ebook img

Mit, Kozmos ve Akıl - Zerdüşlük, Maniheizm, Hıristiyan Gnostikler ve İslam’ın Karşılaşması: Gnostik Kozmoloji ve Kelamcıların Mücadelesi PDF

305 Pages·2011·1.844 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Mit, Kozmos ve Akıl - Zerdüşlük, Maniheizm, Hıristiyan Gnostikler ve İslam’ın Karşılaşması: Gnostik Kozmoloji ve Kelamcıların Mücadelesi

MİT, KOZMOS VE AKIL Gnostik Kozmoloji ve Kelamcıların Mücadelesi Zerdüşlük, Maniheizm, Hıristiyan Gnostikler ve İslam’ın Karşılaşması Doç. Dr. Hilmi DEMİR Mit, Kozmos ve Akıl Gnostik Kozmoloji ve Kelamcıların Mücadelesi Yazar: Doç. Dr. Hilmi DEMİR Yayın Hakları © Bu kitabın her türlü yayın hakkı yazarıyla yapılan sözleşme gereği Sarkaç Yayınları’na aittir. Tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı, 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayımlayan yayınevinin yazılı izni olmadan radyo ve televizyona uyarlanamaz; oyun, film, elektronik kitap, CD ya da manyetik band haline getirilemez; fotokopi veya herhangi bir yöntemle çoğaltılamaz. Yayın Yönetmeni: Dr. Ali GÜLER Yayın Koordinatörü: Sadık SÜTÇÜ Dizgi – Sayfa Düzeni: Ajans Güler Kapak Tasarım: Mehmet FİDANCI ISBN: 978-605-4556-07-6 Baskı – Cilt Ankara, Aralık, 2011 BRC Web Basım Samanyolu Cad. No: 35 İskitler / ANKARA Tel: 0312. 3844454 / Belgegeçer: 0312. 3844424 SARKAÇ YAYINLARI Sarkaç Yayınları ve Ajans GÜLER, Ali GÜLER’in tescilli markalarıdır. Büyük Sanayi 1. Cadde Ali Bey İşhanı Nu: 99 / 120 06070 İskitler / ANKARA Tel / Belgegeçer: 0312. 3421641 Web: www.sarkacyayinlari.com / www.facebook.com/sarkac-yayinlari E-Posta: [email protected] İlim tahsili zor, külfetli, meşakkatli ve uzun bir yolculuk. Hele bir de bilimin ve ilmin kıymetsiz ve ticari bir meta olarak görüldüğü bir zamanda ve toplumda yaşıyorsanız, mahrumiyeti peşinen kabul etmişsiniz demektir. Buna rağmen, bu uzun yolculukta daima yanımda olan, desteğini esirgemeyen Sevgili Eşim İlknur DEMİR’e, çaldığım zamanlarına, kafamda esen dalgınlık bulutlarına aldırmadan sıcak ve sevecen gülüşleriyle içimi, çocuk yürekleri ile evimi ısıtarak büyüyen oğullarım Mert ve Oğuz’a ithaf olunur… ÖNSÖZ Gnostik düşünce insanlık tarihinin kadim geleneklerinden biridir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında keşfedilen Nag Hammadi yazıtları bu kadim geleneğin köklerinin Hıristiyanlıktan çok önce olduğunu kanıtlamıştır. Gnostik düşünce bugün Hıristiyanlık gibi birçok dinin yalnızca rakibi değildir. Bundan daha çok, dinlerin içine nüfuz etmiş, halk inançlarını etkilemiş hatta felsefi fikirlerde içselleştirilmiş ve hala da modern düşüncede izlerine rastladığımız bir inançtır. İslam vahyi sesini duyurmaya ve hızla İran, Irak ve Orta Asya’nın içlerine doğru yayılmaya başladığında Müslümanlar gnostik düşüncenin temsilcileriyle karşılaşmışlardır. Bugün elimizde mevcut olan kelam kitapları bu karşılaşmanın izleriyle doludur. Mecusilik, Markinyonculuk, Deysâniyye ve Maniheizm gibi akımlar bu karşılaşmanın, kelam ve gnostik düşünce arasındaki mücadelinin şahitleri olarak kabul edilebilir. Seneviyye olarak adlandırılan bu akımlara karşı kelamcılar ilk karşılaşmayla birlikte birçok reddiye kaleme almışlardır. Gnostik düşünce ile kelamcılar arasında geçen tartışmalar, kelam kitaplarının kozmos (âlem) ve kozmosun hadisliği konusu bağlamında ele alınır. Bu çok da yadırganacak bir husus değildir. Zira gnostik düşüncenin kozmosu ve onun Tanrı ile olan ilişkisini açıklamak üzere kozmogonik vre kozmolojik bir tasavvurun temsilcileri olduğunu biliyoruz. Çoğu kez gnostik düşünce Tanrı, kozmos ve insana ilişkin açıklamalarında mitolojik anlatılara başvurmuştur. Bu da bize kelamcılar ile gnostik düşüncenin temsilcileri arasında geçen mücadelenin kozmosun nasıl açıklanabileceği meselesi üzerinde yoğunlaştığını gösterir. Bu nedenle biz çalışmamızı Mit, Kozmos ve Akıl: Gnostik Kozmoloji ve Kelamcıların Mücadelesi şeklinde adlandırmayı uygun bulduk. Amacımız kelam kitaplarında sık sık adları geçen Mecusilik, Markinyonculuk, Deysâniyye ve Maniheizm gibi akımların kelamcıların ilgisini neden çektiğini göstererek, bu akımların Tanrı ve kozmosa ilişkin yaklaşımları ile İslam’ın ilk entelektüelleri olarak adlandırabileceğimiz kelamcıların yaklaşımları arasındaki tartışmaları anlamaya çalışmaktır. Kuşkusuz akademik çalışmalar bazen soruların cevaplarını bazen de verilen cevapların anlamını arama peşindedir. Biz bu çalışmada kelam düşünce tarihinde gnostik düşünce ile İslamın ilk entelektüelleri kelamcılar arasındaki geçen tartışmaları anlamayı önceledik. Bunun için öncelikle kelam ilmin sistemleşme döneminde yaşanan karşılaşmanın kültürel bağlamını ele aldık. Kelam kitaplarında adı geçen gnostik düşüncenin temsilcilerinin kim olduğu ve neyi temsil ettiği anlaşılmadan bu cevapların anlaşılması elbette zor olacaktır. Çalışmamızın birinci bölümü kelam ilminin sistemleştiği, ekolleştiği ve bir bilgi cemaati olarak ortaya çıktığı dönemi gnostik düşünce bağlamında yeniden okuma çabasını içermektedir. İkinci bölümde ise, gnostik düşüncenin temsilcilerinin Tanrı ve kozmos hakkındaki temel fikirlerinin ortaya konmasına çalışılmıştır. Zira bunlar kimdir? Sorusunu bunlar neyi, niçin söylüyorlar sorusunun cevabını aramak izlemelidir ki, kelamcıların neyi niçin söyledikleri anlaşılmış olsun. Kelamcıların muhatabı olarak kelam kitaplarına girmiş gnostik düşünce üzerinde elimizde çok fazla çalışmanın olmaması bizi bu türden açıklamaları ele almaya zorlamıştır. Türkçede Mecusilik üzerine kaynakçada zikrettiğimiz yalnızca iki yüksek lisans çalışmasına rastladık. Maniheizm üzerine ise her hangi bir müstakil çalışmayı bulamadık. Batı düşüncesinde her ikisi hakkında on dokuzuncu yüzyıldan bugüne büyük bir külliyat bulunmasına rağmen, bizde söz konusu gnostik dinler hakkında müstakil çalışmaların hemen hemen hiç bulunmaması ister istemez bizi bunlar hakkında geniş açıklamalar yapmaya yöneltmiştir. Batı düşünce tarihinde meydana gelen bu geniş külliyatta elbette Mecusilik ve Maniheizmin, Hıristiyanlık için bir tehdit olarak algılanması etkili olmuştur. Hıristiyan teologlar II. yüzyıldan bu yana Markinyonculuk, Deysâniyye ve Maniheizm hakkında birçok reddiyeler kaleme almıştır. İlk karşılaşma ile birlikte bir tehdit algısı ile hareket eden kelamcılar fikri ve felsefi planda bu akımlarla mücadele ederken, muhtemelen daha sonra bu akımların özellikle V. Yüzyıldan sonra artık Müslüman çoğrafyada varlıklarını kaybetmiş olması onlar hakkında çok fazla çalışma yapılmamasına neden olmuş olabilir. Yine de bugün bizim İslam düşünce geleneğini ve klasik metinleri anlamamız için kelamcıların muhataplarını, kültürel ve dini düşünce bağlamında anlamamız bir zorunluluktur. Bunu anlamak aynı zamanda kelamcıların bu karşılaşmada nasıl galip geldiklerini anlamayı da kolaylaştıracaktır. Bu nedenle çalışmamızın son bölümü kelamcıların gnostik düşüncenin temel tezlerine yönelik eleştirilerine ayrılmıştır. Diğer bir ifadeyle kelamcıların eleştirilerinde dayandıkları tezlerin onların genel sistemleri içinde hangi kavram ve açıklamalarıyla ilişkili olduğunu göstermeye çalıştık. Böylece kelam metinlerinde geçen gnostik düşüncenin temsilcilerinin mitolojik açıklamalarına karşın kelami aklın mantiki yapısını göstermeye gayret ettik. Çünkü gnostizm mitolojiye başvuruken kelam ilmi ise akli bilgiyi öncelemektedir. Dolayısıyla bu karşılaşma aynı zamanda mitik düşünceye karşı aklın bir mücadelesi olarak da okunabilir. Elbette burada kasdedilen akıl, modernizmin mekanik ve deneysel bilgiye indirgenmiş öznel akıl değil, insanın kozmosu ve Tanrı’yı bilebileceğine güvenen nesnel akıldır. Her çalışma gibi bu çalışmada yalnızca yazarının çabası ve emeğinin değil, bu çabaya katkı sağlayan bilim insanlarının emeğine çok şey borçludur. Çalışmanın eksik ve kusurları yalnızca yazarına ait olmakla birlikte çalışmamızı baştan sona okuyan, eleştiri ve katkılarını esirgemeyen Sayın Prof. Dr. Nadim Macit’e, Prof. Dr. Ömer Aydın’a ve Yrd. Doç. Dr. Ömer Başkan’a, çalışmamızda kullandığımız birçok kaynağa ulaşmamızı sağlayan Sayın Alex Micheal’e teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca, kitabın okurla buluşmasını sağlayan Sarkaç yayınları’na ve emeği geçen değerli çalışanlarına şükranlarımı sunarım. Doç. Dr. Hilmi DEMİR Çorum, 2011 GİRİŞ 1. Çalışmanın Sınırları ve Yöntemi Çalışmamıza teorik temel oluşturmak için, araştırma konusunun kavramsal çerçevesini teşkil eden kavramlar ile onların bağlı olduğu yöntem ve yaklaşım tarzı hakkında ön belirlemeleri yapmak yol gösterici olacaktır. Ele alınan konunun sınırları, belli bir dönemi özellikle Gnostik kozmoloji bağlamında felsefi ve kelami anlamda çerçeveleyen “özel fikri akımları ve görüşleri” kapsamaktadır. Bu kapsamı şöyle tanımlayabiliriz; öncelikle araştırmamız İslam düşüncesinin entelektüel çabası olarak ilk dönem kelam ilminin hicri III. yüzyıl ile yaklaşık IV. yüzyıl arasında yaşanmış düşünsel ve felsefi tartışmaları kozmoloji bağlamında yeniden okuma ve anlamlandırma çabası taşımaktadır. Tartışmaların bir yönünü İslam Düşünce Tarihi açısından oldukça önemli olduğunu düşündüğümüz entelektüeller sınıfının temsilcisi sayılabilecek kelamcılar temsil etmektedir. Diğer yönünü ise, Müslümanların bulunduğu coğrafyada kültürel ve dini inançlarını uzun yıllar devam ettiren, bu dini ve kültürel coğrafyanın mirasının kalıntısı olarak görülebilecek gnostik akımlar ve onların temsilcileri oluşturmaktadır. Bu yönüyle kelamcıların felsefi ve teolojik muhalifleri olarak karşımıza çıkan gnostik düşünce modelleri, onların kökleri, Tanrı ve kozmosa ilişkin açıklama modelleri ile kelamcıların bunlara yönelik eleştirileri bu çalışmanın temel konularını oluşturmaktadır. Gnostik düşüncelerin İslam dünyasındaki varlığını ve kelamcılar için nasıl bir tehdit oluşturduğunu anlamak için ilk bölümde genel bir kültür tarihi denemesinde bulunulacaktır. Bu açıdan gnostik modellerin tarihsel kimliği, kurucuları hakkında bilgiler aktarılacaksa da, çalışma bir mezhepler tarihi çalışması olmadığından şahıslar ve akımlardan daha çok onların temsil ettiği fikirler, inançlar ve felsefi tasavvurlar bizim açımızdan öncelikli olacaktır. Tarihsel olaylara ilişkin yaklaşımda benimsenen yöntem, düşünsel mirası, onun kalıntılarını ve onu yeniden üretme ve inşa etme çabalarını ele aldığından bir kültür antropolojisi üzerine inşa edilecektir. Bunun yanında kozmoloji gibi belirli bir konu üzerine odaklandığından felsefi çözümleme, karşılaştırma ve kavramsallaştırma gibi usluplara sıklıkla müracat edilecektir. Bu iki çabanın birbiriyle kesişen yönü her ikisinin de insanı ve insanın anlama ve anlamlandırma çabasını dikkate almasıdır. Bu nedenle kültür antroplojisi terimine Fransa’da ve Anglosakson ülkelerinde olduğu gibi pozitif/empirik bir bilim ya da genellikle etnolojiye dayalı bir bilim olarak değil, daha çok Almanya’da olduğu gibi bir “insan felsefesi”, bir “kültür 1 felsefesi” bağlamında yaklaştığımızı belirtmemiz gerekir. 1 Bu konudaki yaklaşım tarzlarının farklılığı ve insanı merkeze alan bir kültür felsefesinin tarihi anlamadaki önemi için bkz. Doğan Özlem, Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi, İstanbul, 1986, s. 24– 42; 143–160. Kelam Düşünce Tarihi alanında gördüğümüz bu çalışmanın amacı, yalnızca tarihte yaşanmış tartışmaları, fikirleri ve onların temsilcilerini bu güne aktarmak değildir. Kullanılan yöntemler gereği kelamcıların tarihte kültürel mirası nasıl içselleştirdiği ya da dönüştürdüğünü göstererek bir geleneğin nasıl oluştuğunu anlamaya yönelik bir tarih felsefesi de yansıtılmaya çalışılacaktır. Doğal olarak Kelam Düşünce Tarihi bağlamında değerlendirilmesini istediğimiz bu çalışma yalnızca geleneksel bir tarih çalışması değil, daha çok sosyolojik bir çalışma olarak tarihsel olanı kültür ve gelenekle yeniden harmanlayarak okuma amacını gütmektedir. Zira gelenek kavramımız, “değişme” olgusunu reddetmez. Tam tersine, görünüşte karşıt olan bu iki süreç, zaman içindeki sürekliliğinin iki temel gerekirliğini, iki değişik yüzünü oluşturur. Süreklilik değişme; değişme ise süreklilik demektir. Diğer bir ifadeyle gelenek, bizim felsefi ve düşünsel geleneğimizin karşılaştığı sorunlara cevap vererek sürekli değişerek, kendini yenileyerek geçmişten bu güne devamlılığını ve kalıcılığını sağlayabilmiştir. Ayrıca kelam tarihini incelemenin amacı her biri kendine özgü ekollerin ve fikirlerin nasıl ortaya çıktığını anlamaktır. Özellikle bu fikirlerin niçin tarihin belirli bir anında ortaya çıktığı sorusuna cevap vermek önemlidir. Fakat bu düşünceyi tarihsel olana hapsetmek ve yalnızca onun ürünü olarak görmek yanlışlığına da düşülmemelidir. Tarihi-sosyal şartlar, eski-yeni, etkilenme-korunma, ödünç alma-eleme gibi unsurlar ancak ikincil ve arızî bir konuma sahiptir. Bize göre tarihsel düşüncede insani etkinlik, “hakikati” kavranılır kılarak onu yeniden inşa etme, tamamlama ve devam ettirme çabasıdır. Yukarıdaki açıklamalar bağlamında çalışmamızda şu sorulara cevap

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.