ebook img

peter stamm'ın “böylesi bir günde” PDF

20 Pages·2017·0.85 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview peter stamm'ın “böylesi bir günde”

The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7262 Number: 59 , p. 133-151, Autumn I 2017 Yayın Süreci / Publication Process Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date 20.08.2017 15.10.2017 PETER STAMM’IN “BÖYLESİ BİR GÜNDE” ADLI ROMANI ÜZERİNE HETEROTOPOLOJİK BİR ANALİZ* A HETEROTOPOLOGICAL ANALYSIS ON THE NOVEL ‚ON A DAY LIKE THIS‛ OF PETER STAMM Öğr. Gör. Dr. Kadir Albayrak ORCID ID: orcid.org/0000-0003-2068-4932 Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü Öz Figürlerin içinde bulunduğu mekân, edebi eserin yapı taşını oluşturur. Sahip olduğu coğrafi ve politik konum sebebiyle özellikle İsviçre edebiyatında mekân farklı bir yere sahiptir. Alpler ülkesi olan İsviçre gerçekte olduğu gibi politik tarafsızlık ve savaş- mamış bir ülke imajını edebi eserlerinde de sürdürmüştür. Bu anlamda İsviçreli yazarla- rın eserleri üzerine yapılacak mekânsal bir değerlendirme mekânın İsviçre edebiyatın- daki özel durumunu belirlemek için gereklidir. İsviçre’nin son dönem yazarlarından olan Peter Stamm’ın eserlerinde de mekân önemli bir rol oynar. Yazar eserlerinde genel- likle yerinden edilen figürlerin başka ülkelerde geçen yaşam hikâyelerini anlatır. Yazarın bu genellemeye uyan eserlerinden biri de ‚Böylesi Bir Günde‛ adlı romanıdır. Romanın ana figürü olan İsviçreli Andreas, Paris’te almanca öğretmenliği yapmaktadır. Ailesin- den uzakta sürdürdüğü monoton ve yalnız hayatının düzeni, akciğer kanseri olma riski- ni öğrendiği bir hastane kontrolünün ardından altüst olur ve bu kontrolden sonra mem- leketi, İsviçre’ye gitme kararı alır. Paris’te tanıştığı Delphine adında bir genç kızla İsviç- re’ye seyahat eder. Orada bir süre kaldıktan sonra Paris’e geri dönmek üzere yola çıkar. Roman, Andreas’ın Delphine’i bulmayı umduğu Le Grand Crohot adı verilen Atlantik kıyısındaki bir plajda son bulur. Bu çalışmada figürün yaşadığı mekânlar ve yaptığı se- yahat boyunca içinde hareket ettiği farklı yerler, mekâna farklı bir bakış açısı sunan ve Foucault tarafından ortaya konan heterotopya kavramı bağlamında değerlendirilecektir. Bu değerlendirmede temel alınan heterotopolojik bakış açısını destekleyecek farklı ça- lışmalarda kullanılacaktır. Anahtar Kelimeler: Peter Stamm, Mekân, Michel Foucault, Heterotopya, İsviçre Edebiyatı * Bu çalışma, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Alman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı’nda Nisan 2017 tarihinde sunulan ‚Peter Stamm’ın Romanlarında Heterotopyalar‛ adlı doktora tezinden yararlanılarak hazırlanmıştır. 134 Kadir Albayrak Abstract The space in which the characters are placed constitutes the basis of the literary work. Due to Switzerland’s geographical and political location, the space in Swiss litera- ture has a different meaning. Switzerland as a land of the Alps, preserves its image of political neutrality and a warless country in the reality as well as in the literary works. In this sense, a spatial analysis of the works of swiss authors is necessary for determining the special situation of space in the Swiss literature. The space plays an important role in the works of Swiss author Peter Stamm. The author tells generally the life stories of the displaced figures in other countries in his works. Stamm’s novel ‚On a day like this‛ fits this generalization. Andreas from Switzerland, protagonist of the novel, works as a German teacher in Paris. His monotonous and lonely life away from his family is turned upside down on a health control on which he learns that he has a risk of having lung cancer. After his check, he decides to travel to Switzerland with a young girl named Del- phine he met in Paris. After he spends some time there, he sets off to Paris. The novel ends on a beach called Le Grand Crohot on the Atlantic coast, where Andreas hopes to find Delphine. In this analysis of ‚On a day like this‛, the places where Andreas lives and the different places in which he moves through during his travel will be analyzed in the context of the heterotopia concept of Foucault, which represents a different point of view of space. Besides, diverse studies which support the heterotopologic point of view will be used in this analysis. Keywords: Peter Stamm, Space, Michel Foucault, Heterotopia, Swiss Literature Giriş karşısında İsviçre ve romanın sonunda bu- Peter Stamm, ‚Böylesi Bir Günde‛ ad- lunduğu okyanus kenarı eserin mekânsal lı romanında Paris’te öğretmenlik yapan İs- dikotomisini oluşturur. Andreas’ın Paris gibi viçreli Andreas’ın hayatını anlatır. Yazar, bir şehirde içinde bulunduğu sınırlandırılmış Andreas karakteri ile izole bir hayat süren, ve izole hayatı mekân çalışmalarından Michel beraber olduğu kadınlarda dâhil olmak üzere Foucault’nun ‚heterotopya‛ kavramı ile bağ- etrafındaki herkesle yüzeysel ilişkiler kuran daştırılabilir unsurlar içerir. Foucault, ‚Başka bir adamın portresini çizer. Mekânlara Dair‛ isimli çalışmasında hetero- Andreas, akciğer kanseri olabileceği topyaları gerçekleşmiş ütopyalar olarak tanım- ihtimalini öğrendikten sonra gençliğinde İs- lar. (Foucault, 2014: 295) Bu mekânlar, kültür viçre’de âşık olduğu Fabienne ile tekrar gö- tarafından oluşturulmuş, belirli bir düzenin rüşmek için o sıralarda tanıştığı ve beraber hâkim olduğu, izole edilmiş, kısmen kapalı ya olduğu genç öğretmen Delphine ile birlikte da kolay girilebilir veya çıkılabilir olmayan memleketi İsviçre’ye gider. Memleketinde sistemlerdir. (Foucault, 2014: 300) Bu çalışma- anılarını tazeleyen Andreas, kendisinden önce da heterotopya kavramı ve bununla birlikte İsviçre’den ayrılan Delphin’in peşinden Pa- farklı mekân çalışmaları bağlamında ‚Böylesi ris’e doğru yola çıkar. Geri dönüş yolunda Bir Günde‛ romanı incelenecektir. Delphine’in çocukluk yıllarında her yıl gittiği 1.Paris Atlantik kıyısındaki kampa uğrar. Roman, 1.1.Aynanın Ütopyası Andreas’ın okyanus kenarında Delphine’i Genel olarak roman boyunca gerçekte gördüğü ve sonunda ona sarıldığı bir hayal ile yaşadığı Paris’te çok mutlu bir ruh hali yan- sonlanır. sıtmayan Andreas, oturduğu mahallede çeki- Ana figürün yaşadıkları sonucu bu- len bir filmin içinde hareket eden bir figür lunduğu yerler ve yaptığı seyahat, eser üzeri- olduğunu hayal ettiğinde mutluluk duyar. Bu ne yapılacak mekânsal bir değerlendirmeyi durum romanda şöyle yansıtılır: mümkün kılar. Andreas’ın Paris’teki yaşamı ‚Cumartesi gününü her zamanki gibi Peter Stamm’ın ‚Böylesi Bir Günde‛ Adlı Romanı Üzerine Heterotopolojik Bir Analiz 135 evi temizlemek ve haftalık alışverişi lunduğum yerde bir tür geri dönüş yapmakla geçirdi. Birkaç yıl önce bu etkisine sahip olduğu ölçüde, ayna mahallede çekilen bir film kısa sürede aynı zamanda bir heterotopyadır; kült statüsüne kavuşmuştu; o günden kendimi orada gördüğümden, bulun- bu yana o düşsel imgelerin gerçekli- duğum yerde olmadığımı aynadan ğini kontrol etmek üzere tüm dünya- yola çıkarak keşfederim. Aynanın öte dan ziyaretçiler akın ediyordu bura- yüzünde olan bu sanal mekânın di- ya. Andreas, DVD’sini satın aldığı binde, bir anlamda bana yönelen bu filmi ara sıra izlediğinde gördüğü gö- bakış dolayısıyla kendime geri döne- rüntüler ona kapısının önündeki so- rim ve gözlerimi kendime doğru yö- kaktan daha hakikiymiş, gerçek hayat neltmeye ve yeniden kendimi bulun- sinemanın altın dünyasının bir kop- duğum yerde oluşturmaya yeniden yası, ucuz bir kulisiymiş gibi gelirdi. başlarım; ayna, aynaya baktığım anda Müziği dinlemek, resimleri görebil- işgal ettiğim bu yeri hem kesinlikle mek için gözleri kapatmak gerekirdi. gerçek –çevreleyen bütün uzamla iliş- O zaman Paris tam hayal ettiği gibi ki içinde- hem de kesinlikle gerçekdışı olurdu. kıldığı anlamda -çünkü algılanmak Andreas bu kulisin bir parçası olmak- için oradaki bu sanal noktadan geç- tan hoşnuttu. Bir kafede oturmuş ga- mek zorundadır- bir heterotopya gibi zetesini okuyan, baget ekmek bir ko- işler.‛ (Foucault, 2014: 295-296) lunun altında, atmadan önce bir hafta Andreas’ın yukarıda bir önceki alıntı- buzdolabında bekleteceği sebzelerle da anlatılan durumu da Foucault’nun bu dü- dolu poşetler ise diğer elinde sokakta şüncesi bağlamında yorumlanabilirdir. Onun yürüyen imgesini seviyordu.