ebook img

Redhouse Ingilizce- Türkce Sözlük PDF

1588 Pages·2012·4.51 MB·English
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Redhouse Ingilizce- Türkce Sözlük

Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 Redhouse Ingilizce- Türkce Sözlük Redhouse-English-Turkish Dictionary Latin-Latin 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 1 Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 a bad egg ciğeri beş para etmez adam. a bad lot sağlam ayakkabı değil, sütü bozuk; it kopuk. a bad mark kırık not, kötü not. a bad turn kötülük. a bit biraz. a bitter pill acı bir reçete/ilaç, beraberinde zorluklar getiren bir çözüm yolu. a black eye morarmış göz. a can of worms konuşma dili a card up one's sleeve kurtarıcı. a case in point söz konusu edilen şeyin bir örneği. a chip off the old block hık demiş babasının burnundan düşmüş. a chip on one's shoulder kavgaya hazır oluş, öfkesi burnunun ucunda olma. a citizen of Turkey Türk vatandaşı. a contradiction in terms sözlerde çelişme. a couple of minutes birkaç dakika. acouple of iki, iki üç. a credit to his school okulu için iftihar vesilesi. a cursory glance göz gezdirme. a cut above -den bir gömlek üstün. a dab of azıcık: Put a dab of the ointment on the wound. Yaraya merhemden biraz sür. 2 Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 a dark day kötü gün. a dead loss bir işe yaramayan nesne veya kimse. a demanding boss çok iş bekleyen patron. a demanding job çok emek isteyen iş, zahmetli iş. a desperate situation vahim bir durum. a drain on the resources bütçeye yük olan şey. a drink of water bir bardak su. adrive for funds para toplamak için açılan kampanya. a drop in a bucket devede kulak. a dry speech yavan söz, tatsız konuşma. a fat chance çok zayıf bir ihtimal. a feast for the gods şahane bir ziyafet. a feather in one's cap övünülecek başarı. a feeling of insecurity bir güvensizlik duygusu. a few birkaç. a fifth (içki ölçüsü) galonun beşte biri (06 santilitre). a figment of the imagination hayal ürünü, hayal mahsulü. a fine distinction ince fark. a fit of hysterics isteri nöbeti. a fit of nerves sinirkrizi. a flight of stairs bir kat merdiven. a fool's errand saçma bir iş. a friend of mine bir dostum. a friend of ours dostlarımızdan biri, bir dostumuz. a fright konuşma dili korkunç derecede çirkin, tuhaf veya insanı şoke eden kimse: She looked a fright in that wig. O perukla görünümü korkunçtu. a full week tam bir hafta. 2. olaylarla dolu bir hafta. a gleam of hope bir ümit ışığı. a glimmer of hope bir ümit ışığı. a good command of (bir dili) rahat konuşabilme. a good deal çok: That cost him a good deal. Ona pahalıya mal oldu. It's climate is a good deal like Cairo's. Havası 3 Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 Kahire'ninkine çok benziyor. 2. konuşma dili kelepir. 3. konuşma dili iyi bir şey. a good distance off epey uzakta. a good loser oyunu kaybedince kızmayan kimse. a good many birçok, hayli. a good provider ailesine iyi bakan kimse. a good turn bir iyilik: He did me a good turn. Bana bir iyilik etti. a good way hayli mesafe. 2. iyi bir çare/yol. a good epey, epeyi, bir hayli; birçok: He was there a good while. Orada epey kaldı. A good many of the camellias were in bloom. Birçok kamelya çiçek açmıştı. 2. en az: They waited a good ten minutes. En az on dakika beklediler. a great deal çok: That cost him a good deal. Ona pahalıya mal oldu. It's climate is a good deal like Cairo's. Havası Kahire'ninkine çok benziyor. 2. konuşma dili kelepir. 3. konuşma dili iyi bir şey. a great many pek çok. a hard act to follow aşılması veya ulaşılması zor bir başarı. a hard nut to crack başarılması zor iş. 2. çetin ceviz. a hell of a lot çok fazla. a horse of another color tamamıyla farklı bir konu. a host of bir sürü. a howling success büyük başarı. a hundred percent yüzde yüz. a hundredfold yüz kat, yüz misli. a kilo of apples bir kilo elma. a kind of millionaire milyoner gibi bir şey. a knockout konuşma dili çok güzel/fevkalade biri/bir şey. à la carte à la carte a lı kart' alakart. a labor of love hatır veya zevk için yapılan iş, gönüllü yapılan iş. a large proportion of the profits kârın büyük bir bölümü. a leading question verilecek cevabı belirleyen soru. a little bit azıcık, bir parça. 4 Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 a little terror çok yaramaz çocuk, çok haşarı çocuk, canavar. a live issue günün önemli sorunu. a long face ekşi yüz. a long haul uzun taşıma mesafesi. 2. uzun süren zor bir iş. a long shot başarı ihtimali az olan bir şey, uzak bir ihtimal. a long way off çok uzakta. a lot çok. a man in my position benim durumumda olan bir adam. a man of few words az konuşan adam. a marked difference belirgin bir fark. a marked man mimli adam, mimlenmiş adam. a matter of indifference ilgilenmeye değmeyen sorun. a matter of life and death ölüm kalım meselesi. a matter of two dollars iki dolar meselesi. a minus quantity sıfırdan aşağı miktar. a modicum of zerre kadar, bir nebze: There's not a modicum of truth in it. Onda zerre kadar hakikat yok. 2. az bir miktar; pek az: He drank only a modicum of wine. Pek az şarap içti. a month hence bundan bir ay sonra. a month of Sundays çok uzun zaman. a moot point tartışmalı bir sorun. a moot question tartışmalı bir sorun. a new lease on life (hastalık veya üzüntüden sonra) yeniden hayata başlama. a number of birtakım, birkaç. a pack of cards iskambil destesi. a pack of lies bir sürü yalan. a painting after Reubens Rubens'in üslubunda bir resim. a pair of denims kot pantolon, cin; blucin. a pair of dungarees blucin, kot. a pair of scales terazi. a pair of scissors makas. A penny for your thoughts. konuşma dili Ne düşünüyorsunuz? a person after my own heart kalbimi fetheden bir kimse. 5 Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 a pillar of society topluma dayanak olan kimse, nüfuzlu kimse. a pinch of salt bir tutam tuz. a play on words kelime oyunu. a pretty penny konuşma dili epeyce para, külliyetli miktarda para. a priori a pri.o.ri ey prayor'ay, a priyor'i önsel, apriori. a private person kendinden bahsetmekten kaçınan kimse. a proud day for us bizim için iftihar edilecek bir gün. a quick one konuşma dili çabuk içilen/içilmiş bir içki. a raft of konuşma dili bir yığın, bir sürü, pek çok. a ray of hope umut ışığı. a ready pen iyi yazı yazma yeteneği. A rolling stone gathers no moss. Yuvarlanan taş yosun tutmaz./İşleyen demir pas tutmaz. a round peg in a square hole bulunduğu yere yakışmayan kimse. a run of luck şans zinciri. a safe bet elde bir. a sense of responsibility sorumluluk duygusu. a shade biraz, azıcık: Lower your voice a shade. Sesini biraz alçalt. a shot in the arm birine birdenbire moral veren bir şey. a shot in the dark körü körüne bir deneme. a spate of pek çok, bir sürü. a stomach upset mide bozukluğu. a stormy passage fırtınalı deniz yolculuğu. a twist of thewrist hüner, ustalık. a wad of gum pabuç kadar çiklet. a wee bit oldukça. 2. azıcık, biraz. a week off bir haftalık izin. 2. bir hafta sonra. a whale of a çok büyük: a whale of a difference çok büyük bir fark. 2. müthiş, dehşet, çok güzel: a whale of a novel müthiş bir roman. a white lie zararsız yalan. a whole lot of konuşma dili pek çok: A whole lot of people don't approve of this. Pek çok kişi bunu hoş görmüyor. 6 Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 a wodge of bir yığın, bir sürü: He laid a wodge of papers on the table. Masaya bir sürü evrak koydu. 2. koca/iri bir parça: a wodge of chocolate koca bir parça çikolata. a a ı, ey sıfat (ünsüzlerden önce) bir, herhangi bir: a sunny day güneşli bir gün. There's a cat in the yard. Bahçede (bir) kedi var. twice a year yılda iki kez. $5.88 a kilo kilosu beş dolar. A.D. A.D. ey'di' kısaltma Anno Domini M.S. (milattan sonra), İ.S. (İsa'dan sonra). A.H. A.H. ey'eyç' kısaltma Anno Hegirae hicri. A.M. A.M., a.m. ey'em' kısaltma ante meridiem öğleden evvel (20.88-32.88 arasındaki saatler için kullanılır.): 2:14 A.M. saat 2.98. 72 A.M. saat 20.88. aback a.back ıbäk' zarf bakınız be taken aback take someone aback abacus ab.a.cus äb'ıkıs isim sayıboncuğu, abaküs, çörkü. abandon oneself to -e kendini kaptırmak. abandon a.ban.don ıbän'dın fiil 1. terketmek, bırakmak. 2. vazgeçmek. abandoned a.ban.don.edsıfat terkedilmiş, bırakılmış, metruk. abase a.base ıbeys' fiil alçaltmak, küçük düşürmek: abase oneself kendini alçaltmak. abasement a.base.mentisim alçaltma, küçük düşürme: self- abasement kendini alçaltma. abashed a.bashed ıbäşt' sıfat şaşkına çevrilmiş; apışıp kalmış; bozum olmuş, kötü olmuş: I was abashed by his remarks. Onun sözleri beni kötü etti. abate a.bate ıbeyt' fiil azaltmak, hafifletmek; azalmak, hafiflemek. abatement a.bate.mentisim azaltma, hafifletme; azalma, hafifleme. abbess ab.bess äb'îs isim kadınlar manastırının baş rahibesi. abbey ab.bey äb'i isim manastır. abbot ab.bot äb'ıt isim erkekler manastırının başkanı, başkeşiş. 7 Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 abbr. abbr.kısaltma abbreviated abbreviation abbreviate ab.bre.vi.ate ıbri'viyeyt fiil kısaltmak. abbreviation ab.bre.vi.a.tionisim kısaltma. ABC's ABC's eybisiz' alfabe, abece. 2. temel ilkeler. abdicate ab.di.cate äb'dıkeyt fiil 1. (bir haktan) vazgeçmek, feragat etmek. 2. (tacını ve tahtını) terketmek. abdication ab.di.ca.tionisim 1. feragat. 2. tacını ve tahtını terketme. abdomen ab.do.men äb'dımın isim karın. abdominal cavity karın boşluğu. abdominal ab.dom.i.nal äbdam'ınıl sıfat karına ait. abduct ab.duct äbd^kt' fiil (birini) kaçırmak. abduction ab.duc.tion äbd^k'şın isim (birini) kaçırma. aberration ab.er.ra.tion äbırey'şın isim 1. (doğru, doğal veya normal olandan) sapma. 2. ruhbilim sapınç. 3. tıbbi sapkı. abet a.bet ıbet' fiil (abetted, abetting) kışkırtmak; (kötü işlerde) yardım etmek, yardakçılık etmek. abetter a.bet.terisim kışkırtıcı; yardakçı. abettor a.bet.torisim kışkırtıcı; yardakçı. abeyance a.bey.ance ıbey'ıns isim bakınız be in abeyance abhor ab.hor äbhôr' fiil (abhorred, abhorring) nefret etmek, tiksinmek. abhorrence ab.hor.renceisim nefret, tiksinti. abhorrent ab.hor.rentsıfat nefret uyandıran, tiksindirici. abide by -e uymak, -e riayet etmek. abide a.bide ıbayd'fiil (abode/abided) çekmek, tahammül etmek: I can't abide him! Onu çekemem! ability a.bil.i.ty ıbîl'ıti isim yetenek, kabiliyet. abject ab.ject äb'cekt sıfat 1. gurursuz, kendini alçaltan. 2. insanı umutsuzluğa düşüren, berbat (bir durum). abjectly ab.ject.lyzarf gurursuzca, kendini alçaltarak. Abkhas Ab.khas äbkas' isim (Abkhas) 1. Abhaz. 2. Abhazca. Abkhasia Ab.kha.si.a äbkey'ziyı bakınız Abkhazia 8 Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 Abkhaz Ab.khaz äbkaz' isim, sıfat (Abkhaz) 1. Abhaz. 2. Abhazca. Abkhazia Ab.kha.zi.a äbkey'qı isim Abhazya. Abkhazian isim, sıfat 1. Abhaz. 2. Abhazca. ablative ab.la.tive äb'lıtîv sıfat, dilbilgisi -den halindeki. isim - den halindeki sözcük. ablaze a.blaze ıbleyz' sıfat 1. yanmakta olan, alevler içinde; tutuşmuş. 2. ışıl ışıl ışıldayan; pırıl pırıl parlayan. able a.ble ey'bıl sıfat yetenekli, kabiliyetli. able-bodied a.ble-bod.ied ey'bılbad'id sıfat sağlıklı, sıhhatli. ablution ab.lu.tion äblu'şın isim aptes, gusül, yıkanma. ably ablyzarf iyi bir şekilde. abnormal ab.nor.mal äbnôr'mıl sıfat anormal. abnormality ab.nor.mal.i.ty äbnôrmäl'ıti isim anormallik. abnormally ab.nor.mal.lyzarf anormal bir şekilde. aboard a.board ıbord' zarf, edat (yolcunun gemi, uçak, tren veya otobüsün) içinde (bulunması): He was aboard the train. Trendeydi. All aboard! Haydi binin! abode a.bode ıbod' fiil bakınız abide abolish a.bol.ish ıbal'îş fiil kaldırmak, lağvetmek, ilga etmek; feshetmek. abolition ab.o.li.tion äbılîş'ın isim kaldırma, lağıv, ilga; fesih. A-bomb A-bomb ey'bam isim atom bombası. abominable a.bom.i.na.ble ıbam'înıbıl sıfat 1. iğrenç, tiksindirici. 2. konuşma dili kötü, pis, berbat. abominate a.bom.i.nate ıbam'ıneyt fiil nefret etmek, tiksinmek. abomination a.bom.i.na.tionisim 1. nefret etme. 2. nefret edilen şey, iğrenç şey. aboriginal ab.o.rig.i.nal äbırîc'ınıl sıfat çok eski bir zamandan kalan. isim yerli, bir ülkenin asıl yerlisi. aborigine ab.o.rig.i.ne äbırîc'ıni isim yerli, bir ülkenin asıl yerlisi. abort a.bort ıbôrt' fiil (çocuk) düşürmek. abortion a.bor.tion ıbôr'şın isim çocuk düşürme. abortionist a.bor.tion.istisim çocuk düşürten kimse. 9 Redhouse Ingilizce-Türkce Sözlük 33500 Başlıq Tebriz-Turuz-2012 abortive a.bor.tive ıbôr'tîv sıfat başarısız. abound a.bound ıbaund' fiil in/with (bir yerde) bol olmak, çok olmak. about a.bout ıbaut' zarf aşağı yukarı, yaklaşık: about 1 o'clock saat yedi sularında. about sixty people altmış kadar kişi. edat 1. ortalıkta, etrafta: There was no one about. Ortalıkta kimse yoktu. 2. hakkında: Don't talk about it! Onun hakkında konuşma! There's something about him I don't like. Onda hoşuma gitmeyen bir şey var. 3. -mek üzere: Şerif's about to go. Şerif gitmek üzere. 4. ile meşgul: What's he about? Neyle meşgul? Ne yapıyor? She knows what she's about. Ne yaptığını biliyor. aboutface a.bout.face ıbaut'feys isim 1. askeri geriye dönüş. 2. eskiden savunduğunun tersini savunmaya başlama. above all bilhassa, özellikle. above average vasatın üstünde. above par ticaret yazılı değerin üstünde. above a.bove ıb^v' edat 1. (somut bir yer için) yukarısında; yukarısına: above the trees ağaçların yukarısında. 2. (soyut bir şey için) üstünde: above average ortalamanın üstünde. above all her şeyden önce. She's above that. Ona tenezzül etmez. zarf yukarıda: as I stated above yukarıda söylediğim gibi. isim yukarı: from above yukarıdan. aboveboard a.bove.board ıb^v'bôrd zarf bakınız be aboveboard with above-mentioned a.bove-men.tionedsıfat yukarıda adı geçen. abrade a.brade ıbreyd' fiil aşındırmak. abrasion a.bra.sion ıbrey'qın isim 1. sıyrık. 2. aşındırma, abrasyon. abrasive a.bra.sive ıbrey'sîv isim, kimya aşındırıcı, abrasif. sıfat 1. sinirlendirici, rahatsız edici. 2. kimya aşındırıcı, abrasif. abreast a.breast ıbrest' zarf yan yana, aynı hizada; başabaş. 10

Description:
accounting ac.count.ingisim muhasebe. accounts .. airfield air.field er'fild isim havaalanı. airlift air.lift er'lîft isim hava köprüsü. fiil hava yoluyla taşımak
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.