ebook img

Sanatın Öyküsü - WM GOM; r^RlCH PDF

493 Pages·2010·13.22 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Sanatın Öyküsü - WM GOM; r^RlCH

WM GOM;r ^RlCH REMZI KITABEYI içindekiler ÖNSÖZ 7 GİRİŞ Sanat ve Sanatçılar 15 1 YABANSI BAŞLANGIÇLAR Tarihöncesi, ilkel topluluklar ve eski Amerika 39 2 SONRASIZLIĞIN SANATI Mısır, Mezopotamya, Girit 55 3 BÜYÜK UYANIŞ Yunanistan, M.Ö. VII. ve V. yüzyıllar arası 75 4 GÜZELLİĞİN DÜNYASI Yunanistan ve Yunan dünyası, M.ö. IV. ve M.S. I. yüzyıllar arası 99 5 DÜNYAYI FETHEDENLER Romalılar, Budistler, Museviler ve Hıristiyanlar, M.s. I. ve IV. yüzyıllar arası 6 YOL AYRIMI Roma ve Bizans, V. ve XIII. yüzyıllar arası 133 7 DOĞU SANATINA BAKIŞ İslam, Çin, II. ve XIII. yüzyıllar arası 143 8 DÖKÜM POTASINDA BATI SANATI Avrupa, VI. ve XI. yüzyıllar arası 157 9 YERYÜZÜ KİLİSESİ XII. yüzyıl 17i 10 GÖKSEL KİLİSE XIII. yüzyıl 185 11 SARAYLILAR VE KENTSOYLULAR XTV. yüzyıl 207 12 GERÇEKLİĞİN ELE GEÇİRİLMESİ XV. yüzyıl başları 223 13 GELENEK VE YENİLİK: I İtalya'da XV. yüzyıl sonları 247 14 GELENEK VE YENİLİK: II Kuzey'de XV. yüzyıl 269 15 ULAŞILAN UYUM Toskana ve Roma, XVI. yüzyıl başlan 287 16 IŞIK VE RENK Venedik ve kuzey İtalya, XVI. yüzyıl başları 325 17 RÖNESANS'IN YAYILIŞI Almanya ve Felemenk, XVI. yüzyıl başları 341 18 SANATIN BUNALIMI Avrupa XVI. yüzyıl sonları 36i 19 GÖRÜNTÜ VE GÖRÜNTÜLER Katolik Avrupa, XVII. yüzyılın ilk yarısı 387 20 DOĞANIN AYNASI Hollanda, XVII. yüzyıl 413 21 GÜÇ VE ZAFER: I İtalya, XVII. yüzyıl sonları ve XVIII. yüzyıl 435 22 GÜÇ VE ZAFER: II Fransa, Almanya ve Avusturya, XVII. yüzyıl sonlan ve XVIII. yüzyıl basları 447 23 AKIL ÇAĞI İngiltere ve Fransa, XVIII. yüzyıl 457 24 GELENEKTEN KOPUŞ İngiltere, Amerika ve Fransa, XVIII. yüzyıl sonları ve XIX. yüzyıl basları 475 25 SÜREKLİ DEVRİM XIX. yüzyıl 499 26 YENİ ÖLÇÜLER PEŞİNDE XIX. yüzyıl sonları 535 27 DENEYSEL SANAT XX. yüzyılın ilk yarısı 557 28 SONU OLMAYAN ÖYKÜ Modernizmin zaferi 599 Yeniden dönen rüzgâr 618 Değişen geçmiş 626 Sanat kitapları üzerine bir not 638 Zamandizin cetveli 656 Haritalar 664 Resimler listesi 67O Dizin 674 Teşekkürler 687 ONSOZ Bu kitap, kendilerine yabancı ve çekici olan bir alanda ilk bilgilere ihtiyaç duyan herkese göre hazırlanmıştır. Amacı, bu alana yeni girenlere, onları ayrıntılarla boğmadan, genel olarak bilinmesi gerekenleri vermek; daha iddialı çalışmaların sayfalarını dolduran çok sayıdaki isim, dönem ve üs­ lubu onların kolayca anlayabileceği bir şekilde düzenlemek ve böylece da­ ha uzmanlaşmış kitaplara başvurabilmelerini sağlamaktır. Kitabı yazarken ilk önce ve en çok, sanat dünyasını henüz yeni keşfetmiş genç okurları dü­ şündüm. Gençler için yazılan kitapların yetişkinler için yazılanlardan fark­ lı olması gerektiğine hiçbir zaman inanmış değdim. Ancak gençlerin, en titiz eleştirmenler; herhangi bir dil bilgiçliğini ve sahte duyarlığı hemen fark eden ve karşı çıkan eleştirmenler olarak değerlendirilmeleri gerekir. Bu tür şeylerin, insanları, sanat üzerine yazılmış tüm kitaplardan yaşam­ ları boyunca uzaklaştıran kusurlar olduğunu, deneylerimden biliyorum. Böylesi tehlikeli oyunlardan kaçınmaya ve - meslekten bir yazar için fazla basit sayılsa bile - sade bir dil kullanmaya içtenlikle çaba gösterdim. Öte yandan bazı yorumları yapmaktan kaçınmadım. Umarım okurlardan hiç­ biri, bir sanat tarihçisinin terimlerini mümkün olduğunca az kullanma kararımı, kendimi onlardan "yüksekte" görerek aldığım bir karar olarak yorumlamaz. Böyle bir dil kullanarak bizimle "bulutlardan" konuşanlar, "bilim dilini" okuru aydınlatmak için değil, daha çok onu etkilemek için kullanmazlar mı zaten? Bu kitabı yazarken, teknik terimlerin sayısını sınırlamayla ilgili bu kara­ rım dışında; her biri bir yazar olarak benim yaşamımı zorlaştıran, ama okurunkini biraz daha kolaylaştıracağını sandığım, kendi koyduğum çok sayıda özel kuralı izlemeye çalıştım. Bu kuralların ilki, resmini veremedi­ ğim yapıtlar üzerine yazmamaktı. Metnin, anlatılan yapıtları bilmeyenler için pek az anlam ifade eden ya da hiçbir anlam ifade etmeyen - bilenler için de gereksiz sayılabilecek- isimler listesine dönüşerek yozlaşmasını is­ temedim. Bu kural, kitapta yer alacak sanatçı ve yapıt sayısını, hemen, bu kitabın alabileceği resim sayısıyla sınırladı. Kitaba neyin gireceğini, neyin girmeyeceğini belirlemek için yapılması gereken seçim, işimi daha da zor­ laştırdı. Bu da beni ikinci kararımı almaya yöneltti; ve sadece gerçek sanat yapıtı olanları almaya; bir beğeni ya da moda örneği olarak ilginç sayılabi- ONSOZ lecek olan her şeyi dışarda bırakmaya karar verdim. Bu kararım, yazarlı­ ğım açısından önemli bir özveri gerektiriyordu. Sıkıcı sayılabilecek övgü­ ler arasına, bazı eğlendirici acayipliklerin katılması okumaya biraz daha rahatlık kazandırabilirdi. Ama bu durumda okurlar, hoşa gitmez buldu­ ğum bazı şeylerin sanata ayrılan bir kitapta neden yer aldığını - üstelik bu nedenle gerçek bir başyapıt dışta kalmışsa - sormakta haklı olurlardı. Böy­ lece, her ne kadar resimleri verilen tüm yapıtların, en yüksek mükemmel­ lik düzeyinde olduğunu öne süremesem de, özel bir değerden yoksun ol­ duğunu düşündüğüm hiçbir yapıtı kitaba almamaya çaba gösterdim. Üçüncü kural da biraz özveri gerektirdi. Seçimlerimde en ufak bir öz­ gün olma kışkırtmasına kapılmamaya ve benim kişisel tercihlerim nede­ niyle, çok iyi bilinen bazı başyapıtların dışta kalmamasına karar verdim. Bu kitap, ne de olsa sadece bir "güzel şeyler antolojisi" olarak hazırlanmı­ yordu. Amacı, yeni bir alanda yön göstermekti ve böyle bir yön arayanlar için, çok tanınmış, "beylik" örnekler, "kilometre taşları" görevini görürler. Ayrıca, en ünlü yapıtlar, benim ölçülerime göre aslında en önemli olan ya­ pıtlardır. Eğer bu kitap, okurların bu önemli yapıtlara yeni bir gözle bak­ masına yardımcı olabilirse, daha az bilinen yapıtlar uğruna onları feda et­ memem, okura daha yararlı olmuş demektir. Yine de, dışarda bırakmak zorunda kaldığım ünlü yapıt ve ustaların sa­ yısı bir hayli fazla. Aynı şekilde, şunu itiraf etmeliyim ki, beni derin bir şe­ kilde etkiledikleri halde Hint sanatına veya Etrüsk sanatına ya da Quercia, Signorelli ya da Carpaccio'dan Peter Vischer, Brouvver, Terboch, Canalet- to, Corot'a ve çok sayıda ustaya kadar, pek çok sanat ve sanatçıya yer bula­ madım. Onları da bu kitaba katmak, kitabın uzunluğunu iki-üç katına çı­ karacaktı ve sanırım kitabın, sanatın ilk kılavuzu olarak değerini azalta­ caktı. Bu üçüncü eleme işinde gözettiğim bir kural daha oldu. Kuşkuya düştüğüm zamanlarda, sadece fotoğraflarını gördüğüm yapıt yerine, aslını görmüş olduğum yapıttan söz etmeyi tercih ettim. Bunu kesin bir kural yapmayı çok isterdim, bazen yaşamı sıkıntıya sokan seyahat zorluklarım nedeniyle okurun cezalandırılmasını istemedim. Ayrıca son kuralım da, ne olursa olsun, hiçbir kesin kuralım olmamasıydı. Bazen kendi kuralları­ mın dışına çıkıp, okura beni yakalama keyfini verdim. İşte bunlar, benimsediğim olumsuz kurallar. Olumlu amaçlarım kitabın içinde. Bu kitap, sanatın öyküsünü basit bir dille verirken, okurun, bu öy­ künün nasıl bir bütün oluşturduğunu görmesini sağlamalı ve sanatçıların olası niyetlerini vermek gibi aşırılıklara fazla kaçmadan, onları değerlen­ dirmelerine yardımcı olmalıydı. Bu yöntem, en azından en sık karşılaşılan yanlış anlama nedenlerini ortadan kaldırmalı ve bir sanat yapıtının gerçek amacını gözden kaçıran türden bir eleştiriye engel olabilmeliydi. Bunun ötesinde bu kitabın biraz daha iddialı bir amacı da var. Söz konusu ettiği yapıtları tarihsel ortamına oturtmak, ustanın sanatsal amaçlarının kavran- 9 ONSOZ masını sağlamak. Her kuşak, bir yerde babalarının ölçütlerine başkaldırın Her sanat yapıtı, çağdaşlarının önüne sadece yaptıklarıyla değil, aynı za­ manda yapmadıklarıyla da çıkar. Genç Mozart, Paris'e geldiğinde - babası­ na yazdığına göre - günün modası olan tüm senfonilerin hızlı bir finalle sona erdiğini fark eder. Bunun üzerine son bölüme yavaş bir giriş yaparak, dinleyicilerini şaşırtmaya karar verir. Sıradan bir örnek bu, ama yine de sa­ natın tarihsel değerlendirmesinin hangi yönde olması gerektiğini gösteri­ yor. Değişik olma dürtüsü, bir sanatçının elindeki araçların en önemlisi ya da en vazgeçilmezi değildir belki, ama bu dürtünün olmaması çok ender­ dir. Geçmişin sanatına en kolay yaklaşım yolu, bu bilinçli değişiklikleri al­ gılamaktır. Ben de ardı arkası kesilmeyen yeni girişimleri, anlattığım öykü­ nün anahtarı yapmaya ve her bir yapıtın, daha önce yapılmış olanın ya benzeri ya da karşıtı olduğunu göstermeye çalıştım. Sıkıcı olma tehlikesine karşın, karşılaştırma yapabilmek amacıyla, sanatçıların kendileriyle, ken­ dilerinden önce gelenler arasındaki benzerlik ve farklılıkları gösteren ya­ pıtlara yeniden göndermeler yaptım. Bu tür bir sunuşta sözünü etmeden geçemeyeceğim, ama düşmediğimi umduğum bir tuzak var. Sanattaki sü­ rekli değişimi, sürekli bir gelişme sanan yanlış yorumlama. Her sanatçı, kendisinden önceki kuşağı aştığım ve kendisinden önce yapılmış her şeyi geçtiğini hisseder. Bir sanatçının kendi eserine baktığı zaman hissettiği o duyguyu - yani farkhiığı yakaladığı ve başarılı olduğu duygusunu - onunla paylaşmadan, o sanat yapıtını anlamayı umamayız. Bilmeliyiz ki, her ileri gidiş ve gelişme, bir başka yönde kayıpları da içerir. Kişisel gelişme önemli­ dir ama, genel sanatsal değerde bir yükselme demek değildir bu. Bu tür şeylerin soyut bir şekilde anlatılması belki biraz kafa karıştırabilir. Umarım kitap bu anlattıklarımı daha açık bir hale getirecektir. Bu kitapta çeşitli sanatlara ayrılan yerle ilgili olarak bir şey daha söyleye­ lim. Bazıları resim sanatını yeğlediğimi ve kitapta ona, heykel ve mimari­ den daha fazla yer verildiğini düşünebilir. Böyle bir yan tutmanın bir ne­ deni, anıtsal binalar bir yana, resimlerin basılı örneklerinin, yuvarlak bi­ çimli olan heykellere göre çok daha az değer kaybetmesidir. Ayrıca, mev­ cut çok sayıdaki mükemmel mimarlık kitaplarıyla yarışmaya da hiç niye­ tim yok. Öte yandan, burada kaleme alındığı şekildeki bir sanat tarihi, mi­ marlığa değinmeden anlatılamazdı. Her dönemde sadece bir ya da iki ya­ pının üslubunu söz konusu ederek kendimi sınırlarken, her bölümde bu örneklere en iyi yeri vererek, dengeyi mimarlık lehine çevirmeye çalıştım. Böylece bunun, her dönemin bilgilerini toparlayıp mimarlığı bir bütün olarak görmede okurlara yardımcı olacağını düşündüm. Her bölümün sonuna, ilgili dönemdeki sanatçı yaşamına ve dünyasına ilişkin tipik bir süsleme resmi seçtim. Bu resimler kendi başlarına bağımsız bir dizi oluşturuyor ve sanatçının toplum içindeki değişen yerini gösteri­ yor. Bu resimli belgeler sanatsal değerleri çok yüksek olmadığı zamanlarda IO ONSOZ bile, kafamızda geçmişin sanatının geliştiği ortamın somut bir resmini oluşturmamıza yardımcı olabilir. Bu kitap Elizabeth Senior'un içten yüreklendirilmesi olmasaydı belki de hiç yazılamazdı. Londra'ya yapılan hava saldırısı sırasında zamansız ölü­ mü, onu tanıyan herkes için büyük bir kayıp oldu. Ayrıca, Dr. Leopold Ettlinger'e, Dr. Edith Hoffmann'a, Dr. Otto Kurz'a, Bayan Olive Renier'e, Bayan Edna Sweetmann'a, eşime ve oğlum Richard'a, değerli önerileri ve yardımları için, Phaidon Press yayınevine bu kitabın biçimlendirilmesin- deki katkılarından ötürü, kendimi borçlu hissediyorum. On ikinci baskıya önsöz Bu kitap, başlangıçta, sanatın öyküsünün hem yazı hem de resimlerle anla­ tılması ve okurların, mümkün olduğu ölçüde, metinde sözü edilen resmi, sayfa çevirmelerine gerek kalmadan önlerinde bulması düşünülerek plan­ lanmıştı. Phaidon Press yayınevinin kurucuları Dr. Bela Horovitz ve Bay Ludwig Goldscheider'in, 1949 yılında, olağanüstü büyük bir beceriyle, ba­ na şuraya bir başka paragraf yazdırıp, oraya ek bir resim önererek bu ama­ ca ulaşmalarının anısını hâlâ unutmuş değilim. Haftalarca süren yoğun bir işbirliği ile bu başarılmıştı, ama ulaşılan denge öylesine hassastı ki, orijinal sayfa düzeni bozulmadan herhangi önemli bir değişme yapmak mümkün değildi. Sadece, on birinci baskıda (1966) kitabın arkasına bir Ek Bölüm hazırladığım sırada, son birkaç bölümde birçok değişiklik yaptım ama ki­ tabın ana yapısı olduğu gibi bırakıldı. Yayıncılarımın çağdaş baskı yön­ temlerine uygun olarak kitaba yeni bir biçim vermek istemeleri, bana ek­ lentiler için bir fırsat yarattı ama aynı zamanda karşıma yeni sorunlar çı­ kardı. Sanatın Öyküsü uzun bir süredir satıştaydı ve düşünebileceğimden çok sayıda insan tarafından alınmış ve kitabın sayfa düzenine alışılmıştı. Hatta on iki ayrı dilde yapılan basımlarının çoğunda, orijinal sayfa düzeni korunmuştu. Bu durumda bana yeni basımda okurların tekrar bakmak is­ teyebilecekleri bazı yazıları ve resimleri çıkarmak hatalı olur gibi geldi. Raftan aldığınız bir basımda bulmak istediğiniz bir şeyin çıkarılmış oldu­ ğunu keşfetmekten daha sıkıntı verecek bir şey olamaz. Bu nedenle sözü edilen bazı yapıtların daha büyük resimlerinin basımını ve bazı renkli tab­ loların eklenmesini sevinerek kabul ederken, sadece çok az sayıda örneği teknik ve zorunlu nedenlerle değiştirdim. Öte yandan sözü edilen ve re­ simleri verilen yapıtların sayısının artırılabilmesi olanağı, hem kaçırılma­ ması gereken bir fırsat, hem de karşı durulması gereken bir kışkırtıydı. Bu kitabı çok fazla büyütmek de onun bilinen kimliğini ortadan kaldıracak ve amacını saptıracaktı. Sonunda, bana sadece kendi başlarına ilginç gelenleri değil - hangi sanat yapıtı ilginç değildir ki! - tartışmanın dokusuna katkıda II ÖNSÖZ bulunup onu zenginleştirecek olan on dört örneği ekledim. Nihayet bu tartışmalar kitabı bir antoloji olmaktan çıkarıp, bir öykü haline getiriyor­ du. Eğer kitap, metinle birlikte verilen resimlerin peşinde koşmaksızm okunabiliyorsa ve umduğum şekilde keyif veriyorsa, bu özelliği Bay Elwyn Blacker, Dr. I. Grafe ve Bay Keith Roberts'm çeşitli katkılarıyla gerçekleşti. E.H.G. Kasım 19/1 On üçüncü baskıya önsöz Bu baskıda on ikinci baskıdan çok daha fazla renkli resim var, ama metin (bibliyografya, yani "Sanat kitapları üzerine" bölümü dışında) değişme­ den kaldı. Diğer yenilik, sayfa 655-663 arasındaki zamandizin çizelgesi. Ta­ rihin geniş panoraması içinde kilometre taşı oluşturan bazı olayların yeri­ ni görmek, okurun yakın tarihlerdeki gelişmelere önem vererek, daha uzak geçmişte gerçekleşmiş olanlara haksızlık etmemesi açısından yardım­ cı olacaktır. Bu zaman çizelgelerinin sanatın öyküsündeki uyarıcı yararlan gibi, haritalar da bu kitabı otuz yıl önce yazarken düşündüğüm amacı ger­ çekleştirmede yardımcı olacaktır. Bu konuda okurun sayfa 6'da verilen ilk baskının Önsöz'ünün giriş paragrafına bakmasını öneririm. E.H.G. Temmuz 19/7 On dördüncü baskıya önsöz "Kitapların da bir yaşam süresi vardır" diyen Romalı ozan, sözlerinin yüz­ yıllar sonra tekrar kullanılacağını ve iki bin yıl kadar sonra kitaplıklarımız­ da kendi eserinin bulunacağını düşünememiş olmalıdır. Bu ölçülere göre elinizdeki bu kitap çok gençtir ve onu yazarken onun böylesine bir gelece­ ği olabileceğini hiç düşünmemiştim. Kitabın geçirdiği değişimleri, on ikinci basım ve on üçüncü basım için yazılan Önsözlerde açıkladım. Elinizdeki bu on dördüncü basımda, daha önceki basımlarda yapılan değişmeler aynen korunmuş; ama sanat kitapları üzerine yazılan bölüm yeniden güncelleştirilmiştir. Teknik gelişmelere ayak uydurularak ve oku­ run beklentilerine uyularak daha önce siyah beyaz basılan birçok resim bu kez renkli olarak basılmıştır. Kitaba bir de "Yeni Keşifler" adlı bir bölüm ekledim. Bu bölümde arkeolojik bulgulara kısaca geri dönerek okura, geç­ mişin öyküsünün daima yeniden gözden geçirilebileceğini ve beklenme­ dik şekilde zenginleşebildiğini hatırlatmak istedim. ' E.H.G. Mart 1984 12 ONSOZ On beşinci baskıya önsöz Karamsar kişiler zaman zaman, yaşadığımız televizyon ve video çağında insanların okuma alışkanlıklarını kaybettiklerini ve özellikle öğrencilerin artık bir kitabı baştan sona okumaktan zevk alacak kadar sabırlı olmadıkla­ rını söylüyor. Diğer tüm yazarlar gibi benim de yapabileceğim tek şey bu karamsar kişilerin yanlış düşündüğünü umut etmektir. Kitabın, geliştiril­ miş metni ve zenginleştirilmiş renkli resimleriyle, gözden geçirilmiş ve ye­ niden düzenlenmiş bir bibliyografya ve dizinle, geliştirilmiş zamandizin çi­ zelgeleri ve eklenen iki haritasıyla on beşinci basımını yapması beni mutlu etti. Yine de bu aşamada, elinizdeki yapıtın bir ders ya da kaynak kitabın­ dan çok, okuyucuya keyif veren bir öykü olarak tasarlandığını bir kez daha belirtme gereğini duyuyorum. Öykü, ilk basımda bıraktığım yerden devam ediyor, fakat yeni eklenen dönemlerin ancak geçmişte olanların ışığı altın­ da kavranabileceğini unutmamak gerek. Her şeyin nasıl olduğunu, ilk ba­ şından başlayarak öğrenmeyi hâlâ isteyecek okurlar olacağını umuyorum. E.H.G. Mart 1989 On altıncı baskıya önsöz Bu son basıma bir önsöz eklemek için oturduğum şu sırada şaşkınlık ve minnettarlıkla doluyum. Şaşkınım, çünkü bu kitabı yazarken var olan mütevazı beklentilerimi çok iyi hatırlıyorum. Çeşitli kuşaklardan - dünya­ nın her yanındaki desem, acaba fazla mı ileri gitmiş olurum? - okurlarıma da minnettarım. Onlara sanat mirasımızı hatırlatan bir giriş kitabı olarak hazırladığım yapıtı çok yararlı bulmuş olmalılar ki, giderek artan bir ölçü­ de onu başkalarına öneriyorlar. Tabii aynı şekilde yayıncılarıma da, bu ta­ lebi geçen zamana ayak uydurarak karşıladıkları ve her yeni ve geliştirilmiş baskıya büyük bir özen gösterdikleri için minnettarım. Kitabın son biçim değiştirmesi, başlangıçtaki, okurun resimleri metinle birlikte görmesi ilkesine dönülmesini isteyen, resimlerin basım kalitesini ve boyutlarını artıran ve mümkün olan yerlerde sayısını çoğaltan, Phaidon Press yayınevinin şimdiki sahibi Richard Schlagman sayesinde oldu. Tabii ki resimlerin sayısını çoğaltmanın kesin bir sınırı vardı. Kitap bir giriş kitabı olma niteliğini kaybedecek ölçüde büyümemeliydi. Okurların bu eklentileri hoş karşılayacağı umuldu. Bunların çoğu katla­ narak kitabın içine sokulmuş resimler. Bunlardan biri (sayfa 237, resim 155 ve 156) bana tüm Ghent sunak resmini gösterme ve ele alma olanağını sağ­ ladı. Diğer bazı eklentiler, daha önceki basımlarda sözü edilen ama ve-ril- meyen resimlerden oluşuyor: "Ölüler Kitabı"ndaki Mısır tanrıları (sayfa 13 ÖNSÖZ 65, resim 38), kral Ekhnaton'un aile portresi (sayfa 67, resim 40), Roma'da- ki San Pietro kilisesinin orijinal portresini gösteren madalya (sayfa 289, re­ sim 186), Correggio'nun Parma Katedrali'nin kubbesindeki freskosu (sayfa 339, resim 217), Frans Hals'ın askeri birlik portresi (sayfa 415, resim 269). Birkaç resim de, ele alınan yapıtın bulunduğu yeri ya da ortamı açıklığa kavuşturmak amacıyla eklendi: Delphoili araba sürücüsü (sayfa 88, resim 53), Durham Katedrali (sayfa 173, resim 114), Chartres Katedrali'nin kuzey girişi (sayfa 190, resim 126) ve Strasbourg Katedrali'nin güney girişi (sayfa 192, resim 128). Burada ne teknik açıdan daha iyisi ile değiştirmek zorunda kaldığım resimlerden, ne de yapıtların büyütülmüş ayrıntılı resimlerinin amaçlarından söz edeceğim. Ama sayılarının denetim dışına çıkmasına izin vermeme kararıma rağmen içeriğe katmaya karar verdiğim sekiz sa­ natçı üzerine bir şey söylemeliyim: ilk basıma önsözümde Corot'nun en değer verdiğim ama kitapta yer bulamadığım sanatçılardan biri olduğunu söylemiştim. Bu eksiklik o zamandan bu yana beni tedirgin etmişti ve so­ nunda onu kitaba almadığıma pişman oldum. Umarım fikirlerimdeki bu değişiklik, bazı sanatsal konuların ele alınışına da katkıda bulunmuştur. Bunun dışında eklenecek sanatçıları sadece XX. yüzyılla ilgili bölümlerle sınırladım. Bu kitabın Almanca baskısından Alman Ekspresyonizminin iki ustasını, Doğu Avrupa'nın "sosyalist realist"lerine çok önemli etkileri olan Kâthe Kollvvitz ile yeni ve güçlü bir grafik üslubu getiren Emil Nolde'yi al­ dım (sayfa566-567, resim368-369). BrancusiveNicholson (sayfa581-583, re­ sim 380-382) soyut sanatı; de Chirico ile Magritte Sürrealizmi (sayfa590- 59ı, resim 388-389) ele alışımı güçlendirmek için eklendiler. Son olarak da onlara, üslup etiketlerine karşı direndiği için daha da sevimli görünen bir XX. yüzyıl sanatçısı örneği, Morandi katıldı (sayfa 609, resim399). Bu basıma yaptığım eklemelerle, sanatın gelişiminin, önceki basımlar­ dan algılanabileceği kadar ani olmadığım gösterdiğimi ve kitabı daha ko­ lay anlaşılır kıldığımı umuyorum. Çünkü bu özellik kitabın en önemli amacı. Eğer bu kitap, sanatseverler ve öğrenciler arasında kendine dostlar bulduysa, bunun nedeni sadece, onlara sanat tarihinin ne kadar birbirine bağlı bir bütün olduğunu göstermiş olmasıdır. İsim listeleri ve tarihler ez­ berlemek, güç ve bezdirici bir iştir. Ama içinde yer alanların oynadığı rolü ve geçtiği zamanı bildiğimiz öyküler, çok küçük bir çabayla hatırlanır. Bu kitabın içinde birkaç kez hatırlattığım gibi, sanatta her ileri gidiş ve gelişme, bir başka yönde kayıplar oluşturabilir. Bu düşünce bu yeni basımımız için de geçerlidir, ama umarım ki bu basımdaki kazançlarımız, eğer varsa kayıplarımızın çok üzerinde olsun. Geriye, teşekkür etmem gereken bir kişi kaldı; o da kendini bu basımın gerçekleşmesine adayan kartal gözlü editörüm Bernard Dod. E.H.G. Aralık 1994

Description:
Duyguların böylesine yoğun bir biçimde anlatımı nın bizi etkilemesine bakarak, içsel of Mankind, Londra. 28. İnuit dans maskesi,. Alaska'dan.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.