ebook img

SEMERKANT Amin Maalouf, 1949'da Lübnan'da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra ... PDF

112 Pages·2008·0.69 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview SEMERKANT Amin Maalouf, 1949'da Lübnan'da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra ...

SEMERKANT Amin Maalouf, 1949'da Lübnan'da do(cid:247)du. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazetecili(cid:247)e ba(cid:250)lad(cid:213); 1976'dan beri Paris'te ya(cid:250)(cid:213)yor. Çe(cid:250)itli yay(cid:213)n organlar(cid:213)nda yöneticilik ve kö(cid:250)e yazarl(cid:213)(cid:247)(cid:213) yapm(cid:213)(cid:250) olan Maalouf, bugün vaktinin ço(cid:247)unu kitaplar(cid:213)(cid:81)(cid:213) yazmaya ay(cid:213)rmaktad(cid:213)r. Yap(cid:213)tlar(cid:213)nda çok iyi bildi(cid:247)i Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini ba(cid:250)ar(cid:213)yla i(cid:250)leyen Maalouf, ilk kitab(cid:213) Les Croisades vues par les Arabes (1983, Araplar(cid:213)n Gözüyle Haçl(cid:213)lar) ile tan(cid:213)nd(cid:213) ve bu kitab(cid:213)n çevrildi(cid:247)i dillerde de büyük bir ba(cid:250)ar(cid:213) kazand(cid:213). 1986'da yay(cid:213)mlanan ve ayn(cid:213) y(cid:213)l Frans(cid:213)z-Arap Dostluk Ödülü'nü kazanan ikinci kitab(cid:213) (ilk roman(cid:213)) Leon l'Africain (Afrikal(cid:213) Leo) ise bugün bir "klasik" kabul edilmektedir. Maaloufun 1988'de yay(cid:213)mlanan ikinci roman(cid:213) Samarcande (Semerkant) da co(cid:250)kuyla kar(cid:250)(cid:213)land(cid:213) ve pek çok dile çevrildi. Maaloufun sonraki kitaplar(cid:213) yine romand(cid:213): Les Jardins de lu-miere (1991, I(cid:250)(cid:213)k Bahçeleri) ve Le Premier Siecle apres Beatrice (1992, Beatrice'den Sonra Birinci Yüzy(cid:213)l). Amin Maalouf, 1993'te yay(cid:213)mlanan roman(cid:213) Le Rocher de Ta-nios (Tanios Kayas(cid:213)) ile Goncourt Ödülü'nü kazand(cid:213). Son roman(cid:213) Echelles du Levant (Do(cid:247)unun Limanlar(cid:213)) ise 1996'da yay(cid:213)mland(cid:213). Amin Maaloufun dört roman(cid:213) yay(cid:213)nevimizce Türkçeye kazand(cid:213)(cid:85)(cid:213)lm(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213)r: Afrikal(cid:213) Leo (1993), Semerkant (1993), Tanios Kayas(cid:213) (1995) ve Do(cid:247)unun Limanlar(cid:213) (1996). AM(cid:248)N MAALOUF Semerkant ROMAN Semerkant / Amin Maalouf Özgün ad(cid:213): Samarcande (cid:248)(cid:100)(cid:248)NDEK(cid:248)LER (cid:37)(cid:248)(cid:53)(cid:248)NC(cid:248) K(cid:248)TAP (cid:249)airler ve Sevgililer • 11 (cid:248)(cid:46)(cid:248)NC(cid:248) K(cid:248)TAP Ha(cid:250)ha(cid:250)iler Cenneti • 77 ÜÇÜNCÜ K(cid:248)TAP Bininci Y(cid:213)(cid:79)(cid:213)n Sonu • 135 DÖRDÜNCÜ K(cid:248)TAP Denizde Bir (cid:249)air • 189 Ve (cid:250)imdi, bak(cid:213)(cid:250)lar(cid:213)(cid:81)(cid:213) Semerkant üzerinde gezdir! O, yeryüzünün kraliçesi de(cid:247)il mi? Tüm kentlerin kaderini ellerinde tutmuyor mu? Edgar Allan Poe (1809 -1849) Atlantik'in dibinde bir kitap var. Anlataca(cid:247)(cid:213)m, i(cid:250)te onun öyküsü. Belki nas(cid:213)l sonuçland(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) biliyorsunuz: o tarihte gazeteler yazd(cid:213), baz(cid:213) yap(cid:213)tlarda da belirtildi: 14 Nisan 1912'yi 15 Nisan 1912'ye ba(cid:247)layan gece, Titanic gemisi, Newfoundland aç(cid:213)klar(cid:213)nda batt(cid:213)(cid:247)(cid:213)nda, en ünlü kurbanlar(cid:213)ndan biri de, (cid:248)ranl(cid:213) bilge ozan, gökbilimci Ömer Hayyam'(cid:213)n Rubaiyat'(cid:213)(cid:81)(cid:213)n elyazmas(cid:213) tek örne(cid:247)i idi. Bu deniz facias(cid:213)ndan söz edecek de(cid:247)ilim. Benden ba(cid:250)kalar(cid:213), felaketi dolar ile de(cid:247)erlendirdiler, benden ba(cid:250)kalar(cid:213), ölülerin ve son sözlerinin dökümünü, yap(cid:213)lmas(cid:213) gerekti(cid:247)i gibi yapt(cid:213)lar. Aradan alt(cid:213) y(cid:213)l geçmi(cid:250) olmas(cid:213)na kar(cid:250)(cid:213)n, lay(cid:213)k olmad(cid:213)(cid:247)(cid:213)m halde bir ara sahibi bulundu(cid:247)um o deriden ve mürekkepten olma varl(cid:213)k, daha hâlâ kafama tak(cid:213)(cid:79)(cid:213)yor. Onu, do(cid:247)du(cid:247)u Asya topraklar(cid:213)ndan söküp alan ben de(cid:247)il miyim? Ben, yani Benjamin O. Lesage. Onu Titanic gemisine bindiren ben de(cid:247)il miyim? Bin y(cid:213)ll(cid:213)k güzergâh(cid:213)(cid:81)(cid:213) de(cid:247)(cid:76)(cid:250)tiren, ça(cid:247)(cid:213)(cid:80)(cid:213)n küstahl(cid:213)(cid:247)(cid:213) de(cid:247)ilse, nedir? O günden beri, dünya her gün biraz daha kana ve karanl(cid:213)(cid:247)a buland(cid:213). Bana gelince, art(cid:213)k hayat gülümsemiyor. An(cid:213)lar(cid:213)n sesini dinlemek, saf bir ümit beslemek, "onu yar(cid:213)n bulacaklar" hayalini kurmak için, insanlardan uzakla(cid:250)(cid:87)(cid:213)m. Alt(cid:213)n kutusunun içinde, denizin derinliklerinden ç(cid:213)kacak, kaderine yeni bir macera eklenecek diyordum. Parmaklar ona dokunabilir, onu açabilir, içine dalabilir, gözler a(cid:250)ama a(cid:250)ama serüvenini izleyebilirdi. Ke(cid:250)fedecekleri: (cid:250)airin kendisi olurdu ve onun ilk dizeleri, ilk a(cid:250)klar(cid:213), ilk korkular(cid:213)! Ve de Ha(cid:250)ha(cid:250)ilerin mezhebi! Sonra, boz ve zümrüt rengi bir resmin kar(cid:250)(cid:213)(cid:86)(cid:213)nda, ku(cid:250)kuyla dururlard(cid:213). Resmin üzerinde ne tarih, ne de imza! Sadece co(cid:250)kulu ya da bezgin (cid:250)u sözler var: "Semerkant, dünyan(cid:213)n güne(cid:250)e dönük en güzel yüzü." (cid:37)(cid:248)(cid:53)(cid:248)NC(cid:248) K(cid:248)TAP (cid:249)(cid:36)(cid:248)RLER VE SEVG(cid:248)(cid:47)(cid:248)LER Kim Senin Yasan(cid:213) çi(cid:247)nemedi ki, söyle? Günahs(cid:213)z bir ömrün tad(cid:213) ne ki, söyle? Yapt(cid:213)(cid:247)(cid:213)m kötülü(cid:247)ü, kötülükle ödetirsen Sen, Sen ile ben aras(cid:213)nda ne fark kal(cid:213)r ki, söyle? Ömer Hayyam Bazen Semerkant'ta, a(cid:247)(cid:213)r ve kasvetli bir günün bitiminde, kentin i(cid:250)siz güçsüz tak(cid:213)(cid:80)(cid:213), baharat çar(cid:250)(cid:213)(cid:86)(cid:213)(cid:81)(cid:213)n yan(cid:213) ba(cid:250)(cid:213)ndaki iki meyhane ç(cid:213)kmaz(cid:213)nda, Sogd ülkesinin kokulu (cid:250)arab(cid:213)(cid:81)(cid:213) içmek için de(cid:247)il, ama gelen gideni gözetlemek ya da çak(cid:213)rkeyif bir kaç ak(cid:250)amc(cid:213)ya sald(cid:213)rmak için dolan(cid:213)p durur. Ele geçirilen ki(cid:250)i yere serilir, hakaret edilir, ba(cid:250)tan ç(cid:213)kartan (cid:250)arab(cid:213)n k(cid:213)(cid:93)(cid:213)ll(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) ona yüz y(cid:213)llar boyu hat(cid:213)rlatacak olan bir cehennem ate(cid:250)ine sokulur. (cid:248)(cid:250)te Rubaiyat, 1072 yaz(cid:213)nda, böyle bir olay üzerine yaz(cid:213)lmaya ba(cid:250)land(cid:213). Ömer Hayyam yirmi dört ya(cid:250)(cid:213)ndayd(cid:213) ve bir süredir Semerkant'ta bulunuyordu. O ak(cid:250)am, meyhaneye mi gitmi(cid:250)ti yoksa dola(cid:250)(cid:213)p dururken rastlant(cid:213)lar m(cid:213) onu oraya sürüklemi(cid:250)ti? Bilinmeyen bir kenti ar(cid:250)(cid:213)nlaman(cid:213)n taze keyfi, biten günün binlerce biçim al(cid:213)(cid:250)(cid:213)na aç(cid:213)k gözlerle bak(cid:213)(cid:250)... Gelincik Tarlas(cid:213) Soka(cid:247)(cid:213)nda bir küçük o(cid:247)lan, a(cid:250)(cid:213)rd(cid:213)(cid:247)(cid:213) elmay(cid:213) gö(cid:247)sünde tutarak tabanlar(cid:213) ya(cid:247)(cid:79)(cid:213)yor; çuhac(cid:213)lar çar(cid:250)(cid:213)(cid:86)(cid:213)nda bir dükkân(cid:213)n içinde, bir kandilin kör (cid:213)(cid:250)(cid:213)(cid:247)(cid:213)nda tavla partisi sürüyor, iki zar at(cid:213)(cid:250)(cid:213)ndan sonra bir küfür ve t(cid:213)(cid:78)(cid:213)rt(cid:213)(cid:79)(cid:213) bir gülü(cid:250) duyuluyordu. (cid:248)plikçiler geçidinde ise, kat(cid:213)rc(cid:213)(cid:81)(cid:213)n biri çe(cid:250)menin önünde durup yüzünü y(cid:213)(cid:78)(cid:213)yor, sonra da uyuya kalan çocu(cid:247)unu öpercesine, dudaklar(cid:213)(cid:81)(cid:213) uzat(cid:213)p muslu(cid:247)a e(cid:247)iliyor, susuzlu(cid:247)unu giderdikten sonra (cid:213)slak avuçlar(cid:213)(cid:81)(cid:213) yüzünde gezdirip (cid:250)ükrediyor, içi bo(cid:250) bir karpuzu yerden alarak su ile dolduruyor ve hayvan(cid:213)(cid:81)(cid:213)n ba(cid:250)(cid:213)ndan a(cid:250)(cid:68)(cid:247)(cid:213)ya, o da içebilsin diye boca ediyordu. Tütüncüler Meydan(cid:213)nda, gebe bir kad(cid:213)n Hayyam'a yakla(cid:250)(cid:87)(cid:213). Peçesini açt(cid:213)(cid:247)(cid:213)nda ancak onbe(cid:250) ya(cid:250)(cid:213)nda oldu(cid:247)u anla(cid:250)(cid:213)(cid:79)(cid:213)yordu. Tek söz etmeden, çocuksu dudaklar(cid:213)nda tek gülümseme olmadan, Hayyam'(cid:213)n elindeki kestanelerden bir kaç(cid:213)(cid:81)(cid:213) çal(cid:213)verdi. Hayyam (cid:250)a- (cid:250)(cid:213)rmad(cid:213). Bu Semerkant'da eski bir inan(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Bir anne aday(cid:213), sokakta ho(cid:250)una giden bir yabanc(cid:213)ya rastlarsa, yiyece(cid:247)ini elinden almak cesaretini gösterebilmeliydi. Böylece, do(cid:247)acak çocuk, onun kadar yak(cid:213)(cid:250)(cid:213)kl(cid:213), onun gibi ince uzun, onun kadar soylu ve düzgün hatlara sahip olacakt(cid:213)r. Ömer, uzakla(cid:250)an kad(cid:213)na bakarken, elinde kalan kestaneleri yemeye devam etti. O s(cid:213)rada duydu(cid:247)u bir u(cid:247)ultu, h(cid:213)zlanmas(cid:213)na yol açt(cid:213). Az sonra kendini, zincirinden bo(cid:250)anm(cid:213)(cid:250) bir güruhun ortas(cid:213)nda buluverdi. Kollar(cid:213) ve bacaklar(cid:213) upuzun, beyaz saçlar(cid:213) da(cid:247)(cid:213)lm(cid:213)(cid:250) bir ihtiyar, yere serilmi(cid:250), ç(cid:213)(cid:247)(cid:79)(cid:213)klar(cid:213) öfke ve korkudan h(cid:213)çk(cid:213)(cid:85)(cid:213)(cid:247)a dönü(cid:250)mü(cid:250)tü. Gözleriyle yeni gelene yalvarmaktayd(cid:213). Zavall(cid:213)(cid:81)(cid:213)n çevresini, yirmi kadar titrek sakall(cid:213), sopal(cid:213) adam alm(cid:213)(cid:250), az ötede keyifli bir seyirci kitlesi birikmi(cid:250)ti. Aralar(cid:213)ndan biri, Hayyam'(cid:213)n k(cid:213)zg(cid:213)n yüzünü görünce: "Önemli de(cid:247)il, bu uzun Cabir'den ba(cid:250)kas(cid:213) de(cid:247)il" dedi. Ömer s(cid:213)çrad(cid:213), bir utanç dalgas(cid:213) gelip bo(cid:247)az(cid:213)nda dü(cid:247)ümlendi, kendi kendine: "Cabir, Ebu Ali'nin arkada(cid:250)(cid:213)!" diye söylendi. Ebu Ali, asl(cid:213)nda s(cid:213)k rastlanan bir isimdi. Ama ister Buhara'da olsun, ister Cordoba'da, ister Belh'de olsun, ister Ba(cid:247)dat'ta, ad(cid:213) sayg(cid:213) ile an(cid:213)(cid:79)(cid:213)rsa, kim oldu(cid:247)u kolayl(cid:213)kla anla(cid:250)(cid:213)(cid:79)(cid:213)r. Bu, (cid:248)bn-i Sina'dan ba(cid:250)kas(cid:213) de(cid:247)ildir. Bat(cid:213)'da Avicenne diye bilinen! Ömer onu tan(cid:213)(cid:80)(cid:213)(cid:250) de(cid:247)ildi. Onun ölümünden onbir y(cid:213)l sonra do(cid:247)mu(cid:250),, ama onu, ku(cid:250)(cid:68)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213)n en büyük ustas(cid:213), bütün bilimlerin üstad(cid:213), Mant(cid:213)k havarisi olarak kabul etmi(cid:250)ti. Hayyam tekrar söylendi: "Cabir, Ebu Ali'nin en sevdi(cid:247)i arkada(cid:250)(cid:213)!" Cabir'i gerçi ilk kez görüyordu ama, talihsiz ya(cid:250)am(cid:213) hakk(cid:213)nda bilgisi vard(cid:213). (cid:248)bn-i Sina, Cabir'i kendi halefi sayar, yaln(cid:213)z dü(cid:250)üncelerini sergilemedeki atakl(cid:213)(cid:79)(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) ve pervas(cid:213)zl(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) ele(cid:250)tirirdi. Cabir, bu kusuru yüzünden günlerce hapis yatm(cid:213)(cid:250), meydan daya(cid:247)ma çekilmi(cid:250), son kamç(cid:213)lanmas(cid:213) Büyük Semerkant Meydan(cid:213)nda, ailesinin gözleri önünde gerçekle(cid:250)mi(cid:250)ti. Cabir bu hareketi asla unutmam(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Cesur, gözüpek bir adam iken nas(cid:213)l olmu(cid:250)tu da böyle ihtiyara dönü(cid:250)mü(cid:250)tü? Herhalde kar(cid:213)(cid:86)(cid:213)(cid:81)(cid:213)n ölümü yüzünden! Kar(cid:213)(cid:86)(cid:213) öldükten sonra, y(cid:213)rt(cid:213)k (cid:83)(cid:213)rt(cid:213)k giysilerle, sendeleye sendeleye, saçma sapan konu(cid:250)arak dola(cid:250)maya ba(cid:250)lam(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Cabir'in pe(cid:250)inden, gülü(cid:250)üp ba(cid:247)(cid:85)(cid:213)(cid:250)an, ellerini ç(cid:213)rpan, att(cid:213)klar(cid:213) ta(cid:250)larla onun, gözlerinden ya(cid:250) ak(cid:213)tacak kadar, can(cid:213)(cid:81)(cid:213) yakan bir çocuk ordusu giderdi. Ömer, bütün bunlar(cid:213) izlerken "Dikkat etmezsem, günün birinde ben de böyle olaca(cid:247)(cid:213)m" diye dü(cid:250)ündü. Korktu(cid:247)u sarho(cid:250)luk de(cid:247)ildi; nicedir (cid:250)arapla aralar(cid:213)nda kar(cid:250)(cid:213)(cid:79)(cid:213)kl(cid:213) bir sayg(cid:213) olu(cid:250)mu(cid:250)tu. Onun as(cid:213)l korktu(cid:247)u, içindeki sayg(cid:213)nl(cid:213)k duvar(cid:213)(cid:81)(cid:213) y(cid:213)kmalar(cid:213)ndan ürktü(cid:247)ü, insan (cid:92)(cid:213)(cid:247)(cid:213)nlar(cid:213)yd(cid:213). (cid:249)urada duran zavall(cid:213), dü(cid:250)kün, etraf(cid:213)nda çember olu(cid:250)turulmu(cid:250) adam(cid:213) görmek istemiyor, uzakla(cid:250)mak istiyordu. Ama yine biliyordu ki, (cid:248)bn-i Sina'n(cid:213)n bir dostunu böylesi bir güruha terk edemezdi. A(cid:247)(cid:213)r a(cid:247)(cid:213)r ilerledi. Son derece sakin bir sesle: — Bu zavall(cid:213)(cid:92)(cid:213) b(cid:213)rak(cid:213)n gitsin! diye seslendi. Eleba(cid:250)(cid:213), Cabir'in üzerine gelmi(cid:250)ken do(cid:247)ruldu, davetsiz konu(cid:247)unun kar(cid:250)(cid:213)(cid:86)(cid:213)na dikildi. Yüzünde derin bir b(cid:213)çak yaras(cid:213) vard(cid:213) ve Ömer'e, surat(cid:213)(cid:81)(cid:213)n o yan(cid:213)(cid:81)(cid:213) dönerek konu(cid:250)maya ba(cid:250)lad(cid:213): — Bu adam bir sarho(cid:250), bir z(cid:213)nd(cid:213)k, bir feylesof! dedi. Hele bu son sözcük, a(cid:247)(cid:93)(cid:213)ndan tükürürcesine ç(cid:213)km(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). — Semerkant'da art(cid:213)k tek bir feylesof istemiyoruz! Kalabal(cid:213)ktan bir onama sesi yükseldi. Onlar için "feylesof sözcü(cid:247)ü, Yunan(cid:213)n din d(cid:213)(cid:250)(cid:213) bilimlerine, genelde din ya da edebiyat d(cid:213)(cid:250)(cid:213) her (cid:250)eye ilgi gösteren adam anlam(cid:213)na geliyordu. Ömer Hayyam, genç ya(cid:250)(cid:213)na kar(cid:250)(cid:213)n, tan(cid:213)nm(cid:213)(cid:250) bir feylesoftu. Yani (cid:250)u zavall(cid:213) Cabir'e oranla çok daha büyük bir avd(cid:213). Anla(cid:250)(cid:213)lan, surat(cid:213) yaral(cid:213) adam onu tan(cid:213)mam(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213), çünkü arkas(cid:213)(cid:81)(cid:213) dönerek i(cid:250)ine koyulmu(cid:250), ihtiyar(cid:213) saçlar(cid:213)ndan yakalayarak, kafas(cid:213)(cid:81)(cid:213) üç, dört kez sa(cid:247)a sola sallamaya ba(cid:250)lam(cid:213)(cid:250), en yak(cid:213)n duvara