ÖZET Ekoturizm çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karĢı duyarlı bir seyahattir. Turizm pazarında, doğaya dayalı turizm olarak tarif edilen ekoturizm, sürdürülebilir kalkınma aracı olarak görülmektedir. Uluslararası Ekoturizm Topluluğu TIES (The International EcotourismSociety) ekoturizmi Ģöyle tarif etmektedir: "Ekoturizm genellikle küçük gruplar halinde yapılır. Konaklama ve yeme içme türü hizmetler çoğunlukla yerel düzeydeki küçük ve orta ölçekli firmalar tarafından verilir." Bu çalıĢmada ekoturizm tanımlaması yapılarak, Dünya‟da ve Türkiye‟de ekoturizmin geliĢimi hakkında bilgiler sunulmuĢtur. Ayrıca sürdürülebilir turizmin önemi üzerinde durularak, sürdürülebilir turizm planlamasından bahsedilmiĢ ve Türkiye‟de yapılan baĢlıca ekoturizm çeĢitleri bölgeler dahilinde ele alınmıĢtır. 1.GİRİŞ Dünyanın en geliĢmiĢ endüstrisi olan turizm endüstrisi çok etkili bir potansiyele sahiptir. Dünya genelinde 235 milyondan fazla kiĢiye istihdam sağlayan (küresel istihdamın % 7,6‟sı) turizm sektörü, dünyadaki en büyük sektörlerden biri olup küresel ekonomik geliĢime güçlü bir ivme kazandırmaktadır. (WTTC, 2010) 150 ülkenin % 80‟inde turizm en yüksek ihracat geliri sağlayan ilk 5 sektör arasındadır. 150 ülkeden 60‟ında da ihracat Ģampiyonu olan sektördür. Sektörün 2010 yılında 5.751 milyar ABD doları hacme ulaĢtığı ve dünya GSYĠH‟sının % 9,2‟sine tekabül ettiği tahmin edilmektedir. Ortalama her yıl % 3-4 hızında büyümesi beklenen dünya GSYĠH‟sına karĢılık turizm sektörü yıllık ortalama % 6 ila % 7 seviyelerinde büyüme gerçekleĢmektedir. Türkiye‟de ise yaklaĢık 1,7 milyon kiĢiye istihdam sağlayan sektör (toplam istihdamın % 7,2‟si), 2009 yılında 95,3 milyar TL değerinde ekonomik faaliyette bulunmuĢtur. Bu rakam Türkiye‟nin toplam GSYĠH‟sinin yaklaĢık % 10,2‟sine denk gelmektedir. Ekonomik istikrara bağlı fakat önceden görülebilir bu yoğun büyüme gelecekte de devam edecektir. (BAKA, 2012) Turizmin bu büyük potansiyelinden kaynaklanan çeĢitli etkileri bazı araĢtırmacıların dikkatini çekmiĢtir. Son zamanlarda araĢtırmacılar turizmin çevre, yerel ekonomi ve yerel kültür üzerine uzun vadeli etkilerini araĢtırmaya baĢlamıĢlardır (Akpınar ve Bulut, 2010; Doan, 2000). Turizme yönelik bütün rekreasyonel aktivitelerde önemli olan, iyi bir eğitim, iĢbirliği ve planlamadır. Bir yandan tur operatörleri, turizm acenteleri ve diğer turizm kuruluĢları görevini yaparken, diğer yandan kamu kurumlarına, basın ve yayın kuruluĢlarına, eğitimcilere, tarımcılara, sanayicilere, mimarlara, esnaflara, bireylere kısacası toplumun her kesimine sorumluluk düĢmektedir. Ama Ģunu unutmamak gerekir ki: alt yapısı yeterli olan her yerde yerleĢim alanı ve sanayi bölgesi kurmak mümkündür. Ancak her turistik bölge ya da dinlenme alanını turizm alanı yaparak, kaybolan doğal varlıkları yeniden kazandırmak ve bozulan ekolojik dengeyi yeniden düzeltmek çok zordur (Akpınar ve Bulut, 2010; Karaman, 2002). KüreselleĢme kavramıyla özdeĢleĢen yeni dünya düzeni; insan hakları, demokrasi ve çevre sorumluluğunun geliĢmesi temeline dayalıdır. Ekolojik düĢünce, çevreden ekonomiye, siyasetten kültüre kadar yaĢamın her alanında egemen oluĢtur ve çevre sağlığı bir lüks değil, sağlıklı bir ekonominin olmazsa olmazıdır (AkĢit, 2007). Dünya kaynaklarından alabildiğine yararlanmayı öngören tüketime dayalı Savurgan Dünya Görüşü yerini, artan nüfus ve tüketim nedeniyle