SEYAHATNÂMELERDE AMASYA Ali TUZCU KAYSERİ–2007 II Ali TUZCU SEYAHATNÂMELERDE AMASYA Ali TUZCU Amasya Belediyesi Kültür Yayınları Birinci Baskı: 2007 ISBN: 9944- Dizgi Nazım DURAN Kapak ve Sayfa Düzeni Mehmet ÇELEBİ 0 352 222 1940 Baskı Kapak Resmi: Zemin Resmi: Piri Reis’in Avrupa haritası. Önkapak Resmi: Osmanlı İmparatorluğu’nun Kırım, Moldavya, Eflak ve Bulgaristan kısmını gösteren bir harita ile Osmanlı Arması, Arma içindeki yağlıboya resim: 1884’de Taylor tarafından ağaca oyulmuş Bernard tarafından renkli olarak boyanmıştır. Seyahatnâmelerde Amasya III SUNUŞ Amasya Anadolu coğrafyasında Karadeniz, İç ve Doğu Anadolu sıradağlarının birbirlerine geçit verdikleri, alçalarak düzleştikleri jeopolitik ve stratejik büyük önemi olan bir yerleşim merkezinde kurulmuştur. -İlkçağlardan günümüze- Anadolu’yu doğudan-batıya, kuzeyden-güneye kateden önemli ticaret, göç ve savaş yollarının odağında yer almış bağrında kurulan Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti devletleri ve uygarlıklarına beşiklik etmiş doğal güzellikleri ve tarihi eserleriyle tanınmış şirin şehirlerimizden birisidir. Jeopolitik ve stratejik konumuyla sınırları içinde bulunduğu her devlet için kurulma, gelişme devamlılık, geleceğini belirleyen ekonomik ve siyasi denge unsuru, bir anahtar-kilit işlevini üstlenmiştir. Yeryüzünde insan yaşamının başlamasıyla, uygarlığın ve ekonomik faaliyetlerin belirmesiyle şekillenen tarihi ticaret yollarının Anadolu’da kalbini oluşturmuş damarlarıyla –Asya’yı- Avrupa’ya bağlamış kuzeyi-güneyle kaynaştırarak bu gün amaçladığımız evrenselliğin öncüsü olmuştur. Amasya bağrından çıkardığı ve beşiklik ettiği her uygarlığın kuruluşuna güçlenmesine, ihtişamına, duraklamasına, gerilemesine, yıkılmasına, zaferine, yenilgisine tanıklık etmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun güçlü döneminde dünyanın siyasi ve ekonomik değişimine yön vermiştir. Bu kendin sınırları içinde bulunduran Selçuklu, Osmanlı devletleri dağılmanın ve yıkılmanın eşiğine geldiklerinde, Anka kuşunun tekrar küllerinden doğması gibi tekrar Amasya çevresinde vücut buldular. Bu iki özelliğinden başka zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları IV Ali TUZCU bitki örtüsünün çeşitliliği, ikliminin yumuşaklığı, bol suyu, insanlarının çeşitli mesleklere yatkınlığı, sabrı, dürüstlüğü, cesurluluğu, Amasya’da yoğun bir ekonomik faaliyete yol açmıştır. Tarımsal ve hayvansal hammaddenin çokluğu, madenlerin bolluğu üretimi çeşitlendirmiş her türlü mamul madde üretimi artırmış, ticareti canlandırmıştır. Şehirde Türk-İslam uygarlığı en parlak dönemine ulaşmış, birçok han, hamam medrese yapılmış, birçok bilgin, yönetici yetişmiştir. Amasya ve çevresi ezilen doğuda, Mustafa Kemal’in önderliğinde işgalcilere ve sömürgecilere baş kaldırıldığı, Türk Kurtuluş Savaşının başlatıldığı, ulusal, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bir merkez olmuş, 20.yy’ın seyrini değiştirmiştir. İşte zengin bir tarihi dekor içinde, bağrında kurulan uygarlık ve devletlere beşiklik, onların kaderini belirlemiş acılı-sevinçli birçok olaya sahne olmuş, kilit şehir Amasya’nın geçmişi-Seyahatnâmelerden günümüze taşınarak Amasyalıların ve okuyucuların gözleri önüne serilmiştir. Bu eserin belediyemiz tarafından yayınlatılması, hiç kuşkusuz Amasya tarihinde kültüründe, Anadolu şehir tarihçiliğinde önemli bir sayfa, yeni bir çığır açacaktır. Bir tarih, tabiat ve kültür beldesi olan şehrimize va halkımıza her alanda verdiğimiz hizmetler gibi “Seyahatnâmelerde Amasya” adlı bu ilginç bilimsel çalışmayı, adımızı yaşatacak, kalıcı bir hizmet olarak Amasya halkına ve okuyuculara verilecek en iyi armağan olacağını ümit ediyorum. Bu kıymetli eseri hazırlayan araştırmacı yazar Ali TUZCU’yu tebrik ediyor kendisine Amasya halkı adına teşekkürlerimi sunuyorum. İsmet ÖZARSLAN Amasya Belediye Başkanı Seyahatnâmelerde Amasya V ÖNSÖZ Yeryüzünde insan yaşamının ve üretimin başlamasıyla birlikte, diğer insanlarla tanışma, değiş-tokuş, ilginç ve yeni yerler görme merakı da uyanmıştır. İlkçağlardan itibaren başlayan insanoğlunun bu merakı bütün çağlarda devam etmiş ve seyyahların gözlemlerini başka insanlarla paylaşma arzusu seyahatnâmeleri ortaya çıkarmıştır. Edebiyatın bir türü olan ve ilkçağlardan ortaçağa kadar konusunu ticaret, savaşlar, dinî ziyaretler, mitolojik öğelerin oluşturduğu seyahatnâmeler, ilk coğrafi keşiflerin ardından, keşfedilen yerlerin yağmalanması sonucu Avrupa’ya taşınan zenginlikler sayesinde yeni bir boyut kazanmıştır. Keşfedilen yeni coğrafyalardan Avrupa’ya taşınan zenginlikler bütün ekonomik dengeleri değiştirmiş, Avrupa saraylarında ve Avrupalı aristokratlar arasında yepyeni bir yarışın başlamasına vesile olmuştur. Avrupa’nın maceracı ruhları ile kısa yoldan servetlerini artırma peşindeki aristokratların işbirliği seyahatnâmelere adeta bir altın çağ açmıştır. Peşpeşe gelen coğrafi keşifler, bu keşifler sonrası şu ya da bu yolla elde edilen zenginlikler Avrupa’da kendi modasını yaratmış, ardı ardına seyahatnâmeler yayınlanmıştır. Rönesans ve reform hareketiyle birleşen bu yeni ekonomik ve sosyal yapı bir süre sonra doğal olarak yeni ve farklı bir insan tipini de ortaya çıkarmıştır. Avrupalı bu yeni insan / aydın tipi kültür, sanat, felsefe ve bilim alanında, araştırma ve gözleme dayalı bilgiyi önemseyen, şüpheci, pozitivist ve rasyonalistti. Yüzlerce yıl Avrupa kültürünü şekillendiren skolastik bilginin, coğrafi keşifler sonrası ötekiyle karşılaşınca adeta tuzla buz olması Avrupa kültürünün ve biliminin yeniden inşasını zorunlu kılıyordu. İşte bu yeniden inşaa çabaları seyahatnâmeler açısından 3. bir dönemin açılmasına yol açtı. Birbirinden farklı saiklerle hareket eden binlerce insan dünyanın farklı coğrafyalarına dağıldılar ve yepyeni seyahatnâmeler ortaya çıkardılar. VI Ali TUZCU Düşünürler, yazarlar, şairler, tarihçiler, arkeologlar, dil bilimciler, mühendisler, hıristiyan din adamları, askerler, maceraperest burjuvalar kısacası akla gelebilecek her meslekten ve her meşrepten insanlardan oluşan bu seyyahlar, akılcı bir dünya görüşü ve sağlam bir mantıkla gezi notlarını ve izlenimlerini yazdılar. Avrupa’da bu seyyahların eserleri yayınlandıktan sonra birçok okur, farklı insan, mekân ve coğrafyalarla tanışmış bilgi sahibi olmuştur. O yıllarda seyahatnâmeler Avrupa’da güçlü yankılar uyandırmış, geniş bir entelektüel ve aydın kitlesinin belleğine, büyülü, esrarengiz doğu ve Osmanlı fenomeni’ni yerleştirmiştir. 19.yy. ortalarında sanayileşmiş devletlerarasında hammadde ve pazar kapma savaşı iyice hızlanmıştı. Avrupa kıtasının demiryolu ağları ile birbirine bağlanması, uzun deniz yolculuklarına dayanıklı, sağlam ve yüksek tonajlı gemilerin inşası, başta Osmanlı toprakları olmak üzere dünyanın diğer bölgelerini, Avrupa’ya daha da yakınlaştırmıştı. Osmanlı ülkesi diğer geri kalmış ülkelere oranla Avrupa’nın hemen burnunun dibindeydi. Hammadde kaynakları açısından çok zengin, mamul maddeler için mükemmel bir pazardı. Kömür, petrol, bakır, krom, gümüş, çinko, kurşun vb. maden kaynakları ve kereste bakımından da oldukça zengindi. Osmanlıda mamul maddeler, Avrupa’daki gibi büyük makinelerle donatılmış fabrikalarda üretilmiyor, çeşitli atölyelerde ve evlerde üretim yapıldığından, standartlar yakalanamıyordu. İşçilik maliyetleri düşük, hammadde fiyatları yüksekti. Osmanlı ekonomisinde, yönetimin sıkı denetimi, geleneksel lonca sisteminin kontrolü, dini inançlar, dünya anlayışı Osmanlı insanını alçak gönüllü, ev ve iş komşusunu düşünen, yardımsever, aile birliğine ve toplumsal dayanışmaya önem veren bireyler olarak biçimlemişti. Bu yüzden kapitalist Avrupa insanının tersine, Osmanlı tüccarı, iş adamı, esnafı ve zanaatkârında rekabet duygusu, para kazanma hırsı, aldatma ve aç gözlülük yoktu. Amerikan iç savaşının devam etmesi, Avrupa kıtasına gelen pamuk tütün, deri, maden ve gıda maddelerinin akışını durma noktasına getirmişti. Bu durum aniden gelişmiş sanayi devletlerinin Seyahatnâmelerde Amasya VII tüm ilgisinin Osmanlı topraklarına çevrilmesine neden oldu. Avrupalı devletlerin iştahını kabartan yalnızca Osmanlı topraklarının zengin hammadde kaynakları ve geniş pazar potansiyeli de değildi. Avrupa ortak uygarlığının, kültür değerlerinin ve Hıristiyanlığın ortak paydasının temellendiği antik Yunan ve Roma merkezlerinin birçoğu Osmanlı sınırları içinde bulunuyordu. Kıta Avrupasında ekonomik ve siyasi rekabet, sömürge edinme yarışları iyice hızlanmış, ufukta bir bunalım belirmişti. Yayılmacı devletlerin ve sanayi çevrelerinin kiliselerinin bunalımının hafifçe savuşturulması için seyyahlar birer can simidi oldular. Seyyahlar ve seyahatnâmeler artık ekonomik ve siyasi Avrupa yayılmacılığının, devletler arası rekabetin birer bilgi kaynağı, kılavuzu olmuştu. Önceleri edebi ve bilimsel meraka dayalı izlenimlerin aktarıldığı bu eserler sonraları ekonomik, siyasi ve ticari birer kılavuz, birer el kitabı oldular. Bunun en can alıcı örneklerini C. Neibuhr ve E. Bore’nin seyahatnâmelerinde görebiliriz. Carsten Niebuhr tarafından kaleme alınan bir seyahatnâme çok değil yayınlanışından 15-20 yıl sonra tüm Avrupa dillerine çevrildi. Bu kitapta, Osmanlı dünyasının zenginliği, Filistin, Suriye ve Mısır’daki şehirlerin savunmalarının çok yetersiz, askerlerin az ve disiplinsiz, topların eski ve bakımsız olduğu anlatılıyordu. Disiplinli, iyi eğitilmiş, modern silahlarla donatılmış bir ordunun bölgeyi kolaylıkla fethedebileceği de vurgulanıyordu.Bu durum Napolyon’un ve diğer Avrupa ülkeleri hükümdarlarının iştahını kabarttı. Napolyon’un Filistin ve Mısır’a yaptığı ünlü seferinin arkasında bu kitabın büyük etkisi vardır.* Bu düzenli bilgiler, merkezlerine ulaştıkları sürece, sanayileşmiş devletler, Osmanlı ülkesine yaptıkları ithalat ve ihracatta gözle görülür artış sağladılar Osmanlı coğrafyasına yolculuk yapacak bu kişilerin yolculuk konaklama ve yeme-içme masraflarını sanayi ve ticaret kuruluşları karşıladılar. Ülke içindeki konsolosluklar, ise seyahat izinlerini ve diğer * Carsten Neibuhr Entdeckungen İm Orient –Reise Nach Arabien und Anderen Ländern (1761- 1767) Kopenhag, 1767 VIII Ali TUZCU işlerini takip ettiler. Gelişmiş Avrupa ülkelerine karşı üç rakip daha çıkmıştı. Daha batısında ABD, kuzeydoğusunda Çarlık Rusya’sı ve uzak doğuda Japonya da onlarla bir rekabete girişmiş emperyalist ve kapitalist yarış hızlanmıştı. Kafkasya’da faaliyet gösteren Fransız katolik din adamı ve şarkiyatçısı Eugĕne Bore burada yazdığı eserlerinde ve ülkesine gönderdiği raporlarda Rusya’nın kutsal yerleri ele geçirme, sıcak denizlere inme girişimini ayrıntıları ile dile getirmişti. Sonradan İngiltere ve Fransa, Kırım savaşında Rusya’nın Akdeniz’e inmesini önlemek için Osmanlı Devleti yanında yer aldılar.1 Kapitalizmin gelişmesi ve emperyalist rekabetin kızışmasıyla birlikte bu ülkelerde çeşitli eğitim, öğretim kurumları ve üniversiteler açıldı. Bu üniversitelerin farklı bölümlerinin başarılı öğrencileri, dünün romantik ruhlu, maceracı, gezmeye görmeye meraklı seyyahlarının yerlerini aldılar. Jeoloji, maden, orman, ziraat, ulaşım mühendisleri, hayvan ve bitki bilimciler, sosyologlar, tarihçiler ve arkeologlar, subaylar, sağlık ekipleri, Hıristiyan din adamları, haritacılar, gravürcüler ve ressamlar, fotoğrafçılar bir araya getirildiler. Ekonomik ve siyasi yayılmacılığın birer yan kuruluşu olarak çeşitli dernek ve enstitüler kuruldu. Buralarda seyyahlar gidecekleri ülkelerin özelliklerini, uğrayacakları bölgelerde konuşulan antik ve yerel dilleri (Türkçe, Arapça, klasik ve modern Ermenice, Rumca vb.) öğrendiler. Bu birkaç yıl süren sıkı eğitim sırasında öncelikli görevlerinin ülkelerinin çıkarlarını devamlı göz önünde bulundurmak olduğu vurgulanarak, pazar paylarını genişletmek, ileride kurulacak sömürge ilişkisini uzun ve verimli hale getirebilmek için hangi yöntemlere başvurmaları gerektiği, rakip devletlerin görevlilerini nasıl devre dışı bırakacakları gibi konularda eğitimler aldılar. Bu araştırmacı seyyahlar, devlet, kilise, sanayiciler, tüccarlar veya askeri kurumların maddi yardımları ve koruyuculuğu altında çalışacakları bölgelere gönderildiler. Uzmanlık alanlarına giren konularda, gezdikleri yerlerin 1 Eugĕne Bore Correspondances et Mémoires d’un Voyageur en Orient_Paris_1840 Seyahatnâmelerde Amasya IX coğrafi özellikleri, madenleri, ormanları, su kaynakları, bitki örtüsü, iklimi, ekonomik yapısı, üretim ilişkileri, ticaret, tarım, hayvancılık, el sanatları, sosyolojik yapı, halkın etnik ve dinsel özellikleri, bu etnik ve dinsel grupların kendi aralarındaki ilişkiler, örf ve adetler, yönetim yapısı, yöneticilerle halkın ilişkileri gibi çok çeşitli konularda bağlı oldukları merkezlere düzenli, gizli ve açık bilgilerini gözlemlerini aktardılar. Osmanlı-İngiliz serbest ticaret anlaşmasının imzalandığı Tanzimat ve Islahat Fermanlarının ilan edildiği tarihlerde Avrupalılar yukarda anlatılan çalışmalarını hızlandırmışlar, elde ettikleri imtiyazları, yeni ekonomik ve siyasi ayrıcalıklarını sağlamlaştırmak ve yerinde takip etmek için konsolosluklarını açmışlardı. 1880’li yıllarda İngiltere, Fransa, Almanya, ABD ve Çarlık Rusyası eğitim ve kültür kurumları, kiliseleri, konsoloslukları çeşitli konularda araştırma ve inceleme gruplarını Osmanlı devletinin en ücra köşelerine kadar yaymışlardı. 1850-1915 yılları arasında, yayınlanmış bir çok seyahatnâme konsolosluk görevlileri ve misyonerler tarafından yazılmıştır. Batılı seyyahların ve seyahatnâmelerin bir kısmında İslam coğrafyası, Osmanlı Türk kimliği, dünya anlayışını yeterince değerlendirilmemeştir. Avrupalı seyyahlar kendilerini ve ülkelerin, Türk ve Müslümanlardan uygar, gelişmiş olarak görmüşlerdir. İmajlarındaki Doğu; Türk ve Müslüman devlet, halk ve ülke; öteki/farklı geri kalmış, baskıcı ve monarşik bir yönetim, çürümüş, sefaletin ve cehaletin kol gezdiği topraklar zamanın durduğu bir şark panoramasıdır. Osmanlı sınırları içindeki Hıristiyan tebayı köleleştirmiş, kutsal Hıristiyan mabetlerinin üstüne otağını yaymış postunu sermiş zalim kanlı bir despot vahşi/gaddar tehlikeli bir düşman olarak betimlerler. Kendilerini hep Osmanlıyı bu topraklardan atıp Hıristiyan tebayı ve kutsal mekânları kurtaracak havariler olarak gördüler. Bazı seyyahlar ise bu görüşlere kısmen katılmakla beraber; gerçek hedeflerinin artık konular olmayacağı Osmanlı ülkesini ucuz bir hammadde deposu, geniş bir pazar, sömürülmesi gereken topraklar olarak değerlendirmişlerdir. X Ali TUZCU 1838-1878 yılları arasında öncülüğünü seyyahların yaptığı, Osmanlı devletini yarı sömürge haline getirme ekonomik ve siyasi kültürel nüfuz alanlarına bölme çabaları hızını kesmeden sürdürülmüştür. II. Abdülhamid döneminde iyice kurumsallaşmış, imtiyazlı ticari kuruluşların misyoner örgütlerinin konsoloslukların eğitim kurumlarının ayrılıkçı yıkıcı faaliyetleri iyice su yüzüne çıkmıştır. Bu yıkıcı ve bozguncu eylemlere karşı çeşitli önlemler alınmış, fakat etkili olunamamıştır. İttihat ve Terakki yönetimi I.Dünya Savaşında bir kısmının faaliyetleri yasaklanmış, bir kısmı kapatılmış veya sınır dışına çıkartılmışlardır. Kurtuluş savaşı ve cumhuriyet döneminin ilk yıllarında da ise tamamen, etkisiz hale getirilmişlerdir. Türklere karşı bilinçaltındaki bir düşmanlık, gelişi güzel edinilmiş bilgilerle oluşan ön yargılar, abartılı asılsız ifadelerin yanı sıra tarafsız yazılmış birçok seyahatnâme bulunmaktadır. Bir kısım batılı seyyah ise çocukluğundaki anlatılan düşmanlıklarla, yetiştirildikleri eğitim kuruluşlarında kafalarına ön yargılı, alelacele doldurulmuş, abartılı bilgilerle Osmanlı topraklarına geldi. Fakat ülkeye yerleşip uzun yıllar kalıp ve gezdikten sonra bu fikir ve ön yargılarının yanlış olduğunun farkına vardı. Osmanlı insanı sevecen, yardımsever, duygu ve tavırlarını yerinden kullanan misafirperver, dürüst insanlardı. Bu seyyah grubundan birçok kişi Anadolu şehirlerine yerleştiler. Avrupa ülkelerinden mülteci olarak Osmanlı Devletine sığındılar. Evli olanlar eşlerini ve çocuklarını getirdiler. Bekârlar buralarda evlendi. Müslümanlığı kabul ettiler, bulundukları kentlerin ekonomik ve sosyal gelişimine katkıda bulundular. Seyahatnâmelerde Osmanlıya-Türklere, Müslümanlığa ve doğuya karşı ön yargılı, düşmanca abartılı ifadeler kullanılmamış tarafsız objektif, dahası iyi niyetli, ön yargısız gözleme dayalı anlatımlarda bulunmak mümkündür. Acaba tüm olumsuzluklara, ard niyete veya tarafsızlığa, iyi niyetli gözleme dayalı Türk ve Osmanlı dostu anlatımlarının dışında günümüzde seyahatnâmeler den nasıl sonuç çıkartabiliriz? Seyyahlar Osmanlı ülkesine gönderiliş ve geliş amaçlarının
Description: