ebook img

Paris, Modernitenin Başkenti PDF

480 Pages·2012·9.753 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Paris, Modernitenin Başkenti

f DÜŞÜNSEL DAVID HARVEY Türkçesi: Berna Kılınçer PARİS, MODERNİTENİN BAŞKENTİ* DAVID HARVEY,1935, İngiltere doğumlu. 1961'de Cambridge Üniversitesi'nde coğrafya alanında doktorasını tamamladı. Bristol Üniversitesindeki çalışmalarının ardından 1969'da ABD, Baltimore'daki Johns Hopkins Üniversitesi'ne geçti. Sa­ yısız makalesi ve birçok dile çevrilen kitaplarının yanı sıra ver­ diği konferanslarla da bilinen Harvey, beşeri bilimler alanında dünyada en çok atıf yapılan 20 yazar arasında yer almaktadır. 2001'de City University of New York’ta çalışmaya başlayan Harvey, özellikle "mekân" konusundaki çalışmaları ve bu ko­ nuda Marksist kurama katkılarıyla dikkat çeker. Harvey'in Türkçeye çevrilen ilk kitabı Postmodemliğin Du­ rumu (1989; Metis, 1997) postmodemizm üzerine önemli çalış­ malardan biridir. Oldukça ses getiren son kitabı Enigma of Capital [Sermayenin Muamması] Sungur Savran çevirisiyle Nisan 2012'de Sel Yayıncılık tarafından yayımlanacaktır. Diğer yapıtlarından başlıcaları: Sosyal Adalet ve Şehir (1973; Metis, 2003), The Limits to Capital [Sermayeye Sınırlar, 1982], The Urban Experience [Kentsel Deneyim, 1989], Yeni Emperyalizm (2003; Everest, 2004), A Brief History of Neoliberalism [Neoli- beralizmin Kısa Tarihi, 2005] ve Umut Mekânları (2002; Metis, 2008) BERNA KILINÇER, 1972 yılında İzmir'de doğdu. İzmir Ame­ rikan Kız Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebi­ yatı bölümünü bitirdi. Çevirdiği kitaplar arasında, Susanna Clarke'ın Jonathan Strange ve Bay Norrell, Robert Louis Steven­ son'in Define Adası, Lionel Shriver'den Kevin Hakkında Konuş­ malıyız, Zadie Smith'ten Güzelliğe Dair ve Vincenzo Ruggiero' dan Edebiyat ve Suç bulunmaktadır. * SEL YAYINCILIK / DÜŞÜNSEL *SEL YAYINCILIK Piyerloti Cad. 11/3 Çemberlitaş - İstanbul Tel. (0212) 516 96 85 Faks: (0212) 516 97 26 http://www.selyayincilik.com E-mail: [email protected] ‘SEL YAYINCILIK: 537 DÜŞÜNSEL: 10 ISBN 978-975-570-551-4 PARİS MODERNİTENİN BAŞKENTİ David Harvey Kitabın Özgün Adı: Paris, Capital of Modernity Türkçesi: Berna Kılınçer © David Harvey, 2006 © Routledge Inc. (part of Taylor & Francis Group LLC) aracılığıyla Sel Yayıncılık, 2010 Genel Yayın Yönetmeni: irfan Sancı Dizi Editörü: Bilge Sancı - M. Onur Doğan Editör. M. Onur Doğan Kapak ve teknik hazırlık: Gülay Tunç Kapak görseli: Honore Daumier, Dans l’omnibus (1864) Birinci Baskı: Şubat 2012 Baskı ve Cilt: Yaylacık Matbaası Fatih Sanayi Sitesi, 121197-203 Topkapı-istanbul, 567 80 03 Sertifika No: I 1931 David Harvey Paris, Modern itenin Başkenti Türkçesi: Berna Kılınçer İÇİNDEKİLER Giriş Kopuş Olarak Modemite.................................................... 7 1 TEMSİLLER: PARİS 1830-1848 BÖLÜM I Modernitenin Mitleri, Balzac'm Paris'i..............................35 bölüm n Politik Bedeni Hayal Etmek Devrimci Politikalar ve Ütopyacı Planlar 1830-1848....... 83 2 GERÇEKLEŞMELER: PARİS 1848-1870 BÖLÜM IV Mekân İlişkilerinin Örgütlenmesi......................................141 BÖLÜM v Para, Kredi ve Finans ...........................................................155 BÖLÜM vı Kira ve Arazi Çıkarları.........................................................165 bölüm vn Devlet ......................................................................................185 BÖLÜM vın Soyut ve Somut Emek...........................................................201 BÖLÜM IX Emek Gücünün Alım Satımı ...............................................255 