ebook img

Saddam'ın Baas'ı - Ortadoğu'da Arap Birliği Rüyası - Doğan Şentürk PDF

270 Pages·2003·1.61 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Saddam'ın Baas'ı - Ortadoğu'da Arap Birliği Rüyası - Doğan Şentürk

ÖNSÖZ Modern çağlarda çoğu Ortadoğulu’nun bilinçlenmesinde hakim unsur Avrupa’nın -daha sonraları genelde Batı’nın- etkisi ve bunun getirdiği değişim -bazılarına göre köksüzleşme- olmuştur. Bölgenin modern tarihi hızlı ve metazori bir değişim, yabancı bir dünyanın tehdidi ve siyasi gelgitlerle doludur. Bu değişimin ekseninde dış faktörlerin yanı sıra bölge dinamiklerinden beslenen ve değişimi daha da ileri götürmek isteyen pek çok kişi ve kurum ortaya çıkmıştır. Değişim kimi zaman çok büyük ve geri döndürülemez bir hâl alırken bazı bakımlardan da sınırlı ve yüzeysel kalmıştır. 1940’lı yıllarda “Diriliş” rüzgarını Ortadoğu’nun her karış toprağında estiren Baas Partisi ve onun kurucusu Mişel Eflak, bölgenin modern tarihinde önemli bir yer işgal eder. Mişel Eflak 1953’teki bir konuşmasında, “Arap ulusunun gerçek gücü hiçbir zaman bölgesel güçlerin toplamından ibaret değildir,” demektedir. Gücü, Arap Ulusu’nun doğasında arayan Eflak, bunu sadece Ortadoğu’yu değil Batı dünyasını da etkileyecek bir ideolojiye dönüştürmüştür. XX. yy’ın ilk yarısında Ortadoğu’ya damgasını vuran Baas Partisi’nin beslendiği “Arap Birliği” bir rüya mıydı yoksa tarihin tanıdığı bir fırsatın geri tepilmesi mi? Baas’ı incelerken merak ettiğim temel nokta bu olmuştur. Arap birliği, bölgesel güçlerin hataları ve Batı dünyasının politikaları sonucu mu başarısızlığa uğradı, yoksa imkansızı zorlayarak üç-beş adım atılmış bir siyasal macera niteliğinde miydi? Eğer bölgesel güçlerin hataları ve Batı dünyasının yaklaşımı buna engel olduysa nasıl bir engellemeydi bu? “Arap Birliği” imkansızı zorlamaksa bu imkansız neden zorlandı? Merak ettiğim bu sorular beni Arap Baas Partisi’ni kitabımın konusu olarak seçmeye yöneltti. Baas’ın ideolojisi ve politikaları Ortadoğu’nun günümüzdeki görünümünü acaba nasıl etkiledi? Dünyanın gözünü diktiği Irak’ta ve Suriye’de Baas iktidarının devam ettiğini düşünürsek bölgedeki istikrarsızlığın izlerini daha iyi sürebiliriz. Günümüzde Baas ismi beraberinde Saddam Hüseyin’i de çağrıştırıyor. Tarihin yapraklarını çevirmeyenler ve Sad- dam’dan önce de Baas’m var olduğunu, hatta Suriye’de kurulduğunu ve gerçek kimliğini orada bulduğunu bilmeyenler haber bültenlerinde ve gazete sütunlarında bu bağdaştırmayı yapıp Baas’ı Saddam’la, Saddam’ı da Baas’la özdeşleştirmektedirler. Bu gerçekten yola çıkarak gazetecilik ruhumun da doğası gereği bu hareketi “Saddam’ın Baas’ı” flaşı ile ele alıp, bu flaşı kitabımın ismine de taşıdım. Kitabımın özünü oluşturan tez çalışmam sırasında en önemli desteği danışman hocam Sayın Doç. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’dan aldım. Kendilerine burada teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Ayrıca bu noktada bana yardım eden Sayın Sa- bahhattin Şen’e ve hemen her konuda olduğu gibi bu kitabın yazımı sırasında da benim en yakınımda olan eşim Aydan Şen-türk’e de teşekkür ederim. Doğan Şentürk Bakırköy, 2003 GİRİŞ Osmanlı împaratorluğu’nun çöküşü, bazı devlet adamlarını ve entellektüelleri bu Islami gücün kayboluşunun nedenleri ve çareleri üzerinde düşünmeye zorladı. Cemalettin el Afgani (1839-1897) ve Muhammed Abduh (1849-1905) gibi düşünürler çarenin saldırgan yabancı güçlere karşı koyabilecek insanların topluluğu olan “Ümmet” fikrinde olduğunu savunuyorlardı. Bazı Arap entelektüelleri ise yeni politikanın anahtarını “Müslüman toplumda eşitlik ve adaleti sağlamak için İslam’ın kaynağına dönmek, halifeliğin arındırılıp tekrar birleştirici rolünü oynaması ve Türk olanlar ile olmayanlar arasındaki eşitsizliğin giderilmesi” şeklinde sıralıyorlardı. 1878-1908 yılları arasında hüküm süren Sultan Abdulhamit, öneminden çok şey yitirmiş olan Halife ünvanmı tekrar alarak, Panislamik bir hareket başlatmıştı. Ancak Avrupa’nın etkisi altında yeni fikirler de ortaya çıkmaya başlamıştı. Bir yandan imparatorlukların yıpranması, Almanya-ltalya birliği, Balkan Ülkelerindeki bağımsızlık hareketleri, milliyetçi bir dinamizmin varlığını vurgulamaktaydı. Arap dünyasında da kentlerde oluşmaya başlayan ve başını Hıristiyanların çektiği elit tabakada, bağımsız bir Arap devleti düşüncesi oluşmaya başlamıştı. XX. yy’in ilk yarısında Ortadoğu’daki milliyetçilik dinamizminin ekseninde ise Suriye bulunuyordu. Nicolas Van Dame Arap milliyetçiliği ve Suriye bağlantısını şu şekilde açıklamaktadır: “Milliyetçilik rüzgarlarının, Suriye’nin geleneksel siyasi yapısına damgasını vuran Sünni ve büyük kent hakimiyetini kaldırma ihtimalini de beraberinde getirmesi, başta heteredoks Müslüman cemaatler olmak üzere, Sünni olmayanlara karşı uygulanan siyasi ve sosyo-ekonomik ayrımcılığın ortadan kalkması için mücadele eden azınlık mensuplarına cazip gelmiştir.” Suriye, Arap milliyetçiliğinin filizlendiği ve buna bağlı olarak doğan Baas ideolojisinin merkezidir. Çalışmamın temel sorusu bu merkezden tüm Ortadoğu’ya yayılan milliyetçilik rüzgârlarının Pan-Arabizm’e nasıl dönüştüğü ve pratikte neden başarısız olduğudur. Irak’taki Baas hareketi Arap milliyetçiliğinden nasıl etkilenmiştir? Saddam Hüseyin yönetiminin politik çıktılarında Pan-Arabizm ülküsünün rolü nedir? “Birlik”, “Özgürlük” ve “Sosyalizm” den oluşan üç kutsalı ile Arap milliyetçiliği ve Pan-Arap ülküsünü bir ideoloji çerçevesi içine alan Baas Partisi’ni sadece bölgesel sınırlar içinde değerlendirmek ve politik çıktılarını bu bakışla incelemek Ba-as’ın tarihsel sürece yayılımı ve uluslararası etki sahasının genişliğini görmezden gelme ile eşdeğerdedir. Suriye Baas Partisi ve Birleşik Arap Cumhuriyeti, bu noktalardan hareketle seçilerek Arap milliyetçiliğinin tarihsel serüveni incelenmiştir. Kitabın birinci bölümünde, Baas’a zemin hazırlayan koşullar üzerinde durulmuştur. Bu koşullar, Suriye’de Baas öncesi dönem ve uluslararası konjonktürdeki gelişmeler başlıkları altında incelenmiştir. Suriye’de Fransız egemenliği ve Fransız politikasının zeminleri ele alınmış, Suriye’nin bağımsızlığa giden yolda nasıl bir süreçten geçtiği araştırılmıştır. Bu süreç içinde Suriye’nin Türkiye ile ilişkilerine de bakılmıştır. Uluslararası konjonktürdeki gelişmeler özellikle de II. Dünya Savaşı, Suriye ve Ortadoğu’yu derinden etkilemiş bölgedeki siyasal ve sosyal gelişmelerde önemli rol oynamıştır. İkinci bölümde, Baas Partisi’nin kuruluşu ve örgütlenmesi üzerinde durulmuştur. Birbirleriyle ilk kez 1929 yılında Paris’te karşılaşan Mişel Eflak ve Salah Bitar’m, Sorbonn’da öğrendikleri Sosyalizm’i milliyetçilikle kaynaştırarak melez bir ideolojiye nasıl dönüştüğü ve ideolojinin sembolü Baas’ın iktidar mücadelesi ele alınmıştır. Baas’m örgütlenme derecesi, parti içi ilişkilerin nasıl düzenlendiği, partiyi meydana getiren çeşitli unsurlar ve organlar arasındaki ilişkiler üzerinde durulmuştur. Baas’m ideolojisi üçüncü bölümde ele alınmıştır. II. Dünya Savaşı’nın ardından bağımsızlıklarını kazanan Arap devletlerinin hızlı kalkınma arayışlarına bağlı olarak Arap dünyasında modernleşme olgusu üzerinde durulmuş bu olgu içinde çeşitli yaklaşımlara ve Mişel Eflak’ın etkilendiği ideolojilere bakılmıştır. Baas’m, Pan-Arabizm, militarizm ve devrimci ideolojiye yaklaşımı ve bu yaklaşımlarla partinin, üç kutsalı olan “Birlik”, “Özgürlük” ve “Sosyalizm” kavramlarının içini nasıl doldurduğu incelenmiştir. Baas’m Irak’ta doğuşu ve gelişim süreci, Saddam Hüseyin adında bir gencin Irak Baas partisi bünyesinde rejimin en önemli figürü olarak ortaya çıkması dördüncü bölümde ele alınmıştır. Suriye’den Irak’a sürülen Baas’ın Ortodoks Hıristiyan kurucusu Mişel Eflak kişisel olarak Saddam’ı neden desteklemiştir? Bu soruya yanıt aranmış ve Saddam’ın partide kilit noktalara nasıl atandığı ele alınmıştır. Beşinci bölümde ise Arap Birligi’ni rüyadan gerçeğe dönüştüren Birleşik Arap Cumhuriyeti ele alınmış; Pan- Arabizm’e giden yolda ilk adım olarak görülen Suriye-Mısır birleşmesinin nedenleri ve sonuçlan üzerinde durulmuştur. Önceleri Nasır’a sempati duymayan Baas Partisi’nin sonra neden hoşgörülü davrandığı araştırılmış ve Baas’m Suriye- Mısır birleşmesindeki rolü ele alınmıştır. Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin kuruluş ve dağılma sürecinde dış dinamiklerin etkisi de incelenmiştir. Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin dağılma sürecinde de rol oynayan Baas Partisi içerisindeki hizipler altıncı bölümde ele alınmıştır. Mezhepçilik, bölgecilik ve aşiretçiliğin doğurduğu Baas’m sivil ve askeri kanadındaki hizipleşme, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin dağılmasından altı ay sonra gerçekleşen Parti Kongresiyle daha da artmış ve hizipçilik Suriye Silahlı Kuvvet-leri’ni saran bir hastalık halini almıştır. Hafız Esad’ın da aralarında bulunduğu önde gelen subaylar arasındaki kutuplaşma ülkeyi bir iç savaşın eşiğine getirmiştir. Amerikan Hoover Enstitüsü’den John F. Devlin, Baas Partisi ile ilgili eserinde, “Arap birliği öldü ve onun peygamberleri şimdi amaçları kaybolmuş, sadece rüyaları kalmış yaşlı insanlardır,” demektedir. Devlin’in sözünü ettiği bu peygamberlerin 1940’lı yıllardan itibaren Ortadoğu’ya yeni bir soluk mu yoksa felaket mi getirdikleri hem Arap hem de Batılı düşünürler tarafından hâlâ tartışılmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki Baas Partisi sadece Suriye ve Irak’ta iktidara gelerek, bu iki ülkenin sınırlan içinde hapsolmuştur. Baas diğer Arap ülkelerinde de iktidar şansını elde etseydi Ortadoğu’nun bugünkü durumu ne olurdu? Bu sorunun yanıtı Baas’m diğer Arap ülkelerindeki etkinliği ve durumu kapsamlı çalışmalar aracılığıyla ortaya konduğu taktirde anlaşılabilecektir. BİRİNCİ BÖLÜM SURİYE’DE BAAS ÖNCESİ DÖNEM Medeniyetin ilk ortaya çıktığı ve geçmişte dünyanın merkezi olarak kabul edilen Ortadoğu’nun modern tarihteki isimlendirilmesi; kendisinden kaynaklanan niteliklerle değil emperyalizmin bölgeye bakışıyla bağlantılı olmuştur. Osmanlı döneminde bölge “Şark”olarak anılır, “Şark meselesi” kavramı bölgede yaşanan siyasi ve askeri sorunları anlatmak için kullanılırdı.. Aynı kavramın I. Dünya Savaşı sonundan itibaren Batının dilinde ifade ettiği şey; yıkılmakta olan OsmanlI’nın idaresindeki toprakların ele geçirilmesi oldu. “Şark”m haritası 1. Dünya Savaşı sırasında “kırmızı sınır” olarak çizilmişti. “Ortadoğu” ismi ise ilk kez İkinci Dünya Savaşı sırasında, İngiliz birliklerinin sorumluluk alanlarından birisini tarif ederken kullanılmış ve bu süreçten sonra yaygınlaşmıştır. İngiliz askeri literatüründe “Şark meselesi”, ’’Ortadoğu” olurken, kapsadığı coğrafya da OsmanlI’dan daha öteye Kuzey Afrika’dan Hindistan’a kadar genişliyordu. Fransız kaynaklı tanımlamalarda ise Ortadoğu, Türkiye, Arap Yarımadası ve İran’la sınırlandırılıyor. Bölgenin ismini ve çapını belirleyen birden çok coğrafi, siyasal, dinsel nitelikten söz edilebilir: İslamiyet, Araplık, petrol hatta su gibi... Ancak 20. yy boyunca tüm bunların ötesinde belirleyici olan öğe, emperyalist güçlerin bölgeyi tekeline alma çabası olmuştur. Çünkü Ortadoğu dünyanın diğer bölgelerinden farklı olarak taşıdığı zenginlik nedeniyle emperyalist hatta bölgesel sömürgeci güçlerin ilk gözünü diktikleri, ele geçenleri ve elde tutanları boşa düşürmek için açık ve gizli savaşların en fazla yürütüldüğü, paylaşım rekabetinin halkların kaderine en çok damgasını vurduğu bölgedir. A. SURİYE’DE FRANSIZ EGEMENLİĞİ Birinci Dünya Savaşı’nm bitiminden sonra Versailles Antlaşması, daha önce Osmanlı hakimyetinde olan Arap ülkelerinin bağımsızlıklarının şartlı olarak tanınabileceğini, bu ülkelerin onlara “mandalık” yapmayı yükümlenen bir devletin yardım ve tavsiyelerine tabi olacaklarını kayda bağladı. Bu belgeler ve onlara yansıyan çıkarlar bu ülkelerin siyasal kaderlerini belirledi. 1922’de Milletler Cemiyeti tarafından resmen taahhüt altına alınan manda şartlarına göre Britanya, Irak ve Filistin’den, Fransa ise Suriye ve Lübnan’dan sorumlu olacaktı. Fransa’nın Suriye’deki egemenliği genel olarak üç döneme ayrılmaktadır: 1) 1920-1926 yılları arasındaki dönem, anlaşmazlıklar ve çatışmaların dorukta olduğu dönemdir. 2) 1925-1936 yılları arasındaki dönem yumuşama dönemidir. 3) 1936-1946 yılları arasındaki dönem ise Fransız egemenliğinin sona erdiği ve Suriye’nin bağımsızlığını kazandığı dönemdir.

Description:
20. yüzyılın ilk yarısında Ortadoğu'ya damgasını vuran Baas Partisi'nin beslendiği 'Arap Birliği' bir rüya mıydı yoksa tarihin tanıdığı bir fırsatın geri tepilmesi mi? Baas'ın ideolojisi ve politikaları Ortadoğu'nun günümüzdeki görünümünü nasıl etkilemiştir? Baas, S
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.