çarpacakm(cid:213)(cid:250) gibi yap(cid:213)p, bir anda (cid:69)(cid:213)rak(cid:213)vermi(cid:250)ti. Sert olmakla birlikte, davran(cid:213)(cid:250)(cid:213)(cid:81)(cid:213)n yine de temkinli bir yan(cid:213) vard(cid:213), i(cid:250)i sonuna kadar götürmek istemiyormu(cid:250) gibiydi. Hayyam, bundan yararlanarak tekrar araya girdi: — B(cid:213)rak (cid:250)u ihtiyar(cid:213), o bir dul, bir hasta, bir deli, dudaklar(cid:213)(cid:81)(cid:213) ancak k(cid:213)(cid:83)(cid:213)rdatabildi(cid:247)ini görmüyor musun? Eleba(cid:250)(cid:213) bir s(cid:213)çray(cid:213)(cid:250)ta Hayyam'(cid:213)n yan(cid:213)na geldi, parma(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) gözüne sokarcas(cid:213)na sordu: — Sen onu iyi tan(cid:213)yor gibisin. Kimsin sen? Semerkant'l(cid:213) de(cid:247)ilsin! Seni bu kentte tan(cid:213)yan yok! Ömer, kar(cid:250)(cid:213)(cid:86)(cid:213)ndakinin parma(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) itti. Adam bir ad(cid:213)m geriledi ama yine de (cid:213)srar etti: — Ad(cid:213)n ne yabanc(cid:213)? Hayyam duraksad(cid:213), s(cid:213)(cid:247)macak bir yer arad(cid:213), gök yüzüne bakt(cid:213). Hilali örten bulutlar(cid:213) gördü. Sustu, iç çekti. Dü(cid:250)ünceye dalma, y(cid:213)ld(cid:213)zlar(cid:213) adlar(cid:213) ile tek tek sayma, uzaklara gitme, halk (cid:92)(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213)ndan kaçma! Kalabal(cid:213)k çevresini sard(cid:213), birkaç el omuzuna dokundu, kendine gelip do(cid:247)ruldu: — Ben Ömer, Ni(cid:250)apur'lu (cid:248)brahim'in o(cid:247)lu. Ya sen kimsin? (cid:249)eklen sorulmu(cid:250) bir soruydu. Adam(cid:213)n kendini tan(cid:213)tmaya hiç niyeti yoktu. Buras(cid:213) onun kentiydi ve sorgu sual etmek yaln(cid:213)zca onun hakk(cid:213)yd(cid:213). Daha sonra Ömer adam(cid:213)n lakab(cid:213)(cid:81)(cid:213) ö(cid:247)renecekti. Kesik Yüz diye tan(cid:213)(cid:81)(cid:213)rm(cid:213)(cid:250). Eli sopal(cid:213), a(cid:247)(cid:93)(cid:213) laf yapar, gelecekte Semerkant'(cid:213) titretecek olan adam! (cid:249)imdilik sadece, bir i(cid:250)areti ile diledi(cid:247)ini yapt(cid:213)rd(cid:213)(cid:247)(cid:213) çevresindeki (cid:250)u insanlara egemendi. Gözlerinde beliren ani p(cid:213)(cid:85)(cid:213)lt(cid:213) ile hempalar(cid:213)na döndü, sonra da kalabal(cid:213)(cid:247)a seslendi: — Vay can(cid:213)na, Ni(cid:250)apur'lu (cid:248)brahim Hayyam'(cid:213)n o(cid:247)lu Ömer'i nas(cid:213)l oldu da tan(cid:213)mad(cid:213)m? Horasan'(cid:213)n y(cid:213)ld(cid:213)(cid:93)(cid:213), (cid:248)ran'(cid:213)n, Irak'(cid:213) Arabî ve Irak-(cid:213) Acemî olmak üzere her iki Irak'(cid:213)n dâhisi, feylesoflar(cid:213)n prensi Ömer! Sözde derinden bir selam verip, parmaklar(cid:213)(cid:81)(cid:213) sar(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213)n iki yan(cid:213)nda (cid:250)ak(cid:213)rdat(cid:213)nca, aylaklar(cid:213)n kahkahalar(cid:213)na yol açt(cid:213). — (cid:248)man sahibi, inanç sahibi, rubailer yazar(cid:213)(cid:81)(cid:213) kim tan(cid:213)maz? (cid:249)arap testimi k(cid:213)rd(cid:213)n, Tanr(cid:213)m. Zevk yolumu t(cid:213)kad(cid:213)n, Tanr(cid:213)m. Nar rengi (cid:250)arab(cid:213)(cid:80)(cid:213) yere çald(cid:213)n, Tanr(cid:213)m. Tövbeler olsun, yoksa sarho(cid:250) musun Tanr(cid:213)m? Hayyam, k(cid:213)zg(cid:213)n ve endi(cid:250)eli, dinledi. Bu biçimde bir k(cid:213)(cid:250)(cid:78)(cid:213)rtma, cinayete davetiye ç(cid:213)kartmak demekti. Tek bir saniye yitirmeden, kalabal(cid:213)ktan ayart(cid:213)lan olmas(cid:213)n diye, yüksek sesle hayk(cid:213)rd(cid:213): — Bu dörtlü(cid:247)ü ilk kez duyuyorum. Benim yazd(cid:213)(cid:247)(cid:213)m rubai (cid:250)öyle: Hiç, hiç bir (cid:250)ey bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar (cid:249)u cahillere bak, dünyaya egemen onlar. Onlardan de(cid:247)ilsen e(cid:247)er, sana kâfir derler Onlara ald(cid:213)rma Hayyam, yoluna devam et. (cid:5)(cid:249)u cahillere bak" derken, eliyle kalabal(cid:213)(cid:247)(cid:213) gösteren Hayyam, yanl(cid:213)(cid:250) bir i(cid:250) yapm(cid:213)(cid:250) oldu. Eller kalkt(cid:213), giysisini çeki(cid:250)tirmeye ba(cid:250)lad(cid:213), elbisesi parçaland(cid:213), s(cid:213)rt(cid:213)na indirilen bir diz darbesi ile kendini yerde buldu. Kalabal(cid:213)(cid:247)(cid:213)n alt(cid:213)nda ezilmi(cid:250)ti ama, kendini savunmaya kalk(cid:213)(cid:250)mad(cid:213). Giysilerinin lime lime, bedeninin param parça olmas(cid:213)na ses ç(cid:213)kartmayacakt(cid:213), kurbanl(cid:213)k koyun uyu(cid:250)uklu(cid:247)u ile kendini koyuverdi. Art(cid:213)k hiçbir (cid:250)ey hissetmiyor, hiçbir (cid:250)ey duymuyordu. Kendi içine kapanm(cid:213)(cid:250), iç âlemine çekilmi(cid:250)ti. Hayyam, k(cid:213)yam(cid:213) durdurmaya gelen silahl(cid:213) on adama, davetsiz konuklarm(cid:213)(cid:250) gibi bakt(cid:213). Keçe kalpaklar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n üzerinde, Semerkant kent zab(cid:213)tas(cid:213)(cid:81)(cid:213)n aç(cid:213)k ye(cid:250)il i(cid:250)areti vard(cid:213). Sald(cid:213)rganlar onlar(cid:213) görür görmez, Hayyam'dan uzakla(cid:250)(cid:87)(cid:213)lar; ama davran(cid:213)(cid:250)lar(cid:213)(cid:81)(cid:213) hakl(cid:213) (cid:78)(cid:213)lmak için, kalabal(cid:213)(cid:247)(cid:213) tan(cid:213)k göstererek hayk(cid:213)rmaya ba(cid:250)lad(cid:213)lar: — Simyac(cid:213)! Simyac(cid:213)! Resmi makamlarm gözünde, feylesof olmak bir suç de(cid:247)ildi ama simyac(cid:213)(cid:79)(cid:213)(cid:247)(cid:213)n sonu ölümdü. — Simyac(cid:213)? Bu yabanc(cid:213) bir simyac(cid:213)? Zab(cid:213)ta (cid:250)efinin tart(cid:213)(cid:250)maya hiç niyeti yoktu. — Bu adam gerçekten bir simyac(cid:213) ise, onu yüce yarg(cid:213)ç Ebu Tahir'e götürmek gerekir. Herkesin unuttu(cid:247)u Uzun Cabir, bir daha d(cid:213)(cid:250)ar(cid:213)da dola(cid:250)mamaya kendi kendine and içip meyhanelerden birinden içeri süzülürken, Ömer kimsenin yard(cid:213)(cid:80)(cid:213) olmadan aya(cid:247)a kalkt(cid:213). Kimseye bakmadan, dosdo(cid:247)ru yürüyordu; gururlu tavr(cid:213), lime lime olmu(cid:250) giysilerini ve kanl(cid:213) yüzünü bir tül ile örter gibiydi. Önünde, me(cid:250)aleli zab(cid:213)ta güçleri yol aç(cid:213)yor, ard(cid:213)nda sald(cid:213)rganlar güruhu yürüyordu. En arkadan da ayak tak(cid:213)(cid:80)(cid:213) gelmekteydi. Ömer onlar(cid:213) görmüyor, duymuyordu. Ona göre sokaklar (cid:213)ss(cid:213)z, yeryüzü sessiz, gökyüzü bulutsuzdu ve Semerkant, daha hâlâ bir kaç gün önce ke(cid:250)fetti(cid:247)i o dü(cid:250) ülkesiydi. Hiç durup dinlenmeksizin, üç hafta yürüyerek gelmi(cid:250)ti Semerkant'a ve eskiden gelmi(cid:250) olanlar(cid:213)n ö(cid:247)ütlerine uyarak dosdo(cid:247)ru Kuhandiz kalesine ç(cid:213)(cid:78)(cid:213)p kenti seyretmi(cid:250)ti. Ona "Su ve ye(cid:250)illik, çiçeklikler ve bahç(cid:213)vanlar(cid:213)n ustaca fil, deve, atlamaya haz(cid:213)r kaplanlar biçiminde budad(cid:213)klar(cid:213) a(cid:247)açç(cid:213)klar(cid:213) göreceksiniz" demi(cid:250)lerdi. Gerçekten de kalenin bat(cid:213)(cid:86)(cid:213)nda, Manast(cid:213)r Kap(cid:213)(cid:86)(cid:213)(cid:81)(cid:213)n iç k(cid:213)sm(cid:213)ndan, Çin Kap(cid:213)(cid:86)(cid:213)na kadar s(cid:213)k meyvelikler, (cid:250)(cid:213)(cid:85)(cid:213)l (cid:250)(cid:213)(cid:85)(cid:213)l akan dereler görmü(cid:250)tü. Sonra, (cid:250)urada burada tu(cid:247)ladan bir minare, oymal(cid:213) bir kubbe, bir küçük kö(cid:250)kün duvar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n beyazl(cid:213)(cid:247)(cid:213) gözüne çarpm(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Salk(cid:213)m sö(cid:247)ütlerin kaplad(cid:213)klar(cid:213) su birikintisinin k(cid:213)(cid:92)(cid:213)(cid:86)(cid:213)nda, saçlar(cid:213)(cid:81)(cid:213) rüzgâra açm(cid:213)(cid:250) bir kad(cid:213)n, ç(cid:213)plak, suya giriyordu. Rubaiyat'(cid:213)n elyazmas(cid:213) kitab(cid:213)(cid:81)(cid:213) resmeden ve kim oldu(cid:247)u bilinmeyen ressam, i(cid:250)te bu cenneti anlatmak istememi(cid:250) miydi? Semer-kant'da, kad(cid:213)lar(cid:213)n kad(cid:213)(cid:86)(cid:213) Ebu Tahir'in ikamet etti(cid:247)i Asfizar'a götürülürken, Ömer'in hayalindeki görüntü bu de(cid:247)il miydi? Kendi kendine tekrarlay(cid:213)p duruyordu: "Bu kentten nefret etmeyece(cid:247)im. Suya giren kad(cid:213)n bir serap bile olsa. Gerçe(cid:247)in yüzü, Kesik Yüz'ünki gibi olsa bile. Bu serin gece, benim son gecem olsa bile." Kad(cid:213) Efendi'nin geni(cid:250) divan(cid:213)nda, (cid:250)amdanlardan süzülen c(cid:213)(cid:79)(cid:213)z (cid:213)(cid:250)(cid:213)k, Hayyam'(cid:213)n yüzünün rengini balmumuna çevirmi(cid:250)ti. (cid:248)çeriye girer girmez, iki muhaf(cid:213)z, kendisi tehlikeli bir deliymi(cid:250) gibi, omuzlar(cid:213)ndan yakalam(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Onu bu durumda, kap(cid:213)(cid:81)(cid:213)n yan(cid:213)nda bekletiyorlard(cid:213). Odan(cid:213)n öteki ucunda oturmakta olan Kad(cid:213), Hayyam'(cid:213) farketmemi(cid:250)ti. Davay(cid:213) bitirmi(cid:250), davac(cid:213)larla tart(cid:213)(cid:250)(cid:213)yor, birine nasihat ederken, di(cid:247)erini azarl(cid:213)yordu. Anla(cid:250)(cid:213)ld(cid:213)(cid:247)(cid:213) kadar(cid:213)yla bu bir kom(cid:250)u dala(cid:250)mas(cid:213) idi, eskiden birikmi(cid:250) h(cid:213)nçlar yinelenmi(cid:250), saçma ayr(cid:213)nt(cid:213)lar ortaya dökülmü(cid:250)tü! Ebu Tahir, aç(cid:213)kça usand(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) gösterip, aile reislerinden öpü(cid:250)üp bar(cid:213)(cid:250)malar(cid:213)(cid:81)(cid:213) istemi(cid:250)ti. Hemen orac(cid:213)kta, hiç ayr(cid:213)lmayacaklarm(cid:213)(cid:250) gibi. Biri, bir ad(cid:213)m atm(cid:213)(cid:250), dev gibi olan(cid:213) ise geri çekilmi(cid:250)ti. Kad(cid:213), h(cid:213)zla ona bir tokat indirip, orada bulunanlar(cid:213) deh(cid:250)ete dü(cid:250)ürmü(cid:250)tü. Dev gibi olan(cid:213), surat(cid:213)na vurmak için kalk(cid:213)p uzanmak zorunda kalan öfkeli Kad(cid:213)'ya bir an için bakm(cid:213)(cid:250), sonra denileni yapm(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Herkes ç(cid:213)kt(cid:213)ktan sonra, Ebu Tahir, milislere yakla(cid:250)malar(cid:213) için i(cid:250)aret etti. Bunlar yakla(cid:250)(cid:213)p raporlar(cid:213)(cid:81)(cid:213) vermeye ve sokakta onca kalabal(cid:213)(cid:247)(cid:213)n toplanmas(cid:213)na neyin sebep oldu(cid:247)unu anlatmaya ba(cid:250)lad(cid:213)lar. Sonunda s(cid:213)ra Kesik Yüz'e geldi. Adam Kad(cid:213)'n(cid:213)n önünde e(cid:247)ildi, Kad(cid:213)'n(cid:213)n onu uzun süredir tan(cid:213)(cid:71)(cid:213)(cid:247)(cid:213) anla(cid:250)(cid:213)(cid:79)(cid:213)yordu. Kesik Yüz heyecanla anlatmaya ba(cid:250)lad(cid:213). Ebu Tahir dinliyordu. Yüzünden, ne dü(cid:250)ündü(cid:247)ü belli olmuyordu. Birkaç saniye durdu, dü(cid:250)ündü, sonra: — Ahali da(cid:247)(cid:213)ls(cid:213)n, diye buyurdu. Herkes, en k(cid:213)sa yoldan evine dönsün. Sonra sald(cid:213)rganlara bakarak: — Sizler de evlerinize dönün dedi. Yar(cid:213)ndan önce karar verilmeyecek. San(cid:213)k geceyi burada geçirecek. Yaln(cid:213)zca benim adamlar(cid:213)(cid:80)(cid:213)n gözetiminde olacak, ba(cid:250)kas(cid:213)(cid:81)(cid:213)n de(cid:247)il! Böyle çarçabuk yok olmas(cid:213) emredilen Kesik Yüz, kar(cid:250)(cid:213) ç(cid:213)kacak oldu, ama kendini tuttu. Eteklerini toplay(cid:213)p, iki büklüm selam verdi. Ebu Tahir, sadece kendi adamlar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n tan(cid:213)kl(cid:213)(cid:247)(cid:213)nda, Ömer ile kar(cid:250)(cid:213) kar(cid:250)(cid:213)ya geldi(cid:247)inde, (cid:250)u (cid:250)(cid:68)(cid:250)(cid:213)rt(cid:213)(cid:70)(cid:213) sözleri söyledi: - Bu yüce makamda, Ni(cid:250)apur'lu Ömer Hayyam'(cid:213) kabul etmek bir (cid:250)ereftir. Kad(cid:213) alayc(cid:213) da de(cid:247)ildi, heyecanl(cid:213) da... Hiçbir heyecan belirtisi göstermiyordu. Tekdüze bir ses tonu, düzgün bir konu(cid:250)ma, burma bir sar(cid:213)k, kal(cid:213)n ka(cid:250)lar, k(cid:213)r bir sakal, b(cid:213)(cid:92)(cid:213)ks(cid:213)z bir yüz, merakl(cid:213) bak(cid:213)(cid:250)lar... Böylesi bir kar(cid:250)(cid:213)lama, bir saattir ayakta, herkesin alayl(cid:213) bak(cid:213)(cid:250)lar(cid:213)na hedef olmu(cid:250) durumda bekletildi(cid:247)inden, Ömer için daha da (cid:250)(cid:68)(cid:250)(cid:213)rt(cid:213)(cid:70)(cid:213) oldu. Ebu Tahir, ustaca geçi(cid:250)tirdi(cid:247)i bir kaç saniyeden sonra, devam etti: — Ömer, Semerkant'(cid:213)n yabanc(cid:213)(cid:86)(cid:213) de(cid:247)ilsin! Genç ya(cid:250)(cid:213)na kar(cid:250)(cid:213)n, bilgin dillere destan, ba(cid:250)ar(cid:213)lar(cid:213)n okullarda örnek gösteriliyor. (cid:248)bn-i Sina'n(cid:213)n kal(cid:213)n bir kitab(cid:213)(cid:81)(cid:213)(cid:3)(cid:248)sfahan'da yedi kez okuduktan sonra, onu Ni(cid:250)apur'da kelimesi kelimesine ezbere tekrarlayan sen de(cid:247)il misin? Hayyam, hünerinin Maveraünnehir'de duyulmu(cid:250) olmas(cid:213)ndan memnun, ama yine de endi(cid:250)eli idi. Bir Safi kad(cid:213)(cid:86)(cid:213)(cid:81)(cid:213)n a(cid:247)(cid:93)(cid:213)ndan, (cid:248)bn-i Sina'n(cid:213)n ad(cid:213)(cid:81)(cid:213) duymak, yine de güven verici de(cid:247)ildi; üstelik, daha hâlâ oturmas(cid:213)na izin ç(cid:213)kmam(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Ebu Tahir devam etti: — Anlat(cid:213)lanlar sadece bulu(cid:250)lar(cid:213)n de(cid:247)il. Pek tuhaf dörtlüklerin de varm(cid:213)(cid:250). Ölçülü sözler, suçlay(cid:213)(cid:70)(cid:213) de(cid:247)il, aklay(cid:213)(cid:70)(cid:213) de(cid:247)il, sadece dolayl(cid:213) biçimde sorgulay(cid:213)(cid:70)(cid:213). Ömer, sessizli(cid:247)i bozman(cid:213)n s(cid:213)ras(cid:213) geldi(cid:247)ine karar verdi: — Kesik Yüz'ün söyleyip durdu(cid:247)u rubai, bana ait de(cid:247)il. Kad(cid:213), elinin tersi ile bu ç(cid:213)(cid:78)(cid:213)(cid:250)a kar(cid:250)(cid:213) koydu. Bu kez sesi sertti: — (cid:249)unu ya da bunu yazm(cid:213)(cid:250) olman önemli de(cid:247)il. Öylesine z(cid:213)nd(cid:213)kça sözler naklettiler ki, bunlar(cid:213) tekrarlayacak olursam, kendimi yazar(cid:213) kadar günahkâr sayar(cid:213)m. Sana itiraf ettirmek, seni cezaland(cid:213)rmak niyetinde de(cid:247)ilim. Simyac(cid:213)(cid:79)(cid:213)k suçlamalar(cid:213), bir kula(cid:247)(cid:213)mdan girip, di(cid:247)erinden ç(cid:213)kt(cid:213). (cid:249)imdi yaln(cid:213)(cid:93)(cid:213)z, birbirini tan(cid:213)yan iki ki(cid:250)i gibi ve ben sadece gerçe(cid:247)i bilmek istiyorum. Ömer'in içi rahat de(cid:247)ildi, bir tuzaktan ku(cid:250)kulan(cid:213)yor, konu(cid:250)maktan çekiniyordu. Kendini (cid:250)imdiden cellada teslim edilmi(cid:250) görüyordu. Uzuvlar(cid:213) kesilmi(cid:250), parçalara ayr(cid:213)lm(cid:213)(cid:250) ya da çarm(cid:213)ha gerilmi(cid:250) olarak. Ebu Tahir, sesini yükseltti. Neredeyse ba(cid:247)(cid:213)(cid:85)(cid:213)yordu: — Ni(cid:250)apurlu çad(cid:213)rc(cid:213)(cid:3)(cid:248)brahim'in o(cid:247)lu Ömer, bir dostu tan(cid:213)yabilir misin? Bu sözlerde, Hayyam'(cid:213) kamç(cid:213)layan bir içtenlik hissediyordu. "Bir dostu tan(cid:213)mak m(cid:213)?" Soruyu ciddiyetle tartt(cid:213), Kad(cid:213)'n(cid:213)n yüzünü inceledi, s(cid:213)(cid:85)(cid:213)tmas(cid:213)na, sakal(cid:213)(cid:81)(cid:213)n titreyi(cid:250)ine dikkatle bakt(cid:213). Güven duygusu yava(cid:250) yava(cid:250) içini kaplad(cid:213). Yüz hatlar(cid:213) gev(cid:250)edi. Yumu(cid:250)ad(cid:213). Muhaf(cid:213)zlar(cid:213)n ellerinden kurtuldu, zaten Kad(cid:213)'n(cid:213)n i(cid:250)areti üzerine, onlar da onu s(cid:213)km(cid:213)yordu. Kad(cid:213) içtenlikle gülümsedi ama yine de sorusunu tekrarlad(cid:213): — Sen, söylendi(cid:247)i gibi z(cid:213)nd(cid:213)k m(cid:213)(cid:86)(cid:213)n? Bu bir soru olmaktan çok bir ümitsizlik ç(cid:213)(cid:247)(cid:79)(cid:213)(cid:247)(cid:213) idi. Hayyam yan(cid:213)tlad(cid:213): — Yobazlar(cid:213)n gayretke(cid:250)li(cid:247)inden çekinirim ama, Bir'in iki oldu(cid:247)unu asla söylemedim. — Söylemedin ama dü(cid:250)ündün mü? — Asla, Tanr(cid:213) tan(cid:213)(cid:247)(cid:213)md(cid:213)r. — Benim için bu yeterli. Tanr(cid:213) için de, san(cid:213)(cid:85)(cid:213)m. Ya halk için? Sözlerini, hareketlerini gözlüyorlar. Benimkileri de, Hükümdar(cid:213)nkini de. Sen (cid:250)öyle demi(cid:250)sin: "Aras(cid:213)ra, Güne(cid:250)e yard(cid:213)mc(cid:213) olan gölgenin bulundu(cid:247)u camilere giderim..." — Sadece, Yaradan(cid:213) ile bar(cid:213)(cid:250) içinde olan bir insan, ibadet yerinde rahat uyur. Ebu Tahir'in ku(cid:250)kulu bak(cid:213)(cid:250)lar(cid:213) üzerine, Ömer heyecanla devam etti: — Ben, iman(cid:213) Yarg(cid:213) korkusu, duas(cid:213) da secde etmek olanlardan de(cid:247)ilim. Nas(cid:213)l m(cid:213) dua ederim? Güle bakar(cid:213)m, y(cid:213)ld(cid:213)zlara bakar(cid:213)m, yarat(cid:213)(cid:79)(cid:213)(cid:250)(cid:213)n güzelli(cid:247)ine hayran kal(cid:213)(cid:85)(cid:213)m, Yaradan'(cid:213)n en büyük, en güzel eseri olan insana, bilgiye açl(cid:213)k duyan beynine, sevgiye susam(cid:213)(cid:250) olan yüre(cid:247)ine, duyular(cid:213)na, uyan(cid:213)(cid:250)(cid:80)(cid:213)(cid:250) ya da doyuma ula(cid:250)(cid:80)(cid:213)(cid:250) tüm duyular(cid:213)na hayranl(cid:213)k duyar(cid:213)m. Kad(cid:213), dü(cid:250)ünceli dü(cid:250)ünceli aya(cid:247)a kalkt(cid:213), gelip Hayyam'(cid:213)n yan(cid:213)na oturdu, elini babaca omuzuna koydu. Muhaf(cid:213)zlar (cid:250)(cid:68)(cid:250)(cid:78)(cid:213)n (cid:250)(cid:68)(cid:250)(cid:78)(cid:213)n birbirlerine bak(cid:213)yordu. — Dinle genç dostum, Yüce Tanr(cid:213) sana, bir Âdem o(cid:247)lunun eri(cid:250)ebilece(cid:247)i en de(cid:247)erli (cid:250)eyi vermi(cid:250): zekâ, belagat, sa(cid:247)(cid:79)(cid:213)k, güzellik, ö(cid:247)renmek arzusu, hayattan zevk alma, erkeklerin takdiri ve san(cid:213)(cid:85)(cid:213)m kad(cid:213)nlar(cid:213)n hayranl(cid:213)(cid:247)(cid:213). Seni, bilgelikten yoksun b(cid:213)rakmad(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) umar(cid:213)m. Çünkü dilini tutma bilgeli(cid:247)i olmazsa, bütün bu sayd(cid:213)klar(cid:213)ma ne hayranl(cid:213)k duyulabilir ne de korunabilir. — Dü(cid:250)ündü(cid:247)ümü söylemek için ya(cid:250)lanmay(cid:213) beklemem mi gerek? — Bütün dü(cid:250)ündüklerini söyleyebilece(cid:247)in gün, torunlar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n torunlar(cid:213) ya(cid:250)lanacak zaman(cid:213) bulur. Bizler, giz ve korku ça(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) ya(cid:250)(cid:213)yoruz. Senin iki yüzün olmal(cid:213), birini halka di(cid:247)erini de kendine ve Tanr(cid:213)'ya göstermelisin. Gözlerine, kulaklar(cid:213)na, diline sahip olmak istiyorsan, gözlerin, kulaklar(cid:213)n, dilin oldu(cid:247)unu unut. Kad(cid:213) sustu, tepeden inme bir sessizlikti bu. Kar(cid:250)(cid:213)(cid:86)(cid:213)ndakini konu(cid:250)maya davet etmeyen, aksine oday(cid:213) tümüyle dolduran, hizaya getirici bir sessizlik. Ömer, gözleri yerde, bekliyordu. Kad(cid:213)'n(cid:213)n, kafas(cid:213)ndaki sözcükleri seçmesine f(cid:213)rsat vermek istiyordu. Oysa Ebu Tahir derin bir nefes ald(cid:213)ktan sonra adamlar(cid:213)na sert bir emir verdi. Adamlar çekildiler. Kap(cid:213)(cid:92)(cid:213) kapatt(cid:213)klar(cid:213)nda, kad(cid:213) kalkt(cid:213), bir duvar hal(cid:213)(cid:86)(cid:213)(cid:81)(cid:213) kald(cid:213)rd(cid:213), sonra oymal(cid:213) bir kutunun kapa(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) açt(cid:213), içinden bir kitap ç(cid:213)kartarak özenle Ömer'e verdi. Art(cid:213)k yumu(cid:250)am(cid:213)(cid:250), yüzü koruyucu bir ifade alm(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). (cid:248)(cid:250)te bu kitap, benim, yani Benjamin O. Lesage'nin, ellerimle tuttu(cid:247)um, dokundu(cid:247)um kitapt(cid:213). San(cid:213)(cid:85)(cid:213)m eskiden de, dokunuldu(cid:247)u vakit ayn(cid:213) duyguyu verirmi(cid:250). Kitap kal(cid:213)n ve sert bir ciltle kapl(cid:213) ve yüzü kabartmal(cid:213) idi. Yapraklar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n kenarlar(cid:213) yenmi(cid:250)ti. Ama o unutulmaz yaz gecesinde, Hayyam kitab(cid:213) açt(cid:213)(cid:247)(cid:213)nda, ikiyüzelli bo(cid:250) sayfa gördü, üzerlerinde ne bir yaz(cid:213), ne bir resim, kenarlar(cid:213)nda ne bir ç(cid:213)(cid:78)(cid:213)nt(cid:213), ne bir not, her hangi bir yerinde ne bir minyatür! Ebu Tahir, heyecan(cid:213)(cid:81)(cid:213) gizlemek için, i(cid:250)i ç(cid:213)(cid:247)(cid:213)rtkanl(cid:213)(cid:247)a vurdu: — Bu Çin Kaghez'inden yap(cid:213)lm(cid:213)(cid:250). Bugüne dek Semerkantta imal edilmi(cid:250) en iyi kâ(cid:247)(cid:213)t cinsi. Maturid mahallesinden bir Yahudi, eskiden kalma yöntemle, beyaz dut a(cid:247)ac(cid:213)ndan imal etti bu kâ(cid:247)(cid:213)(cid:71)(cid:213). Salt benim için. Dokun bak, aynen ipek gibi. Bo(cid:247)az(cid:213)(cid:81)(cid:213) temizleyerek devam etti: — Benden on ya(cid:250) büyük bir a(cid:247)abeyim vard(cid:213). Öldü(cid:247)ünde, senin ya(cid:250)(cid:213)ndayd(cid:213). Dönemin hükümdar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n ho(cid:250)una gitmeyen bir (cid:250)iir yazd(cid:213)(cid:247)(cid:213) için Belh kentinde i(cid:250)kenceyle öldürüldü. Onu, ayr(cid:213) bir mezhep kurmakla suçlad(cid:213)lar. Do(cid:247)ru mu bilmiyorum. Ama bir (cid:250)iire, zavall(cid:213) bir rubaiden biraz daha uzun bir (cid:250)iire kar(cid:250)(cid:213)(cid:79)(cid:213)k hayat(cid:213)(cid:81)(cid:213) koymas(cid:213)(cid:81)(cid:213) hiç affetmedim. Sesi çatalla(cid:250)(cid:87)(cid:213), nefes nefese aya(cid:247)a kalkt(cid:213): — Bu kitab(cid:213) sakla. Dü(cid:250)üncende bir m(cid:213)sra olu(cid:250)tu(cid:247)u ve gün (cid:213)(cid:250)(cid:213)(cid:247)(cid:213)na ç(cid:213)kmak için dudaklar(cid:213)na kayd(cid:213)(cid:247)(cid:213) her seferinde, onu kendine sakla, s(cid:213)r gibi gizlenecek bu kitaba yaz. Yazarken de Ebu Tahir'i unutma. Kad(cid:213), bu davran(cid:213)(cid:250)(cid:213) ile, bu sözleriyle, edebiyat tarihinde en iyi korunmu(cid:250) gizlerden birine yol açt(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) biliyor muydu? Ömer Hayyam'(cid:213)n o ince (cid:250)iirlerini ke(cid:250)fetmek, Rubaiyat'(cid:213)(cid:81)(cid:213) ça(cid:247)lar(cid:213)n en özgün yap(cid:213)(cid:87)(cid:213) saymak ve Semerkant'(cid:213)n bu elyazmas(cid:213) kitab(cid:213)(cid:81)(cid:213)n garip öyküsünü (cid:124)(cid:247)renmek için, aradan sekiz yüz y(cid:213)l geçmesi gerekece(cid:247)ini nereden bilecekti? Ömer o gece, Ebu Tahir'in geni(cid:250) bahçesindeki tepelerden birinde, kendisine ayr(cid:213)lan yazl(cid:213)k kö(cid:250)kün içinde, uyumak için dönenip durdu. Yan(cid:213)ba(cid:250)(cid:213)nda, alçak bir sehpan(cid:213)n üzerinde, kalemi, hokkas(cid:213), sönmü(cid:250) kandili ve ilk sayfas(cid:213) aç(cid:213)lm(cid:213)(cid:250), üzerine hiçbir (cid:250)ey yaz(cid:213)lmam(cid:213)(cid:250) kitab(cid:213) duruyordu. Sabaha kar(cid:250)(cid:213) bir rüya gördü: güzel bir cariye ona bir tepsi üzerinde dilimlenmi(cid:250) kavunlar, yepyeni bir giysi, Çin ipe(cid:247)inden sar(cid:213)kl(cid:213)k kuma(cid:250) getiriyor, bir de kula(cid:247)(cid:213)na f(cid:213)(cid:86)(cid:213)ld(cid:213)yor: — Efendi seni sabah namaz(cid:213)ndan sonra bekliyor. Oda (cid:250)imdiden dolmu(cid:250), (cid:250)ikâyetçiler, talepçiler, dalkavuklar, akrabalar, her çevreden ziyaretçiler ve bunlar(cid:213)n aras(cid:213)nda, haber almak üzere gelmi(cid:250) olan Kesik Yüz. Ömer, kap(cid:213)dan içeriye süzülmü(cid:250), Kad(cid:213)'n(cid:213)n sesi, herkesin dikkatini üzerine toplam(cid:213)(cid:250): — (cid:248)mam Ömer Hayyam aram(cid:213)za ho(cid:250) geldi. Hiç kimse, Peygamberimizin hadislerini onun kadar bilemez. Kimse, güvenilirli(cid:247)ini tart(cid:213)(cid:250)amaz. Söylediklerine kimse kar(cid:250)(cid:213) ç(cid:213)kamaz. Ziyaretçiler tek tek aya(cid:247)a kalk(cid:213)p temenna ettiler. Ömer, kaçamak bak(cid:213)(cid:250)larla Kesik Yüz'e bakt(cid:213). Adam kö(cid:250)ede durmu(cid:250), patlayacak gibi ama yine de alayc(cid:213) bir yüz tak(cid:213)nm(cid:213)(cid:250). Ebu Tahir, yan(cid:213)ndakilere h(cid:213)zla yer açt(cid:213)rarak, Ömer'i sa(cid:247)(cid:213)na oturttu. Sonra da konu(cid:250)maya ba(cid:250)lad(cid:213): — De(cid:247)erli konu(cid:247)umuzun ba(cid:250)(cid:213)ndan, dün ak(cid:250)am bir olay geçmi(cid:250). Horasan'da Fars'ta, Mazandaran'da ba(cid:250)lar üstünde tutulan, her kentin konuk etmek için birbiriyle yar(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213)(cid:247)(cid:213), her hükümdar(cid:213)n saray(cid:213)nda görmek istedi(cid:247)i konu(cid:247)umuz, dün ak(cid:250)am Semerkant sokaklar(cid:213)nda tartaklanm(cid:213)(cid:250). Orada bulunanlardan öfkeli sesler yükseldi, Kad(cid:213) durdurmadan önce, gürültü bir süre devam etti. Ebu Tahir devam etti: — Daha da kötüsü, çar(cid:250)(cid:213)da az daha bir ayaklanma olacakm(cid:213)(cid:250). Tam da, Saltanat(cid:213)n Güne(cid:250)i, sevgili hükümdar(cid:213)(cid:80)(cid:213)z Nas(cid:213)r Han, Allah'(cid:213)n izniyle bu sabah Buhara'dan kentimize gelece(cid:247)i (cid:86)(cid:213)rada! O güruh durdurulmasa ve da(cid:247)(cid:213)(cid:87)(cid:213)lmasayd(cid:213), bu sabah duyaca(cid:247)(cid:213)(cid:80)(cid:213)z üzüntüyü, tahmin etmeye bile cesaret edemiyorum. Ama hemen belirteyim: nice kelle omzunun üzerine dü(cid:250)mü(cid:250) olacakt(cid:213). Ebu Tahir, nefes almak ve yaratt(cid:213)(cid:247)(cid:213) etkiyi anlamak, korkunun yüreklere iyice sinmesini beklemek için durdu. — Neyse ki bir eski ö(cid:247)rencim, ki (cid:250)imdi aram(cid:213)zda bulunuyor, de(cid:247)erli konu(cid:247)umuzu tan(cid:213)(cid:80)(cid:213)(cid:250) ve gelip bana haber verdi. Kad(cid:213) parma(cid:247)(cid:213) ile Kesik Yüzü i(cid:250)aret etti ve aya(cid:247)a kalkmas(cid:213)(cid:81)(cid:213) söyledi: — (cid:248)mam Ömer'i nas(cid:213)l tan(cid:213)yabildin? Cevap yerine bir m(cid:213)(cid:85)(cid:213)lt(cid:213)... Kad(cid:213) ba(cid:247)(cid:213)rd(cid:213) ve yan(cid:213)nda oturan ak sakall(cid:213) ihtiyar(cid:213) gösterdi: — Daha yüksek! (cid:249)uradaki ya(cid:250)(cid:79)(cid:213) amcan seni duyam(cid:213)yor. Kesik Yüz, zoraki, konu(cid:250)tu: — De(cid:247)erli konu(cid:247)umuzu belagatinden tan(cid:213)(cid:71)(cid:213)m. Onu kad(cid:213)(cid:80)(cid:213)za getirmeden önce, kimli(cid:247)ini sordum. — (cid:248)yi yapm(cid:213)(cid:250)(cid:86)(cid:213)n. Ayaklanma sürseydi, kan akard(cid:213). Gel, konu(cid:247)umuzun yan(cid:213)na otur. Bu onuru hak ettin. Kesik Yüz yapay bir uysall(cid:213)kla yakla(cid:250)(cid:87)(cid:213)(cid:247)(cid:213) s(cid:213)rada, Ebu Tahir, Ömer'in kula(cid:247)(cid:213)na f(cid:213)(cid:86)(cid:213)ldad(cid:213). — Sana dostluk göstermese de, en az(cid:213)ndan herkesin önünde sana sata(cid:250)amaz. Sonra yüksek sesle devam etti: — Ba(cid:250)(cid:213)na gelenlere kar(cid:250)(cid:213)n, Hoca Ömer'in Semerkant'(cid:213) kötü anmas(cid:213)(cid:81)(cid:213) istemeyiz. Hayyam cevap verdi: — Dün ak(cid:250)am olanlar(cid:213) unuttum bile. (cid:248)leride, bu kenti dü(cid:250)ündü(cid:247)ümde, akl(cid:213)mda bamba(cid:250)ka bir görüntü kalacak. O da harika bir adam(cid:213)n görüntüsü. Ebu Tahir'den söz etmiyorum. Bir kad(cid:213)ya yap(cid:213)lacak en güzel övgü, onun meziyetlerini saymak de(cid:247)ildir, sorumlu oldu(cid:247)u, yönetti(cid:247)i ki(cid:250)ilerin dürüstlü(cid:247)üdür. Semerkant'a geldi(cid:247)im gün, kat(cid:213)(cid:85)(cid:213)m Ki(cid:250) Kap(cid:213)(cid:86)(cid:213)na giden son yoku(cid:250)a da t(cid:213)rmanm(cid:213)(cid:250), ben de yere henüz ayak basm(cid:213)(cid:250)ken, bir adam yan(cid:213)ma geldi. — Bu kente ho(cid:250) geldin, dedi. Ailen, dostlar(cid:213)n var m(cid:213)? Bir yankesici, en az(cid:213)ndan bir dilenci olabilece(cid:247)i korkusu ile, bir taraftan yürürken bir yandan da cevap verdim: "Hay(cid:213)r yok!" Adam: "Benden korkma soylu ziyaretçi," dedi. "Ben burada bekleyip, gelen ziyaretçileri a(cid:247)(cid:213)rlama emrini efendimden ald(cid:213)m." Adam, fakir bir adama benziyordu ama üstü ba(cid:250)(cid:213) temiz, kendisi de çok sayg(cid:213)(cid:79)(cid:213) idi. Onu izledim. Biraz sonra, beni a(cid:247)(cid:213)r bir kap(cid:213)dan geçirip, bir kervansaray(cid:213)n avlusuna soktu. Orta yerde bir kuyu vard(cid:213). (cid:248)nsanlar ve hayvanlar suyundan yararlan(cid:213)yordu. Avlu, çepeçevre bir sürü odas(cid:213) olan iki katl(cid:213) bir binayla çevriliydi. Adam, "Burada kalabilirsin" dedi. "(cid:248)ster bir gece, ister bir mevsim. Yatacak ve yiyecek bulursun. Kat(cid:213)(cid:85)(cid:213)n için de ot bulursun." Kaç para verece(cid:247)imi sordu(cid:247)umda, "Sen burada efendimin konu(cid:247)usun" dedi. "Bunca cömert, konuksever Efendin nerede, gidip ona te(cid:250)ekkür edeyim" dedim. "Efendim öleli yedi y(cid:213)l oluyor. Bana, Semerkant'a gelen yolculara sarf etmem için gerekli paray(cid:213) b(cid:213)rakt(cid:213)" dedi. (cid:248)yiliklerini anlatmam için, Efendinin ad(cid:213)(cid:81)(cid:213) söyle dedi(cid:247)imde, "(cid:249)ükran(cid:213)(cid:81)(cid:213) Yüce Tanr(cid:213)'ya yönelt. Kimin için kendisine (cid:250)ükredildi(cid:247)ini bilir" dedi. Ve böylece, bir kaç gün, bu adam(cid:213)n konu(cid:247)u oldum. Kervansaraya girip, ç(cid:213)(cid:78)(cid:213)yordum. Sofram nefis yemeklerle donan(cid:213)yor, hayvan(cid:213)ma da benim bakaca(cid:247)(cid:213)mdan iyi bak(cid:213)(cid:79)(cid:213)yordu. Ömer, kendisini dinleyenlere bakt(cid:213), anlatt(cid:213)klar(cid:213) ne gözlerde bir (cid:213)(cid:250)(cid:213)lt(cid:213), ne dudaklarda bir (cid:83)(cid:213)(cid:85)(cid:213)lt(cid:213) yaratm(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). (cid:249)(cid:68)(cid:250)(cid:213)rd(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) anlayan Kad(cid:213): — Daha nice kent, (cid:248)slam ülkesinin en konuksever kenti oldu(cid:247)unu iddia eder. Ama bu (cid:86)(cid:213)fat(cid:213) sadece Semerkant hak eder. Bildi(cid:247)im kadar(cid:213) ile, bugüne kadar hiçbir yolcu, yatacak ve yiyecek paras(cid:213) vermemi(cid:250)tir. Yolculara ya da yoksullara yard(cid:213)m edebilmek için iflas etmi(cid:250) nice aile tan(cid:213)(cid:85)(cid:213)m. Ama tek bir gün övündüklerini duyamazs(cid:213)n. Sokak ba(cid:250)lar(cid:213)nda gördü(cid:247)ün çe(cid:250)meler, gelen geçenin su içmesi için yapt(cid:213)(cid:85)(cid:213)lm(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213)r. Kimi tu(cid:247)ladan, kimi çiniden, kimi bak(cid:213)rdan iki bin çe(cid:250)me vard(cid:213)r, hepsi Semerkant'l(cid:213)lar(cid:213)n arma(cid:247)an(cid:213)(cid:71)(cid:213)r. Bir teki bile, te(cid:250)ekkür alaca(cid:247)(cid:213)m diye, üzerine ad(cid:213)(cid:81)(cid:213) yazd(cid:213)rmam(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213)r. — Do(cid:247)ru, dedi Ömer. Hiçbir yerde buna benzer bir cömertli(cid:247)e rastlamad(cid:213)m. Ama yine de, akl(cid:213)ma tak(cid:213)lan bir soruyu sorabilir miyim? — Ne soraca(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) biliyorum. Konukseverli(cid:247)i bunca ileri olan ki(cid:250)iler nas(cid:213)l oluyor da, senin gibi bir konu(cid:247)a (cid:250)iddet gösterebiliyor? — Ya da Uzun Cabir gibi zavall(cid:213) bir ihtiyara? — Cevab(cid:213)(cid:80)(cid:213) tek bir sözcükle verece(cid:247)im: korku! Burada gördü(cid:247)üm (cid:250)iddet, korkunun çocu(cid:247)udur. Dinimize her yandan sald(cid:213)(cid:85)(cid:213)(cid:79)(cid:213)yor. Bahreyn'deki Karmati'ler, Kom'daki (cid:248)mamiyeciler, Konstantiniyye'deki Rumlar, tüm kâfirler ve özellikle Ba(cid:247)dat'(cid:213)n ortas(cid:213)na kadar hatta Semerkant'a kadar gelmi(cid:250) olan M(cid:213)(cid:86)(cid:213)r'daki (cid:248)smailiyeliler. Bizim (cid:248)slam kentlerimizin nas(cid:213)l olduklar(cid:213)(cid:81)(cid:213) unutma. Mekke, Medine, (cid:248)sfahan, Ba(cid:247)dat, (cid:249)am, Buhara, Merv, Kahire, Semerkant, her biri bir anl(cid:213)k ihmalin çölle(cid:250)tirece(cid:247)i kentler. Her biri, kum (cid:73)(cid:213)rtmalar(cid:213)na aç(cid:213)k. Kad(cid:213), pencereden giren güne(cid:250)(cid:3)(cid:213)(cid:250)(cid:213)(cid:247)(cid:213)na bakt(cid:213). Aya(cid:247)a kalkt(cid:213). Ellerini ç(cid:213)rpt(cid:213): — Bize yolluk getirsinler. Yol boyunca kuru yemi(cid:250) yemeyi adet edinmi(cid:250)ti. Dostlar(cid:213) ve konuklar(cid:213) da ona uyard(cid:213). Bu yüzden orta yere bir sini getirdiler. Üzeri tepeleme üzüm ile doluydu. Herkes ceplerini doldurdu. S(cid:213)ra Kesik Yüz'e geldi(cid:247)inde bir avuç al(cid:213)p, Hayyam'a verdi: — Üzümü, (cid:250)arap olarak vermemi ye(cid:247)lerdin. Yüksek sesle konu(cid:250)mam(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213) ama, orada bulunanlar nefeslerini tutmu(cid:250)tu. Herkes Ömer'e bak(cid:213)yordu. O ise: — (cid:249)arap içmek istenirse, saki de, içki arkada(cid:250)(cid:213) da özenle seçilir, dedi. Kesik Yüz, sesini hafifçe yükseltti: — Ben, tek damla içme heveslisi de(cid:247)ilim. Cennete gitmek istiyorum. Bana e(cid:250)lik etmeye niyetli görünmüyörsun. — Hikmet yumurtlayan ulema tak(cid:213)(cid:80)(cid:213) ile sonsuza dek ahirette olmak m(cid:213)? Yok, hay(cid:213)r. Tanr(cid:213) bizlere daha ba(cid:250)ka (cid:250)eyler vaad etti. Konu(cid:250)ma burada bitti. Ömer, Kad(cid:213)'ya yeti(cid:250)mek için h(cid:213)zland(cid:213). Kad(cid:213): — Kent halk(cid:213) seni yan(cid:213)mda görmeli, dedi. Dün ak(cid:250)amki izlenimleri silinir böylece. Kad(cid:213)'n(cid:213)n evi önünde biriken kalabal(cid:213)(cid:247)(cid:213)n içinden, bir armut a(cid:247)ac(cid:213)(cid:81)(cid:213) siper etmi(cid:250) ak(cid:250)amki kestane h(cid:213)rs(cid:213)(cid:93)(cid:213)(cid:81)(cid:213) fark eder gibi oldu Ömer. Yava(cid:250)lad(cid:213). Gözleriyle onu arad(cid:213). Ama Ebu Tahir onu iteledi: — Çabuk ol. Han bizden önce gelmi(cid:250) olursa, kemiklerini k(cid:213)rar(cid:213)m. — Müneccimler ta ezelden beri bunu söylüyor ve do(cid:247)ru söylüyor. Dört kent var ki, isyan y(cid:213)ld(cid:213)(cid:93)(cid:213) alt(cid:213)nda do(cid:247)mu(cid:250). Bunlar Semerkant, Mekke, (cid:249)am ve Palermo'dur. Bu kentlerin insanlar(cid:213), zorla olmad(cid:213)kça asla yöneticilerine ba(cid:250) e(cid:247)memi(cid:250)ler, adaletin k(cid:213)(cid:79)(cid:213)(cid:70)(cid:213) olmad(cid:213)kça asla do(cid:247)ru yoldan gitmemi(cid:250)ler. Peygamberimiz, Mekke'nin küstahl(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) k(cid:213)(cid:79)(cid:213)(cid:70)(cid:213) ile gidermi(cid:250), ben de Semerkant'(cid:213)n küstahl(cid:213)(cid:247)(cid:213)na adaletin k(cid:213)(cid:79)(cid:213)(cid:70)(cid:213) ile son verece(cid:247)im! Maveraünnehir'in hükümdar(cid:213) Nas(cid:213)r Han, her yan(cid:213) kakmal(cid:213), muazzam taht(cid:213)(cid:81)(cid:213)n önünde ayakta durmu(cid:250), el kol hareketi ile konu(cid:250)uyor, sesi etrafmdakileri titretiyordu. Gözleri, topluluk içinde bir kurban, k(cid:213)(cid:83)(cid:213)rdanma cüreti gösterebilecek bir çift dudak, inanmayan bir bak(cid:213)(cid:250), bir ihanet belirtisi yakalamaya çal(cid:213)(cid:250)(cid:213)yordu. Ama herkes, içgüdüsel olarak, yan(cid:213)ndakinin arkasma saklanm(cid:213)(cid:250), s(cid:213)rt(cid:213)(cid:81)(cid:213), boynunu, omuzlar(cid:213)(cid:81)(cid:213), f(cid:213)rt(cid:213)na geçene dek, gizlemeye çal(cid:213)(cid:250)(cid:213)yordu. Nas(cid:213)r Han, pençesine uygun bir av bulamad(cid:213)(cid:247)(cid:213) için, tören giysilerine sald(cid:213)rd(cid:213) ve pe(cid:250)pe(cid:250)e her birini s(cid:213)rt(cid:213)ndan ç(cid:213)karmaya ba(cid:250)lad(cid:213). Türk-Mo(cid:247)ol (cid:250)ivesi ile s(cid:213)ralad(cid:213)(cid:247)(cid:213) küfürlerin ard(cid:213) arkas(cid:213) kesilmiyordu. Gelene(cid:247)e göre, hükümdarlar, üst üste üç, dört, bazen yedi kat giyinirler ve gün boyu, bu i(cid:250)lemeli giysilerini, onurland(cid:213)rmak istedikleri kimselerin s(cid:213)rtlar(cid:213)na geçirirlerdi. Böyle davranmakla Nas(cid:213)r Han, o gün onurland(cid:213)raca(cid:247)(cid:213) kimse olmad(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) göstermi(cid:250) oluyordu. Oysa, hükümdar(cid:213)n Semerkant'a her geli(cid:250)inde oldu(cid:247)u gibi, o gün de (cid:250)enlik yap(cid:213)lmal(cid:213)yd(cid:213) ama daha ilk saniyelerden itibaren, herkesin keyfi kaçm(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Nas(cid:213)r Han, Siab (cid:213)rma(cid:247)(cid:213) boyunca ta(cid:250)(cid:79)(cid:213) yollar(cid:213) a(cid:250)(cid:213)p, kentin kuzeyindeki Buhara Kap(cid:213)(cid:86)(cid:213)ndan girmi(cid:250)ti Semerkant'a. Yüzü gülüyor, iyice çekik gözleri p(cid:213)(cid:85)(cid:213)ld(cid:213)yor ve elmac(cid:213)k kemikleri alev alev yan(cid:213)yordu. Sonra, birdenbire keyfi kaç(cid:213)verdi. Aralar(cid:213)nda Ebu Tahir'in de bulundu(cid:247)u ikiyüz kadar (cid:72)(cid:250)rafa yakla(cid:250)(cid:80)(cid:213)(cid:250), kalabal(cid:213)(cid:247)a bir göz atm(cid:213)(cid:250), arad(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) bulamay(cid:213)nca, at(cid:213)(cid:81)(cid:213) mahmuzlay(cid:213)p, anla(cid:250)(cid:213)lmaz sözlerle uzakla(cid:250)(cid:80)(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Siyah k(cid:213)sra(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213)n üzerinde dimdik, somurtkan, sabah(cid:213)n erken saatinden beri toplanm(cid:213)(cid:250) kalabal(cid:213)(cid:247)(cid:213)n al- (cid:78)(cid:213)(cid:250)lar(cid:213)na cevap vermeden geçip gitti. Kimileri, "arzuhalci'lere yazd(cid:213)rd(cid:213)klar(cid:213) dilekçeleri ellerinde sall(cid:213)yordu ama, bo(cid:250)una! Kimse dilekçesini hükümdara sunma cesaretini bulamam(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Daha çok vezirine ba(cid:250)vuruluyor, o da kâ(cid:247)(cid:213)tlar(cid:213) toplamak üzere at(cid:213)(cid:81)(cid:213)n üzerinden e(cid:247)iliyor ve ilgilenece(cid:247)i vaadinde bulunuyordu. Nas(cid:213)r Han, önünde hanedan(cid:213)n kara bayraklarm(cid:213) ta(cid:250)(cid:213)yan dört atl(cid:213), ard(cid:213)nda koca bir (cid:250)emsiye tutan, yar(cid:213) beline kadar ç(cid:213)plak bir köle ile, iki yan(cid:213) a(cid:247)açl(cid:213) yoldan geçti, arik ad(cid:213) verilen su yollar(cid:213) boyunca ilerledi ve Asfizar mahallesine vard(cid:213). Saray(cid:213)(cid:81)(cid:213), Ebu Tahir'in evinin iki ad(cid:213)m ötesinde, i(cid:250)te bu mahallede yapt(cid:213)rm(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Geçmi(cid:250)te, hükümdarlar kale içinde otururlard(cid:213), ama son sava(cid:250)larda kale y(cid:213)(cid:78)(cid:213)ld(cid:213)(cid:247)(cid:213) için, oray(cid:213) terk etmek gerekmi(cid:250)ti. Art(cid:213)k kalede sadece yurtlar(cid:213)(cid:81)(cid:213) kuran Türk askerlerinin karargâh(cid:213) vard(cid:213). Hükümdar(cid:213)n keyifsizli(cid:247)ini gören Ömer, Saraya gitmeye çekinmi(cid:250) ama Kad(cid:213), ünlü dostunun orada olmas(cid:213) havay(cid:213) de(cid:247)(cid:76)(cid:250)tirir ümidiyle (cid:213)srar etmi(cid:250)ti. Yolda giderlerken; Ebu Tahir neler oldu(cid:247)unu anlatt(cid:213) Hayyam'a: Kentin ileri gelen din adamlar(cid:213), Han, silahl(cid:213) muhaliflerinin siper kurduklar(cid:213) Buhara'daki Büyük Cami'yi yakt(cid:213)rd(cid:213)(cid:247)(cid:213) için, onu kar(cid:250)(cid:213)lamaya gelmemi(cid:250)lerdi. Kad(cid:213): — Hükümdar ile din adamlar(cid:213) aras(cid:213)nda bitmez tükenmez bir sava(cid:250) var dedi. Bazen aç(cid:213)k ve kanl(cid:213), ço(cid:247)u kez kurnaz ve sinsi. Ulema tak(cid:213)(cid:80)(cid:213)(cid:81)(cid:213)n, hükümdar(cid:213)n davran(cid:213)(cid:250)lar(cid:213)ndan bezmi(cid:250) olan baz(cid:213) subaylarla ili(cid:250)ki kurdu(cid:247)u da söylenmekteydi. Anlat(cid:213)ld(cid:213)(cid:247)(cid:213)na göre, Nas(cid:213)r Han'(cid:213)n atalar(cid:213), yemeklerini subaylar(cid:213) ile bir arada yer, iktidarlar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n, cengâverlerinin cesaretine dayal(cid:213) oldu(cid:247)unu göstermek için hiçbir (cid:73)(cid:213)rsat(cid:213) kaç(cid:213)rmazlarm(cid:213)(cid:250). Ama, ku(cid:250)aktan ku(cid:250)(cid:68)(cid:247)a, Türk Hakanlar(cid:213), Acem hükümdarlar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n kötü al(cid:213)(cid:250)kanl(cid:213)klar(cid:213)(cid:81)(cid:213) edinir olmu(cid:250)lar, kendilerini yar(cid:213)-tanr(cid:213) gibi görmeye ba(cid:250)lam(cid:213)(cid:250) giderek daha (cid:250)atafatl(cid:213) törenler düzenlemi(cid:250)ler ve bu durumu subaylar(cid:213)na kabul ettirememi(cid:250)lerdi. Ço(cid:247)u, dini liderlerle ili(cid:250)ki kurmu(cid:250) ve onlar(cid:213)n Nas(cid:213)r'a dil uzatmalar(cid:213)(cid:81)(cid:213), (cid:248)slam'(cid:213)n yolundan ayr(cid:213)ld(cid:213)(cid:247)(cid:213)(cid:81)(cid:213) söylemelerini keyifle izler olmu(cid:250)lard(cid:213). Dini bütün bir adam olmas(cid:213)na kar(cid:250)(cid:213)n babas(cid:213), saltanat(cid:213)(cid:81)(cid:213), sar(cid:213)kl(cid:213) kelleleri uçurtmakla ba(cid:250)latm(cid:213)(cid:250) de(cid:247)il miydi? (cid:248)çlerinde bulunduklar(cid:213) o 1072 y(cid:213)(cid:79)(cid:213)nda, Ebu Tahir, Hakan ile ili(cid:250)kileri iyi olan ender din adamlar(cid:213)ndan biriydi. Onu s(cid:213)k s(cid:213)k Buhara'da ziyaret eder, hükümdar(cid:213)n Semerkant'a her geli(cid:250)inde onu törenle kar(cid:250)(cid:213)lay(cid:213)p a(cid:247)(cid:213)rlard(cid:213). Onun bu uzla(cid:250)mac(cid:213) tutumu, bir k(cid:213)(cid:86)(cid:213)m uleman(cid:213)n hiç ho(cid:250)una gitmiyordu ama ço(cid:247)unluk, kad(cid:213) ile hükümdar aras(cid:213)ndaki bu yak(cid:213)nl(cid:213)ktan memnundu. Kad(cid:213), bir kez daha uzla(cid:250)mac(cid:213) tutumu ile, Nas(cid:213)r'a kar(cid:250)(cid:213) ç(cid:213)kmaktan sak(cid:213)narak onu yumu(cid:250)atacak her yolu denedi. Öfkesinin geçmesini bekledi. Hakan taht(cid:213)na oturdu(cid:247)unda ve s(cid:213)rt(cid:213)(cid:81)(cid:213) yumu(cid:250)ak yast(cid:213)klara dayad(cid:213)(cid:247)(cid:213)nda, Ömer'in de içini rahatlatan bir ustal(cid:213)kla i(cid:250)i ele ald(cid:213). Vezire i(cid:250)aret eder etmez, içeriye bir cariye girdi ve sava(cid:250) meydan(cid:213)(cid:81)(cid:213) and(cid:213)ran yerden, Hakan(cid:213)n giysilerini toplamaya ba(cid:250)lad(cid:213). Havada hemen bir hafifleme olmu(cid:250), herkes gev(cid:250)emi(cid:250), f(cid:213)(cid:86)(cid:213)lda(cid:250)malar ba(cid:250)lam(cid:213)(cid:250)(cid:87)(cid:213). Kad(cid:213), kabul odas(cid:213)(cid:81)(cid:213)n ortas(cid:213)na kadar ilerledi, hükümdar(cid:213)n kar(cid:250)(cid:213)(cid:86)(cid:213)nda durdu, ba(cid:250)(cid:213)(cid:81)(cid:213) e(cid:247)di ve tek kelime etmedi. Uzunca bir sessizlikten sonra Nas(cid:213)r, b(cid:213)kk(cid:213)n fakat güçlü bir sesle: "Bu kentin tüm ulemas(cid:213)na, sabah ezan(cid:213)nda gelip ayaklar(cid:213)ma kapanmas(cid:213)(cid:81)(cid:213) söyle" diye buyurdu. "Ba(cid:250) e(cid:247)meyen kafa, uçurulacak; kimse kaçmaya yeltenmesin, öfkemden kaç(cid:213)p (cid:86)(cid:213)(cid:247)(cid:213)nabilecekleri tek bir ülke yoktur." Herkes, f(cid:213)rt(cid:213)nan(cid:213)n geçmi(cid:250) oldu(cid:247)unu, hükümdarm tutumundan anlad(cid:213). Hükümdar(cid:213)n cezaland(cid:213)rmaktan vazgeçmesi için, din adamlar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n yola gelmeleri yeterli olacakt(cid:213). Ömer, ertesi günü kad(cid:213) ile birlikte Saraya gitti. Hava tümden de(cid:247)(cid:76)(cid:250)mi(cid:250)ti. Nas(cid:213)r taht(cid:213)na oturmu(cid:250)tu. Yan(cid:213) ba(cid:250)(cid:213)ndaki kölelerden biri, üzeri pembe (cid:250)ekerlerle dolu bir tepsiyi tutmakta, hükümdar birini al(cid:213)p dilinin üzerine koyarken, di(cid:247)er elini, gülsuyu dökme telâ(cid:250)(cid:213) içindeki köleye uzatmaktayd(cid:213). Bu hareket yirmi-otuz kez tekrarla-na dururken, heyetler de hükümdar(cid:213)n önünden geçmekteydi. Bunlar özellikle Asfizar, Panjkin, Zagrimah, Maturid gibi mahallelerin temsilcileriydi. Çar(cid:250)(cid:213)daki esnaf(cid:213)n ve loncalar(cid:213)n temsilcileri, bak(cid:213)rc(cid:213)lar, kâ(cid:247)(cid:213)tç(cid:213)lar, ipekçiler ve sakalar(cid:213)n yani s(cid:213)ra, korunmaya al(cid:213)nm(cid:213)(cid:250) topluluklar(cid:213)n, yani Yahudilerin, Mecusilerin ve Nesturi H(cid:213)ristiyanlar(cid:213)(cid:81)(cid:213)n temsilcileri de vard(cid:213). Hepsi önce yeri öpüyor, sonra do(cid:247)rularak, Hakan çekilmeleri için i(cid:250)aret edene kadar, iki büklüm bekliyorlard(cid:213). Hakan i(cid:250)aret verince, sözcüleri bir kaç kelime ediyor, geri geri giderek çekiliyorlard(cid:213). Odadan ç(cid:213)karken, hükümdara s(cid:213)rtlar(cid:213)(cid:81)(cid:213) çevirmeleri söz konusu

Description:
gökbilimci Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının elyazması tek örneği idi. doğacak çocuk, onun kadar yakışıklı, onun gibi ince uzun, onun kadar soylu ve
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.