AGATHA CHRISTIE Sessiz Tanık Türkçesi: Çiğdem Öztekin Altın Kitaplar Kitabın Orijinal Adı: Dumb Witness 2. Basım, Kasım 2010 ISBN 978-975-21-1244-5 Düzenleme: ORXXAN Littlegreen Köşkü’ndeki Olayla İlgisi Olanlar Emily Arundell: Littlegreen Köşkü’nün hanımı. Tahmin edilenden de zengindi. Akrabalık ilişkilerine fazlasıyla önem veriyordu. Başına gelenlerin bir kaza olmadığını düşünüyor, akrabalarına güvenmiyordu. Wilhelmina Lawson: Emily Arundell’in yardımcısı, aptal, saf, fazlasıyla gereksiz konuşan, telaşlı, ruh çağırma seanslarına meraklı bir kadın. Theresa Arundell: Emily Arundell’in ağabeyinin kızı. Güzel ve iyi giyinmek, çılgın, lüks ve özgür bir yaşam istiyordu. Charles Arundell: Theresa’nın erkek kardeşi. Yakışıklı ve çekici biriydi, ama herkes onun ahlaksız olduğunu düşünüyordu. Bella Tanios: Emily Arundell’in kız kardeşinin kızı. Çocuklarına ve kocasına bağlı, kişiliksiz, can sıkıcı bir kadın. Theresa’yı kıskanıyor ama aynı zamanda hayranlık da duyuyordu. Jacop Tanios: Bella’nın kocası. Yunanlı doktor. Nazik ve neşeli biri olmasına rağmen yabancı olduğu için Emily Arundell tarafından pek sevilmiyordu. Rex Donaldson: Theresa’nın nişanlısı. Doktor. Aşı tedavisi konusunda uzmanlaşmak istiyordu. Mesleğini her şeyin üzerinde tutuyordu. Caroline Peabody: Emily Arundell’in eski dostlarından biriydi. Zeki, meraklı ve aynı zamanda konuşkan bir kadındı. Dostunun ölümünde bir bit yeniği olduğundan şüpheleniyordu. Julia ve Isabel Tripp: Ruh çağırma seansları düzenleyen kız kardeşler. Medyum olduklarını ileri sürüyorlardı. Tanıyan herkes onların tuhaf olduğunu düşünüyordu. Bay Purvis: Emily Arundell’in avukatı. Vasiyetnamenin değiştirilmemesi için elinden geleni yaptığını ileri sürüyordu. Doktor Grainger: Emily Arundell’in yaşlı doktoru. Emily Arundell’in doğal nedenlerle öldüğünden emindi. Yüzbaşı Hastings: Hercule Poirot’nun en yakın dostu ve yardımcısı. Yalandan ve Poirot’nun bildiklerini ona açıklamamasından nefret ediyordu. ve HERCULE POIROT Ünlü Belçikalı Dedektif Sevgili Peter'e, dostların en sadığı ve arkadaşların en değerlisine, binde bir rastlanabilecek köpeğime... 1. Littlegreen Köşkü’nün Hanımı Miss Arundell 1 Mayıs’ta öldü. Hastalığı uzun sürmemesine rağmen bu olay on altı yaşından beri hayatını sürdürdüğü küçük taşra kasabası Market Basing’de yaşayanlar için sürpriz olmadı. Miss Arundell yetmişini geçmişti, beş kişilik bir ailenin yaşayan son ferdiydi. Üstelik sağlığının bozuk olduğu da yıllardır biliniyordu. Hatta daha bir buçuk yıl kadar önce ölümüne neden olan krizin bir benzerini yaşamıştı. Her ne kadar Miss Arundell’in ölümü kimseyi şaşırtmadıysa da vasiyetnamesindeki koşullar çok farklı duygulara, şaşkınlığa, heyecana, derin bir kınamaya, öfkeye, umutsuzluğa, söylentilere ve çeşitli dedikodulara yol açtı. Haftalarca, hatta aylarca Market Basing’de başka bir şey konuşulmadı. Herkes kendine göre bir şeyler söyleyip duruyordu. “Kan sudan koyudur, izi kolay kolay silinmez,” diyen kasabanın manavı Bay Jones’tan, “Görün bakın bu ölümün arkasından bir şeyler çıkacak,” diye diye insanları bıktıran postane memuru Bayan Lamphrey’e kadar herkesin bu konuda bir fikri vardı. Vasiyetnamenin Miss Arundell’in ölümünden hemen önce, 21 Nisan’da düzenlenmiş olması da bu konudaki spekülasyonlara çok farklı, belki de haklı bir çeşni katıyordu. Üstelik bu tarihten hemen önce Emily Arundell’in yakın akrabaları Paskalya tatilini yaşlı kadının köşkünde geçirmişlerdi. Bu bile Market Basing’in tekdüze yaşamına biraz olsun farklı bir tat katabilecek en olmadık, en rezil varsayımların ileri sürülmesi için yeterliydi. Bu olayla ilgili gerçekleri yakından bilebilecek yalnızca tek bir kişi vardı. Onun açıklamaları da öyle şüphe uyandırabilecek gibi değildi. Zaten pek bir açıklama yapmaya da yanaşmıyordu. Bu kişi Miss Arundell’in yardımcısı Miss Wilhelmina Lawson’du. Kadın bu konuda herkes kadar bilgisi olduğunu, hatta vasiyetname okunduğunda kendisinin de çok şaşırdığını söylüyordu. Tabii buna kimse inanmıyordu. Aslında Miss Lawson’un vasiyetname konusunda bilgisi olsa da, daha sonra kendisinin de ifade ettiği gibi vasiyetname ile ilgili gerçekleri bilen tek bir kişi olduğu kesindi: Bu da ölü kadının ta kendisiydi. Emily Arundell her zaman olduğu gibi bu konuda da ketum davranmayı yeğlemişti. Hatta avukatına bile bu davranışının nedenleri hakkında en ufak bir açıklama yapmamıştı. Kadın yalnızca isteklerini açıkça ortaya koymakla yetinmişti. Bu suskunluk aslında bir anlamda Emily Arundell’in karakterini de ortaya koyuyordu. O her anlamda dönemini en iyi yansıtan kişilerden biriydi. Kendi kuşağının hem erdemlerini hem de zayıflıklarını kişiliğinde taşıyordu. Her ne kadar sıcakkanlı biri olsa da otoriter, hatta bazen küstah denecek kadar buyurucuydu. Sivri dilliydi ama davranışları nazik ve sevecendi. Dışarıdan bakınca duyarlı görünse de kurnaz, içten pazarlıklıydı. Yanına girip ayrılan çok sayıdaki yardımcısına acımasızca emirler verir, onları ezer ama bir yandan da çok cömert davranırdı. Bu arada aile bağlarına, sorumluluklarına da çok önem verirdi. Paskalya’dan hemen önceki cuma günü Emily Arundell, Littlegreen Köşkü’nün holünde durmuş Miss Lawson’a talimatlarını iletiyordu. Emily Arundell’in, gençliğinde güzel bir kız olduğu belliydi. Bu yaşında bile diri vücudu, güçlü yapısıyla, çevik, asla yaşını göstermeyen hoş bir kadındı. Yüzünün hafif sarılığı ise inatla yağlı yemekler yemeyi sürdürmesinin sonuçta cezasız kalmayacağının bir işaretiydi. “Evet, Minnie,” dedi. “Onları nasıl yerleştirdin?” “Şey, düşündüm de... umarım doğru yapmışımdır. Doktor ve Bayan Tanios’u meşe kaplı odaya, Theresa’yı mavi odaya ve Bay Charles’ı eski çocuk odasına...” Miss Arundell kadının sözünü kesti. “Theresa çocuk odasında kalsın, Charles’ı mavi odaya al.” “Ah, çok affedersiniz ... Çocuk odasında rahat edemeyeceğini düşünmüştüm.” “Orası Theresa için daha uygun.”
Description: