Ö Z G Ü R ÜNİVERSİTE KİTAPLIĞI Editör Resmi Tarih Tartışmaları I Editör Fikret BAŞKAYA 2. Baskı Eylül 2008 İÇİNDEKİLER Sunuş .............................................................................. 7 Yüzleşme Zamanı “Kemalizm Sol Değil”................. 9 Cem Uzun Resmi Tarihin Temeli: Ulusal Tarih Yazımı ve ......... Resmi Tarihte Mitlerin Kaynağı .................................. 43 Suavi Aydın Kamusal Bir Din Yaratmak Milliyetçilik: ................ Simgeleri ve Törenleri ................................................. 35 İlker Çayla Bir Kitap Ya da Bir Cinayetin Anatomisi ................. 137 Taner Akçam Türkiye’de Devlet, Komitacılık ve Çetecilik............. Konusunda Birkaç Hipotez .......................................... 173 Hantit Bozarslan Türk Devleti, Kürt Sorunu............................................ 191 Mesut Yeğen Ulus Devlet Öncesi Resmi İdeoloji ve Heterodoksi . 223 Ç* Ceyhan Süvari Türkiye’de Resmi Tarih ve İdeoloji........................... Karşısında Bir İslami Söylemin Tezahürleri 253 İhsan Toker Dünden Bugüne “Büyük Ortadoğu”............................ 291 Baskın Oran Bugünü Yaşarken Dünü Anımsamak.......................... 307 Tolga Ersoy SUNU Türkiye ve Ortadoğu Forumu Vakfı/Özgür Üniversite kurul duğu günden bu yana resmi ideolojiyi ve ona en önemli argü manlarını sağlayan resmi tarihi çeşitli yönleriyle tartışmaya önem vermiştir. Kalıcılığın sağlanması, tartışmaların yaygınlaştırılması ve bu tartışmalara gelen eleştiri ve katkıların değerlendirilmesi, tartışma sürecine dahil edilmesinin sağlanması amacıyla, çokluk la seminer, konferans ya da panellerde sunulan bildirilerle sürdürülen resmi tarih tartışmalarının bir kitap dizisinde toplan masına karar verilmiştir. Elinizdeki kitap, bu bağlamda tartışma sürecinin her türlü eleştiri ve katkıya açık yeni bir aşamasının ilk adımını oluşturmaktadır. Bu kitap dizisinde farklı düşünce ve yaklaşımlara sahip araştır macı, yazar ve bilim adamları, tarihe genel bir bakıştan, resmi ta rihin ilginç olabilecek öğretici ve tamamlayıcı ayrıntılara varın caya dek resmi tarihi ve onun vurgularım tartışmaktadırlar. Bir forum niteliği taşıyan yayın dizisinde ortak paydayı, en geniş ve belki de bu anlamda en soyut yaklaşımla “resmi tarih” olgusu oluşturmaktadır. Somut olan o kadar zengin verilerle dolu ki soyut bir indirgeme vc buradan giderek genelleme yapma hakkını bu bağlamda kendimizde gördük vc bu yaklaşımla biraz da cesaretli 8 Resmi tarih tartışmaları / davranarak geniş ölçekli katılım sağlamaya çalıştık ve tartışmaya katılan her bilim adamına, yazara ve araştırmacıya eşit mesafede durmaya özen gösterdik. Bu bağlamda “herkesin" görüşlerini bir forum ortamında dile getirmesine özen gösterdik. Bu nedenle üslup ve yaklaşımlarda nesnellik ve bilimsel etik temel kriteri mizi oluşturdu. Dolayısıyla her yazar sadece kendi yazdıkların dan, yazılarında dile getirdiği görüş ve yaklaşımlardan sorumlu oiup yayınlanan yazılar kurumsal bir görüşü temsil etmemektedir ve diğer yazarları bağlamamakta, sorumlu kılmamaktadır. Bu kitap dizimize makaleleri ile katılan bilim adamlarının, yazarların, araştırmacıların doğrudan siyasi görüşlerinin ve makalelerindeki görüş ve yaklaşımlarının farklılığının tartışmaların bütünsel niteliği açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Birinci kitap on makaleden oluşuyor, bunların sekizini Özgür Üniversite konferanslarında ve seminerlerinde sunulan bildiriler oluştururken ikisini tartışmaya yurt dışından katılan iki yazarın çalışması oluşturuyor. Yazılarda tarihin farklı süreçlerine yönelik vurgular var ve bu durum resmi tarih olgusunun tartışılmasının kısıtlayıcı bir zaman mekan indirgemeciliği ile değil çok daha geniş ölçekte yapılmasının zorunluluğunu da ortaya koyuyor. Ve bu gerçeğin bir kez daha saptanması bu bağlamda yeni tartışma alanları açma sorumluluğunu tüm bilim adamı yazar ve araştır macılara yüklüyor. Dizinin diğer kitaplarında buluşmak ve katkı ve eleştirileriniz le tartışmalarımıza katılmanız umuduyla... Tolga Ersoy Türkiye ve Ortadoğu Forumu Vakfı/Özgür Üniversite Yüzleşme Zamanı “Kemalizm Sol Değil” Cem Uzun A. Kemalizm: Efsane ve Gerçeklet Kavşaktaki “Özgürlük” İstanbul'da Mecidiyeköy yakınlarında iki “duble yoF’un kesiştiği ruhsuz yer, Abide-i Hürriyet Meydanı olarak bilinir. Yöneticilerin kendilerini güçlü hissettiklerinde sola ve işçi sınıfı hareketine gösteri yapması için gösterdikleri alandır burası. İşçiler kendilerini güçlü hissettiklerinde ise Abide-i Hürriyet Meydanı dışında başka bir alan için yöneticileri zorlar, hatta fiilen alırlar. 1 Mayıs eylemlerinde İşçiler ve sol, hareketimizin içinde bulunduğu bölünmelerin keskin bir göstergesi olarak genellikle bu duble yolun iki tarafından ayrı ayrı yürürler. Farklı renkle rimizin kavşaktaki buluşması ise kısa sürer. Abide-i Hürriyet, “Özgürlük Anıtı” anlamına gelir. Bölgeye adını veren, kavşağa çok yakın olan küçük bir parkm ortasında ki zarif bir anıttır. Çevresinde birkaç mezar olan bu anıt, kum taşından yapılmış, giderek incelen bir sütun biçiminde yükselir. Bu anıt, 1908 Devrimi’ni yapan ve Nisan 1909’da devrimi savunurken ölenlerin anısına dikilmiştir. Anıtın inşası 23 Tem muz 1909’da başlamış ve 23 Temmuz 191 l’de tamamlanmıştır. 10 Resmi tarih tartrşmafarı I Bu anıt -alışılmışın aksine- ne “Türk ulusu”na, ne de bir “kahramanca adanmıştır. 1908 Devrimi’nin yüksek ideallerini temsilen “özgürlük” için dikilmiştir. Bildiğim kadarıyla kahra manların ve kurumlarm anıtlarıyla dolu bu ülkedeki tek “özgür lük” anıtı bııdur. Türkiye tarihindeki Önemli bir olaya ilişkin bu anıtın anlamı bilinçli olarak saklanır. Ancak varlığı bir sır değildir; Anıt, Şişli Belediyesi’nin logosu olarak da kullanılır. Profesyonel tarihçi ler dışmda çok az kişi anıtın varlığından haberdardır. Herhangi bir tabela, bilgi ya da açıklama olmadığından parkta piknik yapan Çağlayan halkının bu taşların neyi temsil ettiğini anla malarına imkan yoktur. 1 Mayıs gösterilerine gelenlerin eve dönüşte bu devrimci anıtı ziyaret ettiklerine de hiç tanık olmadım. Nedeni açık; çoğunluk ya anıtın varlığından ya da temsil ettiği devrimin öne minden habersiz. 1934’e kadar 1908 Devrimi bir bayram olarak kutlanırdı. Her 23 Temmuz’da bütün devlet daireleri kapanır, devrimin yıldönümü kutlamaları yapılırdı. Türk Devleti, ancak 1935’e gelindiğinde Türkiye devriminin hafızasını silecek bir adım daha atabilme güveni hissetti. Bu devrimi tarihten söküp atabilmek için müthiş bir çaba sarf edildi. Neden? Kemalizm Efsanesi Okullarda modem bağımsız Türkiye’nin “tek adam”ın eseri olduğu öğretilir. Bizi mutlak monarşiden, dini gericilikten ve yabancıların egemenliğinden kurtaran “O” ve silah arkadaş larıydı. Bu, efsanenin sadece bir yüzü. Diğer yiizü ise, dini gericilik ve yabancıların egemenliğine geri dönmemizi ancak “0”nun gibilerin engelleyebileceğini söyler. Türk halkı “cahil” ve “pasif’ olarak gösterilir. Halka karşı da sürekli “savunma” halinde olmamız gerektiği üzerine durulur. Kemalizm, sıradan insan fara güvenmemek gerektiği fikri Yüzleşme zamanı "Kemalizm sol değil" 11 üzerine yükselen elıtist (seçkinci) bir ideolojidir. Bu anlayış, çoğunluğu seçimle iş başına gelmemiş olan elit bir kesimin neyin düşünülüp, neyin söylenebileceğini hükmetmesine olanak veren “dar bir demokrasi elbisesi’' fikrini meşrulaştırır. Bu ideoloji küçük bir grubun toplum üzerindeki egemenliği ni haklı çıkarmak için yaratılmıştır. Tarihin yeniden yazılmış biçimi, bu elitin egemenliğini kabullenmemizi sağlamak için sistematik olarak kullanılır. Tarihin yeniden yazılımı öylesine bütünsel yapılmış ve alternatif fikirler öylesine güçlü bir şekilde bastırılmıştır ki yakın tarihimiz hakkındaki gerçekler bize çok ama çok şaşırtıcı görünmektedir. Modem Türkiye’nin 1919 ve 1923 tarihleri arasında gerçek leşen Milli Mücadele’nin ürünü olduğu söylenir. Gerçekte ise geçmişle kopuş, mutlak monarşinin sonlanması, modem bağım sız Türkiye’nin yaratılması çok daha öncelere 1908’de yüz bin lerce insanın sokağa döküldüğü bir devrime dayanır. “Milli Mücadele” zaten bağımsızlığını kazanmış Türkiye’nin savu nuşuydu. Başarısının arkasında ise asıl olarak Rus Devrimi, Yunanistan ve Britanya işçi sınıflarının savaş karşıtı mücadeleleri ile Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki emperya lizmin yapısal zayıflıkları vardır. İ90S Devrimi-Efsane ve Gerçeklik Resmi tarihte 1908, “ÎI Meşrutiyet Dönemi” olarak geçer ve “Osmanlı İmparatorluğu’ııu yukarıdan reforme etmeyi amaçlayan başarısız bir girişim” şeklinde değerlendirilir. Bu gi rişimin savaşta çok kötü bir yenilgiye yol açarak Türkiye’yi parçalanmanın eşiğine getirdiği de vurgulanır. Bu kötü gidişatın sorumlusu da İttihat ve Terakkidir. Bu bir efsanedir. Şişli’deki anıtın varlığı ve 1935'e kadar 23 Temmuz*un bir bayram olarak kutlanmış olduğu gerçeği, bu efsanenin her zaman şimdiki gibi yaygınca kabul görmediğini göstermektedir. 1908’deki asıl devrim 1905-1907 yılları aıasmda başladı. Batıda Midilli’den İzmir’e, kuzeyde Trabzon’a, doğuda Erzurum ve Diyarbakır’a kadar bir dizi şehirde halk ayaklandı ! 2 Resmi tarih tartışmaları i ve padişahın hükümeti tarafından dayatılan yeni vergileri öde meyi reddetti. Halk, bu ayaklanmalar sırasında yalnızca bu yeni vergileri ödemeyi reddetmekle kalmadı. Hükümet her alanda kontrolünü kaybetti. İnsanlar her türlü baskıya karşı mücadele etmek üzere sokaklara dökülmüşlerdi. İsyanları bastırmak için orduya dahi güvenilemiyordu. Ayaklanma Erzurum İsyam’yla en yüksek noktasına ulaştı. Şubat 1906’dan Kasım J907’ye kadar Erzurum’da alternatif bir halk yönetimi iktidardaydı. “Can Veren” Komitesi’nin liderliğini yaptığı bu alternatif hükümet, isyanların tümünde görülen önemli bir olguyu ortaya koyuyordu: Türk ve Ermenilerden oluşan “Can Veren” Komitesi farklı etnik ve dini kimliklere sahip insanların tam anlamıyla birlik içinde hareketini temsil ediyordu. O zamanlar nüfusunun %20*den fazlasını oluşturan Hıristiyan, Rum ve Ermeniler, Anadolu’nun her tarafında padişah yönetimine karşı Türklerle birlikte mücadele ettiler. Bu örgütlü politik muhalefet, padişahın iktidarını yıkmayı hedefliyordu. Türkler, genel olarak Jön Türkler olarak tanınan muhalefet gruplarında örgütlüydüler (îttihat ve Terakki Cemiyeti ve Adem’i Merkeziyet ve Teşebbüs-ü Şahsi Cemiyeti). Ermeniler de Taşnaklar ve Hınçaklar alarak bilinen iki sosyalist partide örgütlüydüler. İsyanlar güçlenirken Türk ve Ermenilerden oluşan ana muhalefet partilerinin çoğu İ907’nin sonunda Paris’te toplandı. Ortak kongrede, isyanın politik liderliği bir ilerj adım daha atarak hedefi “anayasal bir düzen” olarak belirledi. Abdülhamit tahttan indirilmeliydi. Bu yolda devrimci araçlar kullanılabilir di. Politik ajıtasyon imparatorluğun her tarafına yayılmıştı. Rusya’daki 1905 Devrimi’nden etkilenen gazete ve dergiler dağıtılıyordu. Politik muhalefet partilerinim hepsi yasadışı ajitas- yonlarım arttırarak binlerce üyeyi kapsayan yüzlerce şube kur dular. Bu atmosfer içinde, Temmuz 1908’de İttihat ve Terakki sem patizanları ve üyelerinden oluşan 100 asker ve 800 silahlı sivil, Yüzleşme zamanı "Kemalizm sol değil" 13 padişahı anayasayı ve özgür seçimleri kabul etmeye zorlamak iizcre Trakya’da isyan başlattı. Abdülhamit, İttihat ve Terakki ajitasyonu sonucu ordusunun kendisini savunmayacağını anladığından teslim oldu ve anayasayı kabul etti. Türkiye’nin her tarafında büyük bir mutluluk patlaması yaşandı. Yahudiler, Türkler, Rumlar ve Ermenilerden oluşan yüz binlerce insan padişahlığın sonunu kutlamak üzere şehir ve kasaba sokakların da yürüyüşler yaptı. Müslümanlar başpiskoposların, Hıristiyanlar ise Müslüman ordu subaylarının konuşmalarını dinlediler. İstanbul Balıkpazarı’ndaki Ermeni kilisesinde devrim sırasında ölen Müslümanlar için yapılan ayin sonrasında Müslüman ve Ermeniler özgürlük kutlaması için hep birlikte Taksim’e yürüdüler. Devrimden hemen sonra işçi sınıfının neredeyse tümü greve çıktı,. Hıristiyan, Müslüman ve Yahudilerden oluşan işçi sınıfı, birleşik bir mücadele yürüterek 30 yıllık Abdülhamit döne minde mahrum bırakıldıkları haklarım elde etmek üzere tek yumruk oldular. Aralık 1908 seçimlerinde meclise altı sosyalist milletvekili girdi. Bunların ikisi Bolşevizmin etkisi altındaydı. Türkiye tari hinde kendisini sosyalist olarak tanımlayan bu kadar çok mil letvekilinin seçilebilmesi bir daha ancak Ekim 1965 seçim lerinde mümkün oldu. Tabii ki her şey güllük gülistanlık değildi. Bu sosyalist değil; burjuva bir devrimdi. Yeni hükümet, Osmanlı İmparatorluğu’nu felç edebilme gücü olduğunu gösteren militan ve etnik olarak birleşik işçi sınıfının grevlerini hızla yasakladı. Nisan 1909 Karşı Devrim Girişimi - Efsane ve Gerçeklik Resmi tarihteki bir başka efsaneye göre, “31 Mart Olayları”, Türkiye’yi orta çağa geri götürmek isteyen “yobazların” dini bir ayaklanmasıdır. Resmi tarihe göre bu da tıpkı, Menemen Olayı -ya da Refah Partisi’nin yükselişi- gibi bir dizi “dini gericilik” örneklerinden birisidir. Gerçekte ise, 31 Mart Olayları, 1908 Devrimi sonucu gücünü, nüfuzunu ve parasını kaybedenlerin Nisan 1909’da eski