BÖLÜM X Kadınların Durumu...............................................................239 BÖLÜM XI Emek Gücünün Yeniden Üretimi ......................................253 bölüm xn Tüketici lik, Gösteri ve Boş Zaman Uğraşları....................271 BÖLÜM Xffl Cemaat ve Sınıf .....................................................................289 BÖLÜM xıv Doğayla İlişki..........................................................................315 BÖLÜM xv Bilim ve Duygu, Modemite ve Gelenek............................325 BÖLÜM xvi Retorik ve Temsil...................................................................345 bölüm xvn Kentsel Dönüşümün Jeopolitiği..........................................379 3 KODA bölüm xvm Sacre-Coeur Bazilikası'nın İnşası.........................................403 İllüstrasyon Listesi.................................................................441 Notlar........................................................................................443 Kaynakça..................................................................................459 Dizin..........................................................................................469 Giriş Kopuş Olarak Modemite Modemiteye dair mitlerden biri de onun geçmişle kökten bir kopuş oluşturduğudur. Bu kopuşun dünyayı bir tabula rasa, geçmişe referans vermeden -ya da engel oluşturduğunda geçmişi yok sayarak- yeninin üzerine yazılabileceği boş bir sayfa olarak görmemize olanak sağlayan bir durum olduğu varsayılır. Bu nedenle modemite her zaman, ister nazik ve demokratik, ister devrimci, travmatik ve otoriter olsun “ya­ ratıcı yıkım”la ilgili olmuştur. Bu köktenci kopuş edebiyat ve sanat, şehir planlama ve sanayinin örgütlenmesi, politika, yaşam tarzı vb. gibi farklı alanlarda bir şeyleri nasıl yaptığımız ya da sunduğumuzda gerçekleştirdiğimiz değişimlerle mi ortaya çıkar, yoksa tüm bu alanlardaki değişimler modemitenin toplam güçlerinin dünyanın geri kalanım yutmak üzere dışa doğru ya­ yıldığı kritik önemdeki kimi zamanlarda ve yerlerde mi toplanır; buna karar vermek çoğu zaman zordur. Modemite miti ikinci yoruma ya­ kınlık gösterir (özellikle de modernleşme ve gelişme terimlerinin ak­ rabalığı aracılığıyla) ancak ayrıntılara inildiğinde bu yorumun çoğu taraftarı epey kafa karışıklığı üreten eşitsiz gelişimleri kabul etmeye meyillidir. Bu modemite fikrine mit diyorum çünkü köktenci bir kopuş gö­ rüşü, böyle bir şeyin olmadığı ve olamayacağı yönündeki çok sayıdaki kanıta rağmen belirli bir ikna gücü ve yaygınlığa sahiptir. Saint-Simon kaynaklı ve Marx’ın içtenlikle benimsediği alternatif modernleşme - modemiteden ziyade modernleşme- teorisi hiçbir toplumsal düzenin zaten var olan durumunda kuluçkada bulunmayan değişimleri gerçek­ leştiremeyeceğini söyler. Modem düşünce panteonunda baş köşeyi PARİS, MODERNİTENİN BAŞKENTİ işgal eden iki düşünürün bir yanda devrimci değişimin önemi konu­ sunda ısrar ederken aynı zamanda kökten bir kopma ihtimalini bu kadar açık biçimde inkar etmeleri tuhaf değil midir? Ancak bu görüşün iki yönü “yaratıcı yıkımı” merkez alarak birleşir. “Yumurta kırmadan omlet yapamazsınız,” der eski bir deyim; bir biçimde eskiyi hükümsüz kılmadan ya da hatta yok etmeden yeni toplumsal düzenlemeler ya­ ratmak imkansızdır. Eğer modemite terimin bir anlamı varsa, bu anlam yaratıcı yıkımın bazı karar anlarını işaret eder. 1848 yılında Avrupa genelinde, özellikle Paris’te, dramatik bir olay gerçekleşti. Bu tarihte Paris’in ekonomi-politiğinde, yaşamında ve kültüründe bazı köktenci kopuşlar gerçekleştiği üzerine öne sürülecek iddialar, en azından görünürde, bütünüyle akla yatkındır. Ondan önce ortaçağ kentinin altyapı sorunlarını, en iyi ihtimalle düzeltmeye çalı­ şan bir kent vizyonu vardı, daha sonra ise kenti zor yoluyla modernliğe sürükleyen Haussmann geldi. Daha önce Ingres ve David gibi klasik­ ler, Delacroix gibi renkçiler vardı, sonrasında Courbet’nin gerçekçiliği ve Manet’nin empresyonizmi geldi. Öncesinde romantik şairler ve ya­ zarlar (Lamartine, Hugo, Musset ve George Sand) varken sonrasında Flaubert ve Baudelaire’in sıkı, özlü, bilenmiş romanı ve şiiri vardı. Daha öncesinde zanaatkâr usulüne göre düzenlenmiş dağınık imalat atölyelerinin çoğu yerini makinelere ve modem sanayiye bıraktı. Ön­ cesinde dar kıvrımlı sokaklar boyunca ya da pasajlarda sıralanan küçük dükkanlar varken sonrasında bulvarlara taşan geniş mağazalar geldi. Öncesinde ütopyanizm ve romantizm varken sonrasında ger­ çekçi işletmecilik ve bilimsel sosyalizm geldi. Daha önceleri önemli bir meslek olan su taşıyıcılığı, şebeke sisteminin geliştiği 1870’lerde neredeyse ortadan kaybolmuştu. Bütün bunlar ve daha fazlası nede­ niyle 1848 yeni olan pek çok şeyin eskinin içinden belirginleştiği kritik bir nokta olarak görünür. O halde 1848 ’de Paris’te tam olarak ne oldu? Açlık, işsizlik, sefalet ve huzursuzluk bütün ülkeye yayılmıştı, ekmek arayışıyla insanların akın ettiği Paris bütün bu olumsuzlukların toplandığı yer olmuştu. Mo­ narşiye karşı çıkmaya, en azından onun ilk baştaki demokratik vaadini tutmasını sağlayacak reformları gerçekleştirmeye kararlı cumhuriyet- RESİM 1 Ernest Meissonier'in Haziran 1848'deki Rue de la Mortellerie'deki barikatı resmettiği tablo, Paris'i daha ütopyacı ve sosyalist çizgide bir politik beden olarak yeniden kurmak yönündeki devrimci hareketi bastıran ölüm ve yıkımı tasvir eder. PARİS, MODERNİTENİN BAŞKENTİ çiler ve sosyalistler vardı. Bu reformların gerçekleşmediği durumda devrim zamanının geldiğini düşünenler her zaman vardı. Bu durum zaten yıllardır böyleydi. Grevler, sokak gösterileri ve 1840’lann ayak­ lanmaları bastırılmıştı ve çoğu kişi onların hazırlıksız durumlarına baktığında bu kez de farklı olmayacağını düşünüyordu. Şubat 1848’de Boulevard des Capucines’de Dışişleri Ba­ kanlığı önündeki küçük çap­ lı bir gösteri kontrolden çık­ tı, askeri birliklerin gösterici­ lere ateş açması sonucunda elli kadar sivil hayatını kaybetti. Bundan sonra olanlar ise sıra dışıydı. Öldürülen birkaç kişi­ nin cesedini taşıyan bir at ara­ bası meşalelerle şehirde dolaş­ tırıldı. Daniel Stem’in yazdığı daha sonra Flaubert’in Duygu­ sal Eğitim ’de ele aldığı efsane­ vi öykü bir kadın cesedine odaklanır. (Efsanevi diyorum RESİM 2 Daumier'in 1848 tarihli çünkü arabanın sürücüsü ara­ L'Emeute'si (Ayaklanma). Şubat 1848'deki bada hiç kadın olmadığına dair ayaklanmanın karnavalımsı ve dehşetli niteliğini yakalar. Ölümcül sonu adeta tanıklık etmiştir.)1 Stem’in ak­ katı bir önseziyle haber verir. tardığına göre sokaklarda top­ lanmış çoğunluğu sessiz kala­ balığın önünde bir oğlan çocuğu belirli aralıklarla genç kadının cese­ dini meşaleyle aydınlatıyordu. Diğer zamanlarda bir adam cesedi kal­ dırıp kalabalığa gösteriyordu. Bu güçlü bir semboldü. Özgürlük eskiden beri bir kadın olarak hayal edilmişti, görünüşe göre şimdi öz­ gürlük kurşunlanmıştı. Bunu izleyen gece anlatılanlara göre ürkütücü bir sessizlikte geçti. Pazar yerleri bile sessizdi. Şafak söktüğünde teh­ like çanları bütün şehirde yankılandı. Bu devrim çağrısıydı. İşçiler, öğrenciler, muhalif burjuvazi, küçük toprak sahipleri sokaklarda bi- 10

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.