‛ gerçekte yaşadığı mahallesi ve oradaki varlığı (Stamm, 2009: 15) heterotopik iken, film sahnelerinde kendini Foucault, çalışmasında heterotopya hayal ettiği imgesi bir anlamda onun gerçek- kavramını açıklarken ayna örneğinden yarar- liğinin aynadaki ütopik bir yansımasını, gölge- lanır. Ona göre ayna bizi gerçekte bulundu- sini oluşturur. Foucault’nun ayna örneğinde ğumuz yerle bağladığı ve o mekânda görünür kullandığı gölge tanımı Andreas figürünün kıldığı için heterotopiktir, ancak aynadaki içinde bulunduğu duruma uygun düşer. Bu görüntü aynı zamanda ütopiktir, çünkü insanı düşünceden hareketle Andreas’ın kendini aslında erişimi olmayan ve var olmayan bir film sahnesinde hayal ettiği imgesi için gölge mekânda yansıtır. Aslında olmadığımız bir figür2 tanımı kullanılabilir. Andreas, aynanın yerde bir kopyamızı oluşturur. (Foucault, ütopyasında gördüğü hayali bir dünya içinde 2014: 295-296) yaşamaktan mutlu olur ve bu dünya ona ger- ‚Ayna, sonuçta bir ütopyadır; çünkü çektekinden daha hakiki gelir. yeri olmayan yerdir. Aynada kendimi 1.2. Mekân ve Zaman olmadığım yerde görürüm, yüzeyin ‚Böylesi Bir Günde‛ romanında And- ardında sanal olarak açılan gerçekdışı reas figürünün anıları ve bu anılara ait eşyalar bir mekânda görürüm, oradayımdır, ve mekânlar, anı ve mekân ilişkisi bağlamında olmadığım yerde, kendi görünürlü- incelenmesi gereken konulardan biridir. Fou- ğümü bana veren, olmadığım yerde cault, heterotopya çalışmasında müze ve kü- kendime bakmamı sağlayan bir tür tüphane heterotopyalarında toplumsal ve gölge: Ayna ütopyası. Fakat, gerçek- ten var olduğu ölçüde ve benim bu- 2 Bu tanım Foucault’nun ayna örneğindeki gölge tanımından yola çıkılarak ortaya atılmıştır. 136 Kadir Albayrak kültürel bilgilerin arşivlendiğini ifade eder. Mekân buna yarar.‛ (Bachelard, 2013: (Foucault, 2014: 299) Bunlar içindeki zaman 39) normalden daha farklı bir ilerleyişe sahiptir Bachelard’ın ortaya koyduğu bu dü- ve bunlar içinde kayıt altına alınan her şey şüncesi, Foucault’nun mekân ve zaman ilişkisi için zamanın akışı değiştirilmiş ve etkisi kal- üzerine söylediklerini destekler niteliktedir. dırılmış olur. Foucault düzenleme işlevine Bachelard anıların hareketsiz olduğunu ve sahip olan bu mekânlar içindeki zamanı hete- mekânsallaştırıldıkları ölçüde sağlamlaştığını rokroni olarak adlandırır. (Foucault, 2014: belirtir. (Bachelard, 2013: 39) Andreas’ın Pa- 299) Bu söyledikleri ile Foucault, mekânı za- ris’te bulunan dairesi de figürün geçmiş ya- manla da ilişkilendirmiş olur. Foucault çalış- şantısına dair anıları belgeleyen nesnelere masında bu tür heterotopyaları şöyle açıklar: sahiptir. Andreas’ın evini taşırken gardırobun ‚Genel anlamda, bizimki gibi bir top- içinden çıkan notlar, mektuplar figürün geç- lumda, heterotopya ve heterokroni mişinin ve anılarının belgeleri olarak da ta- görece olarak karmaşık bir biçimde nımlanabilir. Geçmişin arşivlendiği bir mekân örgütlenir ve düzenlenir. Öncelikle, olarak gardırop ve buna bağlı olarak gardıro- sonsuza dek biriken zaman hetero- bun bulunduğu daire bir heterotopya gibidir. topyaları vardır, örneğin müzeler, kü- Tıpkı müzelerin ya da kütüphanelerin yaptığı tüphaneler; müzeler ve kütüphaneler, gibi bu daire de Andreas’ın yaşamına ve geç- zamanın yığılmaya ve kendi zirvesini mişine dair belgeleri arşivleyen bir mekâna aşmaya devam ettiği heterotopyalar- dönüşmüştür. dır, oysa ki on yedinci yüzyılda, on ‚Andreas koridordaki gardırobu bo- yedinci yüzyıl sonuna kadar müzeler şalttı. Çoktan unutmuş olduğu ne ka- ve kütüphaneler kişisel bir tercihin dar çok şeyi olduğuna şaşırdı. Notlar, ifadesiydi. Buna karşılık, her şeyi bi- mektup taslakları ve belgelerle dolu riktirme fikri, bir tür genel arşiv oluş- kutular. Kâğıtları karıştırdı, bazılarını turma fikri, bütün zamanları, bütün aradan çıkarıp okudu, sonra hepsini dönemleri, bütün biçimleri, bütün tereddütsüzce attı. Yıllar önce kayde- zevkleri bir yere kapama istenci, za- dip özenle etiketlediği birkaç kasetiy- manın dışında yer alacak ve zamanın se uzun seyahatine sakladı. zarar veremeyeceği bir yer oluşturma Arkadaşlarından gelmiş mektup ve fikri, kımıldamayacak bir yerde za- kartpostalları, annesinin Andreas as- manın bir tür kalıcı ve sonsuz biriki- kerdeyken yazdığı günlük olaylardan, mini örgütleme projesi; tüm bunlar hastalıklar, geziler, ziyaretlerden bah- bizim modernliğimize aittir. Müze ve seden mektuplarını sakladığı bir kutu kütüphane, on dokuzuncu yüzyıl Batı buldu. Silinmiş bir hayatın son izleri. kültürüne özgü heterotopyalardır.‛ Aslında iz olmayan izler, ağırlıkları (Foucault, 2014: 299) olmayan sözcükler. Fabienne’in mek- Zamanı mekân ile bağdaştıran başka tupları kutunun en altındaydı. Bir ara bir kişi de Gaston Bachelard’dır. Bachelard, onları toplamış, ambalaj kâğıdına ‚Mekânın Poetikası‛ adlı eserinde mekânın sarmış ve paketi mühürlemişti. Müh- geçmişi ve zamanı sakladığını belirtir. Bu rü kırdı ve mektupların birkaçını düşüncesi Foucault’nun müze ve kütüphane- okudu. Ne kadar sıradan olduklarına ler için belirttiği zamanı kayıt altına alma şaşırdı. *<+ Bir başka mektupta isti- işlevi ile benzerlik gösterir. Bachelard, çalış- ridye yediğini, ardından da hastalan- masında bu konuda şunları dile getirir: dığını yazmıştı. *<+ Bir başka kutuda ‚Mekân, peteklerinin binlerce gözün- eski takvimlerini, her sayfasında de, zamanı sıkıştırılmış olarak tutar. yazmak için bir satırlık yer olan kat- Peter Stamm’ın ‚Böylesi Bir Günde‛ Adlı Romanı Üzerine Heterotopolojik Bir Analiz 137 lanır fotoğraf albümlerini buldu.‛ fotoğrafı asıldığında genellikle kendi- (Stamm, 2009: 89-90) ni tanımakta zorlanırdı; aynı resimle- Bachelard, çalışmasında bu gibi do- re bakarken fotoğrafın çekildiği anda lapların bireyin gizli psikolojik yaşamına dair hissettiklerini hatırlayamazdı. Babası- belgeler içerdiğini ifade eder: nın bu fotoğrafı çekişini hatırlıyordu. ‚Dolap ve dolap rafları, çalışma ma- Beraber bahçeye çıkmışlardı. Babası sası ve çekmeceleri, sandık ve sandı- Andreas’ı sumak ağacının altına, göl- ğın ikili zemini, gizli psikolojik yaşa- geye yerleştirmiş ve mahcup biçimde mın gerçek organlarıdır. Bu nesneler birkaç kez deklanşöre basmıştı. Oğlu- ve bunlar kadar değerli kılınmış bazı nu elinde tutmanın nafile çabasıydı başka nesneler olmasaydı, içsel yaşa- bu. Andreas bunu düşünmüş olma- mımız içsellik modelinden yoksun ka- lıydı, bu yüzden gülümsemişti, yarı lırdı. Bunlar karma nesnelerdir, nes- merhametli, yarı alaycı. Aradan ancak ne-öznelerdir. Bizim gibi, bizimle, bi- uzun süre geçtikten sonra babasının zim için bir içselliğe sahiptirler.‛ bu hareketinin ne kadar şefkatli ama (Bachelard, 2013: 109-110) aynı zamanda çaresiz olduğunu anla- Dairenin bahsi geçen arşiv özelliğinin dı.‛ (Stamm, 2009: 54-55) görüldüğü diğer bir sahne de Andreas’ın İs- Buradaki alıntıda da bir müze hetero- viçre’deki evlerinin önünde babası tarafından topyasında olduğu gibi şömine üzerindeki çekilmiş fotoğrafıdır. Assmann’a göre fotoğraf fotoğraf figürün geçmiş yaşantısına dair bir anıların canlı tutulması için önemli bir işleve anıyı hatta daha önemlisi de geçmiş yaşantı- sahiptir. Fotoğraf mevcut olmayan geçmişin sında ki aile evine dair bir anıyı muhafaza en sağlam kanıtı, geçmişte yaşanmış anın hala eder. Daire içinde yer alan bir nesne olarak canlı kalan izidir. Assmann, bir bellek aracı fotoğraf Assmann’ın da belirttiği üzere geçmi- (alm. ‚Gedächtnismedium‛) olarak fotoğrafın şi bulunduğu mekân içinde canlı kılan bir geçmişi aktardığını belirtir. (Assmann, 2010: araç olmuştur. 221) Şömine üstünde duran fotoğrafı gördü- 1.3. Bir Heterotopya olarak Metropol ğünde Andreas, fotoğrafın çekildiği anı şöyle Walter Benjamin’e göre Paris 19. yüz- aktarır: yılın başkentidir. Rainer Warning, Ben- ‚Oturma odasına döndü. Şöminenin jamin’in bu düşüncesi ile Paris’in 19. yüzyılda önünde durduğunda bakışları, küçük yaşanan sosya-tarihsel değişimlerin en iyi çerçeve içindeki fotoğrafa rastladı. Bu gözlemlenebileceği şehir olduğunu ifade eder. resmi Andreas Paris’e taşınmadan ön- (Warning, 2005: 145) Paris’in tarihsel olarak ce babası çekmişti. Babası öldüğünde sahip olduğu bu özellik, şehrin heterotopolo- almak istediği sayılı eşyadan biriydi. jik karakterini güçlendirir. David Harvey’e Fotoğrafı eline alıp baktı, ardından göre de Paris, 19 yüzyıldaki gelişimine bağlı şöminenin üzerindeki aynada kendini olarak dönemin birçok yazarı tarafından eser- izledi. Ne kadar az değiştiğine şaşırdı. lerinde kurgu alanı olarak kullanılmış, böyle- Hatları sertleşmişti biraz ama yüz ifa- likle şehrin kaotik mekânsal yapısını daha iyi desi hep aynıydı, umarsız bir sami- analiz etmek için edebiyat eserlerinde de tem- miyet. sil alanı oluşturmuştur. (Harvey, 2013: 37) Andreas eskiden olduğundan daha ‚19. yüzyıl başlarında Paris kentinin tanıdık olmayan bu soğuk yüz ifade- hızlı ve karmaşık görünen büyümesi sine baktı. Öğretmenler odasına bir kent yaşamının anlamını çözmeyi, parti ya da veda kutlamasına ait bir okumayı ve onu temsil etmeyi zorlaş- 138 Kadir Albayrak tırıyordu. Dönemin pek çok romancısı polisteki uyaran zenginliği nedeniyle, bu kentin neye dair olduğu konusuyla insanlar çekingenlik ve duygular kar- yüzleşmeye çabalıyordu. Bunu tam şısında kayıtsızlık tavrı geliştirmek olarak nasıl yaptıkları yoğun bir ince- zorundadır. İnsanlar, bu tür bir tavrı lemenin konusu olmuştur. Çevrele- geliştirmeselerdi, yüksek nüfus yo- rindeki maddi dünyayı ve cereyan ğunluğunun yarattığı deneyimlerle eden toplumsal süreçlerin çoğunu başa edemezlerdi. Kent kişiliği çekin- kaydettiler. Bu dünyayı sunmanın gen, mesafeli ve bıkkındır.‛ (Urry, farklı yönlerini araştırdılar, kentin ne 2015: 22) olduğu ve ne olabileceği konusunda Andreas’ın karakteri de bu alıntıda genel hayal gücünü biçimlendirmeye bahsedilen metropol insanın mesafeli tavrı ile katkıda bulundular. Alternatifleri ve benzerlik gösterir. O da mesafeli tutumu ile olasılıkları değerlendirdiler; bazen metropol yaşantısı ile mücadele eden bir fi- didaktik bir biçimde (Eugène Sue’nun gürdür. Kadınlarla beraber olduğu kısa süreli ünlü romanı Les Mystéres de Paris’de ilişkiler dışında çok fazla insanın dâhil olma- yaptığı gibi) ama daha çok insan arzu- dığı Andreas’ın yaşamı romanda da bir boş- larının toplumsal yapılar, kurumlar luk olarak tanımlanır. ve geleneklerle oynadığı oyuna dair ‚Boşluk hayatıydı, hiçbir şeyin de- yaptıkları çağrışımlar aracılığıyla. ğişmesini istemediği, bu kentte geçi- Kenti çözdüler, onu okunur hale ge- rilmiş on sekiz yıldı.‛ (Stamm, 2009: tirdiler, böylece kentsel değişimin gö- 10) rünüşte tam oluşmamış yıkıcı süreçle- Dış dünyaya karşı büyük oranda ka- rini kavramanın, göstermenin ve bi- palı olan bu boşluk Andreas’ın içine hapsol- çimlendirmenin yollarını sundular.‛ duğu ve kendini insanlardan soyutladığı özel (Harvey, 2013: 37) bir alan oluşturur. İnsani ilişkilerinin çok güç- Paris’in edebiyat eserlerindeki sahip lü olmadığı bir figür olarak Andreas’ın içinde olduğu bu konum hiçbir zaman değerini yi- bulunduğu bu özel alan insanların ve toplu- tirmemiştir. Yüzyıllardır Paris, yazarlar tara- mun dışarıda bırakıldığı bir heterotopya ola- fından tercih edilen bir mekân olarak kulla- rak görülebilir. nılmıştır. Stamm da, ‚Böylesi Bir Günde‛ Romanın ana mekânı olarak tercih eserinde Paris’i romanın merkezine yerleştir- edilmiş Paris, hem Andreas’ın bir boşluk ola- miş ve ana figürü İsviçreli almanca öğretmeni rak tanımlanan hayatı için hem de bir kentin Andreas’ın memleketinden ve ailesinden sunduğu heterotopolojik özellikler nedeniyle uzakta yalnız başına yaşadığı mekânı olarak figürün izole edilmiş hayatı için uygun alanı bu metropolü tercih etmiştir. oluşturur. Andreas, büyük şehirde yaşayan bir ‚Umut Mekânları‛ adlı eserinde Da- figür olarak etrafındaki insanlara ve topluma vid Harvey, bir anlamda uzam üretim çabası karşı mesafeli bir tutum sergiler. Bu tutum, olan şehir kurma çalışmalarını ütopya oluş- bireyin kendini zihinsel, bedensel ve ruhsal turma denemeleri olarak adlandırır. (Harvey, olarak yorucu olan metropol hayatına karşı 2011: 192) Harvey’in bu ifadesi şehirleri, ger- koruma kalkanı olarak da tanımlanabilir. çekleşmiş bir ütopya (Foucault, 2014: 295) olarak Georg Simmel’in düşüncesinden yararlanan tanımlanabilir kılmaktadır. Ona göre şehir, John Urry, bu savunma mekanizmasını şöyle ‚bilinmeyen yabancıların, alt sınıfın […] , anlaşı- açıklar: lamayan ‘ötekiliğin’[…] mekânıdır. Hem ahlaki, ‚’Metropolis ve Kent’ te Simmel, hem fiziki kirliliğin, korkunç yozlaşmanın kapa- mekân ve kente ilişkin daha özgül ar- tılması ve denetim altında tutulması gereken la- gümanlar geliştirir. Birincisi, metro- netlilerin yeridir.‛ (Harvey, 2011: 194) Ötekili- Peter Stamm’ın ‚Böylesi Bir Günde‛ Adlı Romanı Üzerine Heterotopolojik Bir Analiz 139 ğin ve başkalıkların keşfedilebileceği alternatif da kullanılan kent, mekânın önemini ve deği- mekânlar sunan bir yer olarak şehir, Fouca- şimini özellikle sanayileşmeden sonraki süreç ult’nun düşüncesini temel alan Harvey tara- içinde ele alan Henri Lefebvre’nin ‚Mekânın fından heterotopik olarak tanımlanır. Üretimi‛ adlı eseri bağlamında da değerlendi- ‚Kentsel uzamlarda normları saptırıp rilebilir özellikler taşır. ‚Toplumsal bir ürün‛ ihlal eden çeşitli davranış ve siyaset (Lefebvre, 2014: 23) olarak tanımlanan mekân, biçimlerine, kentin farklı alanlarını Lefebvre tarafından eserde şöyle açıklanır: değişik bir imgeye göre şekillendirme ‚Mekân, pasif, boş bir şey olarak ya hakkının geçerli ve potansiyel olarak da ‘ürün’ gibi, karşılıklı mübadelede anlamlı bir ifadesi olarak bakmamızı bulunmaktan, tükenmekten ve yok sağlar. (ilginç bir şekilde Foucault he- olmaktan başka anlamı olmayan bir terotopik uzamlar listesine mezarlık, şey olarak düşünülemez. Bir ürün sömürge, genelev ve hapisane gibi olan mekân, etki ya da tepki yoluyla yerleri de ekler.) Yaşamın farklı dene- bizzat üretime müdahale eder: Üret- yimlenebileceği yerlerin (caz kulübü, ken emeğin örgütlenmesi, ulaşım, dans salonu, belediye parkı gibi) var- hammadde ve enerji akışı, ürün pay- lığının ne denli önemli olduğunu fark laşım ağları< Kendince üretken ve etmemize yol açar. Foucault bize ha- üretici olan mekân, üretim ilişkilerine yal ürünü olarak değil, halihazırda ve (iyi kötü örgütlenmiş) üretici güç- var olan toplumsal süreçlerle temas lere dâhildir. Mekân kavramı tek ba- içindeyken ‘ötekilik’, başkalık ve do- şına bırakılamaz ve statik kalamaz; layısıyla alternatiflerin keşfedileceği diyalektikleşir: Ürün-üretici olan bol bol uzam olduğunu gösterir. Al- mekân, ekonomik ve toplumsal ilişki- ternatifler bu uzamlarda şekillenir; lerin dayanağıdır.‛ (Lefebvre, 2014: var olan norm ve süreçlerin etkin bir 24) eleştirisi yine bu uzamlardan hareket- Mekânın, bütünleştirici bir güç oldu- le oluşturulur.‛ (Harvey, 2011: 226- ğunu ifade eden Lefebvre’ye göre, ‚mekân 227) kavramı zihinsel olanla kültürel olanı, toplumsalla İçinde barındırdığı farklı mekânlarla tarihseli birbirine bağlar.‛ (Lefebvre, 2014: 25) kent, artık ütopik bir deneme olmaktan çıkmış Lefebvre, mekânın üretiminde ve değişiminde ve gerçekleşmiş bir ütopyaya yani heterotop- sanayileşme ile birlikte gelişen ve hızlanan yaya dönüşmüştür. Mekân alanında önemli ekonomik dönüşümün etkili olduğunu düşü- isimlerden biri olan Henri Lefebvre de tarihsel nür. Ekonomi ne kadar hızlı geliştiyse mekân bağlamda kentin heterotopik karakterini şöyle da o derece değişikliğe uğramış ve farklılaş- açıklar: mıştır. (Lefebvre, 2014: 26) Modern çağa uy- ‚Bir bütün olarak kentsel mekân, Av- gun şekilde değişim gösteren mekânın karak- rupa’da 16. yüzyılda başlayıp kırların terini Lefebvre şu şekilde sıralar: kent dokusu tarafından işgal edilme- ‚’Modernite’ mekânının belirgin siyle sona eren alt üst oluşa kadar, özellikleri vardır: homojenlik – parça- kırsal mekâna göre heterotopik bir ka- lılık – hiyerarşiklik. Bu mekân çeşitli raktere sahip olmuştur.‛ (Lefebvre, nedenlerle homojenliğe yönelir: Ele- 2013: 123) mentlerin ve malzemenin imalatı; Paris, tarihsel açıdan düşünüldüğün- müdahillerin benzeşen gereklilikleri; de var olan en büyük şehirlerden biri olarak yönetim ve denetim, gözetim ve ileti- önemli bir yere sahiptir. Bu açıdan romanda şim yöntemleri. Plansız, projesiz ho- 140 Kadir Albayrak mojenlik. Sahte ‘toplu’ konutlar, ki as- henüz erişmedik. Ve belki yaşamımız lında bunlar toplumsal izolasyondur. hala dokunulmazlığını koruyan, ku- Çünkü (yine) paradoksal olarak, bu rumun ve pratiğin dokunmaya cesa- homojen olması için planlanan mekân ret edemediği bazı karşıtlıkların parçalanır: paylara, parsellere ayrılır. hükmü altındadır: veri olarak kabul Kırıntılara dönüşür. Bu da gettolar, ettiğimiz karşıtlıklar: örneğin, özel yalıtılmış alanlar, mahalle grupları, mekânla kamusal mekân arasında, ai- etrafla ve çeşitli merkezlerle doğru le mekânı ile toplumsal mekân ara- düzgün birleşmiş sözde-topluluklar sında, kültürel mekân ile yararlı üretir. Katı bir hiyerarşileşme söz ko- mekân arasında, boş vakit mekânı ile nusudur: konut mekânları, ticari çalışma mekânı arasındaki karşıtlık- mekânlar, boş zaman mekânları, mar- lar; bunların hepsi hâlâ açıkça belli jinaller için mekânlar, vb. Bu mekânın olmayan bir kutsallaştırmayla yöneti- tuhaf bir mantığı hüküm sürer ve bu lirler.‛ (Foucault, 2014: 293-294) da, yanıltıcı bir şekilde, bilgisayarlaş- Stamm’ın ‚Böylesi Bir Günde‛ roma- maya bağlanır ve homojenliğinin al- nında Andreas’ın yaşadığı Paris, hem Lefeb- tında ‘gerçek’ ilişki ve çatışmaları giz- vre’nin hem de Foucault’nun mekân üzerine ler. Ayrıca, bu yasa ya da kendi man- ortaya koydukları birbiri ile benzerlik göste- tığıyla (homojenlik – parçalılık – hiye- ren görüşleri bağlamında yorumlanabilir be- rarşiklik) birlikte bu mekân şeması, timlemelere sahiptir. benzer etkilerle, bilgi ve kültürün Eserde Andreas’ın onsekiz yıl boyun- içinde, bütün olarak toplumun içinde ca yaşadığı Paris, modern bir şehir imgesi daha büyük bir kapsam edinmiş ve oluşturur ve bu açıdan heterotopik özelliklere bir tür genellemeye erişmiş gözük- sahiptir. Andreas’ın hayatına da nüfuz eden mektedir.‛ (Lefebvre, 2014: 26-27) şehrin soğuk ve mekanik ruhu, onun bakış Sanayileşme sonrası birçok alanda açısından yaptığı tren yolculuğu sırasında gerçekleşen yenilikler ve bunların sonucunda şöyle aktarılır: ortaya çıkan modernleşme izole edilmiş ‚Her gün kullandığı trendi bu. Yolcu- mekânlar oluşturmuş ve bunları hiyerarşik bir ların suratlarına baktı, ulaşılmaz ifa- düzende sınıflandırmıştır. Lefebvre’nin alın- deli suratlar. Karşısında oturan yaşlı- tıda sıraladığı modernite mekânın özellikleri ca bir adam boş bakışlarla onu izli- ve özelikle hiyerarşikleşmesi, Foucault’nun yordu. Andreas pencereden dışarı mekânların karşıtlıkları üzerine söyledikleri baktı. Raylar, sanayi tesisleri, depolar, ile benzerlikler taşır. bazen tek bir ağaç, lamba ya da anten ‚Oysa, çağdaş mekan, onu kuşatan direkleri, grafiti ile kaplı tuğla ve be- tüm tekniklere rağmen, onu belirle- ton duvarlar görülüyordu. Andreas meye ya da biçimlendirmeye yarayan sanki sadece renkleri, açık kahve, sarı, bütün bilgi ağına rağmen –on doku- beyaz, gümüş, mat kırmızı ve gökyü- zuncu yüzyılda kutsallıktan arındı- zünün soluk mavisini görüyordu.‛ rılmış bulunan zamandan kuşkusuz (Stamm, 2009: 12) farklı olarak- belki henüz tümüyle Bu sahnede ‚rayları, sanayi tesisleri, de- kutsallıktan arındırılmış değildir. El- poları ve grafiti ile kaplı tuğla ve beton duvarları‛ bette, (Galileo’nun eserinin işaret etti- ile betimlenen romandaki Paris’in de hetero- ği) mekânın teorik olarak kutsallıktan topik alanlar sunduğu görülür. arındırılması bir ölçüde meydana Andreas’ın tren içinde kat ettiği yol Marc gelmiştir, fakat mekânın pratik olarak Augé’nin Yer-olmayan kavramı bağlamında kutsallıktan uzaklaştırılmasına belki açıklanabilir. Peter Stamm’ın ‚Böylesi Bir Günde‛ Adlı Romanı Üzerine Heterotopolojik Bir Analiz 141 ‚Yer-olmayanlar, insanların ve malla- kadar mesafenin tahakkümüne karşı rın hızlandırılmış dolaşımı için zorun- elde edilen her zafer gösterişli kutla- lu döşemler (ekspres yollar, bankama- malar için bir fırsattı. On dokuzuncu tikler, hava alanları) olabildikleri ka- yüzyılın sonuna gelinceye kadar kapi- dar da taşıma araçlarının kendileridir, talist dünyanın modern trafik üzerin- ya da büyük alış-veriş merkezleridir, den yeniden düzenleniş biçimi tama- ya da yine, gezegenin sığınmacıları- men olmasa da kısmen ortaya çıkmış- nın beklemeye geldikleri uzatmalı tı. Tren, buharlı vapur, bisiklet, asan- transit kamplarıdır.‛ (Augé, 1997: 41) sör, yürüyen merdiven, otomobil, Romanda tren yolculuğunun anlatıl- uçak gibi hareket kabiliyeti sağlayan dığı sahnede ön plana çıkan önemli bir ayrın- makineler görüş mesafesi ile bedenin tıda Andreas’ın yolculuğu sırasında dış dün- hareket kabiliyeti arasındaki ilişkiyi yaya olan bakışıdır. Marc Augé’nin, ‚Yer- dönüştürdü. Mekanik araçlarla yapı- olmayanlar‛ ve Paul Connerton’ın ‚Moderni- lan seyahatler bakışımıza da hareket- te Nasıl Unutturur‛ adlı eserlerinde daha hızlı lilik kazandırdı.‛ (Connerton, 2011: hale gelen seyahat biçimleri ile birlikte yeni 108) bir mekân anlayışının ortaya çıktığını belirtir- Augé ve Connerton’ın yeni seyahat ler. Eserinde bu bağlamda yer-olmayanlar biçimleri ile ortaya çıktığını iddia ettikleri bu kavramını ortaya koyan Augé bunu şöyle hareketli mekân algısı Andreas’ın tren yolcu- açıklar: luğu sırasında dış dünyaya bakışında da gö- ‚Yer-olmayanlar, kat edildikleri için- rülür. Romanda Andreas’ın trendeki bu yol- dir ki, zaman biriminde ölçülürler. culuğu sırasında dünyaya ve vagondaki diğer Zaman göstergeleri, muhtemel ge- insanlara karşı olan bakış açısı şu şekilde anla- cikmelere her zaman bir yer ayıran tılır: geliş ve gidiş tabloları olmadan gü- ‚Etrafındaki diğer yolculara baktı; zergâhlar da olmaz. Yer-olmayanlar kapının önünde öpüşen âşık çift, ara- şimdiki zamanın içinde yaşanırlar. larında fısıldaşan iki çocuk, yorgun Bu, mesafelerin, bugün uzun-mesafe suratlı yaşlı kadınlar, büyük bir cid- uçuşlarında ve uçağın kat ettiği yolun diyetle gazetelerin ekonomi sayfaları- dakika dakika kaydedildiği bir ekran nı okuyan, basit sentetik takımlar üzerinde maddeleşen şimdiki zama- giymiş işadamları. Yüzyıl sonra hepi- nıdır.‛ (Augé, 1997: 112) niz ölmüş olacaksanız, diye düşündü. Connerton ise çalışmasında teknoloji- Güneş yine açacak, trenler yine çalışa- nin ilerlemesiyle ortaya çıkan bu yeni mekân cak, çocuklar okula gidecek ama o ve anlayışını tanımlar: onunla beraber trende bulunan herkes ‚On dokuzuncu yüzyılda yürümenin ölmüş olacaktı, onlarla beraber bu an yerini mekanik hareket biçimlerinin da öyle, sanki hiç gerçekleşmemiş gi- alması hem trafiğin, hem ticari malla- bi.