bu kaynakların korunmasını öngören Sürdürülebilir Dünya Görüşü’ne bırakmaktadır (AkĢit, 2007; Özbey, 2002). Sanayi devrimi ile birlikte doğal ortam içerisindeki madenler ve fosil yakıtlar baĢta olmak üzere doğal kaynak tüketimi hızlanmıĢtır. Dünya nüfusunun hızla artması kent ve altyapı alanlarının, tarımsal alanları kaplayacak ölçüde geliĢmesi, gıda üretiminin azalmasına yol açmıĢtır. Daha az alanda daha çok üretim amaçlayan yeĢil devrimin bir sonucu olarak, kullanılan gübre ve tarımsal ilaçlar toprağın doğal yapısını bozmakta ve verimlilik ömrünün kısalmasına yol açmaktadır. Nüfusu hızla artan ekosistemler üzerinde birçok yöre doğal olma özelliğini kaybetmekte ve özellikle insan yerleĢimlerinin ve medeniyetlerinin beĢiği olan Akdeniz havzasında bu olayın ivmesi daha da hızlı olmaktadır. Havzanın kullanımında sürdürülebilir kalkınma ilkeleri göz ardı edildikçe, havzanın gelecek yıllarda tamamen kirlenmesi kaçınılmaz görülmektedir (AkĢit, 2007). Sürdürülebilir Turizm; Dünya Turizm Örgütü (WTO), Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi (WTTC) ve Dünya Konseyi tarafından aĢağıdaki Ģekilde tanımlanmaktadır: Turizmde Sürdürülebilir Kalkınma; gelecekteki fırsatları koruyup geliştirmeyi gözeterek, bugünkü turistlerin ve ev sahipliği yapan bölgelerin ihtiyaçlarını karşılama ilkesini benimser . Bu Ģekilde tüm kaynakların yönetimi; kültürel bütünlüğün, zorunlu ekolojik süreçlerin, biyolojik çeĢitliliğin ve yaĢam destek sistemlerinin devamlılığı sağlanırken, ekonomik, sosyal ve estetik gerekler karĢılanacak Ģekilde öne çıkarılır (AkĢit, 2007). 2.SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM Turizm sektörü diğer endüstri kolları ve iĢletme faaliyetleriyle karĢılaĢtırıldığında çevre üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığı düĢünülerek uzun yıllar boyunca “temiz endüstri” ya da “bacasız endüstri” gibi tanımlamalarla anılmıĢtır (Sunger, 2012). Turizm açısından sürdürülebilirlik kavramı turizmin kaynağı olan doğal, tarihi, kültürel, sosyal ve estetik değerlerin korunup geliĢtirilerek çekiciliklerinin devamının sağlanmasını ifade etmektedir.(Sungur, 2012; Oral ve ġenbük, 1996). Sürdürülebilirlik kavramı özellikle 1992‟de Rio de Janerio‟da gerçekleĢtirilen BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı Dünya Zirvesi‟nden turizm tartıĢmalarında hakim olmaya baĢlamıĢtır. Sürdürülebilir turizm tanımlarında yer alan ortak öğeler; doğal ve insan yapımı kaynakların optimum biçimde uzun süreli kullanımı, insan yerleĢim dokusunun korunması, ekonomik ve sosyal eĢitlik, kalite kavramına bağlılık ve sosyal katılımdır( Sungur, 2012; Demir ve Çevirgen, 2006). Bu tanımlar nasıl olursa olsun, sürdürülebilir turizm hakkında üzerinde düĢünce birliği bulunan temel karakteristikler de vardır. Bu karakteristikler Ģöyle sıralanabilir (AkĢit, 2007; Yücel, 2002); Doğa temelli olması (ziyaretçiler doğal alanlardaki doğal ve geleneksel unsurlarını gözlemliyor ve anlamaya çalıĢıyorlar), BiyoçeĢitliliğin korunmasına katkıda bulunması, Yerel toplumların refahını desteklemesi, Olumsuz çevresel ve sosyo-kültürel etkilerin minimuma indirgenmesi için aktivitelerini hem turistler hem de yerel halkın sorumluluğunda düzenlenmesi, Yenilenemez kaynakların minimum kullanımın gerektirmesi, Yerel mülkiyetin ve yerel topluma dönük istihdam imkânlarının üretilmesini öngörmesi Ģeklinde sıralanabilir. Turizmde sürdürülebilir bir geliĢmenin sağlanabilmesi için en az üç disiplinin uyumu gerekmektedir. Bunlar: 1. Ekonomistler, insanların refah düzeylerini en üst seviyeye ulaĢtırmak için eldeki sınırlı sermaye ve teknolojiyi en iyi biçimde kullanmak amacıyla yöntemler geliĢtirmektedirler. 2. Ekolojistler, ekolojik alt sistemlerin korunmasının global ekosistemin idamesi açısından çok önemli olduğunu hatırlatarak, çevrenin global ekosistemin içinde yer aldığını ifade etmektedirler. 3. Sosyologlar ise, anahtar aktörlerin insanlar olduğu ve sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanabilmesi için sosyal kalıp ve ölçütlerin çözüm arayıĢında mutlaka dikkate alınmasının gereği üzerinde durmaktadırlar. (Sungur, 2012; Avcıkurt, 2007; Dinçer ġen, 2010). Sürdürülebilir Turizm Yönetimi (Selimoğlu, Öykü 2004) 3.EKOTURİZM Sürdürülebilir turizmin bir alt dalı olarak ekoturizm (TĠES, 1990), “ korunması ve yerel halkın refahını artırmaya yönelik olarak doğal alanlara yapılan duyarlı seyahatler” olarak tanımlanmaktadır. BaĢka bir tanımlamada ise “doğaya duyulan özlemin ortaya çıkması ve tatmin edilmesi, korumaya ve geliĢtirmeye dayalı olarak turizm potansiyelinden faydalanılması ve onun ekoloji, estetik ve kültür üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi “ ilgilidir. Uluslararası Doğa Koruma Birliği‟ne (IUCN) göre ekoturizm, “doğayı ve kültürel kaynakları anlayarak korumayı destekleyen, düĢük ziyaretçi etkisi olan ve yerel halka sosyo-ekonomik fayda sağlayan, bozulmamıĢ doğal alanlara çevresel açıdan yapılan sorumlu seyahat ve ziyerettir” Ģeklinde tanımlamıĢtır. Küresel pazarın 77 milyar ABD dolarlık kısmını oluĢturan ekoturizmin turizm sektöründeki payı özellikle küresel ısınma kaygıları yanı sıra Kyoto Protokolü ve karbon kredilerine uyum çalıĢmaları ile birlikte gittikçe büyümektedir. Turizm yıllık % 6-7 seviyelerinde büyüme gösterirken ekoturizm tanım farklılıklarına bağlı olarak % 20-30 oranında büyüme göstermektedir (Dünya Kaynakları Enstitüsü-WRI). Dünya Turizm Organizasyonu‟nun tahminlerine göre ekoturizm uluslararası pazarın % 7‟sine ulaĢmıĢtır. Ekoturizmin Özellikleri ġöyle Sıralanabilir: 1. Turist Tipi: Doğal alanlara ve kültürel çevrelere seyahat etmeyi seven, yerel kültürleri ve bölgeleri öğrenme, değerini anlama isteğinde olan kiĢilerdir. 2. Yer: Genellikle doğal, bazen koruma alanları veya kültürel çekicilikleri kapsar. 3. Faaliyetler: Çevreye en düĢük etki ile kaynakların kullanılması ve çevresel eğitimin desteklenmesine dayanır. 4. Olanaklar: Çevre dostu teknolojilerin ve yerel kaynakların kullanımını gerektirir. 5. GeliĢme YaklaĢımı: Ekonomik geliĢme ile koruma amaçlarının birleĢtirilmesine dayanır. 6. GeliĢme Süreçleri: Toplum ve çevre üzerinde en az seviyede olumsuz etkiler oluĢturmalı ve tüm yerel halkı aktif olarak kapsamalı, yerel halka ekonoik fayda sağlamalıdır (Sungur, 2012; Pratiwi, 2000; Demir ve Çevingen, 2006) Ekoturizm sürdürülebilir bir turizm türüdür. Ekoturizmin Faydaları: Yerli halk için ekonomik fayda sağlar, yaĢam kalitesini yükseltir. Endüstriyel uygulamaların geliĢtirilemeyeceği orman köyleri gibi bölgelerde istihdam ve ekonomik canlılık sağlayan bir sektördür. Bu sayede bu bölgelerden yaĢanan göçlerin önüne geçilebilmekte hatta ters göç yaĢanmaktadır. Ekoturizm konseptinde yerli halk kendilerini ve bölgelerini etkileyen kararları almada rol oynar. Ekoturizm doğal ve kültürel mirasın korunmasını ve dünya biyoçeĢitliliğinin sürdürülmesini sağlar. Yerel halkla iliĢkiyi ve daha önce tecrübe edilmeyen değiĢik aktiviteleri sağladığı için turistler için daha hoĢ deneyimler sağlar. Turizmin ekonomi, çevre ve sosyal yaĢama olumsuz etkilerini en aza indirger. Ekoturizm kültürel açıdan duyarlı olup turist ve ev sahibi halk arasında saygıyı sağlar, yerel gurur ve güven oluĢturur. Ekoturizmin bir diğer avantajı da yüksek maliyetli yatırımlar gerektirmemesi böylece geliĢmekte olan ülkelerde hızla benimsenen bir sektör olmasıdır. 3.1.Dünya’daki Ekoturizm Faaliyetleri Dünyadaki turizm faaliyetlerini yönlendiren, destekleyen ve iĢbirliğini sağlayan Uluslararası Dünya Turizm Örgütü (WTO)‟dür. 2002 yılı Dünya Turizm Örgütü (WTO) ve BirleĢmiĢ Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından ekoturizm ve dağlar yılı olarak ilan edilmiĢtir. Turizmin sosyo- kültürel ve doğal olan olumsuz etkilerinin en aza indirilmesini, doğal ve kültürel kaynakların yoğunlaĢtığı bölgelere ekonomik katkı sağlanarak o yörenin kalkınmasını ve bilinçlendirilmesini sağlamak gibi amaçlar güdülerek hazırlanmıĢtır (Yücel, 2002). 2002 yılının Dünya Ekoturizm Yılı olarak ilan edilmesinde; ekoturizmin büyük oranda ekonomik geliĢme potansiyeline sahip alanlarda giderek artan bir önem kazanması ve ayni zamanda da ekoturizmin iyi planlandığı, geliĢtirildiği ve idare edildiği takdirde doğal çevrenin korunması için güçlü bir araç olma özelliği arz etmesi nedenleri önemli bir rol oynamıĢtır (Akpınar ve Bulut, 2010; Erdoğan, 2003). Dünyadaki hızlı geliĢmeler gösteriyor ki geleneksel destinasyonlardan (deniz-kum- güneĢ) uzaklaĢma görülmekte ve turist profili değiĢmektedir (Akpınar ve Bulut, 2010; Avcıkurt ve Alpar, 2003). Bu yeni profilde ekoturist olarak adlandırılan kitlenin 35-54 yaĢ grubunda, yüksek eğitimli, ortanın üzerinde geliri olan, doğa, kültür ve gastronomiye ilgi duyan kiĢiler olduğu yapılan istatistiklerde ortaya konulmuĢtur. Ekoturizm pazarının giderek büyüdüğü 90‟li yıllarda, 43 milyon Amerikalının ekoturizm faaliyetine katıldığı, Yunanistan‟a gelen 3 milyon Ġngiliz turistin %19‟unun ekoturist olduğu, Fransa‟da yılda 15 milyon kiĢinin trekking yaptığı belirlenmiĢ, ayrıca Avrupa ülkelerinin pek çoğunun ülke turizmi için ayırdıkları payın önemli bir kısmının bu amaca yönelik harcandığı yapılan araĢtırmalarda ortaya çıkmıĢtır (Akpınar ve Bulut, 2010; Anonim, 2009a). Dünya‟da Ekoturizm Potansiyeli Olan Alanlar, (Dinçer ġen, 2010) Dünya çapında seyahat edenlerin % 77‟si ziyaret ettikleri ülkenin yerel kültürünü öğrenmek istiyor. Turistlerin %71‟i ziyaret ettikleri yerlerdeki insanlara bu ziyaretlerin iĢ imkânı ve gelir sağlaması gerektiğini düĢünmektedir. Ziyaretçilerin %64‟ü çevrenin ve sosyal dokunun korunması için fazla harcama yapabileceklerini söylemektedir. ĠĢ için seyahat edenlerin %95‟i otellerin „yeĢil‟ olması gerektiğine inanıyor. Seyahat edenlerin %44‟ü tatil planı yaparken çevreyi dikkate alıyor. Avrupalıların % 80‟i, Amerikalıların ise %66‟sı tatil tercihlerinin çevreye olan etkilerinin bilincindedir. Tatil planlayanların %56‟sı tesislerin „yeĢil‟ olup olmadığını detaylı olarak sorguluyor (BAKA, 2012). 3.2.Dünya’da Ekoturimin Başarı Hikayeleri Amerika BirleĢik Devletleri‟ndeki Yellowstone Milli Parkı‟nı 2010 yılında 3.640.184 kiĢi ziyaret etmiĢtir ve 2012 yılında 3.710.000 kiĢinin ziyaret etmesi beklenmektedir. Amerika‟daki milli parklara ziyaretler aracılığıyla turizm ile iliĢkili en az 300.000 iĢ desteklenmiĢtir. Florida Keys Bölgesi‟nde yapılan dalıĢlar yıllık 75 Milyon ABD Doları gelir sağlamaktadır. Karayip Adaları‟nda büyük ölçüde ekoturizmden oluĢan turizm endüstrisi 2008 yılında 27,1 Milyar ABD Doları hacme ulaĢmıĢtır. Karayip Adaları‟nda sadece resif ziyaretlerinden km2 baĢına tahmini olarak 100.000-600.000 ABD Doları gelir sağlanmaktadır. Ürdün 2010 yılında Wadi Rum dıĢındaki bölgelerde yapılan ekoturizm faaliyetlerinden 2,1 Milyon ABD gelir elde etmiĢtir. (Royal Society for the Conservation of Nature- RSCN) Örgüt ülkeye gelen ekoturist sayısı arttıkça ekoturizm faaliyetleri gerçekleĢtirilen bölgelerde yerel nüfusun arttığını ve ters göçün yaĢandığını da saptamıĢtır. Kosta Rika ekoturizmde öncü ülkelerden biri olmasının yanı sıra ekoturizm faaliyetlerinin tanımına uygun sürdürülebilir Ģekilde uygulandığı az sayıdaki ülkelerden biridir. Kosta Rika‟yı ziyaret eden ekoturistlerin %46‟sı Amerika ve Kanada, %16‟sı AB ülkelerinden olup ortalama bir turist en az 1.000 ABD Doları harcamaktadır. Ekoturizm ülke GSYĠH‟sında en büyük paya sahiptir. Kosta Rika‟da Ulusal Ekoturizm Sertifikasyon Programı uygulanmaktadır. Kamboçya 2007 yılında 1,3 milyon ekoturist ağırlamıĢ ve 190 Milyon ABD Doları gelir elde etmiĢtir. Ekoturizm ülke GSYĠH‟sında madencilikten sonra ikinci sırada gelmektedir. 2010 yılında 2 milyon ziyaretçiye ve 290 Milyon ABD Doları gelire ulaĢıldığı tahmin edilmektedir. GMS ülkeleri (Kamboçya, Laos, Myanmar, Tayland, Vietnam, Çin Halk Cumhuriyeti Yunnan Eyaleti) GMS Ekonomik Kooperasyon Programı kapsamında ekoturizm ile ilgili ortak strateji planına sahip olup 2018 yılında GMS Bölgesinin ekoturizmde birinci destinasyon olmasını hedeflemektedir. Norveç‟te ekoturizm sertifikasyon programı uygulayan ülkelerden biri olup proje finansmanını devlet karĢılamaktadır. Ekvator‟daki Galapagos Adalarına ziyaret, 80‟li yıllardan itibaren hızla artmıĢ ve bugün yıllık 60.000 ziyaretçi sayısına ulaĢılmıĢtır. Bu gezilerin Ekvator ekonomisine katkısı yıllık 100 milyon ABD Doları üzeri olmuĢtur. Hollanda Antilleri‟nde skuba diving yapan turistlerden 25 ABD Doları ücret alınmaktadır. Ada sadece skuba divingden yıllık 30 Milyon ABD Doları gelir sağlamaktadır. Belize‟ye gelen turistlerin %49,4‟ü Mayan alanlarını ziyaret ederken %12,8‟i parkları ve koruma alanlarını ziyaret etmiĢtir. Turistler Belize‟ye manzaranın güzelliğini izleme, doğal bir alanda bulunma ve vahĢi hayatı gözlemlemek amacı ile geldiklerini ifade etmektedir. Cayes ve Barrier kayalıkları, ziyaretçilerin %87‟si tarafından ziyaret edilmiĢtir. Avustralya‟da bulunan, 345.950 km2‟lik alanı kaplayan Dünya Mirasları Listesi‟ndeki Great Barrier Reef Marine Park‟ı 1,6 milyon turist ziyaret etmekte ve sadece bu turistlerden 1 Milyar Avustralya Doları (988 Milyon ABD Doları) gelir elde edilmektedir. Peru‟yu ziyaret eden turistlerin tahmini olarak %10,3‟ü doğal alanlarda kuĢ gözlemciliğini tercih ediyorlar. Yapılan bir çalıĢmaya göre turistlerin %47‟si doğal alanları ziyaret etmektedir. Kenya VahĢi Hayat Servisi, Kenya turizminin % 80‟inin vahĢi hayat sayesinde geliĢtiğini ve turizm endüstrisinin ülkenin döviz kazancının üçte birini oluĢturduğunu tahmin etmektedir. Kenya‟ya gelen turistlerin % 85‟i doğanın korunması gerektiğini düĢünmektedir. Annapurna alanı, Nepal‟deki en popüler trekking alanıdır. Her yıl 25.000‟den fazla ekoturist tarafından yürünmekte ve buradan elde edilen gelir 40.000 yerlinin geçimini sağlamaktadır.(BAKA, 2012) 4.TÜRKİYE’DE EKOTURİZM Dünyada artık doğayı keĢfetmek amaçlı olarak yürütülen ekoturizm, son yıllarda ülkemizde de sık sık gündeme gelmektedir. Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili, yüz ölçümünün %26‟sı ormanlarla kaplı olan dört mevsimin aynı anda yaĢanabildiği ve nispeten bozulmamıĢ doğal güzellikleri ile Akdeniz çanağında yer alan rakibi olan Avrupa ülkelerine göre bu özellikleri nedeni ile daha Ģanslı olan bir ülkedir. Bu doğal zenginliklerine kültürel ve tarihi değerler de eklendiğinde önemi daha da artmaktadır. Türkiye‟de ekoturizme yönelik kaynakların çoğunu milli parklar, tabiat alanları, tabiat koruma alanları, tabiat anıtları gibi bölgeler oluĢturmaktadır. 2010 yılı itibari ile ülkemizde 40 adet milli park vardır. Anadolu, bitki çeĢitliliği yönünden dünyanın en zengin bölgelerinden biri olup, bitkisel çeĢitlilik bakımından dünyada bulunan 8 coğrafik bölgenin 3 tanesinin kesiĢme noktasında yer almaktadır. Bu yüzden, Türkiye‟de bilinen bitki tür sayısı 12.054 olmasına karĢın, tüm Avrupa kıtasında bu sayı yaklaĢık 12.000 civarındadır. Anadolu sadece bitkisel zenginlik yönüyle değil, aynı zamanda bünyesinde barındırdığı endemik bitki türü sayısı bakımından da dikkat çekmektedir. Örneğin tüm Avrupa kıtasında toplam endemik bitki tür sayısı 2400 civarında olmasına rağmen, bu sayı Türkiye‟ de 3905 adettir. Diğer bir önemli ekoturizm kaynağı olan sulak alanlar ise 1.295.546 hektarlık yüzölçüme sahiptir. 76 adet uluslararası öneme sahip sulak alanı ile Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu‟nun en zengin sulak alanlarına sahiptir. T.C. Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi 2023‟te Karadeniz‟de yer alan Bolu, Zonguldak, Bartın, Kastamonu ve Sinop illerini kapsayan bölge, Antalya‟nın iç kesimlere doğru doğusu, Torosların eteklerinde Antalya ve Mersin‟in birleĢtiği alanlar ve GAP Koridoru ile KıĢ Koridorunu birleĢtiren “GAP EkoTurizm Koridoru” biyolojik çeĢitlilik açısından ve ekoturizm potansiyeli açısından Türkiye Turizm Stratejisinde öncelikle ekoturizmin geliĢtirileceği bölgeler olarak belirlenmiĢtir. Planda özellikle Akdeniz kıyı Ģeridinde yığınlaĢan turizm tesislerine değinilmiĢ ve turistik tesislerin kıyı içi alanlarda düzenli yapılaĢması için öneriler getirilmiĢ, hedefler belirlenmiĢtir. Hedeflerden biri de Göller Bölgesi Ekoturizm GeliĢim Bölgesidir. Türkiye‟de mevcut ekoturizm uygulamalarına örnek vermek gerekirse; ünlü Efes harabelerinin yakınlarında bulunan ġirince köyü, içinde ve çevresinde yapılan turizm faaliyetleri ile ekoturizme yakın bir çevreye sahiptir. ġirince‟de yapılan turizm faaliyetlerinden çokça köy halkının yararlanıyor olması, köy halkının el sanatları ürünlerini, el yapımı zeytinyağı, sabun gibi ürünleri turistlere sunabilmesi, turizm gelirlerinden elde edilen gelirlerin köydeki evlerin restorasyonunda kullanılması gibi unsurlar ekoturizmin temel unsurlarıdır. Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜĠK) tarafından Türkiye‟ye giriĢ yapan turistlere uygulanan anketlerde „doğa amaçlı‟ seçeneği bulunmadığı ve bu alanda Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ġl Müdürlüklerinin herhangi bir veri toplama çalıĢması olmadığı için Türkiye ekoturizm arzı ve talebi konusunda analiz yapmak ve yorumda bulunmak oldukça zordur. Ancak Türkiye‟ye gelen yabancı turistlerin ve yerli turistlerin büyük çoğunluğu tatillerinde doğada yürüyüĢ, trekking, rafting, foto safari, kuĢ gözlemciliği, yamaç paraĢütü gibi doğada yapılan aktivitelere katılmayı tercih etmektedir.(BAKA, 2012) Turizm Bakanlığı turizm ürünlerini çeĢitlendirmeyi ve kıyı alanları üzerindeki baskıları azaltacak ve turizmin sosyo-ekonomik faydalarını daha az geliĢmiĢ bölgelere dağıtacak Ģekilde tatilleri yaymayı amaçlayan bir politika ortaya koymaktadır. Bu hedefle pek çok proje geliĢtirilmiĢtir. Bunlar; Mavi Bayrak Projesi (yeterli yüzme suyu kalitesi ve plaj/ marina hizmetleri açısından genel çevre standartlarının izlenmesini sağlamak amacıyla), Atak Projesi (altyapı eksikliklerini düzeltmek, daha sonra yeni kıyı yönetim yöntemlerini tanımlamak amacıyla), Belek Yönetim Planı, Dağ-Doğa YürüyüĢü Projesi (Trekking), Yayla Turizmi Projesi, Akarsu Turizmi (Kano-Rafting) Projesi, Bisiklet Tur Güzergahlarının Belirlenmesi-GeliĢtirilmesi Projesi, Atlı Doğa YürüyüĢü Projesi, Mağara Turizmi Projesi, Sportif Olta Balıkçılığı, KuĢ Gözlemciliği (Ornitoloji), Botanik (Bitki Ġnceleme) Projesi gibi (Akpınar ve Bulut, 2010; Anonim, 2009a; Bakırcı, 2002; Çağatay vd., 2002). 4.1.Türkiye’de Ekoturizm Çeşitleri Ekoturizm çeĢitli kıstaslara göre gruplandırılır. Bu kıstaslar turizm kullanılan araçlar (bisiklet, balon, raft, at), gidilen yerin doğası (dağ, yayla, mağara), yapılan etkinliğin özelliği (akarsu, av, bilim, terekking) gibi çeĢitlilik gösterir. Ekoturizm kapsamında, yapılan baĢlıca ekoturizm etkinlikleri Ģu Ģekilde sıralanabilir: 4.1.1.Kuş Gözlemciliği: KuĢ gözlemciliği, batı dünyasında, doğaya zarar vermeyen en yaygın açık hava rekreasyon faaliyeti haline gelmiĢtir. 1970‟lerden günümüze kadar geçen süre içinde kuĢ gözlemcilerinin sayısı oldukça hızlı bir artıĢ göstermiĢtir (Kerlinger ve Brett 1995: 271). KuĢ gözlemciliği “kuĢları yaĢam alanlarında gözlemleme ve tanımlama faaliyeti” Ģeklinde tanımlanmaktadır (ġekercioğlu 2002: 282). KuĢ gözlemcileri ve kuĢ gözlemleme ile seyahatlerin sayısının artması, kuĢ gözlemciliğinin etkilerinin artmasına neden olmuĢtur. Dolayısıyla, kuĢ gözlemciliği, çevre örgütlerinin, yerel yöneticilerin ve ulusal basının dikkatini çekmektedir (Scott ve Thipgen 2003: 199-200). Farklı 466 kuĢ türünün bulunduğu Türkiye, üreyen kuĢlar açısından Avrupa‟nın en zengin ülkesi konumundadır. Farklı habitatların egemen olması, konumu itibari ile kuĢ göç yolları üzerinde bulunması, sulak alanların zenginliği Türkiye‟de kuĢ çeĢitliliğinin yüksek olmasının sebeplerindendir. Bu zenginlik, Türkiye‟de kuĢ gözlemciliğinin; dolayısıyla dünyada öne çıkan alternatif turizm dallarından kuĢ gözlem turizminin geliĢmesine olanak sağlamaktadır (Bekir, 2008). Yapılan bu çalıĢma kapsamında ülkemizin farklı bölgelerinde yer alan önemli kuĢ göç yolları ve buna bağlı kuĢ gözlem alanları aĢağıdaki tabloda yer almaktadır. Marmara Bölgesi Meriç Havzası, Ġğneada Ormanları, Büyükçekmece Gölü, ġile Adaları, Ġznik Gölü, Uludağ, Ulubat Gölü, KuĢ Gölü, Kocaçay Deltası Ege Bölgesi Foça Adaları, Gediz Havzası (Murat Dağı), Demirköprü barajı, Marmara Gölü, Gediz Deltası, Ġldir Körfezi Adaları, Küçük Menderes Deltası, Burdur Kapalı Havzası (Acıgöl), Karamık Sazlığı, Eber Gölü, AltıntaĢ Ovası, Türkmenbaba Dağı Akdeniz Bölgesi Çorak Gölü, KarataĢ Gölü, VarıĢlı Gölü, Burdur Gölü, Antalya Havzası (Eğridir Gölü), BeyĢehir Gölü, Göksu Deltası, Aydıncık Adaları, Aladağlar, Tuzla Gölü, Akyatan Gölü, Ağyatan Gölü, Gavur Gölü, Asi Havzaları (Nur Dağları). Ġç Anadolu Bölgesi AkĢehir Gölü, ÇavuĢcu Gölü, Türkmenbaba Dağı, Aliken, Balıkdamı, Uyuz Gölü, Çöl gölü, Mogan Gölü, Kızılcahamam ormanları, Kavaklı Dağı, Ġnözü Vadisi, Hamam Dağı, Ilgaz Dağları, Palas Gölü, Sultansazlığı, Seyfe Gölü, Beynam Ormanı, Samsam Gölü, Kozanlı Gökgöl, Kulu Gölü, Ereğli Sazlığı, Karapınar Ovası, EĢmekaya Sazlığı, BeyĢehir Gölü, Suğla Gölü, HotamıĢ Gölü, Bolluk Gölü, Tödürge Gölü, Tuz Gölü, Aladağlar, Meke Gölü. Doğu Anadolu Doğu Karadeniz Dağları, Haçlı Gölü, Erzurum Ovası, Bulanık Bölgesi Ovası, Ardahan Ormanı, Çıldır Gölü, Kuyucuk Gölü, Balık Gölü, Doğubayazıt Sazlığı, Nemrut Gölü, Sodalı Göl, Ercek Gölü, Van Gölü, Dicle Havzası (Yüksekova), Kuyucuk Gölü. Güneydoğu Bölgesi Sarısu Ovası, Dicle Nehri (Karakızı, Dicle, Deve Geçidi, Batman ve Anadolu Göksu), Fırat Nehri (Karakaya, Atatürk, Birecik ve KarkamıĢ Baraj Gölleri), Kartalkaya Baraj Gölü, Azaplı Gölü, Hazar Gölü, GölbaĢı Gölü, Keban Baraj Gölü, Ġnekli Gölü. Karadeniz Bölgesi Sapanca Gölü, Ilgaz Dağları, Sarıkum Gölü, Kızılırmak Deltası, YeĢilırmak Havzası (Yedikır Barajı), YeĢilırmak Deltası, Doğu Karadeniz ve Çoruh Havzaları (AkkuĢ Adası), Doğu Karadeniz Dağları (Akpınar ve Bulut, 2010; Anonim, 2009c; Kılıç ve Eken 2004; Anonim, 2009d; Anonim, 2009e; Anonim, 2009f). 4.1.2. Doğa Yürüyüşü (Trekking): Trekking, kelime anlamı olarak “uzun ve zorlu yolculuk” demektir. Alp- Himalaya kıvrım kuĢağı üzerinde yer alan ülkemizin dağ ve sıradağları, flora ve faunasıyla çok zengindir. Dolayısıyla dağ-doğa yürüyüĢüne elveriĢli önemli bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin planlı bir yaklaĢımla turizm olgusu içerisinde değerlendirilmesi, böylece turizmin tür ve aktivitelerinin zenginleĢtirilerek arz kapasitesinin geliĢtirilmesi, alternatif turizm alanlarının koruma-kullanma dengesi içerisinde hizmete sunulması, tanıtılması, farklı yörelerin turizmin ekonomik ve sosyal katkılarından yararlandırılması açısından önemlidir (Anonim, 2009i). Bu doğrultuda, ülkemizde dağ ve doğa yürüyüĢüne elveriĢli alanları, Dağcılık Federasyonu, seyahat acenteleri, yöresel dernekler, rehberler, çeĢitli dergi ve bilimsel çalıĢmalar ve Ġl Turizm Müdürlükleri‟nden alınan bilgiler ıĢığında tespit edilerek aĢağıdaki tabloda gösterilmiĢtir. Balıklayalar Kanyonu, Kılıçkaya, Erikli Yaylası ve Ģelalesi, Su DüĢen ġelalesi, Ġnceğiz Mağaraları ve Mesire Yeri, Dupnisa Mağarası, Uçmakdere, Rumeli Fener Demirciköy, Yuvacık, MaĢukiye Keltepe, Sülüklügöl, Uludağ, Gökçeada, Çiçekbaba Dağı, Çiğdem Yaylası, Ġnönü Yaylası, Tepe Manayır Köyü, Aytepe, Ġlimbey, Kıyıköy, Kerpe Köyü, Marmara Bölgesi Delmece Yaylası, Poyrazlar Gölü, Ġğneada, Acele Yaylası, Kirazdere (BaĢkayalar Kanyonu), Kartepe Kuzu Yayla, Kayaüstü Zirvesi, Sultanpınar Yaylası, Erikli Yaylası, Serindere Kanyonu, MenekĢe Yaylası, Yanıkdere, Karagöl Yaylası, Doğançay, Çal Deresi, Sansarak Kanyonu, Aygır Deresi, Maden Deresi, Kazankaya, Durusu (Terkos)Gölü, Belgrad Ormanları, Neandrea-KestanbolantiktaĢ Ocakları, sapanca yaylası, serinder ve Ġnönü yaylaları, Ġznik Gölü. Akdeniz Bölgesi Toros Dağları, Aladağlar (Acıman Yaylası), Lykia Yolu, Köprülü Kanyon, Boklar Dağları, KapuzbaĢı ġelalesi, Uçan 1 ve Uçan 2
Description: