ebook img

oküler hipertansiyon hastalarında santral kornea kalınlığı ve retina sinir lifi tabakası kalınlığı PDF

57 Pages·2017·0.46 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview oküler hipertansiyon hastalarında santral kornea kalınlığı ve retina sinir lifi tabakası kalınlığı

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 2.GÖZ HASTALIKLARI KLİNİĞİ OKÜLER HİPERTANSİYON HASTALARINDA SANTRAL KORNEA KALINLIĞI VE RETİNA SİNİR LİFİ TABAKASI KALINLIĞI ARASINDAKİ KORELASYONUN İNCELENMESİ (Uzmanlık Tezi) Klinik Şefi: Doç. Dr. Ersin OBA Tez Danışmanı: Op. Dr. Gökhan Gülkılık Dr. BANU ARSLAN İSTANBUL – 2009 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimimde bilgi, deneyim ve desteklerini esirgemeyen, iyi bir göz hekimi olarak yetişmem için gayret gösteren, geniş bilgi ve tecrübesinden yararlandığım değerli hocam ve klinik şefim Doç.Dr. Ersin Oba’ ya sonsuz saygı ve şükranlarımı sunarım. Uzmanlık eğitimimin ilk yıllarında göz hekimliğinin temellerini atarken, her anlamda örnek almaya çalıştığım çok değerli eski klinik şef muavinim, ve her zaman bir “abla” olarak anacağım sayın Op.Dr.Ulviye Yiğit’ e kattıklarından dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Desteklerini hep yanımda hissettiğim değerli uzmanlarım Op.Dr.Mehmet Demir ve Op.Dr.Gökhan Gülkılık’ a, beraber uzmanlık eğitimi yapmaktan mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarıma ve pek çok şey paylaştığım hemşirelerimiz ve personellerimize teşekkürlerimi sunarım. Çok değerli dostlarım, ve aynı zamanda meslektaşlarım olan Op.Dr.Özge Yılmaz, Dr.Ebru Kemikler ve Op.Dr.Ceylan Uslu ve ailelerine ayrıca teşekkür ederim. Tüm eğitim ve öğretim hayatım boyunca desteklerini yanımda hissettiğim aileme sonsuz minnet ve sevgilerimi sunarım. Dr. Banu Arslan İstanbul, 2009 1 İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR ………………………………………………………………..1 İÇİNDEKİLER………………………………………………………..……..2 KISALTMALAR…………………………………………………………....3 ÖZET………………………………………………………………………...4 GİRİŞ……………………………………………………………………......5 GENEL BİLGİLER………………………………………………………....7 GEREÇ VE YÖNTEM…………………………………………………….37 BULGULAR…………………………………………………………….....40 TARTIŞMA…………………………………………………….................45 SONUÇ…………………………………………………………….……….47 KAYNAKLAR……………………………………………………………..48 2 KISALTMALAR OHT: Oküler hipertansiyon OHTS: Ocular Hypertension Treatment Study SKK : Santral kornea kalınlığı OKT: Optik koherens tomografi RSLT: Retina sinir lifi tabakası GİB : Göz içi basıncı PAAG : Primer açık açılı glokom ONA: Oküler nabız amplitüdü OA: Oftalmik arter SRA: Santral retinal arter NKT: Non-kontakt tonometre DKT: Pascal dinamik kontür tonometre MD : Mean deviation (ortalama sapma) PSD : Pattern standard deviation (patern standart sapma) SF : Short-term fluctuation (kısa süreli dalgalanma) CPSD: Corrected pattern standard deviation (düzeltilmiş patern standart sapma) dB: Desibel KTLO: Konfokal tarayıcı laser oftalmoskopi HRT: Heidelberg retina tomografisi SSI: Sinyal gücü göstergesi ( signal strength indicator ) GCC: Ganglion cell complex GHT: Gangliyon hücre tabakası SD: Standart deviasyon 3 ÖZET Oküler hipertansiyonlu olgularda ultrasonik pakimetri ile saptanan santral kornea kalınlığı (SKK) ve Optik Koherens Tomografi (OKT) ile ölçülen retina sinir lifi tabakası (RSLT) kalınlığı saptanarak aralarındaki ilişki normal olgular ile karşılaştırıldı. Çalışmaya göz içi basınçları Goldmann aplanasyon tonometresi ile >23 mmHg ve <32 mmHg ölçülen 32 hastanın 56 gözü, ve yaş ve cinsiyet dağılımı benzer olan 22 hastanın 43 gözü alınmıştır. RSLT kalınlık ölçümleri, ortalama değer ve superior ve inferior kadranlardaki değerlerin ölçümü alınarak gerçekleştirilmiştir. Bu sonuçlar, OHT hastalarının kendi içinde SKK ile RSLT kalınlığı korelasyonu, ve çalışma grubunun kendi içerisinde ince kornea ve kalın kornealı hastalar şeklinde alt sınıflara ayrıldıktan sonra bu alt grupların RSLT’ ları ile korelasyonu, ve kontrol grubu ile karşılaştırılmaları açısından değerlendirilmiştir. Çalışmada elde edilen parametreler eşliğinde istatistiksel analizleri yapılmıştır (NCSS 2007&PASS 2008 Statistical Software). Her iki olgu grubu arasında yaş ve cinsiyet oranları açısından anlamlı fark bulunmamıştır. SKK ölçümleri, OHT grubunda kontrol gubuna göre anlamlı ölçüde yüksek bulunmuştur. RSLT kalınlık ölçümleri OHT grubunda kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur. OHT hastaları kendi içinde ince kornealı ve kalın kornealı hastalar şeklinde alt gruplara ayrıldığında, ince kornealı OHT hastalarında, kalın kornealı OHT hastaları ve kontrol grubuna göre RSLT kalınlıkları anlamlı ölçüde düşük bulunmuştur. OHT hastalarında SKK ile RSLT arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Çalışmamızda normal ve oküler hipertansiyonlu gözler arasında ortalama retina sinir lifi tabakası kalınlıklarında ve santral kornea kalınlıklarında anlamlı farklar olduğu saptanmıştır. Oküler hipertansiyonlu ince kornealı gözlerde retina sinir lifi kalınlıklarının anlamlı oranda ince olduğu saptanmış, bu hastaların glokom geliştirmelerinin takibinde SKK ve OKT ile ölçülen RSLT kalınlığının önemi ortaya konmuştur. 4 GİRİŞ Glokom, retina gangliyon hücre ölümüne bağlı olarak gelişen ilerleyici optik sinir hasarı ve bununla ilişkili görme alanı kayıpları ile karakterize kronik bir optik nöropatidir (1). Glokom için primer risk faktörlerinden birisi yükselmiş göz içi basıncı (GİB) olup, aynı zamanda glokomda tek tedavi edilebilen risk faktörüdür (2). GİB’ nın doğru ölçülmesi, glokom teşhisi, izlem, ve tedavide esastır. GİB ölçümü, çeşitli faktörlerden etkilenebilir. Bunlardan bir tanesi de santral kornea kalınlığıdır (SKK). Yüksek SKK yalancı yüksek, ve düşük SKK yalancı düşük GİB ölçümlerine sebep olabilir (2). Kabaca SKK’ daki her bir 10 mikronluk fark, Goldmann aplanasyon tonometresi ile yapılan ölçümlerde 0.5 mmHg’ lık bir farka sebep olmaktadır (2). Fakat yine de ölçülen GİB ile SKK arasındaki ilişki lineer değildir. Ocular Hypertension Treatment Study (OHTS)’ de, ince bir santral korneanın, oküler hipertansiyonlu kişilerde glokom gelişimi için kuvvetli prediktif bir faktör olduğu bulunmuştur (3). Kornea kalınlığı 555 mikron ve altında olan kişilerde PAAG gelişme riskinin, >588 mikron kalınlığı olanlara göre 3 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir. Glokom riskinin, ince korneaya bağlı GİB’ nın olduğundan daha düşük ölçüme mi bağlı olduğu, yoksa ince korneaların, GİB ölçümünden bağımsız bir risk faktörü mü olduğu tam olarak saptanamasa da, OHTS, GİB seviyesinden bağımsız olarak SKK’ yı, progresyon için bir risk faktörü olduğunu bulmuştur. Oküler hipertansiyonun glokom gelişmesi için bir risk faktörü olduğu gösterilmiş, fakat hangi hastaların tedavi edilmesi gerektiği üzerine hala tartışmalar sürmektedir (4). Glokoma bağlı hasarın erken saptanmasında ve takibinde kullanılmak üzere teknolojideki gelişim ile birlikte bilgisayarlı görme alanından sonra çeşitli cihazlar ve ölçümler geliştirilmiştir. Bunlardan klinikte en yaygın başvurulanı retina sinir lifi tabakası (RSLT) kalınlığı ölçümüdür. Kliniğimizde özellikle glokom şüphesi olan, veya başlangıç evre glokomu olan hastalarda OKT ile RSLT kalınlığı ölçümüne yaygın olarak başvurmaktayız. Oküler hipertansiyonlu hastaların glokoma dönüşme risk oranlarını da göz önünde bulundurarak, bu gruptaki hastaların RSLT kalınlıklarını ve glokom progresyonunda 5 önemi ispatlanan SKK’ larını ölçerek bu 2 değerli parametre arasındaki korelasyonu irdelemeyi amaçladık. 6 GENEL BİLGİLER Glokom, en önemlisi artmış GİB olan çeşitli risk faktörlerine bağlı optik sinir başında çukurlaşma, retina gangliyon hücre ölümü ve görme alanı kaybı oluşturan, kronik bir optik nöropatidir (5). Glokom, Amerika’ da körlüğün önemli nedenlerinden, ve siyah ırkta geri dönüşümsüz körlüğün en sık nedenidir (2). Geçmişte sadece göz içi basıncının (GİB) yükselmesiyle ortaya çıkan bir hastalık olarak kabul edilen glokom, günümüzde tek bir hastalık olmaktan öte farklı kliniklerle ortaya çıkan, farklı patofizyolojideki bir grup hastalığa işaret etmektedir. Bu hastalıklar, papillada çukurlaşma ve atrofi ile görme alanı değişikliklerine yol açan bir optik nöropatiye neden olmaları nedeniyle bir arada gruplandırılmışlardır (6). Dünya Sağlık Örgütü, dünya çapında değişik tiplerdeki glokomun prevalansını, insidansını ve ciddiyetini belirlemek üzere literatürde kapsamlı bir araştırma yapmıştır. 1980’ lerin sonu ve 1990’ ların başında toplanan verilere göre, GİB >21 mmHg olan kişi sayısı 104.5 milyon, ve yıllık Primer Açık Açılı Glokom (PAAG) insidansı 2.4 milyon olarak hesaplanmıştır. Glokom prevalansı yaşla birlikte artmaktadır. Bütün glokom tipleri için tahmin edilen körlük prevalansı 8 milyon kişi, ve bunların 4 milyonu PAAG’ a bağlıdır (2). Glokom için, toplum bazlı çalışmalarla belirlenen ana risk faktörleri şu şekildedir (7): - Demografik risk faktörleri: Yaş Cinsiyet Irk - Oküler risk faktörleri: GİB Optik sinir başı Miyopi Hipermetropi - Sistemik risk faktörleri: Diyabet Sistemik hipertansiyon 7 - Genetik risk faktörleri: Aile öyküsü - Diğer risk faktörleri: Sigara içilmesi Alkol kullanımı Sosyoekonomik faktörler GÖZ İÇİ BASINCI VE GÖZ İÇİ BASINCINDAKİ DEĞİŞİMLER GİB, aköz hümörün üretimi ve drenajı arasındaki rölatif denge ile belirlenir. Normal toplumda göz içi basınçlarındaki dağılım oldukça geniştir (8). Non-glokomatöz toplumda (normal görünümde optik sinirleri ve saptanabilen görme alanı kaybı olmayan kişiler) ortalama göz içi basıncı yaklaşık 16 ± 2.5 mmHg dır. Buna göre “istatistiksel” normal dağılım, yaklaşık 11-21 mmHg olacaktır. Normal popülasyonun %2-3’ ünün, istatistiksel normal dağılımın üst sınırının üzerinde bir göz içi basıncına sahip olduğu, bu popülasyonun da “oküler hipertansiyon” a sahip oldukları söylenmektedir (8). Göz içi basıncı, günden güne ve aynı gün içerisinde saatten saate farklılık göstermektedir. Basınçtaki bu “diürnal varyasyon”, normal gözlerde genelde 4 mmHg’ yı geçmemektedir. Göz içi basıncı gün içerisinde en yüksek sabah (erken) saatlerinde ölçülmektedir. Bu varyasyonun, serum kortizol düzeylerindeki diürnal değişime bağı olabileceği düşünülmektedir. Buna ek olarak supin pozisyonda, oturur pozisyona göre göz içi basıncı daha yüksektir (8). HÜMOR AKÖZ DİNAMİKLERİ Hümör aköz siliyer cisme ait, arka kamarada bol pencereli kapillerler ve çift katlı epitel tabakası içeren siliyer proseslerde (çıkıntılar) üretilir. Pupiller alandan geçen hümör aköz ön kamaraya ulaşır. Kornea ve irisin birleşme yeri olan ön kamara açısından ön kamarayı terk eder. Siliyer cisim (korpus siliyare), üçgen şeklinde uveal bir doku olup, tabanında iris, tavanında ise ora serrata ile bağlantılıdır. Pars plana ve pars plikata olmak üzere iki kısımdan oluşur. Pars plana, 4 mm lik arka kısımdır. Pars 8 plikata, 70- 80 arası siliyer çıkıntı ve bunların arasındaki girintilerden oluşan öndeki damarsal dokudur. Korpus siliyare; epitel, siliyer kas ve stromadan oluşur: a) Siliyer epitel: 2 katlı epitel, korpus siliyarenin arka kamaraya bakan kısmını kaplar. Dışta stromal tarafta pigmentli, içte arka kamara ile pigmentli epitel arasında pigmentsiz epitelden oluşur. Her 2 tabakanın apikal yüzeyleri ile pigmentsiz epitel hücrelerini birbirine sıkıca bağlayan zonula okludensler, kan-aköz bariyerini oluşturur ve siliyer stromadan arka kamaraya serbest difüzyonu önler. b) Siliyer kas: Longitudinal, radyal ve dairesel lifler olmak üzere 3 tabakadan oluşur. Longitudinal lifler en dış kısımda olup skleral mahmuza yapışır. Bu lifler kasıldığında intertrabeküler alan ve Schlemm kanalını açarak hümör aközün çıkışını kolaylaştırır. Radyal lifler orta tabakada yer alırken dairesel lifler en altta yer alır. c) Stroma: Başlıca kollajen lifler, fibroblastlar ve kapiller ağdan oluşur. Korpus siliyarenin kanlanması, anterior siliyer arterler ve uzun posterior siliyer arterlerden sağlanır. Bu iki vasküler sistem, ön kamara açısındaki girintinin hemen arkasında birleşerek irisin majör arteriyel halkasını oluştururlar. Bu halkadan çıkan arteriyoller siliyer prosesleri besler (9). Hümör Aköz Üretimi: Hümör aköz siliyer epitelden 3 mekanizma ile arka kamaraya salınır: 1. Diffüzyon: Yağda eriyen maddelerin konsantrasyon gradiyentine bağlı membranın lipd içeren kısımlarından geçmesidir. Bu salınım enerji bağımlı değildir. 2. Ultrafiltrasyon: Arka kamara ile siliyer proceslerin kapillerleri arasındaki hidrostatik basınç farkına bağlıdır. Enerji bağımlı değildir. 3. Aktif transport (sekresyon): Siliyer cismin pigmentsiz epitel katmanındaki hücrelerden Na-K-ATPaz pompası eşliğinde aktif sekresyonla arka kamaraya doğru Na akışı gerçekleşir. HCO3- ve Cl- gibi negatif elektrik yüklü iyonlar da Na+’ u takip ederek arka kamaraya taşınır. Böylece arka kamarada güçlü bir ozmotik kuvvet oluşur. Oluşan bu ozmotik etki arka kamaraya doğru sıvı akışına neden olur. 9

Description:
Siliyer kas: Longitudinal, radyal ve dairesel lifler olmak üzere 3 .. standart akromatik perimetri altın standart olarak kabul edilse de en önemli.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.