Siyaset ve Ahlak Ünal Akyüz* 1. Giriş Bütün toplumlarda olduğu gibi Türk kültüründe de devletin yapısı ve yönetimi hususunda konuşmak, eleştiri yapmak ve sorunlara çareler üretmek olağandır. İnsanların, yaşadıkları ülkenin kim tarafından, nasıl yönetilmesi gerektiği hususunda az ya da çok söyleyecek sözleri vardır. Toplumlarda yö- neten ve yönetilenler olduğu müddetçe yönetilenlerin, kendilerini yönetenler ve yönetim biçimi hakkında konuşmaları, beğendiklerini övmeleri, beğenme- diklerini yermeleri doğaldır. Bu anlamda, asıl amacı topluma hizmet olan ve aynı zamanda toplumun bir aynası olan siyaset kurumu, her zaman eleştirile- rin merkezindedir. Varlığını ve devamlılığını halka borçlu olan siyaset kuru- mu, toplumdan bağımsız olamaz. Bu nedenle toplumun beklentileri, talepleri ve ihtiyaçları da siyasetin yönünü ve yapısını belirlemede etkilidir. Toplum- dan siyaset kurumuna yönelen taleplerin bir kısmı ile siyasetçilerin karşılaş- tıkları olaylar sırasında gösterdiği davranışlar, ahlakî tartışmaları da berabe- rinde getirmektedir. Bu çalışmada siyaset, siyaset ve ahlak, siyasal ahlak, çağ- daş siyasetin ahlak sorunları, siyasal ahlakın özgüllüğü, siyasal partiler, siyasal * Ankara Üniversitesi, Eğitim Yönetimi ve Politikası Bölümü Doktora Öğrencisi, Parlamenter Danışmanları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Milletvekili Danışmanı. E Posta: [email protected] 94 YASAMA • Sayı: 11 • Ocak-Şubat-Mart-Nisan 2009 D E R G İ S İ yozlaşmanın nitelikleri ve türleri, siyasal yozlaşmada Amerika Birleşik Devlet- leri (ABD) örneği ve Türkiye’de siyasal yozlaşma konuları tartışılacaktır. 2. Siyaset Kavramı Siyaset ve politika kavramları eş anlamlıdır. Gündelik hayatta her ikisi de kullanılmaktadır. Siyaset ve politika kelimeleri eş anlamlı olarak kullanılsa da ikisinin de kökeni ve kültürü farklıdır.1 Politika, (politics), eski Yunan- ca’da “şehir” anlamına gelen “polis” kelimesinden türemiştir. Polis, her şeyin başı ve sonu olan şehir devletini, insanların vatandaşı olmaktan gurur duydu- ğu bir siyasi topluluğu ifade eder. Buna ilaveten, polis, devlet anlamında; politeia, anayasa veya cumhuriyet; politike, devlet yönetme sanatı; siyaset, devlete ait işler; politikos, devlet adamı; politis, vatandaş anlamında kulla- nılmaktadır. Kavram olarak politika; devlet işlerini yürütme, ülkeyi yönetme, devlet- ler arası ilişkiler kurma ve yürütme sanatıdır. Diğer bir anlamı da herhangi bir konuda takip edilen yol, yöntem şeklindedir.2 Siyaset ise Arapça bir kelime- dir. At eğitimi anlamına gelmektedir. At bakıcısı olan seyis kelimesi de aynı kökten gelmektedir. Bugün, Arap toplumunda siyaset rezil etmek anlamında kullanılmaktadır. Türk-Osmanlı geleneğinde siyaset kelimesi devlet yönetme sanatının yanında, devlete karşı işlenen suçlara verilen veya kamu düzenini sağlamak için verilen cezaları da ifade etmektedir. Bazı sözlüklerde siyaset kelimesinin karşılıklarına bakıldığında Genel Türkçe Sözlük’te birinci anlam olarak politika verilmiş, devamında “devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş ve anlayış” denmiştir. Osmanlıca-Türkçe sözlükte, memleket idaresi, politika, kurnazca iş ve hare- kettir siyaset. Sosyal Bilimler Sözlüğü ise siyaseti siyasal iktidarların nasıl oluş- turulduğu, biçimlendirildiği ve bölüştürüldüğünü inceleyen bilim şeklinde açıklamaktadır. 1 Türköne, M. (Editör), (2005), Siyaset, (2.Baskı). Ankara: Lotus Yayıncılık. 2 Sami, Ş., Temel Türkçe Sözlük, (Yay. Haz. M. Tulum). Tercüman Gazetesi Yayınları, İstanbul, 1985. Siyaset ve Ahlak 95 “Siyaset nedir?” diye bir soru sorulduğunda çeşitli yanıtlar alınmaktadır. Bir görüşe göre siyaset, yaşayan insanlar arasında bir mücadele ve çatışma halidir. İnsanların sosyo-ekonomik durumları gereği farklı fikirleri ve menfa- atleri vardır. Aralarındaki farklılıklardan doğan eğilimler ve çatışmalar siyase- tin varlık sebebini oluşturur. Bu çatışma ise iktidar gücüne sahip olmak için toplumdaki değerlerin paylaşılması çabasıdır. İnsanlar, fikirlerini ve ideallerini bu yolla uygulayabileceklerini düşünmektedirler. Buna, iktidarın ele geçiril- mesi ve onun sağladığı yararların paylaşımı denilebilir.3 Max Weber siyaseti, devletler arasında veya bir devlet içindeki gruplar arasında iktidarı paylaşmak veya iktidarın paylaşımında etkili olmak için veri- len mücadele olarak tanımlar. Siyaset kendine mahsus bir dil ile insanların kanaatlerini etkilemek, ka- naati oluşmamış olanları kanaat sahibi kılmak ve sonunda onları taraftarlar safına almak amacını taşır. Böyle yaklaşıldığında siyasetin sorun çözme sanatı olmaktan çok, yönlendirme özelliği ortaya çıkmaktadır. Siyaset sanatında kitleleri ikna etme becerisi önemlidir. Siyaset belli bir dünya görüşünden yola çıkarak halkı yönetmek, bunun için bir organizasyon kurmak demek olduğu- na göre fikir ve yönelişlerin de taşıyıcısı olmaktadır.4 Siyaset, örgütte alınacak kararlara ve yapılacak eylemlere yön vermek amacıyla konulmuş ilkeler anlamında da kavramlaştırılmıştır.5 Siyaset hakkında yapılan tanımlar şüphesiz daha fazladır. Ancak siyaset teriminin herkesçe kabul edilen bir tanımının henüz yapılamadığı iddia edilir. Siyasetin başka yönleri çalışmanın ilerleyen safhalarında incelenecektir. 3. Siyaset ve Ahlak Gerek dünyada gerekse Türkiye’de alanı itibariyle en çok tartışılan konu- lardan birisi de siyaset kurumu ve ilişkileridir. Siyaset kurumu aldığı kararlar 3 Kapani, M. (2007), Siyaset Bilimine Giriş, (19.Basım). Ankara: Bilgi Yayınevi. 4 Birinci N. (2008), Siyaset ve Dil, Yayınlanmamış Konferans Notları, Ankara. 5 Burasalıoğlu, Z. (2005), Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranışlar, (13.Basım). Ankara: Pegem Yayıncılık. 96 YASAMA • Sayı: 11 • Ocak-Şubat-Mart-Nisan 2009 D E R G İ S İ ile bütün toplumu doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Bundan dolayı siyaset kurumu, dolayısıyla da siyaset yapanların ilişkileri ve davranışları sü- rekli göz önündedir. Burada üzerinde durulan siyaset kurumunun ilişkilerinin ahlak açısından uygunluğudur. Bu kısımda ahlak kavramı, ahlakın kaynakla- rı, siyasal ahlakın özelliği ve siyaset kurumu arasındaki bağlantı tartışılacaktır. Ahlak, Arapça bir kavram olup “huy” anlamına gelen “hulk” kelimesinin çoğuludur. Ahlak, genel olarak toplum içinde oluşmuş örf ve adetlerin, değer yargılarının, normların ve kuralların oluşturduğu sisteme denir. Bu yapı, hem bireyi, hem toplumun doğru ve yanlış davranışlarını belirler ve yönlendirir. Ahlak kuralları, belirli bir kişi ya da gruba yöneliktir, genel geçerliliği yoktur. Başka bir ifadeyle gruptan gruba, toplumdan topluma değişebilmektedir.6 Türk Dil Kurumu ise ahlakı, bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda ol- dukları davranış biçimleri ve kuralları olarak tanımlamıştır. Alkan, ahlakın üç temel kaynağa dayandığını belirtir.7 Birincisi, tanrısal- ilahî veya aşkın kaynaktır. Eflatun, Hegel, Tomas Aquinas, Aziz Augistina bu kategoriden sayılabilir. Bu anlamda ahlak somut olgulardan çıkarılamaz deni- lirse, ahlakı ilahî kaynakta aramak normaldir. Fakat bu tür bir yaklaşımda, önermelerin sadece bilimsel metotlarla ya da akıl yürütme yoluyla kanıtlan- ması zorluğu söz konusudur. Ahlakı ilahî bir kaynağa dayandıran kişi ne ka- dar ikna edici olursa olsun tartışmanın özünde inanç olacaktır. Bu yaklaşımın ikinci sorunu mutlaklık ve evrensellik iddialarının yasaklayıcı, zorlayıcı, dışla- yıcı doğasından kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak ahlakın kaynağı insanüstü olursa, ahlak kuralları insanlara baskı kurmanın bir aracı olabilir. Ahlakın ikinci kaynağı toplumdur.8 Bir kısım antropolog ve sosyologların görüşüne göre ahlak, toplum yaşamında bazı fonksiyonları tamamlayan kural- lar bütünüdür. Bu anlayışa göre evrensel ve mutlak anlayışın peşinde koşmak, boşuna zaman harcamaktır. En evrensel ve mutlak gözüken dine bağlı ahlak anlayışı bile aslında zaman ve mekân içinde değişebilmektedir. Bu anlayışa iki 6 Aktan, C.C. (1993), Siyasal Ahlak Sorunu ve Çözüm Önerileri, Siyasal Ahlak ve Siyasal Ahlaksızlık Kitabı, Ankara: Bilgi Yayınevi, 429-439. 7 Alkan, T. (1993). Siyasal Ahlak ve Siyasal Ahlaksızlık, (Birinci Basım). Ankara: Bilgi Yayınevi. 8 Alkan, T. a.g.e. Siyaset ve Ahlak 97 yönüyle karşı çıkılmaktadır. Bir grup karşı görüş, “Var olandan hareketle olması gerekene ulaşamayız” şeklinde özetlenebilir. Karşı çıkışın ikinci yönü ise evrensel olmayan, göreli olan ahlak kuralının gerçek anlamda bir ahlak kuralı olarak kabul edilemeyeceği hususudur. Görelik ilkesini kabul ettikten sonra nasıl bir davranış gösterilecek? Mesela, Türkiye ile ABD arasındaki cinsellik anlayışı farklılıklar göstermektedir. Bir toplumda hoş görülen bir davranış diğerinde yadırganabilmektedir. Ahlakın üçüncü kaynağı ‘birey’dir.9 Bireye ilişkin gözlem ve varsayımlar ahlak kurallarının temelini oluşturmuştur. Bu anlamda bireyi hareket noktası olarak alan anlayışın sonsuz çeşitliliği vardır. Fakat bireyden hareketle ahlak normlarına ulaşmak isteyenler, hem aşkın olanların hem de toplumbilimcile- rin düştüğü yanlışlara düşmekten kendilerini kurtaramadılar. Bireyi esas alan- lara yönelik bir tenkit vardır. Bu tenkit, bireyin sezgileriyle veya içgüdüleriyle bazı şeyleri önceden bilebileceğini varsayarak yola çıkmanın bilimsel kanıtla- ma zorluğu açısından ilahi bir kaynağa başvurarak ahlak yargısı geliştirmek- ten bir farkının olmadığı şeklindedir. Siyaset kurumunun ahlaken tartışılan bir boyutu da paylaşım sorunudur. Aristo, devletleri bir arada tutan şeyin karşılıklılık prensibi olduğunu söyler. Başka işlerde olduğu gibi siyasette de aynı kimselerin mümkün olduğu müd- detçe idare başında olmaları çok daha iyidir. Fakat idarenin sürekli bir elde bulundurulması eşitlikle uzlaştırılamayacağı için ister iyi ister kötü sayılsın, hükümete herkesin iştiraki daha hakçadır. Bu yüzden eşit insanların, kendile- ri yetkiyi nasıl başkalarından almışlarsa öylece yine başkalarına vermeleri, yani nöbetleşme usullerine uymaları gerekir. Böylece bir kısmı idare eder, bir kısmı da idare edilir. Sanki aynı insanlar değillermiş gibi, idareyi nöbetleşe elden ele geçirirler. Tıpkı bunun gibi işgal ettikleri makamlar da çeşitli olur.10 Siyaset ile ahlak arasındaki ilişki tartışmalıdır. Ahlakın kaynağı ne olursa olsun, hegemonik ve söylemsel bir nitelik edinmiş modern iktidarı kullanan 9 Alkan, T. a.g.e. 10 Aristo, (M.Ö.348), Politika, (Çev. Niyazi Berkes, 1944), İstanbul: Maarif Matbaası. 98 YASAMA • Sayı: 11 • Ocak-Şubat-Mart-Nisan 2009 D E R G İ S İ siyaset ile iç içedir ve siyasal eylemler diğer tüm eylemler gibi ahlak alanında- dır.11 3.1. Siyasal Ahlak Siyasal ahlak, siyasal yapıların, kurumların, rollerin, düşüncelerin ve ey- lemlerin; toplumsal yaşamın olanaklı, uyumlu, olumlu ve verimli sürmesini sağlayacağı düşünülen normlarıdır.12 Başka bir tanımlamaya göre ise devlet ve ülke yönetiminde yönetenlerin ve yönetilenlerin uygulamaları, uymaları ge- reken kurallar, ilkeler ve yöntemler demektir.13 Siyasal ahlak konusunda sorulması gereken soruların başında, insanların kıyasıya eleştirdiği bu meslekten neden vazgeçemedikleri sorusu gelmektedir. Ya da tersinden sorulacak olursa, insanlar niçin siyasetçi olmak isterler? 19. yüzyıl siyaset adamı Disraeli, “Halka hizmet için ön plana çıkan herkesin değişik amaçları vardır. Ben de şöhreti seviyorum. Halkın gözü önünde yaşa- mayı seviyorum” der.14 Siyasetçi, sadece kendisinin değil kendisini destekle- yenlerin de sorumluluğunu taşır. Burada Laswell’in siyaseti “kimin, neyi, ne zaman, nasıl aldığı” şeklindeki tanımına geri dönülecek olursa, siyaset aynı zamanda maddi güce sahip olmanın bir vesilesi olarak görülmektedir. Diğer bir husus, siyasilerin kendilerini destekleyenlere verdikleri menfaat ya da diğer tabirle arpalıktır. Bugün parti liderleri destekleyicilerine makamlar dağıtmaktadır ve bütün parti mücadelelerinin arkasında makam patronajlığı vardır. Bu durum, kamu kaynaklarının ve makamların kendilerini destekle- yenlere dağıtılmasıdır. Özellikle demokratik toplumlarda siyasetçi, toplumu yönlendirmekten çok toplum tarafından yönlendirilmektedir. Siyasetçi top- lumun aynasıdır; çünkü siyasetçi profili halkın tercihlerine göre şekillenmek- tedir. Şayet toplum hayatında yolsuzluk ve usulsüzlük bir yaşam biçimine 11 Bayram, A.K. (2006), Siyasetin Ahlakîlik Problemi, II. Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi Bildiriler Kitabı, Ankara: ODTÜ Felsefe Bölümü, 229-235. 12 Şenel, A., (1993). Siyasal Ahlak Kapsamı-Açmazları-Tipolojisi, Siyasal Ahlak ve Siyasal Ahlaksızlık Kitabı, Ankara: Bilgi Yayınevi, 258-272. 13 Turan, İ. (1993), Türkiye’de Siyasal Yozlaşma Süreci, Siyasal Ahlak ve Siyasal Ahlaksızlık Kitabı, Ankara: Bilgi Yayınevi, 373–383. 14 Türköne, M. a.g.e. Siyaset ve Ahlak 99 dönmüşse siyasetçinin de öyle olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla siyasetçiye yöneltilen eleştiriler topluma yöneltilmiş demektir.15 Toplumda siyasetin nasıl yapıldığı kadar ne için yapıldığı da tartışılmak- tadır. Demokratik toplumlarda bir siyasi parti liderinin başarısı yaptıkları ile test edilir. Liderin başarısı; onun çok iyi bir insan, erdemli ve ahlaklı olması değil iktidarı ele geçirmesi ve onu elde tutmasıdır. İktidar gücü ahlakî değer- leri zaafa uğratabilir; çünkü güç baştan çıkarıcıdır. Bu yüzden ahlakî kriterle- re göre siyasetin yargılanması önemlidir.16 Aktan; ahlakı toplumsal birimler (birey, aile, toplum) dışında bu birimle- rin görevleri ve meslekleri açısından da inceler. Meslek ahlakı olarak sınıf- landırabileceğimiz bu sınıflamaya iş ahlakı, siyasal ahlak, bilim ahlakı ve med- ya ahlakı gibi türleri de ekleyebiliriz. Bu noktadan siyasal ahlak, siyasetçilerin ve bürokratların kamusal karar ve uygulamalarda uymaları gereken ahlaki kuralları ifade eder. Daha genel bir ifadeyle siyasal ahlak, siyasal karar alma sürecinde geçerli olan değer yargılarının, örf ve adetlerin, normların ve kural- ların oluşturduğu sistemi ifade eder. Siyasal karar alma süreci, devletin siyasi ve ekonomik kararlarının alındığı mekanizma ve onun işleyişidir.17 3.2. Çağdaş Siyasetin Ahlak Sorunları 21. yüzyıl, toplumların hızla sanayileşme ve bilgi çağını aştığı bir dönem- dir. Değişen ve gelişen toplumların ihtiyaçları ve talepleri de farklılaşmıştır. Feodal anlayış, krallık ve saltanat yönetimleri yerini demokrasiye bırakınca vatandaş yönetimlerde belirleyici duruma gelmiştir. Toplum, başka bir ifade ile seçmen bilinçlenmiş, talepleri ve beklentileri de çeşitlilik göstermeye baş- lamış, siyaset kurumunun aldığı kararlar toplumun bütününü etkilediği için bütün nazarlar siyaset kurumuna çevrilmiştir. Toplumla siyasetçi birbirinden vazgeçemez. İktidara gelmek isteyen siyasal partiler vatandaşı ikna etmek zorundadırlar. Siyasetçi vatandaştan seçilmek için oy istemekle beraber bazı 15 Türköne, M. a.g.e. 16 Türköne, M. a.g.e. 17 Aktan, C.C. (1999), Kirli Devletten Temiz Devlete, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. 100 YASAMA • Sayı: 11 • Ocak-Şubat-Mart-Nisan 2009 D E R G İ S İ taahhütlerde bulunur, vatandaş ise belirli zaman aralıklarında bunun hesabını sorar. Modern toplumunun geldiği bu noktada siyaset kurumu da bazı ahlakî sorunlarla karşılaşmıştır. Siyaset kurumunun ahlakîlik anlayışı zamanla farklı- lıklar gösterebilmektedir. Burada önemli olan, siyaset alanında faaliyet göste- ren aktörlerin, ahlakî ilkelere göre eylem ve davranışlarda bulunarak başarıya ulaşıp ulaşamayacağıdır.18 Alkan, çağdaş siyasetin ahlak sorunlarını şöyle sınıflandırmıştır:19 • Birey ve kitle, • Siyasetin profesyonelleşmesi, • Bilgi toplumu, • Siyasal partiler, • Laiklik, • İdealistler ve komisyoncular, • Kitle iletişim araçları, • Ulusçuluk, • Eşitlik ve özgürlük, • Bürokrasi, • Evrensellik ve • Özel alan ve kamusal alan. Bu sorunlar kısaca incelenecek olursa, birey ve kitle olgusu endüstrileş- me ve kapitalistleşmenin bazı sosyal sonuçları ile ortaya çıkmıştır. Birey salt kendi kendine yetmekten çıkıp çevresine üreten, karar veren, sorgulayan bir duruma geldi. Aile, aşiret gibi birincil kümelerden çıkıp kitleleşme yoluna girdi. Kitleleşmenin temelinde bağımsızlaşma ve atomlaşma vardır. Birey bir yandan özgürlüğün tadını çıkarırken, bir yandan yalnızlaşma ve yabancılaşma ortaya çıktı. Özgürlüğü ve eşitliği idealleştiren eski bağlarından kopmuş, büyük 18 Poyraz, H. (2006), Ahlaksız Siyaset, Akılsız Ahlak, II. Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi Bildiriler Kitabı, Ankara: ODTÜ Felsefe Bölümü, 574-578. 19 Alkan. T. a.g.e. Siyaset ve Ahlak 101 beklentiler içindeki huzursuz insanların oluşturduğu kitleler, ideolojik yön- lendirmelere hazır hale geldiler. Kitleselleşmeyle birlikte, ideolojinin egemen olduğu siyaset, çağımıza damgasını vurdu.20 Kitle iletişim araçları, kitle toplumu oluşturma suçlamalarına neden ol- muştur. Fakat kitle iletişim araçları ancak geniş kitleleri etkileyebileceklerine inandıkları konularda yayın yapmaya özen gösterirler. Bu anlamda tek yönlü değil karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. İletişim araçları sadece ahlakın oluşmasına katkıda bulunmuyor, aynı zamanda yeni bir ahlakın da oluşması- na yol açan koşullar tarafından yönlendiriliyorlar.21 Kitle iletişim araçlarının rolünün başka bir örneği de şudur.22 18. ve 19 yüzyıllara damgasını vuran ulus devletler, uluslaşma projesinin merhalelerine ve toplum içi iktidar mücadelelerine paralel doğrultuda gelişmiş; bir ölçüde vatandaşlarının siyasi iradelerini de dikkate almaya başlamıştır. Bu anlamda siyasetin ezeli ve ebedi görünen eşitsizlik ve kuralsızlık güç oyununda geniş kitlelerin oyun alanı dışına atılmaları, devrimci bir değişiklik olabileceği his- sini uyandırmıştır. Ancak rejim, anlayış ve ideolojik farklılıklara rağmen, iktidar oyun alanının dar bir elit tarafında tutulması olgusu değişmemiştir. Siyasetin modern zamanlarda kendi yolunda yürümesini temin eden en önemli gelişme kitle iletişim araçlarının tüm ihtişamıyla ortaya çıkmasıdır. Alkan’ın ifade ettiği bir başka çağdaş siyasal ahlak sorunu Max Weber’in ideal tipini çizdiği çağdaş bürokrasilerdir. Bürokratik yönetimin en önemli özellikleri arasında, ilişkilerin kişisel olmaktan çıkıp yazılı kurallara bağlanma- sı, işe girişte liyakatın esas olması, kişisel çıkar sağlamanın engellenmesi ve kuralların yurttaşlara eşit şekilde uygulanması vardır. Bunlar aynı zamanda çağdaş ahlakın da temellerini oluşturmuştur. Siyasi ahlak tartışmalarında sık sık adı geçen zimmet, irtikâp, rüşvet adam kayırma, partizanlık ve çıkar ça- tışmalarının arkasında bürokratik idarenin etkileri vardır. Bunlara ilaveten, devletin yönetim aygıtı olarak devlet gücünün yurttaş üzerinde kullanılmasını sağlayan araç olması yönüyle bürokrasinin, insanı kurallar çerçevesinde 20 Alkan.T. a.g.e. 21 Alkan.T. a.g.e. 22 Bostancı, N. (1998), Siyaset, Medya ve Ötesi, Ankara: Vadi Yayıncılık. 102 YASAMA • Sayı: 11 • Ocak-Şubat-Mart-Nisan 2009 D E R G İ S İ algılama mantığı vardır. İnsan, belirli bir işlevinden veya rolünden dolayı belirli bir tüzük veya yönetmelik hükmüne göre değerlendirilir. Bu durumun eleştirilen tarafı, toplumların bürokrasi ile birlikte insansızlaşma sürecine girmiş bulunmasıdır.23 Laiklik bağlamında ise laikliği dünyevileşme olarak anlar ve dini de dog- matik bir inanç sistemi olarak değil toplumda insanların çoğunun yaşadığı sosyolojik bir olgu kabul edersek, laikliğin çağdaş ahlak açısından temel ka- rakteri ortaya çıkar. Ulusçuluk ise ulusal varlığı yücelten ve diğer unsurları ikinci sınıf sayan anlayış yerine; evrensel, uluslararası ve insanca değerleri yücelten daha gelişmiş bir ahlak anlayışına ulaşmak içinse o zaman olumlu algılanabilir. Evrenselliğe gelince, şimdilerde insan hakları ve demokrasi ola- rak formüle edilen ahlak anlayışının uluslararası ortamda revaç bulması olumlu sayılmalıdır.24 İdealistler ve komisyoncular açısından bakılırsa idealistler, geleneksel toplum bağından kopmuş insanın hayatına anlam verecek yeni amaçlar pe- şinde koştuğu bir dünyada siyaseti zaman zaman bir idealin gerçekleşmesi aracı olarak görür. Bunun sorun olan tarafı, idealin peşinde koşularak yapılan siyaset kişiye bazı doyumlar sağlasa da ideali her şeyin üzerinde saymanın dramatikliğidir. Bu tarzda insanlar uzlaşmaya yanaşmazlar, ödün vermek da- vaya ihanet anlamına gelir. İkincisi, komisyonculuk siyasetidir. Bu tarzda hiçbir ideal değer geçerli değildir. Siyasetçi kendini farklı çıkarlar arasında arabuluculuk yapan, sağlanan uzlaşmadan da komisyon alan bir kişi olarak görür. Bu anlamda, asıl eğilimlerini tümüyle terk etmeden, insanı ve yaşamı önemsemeleri sağlanabilirse, idealist ve komisyoncu tarza yöneltilen ahlaksal suçlamalar, kaybolmasa bile azalacaktır.25 Eşitlik ve özgürlük kavramlarının mutlak değerler olarak var olması, bir- birlerinin varlığını ortadan kaldırmalarına sebep olmaktadır. Bu iki olgu bir- likte var olacaksa her ikisinin de belirli sınırlar içersinde olması lüzumu var- dır. Son olarak, özel ve kamusal alan tabirlerinin arkasında, bireyselleşme 23 Alkan T. a.g.e. 24 Alkan T. a.g.e. 25 Alkan T. a.g.e.
Description: