EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ SEKİZİNCİ CİLT -د ﺳ- ٩ n ؛؛f Ankara Cad. No: 46 SİRKECİ — İSTANBUL Tel: 5 26 49 84 - S 27 83 32 ٠ ٠ EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ Meh- med Zıllioğlu EVLİYA ÇELEBİ Tertip, tan ٠ ٠ zim, tashih ve sadeleştirme : Mümin Çevik Cop. Üçdal Neşriyat Dizgi Baskı: Tas ٠ vir Majtbaası/lstanbul, 1985 KEFE DEN KIRIM HANI İLE BAHÇESARAY’A GİTTİĞİMİZ KONAKLAR HAKKINDADIR Önce Han, Kalga, Nureddin, İslâm Ağa ve ben Ak - Mehmet Paşa ile vedalaştık Kefe’den kalkıp deniz gibi askerle batı tarafına Eski Kırım’a doğru giderken bütün Kırım âyârıı Han’a karşı çıkıp tebrik ederek, ete ğine yüz sürdüler. Ertesi gün Şirinli askerleri cenk silahlarını kuşandı lar. Yirmi bin kadar asker zırh, yay, ok, köbe ve donlara bürünüp Han’a geldiler. Atlarından inmeyip, başlarından kalpaklarını çıkarıp, selâm ve rip geriye dönerek alaya girdiler. Kollarında yürüdüler. Çeşitli gösteri lerde bulunup, sözler söylediler. Han, onların bu hareketlerine ve sözle rine asla önem vermedi. Herkese mevki ve durumlarına göre güleryüz gösterip, hareketler yaparak karşılık verdi. Sağda ve solda bulunan hal ka selâmlar verip, fakirlere hediyeler dağıttı. Eski Kırım, Karasu şehri, Akmescit şehirlerinden sonra Bahçesaray’a girerken bütün Kırım ayanı ve ileri gelenleri, şirinli, mansurlu, sehunlu, argın, bargın ve dayırlı, mankut, evlan, badrak ve kapı kulları, mirzalar, imamlar, hatipler, âlim ler, sâlihler, şeyhler, sofiler hep birlikte alay ile Han’ı Bahçesaray’da gö rünüşe (divana) koyup tahtına oturttular. Şeyhülislâm, Hanın beline bir kılıç kuşattı. Eline bir Kur’an-ı Kerîm verip: «Padişahım, Allah kitabı nın hükümleri dışında bir şey etme.» dedi. Sonra «Fatiha» suresi okun du. Arkadan önce âlimler, vezirli, şirinli, mansurlu ve diğer beyler ile ileri gelenler tebrik edip bağlılıklarını bildirdiler. Sonra pişmiş at etleri ve binlerce çeşit yemekler yenip, dualar edildi ve herkes dağıldı. Şehir de üç gün, üç gece şenlikler yapıldı. Geceleri binlerce kandil ve meşale ler yakıldı. Beşinci günü bütün Kırım âyam Bahçesaray’ııı Han görünü şünde toplandılar. Zengin, fakir, genç ihtiyar birlik olup Han'a yardım için dediler ki: «Cengiz Hanımızın kanunudur ki otuz yılda bir felek gün leri devredip, otuz sene tamam olunca kim Han olursa Kırım içinde olan esir başına birer kızılga altını alınır. Şimdi otuzuncu yıl başı bu Hanı mızın talihine düşüp Osmanlıya borcu olduğundan esir başına beşer ku ruş alsın.» Hukuken izin alınıp, Kırım’da yirmi dört kadılık yerde kaza, kaza bütün esirler yazılıp, dört yüz bin esir çıktı. Hakikatte Kırım as keri taş çatlasa seksen yedi binden fazla değildir. Askerden başka yüz bin kişi de miislüman halk olur. Ama dört yüz bin Kazak esiri vardır. Allah korusun bu kadar Kazak kâfiri isyan etseler Kırım adasının altı nı üstüne getirirler. Lâkin Muhamıned Mustafa’nın mucizesi berekâtiyle asla harekete güçleri yetmez. Han hazretleri dört yüz bin Kazak esiri- 6 EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ nin damga pahasının yüzlerini mirzalarına ve askerlerine, yüz binini ka racı halkına ve kapı kullarına, yüz binini imam, hatip, âlim, salih, şeyh ve sofilere bahşiş verdi. Yüz bini de kendisine kalmış •iken onun da elli binini bölgeçlere, hâtıplara, atalıklara, emekdaşlara, ot ağalarına, hân kazakdaşîanna, ihsan etti. Bu tertip üzere bütün vilâyet âyânı bu şart lara ve anlaşmaya razı oldular. Bunun üzerine Hân ağaları hemen ka zalara gidip pra toplamaya başladılar. Bir anda yedi yüz yetmiş mil ada nın içinde olan esirleri yazdılar. Daha önce kadıların yazdıklarının dı şında Hânlara ait esirleri de yazınca altı yüz bin esir yazıldı. Yüz yirmi iki bin civarında kadın defke sayıldı. İki yüz bin kopene çocuk (kopene ٠ olgunlaşmamış çocuk), yüz bin altı yüz adet de hür defke yazıldı. Bu defke kızlar ve kopene çocuklar ile marya cariyeleri yazmak kanun de ğil iken yazılmıştır. Yazma işi bitince para toplamak için taraf, taraf ve kol kol tüfekli askerler kazalara gidip Haccac zalim - Yusuf gibi Kırım adasını vurmağa başladılar. Ben: «Bire canım Kırım’da ne çok esir var mış» dediğimde Tamanlı Ali Can Mirza: «Evliya Çelebi, dört beş yüz binden fazla câriye kadın vardır. Eğer onlardan, kopene ve defkeîerden Han birer altın alırsa belki âsi olup, Osmanlıya karşı kor. Zira bu Çoban - Giray soyundan ...... Han ...... Hân (isim yok) Osmanlıya isyan edip yeniçerileri kıragelmiştir. Allah korusun. Birkaç gün sonra sen gör, Kı rım'da neler olur. Dilerim siz Mehmet Paşa ile burada bulunmayasınız ve Devlet kapısına yönelmiş olasınız» diye nice endişe verici sözler söy ledi. Bir gün gördük ki, esirlerden damga pahası almaya giden Han ağa larının başlan yarık, kolları kınk ve gözleri akik hâr, hâr soluyarak ve feryat ederek Hânın görünüşüne gelip: «Şirin beyleri bizi vurup, kovup, bu hale koydular. Kaça kaça geldik» diye şikâyet ettiler. Hân da: «Öyle olur feraçlanm. öyle olur.» diye peltek konuşmasiyle söyleyip, aldmş etmedi. Meğer şirin beyleri bu ağalan vurup, topladıklan paralan elle rinden alıp kovarlar. Ertesi günü Kırım adası içinde bir kargaşalık olup, silahlı sadak ve savatlı askerleri Kayabaşmda toplanırlar. Çoban - Giray- oğlu Hân’ı ve veziri İslâm Ağayı görünüşüne kapatıp (biz bu anlaşmayı kabul etmeyiz) diye Tatar lisanı ile nice sözler söyleyip feryat ederler. Fırka fırka ve kol kol olup bağırışırlar. Öğle vakti aralarına sözü geçer li kimseler girip hepsine evvelden olduğu gibi birer altın ihsanlar verip, «Fatiha» okunup askerler yatıştırılır ve yapılan anlaşma da tekrar kal dırılır.. Ertesi gün yine şirin beyi askerleri ayaklanıp, Bahçesaray üze rine gelip: «Biz bu esir damgası zulmünü ettirmeziz, Hân’ı, veziri İslâm Ağayı, kazaskeri ve Hân’ın Kalga sultanını isteziz» diye bağırışırlar. Hân onlara: «Alay olsun, karacılarım, şirinli ve nekerlerinden asla esir dam gası alınmasın. Ama karacılarım Moskov kâfiri üzerine hemen seferim var, hazır olun, işte sizin esir damganızı bağışladım...» deyince bütün EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ 7 şirin askerleri memnun kalıp, «Hele Hân’ı zor ile korkutup, damgayı ba ğışlattık» deyip, rahatlayıp illerine giderler. Sabah olunca şanı yüksek Hân hemen Moskov seferi için at bağlansın diye tellallar çıkarttı. Hân, bin adet yararlı, ün yapmış tüfekli asker, Kalga Sultanı beş yüz, Nu- reddin Sultan beş yüz, Hân veziri îslâm Ağa üç yüz aded tüfekli asker yazdılar. Daha önce Çerkez vilâyetinde rehin olan Çoban Sultanlar da henüz iki bin tüfekli asker ile gelmişlerdi. Böylece toplam dört bin üç yüz tüfekli asker hazır durumda idi. Seksen bin adet de Tatar atlısı ha zırlanmıştı. Hân’ın bin asker yazdırdığını işiten Şirin beyleri, dahaki Hânlar beş yüz asker yazdıdırdı deyip Han’ın çağırdığı sefere gelmediler. Karasu şehri yakınında Akkaya adlı şehrin sahrasında kırk bin asker ile toplandılar. Bahçesaray’ı basıp Hân’ı, Kalga Sultanı, vezir îslâm Ağayı öldürmeye karar aldılar. Bu haber hemen Hân’a ulaştı. Hân derhal tü fekli askerlerini Bahçesaray’m etrafına kayaların başına ve derelerin ağızlarına açtırdığı metrislere yerleştirdi. Kefe eyaletinde olan Tat ili ağasına haber gider. Gece yarısı iki bin tüfekli askerle gelen Tat ili ağası askerleri ile bir merkezde hazır durdular. Sonra Kalga Sultanı ve Vezir îslâm Ağayı karadan getiren OsmanlInın Silistre, Niğbolu, Vize, Kırkkilise ve Çirmen ile Bender sancaklarının askerleri —ki çoğunluğu Bucak Tatarı ve Dobruca askerleri idi— altmış üç bin Rumeli askeri olup Bahçesaray’ı kuşatıp hazır durdular. Osmanlı donanması ile Tatar Hanını getiren Ammar-zâde kaptan paşa, elli birinci cemaat odasından çıkan Yeniçeri ağası Nakkaş-zâde Şaşı-Mehmet Ağa da üç bin Kapıkulu askeriyle Bahçesaray’da hazır idi. Mansurlu Kaya Bey de on bin seçme asker ile gelip Hân’a baş vurup bağlı olmuştu. Karasu şehrinde toplanan Şirinli askerleri Hân’ın yanında yüzelli bin ateş saçan silâhlı askerin ol duğunu işitince kaçmaya karar verdiler. Bahçesaray’ı vurma hazırlıkla rını Allah’ın takdiri bozmuş, evdeki hesap pazara uymaz sözünün gere ği hepsi dağılıp yerlerine gittiler. Hân bu haberi alınca hemen Hazret-ı Peygamberin sancağını dua ile hâzineden çıkarıp, yüz kese para yanına alarak: «Her kim mü’min, muvahhit, müslim ise Hazretin sancağı dibi ne gelsin.» dedi. Allah’ın büyüklüğü o inançlı Tatar halkı Resulullah’m sancağını görünce deniz gibi asker bir yere toplanıp saf saf oldu. BAHÇESARAY’DAN NAHŞIVAN İLİNE ŞİRİN BEYLERİ ÜZERİNE GİTTİĞİMİZ KONAKLARI VE ŞİRİNLİ HALKININ DURUMU HAKKINDADIR Bu Şirinliler, Moskov seferi için Resulullahın sancağı altında top lanmaları için kendilerine gönderilen elçiyi dövüp sövüp sancak altına gelmeyi kabul etmeyip Allah’ın emrine göre hareket etmiyerek gelme diklerinden Hân hazretleri bu şirinlinin öldürülmeleri için dört mezhep EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ mültüsinden de fetva aldı. Hareket davul ve boruları çalarak, Resulul- lahm sancağını açarak Bahçesaray’dan savaşa niyet edilip çıkıldı. Akmescit ve Karasu şehirleri menzilleri geçildikten sonra beş saat kıbleye doğru gidildikten sonra Nahşıvan nahiyesine geldik. Şirin bey leri, Şirinli hududuna bu kadar askerin ayak bastığını haber alınca üç yüz adet Çatal atlı Tatarı askeri can pazarına düşüp bütün mallarım, kadınlarını ve çocuklarım bırakıp kaçarlar. Kırım adasının Çekişke ka lesi yakınındaki Erbat geçidini geçerlerden birçok yarar yiğitleri geçitte boğulur. Hân, onların kaçtıkları haberini alınca hemen peşlerine düşer. Şirinlinin baş düşmanları olan Mansurludan ve Karasu halkından üç bin adet zor batar yiğiti gönderir. Onlar da Sasılık denilen geçidi geçerler. Heyhat sahrasında Şirinliyi kovalarlar. Şirinliler ile birlikte olan üç yüz adet Kalmuklara rastgelirler ve hepsini kırarlar. Ama Şirinliler Çatal atlılar ile Azak kalesinde Süleyman Paşaya ve Molla Gani Paşaya varıp, canlarını atıp kurtuldular. Fakat birer atları ile kalıp, mal ve yakınla rından ayrı kaldılar. Bu Şirinlinin başlarına gelen acı durum hep Meh met - Giray Hanın bedduasıdır. Mehmet - Giray Han’ın eline veya ye ni Hân’a veririz diye esir Şeremet vezir ile diğer esirleri zorla aldık ları zaman Mehmet-Giray Han: «yakın zamanda siz de benim gibi yal nız başınıza kalıp, ailenizden ve çocuklarınızdan ayrı olasınız, diye bed dua etmişti. Mehmet Giray Han’ın duası Allah katında kabul olunup, ٠ sekizinci ayda bunların başlarına böyle bir belâ gelip, Çoban - Giray Hân bütün Şirinliyi ailelerinden ayırdı. Şirinliler, Azak kalesinde de durma dılar. Allah onları Dağıstan’da bulunan Mehmet - Giray Hân’a muhtaç edip, onun yanına Dağıstan’a kaçtılar. Mansurlular, Şirinlinin Azak ka lesinde kalamayıp Dağıstan’a kaçtıklarını Çoban - Han’a bildirdiler. Hân hemen Karasu sahrasından kalkıp Şirinlinin Nahşıvan ilindeki malları nı, erzaklarını, bağ, bahçe, bostan, saray, hayvan ve akarlarına el koyup, diğer mallarını yağma ve talan ettirdi. Kırım halkı zengin mallar sahip oldular. Han hazretleri bu kadar malları aldıktan sonra oradan tekrar Bah- çesaray’a döndü. Kırım adasındaki esirler için beşer kuruş damga paha sı toplamak üzere yüzlerce ağa kazalara gittiler. Zulüm ile o kadar çok para topladılar ki bu zulmü Yusuf Haccâc bile yapmamıştır. Bir zulüm olayı . ٠ Çoban - Giray Hân’ın veziri Sefer Ağa oğlu îslâm Ağanın, babasının öldürülmesine Kırımlılar sebep olduğu için intikam almak üzere esir damga parası bahanesiyle Kırım halkına ettiği zulmünü yaşlı kimseler şöyle anlatır: «Böyle zulüm ve işkenceyi baba ve dedelerimizden işitmedik. Kırım, I EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ 9 Kırım olalı böylesini kimseden görmedik. Buraya gelen Hülâgû Hân, Toktamış Hân, Cengiz Hân, Gün Batı Hân, Kerim Hân, Minkli - Giray Hân, Fethi - Giray Hân, Semiz Mehmet - Giray Hân, Bahadır - Giray Hân, îslâm - Giray Hân ve şimdi Dağıstan’a giden Mehmet Giray zamanların ٠ da böyle zulüm ve işkence görmedik.» Eğer Tatar halkının bu zulümden dolayı ettikleri feryadı ve şikâyeti işittiğimiz ve dinlediğimiz şekilde ken di dillerince yazmaya kalksak anlatması güç olur ve anlaşılamaz. Garip bir dilleri vardır. Hakikaten Kırım fakirine öyle zulüm yapıldı ki bazı kimseler esirlerinin hatırı için çocuklarını pazarda satıp esirlerinin baş paralarını ödediler. Üç beş esir bir altına çıkıp kimse rağbet etmedi. Esir ler ayaklar altında yok pahasına satıldı. Bunu anlatmamızdan şudur ki, Kırım’da yüz bin asker olup bir sefer sırasında yetmiş, seksen bini Hân ile birlikte atlanır. Altı yüz bin kadar esir elleri, kolları ve ayaklan boş olarak dağlarda, bağlarda ve tarlalarda gezerler. Buna rağmen altı ؛diz bin Kazak kâfirinden biri dahi Kınm adasından kaçmağa kadir değildir. Zira bütün Kırım askeri Hân ile sefere gittiklerinde Kırım’ın Nogay ve Badrak kadınları hemen atlanıp, bellerine kılıç ve sadak bağlanıp esir leri ile bağlara tarlalara ve dağlara gidip, ekim işlerini görüp, kocaları seferden döndüklerinde hazır mahsul bulurlar. Onun için Kırım halkı, Kazaklarının damga parasına ve zulme katlandılar. Allah kurtarsın. 1077 senesinde Kırım’da Mehmet - Giray Hân’a Osmanlı padişahının fermanı ile vezir Köprülü - zâde Fâzıl Ahmet Paşadan mektuplar geldi. Mektup larda şöyle deniliyordu: «Sen ki sabıka Kırım Hânı Mehmet - Giraysın. Hatt-ı şerifim vüsul buldukta yetmiş yedi sadaklı ve zırh kütahlı sultanlarınla Asitâne-i saa detime gelesin. Kırım Hânlığını Çoban - Giray Hân’a ihsan eyledim.» Mehmet - Giray Han ecdadından kalan on Mısır hâzinesi parayı, bu kadar malı, bu kadar yakınlarını ve körpe çocuklarını bırakıp o ihtiyar padişah ağlaya ağlaya Dağıstan padişahına beraber gittik. Bu da Kı rım’da esir damgası parası zulmünden daha ağır zulüm idi vesselâm. Bu esir damgası parasından günden güne Hân’a, vezir İslâm Ağaya hesapsız öyle haram para ve hazine geldi ki koyacak hazineler ağızları na kadar doldu. Hân’ın gözü bu kadar bin kese para görünce ömrünün sonuna kadar yeter deyip, kendisini İstanbul’dan getiren donanma ku mandanı Ammar-zâde kaptan Paşaya kırk kese, kadırgadaki leventlere on kese, yeniçeri ağasına kırk kese, yeniçerilere on kese, cebeci ve top çu ocaklarına onar kese, Kalgayı ve veziri karadan getiren Silistre, Niğ- bolu, Vize, Kırkkilise ve Çirmen sancakları askerlerine beşer kese, Bu cak Tatar؛ askerlerine beş kese, kendisinin Kırım kapıkulu askerlerine on kese, bütün sekbanlarına on kese, Tat ili halkına beş kese, velhasıl bir haftada iki bin kese dağıtıp Kırım halkını sevindirdi. Sonra damga- 10 EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ dan elde edilen haram paradan beş yüz Kazak esiri, yüz kız, yüz oğlan, yüz adet gümüş eğerli yorga at, iki yüz çıplak yorga at, beş yüz adet Kırım beygiri, yüz çift çeşitli doğanlar, kamgalar ve lâcinler, yüz adet eğitilmiş köpekler, tazılar, yüz çift alaca köpek zağralar ve binlerce çe şit altın ve gümüş kaplar, kâseler ve tabaklar toplayıp veziri İslâm Ağa ile bu hediyeleri ve yüz kese parayı Osmanlı padişahına, vezir-i azama, Valide sultana, şeyhülislâma, kazaskere, İstanbul mollasına ve diğer ile ri gelen kişilere gönderdi. Ertesi gün Kefe’de bulunan Ak-Mehmet Pa şaya yirmi kese para, elli baş at, yirmi adet yorga beygir, on adet Leh, Çerkez ve Rus kölesi, bir hanto arabayı iki yüz cirit atlı ile hediye ola rak gönderdi. Ayrıca mektup ta gönderip Mehmet Paşayı Bahçesaray’a davet etti. Mehmet Paşa hediyeleri alınca memnun oldu. Azak’tan gelir ken Çerkezistan içinde olan Şirin beyinin oğlu Sübhan Gazi ağanın oğ lunu da Nevruz kalesinden yanma aldı. Kefe’den Bahçesaray’a dördün cü günde girerken Allah’ın büyüklüğü, Hân ile binlerce silahlı, seçkin asker Mehmet Paşayı karşılamaya çıktı. Paşaya büyük ziyafetler veril di. Adamlarına konaklar ayrıldı. Paşa, Hân ile Şirinliyi barıştırdı. Yemin-i billah ve aman yazısı ile Başkapıcıbaşı ve Halim efendi gidip Şirin be yini getirdi. Şirin beyi ve Süphan Gazi oğlu el öptüler. Süphan Gazi Ağanın borç defteri üzerine de bir af kalemi çekildi. Onu da getirmek için oğlu ile kapıcıbaşı gitti. O dahi gelip el öptü. Böylece Kırım vilâyeti huzur ve sükûn buldu. Hân da Mehmet Paşa sayesinde tek hükümdar oldu. Ramazan ayının girmesiyle her gece özel toplantılar yapılıp, sohbet ler edilerek eğlenildi. Zira Ak - Mehmet Paşayı Mehmet - Giray Hân’ın yaptırdığı görünüşe kondurmuşlardı. Her gün yiyecek ve içeceği veril dikten başka yüz kuruş da cep harçlığı verilirdi. Ben hakir kula da Hân hazretlerinin iltifatı olup merhum şehit Sefer Gazi Ağanın konağı ve rildi. İslâm Ağa_. vezir olup İstanbul’a gitmiş olduğundan küçük kardeşi Mehmet Mirza bana ev sahipliği yapmaktaydı. Bütün yiyecek ve içecek lerimiz içeri haremden Ayşe kadından gelmekteydi. Yiyip içip zevk ve safalar etmekteydik. Hân tavafından bana bir kat elbise ile bir samur kürk hediye edildi. Mehmet Paşa ile birlikte Bahçesaray’da tam yirmi gün oturduk. Havanın soğukluğu biraz azaldı. İbibik kuşları ötmeğe baş ladı. Mehmet Paşa ile Hân her gece yedişer, sekizer saat oturup Kırım bilginleri ile ilmi konuşmalar yaparlardı. Mehmet Paşa büyük bir bilgin olduğundan Hân hazretlerinin ve Kırım bilginlerinin huzurunda şöyle der: «Canım efendiler, pek müşkilimdir. Acaba bu Kırım vilâyetine Ta tar kavmi ilk defa hangi asırda sahip oldu, ilk defa burayı fethedip, hü kümdar olanlar kimlerdir? Hân ve Giray diye neden isim koydular?.» Paşanın bu sorusu üzerine hemen, Kırım kazaskeri olan bilginlerden Murtaza Ali efendi buyurdular ki: EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ 11 «Bizim Tatar kavmi ilk defa Hazret-i Davut nebi aleyhisseîâm za manında Hata, Hunen ve Çin’de idiler. Orada çoğalarak oradan gelip Ma- veraünnehirde Mahan vilâyetinde yerleştiler. Hazret-i Peygamber’in saa detti zamanlarında Cengiz Hân çıktı. Cengiz Hân ile Osmanlı amca oğul larıdır. Osmanlının cedleri Süleyman Şah ve Ertuğrul, Rum ülkesine gi derler. Bizim Cengiz Hân da Idil nehri kenarlarında yerleşir.. Burada ço ğalarak Heyhat sahrasına ve Kırım vilâyetine dağılırlar. İşte bizim Em- rem Atalıkta geniş, güvenilir, güzel bir tarih vardır. Okunduğunda he pimiz ondan yararlanırdık.» Meğer Emrem adlı atalığın tarihi koynunda imiş. Çıkarıp Halim efen diye okudu. Emrem atalık yüz yirmi yaşında bir kart Kazak, Borak, Orak, köse ve boyu kısa adamın soyundan Tohtamış Bay adında bir ta rihçinin eseri olduğundan Emrem, koca dedelerinin eserini koynundan çıkarıp okunmağa başlandı. Çağatay dilinde yazılmış, açık, seçik bir Toh- ta Bay Çağatay tarihidir. TOHTABAY TARİHİNE GÖRE İLK DEFA KIRIM ADASINA SAHİP OLAN HANLAR HAKKINDADIR Cengiz Hân, Kıpçak çölünde Toktamış Hân ile tam üç sene savaş eder. Sonunda üstünlük Cengiz Hân’da kalır. Toktamış Hân yenik olarak Ha zar denizinden geçip karşıya Iran topraklarına kaçar ve orada yerleşir. Cengiz Hân kendi oğullarından en büyüğü olan Cuci Bay’a, Baluhân, Kazan, Bulgar, Rus ve Kozak vilâyetlerinin hanlığını verir. Cuci Bay, Baluhan’da oturup, burayı kendine merkez ettiği için ona Hân diye isim verdiler. O da giderek ünlü bir şah olur. Moskov kralını kendine bağla yıp haracını alır. Ama o sırada Kırım’da Cenevizliler olup, denizde ve ka rada büyük bir krallık olduğu için Ceneviz kralı Cuci Hân'a önem ver mez.. Cuci Hân da Kırım üzerine büyük bir ordu ile yürüyüp aman ve zaman vermeden Kırım ülkesini Ceneviz kâfiri elinden güç ile ilk ola rak fetheder.. Deniz kenarında olan kalelerden înkirman, Sarkirman, Ba- Iıklağa, Menkub, Kefe, Çekişke ve diğer kaleler kefere elinde kalmak üze re Cuci Hân ile Ceneviz kralı barış anlaşması yaparlar. Böylece Kırım adası sahralarında Tatar elinde kalmıştır. Kırım adasının ilk fethedeni Cuci Hân fetihten altı ay sonra vefat eder. Altı adet oğlu kalır. Büyük oğlu ile diğer beş kardeşi Kırım’ı üleşemezler ve birbirleriyle savaşa girişirler. Nihayet büyük kardeşleri Bereket Hân, dedeleri Cengiz Hân’a varır. Cengiz Hân: «Hay benim oğlumun oğlu cânım, sen safa geldin,» deyip nice ikramlarda bulunur ve Bereket Hân’ın gelmesinden son de rece memnun olur. Kırım Hânlığmı ferman ile Bereket Hân’a verip, di ğer beş kardeşinin de Kıbçak’a gelmelerini emreder. Bereket Hân, Kı rım adasına tek başına hükümdar oldu. Ülkeye nizam ve intizam verdi.