SEFİLLER VICTOR HUGO ÇEVİREN: SEMİH ATAYMAN DÜNYA KLASİKLERİ ROMAN DÜNYA KLASİKLERİ SEFİLLER VICTOR HUGO (1802-1885): ROMANTİK GERÇEKÇİLİĞİN KURUCUSU OLAN ÜNLÜ FRANSIZ YAZAR SADECE ROMANLARIYLA DEĞİL, ŞİİRLERİ VE TİYATRO OYUNLARIYLA DA TANINMIŞTIR. 1848 DEVRİMİNDEN SONRA CUMHURİYETÇİ GÖRÜŞLERİ SAVUNAN HUGO, SÜRGÜNDE YAŞADIĞI YILLARDA DA VERİMLİ BİR YAZINSAL ETKİNLİK İÇİNDE OLMUŞTUR. HUGO, ESERLERİNDE TOPLUMSAL SORUNLARI, HALKIN HAYATINDAN ÇARPICI KESİTLERİ BÜYÜK BİR BAŞARIYLA YANSITMIŞTIR. DÜNYA EDEBİYAT TARİHİNİN EN ÖNEMLİ ROMANLARINDAN OLAN VE YAZARIN BAŞYAPITI SAYILAN SEFİLLER’İN YANI SIRA DENİZ İŞÇİLERİ, NOTRE DAME’IN KAMBURU, 1793 DEVRİMİ, NİŞANLIYA MEKTUPLAR DİĞER ÖNEMLİ ESERLERİ ARASINDADIR. AYRICA ŞİİRLERİ SUÇLAR VE SEYİRLER, BÜYÜK İLGİYLE KARŞILANMIŞTIR. EDİTÖR NURAY VURGUN: 1967 ORDU DOĞUMLU. İLK VE ORTA ÖĞRENİMİNİ ORDU’DA TAMAMLADI. 1990 YILINDA FIRAT ÜNİVERSİTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ’NDEN MEZUN OLDU. 1990-2002 YILLARI ARASINDA İSTANBUL’DA ÇEŞİTLİ YAYIN VE REKLAM KURULUŞLARINDA GRAFİKERLİK, REDAKTÖRLÜK VE YÖNETİCİLİK GÖREVLERİNDE BULUNDU. 2006-2008 YILLARI ARASINDA BORDO SİYAH KLASİK YAYINLAR’DA SAYFA TASARIMCISI, DÜZELTMEN VE EDİTÖR OLARAK ÇALIŞTI. HALEN SERBEST METİN YAZARLIĞI YAPMAKTADIR. ÇEVİREN SEMİH ATAYMAN: 1943’TE İSTANBUL’DA DOĞDU. SAINT BENOIT LİSESİ’Nİ BİTİRDİKTEN SONRA MARMARA ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT FAKÜLTESİ’NDEN MEZUN OLDU. FRANSIZCA ORİJİNALİNDEN ÇEVİRDİĞİ ESERLERİN BAZILARI ŞUNLARDIR: GUY DE MAUPASSANT, MUTLULUK; ANDRÉ GIDE, ISABELLE VE KADINLAR OKULU; VICTOR HUGO, SEFİLLER; CHODERLOS DE LACLOS, TEHLİKELİ İLİŞKİLER; HONORE DE BALZAC, EUGENE GRANDET. REDAKSİYON SÜLEYMAN ASAF: 1950’DE İSTANBUL’DA DOĞDU. SAINT BENOIT LİSESİ’Nİ BİTİRDİKTEN SONRA FRANSA’DA ÖĞRENİM GÖRDÜ. ODA YAYINLARI İÇİN FRANSIZCA ÇEVİRİ YAPTI. GELİŞİM HACHETTE ANSİKLOPEDİSİ YAYIN KURULU ÜYELİĞİ GÖREVİNDE BULUNDU. RADİKAL VE CUMHURİYET GAZETELERİ VE AYRINTI, CAN, İNKILAP VE BORDO SİYAH YAYINEVLERİ İÇİN REDAKSİYON VE DÜZELTİ YAPTI. TÜRKÇE REDAKSİYON FİLİZ GÖVER: 1947’DE İSTANBUL’DA DOĞDU. REMZİ VE YENİ ALAN YAYINEVLERİ İÇİN UZUN YILLAR REDAKSİYON VE DÜZELTİ YAPTI. TASHİH ESEN GÜRAY: 1961’DE İSTANBUL’DA DOĞDU. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ESKİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜNDEN MEZUN OLDU. 1978 YILINDAN BERİ YAYINCILIK SEKTÖRÜNDE DÜZELTMEN OLARAK ÇALIŞMAKTADIR. GELİŞİM YAYINLARI, SABAH KİTAPLARI VE TURGUT YAYINCILIK’TA UZUN YILLAR ÇALIŞTI. BORDO SİYAH DIŞINDA İŞ-KÜLTÜR YAYINLARI VE CUMHURİYET KİTAPLARINA DA DIŞARIDAN DÜZELTMENLİK YAPMAKTADIR. BS YAYIN BASIM DAĞITIM REK. ORG. SAN. TİC. LTD. ŞTİ. FATİH CADDESİ ALAYBEY SOKAK NO: 28/B ZEMİN KAT MERTER – GÜNGÖREN – İSTANBUL / TÜRKİYE TEL: (0212) 505 99 70 (pbx) FAKS: (0212) 505 99 75 MERTER V. D. 187 061 1123 e-mail: [email protected] TÜM HAKLARI BS YAYIN BASIM DAĞITIM REKLAM ORGANİZASYON SANAYİ TİCARET LTD. ŞTİ’NE AİTTİR. İZİNSİZ KOPYALANAMAZ, ÇOĞALTILAMAZ, KULLANILAMAZ. VICTOR HUGO (D. 26 Şubat 1802, Besançon - Ö. 22 Mayıs 1885, Paris, Fransa) Romantik gerçekçiliğin en önemli yazarlarından biri sayılan romancı, oyun yazarı ve şair. Babası, Napoléon’un ordusunda generaldi. Babasının imparatorluk ordusuyla birlikte ülkeden ülkeye dolaşması ve annesiyle babası arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden çocukluğu düzensizlikler içinde geçti. 1821’de annesi öldü. Bir yıl sonra aşk mektupları yazdığı çocukluk arkadaşı Adéle Foucher ile evlendi. Aynı yıl, ilk şiir kitabı olan Odes et poésies diverses’i (Odlar ve Çeşitli Şiirler) yayımlandı. Ardından ilk romanı Han d’Islande (İzlanda Hanı) çıktı. 1827’de manzum oyunu Cromwell büyük bir ilgiyle karşılandı ve tanınmasını sağladı. Aşkla arınan bir fahişeyi ele alan Marion de Lorne (1829) adlı oyunu sansür tarafından yasaklanınca liberal eğilimleri güçlendi. Bu yasaklamaya hemen Hernani (1830) adlı oyunu yazarak karşılık verdi. Notre Dame de Paris (Notre Dame’ın Kamburu; 1831) ile ününü daha da artırdı. 1851’de III. Napoléon iktidara gelince Hugo için 4 Eylül 1870’e kadar sürecek olan bir sürgün hayatı başladı. Eserlerinin büyük bölümünü sürgün döneminde yazdı. Les Châtiments (Azaplar; 1853) adlı kitabı, Fransız dilinde yazılmış en güçlü yergili şiirleri içermektedir. 1862’de yayımlanan ve başyapıtı kabul edilen Les Misérables (Sefiller) ile büyük bir başarı kazandı ve roman çeşitli dillere çevrildi. Hugo’nun Fransa dışında da tanınmasını sağlayan Sefiller, Paris halkının destanı olarak kabul edilmektedir. Hugo sürgünden döndükten kısa bir süre sonra 1871’de Paris Komünü kuruldu. Komünün bastırılmasına karşı çıkan Hugo kısa bir süre sonra yeniden sürgüne gitti. 1874’te Quatrevingt- treize (1793 Devrimi) yayımlandı. 1885’te ölen Hugo’nun cenazesi ulusal törenle kaldırıldı ve Panthéon’a gömüldü. Diğer Önemli Eserleri Şiir: Nouvelles Odes (Yeni Odlar; 1824), Odes et ballades (Odlar ve Baladlar, 1826; genişletilmiş baskı, 1828), Les Orientales (Doğulular; 1829), Les Chansons des rues et des bois (Sokak ve Orman Şarkıları; 1865), L’Art d’être grand- pére (Büyük Baba Olma Sanatı; 1877), Les Quatre Vents de L’esprit (Usun Dört Rüzgârı; 1881), Toute la lyre (Ö.S. 1888, 2 dizi; 1893, 1 dizi; Bütün Lir), Les Années funestes, 1852- 1870 (Ö.S. Uğursuz Yıllar: 1852-1870; 1898). Roman: Bug- Jargal (1826), Les Travailleurs de la mer (Deniz İşçileri; 1866), L’Homme qui rit (Gülen Adam; 1869). Manzum oyun: Le Roi s’amuse (Kral Eğleniyor; 1832), Ruy Blas (1838), Les Burgraves (Derebeyler; 1843). Düzyazı oyun: Amy Robsart (1828), Lucréce Borgia (1833), Marie Tudor (1833) Angelo, tyran de Padoue (Padova Tiranı Angelo; 1835), Thêâtre en liberte (Ö.S. Özgürlükte Tiyatro; 1886). Eleştiri yazısı: Littérature et philosophie mêlées (Karışık Edebiyat ve Felsefe; 1834), William Shakespeare (1864). Siyasal yazı: Napoléon le petit (Küçük Napoléon; 1852), Histoire d’un crime (Bir Suç Öyküsü; 1877), Actes et paroles (4 Dizi; Eylemler ve Sözler), Avant L’exil (1841-51, 1. dizi; Sürgünden Önce), Pendant L’exil (1852-70, 2. dizi; Sürgün Boyunca), Depuis L’exile (1870-85, 3. ve 4. dizi; Sürgünden Bu Yana). Gezi: Le Rhin (Ren; 1842), Alpes et Pyrenées (Ö.S. Alpler ve Pireneler; 1890), La France et la Belgique (Ö.S. Fransa ve Belçika; 1894), Choses vues (Ö.S. 1887-99, 2 cilt; Görülen Şeyler). ÖNSÖZ Ansiklopedik bilgilerden çıkardığımız kadarıyla Victor Hugo edebiyat uğraşının büyük bir kısmını romandan çok şiirlere ve sahne oyunlarına ayırmıştır. Üç kalın şiir kitabı yayımladıktan sonra yeniden düzyazıya dönerek yarım bıraktığı Sefiller’i tamamlamıştır. Sefiller yayımlandıktan kısa bir süre sonra Hugo’yu sadece Fransa içinde değil, yapılan çevirileriyle ülke dışında da hızla büyük bir üne kavuşturmuştur. Romanın konusu Paris’in yeraltı dünyasında geçmekte ve bir dedektif öyküsüne dayanmaktadır; roman aynı zamanda Paris halkının direnişini anlatan bir destandır. İran asıllı bir doktor arkadaşım, başrolünü ünlü Fransız aktörü Jean Gabin’in oynadığı Sefiller filmini seyretmiş, ama adını bir türlü hatırlayamadığı ya da kendi kafasında bir tür kültürel çeviri yaptığı için, “ben çok acıklı bir film seyrettim” diye tutturmuştu. Sorunca da “Yazıklar” deyip duruyordu. “Yazıklar, Yazıklar.” Sonunda Sefiller’i kastettiğini anladık. Bu kavram, romanın özgün adına pek de uzak olmayan klasik Türkçe çeviri adıyla birleşince, bizi aslında biraz farklı bir boyuta taşıyor. “Les Misérables”, muhtemel ki kendi kültürel coğrafyasında özgün çağrışımlar da yapıyor. “Sefil” (sefaletten), bizim dilimizde “yoksul” anlamına geldiği gibi, “her şeyi yapabilecek, kendisinden her türlü kötülük beklenebilecek” kimse anlamını da içeriyor. “Sefil bir hayat” yokluk içindeki bir hayatsa, “yazıklar” da, tam da bu hayata yönelik duyguyu içermekle kalmıyor, bir “merhamet” duruşu, bir üzüntü duyma halini de ifade ediyor. Ancak kavramın neresinden tutup çekersek çekelim, kitabın adı, “sosyal” bir olay ile karşı karşıya bulunduğumuzu düşündürmeye yetiyor. Öyleyse, Sefiller’e girerken, haklı bir soru da bu ad çağrışımıyla birlikte karşımıza çıkıyor: Bu roman toplumsal sorunları işleyen “gerçekçi” bir roman mıdır? Hayatı devrim sonrası Fransa’sının politik çalkantılarıyla savrulup durmuş olan Hugo, onca şiiriyle ve oyunuyla hemen hemen unutulmuş, Notre Dame’ın Kamburu ve özellikle de Sefiller romanı ile günümüze kadar ulaşabilmişse, bu ikinci roman kendine yönelik ilgiyi tarihsel-toplumsal gerçekliğin bir belgesi olmakla mı hak ediyor? Yoksa onda, “verili gerçekliği”, bir dönem belgesi olmayı aşan boyutları bulmak mümkün mü? Yaşadığı dönemin kurumsal ve toplumsal alanlarına, alt sınıflardan piskopos evlerine, cezaevlerinden manastırlara, didiklemediği hiçbir ilişki ve yapı bırakmayan yazar, bu “gerçek belgeleriyle kurulu dönem mozaiği” üzerine hayata dair hangi “dersi” kuruyor; ya da hayata direnmenin hangi onurlu yolunu öneriyor? Sefiller’de olayların fonunda güncel tarih yatar, aktüel sorunlar, hukuk sisteminin sorunları, politik hesaplaşmalar, barikat savaşları vb yer alır. Komiser Javert’in, dönemin gerçek bir kişiliğinden örnek alındığına dair savlar bulunmaktadır. Yazar bizi Cosette üzerinden dogmatikliğin bu ürpertici dünyasına sokup inanç sorununa cevaplar aratır; ama aynı şeyi adalet kurumu için yapmaz. Haksızlığa, adaletin işleyişine, küçük, ama çarpıcı değinmelerle işaret ederken, (Bir İdam Mahkûmunun Son Günü’nde idam cezasını doğrudan karşısına alır yazar) Jean Valjean, adaletin, haksızlığın köklerine ne iç sesli monologlarla iner ne de doğrudan adaletin haksız uygulamalarını hedef alan “çıkışlar” yapar. Çünkü, yazarın amacı, aynen sosyal sefaletin kaynağı gibi, adaletin temel ilkelerinin soyutluğuna yönelik bir eleştiri, bir “gerçekçilik” yapmak değildir. Yaklaşık elli yıl önce, Alman düşünürü Immanuel Kant’ın[1] savunduğu adalet anlayışı çıkar sanki burada karşımıza: Adaletin normları ve haklılığı sorgulanmaz, yasaların icra edilmesidir aslolan. İcra, meşruiyetini de beraberinde taşır. Dolayısıyla “salt hukuk” anlayışı gibi bir durum vardır karşımızda. Ama işte icra’nın kayıtsızlığı, kanıtlar karşısındaki önyargıları, işleyişin bütün aksaklıkları, belki budur eleştirilmesi gereken (Devrim sırasındaki ayaküstü mahkemelerin bir tür uzantısını, insan hayatını ilgilendiren kararlardaki sorumsuzluğu vb Sefiller’deki duruşmada da buluyoruz!) Jean Valjean neyin kurbanıdır?: Korkunç bir sefaletin; peki bu sefalet zamanüstü bir olgu mudur, yoksa aşılabilecek, geçici bir durum mudur Hugo’nun bakışında? Okurun bu tür sorularla romana yaklaşması verimli bir okuma sağlayacaktır diye düşünüyoruz. Hugo, hukukun normlarının meşruiyetini ve geçerlilik koşullarını sorgulamak yerine, yer yer imalar yapsa da haksızlığı ya da katı adalet anlayışını Komiser Javert’in patojen (hastalıklı) kişiliğinde cisimleştirerek, bir yandan eleştirisini başka kanala yöneltir, öte yandan modern psikolojik romandan pasajlar çalar: Gerçekten de Javert, geçerliliği ve meşruiyeti tartışılamayacak yasaların “işletilişindeki” kristalleşmiş hali, bir tür robottur. Ödünsüzlüğü, kendinden emin oluşu, dünyayı suçlu ve suçsuzlar katılığında ikiye ayırışı, kuru mantığı,