ebook img

Mustafa Rahmi Balaban ve Ahlâk Kitabı PDF

18 Pages·2016·0.24 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Mustafa Rahmi Balaban ve Ahlâk Kitabı

KİTAP TANITIMI Mustafa Rahmi Balaban ve Ahlâk Kitabı [İstanbul (1339/1921) Osmanlıca] Derleyen: ÖÖZZEETT Osmanlı Son Dönem, Cumhuriyet ilk dönem alimlerinden Mustafa Rahmi Balaban (1888- 1953) psikoloji, pedagoji, felsefe, ahlâk, Türk dili, çocuk edebiyatı, medeniyet ve kültür tarihi gibi Mustafa Rahmi BALABAN alanlarda te’lif ve tercüme seksen kadar eser yazmış ve bunlardan altmıştan fazlası yayımlanmış- tır. Kur’an-ı Kerim’in tercüme ve tefsirini 27. cüze kadar getirmiş tamamlamaya ömrü yetme- miştir. Bu tanıtımda onun ahlâka dair Osmanlıca eserinin sadeleştirilmesi ve içeriğinin sunumu Takdim Tanıtım ve yapılmaktadır. Sadeleştirme: AAnnaahh ttaarr KKee llii mmee lleerr::Osmanlı da ahlak, felsefe, etik, sosyal ahlak, bireysel ahlak, ahlaki ödev Müfit Selim SARUHANa AABBSS TTRRAACCTT In this article we will introduce one of the book of Mustafa Rahmi Balaban's written aFelsefe ve Din Bilimleri Bölümü, in Ottoman lettters. The book entitled as “Ahlâk” The Moral” He lived in the late period of Ot- İslam Felsefesi AD, toman and early period of young Turkish Republic.He wrote many books in the field of psychol- Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, ogy, philosophy and morality In this article we are going to present whole content of the book. Ankara KKeeyy WWoorrddss:: Ethics in Ottoman thought, social ethics, individiual ethics, moral duty Ge liş Ta ri hi/Re ce i ved: 12.01.2016 Ka bul Ta ri hi/Ac cep ted: 13.01.2016 JJoouurrnnaall ooff IIssllaammiicc RReesseeaarrcchh 22001155;;2266((22))::7755--9922 Ya zış ma Ad re si/Cor res pon den ce: Müfit Selim SARUHAN Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, İslam Felsefesi AD, Ankara, TÜRKİYE/TURKEY A-MUSTAFARAHMİBALABAN [email protected] ustafa Rahmi Balaban, 1888’de Bergama’nın Balaban köyünde doğdu.KöyokulundansonraBergama’daRüşdiyeeğitiminialdı. RüşdiyeeğitimisırasındaMüderrisTerzizâdeMustafaEfendi’den Arapça,Farsça,AltunovalıİbrahimRemziBey’denmatematikeğitimialdı. 23Temmuz1910yılındaİstanbulÖğretmenOkulu’ndanbirinciliklemezun oldu. Öğrenciliği sırasında İstanbul Müftüsü Fehmi Efendi’den Mantık ve ArapEdebiyatıderslerialdı.ÜsküpDâru’l-MualliminRüştiyesi’ndePeda- gojiöğretmenliğiyaptı.Adanayatılıöğretmenokulununkurucumüdürlü- ğünde çalıştı. Maarif Nezareti, başarılarından dolayı Mustafa Rahmi’yi Cenevre’yePedagojieğitimineyolladı.Burayatalebemüfettişliğigöreviyle gönderilmişti. Burada J.J. Rousseau Enstitüsü’nde Pedagoji ve Felsefe bö- lümlerindekieğitiminitamamlayarakCenevre’depsiko-pedagojilaboratu- varına Edouard Claparéde tarafından asistan olarak alındı. Fransızca’nın Copyright © 2015 by İslâmî Araştırmalar yanısıraAlmancaveİngilizcedeöğrenenmüellifinenbüyükgayesiAvrupa JournalofIslamicResearch2015;26(2) 75 Müfit Selim SARUHAN MUSTAFA RAHMİ BALABAN VE AHLÂK KİTABI [İSTANBUL (1339/1921) OSMANLICA] ve Amerika’da yayınlanan özlü eserleri Türkçe’ye 4. Türkiye’de Orta Tahsil (İstanbul 1339) kazandırmaktı. 5. Avrupa Milletleri Ruhiyyâtı (İstanbul 1339) Basın hayatına “İkdam” gazetesinin İsviçre mu- 6. Çocuk Ruhiyyâtı(İstanbul 1339) habirliği ile başladı. Ahmet Cevdet Bey’in yol gös- 7. Islah-ı Irk(İstanbul 1339) termesi ile 1918’den itibaren İkdam’da yazıları çıktı. 8. Filozoflarla Bir Saat Felsefe Tarihi(İstanbul 1923 yurda dönünce Ziya Gökalp’ın başkanlığında 1948) kurulan Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Encüme- ninde çalıştı. Gökalp, mebus olunca, o Telif ve Ter- 9. Tarih Boyunca Ahlâk(İstanbul 1949) cüme Başkanlığına tayin edildi. Eserlerinin çoğu bu 10. Son Asrın İlim ve Fen Adamlarına Göre İlim, encümende bulunduğu yıllarda basılmıştır. Ahlâk, İman(Diyanet İşleri Başkanlığı 1950) Telif ve Tercümeden ayrılınca 1924 yılında II. TERCÜME ESERLERİ İzmir Atatürk Lisesi’nde felsefe, Kız Öğretmen 1. Çocuk ve Mektep (İstanbul 1339, John De- Okulu’nda pedagoji, Kızılçullu Amerikan kolejle- wey’den) rinde Türk tarihi ve felsefe derslerini okuttu. Ko- lejlerdeki on bir yıllık hocalığında dilimize 2. Kadın-Erkek Irkları Ruhiyyâtı(İstanbul 1339/ İngilizce’den birçok eserler tercüme etti. 1342, Alfred Fouilee) 3. Fonksiyonel Terbiye(İstanbul 1940, Baha Arı- Balaban İzmir’deki öğretmenliği sırasında, İz- kan ile birlikte, Edouard Claparéde’den) mir’de on beş günde bir çıkan Fikirler Dergisi’nde eğitim ve öğretim konularına dair yazılar yazdı. 4. Moğol Tarihi(İstanbul 1342, d’Ohnson’dan)* 1949 yılına kadar İzmir Karşıyaka Kız Öğretmen Okulu Müdürlüğü’ne devam etti. 1953 yılında C- AHLÂK İzmir Atatürk Lisesi felsefe öğretmeniyken emek- Mustafa Rahmi Balaban’ın camiî, derleyen sıfatıyla liye ayrıldı. Aynı yılın 19 Temmuzunda İstanbul’da kaleme aldığı Ahlâk isimli eserin Osmanlıca oriji- vefat etti. İzmir, Kokluca mezarlığına defnedildi. nali 51 sayfadır. Eser, Türkiye Büyük Millet Mec- Mustafa Rahmi Balaban psikoloji, pedagoji, fel- lisi Hükümeti, Maarif Vekaleti neşriyatından 24 sefe, ahlâk, Türk dili, çocuk edebiyatı, medeniyet eser olarak yayınlanmıştır. Eser, 1921 (1339) yı- ve kültür tarihi gibi alanlarda te’lif ve tercüme sek- lında Te’lif ve Tercüme Heyetince liselerde oku- sen kadar eser yazmış ve bunlardan altmıştan faz- tulmak üzere kabul edilmiştir. Giriş ve altı lası yayımlanmıştır. Kur’an-ı Kerim’in tercüme ve bölümden oluşmuştur. tefsirini 27. cüze kadar getirmiş tamamlamaya Bu makalede kitabın tanıtımını sadeleştirme ömrü yetmemiştir. olarak istifadeye sunmayı amaçladık. Kitabın içeriği şu şekildedir. B- BAŞLICA ESERLERİ AAHHLLÂÂKK I- TE’LİF ESERLERİ I- GİRİŞ Ahlâkın Tanımı, Bölümlenmesi ve Psikoloji ile İlgisi 1.Felsefe Tarihi (İstanbul 1339) Ahlâk ile Psikoloji Arasındaki İlişki Bu eserinde Sokrat öncesi filozoflardan başla- 1-Vicdan Nedir? yarak Yeniçağ filozofları olan Kant, Fichte, Hegel, Auguste Comte’tan söz etmekte İslâm a) İskoçya Ekolü Teorisi felsefesinin önde gelen temsilcileri olan Kindî, b) Evrim Ekolü Fârâbî, İbn Sinâ, Gazzâlî, İbn Bacce, İbn Tufeyl, İbn Rüşd’ün görüşlerine de yer verilmiştir. * Mustafa Rahmi Balaban’ın hayatı ve eserleri hakkında bkz. Ertan, Veli, “Bal- aban Mustafa Rahmi, Eğitimci Yazar”, TDV. İslâm Ansiklopedisi,c. V, İstan- 2. Ruhiyyâta Medhal (İstanbul 1339) bul 1992, s. 1-2; Ülken, Hilmi Ziya, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul 1979, s. 410; Balaban, Mustafa Rahmi, Felsefe Tarihi, İstanbul 1948, s. 3-5 3. Tabiat ve İnsan (İstanbul 1339) (Kendi kaleminden özgeçmişi). Journal of Islamic Research 2015;26(2) 76 Müfit Selim SARUHAN MUSTAFA RAHMİ BALABAN VE AHLÂK KİTABI [İSTANBUL (1339/1921) OSMANLICA] c) Çağrışım Teorisi mesi gereken hareketleri çıkarır. Bununla birlikte, d) Akılcılık Teorisi (Rasyonalizm ahlâk ilmi iki kısma ayrılmış oluyor : Biri, insanın, fiil ve hareketleri için (hayr-ı âlâ) ilkeleri ve ka- 2-Vicdanın Duraksama ve Gelişimi nunlarını arayan kısımdır buna “Teorik Ahlâk” de- 3- Ahlâkî Vicdanın Değeri nilir. Diğeri, bu ilke ve kanunların insan fiil ve a) İskoçya Ekolüne Göre hareketlerine uygulanmasıdır, buna da “Pratik b) Evrim ve Çağrışım Teorilerine Göre Ahlâk” denilir. c) Akılcıların Teorilerine Göre Ahlâk ile Psikoloji Arasındaki İlişki II- Görev İnsanın bir maddî ve birde manevî varlığı vardır. 1) Görev ve Özellikleri Maddî varlığı; kaslar ve kemiklerden ibarettir. Bun- 2) Cüz’î İrade ların ne şekilde işlediğini bize Anatomi ve Fizyo- III- İnsan Fiillerinin Güdüleri ve İnsan Hayatının Gayesi loji ilimleri öğretir. 1) İnsan Fiillerinin Güdüleri İnsanın manevî varlığı ise; fikirleri, duygu ve 2) İnsan Hayatının Gayesi iradesinden ibarettir. Bunları bize, psikoloji-ruhi- 3) İyi yat öğretir. IV- Sorumluluk ve Şartları Ahlâk ilmi, bize “hayr-ı â’lâ” “en yüksek 1) Sorumluluk ve Ahlâkî Değer Ölçüsü iyi”nin ilkeleri ile bunların uygulamasından söze- 2) Ahlâkî Sorumluluğu Sınırlayan Sebepler der. Fakat yalnız, söz etmek yeterli olmaz. Bunla- rın ne şekilde uygulanmasının mümkün olduğunu V- Ahlâk Kanununun Güvenceleri da bilmek gerekir ki, bu hususu bize ancak psikoloji VI- Ahlâkın Dereceleri öğretebilir. Bu sebeple ahlâk ile psikoloji arasında 1) Hayvanî Ahlâk sıkı bir ilişki vardır. 2) İlkel İnsan Ahlâkı 1. Vicdan Nedir ? 3) Sosyal Ahlâk Kendi yaptığımız veya tanık olduğumuz bir fiil Sosyal Ahlâk’ın Emirleri hakkında : “iyi” veya “kötü” diye bir hüküm veri- 4)Stoacı (Rivakî) Ahlâk riz. Bu hükmü bize veren vicdandır. 5) Ahlâkî Erdem Vicdan nedir ? Bu konuda bugün dört teori William James’in “Alışkanlık” Adlı Eserinden Alıntılar vardır. Alışkanlığın Asıl Konusu a- İskoçya ekolü teorisi Alışkanlığın Pratik Etkileri b- Evrim ekolü teorisi 1. Alışkanlık, Hareketleri Sadeleştirir ve Olgunlaştırır c- Çağrışım ekolü teorisi 2. Alışkanlık Dikkati Azaltır d- Akılcılar ekolü teorisi GİRİŞ aa -- İİsskkooççyyaa EEkkoollüü TTeeoorriissii Ahlâkın Tanımı Bölümlenmesi ve Psikoloji ile İlgisi Bu görüş taraftarı olan bilginlere göre; doğamız Ahlâk, insanlara görevlerini ve doğru yolu göste- bize nasıl acı ve tatlı şeyleri ayırt edecek bir tatma ren ilimdir. Eylemlerimizde ve hareketlerimizde özelliği vermiş ise aynı şekilde iyi ve kötü eylem ve izlemek zorunda olduğumuz ilkeleri bize öğretecek davranışları ayırt edebilmek için de, ahlâkî bir özel- olan şey, ahlâk ilmidir. Bu ilkelerin hepsinin hedefi liği vermiştir. Tatma duyusu, sevdiğimiz şeyleri ter- en üstün iyiliktir. cihen yemek ve sevmediğimiz şeyleri yememek Ahlâk ilmi öncelikle “hayr-ı âlâ” “en yüksek doğal güdüsüne eşse, ahlâkî özellik de öyle bir iyi”nedir, onu belirleyerek, sonra bunu esas alarak, doğal güdüye eştir ki, bu doğal güdü bizi güzel ey- bundan hayatın çeşitli aşamalarında, insanın izle- lemlere teşvik eder. Kötü fiillerden de sakındırır. Journal of Islamic Research 2015;26(2) 77 Müfit Selim SARUHAN MUSTAFA RAHMİ BALABAN VE AHLÂK KİTABI [İSTANBUL (1339/1921) OSMANLICA] Ahlâkî özelliğin hoşuna giden şey iyiliktir. Nefret Emir ya da yasak fikri aynı şekilde arzu veya korku ettiği şey ise kötülüktür. duygularıyla işlerin övülen ya da yerilen ya da ceza gerektirmesine göre de ona eştir. Bu teoriye göre insan, iyi ve güzel şeyler hak- kındaki hükmünü akıl yürütme ve yargı ile değil, o Bu yakınlık ve ilgi başlangıç devresinden iti- şeyler karşısında kalpte birdenbire doğuveren ani baren alışkanlık halini alır ve bu hali alınca hiçbir bir his ile verir. otorite ve güç olmaksızın bile iyilik yaparız, kötü- lükten sakınırız. Bu teoriye itiraz edenler derler ki; bir iş hak- kında bu ani his ile yargıda bulunmak doğru değil- Bu teoriye göre vicdan, işte böyle otorite sebe- dir. Bu ani his ile hüküm vermek yerine o hissin biyle olan çağrışım ve alışkanlıkların sonucudur. doğurduğu heyecan geçtikten sonra, soğukanlılık Bu teoriye itiraz edenler diyorlar ki, birer sos- ile hüküm vermek tercih edilen şeydir. Çünkü ani yal otorite olan sosyal kanun ve kuruluşlardan önce hissin doğurmuş olduğu heyecan esnasında verilen ahlâkî vicdanın oluşmuş olması daha fazla müm- hükümlerde aldanmak ihtimali fazladır. kündür. Ahlâkın esasını oluşturan vicdan sayesin- Bu teori taraftarı olan bilginler, “Ahlâkî duy- dedir ki sonra hükümet kurulmuş, sosyal kanunlar gunun” yani vicdanın hoşuna giden eylem ve ha- ve kuruluşlar dahi vicdan ile uygun bir şekilde ya reketler, insan türünün genel yararına uygun olan yükselmiş ya da alçalmışlardır. iş ve hareketlerdir diyorlar. Bu iddiayı ispat için şu dd-- AAkkııllccııllııkk TTeeoorriissii ((RRaassyyoonnaalliizzmm)) açıklamayı yapıyorlar: Yaratıcının iradesi böyle, Bu görüş mensublarına göre; “Vicdan aklın özel bir yahut bizim esasen yaradılışımız böyle. şeklidir.” Buna göre vicdan sadece tecrübelerden bb-- EEvvrriimm TTeeoorriissii kaynaklanmakla kalmaz, doğal bir özellikte taşır. Bu ekole göre, vicdan, kalıtımsal olarak geçer. Bu Vicdan, hayatî kurallara, eylem ve hareketlere teori, İngiliz bilginlerinden Herbert Spencer’a ait- uyarlanan bir çeşit akıldır. Kant’ın ifadesi ile pratik tir. Buna göre, “Ahlâkî duygu” bize başlangıç de- akıldır. Teorik akıl gibi pratik akıl=vicdan da önce- virlerinde yaşayan atalarımızdan irsî olarak sel kablî (apriori) dir. Evrenseldir, zorunludur. geçmiştir. Atalar, eylem ve hareketleri tecrübe ede Teorik akıl fikirlere ait olduğu gibi pratik ede, hangi işlerin insan türü için yararlı, hangi iş- akılda iş ve hareketlerimize bağlıdır. lerin zararlı olduğunu öğrendiler. Nihayet bu tec- rübeler neticesinde insan türünde “ahlâkî 2. Vicdanın Duraksama ve Gelişimi duygu-vicdan doğdu”. Vicdan zaman ve mekanla bir takım değişikliklere cc-- ÇÇaağğrrıışşıımm NNaazzaarriiyyeessii uğrar. Bugün iyi sayılan bir şey bir müddet sonra kötü sayılabilir. Bir toplumun iyi saydığı bir şeyi “Vicdan; tecrübe ürünü ve sonucudur. Bu teori, diğer bir toplum kötü sayabilir. Doğu da iyi denilen tecrübeci ekole (ecole empirique) mahsustur. Buna bir şeye batıda kötü denilebilir. göre vicdan, çağrışım ve alışkanlık vasıtasıyla mey- dana gelen deneyimlerin ürünüdür. Şöyle ki her Nasıl oluyor da vicdanın gerektirdiği vazife, insan toplumunda bir yetkinlik ve yetki (autorité) hak, iyi ve kötü kavramları zaman ve mekana göre vardır. Bu otorite iyi bulduğu işleri takdir eder, değişiyor. Değiştiren sebepler nedir ? ödüllendirir ve kötü bulduğu işleri yasaklar, ceza- Bu konudaki en önemli sebeplerin başında landırır. yarar ve hırslar yer almaktadır. Bunlar ahlâk vadi- Bu yetki, ya anne ve baba aracılığıyla ya dinî sinde etkide bulunmaktadırlar. Alman filozofların- önderler vasıtasıyla ya siyasî önderler ya da çoğun- dan Leibniz, “Eğer matematik ilmi bizim yarar ve luğun görüşü aracılığıyla uygulamaya konulur. Bu- hırslarımızla ahlâk kadar ilgilenmiş olsaydı bütün nunla birlikte herhangi bir insan toplumunda her matematik problemlerinin Arshimed tarafından or- hangi bir emir veya yasak, vazife ya da mecburiyet taya konulan ispatlarını şimdiye kadar çoktan red- fikri bazı işler ve hareket fikirleriyle ilgilidirler. dederdik” demektedir. Journal of Islamic Research 2015;26(2) 78 Müfit Selim SARUHAN MUSTAFA RAHMİ BALABAN VE AHLÂK KİTABI [İSTANBUL (1339/1921) OSMANLICA] Bundan başka misal olarak, örf ve âdetler de Hakiki insanlık, insanlığın genel vicdanının bu te- bu konuda pek önemli sebeplerdendir. Bireyin ah- kamülünü kolaylaştırmada ve bu tekamüle engel lâkî vicdanı, çoğunlukla ya öncekilerinin ya da çağ- olan engelleri ortadan kaldırmaktadır. Bu da ancak daşlarının etkisi altında kalır. Öncekilerin etkisini yeni neslin daha mükemmel olarak yetişmesiyle göstermek için bazı filozoflar : Bir memlekette ege- mümkündür. men olan fikirler, yaşayanlardan çok mezardakilere 3. Ahlâkî Vicdanın Değeri aittir demişlerdir. Ahlâkî vicdanın kıymeti, aslı ve kaynağı itibarı ile Tecrübe ve düşünce açısından da insanların kendine verilen değere göre değişir. Yukarıda gör- payları eşit değildir. Vicdan üzerine bunların etkisi düğümüz vicdan teorilerinden her birinin vicdana olmakla birlikte, vicdanın gelişimine bu da sebep verdiği değer başka başkadır : olmaktadır. aa)) İİsskkooççyyaa eekkoollüü tteeoorriissiinneetaraftar olan bilgin- Vicdanın gelişmesi ve duraksaması detaylı in- lere göre; vicdan hatasızdır. İçsel bir sesleniştir ki, celenecek olursa bunun çoğunlukla ahlâkî esaslar her yerde vazifesini bildirir, ne sorulursa daima unsuruna değil fakat sonuçlara ait olduğu ve bunun doğru cevap verir. eksik bir tahlilden kaynaklandığı görülecektir. Me- sela, eski ahlâkçılar, faizle para vermeyi yasaklar- Fakat bu iddia pek de uygun değildir. Herkes lardı. Şimdiki ahlâkçılar, bunu uygun görüyorlar. benliğinde tecrübe ile anlayabilir ki, vicdan bazen Bunda her iki tarafta aynı prensibe dayanıyor : “Hiç sorulan şeyin cahilidir, bilemez. Bazen tereddütlü- kimse diğer bir kimsenin zararına servet kazana- dür. Bir iş hakkında bakışımız da tecelli eden farklı maz.” şekillerden hangisini gerektirdiğini belirleyemez Eski ahlâkçılar, borç verenin zararına para ka- bazen de aldatabilir. zanıldığını görüyorlardı. Yani ahlâkçılar meselenin Vicdanı, başlıca hataya düşüren şey bilgisizlik ekonomik boyutunu daha iyi tahlil ettiklerinden ile nefsine olan eğilimleridir. Bazı durumlarda bil- faizsiz borç vermelerde eğer böyle bir kanun dü- gilerin eksik oluşu veya kaybedilişi, insanı önemli zenlenmişse borç veren zararına borç verilenin ser- hatalara düşürebilir. vet kazandığını ona soruyorlar. (Ödünç para alır İnsana, eğilimleri bazen, o kadar süslü bir şe- bankaya yatırır faizini alır). kilde sunulur ki pek haksız olan bir şeyi pek haklı Bununla beraber bu gelişme ve duraksama git- gösterir. En çok bu nefis eğilimleridir ki bir me- tikçe azalmaktadır. Çünkü ahlâkî esasların ilkele- sele hakkında farklı hükümler verilmesini hatta, bir rinde bütün insanlar uzlaşmıştır, aynı gayeye doğru ahlâkî hareket hakkında bir şahıs tarafından bugün gitmektedirler. Bilginler, bilimsel bir metotla gele- başka, yerin başka görüş verilmesini gerekli kılar. nek ve alışkanlıklardan yarar ve hırslardan bağım- bb)) EEvvrriimm vvee ÇÇaağğrrıışşıımm tteeoorriilleerriinnee ggöörree ahlâkî sız bir ahlâk kurmaya çalışmaktadırlar. Konfüçyus, vicdan bir alışkanlık veya tabiî güdüdür ki, çoğun- Sokrates ve Kant arasındaki zaman ve mekan farkı lukla insan türünde faydalıdır. Fakat bazen toplum pek büyük olmakla birlikte hepsi aynı ahlâkî ilke- faydasına olan bir şeyde ferdin zararı gerekli olabi- leri öne sürmektedirler. lir. Şahsın, özel menfaatini, genel menfaat uğrunda Semavî dinlerin hepsinde ahlâkî esaslar birdir. feda ettiği yerlerde olduğu gibi... Dinlerin hepsi de fakire yardımı emreder ve hır- cc)) AAkkııllccııllaarrıınn tteeoorriissiinneeve özellikle bu teorinin sızlığı yasaklar. İnsanlık da gitgide ahlâkî bir bir- öncüsü Kant’a göre, vicdan, pratik akıldan büyük liğe doğru gitmektedir. Zaman, farklılık sebeplerini bir kıymete sahiptir : Teorik Akıl, aldanabilir fakat birer birer ortadan kaldırmaktadır. Özetle, ahlâkî vicdan aldanmaz. vicdan fert ve toplumların hayatlarıyla değişmiyor aksine, dış sebeplerin ortaya getirdiği aksamalardan Fakat Kant’ın bu yargısına derhal şunu ilave kaynaklanan etkilere rağmen vicdan, genel ve sabit etmek gereklidir. Eğer vicdan, bozulmamış ise vic- bir kanun ile aşama aşama tekamül etmektedir. danın sesini dinlemeyen, sahip olduğu o ilahî şu- Journal of Islamic Research 2015;26(2) 79 Müfit Selim SARUHAN MUSTAFA RAHMİ BALABAN VE AHLÂK KİTABI [İSTANBUL (1339/1921) OSMANLICA] leyi söndürmüş kimselerde vicdan hemen bir edersek ecir, kötülüğe sarf edersek cezalanmış olu- donuk bir cisim halinde kalır. ruz. Cüz’î irade şu şekilde tarif edilmektedir. “İşle- mek yada terketmek yönlerinden birine yönelik Eğitimin bir işi de işte böyle donuk cisme dön- insanî kudret ve iradedir.”İnsanın hürriyete malik müş, temiz aslından uzaklaşmış vicdanlara yeniden olduğunu kabul eden filozoflar insanda böyle bir o ilahî şuleyi verebilmektir. irade kabul etmektedirler. II. GÖREV Cebriye ekolüne göre, kulun cüz’î iradesi yok- 1. Görev ve Özellikleri tur. Her fiil, ezelden takdir edilmiştir. Buna bugü- nün felsefesinde determinizm denilmektedir. Ahlâkçılar, vazifeyi şöyle tarif ederler: Birde buna tamamen zıt olan kaderiye ekolü Görev; bir davranışı ahlâkî kanun emrettiği vardır ki, buna göre, “kul, fiilinin yaratıcısıdır. Mu- için yerine getirmektir. kadder hiçbir şey yoktur.” Görevin özellikleri : Vazifenin bir takım özel- likleri vardır : III. İNSAN FİİLLERİNİN GÜDÜLERİ VE 1) Görev mecburîdir. Yerine getirmemek İNSAN HAYATININ GAYESİ olmaz. Vicdan bize daima iyilik yap, kötülükten 1. İnsan Fiillerinin Güdüleri sakın der. Fakat bu mecburiyetin bir özelliği var- Fiillerimizin güdüleri başlıca dörde ayrılabilir. dır. Seçme yeteneğimizi bağlayamaz. Seçme yete- Doğal güdü, çıkar, duygu ve iyi olmak üzere. Fiil- neğimiz bağlı olsa idi, seçiciliğimiz olmaz ve o ler bu güdülerden birinin veya bir kaçının etkisi al- zaman iyi davranışların değeri olamazdı. tında gerçekleşir. Doğal güdünün sonucu haz 2) Görev evrenseldir. Görevin emirleri her olduğundan bu güdüyü haz adıyla da anarlar. zaman her yerde bütün insanlar için aynıdır. Me- Bu güdülerin en eskisi doğal güdü-hazdır. Ço- sela, adam öldürmek ve hırsızlık her zaman her cuğun bütün güdüsel davranışları, hazdır. Çocukta yerde kabul edilmez. Kant’a göre iyi ve kötünün öl- henüz düşünme yoktur. çüsü bu evrenselliktir. Kant, “Öyle hareket etki davranışın bir genel kural olabilsin” der. İşte ahlâ- İşlerin güdüsü, bazen kişisel çıkar aranmasın- kın esas düstûru; her yapacağımız işi bununla ölçe- dadır. Bazen de duygudur. İnsan herhangi bir his biliriz. ve heyecanın etkisiyle harekette bulunur. “Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına Davranışların güdüsü bazen ne haz ve ne de yapma” çıkardır. Ancak görev fikri ve iyi’dir. “Sana yapılmasını istediğin şeyi başkasına yap” 2. İnsan Hayatının Gayesi olumlu ve olumsuz hareketlerimiz için en İnsan bu güdülerden hangisinin etkisinde hareket veciz ahlâk ilkeleridir. etmelidir ? İnsan hayatının gayesi nedir ? 3) Görev, görev olduğu için yapılır yoksa, Bu öyle genel bir ilke olmalı ki her eylem ve yarar ve haz temin ettiği için yapılmaz. hareketimizde esas olabilsin. Bu ilke acaba haz ola- 2. Cüz’î İrade bilir mi ? Yani, insan hayatının gayesi hazzı aramak Bize iyiyi ve kötüyü, vicdanımız bildirmemiş ol- mı ? saydı, şahsî, ailevî, sosyal ve ilahî vazifeler, yapılıp Çocukların davranışlarının güdüleri doğal yapılmamalarından dolayı hiçbir şekilde ödül veya güdü, haz olabilir. Çünkü henüz onlarda akıl ye- ceza gerektirmezlerdi. terli derece oluşmuş, gelişmiş ve yer etmiş değildir. Bizden kaynaklanan fiillerde cüz’î irademiz Bununla beraber, hayat gayeleri haz olabilir. Ço- vardır. Cenab-ı Hak bize bir cüz’î irade ihsan bu- cuklara pek benzemeyen ilkel insanın da hayatının yurmuştur ki, o sayede biz bir fiili işlemek veya iş- gayesi haz idi. Zira onun aklı da henüz tekamül lememekte muktediriz. Cüz’î irademizi iyiye sarf etmiş değildi. Journal of Islamic Research 2015;26(2) 80 Müfit Selim SARUHAN MUSTAFA RAHMİ BALABAN VE AHLÂK KİTABI [İSTANBUL (1339/1921) OSMANLICA] Bugün de bu fikirde olan bazı insanlar vardır. bir emanet bırakılmış, sahibi ölmüş, o insan ema- Bunların hayat gayesi haz aramaktan ibarettir. On- neti mirasçılarına vermezse kendi çıkarına bir şey lara göre; yarın ne olacağını kimse bilemez. Bu- yapmış olur. Fakat iyi değildir. Bundan başka men- nunla birlikte fırsat elde iken hazları elde etmek faat sabit değildir. Bugün çıkarı gerektiren yarın gerekir. zarar getirebilir. Aynı şekilde faydalı olan bir şey Hazlar, hayatın gayesi olamaz. Önce şurasını diğerine zararlı olabilir. Menfaati esas olan filozof- söyleyelim, birçok hazlar vardır ki, görünüşte haz- lardan bazıları; hareketin kaynağının kişisel men- dırlar, ama gerçekte değildir. Haz, zannedilen bir faat değil, genel menfaat olması gerektiğini çok şey vardır ki bunlar insana pek derin elem ve söylüyorlar. Bunlara göre genel menfaate uygun musibete sebep olur. Hayatın gayesini hazlarda ara- olan her fiil övülen, buna ters olan her fiil yerilen- yanlar, yönelmelerinin büsbütün aksi bir noktasına dir. Bu filozoflar, insanın soyut iyiyi eylemlerinin ulaşırlar. Çünkü gayeleri dünyevî hazlardan fazla ya- hedefi edinmelerini bir hayal gibi algılıyorlar. Bu- rarlanmak olduğu halde, doğal güdünün her arzu et- nunla birlikte hareketin kaynağı menfaat olmalı tiğini icra etmekle hayatlarını kısaltırlar. Bin türlü fakat bu menfaat aynı zamanda genel menfaate de elem ve ızdıraba uğrarlar. Doğal güdüsüne alabildi- uygun olmalıdır da diyorlar. ğince yol vermek, kendi eliyle kendi kuyusunu kaz- Bazı bilginler hareketin kaynağı duygu olma- mak demektir. Asıl insan, kendini elem ve musi- lıdır, demişlerdir. Bunlar “En temiz ve en büyük betlere düşürecek doğal güdülerini sınırlayabilendir. hareketin kaynağı duygulardır. Duygular hareke- Hazlar, hayatın gayesi değil, aracıdır. İnsan, tin kaynağı olarak alınabilir”derler. dünyaya yemek, içmek ve diğer nefsî hazlarını icra Duygular hareketin kaynağı olamaz. Çünkü etmek için gelmiş değildir. Hazlardan ancak haya- duygular akıl ve muhakemeye müracaat etmez ve tını muhafaza edecek derecede istifade ile yetin- dayanmazsa çoğunlukla heyecan durumundadır. mesi gerekir. Heyecan ise fikir kuvvetlerini ve yargı gücünü en- Bazıları da hareketin kaynağı olarak ılımlı bir geller. Akıl muhakemesi neticesi olmayan bir karar dereceye inmiş hazlar alınmalı derler. Bunlara göre ve hareketin isabetli olması şüphelidir. Şüpheli olan hayatın gayesi hazdan ibarettir. Fakat şu şartla ki bir şey hareketin kaynağı olmaz. hazlar mümkün olduğu kadar devam etmeli ve Ahlâkçılara göre hareketin kaynağı olmaya devam edebilmesi güven altına alınmalıdır. Elem layık olan yalnız vazife ve iyidir. İnsan bir şeyi, ah- ve kederlere sebep olmamalıdır. Bunun için de yal- lâkî kanun ve vazife emrettiği için yapmalıdır. Haz- nız doğal güdü davranışların tek güdüsü olamaz. Bu ları ve yararları da sağlıyorsa şüphesiz daha iyidir. konuda akılda yardım etmelidir. Örneğin araştırmalarda bulunan bilim adamı, mes- Bu ekol önceki kadar kötü olmamakla beraber leğine aşık öğretmen, sanatçı, çiftçi, vb... yine hareketin kaynağı olamaz. Çünkü insan hazza İfade edilen ahlâkî ekollerin hepsi insanın mut- doyamaz. Gittikçe büyük hazları arar. Hayatın ga- luluğunu arıyor, onu bulmak istiyor. Dünyada her- yesi, yine hazların aranması olmuş olur. Bazıları ise kesin gayesi budur. Fakat herkes saadeti başka başka hareketin kaynağı olarak menfaati alır. Bunlar in- anlıyor. Kimisi saadeti anlık zevklerde arar. Kimisi sanın iyiye hizmet etmesi gerektiğini inkar etmez- sonra doğacak ızdırap ve acıları göz önüne getire- ler. Fakat iyiyi soyut menfaat olduğu için tavsiye rek saadeti bu anlık zevklerde aramaz. Acaba ger- ederler. Menfaat olan yerde iyi de vardır. Menfaat çek mutluluk nerede? Saadet, iyi’ye hizmette çeşitli ile iyi birdir derler. Mesela bir tüccarın hile etme- görevlerimizi yerine getirme ve tamamlamadadır. mesi kendi menfaati gereğincedir. Çünkü hile ya- parsa müşterisini kaybeder. 3. İyi Fakat bazı durumlarda iyi ile menfaat birleşe- İyi nedir ? mez. Mesela, dolandırıcılık ile zengin olmak müm- İnsanın elinden geldiği kadar nefsinin ve insanlığı- kündür. Fakat iyi değildir. Aynı şekilde bir insana nın olgunluğuna hizmet etmesidir. Bu hizmet, Journal of Islamic Research 2015;26(2) 81 Müfit Selim SARUHAN MUSTAFA RAHMİ BALABAN VE AHLÂK KİTABI [İSTANBUL (1339/1921) OSMANLICA] eylem ve davranışlarımızda bencillik ve fayda düş- lıklar bu gruptandır. Ona mübtelâ olan insan, iyi künlüğünden ayrılmakla olur. İyi, hareketin kay- ve kötüyü ayıramaz ve görevini belirleyemez. nağı alınınca, onun dışında da ahlâkî ilke bulmaya, Bazı bilginler, cinayetlerin ırsî bir hastalık ola- çalışan ahlâkî ekollerin gayesi de gerçekleşmiş olur. rak, yer ettiğini iddia ederek canileri sorumsuz gös- Çünkü insanın gayesi; nefsinin ve insanlığının ol- termeğe çalışmış iseler de seçme yetisini inkara yol gunluğuna hizmet olunca, nefsanî hazlardan büs- açan böyle bir iddia doğru olamaz. bütün ayrılması gerekmez. Aksine, nefsanî Cehalet, iyi ve kötüyü ayırmaya engel olur. hazlardan da makul bir şekilde istifade etmek ge- Fakat bu mazeret sayılamaz. Çünkü herkesin bu- rekir. Zira, insan, nefsanî hazlardandır diye ye- lunduğu mevkiye göre gerekli tüm vazifelerin ye- meği, içmeyi, terk edecek olursa, nefsinin ve rine getirilmesi için yeterli bilgi elde etmesi insanlığının olgunluğuna hizmet etmekten başka gerekir. sıhhat ve hayatını bile korumamış olur. Yalnız şu- rası unutulmamalı ki, hazlar hayatın gayesi olma- V. AHLÂK KANUNUNUN GÜVENCELERİ yıp, hayatın vasıtasıdırlar. Yaşamak, yiyip içmek, Kanunlar, ceza ve ödül icra ediyorsa o zaman ge- için değil, yiyip içmek, yaşamak içindir. çerliliği sağlanmış olur. Ahlâk kanununun uygula- IV. SORUMLULUK VE ŞARTLARI masını sağlayan, yani insanları, doğru yolda, tutan beş araç vardır. 1. Sorumluluk ve Ahlâkî Değer Ölçüsü 1. Medeni Kanun İnsan, iradesiyle yaptığı şeylerden sorumludur. Mecnûnlar, budalalar, iyi ve kötüyü ayıramayacak 2. Genel fikirler çağda olan çocuklarla ihtiyarlar, eylemlerinden so- 3. Doğal ödül ve cezalar rumlu değildirler. Bununla birlikte, eylemlerinden 4. Vicdanın verdiği ödül ve cezalar sorumlu olmak için hür, akıllı ve ergin olmak şart- tır. 5. Din İnsan, sarhoşluk neticesi olan işlerinden so- 1. Medeni kanunlar: Kanunlar ve ortaya ko- rumludur. Çünkü sarhoşluğu, onun bu hali seçmesi nulmuş düzenlemelerle kötülük edene ceza verilir. sonucu gerçekleşmiştir. İnsan irade ve eylemlerini 2. Genel fikirler: İnsan, diğerlerinin kendi daima aklı ve basireti altında bulundurmalıdır. İn- hakkında vereceği hükümlerden etkilenir: İnsan, sanın ahlâkî değeri, görevin ifasına ve hayır yo- diğerlerinin iyi ya da kötü zannının etkisini de lunda sarf ettiği azim ve iradeye veya aksine bir görür. Örneğin, hilekar adı çıkan bir tacirin müş- duruma, yani aczine ve kendi akışa bırakmasına gö- terisi, tabiî ki, az olur. Bu açıdan başkalarının hü- redir... kümleri insan için önemli ödül ve cezalar İnsanın ahlâkî değerini ölçmek için, eylemle- oluşturur. rinden yalnız bir kısmını değil, bütün eylemlerini, 3. Doğal ödül ve cezalar:Davranışlarımızın do- seciyesini, mizacını, ve durumunun gereklerini ğasıyla gerektirdiği ödül ve cezalardır. Bazı ahlâk- dikkate almak gerekir. çılara göre, maddiyatta olduğu gibi, maneviyatta da suç ve kusurlar er geç cezasını bulur. 2. Ahlâkî Sorumluluğu Sınırlayan Sebepler Akıl ve seçme gücünden kaynaklanmakta olan so- 4. Vicdanının verdiği ceza ve ödüller:Görev rumluluk, insanların genelinde aynı derecede ola- ve iyilik yaptığımız zaman haz, yapmadığımız maz. Çünkü bu sorumluluk, özel şartlara bağlı zaman pişmanlık ve keder hissederiz. Pişmanlık ve olduğundan bu şartlarda herkes de aynı derecede kederler, sinirleri zayıf düşürür. Bununla birlikte, bulunmadığından sorumluluk dereceleri farklıdır. Görevi yapmamak bir takım ruh hastalıkları doğu- İyi ve kötünün ayrılmasına ait olan sebepler ile, rur. Görevi yapmamaktan doğan pişmanlık ve seçme yetimizi hükümsüz bırakan fiiller, sorumlu- keder hissi, az çok incelmiş ve terbiye görmüş ruh- luğumuzu sınırlar. Düşünce gücüne bulaşan hasta- larda ortaya çıkar. Yontulmamış ruhlu caniler, hiç Journal of Islamic Research 2015;26(2) 82 Müfit Selim SARUHAN MUSTAFA RAHMİ BALABAN VE AHLÂK KİTABI [İSTANBUL (1339/1921) OSMANLICA] keder duymadan yaşayabilirler. Görevlerini yap- 2. İlkel İnsanın Ahlâkı mayınca keder ve pişmanlık hissetmezler. Fakat, Bu, şu derunî sesten ibarettir: Şimdiyi değil, gele- hissedilen bir şekilde hissetmedikleri bu pişmanlık ceği nazar-ı dikkate alarak yaşamalısın. Nefsinin= onların ruhları üzerine gizli bir şekilde etkilerde doğal güdünün dediği yoldan gidersen felakete bulunmuyor mu acaba, kapalı ve dumanlı, bir iç düçar olursun bununla birlikte, daima, nefsine, ilintisi teşkil etmiyor mu? Bu şekilde, ahenk ruh ve doğal nefsine karşı duracaksın ve kendini doğal gü- sinir sağlığı bozulmuş olur. dünün elinden kurtararak, gözlemlemek, düşünmek ve akıl ile bulacağın yola gireceksin, gözlem, dü- 5. Din:Dindar insanlar, dinin gösterdiği ah- şünce ve akıl ile kendine yeni bir benlik yapacaksın. lâktan ayrılmazlar. Bunlarda ahiret fikri, ahlâkî ha- yatın en etkili faktörüdür. Dini tam ve hakiki bir İlkel ahlâkın en başındaki ilkesi “egoizmin ol- şekilde anlayanlar, ahlâkî fazilete sahip olurlar. mayışı” (non-égoisme)dır. İnsanlar, bu ilkel ahlâka ve bunun en basit düsturu olan kendine tapmama VI. AHLÂKIN DERECELERİ ilkesine riayet etselerdi insanlık bugününden çok Buraya kadar olan açıklamalardan ahlâkın sayısız daha yüksek olurdu. dereceleri olduğunu da anladık. Gerçekte hayvan- 3. Sosyal Ahlâk dan başlayıp ahlâkî erdem adını verdiğimiz nok- Sosyal ahlâk ilkeleri, hayvanî ahlâk ve ilkel ahlâ- taya kadar ahlâkın bir çok dereceleri vardır. kın daha üst derecesindedir. İlkel insan nazarında İnsanların bazısı ilk basamaklarda kalmıştır. Bazısı toplum, ancak aile ve kabile fertlerine özgüdür. bir az daha yukarıdadır. Bazısı daha yukarıdadır. İlkel insan, yabancılar hakkında hiçbir görev his- Ahlâkın bu sayısız dereceleri başlıca şunlardır: setmez. Hayvanî Ahlâk, İlkel Ahlâk, Sosyal Ahlâk, Stoacı Ahlâk, Erdem Ahlâkı. İnsan toplumu, genişleyip geliştikçe toplumsal görevler de çoğaldı. Sosyal ahlâkın ilkeleri : 1. Hayvanî Ahlâk 1) Hayatını, içinde yaşadığı toplumun hayatına Ahlâkın en ilkel bir derecesi vardır ki bu, hayvan- uydurmak. ları da kapsar. Hayvanlar; güvenliklerini sağlamak 2) İnsanlığa faydalı olmak ve hayatlarını korumak için, ihtiraslarına, iştahla- 3) Gerektiğinde canını feda etmek. rına, hareketlerine hakim olabilirler. Bu şuur mu, yoksa mekanik mi, bunu burada pek uzayacağı için 1) Bir insan, hayatını içinde yaşadığı toplumun tetkik edemeyeceğiz. Yalnız şu kadar söyleyelim ki, hayatına uydurmak zorunluluğundadır. Bu olma- mekanikîdir diyenler olduğu gibi, ilkel şuurdur di- dığı taktirde toplumun düzeni bozulur. Toplumun yenler de vardır. düzeni bozulunca hem diğerleri hem de o insan muzdarip olur. Bir insanın aynı şekilde beraber ya- Hayvanlar, düşmanlarının dikkatini çekme- şadığı toplum fertlerinin huy ve âdetlerini bilmesi mek için gerektiğinde, ölmüş gibi bir durum alarak bu adetleri yalanlaması ve küçümsemesi bu âdet- hiç kımıldamazlar. Hayatlarını kurtarmak için hi- lere, nezaket ve tevazu gereği önden hücûm etme- lelere müracaat edebilirler. Bununla birlikte hay- mesi ve düzeltilmesi gerekiyorsa onları düzeltmede vanî ahlâk, hayatın korunması ve menfaat üzerine derecelenmeye riayet etmesi uygundur. kuruludur. Hayatının gayesi, haz ve menfaat olan insanlar hayvanlarla beraberdir. İnsan da hayat ko- Sosyal ahlâkın ikinci ilkesi: İnsanlığa faydalı rumak için ihtiraslarını değiştirir. Hekimin bir in- olmaktır. Bu birinci ilkeden daha yüksektir. Çünkü sana bir şeyi yasak etmesi gibi, bunlar tabii güdüye birinci ilkeyi tatbik etmek kendi yararımız gereği- karşı bir ahlâkî mücadeleden başka bir şey değildir. dir. İkinci ilke ile hasbiliğin sınırları içine girmiş Hayatın muhafazası için insan kendi tabii güdüsü oluyoruz. Egoizm ve kendine taparlıktan henüz ihtirasları ile eski tabirle nefsi emmaresi ile çarpış- uzak değiliz. Zira biz de, toplum hayatından her şe- mak mecburiyetinde kalıyor. kilde yararlanırız. Journal of Islamic Research 2015;26(2) 83 Müfit Selim SARUHAN MUSTAFA RAHMİ BALABAN VE AHLÂK KİTABI [İSTANBUL (1339/1921) OSMANLICA] Sosyal ahlâkın üçüncü ilkesi : Gerektiğinde 8 nefsini feda etmektir. Bu ilke ile egoizmden çıkarak Kendi çıkarına başkalarının mesaisinden meşru olmayan mutlak hasbiyata girilmiş olunmaktadır. Milleti ve bir şekilde asla yararlanma. insan türü için canını feda eden kahramanlar da 9 görev duygusu ihtiras halini almıştır. Onlara göre, İnceleyerek ve derinleşerek bir konu üzerinde hüküm ölüm ve tehlikelerin hiç önemi yoktur. ver. Derinleşmeden sonra heyecan ve ihtiraslara düş- Sosyal ahlâkın emirleri: Çağdaş bazı ahlâkçılar meksizin etki altında kalmaksızın hükmet. sosyal ahlâk emirlerini şu şekilde kaydederler. 10 SSoossyyaall AAhhllââkk’’ıınn EEmmiirrlleerrii Başkalarının güçsüzlüğünü, özellikle kadın ve çocukla- 1 rınkini kötüye kullanma. Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma, ak- 11 sine sana yapılmasını istediğin şeyi başkalarına yap. Ah- Başkalarıyla alay etme. lâkın en yüce ilkesi budur. Fakat bu ilkeyi herkesin 12 kişiliğine ve sosyal ihtiyaca göre uygulamak gerekir. Me- sela ben sevdiğim, faydalı bir kitabı, anlamayan ve iyi Biri sana sırrını verirse onu açıklama. Daha yüce ve korumayan kimseye veremem. önemli bir ahlâkî gerek olmaksızın namusun üzerine verdiğin sözü yeme. 2 13 Toplumsal yapının temsilcisi olduğu için hükümet ka- nunlarına itaat et. Fakat bu kanunların gelişme göster- Başkalarının özel işlerine karışma. Ancak bir ahlâkî gö- mesi için hukuku kullanmaktan da çekinme. reve çağrı müstesna. Çağrılma söz konusu olduğunda bu kuralı ihlal edebilirsin. 3 Kişisel ihtiyaçlarını insan toplumunun gereklerine uydur. 14 4 İş ve hareketlerinin sonuçlarına cesaretle dayan. Kor- kaklık ve alçaklık ederek bundan kaçma. Mevcut ve gelecek insanlığın yükselmesi gelecek nesil- lerin gerilemeye düşmemesi için bütün hayatın müdde- 15 tince, bütün kuvvetinle ehliyet ve yeteneğin dahilinde Zorunluluk olmaksızın hiçbir canlıyı ve hiçbir eseri yok olan şeylere çalış. Medeni insanlığın bir parçası olduğun etme. için onunla olan dayanışmayı unutma... 16 Sağ olduğun müddetçe öyle sosyal teşkilatlar oluştur- Hırsızlık etmeyeceksin, stokçuluk yapmayacaksın. maya çalış ki bunda hükümet, kimi kimselerin gerek 17 kuvvet gerek hile ile diğer insanların mesaisinden meşru Yalancı şahitlik etmeyeceksin. olmayan bir şekilde istifade etmesine engel olsun veya hiç olmazsa bütün kuvveti ile bunu sınırlasın. 18 5 İki yüzlü olma, yalan söyleme, kimseyi aldatma, ahlâkî Herkese Karşı Adil Ol! yüce bir göreve mecbur olmadığın sürece, maslahat-ı amiz “arabulucu” ol. 6 19 Hiç kimseden minnet ve şükran bekleme. Görevi eda so- nucunda vicdanda gerçekleşen genişleme ve huzur ödül Sözlerinde ve yazılarında kelime oyunlarından, sofizm- için yeter. Seni överlerse hiç önem verme. Seni kınar- den, hakikati değiştiren her şeyden sakın. Kendinin ve larsa o halinden vazgeçmeye çalış. başkalarının sofizmine karşı mücadele et. 7 20 Başkaları hakkında kötü zan değil, iyi zan besle. Kötü- Sözlerine dikkat et. Hiç kimse hakkında iftira etme ve lüğe iyilik vasıtasıyla üstün gel. kötü söyleme. Eğer bir kimseden şikayetin varsa onu Journal of Islamic Research 2015;26(2) 84

Description:
Bu tanıtımda onun ahlâka dair Osmanlıca eserinin sadeleştirilmesi ve içeriğinin sunumu yapılmaktadır kaleme aldığı Ahlâk isimli eserin Osmanlıca oriji- ciples of Psychology”nin bir bölümünün yeniden basımıdır. New York tarih- siz, William James için bkz.Celal Türer,W.Jame
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.