ebook img

Müminlerin Emiri Hz. Ali PDF

365 Pages·1979·7.06 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Müminlerin Emiri Hz. Ali

Mü’minlerin Emiri Hz. Ali (A.M.) ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI DER YAYINLARI İstanbul - 1990 DER YAYINEVİ Sahaflar Çarşısı, No. 1 Beyazıt—^İstanbul Tel.: 527 01 65 P.K. 109 Yöneten: İBRAHİM DERBEDER • YAYIN No.: 69 Basıldığı yer: YAYLIM Matbaası Çatalçeşme Sk. No. 26 Cağaloğlu — İstanbul TeL:519 33 04 Gilt: TAN Mücellithanesi SUNUŞ YıüaTca önce, Emir’ül-Mü’minîn Alî b. Ebû-Tâlib’- in (A.M.) doğumundan ebedîlik âlemine göçüşüne dek, hayatlarım, kısa, fakat özlü bir hâlde yazmıştım; bu yazı, (iVatann gazetesinde tefrika edilmişti. AU dostla­ rı, bu kısa, fakat toplu, az, fakat öz tefrikanın bir ki­ tap hâlinde yayımlanmasını istediler. Bu diziyi, yeni­ den, baştan-sona kadar gözden geçirdim; gereken ekle­ meleri, düzeltmeleri yaptım; eser, yeniden yazıldı, yep­ yeni bir kitap oldu; Alî dostlarına. Ehlibeyt dostlarına sunulmak üzere hazırlandı. Dileğim, bu kitaptan sonra, Hz. Fâtıma (A.M.) ile İmâm Haşan ve Huseyn’in (A.M.) ve Huseyn soyundan gelen İmamların (AM.) hâl tercemelerini, seçme söz­ leriyle ayrı bir kitap hâlinde sunmaktır; ömrüm yeter mi, bilmem. Niyyet ve gayret kuldan, tevfıyk Allah’tan, lütuf ve şefâat, Hz. RasûH Ekrem’den (S.M.) ve Ehlibeytin- dendir (A.M.). Bu yolda sa’yedelim, sa’yimiz ola me’cûr. Bu yolda can verelim, cânımız ola meşkûr. Abdülbâki GÖLPINARLI 1 Sefer 1398 10 Ocak 1978 ÖN SÖ Z İnsankır vordır; doğarlar, yaşoriar, ölürler, yaşayış sayfosında bir izleri bile kolmaz, zoman alanında bir söz­ leri bile söylenmez. Sanki doğmomışlordır, sanki yaşama­ mışlardır. Bir yıldız aksa göz alır, bir kuş uçsa kanadının sesi duyulur, holbuki bunlardan ne bir ses kolır, ne bir nefes. Dünyâya gelmeselerdi hiçbir şey eksilmezdi, gel­ mişlerdir, yer yüzünde, hiçbir fazlalık olmamıştır. Halbuki insanlar vardır, ömürlerini sürüp bitiririer, fa­ kat zaman onkır için akar, düşünce onların hayatını örer, inanç onkıra bağlanır, düşmanlık onlara saldırır. Vakit olur Tannlaşıriar; zekâca çocuk insan oğlu, bunlar için masollar uydurur, kanar, kandırır. Kafaca zekî insan oğlu, bunlar için ordular toplar, ölür, öldürür. Fikir­ ce olgun insanoğlu, bunlar için incelemelere dalar, över övdürür, yerer, yerdirir. Bunların adlan toplumu sürükler, hâtırolan devletler kurar. Bunlor için kan dökülür, şan olınır. Bunlar için zul­ me göğüs gerilir, zulmedilir. Bir muhitte sevilmezken bir muhitte bunlara tapılır. Bunları birisi yererken öbürü ölesiye sever. Tarih, sanki bunların öz mallarıdır, övülüş, yeriliş öz hakları. Bunlar, gerçekten yaşamışlarsa, insanın çocukluk devrindeki ya- lonındon doğmamışlarsa şüphe yok ki normoJin üstündeki insanlardır; peygamberierdir, erenlerdir, âşıklardır, sevgi­ lilerdir. Hz. ALİ ,(A.M.) İşte İslâm tarihinde Alî (A.M.) bunlann biridir, hattâ birincisidir. Doha Hz. Peygamber (S.M.) sağken o, ölesiye sevilen, öldürülesiye yerilen bir er olmuştu. Daha kendisi hayattayken mabuduna candan inanan bu ere Tann de­ mek cesaretini bulanlar çıkmıştı. Adına yıllarca minberler­ de lânet edilirken o ad için can verenler vardı. «Yâ Alî me- ded» sözü, ümitsize ümit veriyor, hastaya şifa sunuyoiv kuvvet, kudret kaynağı oluyordu. Ümeyyeoğullarını bu ad yıktı, onların zulmünü, bu od sahibinin oğlu Mazlum Huseyn’in (A.M.) kanı boğdu. Ab- basoğulları saltanatını bu ad kurdu ve o İmparatorluğu, içten içe, gene bu ad çürüttü. Âl-i Büveyh'le Fâtımîler bu adla kuruldu, Safavîler bu adla belirdi, gelişti. Mezhepler­ den bahseden kitaplar bu adla doldu, İslâm tarihi bu adla yazıldı, tasavvuf bu oda dayandı, İslâm felsefesi bu addan hız aldı, tasavvufi şiir bu adı andı. İsyanları bu qd kopar­ dı, ötümü bu ad hiçe saydı, kalkan, «Yâ AH meded» dedi, düşen «Yâ Alî meded» duydu. Efsâneler, Alî'nin Zü'l-fekaar’ını gökten indirdi. Dül­ dülünü göğe çıkardı, Bir taraflı ve tek görüşlü tarihler, onu olasıya yerdi, ölesiye sevdi. Fakat bugün Alî, artık tama- miyie tarafsız incelemenin, doğru görüşün konusu olma­ lıdır. Olmalıdır ama, doğrusunu söylemek gerekirse açık­ ça diyeceğiz ki bu iş, hâlâ yapılmadı. Ciddî geçinen yazar­ lar bile Ali'yi ya yalnız kahramanlıİc bakımından övmede, yahut siyasette bir aciz timsali hâlinde görmede. Hâlbuki Ali, kahramon olduğu kadar fedakârdı. Ferâgat sahibi ol­ duğu kadar doğruydu. Mücessem bir inanç olduğu kadar mütefekkirdi. Alev gibi yakan bu er, sırasında seher yeli gibi okşar, açar, akar su gibi yıkar, arıtırdı. Şiddeti kadar merhameti, gönül alçaklığı kadar vekcrı vardı. Ona bağlananlardan biri der ki .- Hepimizden alçak gönüllüydü, öyleyken gene de ya­ Hz. ALÎ (AiM.) nında, başımızda yalın kılınç var sanırdık, ürkerek oturur- duk. Düşmanları bile üstünlüğünü inkâr edemezlerdi. Bil­ gisi sınırsızdı. Sözleriyse fesahate, belâgate örnekti. O gü­ zelim sözleri övenler. Tanrı sözünden aşağı, mahluk sö­ zünden yukarı demek zorunda kalmışlardı. Zulme baş eğmeyi şeref bilenler, bükemedikleri eli öpüp, başlarına koyanlar ne «Savaşın üstünü, zâlim pâdi­ şâha karşı doğruyu söylemektir» diyen Islâm Peygambe­ rinin sözünü anlarlar, ne Huseyn’in can verişindeki şerefi duyarlar. Tıpkı bunun gibi siyaseti dalavereden, yalandan, düzenden, zulümden ibaret sayanlar da elbette Ali'yi si- V'oset bilmemekle, acizle töhmet altına almak istiyecek- lerdir. Zamanına kadar bozulan toplumu düzene sokama- mışso, bu, ancak onun hileye, düzene tenezzül etmeme­ sinden meydana gelmişti. Halbuki Ali'nin Mâlik’al-Eşter'e yazdığı emirnâme, onun tedbirde, idarede ne kadar olgun ve bilgin olduğunu gösteren en mühim bir vesikadır. İşte biz, bu yazımızda önce Alî'nin, Peygamber'in za- manındokî ve son>'aki hayatını, tam tarafsız bir görüşle belirteceğiz. Ondan sonra da onun bir çok cephelerini ger­ çek vesikalara ve kendi sözlerine dayanarak inceliyece- ğiz. Herhalde okuyucularımıza, şimdiyedek bildiklerinden, duyduklarından fazla bir şeyler sunacağımızı sanıyoruz. Yazımız, bir gerçeğin tarafsız hikâyesi, hâdiselerin gerçek aksi olacak. Yazılarımız, târihî roman değil, ancak târihî tefrikadır. Sayfa sayfa Alî'nin (A.M.) hayatı gözlere görü­ necek, yazı şekline bürünecekt.r. 1 ALÎ (A.M.) — Hicretten Önce — Ebû-Tâlib oğlu Emîr'ül-Mü’minîn Alî (A.M.). On iki İmâm'm birincisidir. Babası, Hâşim oğlu Abdülmuttaiib'in, yâni Hz. Muhammed'in (S.M.) ceddinin oğlu Ebû-Tâlib, an­ nesi, Hâşim oğlu Esed'in kızı Fâtımg’dır. Ebû-Tâlib’in asıl adı, bâzılannco İmran'dır. Fakat bu rivayet, zayıftır. Adı', künyesidir diyenler de vardır (1). İmâm Alî (A.M.), kardeşleri Tâlib. Akıyl ve Co’fer’den küçüktür. Ebü-Tâlib'in bu dört oğlunun her biri, öbürün­ den on yaş, böylece de ilk oğlu olan Tâlib, Alî’den otuz yaş büyüktür. Hepsinin de anneleri, Esed kızı Fâtıma’dır. Fâtıma, Hâşim oğullarından olup kendi boyundan bi­ rine varan ilk kadındır. Hz. Muhammed (S.M.) onu çok se­ verdi, ana derdi ona. Vetat ettiği zaman, kendi gömleğiyle sardırmış ve kabre bizzat kendisi yerleştirmiştir. Tâlib, müşrikler tarafından. Bedir savaşma katılmaya zorlanmış, fakat kabûl etmeyip şehirden çıkmış, bir daha da ondan bir haber alınmamıştır. Ebü-Tâlib’in soyu, diğer evlâdın­ dan yürümüştür. (1) Cemâleddin Ahmed ibn-i Ali.vy - ibn-il-Hııseyn ibn-i Allyy - ibn-l Mühcnnâ; TJmdelüt-tâlib fî esnabı Âl-i Ebi-Tâlib, Necef, 1918 - 1337, s. 4-5.

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.