İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 20, 2012, s. 151-177 OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE ANADOLU MEDRESELERİNDE FIKIH TEDRİSATI VE SORUNLARI* Yrd. Doç. Dr. M. Rahmi Telkenaroğlu** From Ottoman to the Present Day Teaching of Fiqh at Anatolian Madrasas and Its Problems Madrasahs, started to educate in 459/1067 and the teaching of fiqh is aimed firstly by their establishment. These institutions, took first place in Ottoman learned (il- miye) group and produced qualified staff to other institutions of the state. In fact, to provide information about the fiqh lessons what order and at what level gives an idea about the functioning of the madrasa system as a whole. In this article, the place and importance of fiqh at in madrasah education, books which taught here and problems in the teaching of this science are discussed and conclusions and recommendations are shared with the reader in the light of such information. Keywords: Fiqh, Madrasah, Education, The Ottoman State, Learned Group. I. Giriş Anadolu’da cami dışındaki dinî eğitim kurumlarından birisi olan “medrese”nin ilk olarak nerede ve ne zaman başladığıyla ilgili kesin bir bilgiye ulaşılmış değildir. Ancak medreselerin kuruluş ve gelişmesinde en büyük katkı hiç şüphesiz Büyük Selçuklu devletine aittir. Gerek yapı ve gerekse teşkilat bakımından Büyük Selçuklu medreselerini ör- nek aldıkları anlaşılan Anadolu Selçukluları ile Anadolu’nun muhtelif yerlerine hâkim olan Türkmen beyleri Anadolu’da, daha sonra Osmanlı medreselerine kay- * Bu makale, Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından 29 Haziran-1 Temmuz 2012 tarihleri arasında dü- zenlenen “Uluslararası Medrese ve İlahiyat Kavşağında İslami İlimler Sempozyumu”nda aynı adla sunulan tebliğin gözden geçirilmiş ve geliştirilmiş halidir. ** Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. (e-mail: mr.telkenaroglu@ hotmail.com) 152 | Yrd. Doç. Dr. M. Rahmi Telkenaroğlu nak olacak medreseler tesis etmişlerdir. Osmanlı medreseleri, Selçuklular ve Ana- dolu Beylikleri devri medreselerinin bir devamı olarak ortaya çıkmıştır.1 Şüphesiz ki medreseler, Osmanlı ilim müesseseleri içinde ilk sırayı almaktadır. Yönetimin muhtelif kademelerine kalifiye eleman yetiştiren ve formel eğitim ve- ren yegâne organize kurumun medreseler olduğu görülmektedir.2 Osmanlı med- reselerinde hangi ilimlerin, hangi sırayla ve ne seviyede tedris edildiği ise ortaya konulması gereken önemli bir konudur.3 Söz konusu müesseselerin cumhuriyet döneminde lise ve lisans düzeyinde tesis edilen dinî eğitim kurumlarına birçok yönden örnek teşkil ettiği düşünüldüğünde, medrese sistemiyle ilgili artı ve eksile- rin irdelenmesi, bu eğitim kurumlarına akademik anlamda yol gösterecek, yapılan hataların tekrar edilmemesine katkı sağlayacaktır. Müslüman toplumlar, tarih boyu fıkhı teorik bilgiler yığını olarak değil, sosyal yaşamı biçimlendiren, hayata anlam kazandıran yüce bir ilim olarak telakki etmiş- lerdir. Fıkıh biliminin doğumdan ölüme kadar insan yaşamının her safhasını ku- şatması, kişinin Yüce Yaratıcıyla ve diğer insanlarla olan münasebetlerini düzenle- mesi itibariyle dinî eğitim faaliyetinde de hatırı sayılır bir yeri olmuştur. Medrese- lerin kuruluşu ile evvelemirde fıkhın tedrisi amaçlanmış ve müfredatı asırlarca bu amaç doğrultusunda şekillendirilmiştir. Mamafih mezun olan öğrencilerin, karşı- laştıkları hukukî ve dinî problemlere çözüm üretmeleri, diğer bir ifadeyle kaza ve fetva melekesine sahip olmaları hedeflenmiştir. Bu açıdan bakıldığında, kurumun sahip olduğu öğretim döngüsü içinde özel olarak fıkıh derslerini ele alıp bu ders- lerin işleyişi hakkında bilgiler sunmak, aslında bilim tarihçilerine bir bütün olarak medrese eğitimine dair önemli fikirler verecektir.4 Bu çalışmada, medrese eğitiminde fıkhın yeri ve önemi, Osmanlı ve günümüz medreselerinde fıkıh tedrisatı ve okutulan kitaplar, dersin işleniş metodu ve fıkıh tedrisatıyla ilgili sorunlara değinilecek ve bu bilgiler ışığında ulaşılan bazı sonuç ve öneriler ortaya koyulacaktır. II. Medrese Eğitiminde Fıkhın Yeri ve Önemi Eğitim-öğretime 459 m./1067 h. senesinde başlayan Nizamiye medresesin- de, ilk olarak müderrislik makamına Şâfiî fakih ve usulcü Ebu İshâk eş-Şîrâzî’nin (v.476/1083) tayin edilmesi5, bu kurumlarda verilecek derslerin fıkıh alanında yo- 1 Baltacı, Cahid, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 2005, I, 66, 71. 2 Cihan, Ahmet, Osmanlı’da Eğitim, 3F Yayınevi, İstanbul 2007, s.17. 3 Baltacı, Cahid, “Klasik Dönem Osmanlı İlim Müesseseleri”, İslami Araştırmalar Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 3-4, İstanbul 1999, s.260. 4 Şu da var ki, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Osmanlı devletinin eğitim öğretim müesseselerine yönelik ilginin kaybolduğu göz önünde tutulduğunda, Osmanlı medreselerinin tarihî bağlamı içinde oluşan kronolojik boşluk, bu kurumların işleyişi hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmayı zorlaştırmaktadır. Osmanlı medreselerinin bir tarih objesi olarak ele alındığı ciddi sayılabilecek çalışmalara ancak 1939’dan itibaren rastlamaktayız. Bkz. Unan, Fahri, “Klasik Dönem Osmanlı Medreselerinde Eğitim Üzerine Yapılmış Çalışmalara Dair Bir Bibliyografya Deneme- si”, DÎVÂN İlmî Araştırmalar, sy.18 (2005/1), s.81. 5 Hatîb el-Bağdâdî, Ebu Bekr Ahmed b. Alî, Târîhu Bağdât, Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî, Beyrut 1422/2002, XXI, 122; Ebu Osmanlı’dan Günümüze Anadolu Medreselerinde Fıkıh Tedrisatı ve Sorunları | 153 ğunlaşacağının ilk sinyalini vermiştir.6 Osmanlı devletinin Orhangazi zamanında kurulan ilk medresesine tanınmış fakihlerden Dâvûd el-Kayserî’nin (v.751/1351) müderris olarak atanması7 ve bu medresenin bilhassa kadı yetiştirmek için kurul- ması8 da aynı eğilimin bir başka tezahürüdür. Bu ilmî geleneği Selçuklulardan devralan Osmanlı devleti, kısa zamanda med- reseleri bilim hayatının en temel öğesi halinde getirmiştir. Bu medreselerde oku- tulan derslerin en mühimmi ise şüphesiz fıkıh idi.9 Fıkıh, haram-helal hükümle- rini öğreten bir bilim olması sebebiyle Osmanlı toplumu tarafından en şerefli ve en üstün bilim olarak telakki edilmiştir.10 Fıkha yönelik söz konusu ilgi, medrese müfredatına da yansımış ve bu bilime ait ders saatleri olabildiğince yüksek tu- tulmuştur.11 Bunda fıkıh biliminin amaç ve konusunun belirleyici rolü olmuştur. Müslümanlar hayatı kucaklayan, hem hukuk ve hem de ibadetleri içine alan, diğer bir deyimle kişinin Allah Teâlâ’yla, devletle ve diğer fertlerle ilişkisini düzenleyen geniş kapsamı ile fıkıhta her istediklerini bulmuşlardır.12 Konuya sosyolojik açıdan bakılırsa, Osmanlılarda din eğitiminin verildiği medreseler bir tarafa XIX. yüzyılda açılan Askeri Rüşdiye ve İdadiye’lerde bile ilmihâl ve “ulûm-i dîniye” adı altında temel dinî bilgiler ve ibadet esaslarının oku- tulması13, Osmanlı toplumunun fıkıh ile ne kadar iç içe yaşadığını göstermesi yö- nüyle dikkat çekicidir. Avam tabir edilen eğitim seviyesi düşük insanlardan, ilmiye ve mülkiye sınıflarına mensup üst düzey sosyal sınıflara varıncaya kadar herkes, fıkhın siyaset ve toplum nezdinde sahip olduğu değerin farkındadır. Örnek ola- rak, Osmanlı Devleti’nin son sadrazamlarından Said Halim Paşa (v.1921), İslam âleminin inhitat sebeplerinin herkes tarafından sorgulandığı ve medreselerin ıs- lahının sık sık gündeme geldiği bir dönemde, aslı Fransızca olan “İslam’da Siyasi Teşkilat” isimli eserinde fıkıh ile ilgili şu cümleleri sarf etmektedir: İshâk eş-Şîrâzî, İbrâhîm b. Alî, Tabakâtü’l-fukahâ, Dâru’r-Râidi’l-‘Arabî, Beyrut 1390/1970, s.4. 6 Bağdat Nizâmiye medresesinin temeli Zilhicce 457/Kasım 1065’te şehrin doğusunda Dicle kıyısında atılmış ve 10 Zilkade 459/23 Eylül 1067’de öğrenime açılmıştır. Nizâmülmülk, yapının kitabesine kendi adını yazdırmış ve bun- dan dolayı medrese Nizâmiye adıyla anılmıştır. Kaynaklarda kaydedildiği üzere Nizâmülmülk bu medreseyi Ebu İshâk eş-Şîrâzî’nin tedris faaliyetinde bulunması için yaptırmıştır ve Şîrâzî 16 sene boyunca burada ders vermiştir. Acar, Abdurrahman, “Selçuklu medreseleri ve İslam kültür ve medeniyetine kazandırdıkları”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Uluslararası Türk Dünyasının İslamiyet’e Katkıları Sempozyumu, S.D.Ü. İlahiyat Fa- kültesi Yayınları, Isparta 2007, s.353. 7 Baltacı, Cahid, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı medreseleri, I, 72. 8 Cihan, Osmanlı’da Eğitim, s.18. 9 Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988, s.29. 10 Hızlı, Mefail, “Osmanlı Medreselerinde Okutulan Dersler ve Eserler”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:17, Sayı:1, Bursa 2008, s.37. 11 Örneğin klasik Osmanlı medreselerinin devamı niteliğindeki Dâru’l-hilâfeti’l-‘aliyye medreselerinde, on iki sene zarfında alınan fıkıh derslerinin haftalık saatleri, burada verilen toplam ders saatinin yaklaşık yüzde otuzunu teşkil etmektedir. Yaptığımız hesaba göre 274 saat olan toplam ders saatinden (dil bilimleri bir tarafa bırakılırsa) en fazla payı 78 saatle fıkıh ile ilgili dersler alırken, onu 21 saatle Tefsir, 20 saatle Kelâm ve 17 saatle Hadis dersleri izlemek- tedir. Bkz. Dâru’l-hilâfeti’l-‘aliyye Medresesi (Nizamnâme, Ders Cetveli, Sûret-i Tedrîsi ve Kitaplar, Talimatname), Matbaa-i Ahmed Kamil, İstanbul 1330-1333, s.14-16. 12 Atay, Hüseyin, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi: Medrese Programları-İcazetnameler- Islahat Hareketleri, Dergâh Yayınları, İstanbul 1983, s.162. 13 Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı medreseleri, I, 53-55. 154 | Yrd. Doç. Dr. M. Rahmi Telkenaroğlu “İslam’a has olup fıkıh adıyla bilinen bu ilim, hiçbir şüphe yok ki ahla- ki ve içtimai ilimler sahasında insan düşüncesinin meydana getirebildiği en mühim ve en mükemmel bir müessesedir. Fizikî ilimler sahasında tecrübe metodu ne ise ahlaki ve içtimai sahada da fıkıh odur. Onun sayesindedir ki İs- lam dünyası, aradan asırlar geçmiş, yabancı hâkimiyet altında kendisine bin- lerce inkılâp saldırmışken, hala kendi İslami telakkilerini, İslami ilkelerini, ananelerini, kendi ruh ve gayelerini bütün parlaklığı ve safiyetiyle muhafaza ediyor. Onun sayesindedir ki onarılması ve telafi edilmesi mümkün olmayan ahlaki ve içtimai gerileme ve çökmeye hiçbir zaman kendini kaptırmıyor.”14 Diğer taraftan, fıkıh biliminin Osmanlı döneminde sahip olduğu işlevsel yön, resmi merciler ve özellikle ilmiye teşkilatının bu bilime atfettiği değerle yakın- dan ilgilidir. Nitekim medrese, ilk defa 1854’te kurulan ve modern yöntemle eği- tim veren Muallimhâne-i Nüvvâb adındaki (daha sonra adı Mekteb-i Nüvvâb ve Medresetü’l-kuzât olmuştur) hukuk mektebinin açılışına kadar Osmanlı adliyele- rine kadı (hâkim) yetiştiren yegâne kurum olmuştur. Kadılar şer’î davalardan başka herhangi bir işe ait hukuki davalara, halkın ihtiyacı olan işlere, alış verişlere, esnafın narh usulüne, ülke dışına çıkarılacak eşyaya, harp araç gereçlerini tedarik etmeye, özetle askerî işlerden başka bölgesi dâhilindeki bütün işlere bakarlardı.15 Kadıların böylesine geniş yetkilerle donatıl- mış olması Osmanlı toplumunun şer’î hukukla ve dolayısıyla medreselerde kazan- dırılan fıkıh müktesebatıyla ciddi anlamda etkileşim içinde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bununla birlikte Osmanlı medreseleri yaygın eğitim kurumu olarak da halkın bilinçlenmesine ciddi katkılar sağlamıştır. Söz gelimi Ramazan ayında medreseler tatil edilir, medrese talebeleri, yani danişmendler Anadolu’ya dağılırlardı. Köylere gider imamlık, müezzinlik ya da vaizlik yaparlardı. Bu vesileyle Ramazan boyunca bulundukları yerdeki halka İstanbul’da medreselerde öğrendiklerini anlatırlardı.16 Medreseler akademik personel ihtiyacını da kendi bünyesinden karşılamış, müderrisleri yine kendisi yetiştirmiştir. Ülkenin her tarafında hukukun ve ada- letin temsilcisi olan kadıları yetiştirdiği gibi imam, hatip, müftü ve şeyhülislama varıncaya kadar bütün din adamları medrese mezunu olan kişilerden seçilmiştir.17 Mehmet Âkif (v.1936), medrese aleyhtarı bir valiyle yaptığı söyleşide, modern eğitim kurumları karşısında medrese geleneğine sahip çıkmakta ve medreselerin Osmanlı toplumu içinde icra ettiği fıkıh merkezli fonksiyona şu dizelerle temas etmektedir: 14 Kara, İsmail, Türkiyede İslamcılık Düşüncesi, Dergâh Yayınları, İstanbul 2011, I, 157-158. 15 Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s.134. 16 Unan, Fahri, “Medreseler Devletle Halk Arasında Köprü Vazifesi Gördüler”. http://www.mostar.com.tr/Detay. aspx?YaziID=846 (Erişim: 19.04.2012). 17 Özkan, Salih, Türk Eğitim Tarihi, Nobel Yayınları, Ankara 2010, s.64. Osmanlı’dan Günümüze Anadolu Medreselerinde Fıkıh Tedrisatı ve Sorunları | 155 Sonra biçare medâris o kadar sahipsiz, O kadar baştan atılmış da o haliyle yine, Düşüyor, kalkıyor amma gidiyor hizmetine. Halkın irşadı mıdır maksad-ı tesis? Tamam: Şehre müftî veriyor, minbere mihraba imam. Hutabânız oradandır, oradan vaiziniz; Oradandır hocanız, kayyımınız, hafızınız; Adli tevzi edecek hâkime fıkıh öğreten o; Hele köy köy dolaşıp köylüyü insan eden o. 18 Medrese eğitiminde fıkıh biliminin önemi konusuyla bağlantılı olarak burada kaydedilmesi gereken diğer bir önemli husus ise, fıkıh derslerinin yoğunluğunu medreselerin çöküşüne etki eden birinci amil gibi görülmemesi gerektiğidir. Zira bu müesseselerin kuruluş ve işleyiş amacı din bilimlerinin, özellikle de fıkhın öğ- retilmesidir. Fatih ve Kanuni devirlerinin programlarında bulunan cebir, felsefe ve tıp gibi aklî ilimlerin daha sonraki dönemlerde programdan çıkarılmasını med- 18 Şiirin devamında Âkif, medreseler ülkeye bu derece hizmet ederken devletin Avrupa’yı örnek alarak kurduğu ve her bakımdan desteklediği okulların millete ne verdiğini sorgulamakta (Sarıkaya, Yaşar, Medreseler ve Modernleş- me, İz Yayıncılık, İstanbul 1997, s.144), bir nevi medrese üzerinde modernizm eleştirisi yapmaktadır: Şimdi bir mesele var arz edecek, çünkü değer: Bunların hepsine yetişen az çok medreseler, Bir zaman müftekir olmuş mu acep harice? Yok. İyi amma, a beyim, şöyle bakınsak, birçok, Bir alay mekteb-i âlî denilen yerler var; Sorunuz bunlara millet ne verir? Milyonlar. Şu ne? Mülkiye. Bu? Tıbbiye. Bu? Bahriye. O ne? O mu? Baytar. Bu? Ziraat. Şu? Mühendishane. Çok güzel hiçbiri hakkında sözüm yok, yalınız; Ne yetiştirdi ki şunlar acaba? Anlatınız! İşimiz düştü mü tersaneye yahut denize, Mutlaka âdetimizdir, koşarız İngiliz’e. Bir yıkık köprü için Belçika’dan kalfa gelir; Hekimin hâzıkı bilmem nereden celbedilir. Mesela bütçe hesâbâtını yoktur çıkaran... Hadi maliyeye gelsin bakalım Mösyö Loran* Hani tezgâhlarınız nerde? Sanayi nerde? Ya Brüksel’de, ya Berlin’de ya Mançester’de! Biz ne müfti, ne imam istemişiz Avrupa’dan; Ne de ukbâda şefaat dileriz Rimpapa’dan.** Siz gidin bunları ıslaha bakın peyderpey; Hocadan, medreseden vazgeçiniz, Vali Bey? Ersoy, Mehmet Âkif, Safahât, İnkılap Yayınevi, İstanbul 1985, s.393. * Osmanlı idaresinde bir müddet maliye nezareti müşavirliği yapan Mr. Loran. ** Rimpapa kelimesi ile Katolik kilisesi lideri papa kastedilmektedir. 156 | Yrd. Doç. Dr. M. Rahmi Telkenaroğlu rese sisteminin çözülmesine gerekçe göstermek19, medresenin örgün eğitim veren başlıca kurum olduğu dönemler için belki haklı görülebilir.20 Lâkin eğitimin son derece branşlaştığı, her bilim dalının kendine özgü bölüm ve öğretim tekniğinin gün yüzüne çıktığı XIX. yüzyıl ve sonrasında, dinî eğitim veren kurumlarda İslami ilimlerle beraber sözü edilen pozitif bilimlerin okutulması, çağdaş eğitim anlayı- şına aykırı olduğu gibi din eğitimi veren müesseselerin kuruluş amacına da ters düşmektedir. III. Osmanlı Medreselerinde Fıkıh Tedrisatı ve Okutulan Kitaplar Öncelikle belirtilmelidir ki, kültürel bir değer olarak medrese ve onun işle- yiş şekli Osmanlı üretimi bir sistem değildir. Bu yönüyle Osmanlı medreseleri- nin orijinalliğini iddia etmek zor görünmektedir. Zira Bağdat Nizâmiye med- resesinde takip edilen ders programları Anadolu Selçukluları, Zengi, Eyyübi, Memluk ve nihayet Osmanlı yüksek dinî öğretim sisteminde takip ve tatbik edilmiştir.21 Osmanlı dönemi medreselerinde verilen dersler ve okutulan kitapların belir- lenmesinde hangi kaynaklardan yola çıkılacağı, tarihçiler için önemli bir prob- lemdir. Mamafih bu alanda yazılmış kitap, makale ve tez türü çalışmalar, Osmanlı medrese programları ve ders kitaplarını tespit etmek için genellikle iki türlü mal- zeme kullanmaktadır. İlki; medrese ile ilgili kanunnameler, vakfiyeler ve icazetna- melerden (diplomalar) oluşan resmi belgeler, ikincisi ise; âlimlerin otobiyografile- rinde okudukları ve okuttukları derslere dair verdiği gayri resmi bilgilerdir. Ayrıca medrese ders müfredatı hakkında yazılan eserler, teklif edilen programlar ve genel anlamda ilim tahsiline dair kitaplardan oluşan belgeler de ikinci türe dâhil edil- mektedir.22 Diğer taraftan Osmanlı ilmiye teşkilatı incelenirken medreseler, üç safhada ele alınmaktadır: Birinci safha; kuruluştan XVI. asrın sonuna kadar olan klasik dönem, İkinci safha; XVI. asırdan 1914’teki Dâru’l-hilâfeti’l-‘aliyye medreseleri ıslaha- tına kadar olan dönem, Üçüncü safha ise; Dâru’l-hilâfeti’l-‘aliyye medreseleri dönemidir.23 Birinci safhayla ilgili olarak Fatih Sultan Mehmet devrine kadar (1451-1481) medreselerdeki derslerin nasıl bir sırayla verildiği, bu derslerde sınıf ve devre 19 Örneğin bkz. Akyüz, Yahya, Türk Eğitim Tarihi, Pegem Yayınevi, Ankara 2011, s.82; Özkan, Türk Eğitim Tarihi, s.74. 20 Osmanlı medreselerinin aklî ilimleri ihmal ettiği ve bu sebeple bozulduğu şeklindeki mükerrer bilgiye eleştirel bir yaklaşım için bkz. Sarıkaya, Yaşar, “Osmanlı Medreselerinin Gerileme Meselesi: Eleştirel Bir Değerlendirme Deneme- si”, İslam Araştırmaları Dergisi, Sayı:3, 1999, s.30 vd. 21 Acar, “Selçuklu Medreseleri ve İslam Kültür ve Medeniyetine Kazandırdıkları”, s.363. 22 Bkz. Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, s.78-79. 23 Baltacı, “Klasik Dönem Osmanlı İlim Müesseseleri”, s.260-261. Osmanlı’dan Günümüze Anadolu Medreselerinde Fıkıh Tedrisatı ve Sorunları | 157 sistemlerinin bulunup bulunmadığı hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. İstanbul’da Fatih medreseleri yapıldıktan sonra, Osmanlı Devleti sınırları içinde- ki medreseler muayyen bir derecelenmeye ve yeni bir teşkilâta tabi tutulmuştur. Klasik Osmanlı medrese sistemi Fatih Sultan Mehmet’in düzenlemeleri ile ortaya çıkmış ve bu anlayış daha sonraki dönemler için örnek teşkil etmiştir.24 Dolayısıy- la medrese teşkilatındaki en büyük gelişmenin Fatih döneminde meydana geldi- ği söylenebilir. Türk eğitim tarihinde bir milat kabul edilen Fatih medreselerinde medrese eğitimi yedi mertebe halinde düzenlenmiştir.25 Bu medreselerde okutulan fıkıh dersleri ve kitapları sırayla şöyledir:26 1. Yirmili (Hâşiye-i Tecrîd)27∗ Medreseler: Şerh-i Ferâiz (Ferâiz). 2. Otuzlu (Miftâh)28∗∗ Medreseler: Tenkîh ve Tavzîh (Usûl-i fıkıh). 3. Kırklı (Telvîh)29∗∗∗ Medreseler: Sadruşşerîa (Fıkıh) ve Tavzîh (Usûl-i fıkıh). 4. Ellili (Hâriç) Medreseler: Hidâye (Fıkıh). 5. Ellili (Dâhil) Medreseler: Telvîh (Usûl-i fıkıh). 6. Sahn-ı semân Medreseleri: Hidâye (Fıkıh), Telvîh ve Şerh-i Adûd (Usûl-i fıkıh). 7. Altmışlı Medreseler30∗∗∗∗ : Hidâye (Fıkıh), Şerh-i Ferâiz (Ferâiz), Telvîh (Usûl-i fıkıh). Görüldüğü gibi medreselerde okutulan dersler Hâşiye-i Tecrîd, Miftâh ve Telvîh gibi kitap isimlerine göre bilinmekte ve medrese derecelerinde bunlar kul- lanılmakta, başarı ölçütü olarak da sınıf geçme yerine okunan ilme ait bir kitabı takrir usulüyle bitirmek esas alınmıştır.31 24 Özkan, Türk Eğitim Tarihi, s.63. 25 Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s.19; Baltacı, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, I, 73. Ay- rıca bkz. Unan, “Klasik Dönem Osmanlı Medreselerinde Eğitim Üzerine Yapılmış Çalışmalara Dair Bir Bibliyografya Denemesi”, s.88-89. 26 Bkz. Demiralp, Yekta, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir 1997, s.6. 27 ∗ Yirmili, otuzlu, kırklı gibi tabirlerle burada ders veren hocanın aldığı günlük akçe kastedilmektedir. Hâşiye-i Tecrîd, Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin (v.816/1413), Nasîrüddîn et-Tûsî’ye (v.672/1273) ait Tecrîdü’l-i‘tikâd veya Tecrîdü’l-kelâm adlı eserine yazdığı haşiyedir. 28 ∗∗ Miftâh, Sekkâkî’nin (v.687/1288) belağat ilmine dair eseridir. 29 ∗∗∗ Telvîh, Saduddîn et-Teftazânî’nin (v.792/1390) fıkıh usulüne dair eseridir. 30 ∗∗∗∗ Altmışlı medreseler bu sisteme II. Bayezid zamanında dâhil edilmiştir. Demiralp, Erken Dönem Osmanlı Med- reseleri, s.6. 31 Akgündüz, Murat, Osmanlı Medreseleri XIX. Asır, Beyan Yayınları, İstanbul 2004, s.72. 158 | Yrd. Doç. Dr. M. Rahmi Telkenaroğlu Tablo I: XVI. Yüzyıl Osmanlı medreselerinin mertebeleri, fıkıh alanında verilen ders- ler, izlenen kitaplar ve öğrenim süreleri. Medrese İzlenen Dersler Öğrenim Süresi Türü Kitaplar Yirmili 935/1528-29’da iki yıl (Hâşiye-i Ferâiz Şerh-i ferâiz 983/1575-76’da en az bir yıl Tecrîd) Medreseleri 1006/1597-98’de üç ay Otuzlu 936/1529-30’da iki yıl Tenkîh ve (Miftâh) Usûl-i Fıkıh 983/1575-76’da en az iki ay Tavzîh Medreseleri 1006/1597-98’de üç ay Kırklı 942/1535-36’da üç yıl Usûl-i Fıkıh Tavzîh (Telvîh) 983/1575-76’da en az üç ay Furû-i Fıkıh Nükâye Medreseleri 1006/1597-98’de beş ay 945/1538-39’da bir yıl Ellili (Hâriç) Furû-i Fıkıh Hidâye 983/1575-76’da en az beş ay Medreseler 1006/1597-98’de beş ay Ellili (Dâhil) Usûl-i Fıkıh Telvîh 946/1539-40’da bir yıl Medreseler Furû-i Fıkıh Hidâye 1006/1597-98’de altı ay 946/1539-40’da ve 964/1556-57’de Sahn-ı Usûl-i Fıkıh Telvîh ve Şerh-i bir yıl Semân Adûd Furû-i Fıkıh 983/1575-76’de altı ay Medreseleri Hidâye 1006/1597-98’de en az altı ay Usûl-i Fıkıh Telvîh Altmışlı Furû-i Fıkıh Hidâye 952/1545-46’da bir yıl Medreseler Ferâiz Şerh-i ferâiz XVII. ve XVIII. yüzyıl medreselerine gelince, “Osmanlı Medreselerinde İlim” adlı kitabında Cevat İzgi (v.1995), bu döneme ait medreselerde okunan ders ve kitaplarla ilgili sistematik tasniflerin yer aldığı eser ve otobiyografilerden bazıla- rını bir liste halinde sunmaktadır.32 Sadece fıkıh kaynaklarını esas alarak, burada verilen liste ve cetvellerden tespit ettiğimiz kitap isimleri şöyledir: Bursalı İsmail Hakkı’nın (v.1137/1625) fıkıhta Mülteka’l-ebhur, usûl-i fıkıhta Şerh-i Menâr okuduğu belirtilmiştir. Kâtip Çelebi’nin (v.1067/1658) aldığı derslere göre fıkıh; Dürer, usûl-i fıkıh ise; Tavzîh ve Şerh-i Adûd kitaplarından oluşmaktadır. 32 İzgi, Cevat, Osmanlı Medreslerinde İlim, İz Yayıncılık, İstanbul 1997, I, 69-107, 163-183. Osmanlı’dan Günümüze Anadolu Medreselerinde Fıkıh Tedrisatı ve Sorunları | 159 İshâk b. Hasan et-Tôkâdî’nin (v.1100/1689) “Nazmu’l-‘ulûm”una göre Osman- lı medreselerindeki fıkıh dersine ait kitap listesi şöyledir: Kudûrî (el-Muhtasar veya el-Kitâb), Kenz (ü’d-dekâik), Muhtâr, Vikâye, Eşbâh (ve nezâir), Hidâye, Mülteka’l-ebhur, Kûhistânî (Nükâye şerhi Câmi‘u’r-rumûz), Keydânî, Dürer, Sadrüşşerîa, Nihâye (Siğnâkî’ye ait Hidâye şerhi) ve İnâye. Burada usûl-i fıkıhla ilgili herhangi bir eser zikredilmemektedir. Yüksek ihtimalle zikri geçen bu ki- tapların bir kısmı ders kitabı olmayıp öğrencinin zaman zaman müracaat ettiği yardımcı kitaplardır. Yazarı bilinmeyen ve 1155/1741 tarihinde telif edilen “Kevâkib-i seb‘a”ya göre fıkıhta aşağı ihtisâr (başlangıç) düzeyinde, delillere temas etmemek şartıyla sade- ce belli başlı meseleleri öğrenmesi amacıyla haftada bir-iki gün Halebî ve Kudûrî okunmaktaydı. İktisâd (orta) düzeyde yine haftada bir iki gün olmak üzere Hidâye, istiksâ (ileri) düzeyde Hanefî mezhebinin önemli fetva kitaplarından Kâdıhân ve Bezzâziyye, Usûl-i fıkıhta ise iktisâd düzeyinde Tenkîh şerhi Tavzîh, Muhtasar-ı Müntehâ, Şerh-i Adûd ve Cürcânî’nin hâşiyesi; istiksâ düzeyinde ise Telvîh ile bera- ber Tavzîh ve Molla Fenârî’ye ait Fusûl-i Bedâi‘ okunmaktaydı. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın (v.1194/1780) “Terkîb-i ‘ulûm”undaysa; fıkıh- ta Mültekâ, Eşbah ve nezâir, Mecma‘u’l-bahreyn, Münye-i musallî, Tuhfe, Vikâye, usûl-i fıkıhta Tavzîh, Tasrîh, Telvîh ve İbn Melek’in Menâr şerhi zikredilmektedir. Cevdet Paşa’nın (v.1313/1895) aldığı derslere göre fıkıhta Halebî (Sağîr) ve Mültekâ sayılırken usûl-i fıkıhta herhangi bir kitaptan söz edilmemektedir. 1 Ekim 1914’te Şeyhülislam Mustafa Hayri Efendi’nin gayretleriyle çıkarılan Islâh-ı Medâris Nizamnamesi’ne göre, öğretime elverişli görülen bütün medreseler “Dâru’l-hilâfeti’l-‘aliyye Medresesi” adı altında birleştirilmiştir.33 Osmanlı medre- se sisteminin üçüncü safhası kabul edilen bu medreselerinin ders programı, sözü edilen medreseye ait nizamnâmenin muhtelif maddelerinde ayrıntılı olarak kayda geçirilmiştir. Nizamnâme, her biri dört sene olmak üzere “Tâlî Kısm-ı Evvel”, “Tâlî Kısm-ı Sânî”, “Kısm-ı ‘Âlî” adını taşıyan üç aşamalı (4+4+4) eğitimi öngörmekte ve derslerin hangi kitaplardan ve hangi sınıflarda okutulması gerektiği konusunda bilgi vermektedir. Nizamnamede “Tâlî Kısm-ı Evvel”de verilmesi kararlaştırılan fı- kıh dersleriyle ilgili olarak şunlar söylenmektedir: “Birinci sınıfta Nûru’l-îzâh metni, ikinci sınıfta Nûru’l-îzâh şerhi Merâkı’l-felâh, üçüncü sınıfta Vikâye şerhi Sadruşşerîa’nın (Şerh-i Vikâye) nikâh ve talâk kitaplarının okunması mukarrer ise de Sadruşşerîa’nın nüsah-ı kâffesi bulunmadığından şimdilik Nûru’l-îzâh şerhi Merâkı’l-felâh’ın tedri- si. Dördüncü sınıfta yine Sadruşşerîa’nın nikâh ve talâk kitapları ikmal ve teferruatı tedris olunacak ise de esbâb-ı sâlifeden nâşi şimdilik Mültekâ’nın tedrisi ve ferâizden Sirâciyye’nin ahvâl-i erbaîn ile asabât bahislerinin muh- tasaran irâesi ve dört saatten bir saatinin ferâiz dersine tahsisi.”34 33 Sarıkaya, Medreseler ve Modernleşme, s.147, 148. 34 Dâru’l-hilâfeti’l-‘aliyye Medresesi (Nizamnâme, Ders Cetveli, Sûret-i Tedrîsi ve Kitaplar, Talimatname), s.17. 160 | Yrd. Doç. Dr. M. Rahmi Telkenaroğlu Tâlî Kısm-ı Sânî’de fıkıh alanıyla ilgili derslerden şöyle bahsedilmektedir: “Fıkıh : Beşinci, altıncı ve yedinci sınıflarda Sadruşşerîa’nın nikâh ve talâk kitaplarından mâadasının tedrîsi ve sekizinci sınıfta Sadruşşerîa’nın ik- mali ve Sadruşşerîa’nın ikmalinden sonra İmam Muhammed’in “el-Âsâr” ki- tabının tedrîsi mukarrer ise de nüsah-ı matbûası miktar-ı kâffede bulunma- dığından onların yerine şimdilik Mültekâ tedrisi. Ferâiz : Sirâciyye metninin tedrîs ve ikmâli ve amelî bir surette tarifât ve tatbikâta devam olunması ve ferâize ait mebâhisin hitamında tevsî-i intikal kanun-i muvakkatenin tedrîsi. Usûl-i fıkıh : Yedinci ve sekizinci sınıflarda bu sene bidayetinden başlamak ve bademâ münâsefeten okutulmak üzere Menâr şerhi İbn Melek’in tedrîsi.”35 Kısm-ı ‘Âlî’de ise şu bilgiler verilmektedir: “Fıkıh : Her dört sınıfta ikmal edilmek ve her sene tam bir rub‘ okunmak üzere Tahâvî’nin Şerhu Me‘âni’l-âsâr kitabının tedrîsi mukarrer ise de nüsah-ı matbûası bulunmadığından şimdilik Hidâye’nin tedrîsi. Tarih-i ilm-i fıkıh : Ümmehât-ı kütüb-i fıkıh ile tabakât-ı fukahâya dair kitaplardan bi’l-iktitâf tahrirî olarak tedrîsi. Usul-i fıkıh : Birinci sınıfta Kadı ‘Adûd şerhinin bazı mebahisi takrîr edilmek üzere Muhtasar-ı Müntehâ metninin tedrîsi, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarda her sene birer sülüsü okunarak ikmal edilmek üzere İbn Hümâm’ın Kitâbu’t-tahrîr’inin okutulması mukarrer ise de her iki- sinin nüsah-ı matbûası bulunmadığından şimdilik tavzîh okunması.”, “Hu- kuk ve kavânîn : Bu sene her sınıfta hukuk hakkında bir fikr-i umûmî ve esasî verildikten sonra hukukun tarif ve taksiminin ve her şubeye ait kavânîn-i ahkâm-ı esâsiyesinin hülasa edilerek nazariyyat ile memzûcen ve tahrîren tedrîsi.”, “Hilâfiyât : Üçüncü sınıfta cild-i evvel ve dördüncü sınıfta cild-i sânîsini okutmak üzere İbn Rüşd’ün Bidâyetü’l-müctehid kitabının kabulü.”36 Tablo II: Dâru’l-hilâfeti’l-‘aliyye medreseleri “kısm-ı tâlî”de senelere göre tespit edilen haftalık programda fıkıh için ayrılan ders saatleri. Dersler I. II. III. IV. V. VI. VII. VIII. İbâdât 2 4 Nikâh ve Talâk 4 4 Muâmelât 3 3 Ukûbât 3 3 Ferâiz 2 Usûl-i fıkıh 4 4 Malûmat-ı 2 kânûniyye 35 a.g.e., s.20. 36 a.g.e., s.22, 23.
Description: