olmasa da. Daha önce deneyimlenmemiş olan, var olup olmadığı bile belli olmayan o şeye ulaşmayı, erişmeyi olanaklı kılan bir zemini inşa etmeyi deneyen bir kelime olarak çevme. Bir metnin; daha önce hiç var olmamış (ya da var olsa bile üstü örtülü olduğu için fark edilmemiş olan) bir duyguyu, düşünceyi uyandırmaya sebep olması olarak çevme. Edebi yaratımın en küçük birimi olarak ya da tanrıların okuduğu edebiyat ya da yaptığı felsefe olarak çevme. Çoğu zaman herhangi bir felsefi ya da edebi metnin ortak olarak denediği en özsel şey olarak çevme. Ya da kendi dünyasına sahip olan herhangi bir metnin dünyasına dâhil olabilmekten daha önemli olarak, herhangi başka bir dünyayı (her duygu ve düşünme başlı başına bir dünya ise) sıfırdan var edercesine (ve ederek) zaten mevcut olan o eşsiz kendi dünyasına dâhil etme, katma olarak. Elbette dil ve gelenek çoğu zaman bu kadar yenilikçi değildir ve bazen bir şey ne kadar yeni ise geleneğin bünyesi o şeyi o kadar kabul etmez, reddeder şeklinde yanlış bir düşünme de bu geleneğin içinde kendi yerine sahiptir çoktan. Bu, eleştirel bir anlama, tutuma sahip olması açısından önemli ve haklı olsa da, yine de üstesinden gelinmesi gereken düşünsel bir atalet hâlinin koruduğu bir tavır 2 takınmadır en temelde. Bir dilin kelimelerine yaklaşım tarzı, o dilin felsefesine ve konuşulmasına da nasıl yaklaşıldığını belirler. Çevme kelimesi söz konusu olduğunda Türkçe, Heidegger‟in şu tuhaf avantajına sahip olamayacağı, olmaması gereken bir dildir artık: “„Düşünme‟ kelimesinin isim verdiği nedir? „Düşünmek‟, „düşünce‟, „düşünme‟ kelimelerini duyarız. Sıklıkla ifade edildiği gibi, onlara birer anlam yükleriz. Burada akıllarımıza ilk gelen, geçiçi ve bulanıktır. Çoğu zaman bunu bu noktada bırakabiliriz. Bu, olağan iletişimdeki günlük konuşmanın gerektirdiğini karşılar. Bu iletişim her bir kelimenin anlamında oyalanarak vakit kaybetmek istemez. Bunun yerine, kelimeler durmadan ucuz bir şekilde etrafa saçılıp kullanılır ve bu süreçte yorulup eskir ve parçalara ayrılır. Burada tuhaf bir avantaj vardır. Yorulmuş bir dil ile, herkes her şey hakkında konuşabilir”1 Üzerine düşünülmeyen kelimeler gerçekten de bir dile korkunç bir düşünsel tektipleştirmeyi ve yavanlığı da beraberinde getirebilir. Genelde günlük konuşma içinde kullanılan kelimelerden daha da fazlasını kullanmayı seven bu işin meraklısı, erbabı olan kişilerin bile en fazla bir ya da iki bin kelime etrafında döndüğünü ama bir dilin en az yüz bin, iki yüz bin ve hatta daha da fazla kelime içerdiği (Türkçede kaç kelime olduğuna dair tartışma en son altı yüz bin küsür sayısı üzerinden „abartma var‟ – „eksik bile‟ argümanları üzerinden ilerliyordu, son durum nedir bilinmez) gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, bu çevme kelimesine ne anlam verilmeye çalışılırsa çalışılsın bunun büyük bir titizlik ile yapılması gerektiği açıktır. Bir kelime önemsendikçe, onun üzerine derin bir düşünme gerçekleştirildikçe, o kelimenin ait olduğu dil de rahatlar, yorgunluğu azalır. Geleneğin tavrı çok büyük sayılarda kelimeyi yazından uzak tutmak ya da kovmak zorundadır. Geleneğin onun üzerine kurulabilecek ve kendini tekrar ederek pekiştiren bir zemini olabilsin diye. Ancak ne yazık ki çevme kelimesi gelenekten gelmez. Her ne kadar geleneğe zıt düşmese bile. Buradaki yaklaşım belki de “günlük hayatta artık kullanılmayan ya da hiç var olmamış bir kelime dile sokulsa, konuşmanın içinde kendine bir yer bulsa bu kelime ne güzel olurdu” şeklindeki bir iyi niyet ile kurulur. Bu iyi niyet Türkçe düşünmek ister ve bu isteğini şimdi bir kelimeye odaklar: Çevme. Neden dilin gelişip serpilmesine katkı sağlamayı denemek yerine zaten hâlihazırda mevcut ve kullanılmakta olanlar arasında dönülüp durulsun ki? Özellikle yazına dair yeni bir şeylerin ortaya atıldığı, yeni teorilere teşebbüs edilen çalışmalarda daha önemli olan; kullanılan ama dilin ruhuna dokunmayan kelimelerin bu dokunmadaki başarısızlığına odaklanmak değil ama dilin zenginleşmesi ve güçlenmesiyle düşünmenin, varlığı temaşa etmenin de başka bir fazda, daha değişik, daha özgün bir şekilde gerçekleşeceğine yönelik inanç ile yazmaya teşebbüs etmek değil midir? Türkçe düşünme, Türkçeyi besler. Asıl olan, Türkçenin felsefeye uygun bir dil olup olmadığı tartışması değildir. Asıl olan 1 Martin Heidegger, Was Heisst Denken?, Gesamtausgabe Band 8, Vittorio Klostermann Verlag, Frankfurt am Main 2002, s. 132. 3 Türkçenin felsefeye uygun olabileceği kadar Türkçe düşünmenin gerçekleştirip gerçekleştirilmediğidir. Bu yazı da bu artı eksi hesabında Türkçeye bir yardım eli uzatmak ister, ondan bir yardım eli dileyerek. Ya da hiçbir işe yaramıyorsa bile tek bir kelime katkıda bulunmak. Çalışma sırasında düşünme yavaş işler ve gelişir. Bu yavaşlığın boğuculuğunun sebebi ya da bahanesi olarak sadece unutulmuş ya da hiç gün yüzüne çıkmamış bu kelimeye Türkçe dil dünyası içinde bir fırsatın nasıl verilebileceğine sürekli olarak arka planda düşünülüp başarısız olunmuş olması gösterilebilir. Nedir ki burada sunulan, sunulduğu iddia edilen şey gerçekten? Çevme: Edebiyatın ve felsefenin ötesinin de berisinin de yine edebiyat ve felsefe olduğunun farkında olan canlı ama herhangi bir tür düşünme teorisi ortaya koymayan bir (ve ilk) Ezopoetika‟nın yaratıldığı, ulaşabileceği son nokta. Ya da Sessizliğinin sessizerek (silencing) dile gelmesine ilişkin bir Oluş–stenografisi. Güzel bir şiiri ya da yazıyı okurken okuyucunun nutkunun tutulmasını sağlayan, üzerine konuşulmaya kendini kapatmış olan o şey ile doğrudan bir yüz yüze gelme teşebbüsü, bu şeyin güzelliği tamamen görülebilsin diye. Çoktan gelmiş olan başarısızlığının bile Düşünme‟ye özgün bir şeyler katması ve tat vermesi umuduyla. Gecemek ve Çevme Gecemek ve Çevme. Herhangi bir şeyin ismi olmak için ne kadar da anlamsız, neredeyse hiçbir şeyi çağrıştırmayan kelimeler. Hatta kendisi için bile. Gecemek. Kendi yapısında isim olan gece kelimesine, sadece fiillerin kucağını hoş karşılamayla açtığı mastar ekinin getirilmesiyle yapılmış, üzerine düşünüldüğünde kesinlikle derin anlamlar –sanki herhangi bir anlam sığ olabilirmiş gibi– çıkacağı kolaylıkla savunulabilen, sıkıcı bir diğer kelime oyunu. Şiir ile –ya da en azından insanlığın uzun süredir şiiri, onun türlerinden bir diğeri olarak gördüğü ve edebiyat diye adlandırılan ile– az çok ilgilenen herkesin de bildiği gibi bu türe; ve içi aynı zamanda boş ve dolu olan, muhtemelen yapay, ama öyle olmayanından hiç de daha az özsel olmayan bir esriklik taşıyan kelime oyunları hiç de yabancı değildir, ne şiirin tarihine ne de şiirin kökenine –eğer varsa öyle bir şey– dokunmaya çalışanlara. Bu tür “ne olduğu belli olmayan” kelimeler ile şiirin ya da felsefenin birçok köşesinde karşılaşılır, ve çok daha fazlasıyla da tabii ki (farklı diller arası sadece kelimeleri oradan buraya taşıyıp dönüştürerek değil ama aynı zamanda dillerin gramer kurallarını, yapılarını da birbirine bulaştırarak yeni kelimeler yaratmayı seven –ve dil içinde buna ihtiyaç olduğunu düşünen– Shakespeare‟in to blanket2 ya da Heidegger‟in Das Nichts selbst nichtet3 örnekleri burada akla 2 Shakespeare, isim olarak kullanılan “blanket: battaniye” kelimesini Kral Lear oyununda ilk kez fiil olarak “to blanket” [belki de en absürd ama en doğru karşılığı “battaniyemek” olarak verilebilir] kullanmıştır. Kelime, yüzyıllar içinde “sarıp sarmalamak, örtmek” olarak anlamını oturtmuştur. Bkz. William Shakespeare, King Lear, The University Society, New York 1901, s. 69. 4 getirilebilir). Yine de bu tür kelimeler; haklarında her şey söylenip yazıldıktan sonra, bazı şeyler çağrıştırabilmeyi elde etmiş olsalar dahi, hâlâ hiçbir şey ifade etmiyor ve tamamen anlamsız olabilirler. Zira bir kelimeyi kendi özsel yapısının ona izin verdiği yerler dışında dolaştırmak mümkün olsa da bu demek değildir ki dolaşma bitip de ait olduğu yere döndüğünde dolaştığı yerlerden kalan izleri mutlaka taşıyacaktır kelime. Hayır, gerçekten de gecemek hakkında ne söylenirse söylensin kelime kendi gününü devirip yarına geçtiğinde gece kelimesinin idrakında, daha önceden orada olmayan ve kelimenin kendi özsel yapısını temelli değiştirmiş bir olay, bir anlam, bir mânâ yoksa o zaman demektir ki gecemek kelimesi en fazla, sadece eskiden bir kere yapılmış ve sona ermiş bir seyahat olarak hatırlanmaya ve sonra da unutulmaya mahkûmdur ve gece kelimesi kendi yolculuğuna olduğu yerden devam ediyordur. Bundan rahatsız olarak söylenmelidir ki şu ana kadar karşılaşılan bu tür kelimeler; can alıcı, büyük bir zekâ ürününün, dil içinde gizli kalmış, herkes tarafından görülmeyen haklı noktalara ve bağlantı yerlerine yaptığı işaret etmeler, takdir edilecek enfes güzellikte yorumlar olmaktan –yani sadece bir seyahat olmaktan– ne yazık ki öteye gidememişlerdir. Bu durum aslında hem edebiyat hem de okuyucu için çoğu zaman yeterlidir. Ki belki de tam da bu sebepten dolayı sonlanmış bir seyahat olmanın ötesine gidip kelimenin kendi özündeki seyrinin kendisi hâline gelmeye geçilemiyor olunsa bile, itiraf eder bir üslupta söylenmelidir ki, bırakın kelimenin kendisinin seyri hâline gelmek, o sonlu seyahatlerden, yani yorumlardan biri olmak için bile neyin gerekli olduğu henüz bilinmemektedir. Bu yüzden söylenebilir ki gecemek kelimesi de kendi benzer türündeki diğer kelimelerle aynı sona iye olup anlamsızlık içinde solup yok olacaktır. Ve Çevme. Kulağa ne kadar da hoş geliyor. Ama kendim de dâhil olmak üzere bunun asıl anlamının ne olduğu konusunda herhangi birisinin (ne önceden yaşamış ne de şimdi yaşayan) bir fikri olduğunu sanmıyorum. Bunun sebebi ilk olarak açıktır ki Türkçede çevmek diye bir fiil olmamasıdır. Eğer yakın seslerden oluşan herhangi başka bir fiilin yöresel ağızdaki farklılaşmasından bahsedilmiyorsa, çevmek kelimesi Türkçe bilen biri için bu dil içinde hiçbir anlam ifade etmez, ne de kendisi için. Peki, ortaya atılan bu çevme kelimesinin İngilizce karşılığı olarak önerilen “(to) skein” kelimesi ile ilişkisi nedir? Yün, ip, iplik söz konusu olduğunda yumak ya da çile anlamına gelen bu “skein” kelimesi ile bu “olmayan fiil” çevmek arasındaki ilişki nedir? Bu ilişkinin açığa çıkarılması bu olmayan fiilin ne olduğunu ifşa edecek mi? Bahsi geçen ilk kelimeden daha da 3 Heidegger, “hiç” kelimesini fiil olarak “hiçmek” şeklinde (o kadar ki artık bu sözü onunla birlikte anılan en beylik ifadelerden biri hâline gelmiştir) kullanmıştır. Bkz. Martin Heidegger, Was ist Metaphysik, Vittorio Klostermann Verlag, Frankfurt am Main 1955, s. 34 [Das Nichts selbst nichtet: Hiçin kendi hiçmektedir]. 5

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.