‛ (Stamm, 2009: 13) rın, hem de vücuttaki kanın hareketi- Sanayileşme döneminin en önemli ne gönderme yapması bakımından ulaşım araçlarından biri olan tren romanda sirkülasyon metaforuyla ifade bul- önemli bir rol oynar. ‚Başka mekânlara dair‛ muştu; bu yüzyılda icat edilmiş bir- adlı çalışmada Foucault, treni birbirine bağlı çok ritüel de hızla alakalı ritüellerdi. vagonları ile iç içe geçmiş bir heterotopya Demiryolu bağlantılarının açılış tören- olarak tanımlar. Ona göre bir vagondan başka lerinden Süveyş Kanalı’nın açılışına bir vagona geçilebilen ve bu yapılırken aynı 142 Kadir Albayrak zaman da bir yerden başka bir yere varılan bir onu hep korkutmuştu. St. Michel ya mekânlar bütünüdür. (Foucault, 2014: 294) da St. Germain sokaklarında dolaşır, Heterotopyalar ile ilgili çalışmada Fo- Eiffel kulesi’ne çıkar ya da Notre- ucault, mekânın zaman ile olan ilişkisine dair Dame Kilisesi’ni, Louvre Müzesi’ni iz- önemli tespitlerde bulunur. Bu tespitler özel- lerdi. Pont Neuf üzerinden geçer ve likle alıntıda bahsi geçen vagon içindeki in- fiyatlar manasızca fahiş olsa da büyük sanların yüzyıl sonra öleceği gerçeği ile ilişki- mağazalardan alışveriş ederdi. Kimi lendirilebilir. Foucault, zamanın kayıt altına zaman rastgele birilerini takip eder, alındığı müze ve kütüphane gibi heterotopya- onları alışveriş eder ya da kafelerde ların karşısında geçici olan ve başlangıcı ol- bir şeyler içerken gözler, sonra da peş- mayan kronik heterotopyaların varlığından lerini bırakırdı.‛ (Stamm, 2009: 15-16) söz eder. Şehir dışında kurulan panayırları ve Romanda Paris gibi büyük bir şehir tatil köylerini bu tür heterotopyalara örnek için tespit edilebilecek diğer heterotopyalar da olarak gösterir. Bunlar içinde müze ve kütüp- cinsel isteklerin karşılanabileceği farklı hanelerden farklı olarak zamanın biriktirilme- mekânlardır. Bunlar, içinde farklı hazların si değil belirli dönemlerde yaşanılanların tek- tecrit edildiği bir heterotopya olarak tanımla- rarı söz konusudur. (Foucault, 2014: 299-300) nabilir. Foucault, çalışmasında genelevlerin uç Trende geçen bu sahne içinde de yaşanılanlar bir heterotopya örneği oluşturabileceğini be- tıpkı kronik heterotopyalarda olduğu gibi lirtir. (Foucault, 2014: 301) Romanda şehrin ilerleyen bir döngüde tekrarlanır. Bu açıdan, sahip olduğu bu çeşit heterotopik mekânlar ‚Güneş yine açacak, trenler yine çalışacak, çocuk- şöyle anlatılır: lar okula gidecek ama o ve onunla beraber trende ‚Kulislerin ardında, seks kulüpleri- bulunan herkes ölmüş olacaktı, onlarla beraber bu nin, barların ve erotik eşya satan an da öyle, sanki hiç gerçekleşmemiş gibi.‛ cümle- dükkânların buzlu cam kapılarının si ile tren vagonunu, hareket eden bir mekân ardında katı, pis bir hayat var olma- olarak içinde bulunan ve içine aldığı her şeyi lıydı.‛ (Stamm, 2009: 16) de hareketli hale getiren dolayısıyla da içinde Harvey’in çalışmasında da belirttiği yaşanılan anın döngüsünü sürekli kılan kro- üzere şehir farklı isteklerin gerçekleştirileceği nik bir heterotopyaya dönüşür. Trende yolcu- mekânlar sunar. Bu bağlamda romanda anla- luk ettiği esnada kafasından geçirdiği bu dü- tılan Paris’in de farklı mekânlar sunan bir şünceler Andreas’ı bir flaneur figürü olarak şehir olarak heterotopik bir karaktere sahip da tanımlanabilir kılar. Çünkü Flaneur de olduğu görülür. gezerken fikir üretir: Foucault çalışmasında kriz heteoro- ‚Flaneur’ün en belirleyici özelliği çev- topyası adını verdiği bir heterotopya çeşidin- resini izlemek, gözlemlemektir. Ama den bahseder. Bu heterotopyalar bir kriz dö- bu gözleyiş boş bir bakınma değildir, neminde bulunan insanlara (örneğin, ‚yeni- flaneur gezip bakınırken düşünür, yetmeler, hamile kadınlar ve yaşlılar‛ gibi) özel düşünce üretir.‛ (Doğan, 2015: 103) toplum tarafından tahsis edilmiş ‚ayrıcalıklı, Andreas’ın bir flaneur gibi yürüdüğü kutsal ya da yasak‛ mekânlardır. (Foucault, ve insanları gözlemlediği başka bir sahne 2014: 296) Foucault, günümüzde kriz hetero- romanda şöyle anlatılır: topyalarının yerini sapma heterotopyalarına ‚Hayali bir filmin hem figüranı hem bıraktığını açıklar. Heterotopyanın bu çeşi- de izleyicisi, gitmek istediği yere va- dinde, ‚davranışı, ortalamaya ya da istenen nor- ramadan neredeyse yirmi yıldır kent- ma göre sapma olan insanlar‛ bulunur. (Fouca- te dolaşan bir turistti. Bu rolden hoş- ult, 2014: 297) Dinlenme evlerini, psikiyatri lanıyordu, hiçbir zaman aksini iste- kliniklerini ve hapishaneleri bu heterotopya memişti. Büyük atılımlar, değişimler çeşidi altında sıralar. (Foucault, 2014: 297)

Description:
tarihinde sunulan ‚Peter Stamm'ın Romanlarında Heterotopyalar‛ adlı doktora tezinden yararlanılarak da Deliliğin Tarihi Akıl ve Akıl Bozukluğu adlı.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.