ebook img

MEB İslam Ansiklopedisi 5/2 PDF

835 Pages·1979·70.29 MB·Turkish
by  MEB
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview MEB İslam Ansiklopedisi 5/2

İSLÂM ÂLEMİ TARİH, COĞRAFYA, ETNOGRAFYA VE BİYOGRAFYA LÜGATİ MÎLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞININ KARARI ÜZERİNE İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİNDE KURULAN BİR HEYET TARAFINDAN LEYDEN TAB’İ ESAS TUTULARAK TELİF, TÂDİL, İKMÂL ve TERCÜME SURETİ İLE NEŞREDİLMİŞTİR a / s . O Î I V T İNAL — ÎZZÜDDEVLE DEVLET KİTAPLARI İSTANBUL MİLLÎ EĞİTİM BASIMEVİ I. İNAL* r Bk. İnal.] yavaş yavaş akmak suretiyle, tebahhur netice IRAK. İRAK ( arapçada harf-i tarif ile al- sinde çok su kaybettiği için, o derece kuvvetli İrak denilir. Batı transkripsiyonu: Iraq ), orta taşmalar göstermez ( Bagdad'm cenubunda al- şarkta Fırat ve Dicle nehirlerinin Musayyib 'de yükselme 3,5 m.) ve akımı o nisbette aşağE mecraları boyunda uzanan artmaz (400 m3, 'dan 2750 ms. 'na; azamî olarak memleketin ve şimdi esâs topraklan bu memle­ da 4.000), WilIcooks 'un ölçülerine göre, vasatî kete tekabül eden kırallığın adı. Irak olarak Nil nehrinden dört defa daha fazla ça­ memleketine, Zagros dağlarının şarkında uzanan mur ile yüklü olduğu anlaşılan Dicle nehri, daha Irak-i Acem Ç Irak al- acami) Men ayırmak üzere, yavaş akıştı ve binâenaleyh daha az yüklü olan Irak-i Arab (< Irak-i 'Arabi ) da denilir. Bu adm Fırat'a nazaran, geçtiği sahayı daha çabuk orta Fars veya pehlevîde İran 'a delâlet eden yükseltmiş, bu yüzden Fırat nehrinin yatağı ce- Erak kelİmesiden iştikak etmiş bulunması muh­ nûb*i garbiye, çölün kenarına, doğru itilmiştir. temeldir. Aşağı Irak 'm en eski beldelerinden Dicle nehri Balad 'in bir az aşağısında ( Bag biri de Erekh adını taşımaktadır. dad şimalinde, kadîm Ophİr cîvân ), Fırat ise Coğrafya. Dar mânası İle Irak, Basra Hit'te Irak 'm alçak arazîsine girerler; alüvyon körfezinin şimal müntehâsmdan itibaren cenûb-i birikmesi ile teşekkül etmiş olan delta ovası şarkî—şimâl*i garbı istikametinde uzanan çukur burada başlar. Bîr az aşağıda, İran 'dan gelen bir sahadır ki, uzunluğu bu istikamette 700 kuvvetli Dİyala ırmağının alüvyonları, Dicle 'yİ km. 'ye yaklaştığı hâlde, genişliği 200 km.'yi cenûb-i garbiye itmiş bulunur ve bu yüzden geçmez, hattâ cenupta genişlik bunun yansına nehir, Bagdad hizalarında Fırat 'a, aradaki bile düşer. Memleket, mütebâriz avarızdan ta- mesafe 50 km.'ye varmayacak şekilde, yak­ mâmiyle mahrum olup, şarkî Anadolu dağla­ laşır. Bir zamanlar Dicle 'nİn yahut hiç de­ rından inen Fırat ve Dİcîe nehirleri ile Iran ğilse sularının bir kısmının, buradan İtiba­ hudut dağlarının öte tarafından gelen ırmak­ ren cenûb-i şarkîye doğru, şimdiki mecrayı tâkip ların ( Kerhâ ve Karun ) alüvyonlarının birikme etmeyerek, Ducayl { küçük Dicle ) denilen mec­ sahasıdır. Coğrafî mevkii ve avarızdan mahrum rayı boylayıp, cenuba doğru akmış olması ve oluşu sebebiyle bk- çöl denecek kadar kurak BâbÜ havâlisinde Fırat 'a dökülmüş bulunması olan bu memlekette zirâat bayatı nehirlerin muhtemeldir. Her ne kadar Ducayl, eski de­ getirdiği su sayesinde, mümkün olabilir. Irak virlerde insan eli ile açılmış bir ana kanal nehirlerinin üçü, Dicle, Kerha ve Kârün, teîâkkî edilmekte ise de, gerçekte kanalın mecralarının hemen bütün kısımlarında dağlara lalettayin bir yerde kazılmış olmayıp, tabiat komşu olduklarından, ktşm yağan yağmur ile tarafından çizilen bir su yolu île tesbıt edilmiş ve İlk baharda karların erimesi ile, bu mev­ bulunması mümkündür. Buna benzer bir hâdise simlerde suları yükselir ve çok mıkdarda alüv­ daha aşağıda Küt al-'Amâra civarında da te­ yon indirirler, Dicle nehri Bagdad 'da, nisan kerrür etmiş gibi görünüyor: İskender'in fütu­ kabartıları sırasında, alçak seviyesi üzerinde hatı sırasında burada takriben şimdiki mec- 6 m. yükselir ve vasatî su akımı teşrin I. râyı tâkip eden Dicle ’nin Abbasî halifeleri de saniyede 800 m3, 'dan nisanda 3—4.000 devrinde sularının en büyük kısmım Şai:Ç al- m3, 'na, batta istisnâî taşmalar ile, 7.000 Hayy vâsıtası ile cenuba doğru akıttığı, sonra m3, 'na çıkar. Bu nehirlere karşılık, Irak bu mecranın tıkanması ile şimdiki mecraya topraklarına girmeden çok evvel dağlık sahayı döndüğü bilinmektedir. Cenupta bataklıkhklar terketmiş bulunan Fırat, ovada kıvrımlar çizerek, [ bk. mad. AL-BAfÂ'İH] arasından geçerek, Sü^ 668 IRAK, al-Şiyüh yakınında Fırat'a kavuşan Şatt al- râatı de mümkün olabildiği hâlde, frak nehirle­ Hayy'in arap devrindeki başlıca meerâ oldu­ rinde feyezanlar mayısta sona ermekte ve bun­ ğundan şüphe edilmiş ve bunun insan eli ile dan sonra, su bulunmadığı takdirde, her türlü açılmış bîr kanal oldu ğu ileri sürülmüş (bk. zirâat imkânım ortadan kaldıran gayet sıcak Heuzey, Origines orient. de VArt, s. 17: de ve tamâmiyle kurak bir yaz mevsimi hüküm Sarzec ’e atfen ) ise de, bu kadar büyük ölçüde sürmektedir. Irak topraklarını kabil-i istifâde bir insan eserinin tabiattan yardım görmüş ve hâle koymak için yapılması gerekli olan işler eski bir mecranın yerinden faydalanmış olması sâdece muayyen yerlere bendler yapıp, su seviye­ ihtimâli çok kuvvetlidir. Bu türlü mecra deği­ sini yükseltmek ve İska kanalları açmaktan iba­ şiklikleri Fırat üzerinde de görülmektedir: bu ret olmayıp, nehirlerin yatağım açmak, meerâ nehir Musayyib ’in bir az aşağısında iki kola değiştirmelerine mâni olmak ve bataklıkları . ayrılır. Arap coğrafyacıları, şarktan geçen kola kurutmak da o derece ehemmiyetlidir. Bütün Şatt al-Hilla, garptakine de Şatt Hindiya der­ bu işler büyük masrafları mucip olduğu kadar, lerdi. Suların büyük kısmı ilk çağda şark ie'sisatm korunması bakımından da, ardı arası kolundan, yâni Bâbil önünden geçerken, sonra kesilmeyen bir dikkat ve ihtimam ister, ikinci hemen tamâmiyle Hindiya koluna intikal et­ cihan harbinden evvel, Irak'm iki nehir bo­ tiği, müteakiben yine Hilla koluna döndüğü yunda uzanan sâhası 70.000 km2, arazisi için­ malûmdur: takriben 1889'a kadar Hilla kolu de ancak onda birinin zirâate elverişli bu­ başlıca mecra rolünü oynarken, bundan sonra lunduğu tahmin edilmekte idi. Memleketin esâs akıntı yeniden Hindiya ’ye geçmiş ve evel- en büyük ümran devirlerinde bile İska sâhası- ki meerâ kuruma tehlikesi ile karşılaşmış idi. nın pek geniş olmadığı söylenebilir. Kanallar Wülcooks,un teşebbüsü ile, 1913 ’te inşası tamam­ şebekesini ibyâ etmek ve yeni sâha kazanmak lanan Hindiya şeddi sayesinde, Fırat suları iki için karşılanacak güçlüklerin başında, nehirle­ kol arasında, uygun şekilde, taksim edilmiş oldu. rin yukarı kısımlarında gayet şiddetli feyezan­ Bütün bu hâdiseler, feyezanı şiddetli ve alüvyon lara mâruz olmaları ve taştıkları sırada pek yükü fazla olan nehirlerin, delta ovaları üzerin­ fazla alüvyon kütlesi ile yüklü bulunmaları ge­ de akarken, yataklarını çamur ile tıkayıp yük­ lir. Bu bakımdan, Irak'ta sulamaya dayanan seltmek suretiyle, kendilerine yeni mecralar ara­ ilk medeniyetlerin feyezan şiddetinin hafifle­ maları şeklinde izah olunur. Yine bu hâl, Dicle diği ve alüvyon yükünün azaldığı aşağı mecra ve Fırat 'm Şatt al-‘Arab '1 teşkil etmek üzere, ; boyunda kurulmuş olması dikkati çekmektedir. zamanla başka-başka yerlerde birbirlerine ka­ Irak'ta te'sis edilmiş şehirlerin tarih boyunca vuştuklarım, bâzan bu kavuşmanın birden fazla cenuptan şimale doğru yer değiştirmeleri buna kol ile vukua geldiğini, bu kolların kâh biri­ delî! olur: ilk Önce cenupta Ur, Tello, Senkere ve sinden, kâh ötekinden daha fazla su geçtiğini Erekh şehirleri kurulmuş, sonra daha şimâlde de açıklar: son zamanlarda Fırat sularının bü­ Sıppara ve Bâbil te'sis edilmiş, müteakiben Selen- yük kütlesi I^orna'da değil, Basra'nın şimalin­ cia ve Ktesiphon ve nihayet Bagdad şehirleri ile de Gurmat 'Ali mevkiinde Dicle ile birleşmek­ yukarı Irak topraklan istismar olunmuştur ki, bu tedir. iki nehir, deltanın aşağı kısmında al-Ba- sonuncu merkezlerin kurulması, nehirlerin Irak 'a tâ’ih [ b.bk.] adı verilen geniş bataklıklar ara­ girdikleri yerlerde, büyük bendler inşa edilmesi sından geçerler. Sular burada Hor (aslı feavrj ile hem-zaman bir hâdise olarak gösterilebilir. denilen sazlık sahalarda yayılır. Fırat Dicle ’nin Bütün eski devirlerde yapılmış büyük te'sisle­ suları burada Önlerine çıkan bir şeddin arka­ rin muhafazası için, asayiş ve metodîa çalış­ sında âdeta birikiyor gibidir: bu hâl, bir ta­ ma gerekli idi: Hamurabi kanunları, bendierin raftan dördüncü zamanın ratıp devrinde Ara­ muhafazası, sedlerin takviyesi ve kanalların bistan'ın Nacd dağlık arazisinden bol sn ve temizlenmesi bakımından teferruatlı hükümler alüvyon getirmiş olan şimdiki hâlde kuru Va­ ihtivâ etmekte idi. Fakat, yabancı kavîmlerin di-i Rummâ, bir taraftan da Iran dağlarından istilâsı yüzünden, her defasında bu te'sisler inen kuvvetli akar suların (bilhassa ÎÇârün) çabucak bozulmuş, feyezan sulan kendilerine te'siri ile izah edilir. Bu suların getirmiş ol­ dar gelen yataklarından taşarak, aşağı Irak 'm dukları ve getirmekte devam ettiklgri alüvyon alçak sabalarında geniş bataklıklar meydana kütlesi, Fırat ve Dicle 'nîn yolunu kesmiş ve getirmişler, orta Irak '1 da feyezan sırasında su sularım gerideki alçak sahada yayılmaya zor­ altında kalan ve sular çekildikten sonra da toz lamıştır. ile kaplanan çorak bozkırlar hâline koymuşlar­ Sulama meselesi Irak için Mısır 'dan daha dır. İşte Sâsânîlerin ve ilk Abbâsı halifelerinin büyük bîr ehemmiyeti hâizdir. Nil nehrinin su­ parlak devrinden sonra İrak 'm sulama şebekesi, ları bütün yaz mevsiminde kabarık kaldığı ve bir kaç şehir civarında şöyle-böyle muhâfaza son baharda sular çekildikten sonra kış zi­ edilen bâzı kanallar bir tarafa bırakılacak olur­ IRAK. 669 sa, uzun asırlar boyunda, işe yaramaz bîr hâle tinin teşebbüs ettiği, fakat birinci cihan harbi gelmişti. Bunları İslah etmek suretiyle Irak’* yüzünden ancak İlk merhalesini tahakkuk et­ yeniden canlandırmak hususunda ilk esaslı te­ tirmeğe muvaffak olabildiği bu muazzam İş, şebbüse girişmek şerefi Midhat Paşa [b.bk.j'ya şimdi yavaş-yavaş yürütülmektedir. aittir. Fakat, onun kısa süren valilik devrinden Irak nehirleri şebekesinin islâhı projesi, esâs sonra, İşler yine yüz üstü kaldı ve nihayet itibârı ile, memleketin zirâî kabiliyetlerini can­ osmaniı hâkimiyetinin son yıllarında, yeniden landırmak gayesini istihdaf etmekle beraber, faâliyete geçildi. Irak 'm sulama sistemini tek­ islâh edilmiş bir nehir şebekesinin ayrıca mü­ rar te'sis etmek için gerekli projenin hazırlan­ nâkale hususunda da büyük faydalar ie’min ması ve tatbikine başlanılması, Nil nehri üze­ edeceğinde şüphe yok idi. Bununla beraber, rindeki çalışmaları ile şöhret kazanmış Sir Wil- XIX. asrın son senelerinde ortaya atılan Bağ- Ham Wil!cocks 'a havale olundu. Willcocks, ilk dad demir yolu projesi, bu bakımdan başlıca iş olarak, memleketin yukarı kısmını su bas­ rolü demir yoluna bırakıyordu. Bir çok deği­ kınlarından ve kanalları alüvyon yükünden ko­ şik safhalar geçirdikten sonra, Deutsche Bank rumak üzere, Fırat için Habbâniya ( Hibbaniya ) 'm mâlı yardımı ile teşekkül etmiş bulunan ve Dicle İçin de Akkar Kuf ('Akra Küf ) gol­ Anadolu demir yolları şirketine, o sırada hat­ lerinde feyezan sularının birikip durulmasını im müntehâsındaki Konya 'dan başlayarak, Ha- te'min edecek bendler yapılması lüzumu üzerin­ leb-Musuî-Bagdad- 'dan geçip, Basra körfezi de durdu. Habbaniya bendinin inşası, projeye kıyısında sona erecek bir demir yolu inşası göre, 1916'da tamamlanacak ve buradan alman için imtiyaz verildi ( 1899 teşrin II.). Bu su­ sular geniş sahaların İskasına tahsis edilecekti retle Anadolu Bagdad demir yol şirketi teşkil ki, bu işin neticelenmesi harpten sonraya kaldı. edilmiş oldu. Birinci cihan harbi başlamazdan Akkar Kuf gölünden çıkan bir ana kanal eski evvel almanlar ile ingilizler arasında yapılan Dueayl'in yerini tutacak ve buradan itibâren bir anlaşmaya göre, demir yolu müntehâsınm bir çok kanallar, arazînin meyline uyarak, ce­ Kuveyt değil, Basra olması kararlaştırıldı. Harp nupta Fırat istikametine doğru, uzatılacaktı. yüzünden Bagdad hattı tamamlanamadı; ancak Diğer taraftan, yine Dicle 'nin yukarı kısmında Irak İngiliz kuvvetleri tarafından istilâ edil­ eski Balad bendi yeniden ibyâ edilecek, Diyala dikten sonradır kî, Basra-Bagdad (566 km.), nehri üzerinde, bu nehrin Narin suyu ile bir­ Bagdad-Musul (380 km.) hatları (Kal'St al- leştiği yerde, başka bir bend yapılacak ve Şarğat’a kadar) ile, Bagdad-Kerkük-Erbi! bu sayede, Dicle 'nin sol sahilindeki geniş sâ- (421 km.) ve Hânikîn (27 km.) şâbeleri inşa halar eski Nahrvan kanalının yerine kaim olan edildi; nihayet harpten sonra Musul demir bir ana kanal ile sulanacaktı. yolu Nusaybin'e doğru uzatılarak, Anadolu- Irak'm yukarı kısmında bu işler yürütülürken, Suriye demir yolu ile birleştirilmek suretiyle, orta kısımda da başka inşaatın ele alınması lâzım Bagdad hattı tamamlanmış oldu. geliyordu. Burada Wîîîcocks, ilk olarak, Hindi­ Bugünkü hudutları içinde Irak devletinin top­ ya bendinin inşasına teşebbüs etti: 1913 kâ­ rakları takriben 452.500 km.2 mesahasında nun I. 'da tamamlanan bend, Fırat 'm sularının olup, bu topraklar yukarıda dar mânası ile büyük kısmını yeniden Hilla ( Bâbil) mecrası­ Irak ismi alîmda anlatılan saha dışında şi- na İade etmiş oldu. Bunu müteâkip, Dicle üze­ mâl-i şarkîde, Dicle nehrinin sol tarafında, rinde Küt al-'Amâra 'de bir bend yapılacak uzanan dağlık arazi ile Dicle ve Fırat arasında ve bu sâyede Dicle 'nin suları nehrin ana kolu yer alan Elcezîre yaylalarının bir kısmım ihti­ ile Şatt al-Hayy arasında taksim edilerek, asır­ va etmekte ve nihâyet garpta, Suriye çölünün lardan beri hemen-hemen metruk kalmış Tello (Bâdiyat al-Şâm ) ortalarına kadar uzanmak­ ovası yeniden canlandırılmış olacaktı. Niha­ tadır. Şimâl-î şarkî toprakları şiddetli bîr ikli­ yet Irak 'm ihyasını tamamlamak üzere, Fırat me mâruz bulunmakla berâber, burada yeter ve Dicle 'nİn aşağı mecraları arasında biriken derecede yağan yağmurlar, sulamaya ihtiyaç suları derinleştirilecek yataklar vâsıtası ile göstermeyen hububat zirâatine imkân verir. akıtarak, geniş bataklık sahaları kurutmak ve Bununla berâber, bu topraklar şimdi zirâî im­ buraları zîrâate elverişli hâle getirmek icâp kânlarını gölgede bırakan Kerkük bölgesi pet­ edecekti. Bütün bu işlerin 30 sene kadar sü­ rol yatakları ile dünya İktisadiyâtında ehem­ rerek, 6—700.000.000 altın franka ( o zaman­ miyet kazanmıştır. Bu petroller birinci cihan ki rayice göre, 24—28.000.000 türk lirası) mâl harbinden evvel bîr taraftan Bagdad demir olacağı, fakat bu - sâyede 2.500.000 hektar yolu projesini tatbik eden ve buna göre, arâzinin kış zirâatine, 1.500.000 hektar top­ yapılacak hattın iki tarafında 25 km. genişli­ rağın da yaz ekimine elverişli bir hâle getiri­ ğinde bir sahada mâden aramak ve işletmek lebileceği hesap edilmişti. Osmaniı hüküme­ * İmtiyazını almış bulunan alınanların, bir taraf- 668 IRAK. al-Şiyuh yakınında Fırat’a kavuşan Şatt al- râatı de mümkün olabildiği hâlde, Irak nehirle­ Hayy ’in arap devrindeki başlıca mecra oldu­ rinde feyezanlar mayısta sona ermekte ve bun­ ğundan şüphe edilmiş ve bunun insan eli ile dan sonra, su bulunmadığı takdirde, her türlü açılmış bir kanal olduğu ileri sürülmüş (bk. zirâat imkânını ortadan kaldıran gayet sıcak Heuzey, Origines orîent. de l’Art, s. 17: de ve tamâmiyle kurak bir yaz mevsimi hüküm Sarzec ’e atfen ) ise de, bu kadar büyük ölçüde sürmektedir. Irak topraklarım kabil-i istifâde bir İnsan eserinin tabiattan yardım görmüş ve hâle koymak için yapılması gerekli olan işler eski bir mecranın yerinden faydalanmış olması sâdece muayyen yerlere bendler yapıp, su seviye­ ihtimâli çok kuvvetlidir. Bu türlü mecra deği­ sini yükseltmek ve İska kanalları açmaktan iba­ şiklikleri Fırat üzerinde de görülmektedir: bu ret olmayıp, nehirlerin yatağını açmak, mecrâ nehir Musayyib ’in bir az aşağısında iki kola değiştirmelerine mâni olmak ve bataklıkları . ayrılır. Arap coğrafyacıları, şarktan geçen kola kurutmak da o derece ehemmiyetlidir. Bütün Şatt al-Hilla, garptakine de Şatt Hindiya der­ bu işler büyük masrafları mucip olduğu kadar, lerdi. Suların büyük kısmı ilk çağda şark ie’sisatm korunması bakımından da, ardı arası kolundan, yâni Bâbil önünden geçerken, sonra kesilmeyen bir dikkat ve ihtimam ister. İkinci hemen tamâmiyle Hindiya kolona intikal et­ cihan harbinden evvel, Irak ’m iki nehir bo­ tiği, müteakiben yine Hilla koluna döndüğü yunda uzanan sahası 70.000 km2, arazisi için­ malûmdur: takriben 1889’a kadar Hillakolu de ancak onda birinin zîrâate elverişli bu­ başlıca mecra rolünü oynarken, bundan sonra lunduğu tahmin edilmekte İdi. Memleketin esâs akıntı yeniden Hindiya ’ye geçmiş ve evel- en büyük ümran devirlerinde bile İska sâhast- kî mecrâ kuruma tehlikesi ile karşılaşmış idî. nın pek geniş olmadığı söylenebilir. Kanallar Willcooks’un teşebbüsü ile, 1913'te İnşası tamam­ şebekesini ihyâ etmek ve yeni saha kazanmak lanan Hindiya seddî sayesinde, Fırat suları iki için karşılanacak güçlüklerin başında, nehirle­ kol arasında, uygun şekilde, taksim edilmiş oldu. rin yukarı kısımlarında gayet şiddetli feyezan­ Bütün bu hâdiseler, feyezanı şiddetli ve alüvyon lara mâruz olmaları ve, taştıkları sırada pek yükü fazla olan nehirlerin, delta ovaları Üzerin» fazla alüvyon kütlesi ile yüklü bulunmaları ge­ de akarken, yataklarını çamur ile tıkayıp yük­ lir. Bu bakımdan, Irak’ta sulamaya dayanan seltmek suretiyle, kendilerine yeni mecralar ara­ ilk medeniyetlerin feyezan şiddetinin hafifle­ maları şeklinde izah olunur. Yine bu hâl, Dicie diği ve alüvyon yükünün azaldığı aşağı mecrâ ve Fırat ’m Şatt al-'Arab 'ı teşkil etmek üzere, boyunda kurulmuş olması dikkati çekmektedir. zamanla başka-başka yerlerde birbirlerine ka­ Irak ’ta te'sîs edilmiş şehirlerin tarih boyunca vuştuklarını, bâzan bu kavuşmanın birden fazla cenûptan şimale doğru yer değiştirmeleri buna kol ile vukua geldiğini, bu kolların kâh biri­ delil olur: ilk önce cenupta Ur, Tello, Senkere ve sinden, kâh Ötekinden daha fazla su geçtiğini Erekh şehirleri kurulmuş, sonra daha şimalde de açıklar: son zamanlarda Fırat sularının bü­ Sippara ve Bâbİl te’sîs edilmiş, müteâkiben Seîeu- yük kütlesi Korna ’da değil, Basra ’mn şimalin­ cia ve Ktesîphon ve nibâyet Bagdad şehirleri ile de Gurmat 'Ali mevkiinde Dicle ile birleşmek­ yukarı Irak topraklan istismar olunmuştur ki, bu tedir. İki nehir, deltanın aşağı kısmında al-Ba- sonuncu merkezlerin kurulması, nehirlerin Irak ’a tâ’ih [ b.bk.] adı verilen geniş bataklıklar ara­ girdikleri yerlerde, büyük bendler inşa edilmesi sından geçerler. Sular burada Hor (aslı havr) ile hem-zaman bir hâdise olarak gösterilebilir. denilen sazlık sahalarda yayılır. Fırat Dicle ’nin Bütün eski devirlerde yapılmış büyük te'sısle- suları burada önlerine çıkan bir şeddin arka­ rin muhafazası için, asayiş ve metodla çalış­ sında âdetâ birikiyor gibidir: bu hâl, bir ta­ ma gerekli idi: Hamurabi kanunları, bendlerin raftan dördüncü zamanın râtıp devrinde Ara­ muhafazası, sedlerin takviyesi ve kanalların bistan ’ın Nacd dağlık arazisinden bol su ve temizlenmesi bakımından teferruatlı hükümler alüvyon getirmiş olan şimdiki hâlde kuru Va­ ihtiva etmekte idi. Fakat, yabancı kavimler»n di-i Rummâ, bir taraftan da Iran dağlarından istilâsı yüzünden, her defasında bu te’sisler inen kuvvetli akar suların ( bilhassa Kâr ün) çabucak bozulmuş, feyezan suları kendilerine te’sirî ile izah edilir. Bu suların getirmiş ol­ dar gelen yataklarından taşarak, aşağı Irak’m dukları ve getirmekte devam ettikleri alüvyon alçak sahalarında geniş bataklıklar meydana kütlesi, Fırat ve Dicle ’nin yolunu kesmiş ve getirmişler, orta Irak ’ı da feyezan sırasında su sularım gerideki alçak sâhada yayılmaya zor­ altında kalan ve sular çekildikten sonra da toz lamıştır. ile kaplanan çorak bozkırlar hâline koymuşlar­ Sulama meselesi Irak için Mısır ’dan daha dır. işte Sâsânîlerin ve İlk Abbasî halifelerinin büyük bir ehemmiyeti hâizdir. Nil nehrinin su­ parlak devrinden sonra İrak 'm sulama şebekesi, ları bütün yaz mevsiminde kabarık kaldığı ve bir kaç şehir civarında şöyle-böyle muhafaza son baharda sular çekildikten sonra kış zi­ edilen bâzı kanallar bir tarafa bırakılacak olur­ İRAK. 669 sa, uzun asırlar boyunda, işe yaramaz bîr hâle tinin teşebbüs ettiği, fakat birinci cihan harbî gelmişti. Bunları ıslâh etmek suretiyle Irak’ı yüzünden ancak ilk merhalesini tahakkuk et­ yeniden canlandırmak hususunda Uk esaslı te­ tirmeğe muvaffak olabildiği bu muazzam iş, şebbüse girişmek şerefi Mîdhat Paşa [b.bk.]'ya şimdi yavaş-yavaş yürütülmektedir. aittir. Fakat, onun kısa süren valilik devrinden Irak nehirleri şebekesinin İslahı projesi, esâs sonra, işler yine yüz üstü kaldı ve nihâyet itibârı ile, memleketin ziraî kabiliyetlerini can­ osmanh hâkimiyetinin son yıllarında, yeniden landırmak gayesini istihdaf etmekle beraber, faaliyete geçildi. Irak 'm sulama sistemini tek­ islâh edilmiş bir nehir şebekesinin ayrıca mü­ rar te’sis etmek için gerekli projenin hazırlan­ nâkale hususunda da büyük faydalar te'min ması ve tatbikine başlanılması, Nil nehri üze­ edeceğinde şüphe yok İdi. Bununla beraber, rindeki çalışmaları ile şöhret kazanmış Sir Wil- XIX. asrın son senelerinde ortaya atılan Bağ- liam Willcocks 'a havale olundu. Willcocks, ilk dad demir yolu projesi, bu bakımdan başlıca iş olarak, memleketin yukarı kısmıuı su bas­ rolü demir yoluna bırakıyordu. Bir çok deği­ kınlarından ve kanalları alüvyon yükünden ko­ şik safhalar geçirdikten sonra, Deutsche Bank rumak üzere, Fırat için Habbâniya (Hİbbâniya } 'm mâlî yardımı ile teşekkül etmiş bulunan ve Dicle için de Akkar Kuf (‘A^ra Çüf ) göl­ Anadolu demir yolları şirketine, o sırada hat­ lerinde feyezan sularının birikip durulmasını tın münteh asındaki Konya'dan başlayarak,Ha- te'min edecek bendler yapılması lüzumu üzerin­ leb-Musul-Bagd ad- 'dan geçip, Basra körfezi de durdu. Habbâniya bendinin inşası, projeye kıyısında sona erecek bir demir yolu inşası göre, 1916'da tamamlanacak ve buradan alınan için imtiyaz verildi (1899 teşrin II.), Bu su­ sular geniş sâhalarm İskasına tahsis edilecekti retle Anadolu Bagdad demir yol şirketi teşkil ki, bu işin neticelenmesi harpten sonraya kaldı. edilmiş oldu. Birinci cihan harbi başlamazdan Akkar Kuf gölünden çıkan bir ana kanal eski evvel almanlar ile ingilizler arasında yapılan Ducayl'in yerini tutacak ve buradan itibaren bir anlaşmaya göre, demir yolu münteh âsinin bir çok kanallar, arazinin meyline uyarak, ce­ Kuveyt değil, Basra olması kararlaştırıldı. Harp nupta Fırat istikametine doğru, uzatılacaktı. yüzünden Bagdad hattı tamamlanamadı; ancak Diğer taraftan, yine Dicle 'nîn yukarı kısmında Irak İngiliz kuvvetleri tarafından istilâ edil­ eski Balad bendi yeniden ihya edilecek, Diyala dikten sonradır kî, Basra-Bagdad ( 566 km.), nehri üzerinde, bu nehrin Narin suyu ile bir­ Bagdad-Musul (380 km.) hatları (KaFât al- leştiği yerde, başka bir bend yapılacak ve Şarğat'a kadar) ile, Bagdad-Kerkük-Er bil bu sayede, Dicle 'nîn sol sahilindeki geniş sa­ (421 km.) ve Hân ikin (27 km.) şubeleri inşa halar eski Nahrvan kanalının yerine kaim olan edildi; nihâyet harpten sonra Musnl demir bir ana kanal ile sulanacaktı. yolu Nusaybin'e doğru uzatılarak, Anadolu- Irak'm yukarı kısmında bu işler yürütülürken, Suriye demir yolu ile birleştirilmek suretiyle, orta kısımda da başka inşaatın ele alınması lâzım Bagdad hattı tamamlanmış oldu. geliyordu. Burada Willcocks, ilk olarak, Hindi- Bugünkü hudutları içinde Irak devletinin top­ ya bendinin inşasına teşebbüs etti: 1913 kâ­ raklan takriben 452.500 km.3 mesâhasmda nun I. 'da tamamlanan bend, Fırat 'in sularmm olup, bu topraklar yukarıda dar mânası ile büyük kısmını yeniden Hilla (Bâbil) mecrâsı- Irak ismi altında anlatılan saha dışında şi~ na iade etmiş oldu. Bunu müteakip, Dicle üze­ mal-i şarkîde, Dicle nehrinin sol tarafında, rinde Küt al-Amâra 'de bîr bend yapılacak uzanan dağlık arazi ile Dicle ve Fırat arasında ve bu sayede Dicle'nin sulan nehrin ana kolu yer alan Elcezîre yaylalarının bir kısmım ihti­ ile Şatt al-Hayy arasında taksim edilerek, asır­ va etmekte ve nihâyet garpta, Suriye çölünün lardan beri hemen-hemen metruk kalmış Tello (Badiyat al-Şâm) ortalarına kadar uzanmak­ ovası yeniden canlandırılmış olacaktı, Nihâ­ tadır. Şimâl-î şarkî topraklan şiddetli bir ikli­ yet Irak 'm ihyasını tamamlamak üzere, Fırat me mâruz bulunmakla berâber, burada yeter ve Dicle 'nîn aşağı mecraları arasında biriken derecede yağan yağmurlar, sulamaya ihtiyaç suları derinleştirilecek yataklar vâsıtası ile göstermeyen hubâbat zirâatine imkân verir. akıtarak, geniş bataklık sahaları kurutmak ve Bununla berâber, bu topraklar şimdi zirâi im­ buraları zîrâate elverişli hâle getirmek icâp kânlarını gölgede bırakan Kerkük bölgesi pet­ edecekti. Bütün bu işlerin 30 sene kadar sü­ rol yatakları ile dünya iktisâdiyatında ehem­ rerek, 6—700.000.000 altın franka (o zaman­ miyet kazanmıştır. Bu petroller birinci cihan ki rayice göre, 24—28.000.000 türk lirası) mâl harbinden evvel bir taraftan Bagdad demir olacağı, fakat bu - sayede 2.500.000 hektar yolu projesini tatbik eden ve buna göre, arazînin kış zirâatine, 1.500.000 hektar top­ yapılacak hattın iki tarafında 25 km. genişli­ rağın da yaz ekimine elverişli bir hâle getiri­ ğinde bir sahada mâden aramak ve işletmek lebileceği hesap edilmişti. Osmanlı hüküme­ ■ imtiyazım almış bulunan almanlann, bir taraf­ 670 İRAK. tan da cenub-İ garbı İran petrollerinin işletil­ ana dili arapça olup, şimal topraklarında sayı­ mesini ele almış bulunan îngilizlerin alâkasını lan yarım milyona yaklaşan kürtler ve yaşa­ celbetmiş ve arada yapılan bîr anlaşma neti­ ma sahası Kerkük-AItm kÖprü-Erbîl havali­ cesinde, The Turkİsh petroleum Company mey­ sine rastlayan türkler bulunmaktadır. İrak­ dana çıkmış idi. Harpten sonra, Irak'in Türkiye lıların bîr tahmine göre, 52 % 'si şi'î, 40 °/o 'ı hudutları dışında kalması ve AlmanyalIn bn sünnî müslüman olup, ayrıca 100.000 kadar hı- sahadaki iktisâdı faaliyetlerden uzaklaştırılması ristiyan (katolik ve gregoriyen ermeni, geldânî ), üzerine, İngiliz, fransız ve amerikan sermâyesi 90.000 'e yakın yalıudi vardır. birliği ile, yeni Iraq Petroleum Company teşkil XX. asrın ilk senelerinde, Irak topraklan es­ edildi ki, îrak hükümeti, 1926 Ankara anlaşma­ ki Bagdad eyâletinin yerine kaim olmak üzere, sına göre, Musul petrollerini işletecek şirket­ Osmanlı devletinin mülkî taksimatı arasında ten alacağı vergiden 10 % 'unu, 25 sene müd­ üç vilâyete ayrılmış bulunuyordu: Musul vilâ­ detle, Türkiye 'ye vermeği kabul ediyordu. Pet­ yeti (Musul, Süleymâniye ve Kerkük sancak­ rol araştırmalarına 1925 'ten itibâren faaliyetle ları ), Bagdad vilâyeti (Bagdad, Dîvânîye ve tesbit edildi ve çıkartılan ham petrol, Kerkük Kerbelâ sancakları), Basra vilâyeti (Basra, civarından başlayarak, Fırat nehri üzerinde al- ‘Amara, Muntafik ve al-Hasa sancakları). Bn Hadisa 'den itibâren, birisi şimalî Suriye 'de Trab- sancaklar, Sn'udî Arabistan'a bırakılmış olan İus-Şam, diğeri Filistin 'de Hayfa 'da sona eren al-Hasa hâriç tutulmak üzere, şimdiki Irak 'm iki boru (pipe-îine ) ile Akdeniz kıyılarına ta­ mülkî taksimatını teşkil eden Hvâİarın esâsını şındı, Şimdiki hâlde Irak petrollerinin işletme meydana getirmektedirler. Bu livaların sayı­ seviyesi adı geçen boruların taşma kabiliyeti sı şimdiki hâlde 14'tür (‘Amara, Bagdad, Bas­ île tahdit edilmiş olup, ikinci cihan harbinden ra, Dîvâniye, Diyala, Duleym, Erbil, Hiile, evvel ve harpten sonraki devirlerde senede Kerbelâ, Kîrkuk, Küt, Musul, Deylem, Muniefîk, 4.5—4.700.000 tona varmaktadır; harp içinde Süleymâniye ) livalar kazalara, onlar da nahi­ ve harpten sonra gerek Irak ’ta, gerekse boru­ yelere ayrılır. Devlet merkezi olan Bagdad ların geçtiği memleketlerdeki karışıklıklar yü­ şehrinin 1948 yılında nüfusu 285.000'i bulu­ zünden bâzan bu mıkdara varamayan petrol yordu. Diğer büyük şehirler de şunlar idi: istihsâlinin, ileride yeni borular döşenmesi sa­ Musul (80.000), Basra (80.000), al-Kazimiya yesinde, 8.000.000 tona yükseleceği tahmin ( 6.500), Kerbelâ (61.000), Nacaf ( 35.000 ), edilmektedir. Sâmarrâ ( 33.000 ), Kİrknk (30.000 ), Sül ey mâ­ Basra körfezinin şimal müntehâsmda Şatt al- niye (30.000 ). 'Arab munsabımn garbında mahdut bir sâlıada Bibliyografyam E. Sachau, An Eu- ( 50 km. 'den az ) denize açılan İrak topraklan phrai und Tigris.,, (1900, tür. yer; C. Ublig, şarkta Iran 'a komşu bulunmakta ve bu mem­ Mesopotamien, Zeitschjift d, Geseli, für leketten — cenup kısmı müstesna — eski coğ­ Erdkunde zn Berlin ( 1917 ), s. 333—358; rafyacıların Zagros adım verdikleri dağların B. Meİsner, Babylonien und Assyrien ( 1920 ), garp eteklerinden geçen bir hudut çizgisi İle s. 115 v.d.; A. Musil, Exploratio7is in Arabia ayrılmaktadır. îrak 'm şimal komşusu olan Tür­ und Mesopotamia (1908—1915 ), IH ( 1918 ) f kiye ile hududu da, Hakkâri dağlarının cenup W. M. Willcoeks, The restauraiion of an~ eteğinden geçerek, Diele nehrinin Hâbür kav­ cient irrigation works on the Tigris f Ka­ şağına kadar uzamaktadır. Bu noktadan itiba­ hire, 1903 ); ayn. mil., The irrigation of ren, Fırat nehri üzerinde Abü Kamâl mevkii Mesopotamia (London, 1911 ); E. Banse, şarkına ve oradan çÖİ ortasına doğru çekilen Die Türkei, Eine Modern geographie ( 1915 ) j bir hat Irak '1 Suriye 'den ayırmakta, yine çöl R. Blanchard (Le Geographie Üniverselle ortasında Mâverâ-i Ürdün topraklarına komşu serisinde Asie Anierieure). olan Irak, cenupta da Su'udî Arabistan 'a hem­ ( BesIm Darkot.) hudut bulunmakta, yalnız şarkta, bu devletin Müslümanlığın ilk devirlerinde al-Jrâkân arazisinden bir bî-taraf mmtaka ve Kuveyt ara­ „Iki Irak" tâbiri ile, burada bulunan iki İslâm zisi ile ayrılmaktadır. Irak devletinin nüfusu şehri, Küfe ile Basra, muradolunurdu (Ya­ 1948'de 4.800,000 olarak tahmin edilmekte İdî. kut, IH, 628, n v.d.). Daha sonraları bu ad Buna göre, vasatı olarak, kilometre murabjıama al-'İrâk ile al-Cibâl [b, bk.]'i içine aldı. Ya­ 10 kişi düşerse de, nüfusun en büyük kısmı kut (II, 15, ıs), aİ-'IrSk ismi ile iranhiarca nehirler boyunda ve şimâl-i şarkî toprakların­ yalnız al-Cibâl 'in kastedildiğini söyleyerek, da yaşamakta, buna mukabil çöl sahası, ancak bunu Irak 'a sâbip olan Selçuklu hükümdarı­ İlk baharda sürülerini otlatan göçebelerin rast­ nın al-Cîbâl 'de hâkim olması ile izah eder: landığı hemen-hemen boş bir bölge teşkil et­ bu hükümdarın makam Hemedan olduğundan, mektedir. Irak nüfusunun takriben 85 % 'İnin halk onun „ai-‘Irâk hükümdarı" unvanım, bt*. IRAK. *7i şehrin bulunduğu vilâyete de teşmil etmiş ola­ leketîn îdârî hudutları, sulanmanın tabi'î saha- caktır. Bununla beraber, Selçuklu hükümda­ hasına nazaran, ekseriya daha farklı idi. Bu rının, mutad mübâlega ile, kendisine „iki bakımdan, şimalde çok defa Takrit’ten al-Ha- Irak 'tn hükümdarı" unvanını vermiş olduğunu dîşa 'ye doğru çekilen bir hattan bahsedilirdi. ve halkın böylelikle imparatorluğun iki kıs­ Irak, şarkta coğrafî bakımdan kendisinden hiç mından şarktakine de Irak adını verip, ancak bir tabi'î hudut ile ayrılmamış olan Hüzistân iki memleketi birbirinden ayırmak üzere, ‘İrak ( Susİana ) 'i ihtiva ettiği gibi, Taff '1, yâni Basra al-arabi *ye mukabil '/ra£ al-acami tâbirinin ve Küfe kapılarından başlayan bozkır tabiatlı kutlandığını kabul etmek mantığa daha uy­ yüksek araziyi de içine alırdı. Irak 'm alçak arâ- gun görünür. zisi içinde nehirlerin taşmasını önleyen sedlere Bu kelimenin mânası kat'î olarak malûm de­ arap coğrafyacıları zahr („sırt") derlerdi ki,kara ğildir. Arap coğrafyacıları bu hususta pek tat­ yolları da ekseriyetle bunların üzerinden geçer­ min edici mâhiyette olmayan faraziyeler ileri di. Aşağıda nehirler ve kanal şebekesinmin muh­ sürerler. Yakut (IH, 628, 13 v.d.) İbn aî-‘Ara­ telif kısımlarından tafsilâtı ile bahsedilecek­ bi *ye atfen 'İrak = „a!çak memleket" demek tir. Bu arada, arap devrinde başlıca mecra olduğunu ve al-Halil (III, 628, 21 v.d.) 'e göre telâkki edilen Şatt al*Hayy kolu, coğrafya­ „kıyı memleket" olduğunu söyler. Bundan baş­ cıların Mâzarâyâ dedikleri Küt al~‘Amâra ka, Irak ’& a!-Savad denirdi ki, bununla ekili civarında, bugünkü asıl mecradan ayrılmak­ sahaların koyu renkli manzarası kast olunmak­ ta idi. Vâsit bunun sahillerinde kâin idi. tadır: renklere karşı hassas olan Bedevilere Ancak bu şehrin yeri, maatteessüf, sahih olarak göre, bu ad ile bahis mevzuu edilen memleket, bilinmiyor. Buranın harabelerini ziyaret etmiş beyaza yakın açık renkli ve sarımtrak bozkır bulunan seyyahlar (Koldewey ve Morîtz) bun­ sahalarının zıddı olan arazidir. Bununla berâ-^ ları tavsif etmememişîerdir ( Sarre ve Herzfeld, ber, bu iki isim arasında diğer bir cihetten Archaolog. Reise, I, 247 ). Daha 1838 yılında de ayrılık bulunur: Savâd hareketli, ise Lynch tarafından, bir vapur ile, kat'edilmiş olan sabittir. Küfe'nin Savâd'1 denilir de Küfe'nin ve bugün de senenin bir kısmında Sü^: al- Irak *1 denilmez. Balhi 'nin şu ifâdesi numune Şiyüh mevkiine kadar muvasalayı te’min ede­ olarak zikredilebilir (îştahri, s. 85, 3 ; İbn Hav- ceği zannedilen Şatt at-Hayy, aî-Çatr civarında kal» s, 166, ı v.d.) : JBagdad ile Küfe arasında, al-Bata1 İh [ b. bk.)'in bataklıklarına müntehî hiç boş yer kalmamak üzere ekilen araziden olurdu ve bu bataklıklar arasında, islâmiyet- müteşekkil bir Savâd vardır". Bu tasvir, mem­ ten evvelki Dicle ile bugünkü Dicle'nin aynı leketin heyet-i umûmiyesînin doğru olarak olan Dicîa al-'Avra* ( „tek gözlü Dicle" ) 'ya doğ­ kavranmış bulunmasına dayanır: gerçekten ru, Nabr Abi ’l-Asad nâmı ile, akardı. Fırat neh­ Irak şimalden cenuba doğru devam eden ve rinin al-Musayyib aşağısında ayrıldığı İki kol­ pek geniş olmayan uzun bir arazî şeridi, mü­ dan (Şatt Hindiya ve Şatt al-Hilla ) garptakine kemmel bir zirâat sahasıdır ki, kanallar şebe­ Kudama (s. 233, ıe v.d,; keza Mas'Üdi, Tan- kesi tasvir edilmek istenilirse, bu mütemâdi bah­ bîh, s. 52, s )'de al-'Alkami adı veriliyor ; şark çelikleri esâs olarak almak icâp eder. İbn kolu da Sûra naramı taşıyor; birinci kol Küfe Hurdizbih, İran hükümdarları zamanında Irak 'ye doğru teveccüh eder ve bataklıklar içinde 'a verilmiş olan ve kendisi tarafından „Irak 'm kaybolur; Sura daha doğrusu Nahr Sûra al- kalbı" diye tercüme edilen dibi erânşahr tâbi­ A‘lâ (İbn Serapion, s. 28 ), ÎCaşr İbn Hubayra rini kitabında hâlâ yaşatmaktadır ( 5, ıs v.d.; adlı mühim şehrin önünden geçer (Bâbil 'in krş. İbn Rosteh, s. 104, 4 ). Bu İse, al-F^a- bîr az şimalinde harabesi bulunan bir mevki, rizmi 'nin Erânşahr 'dan, Irak da dâhil olmak Teli ‘İmrân ‘Ali). Kaşr İbn Hubayra 'nin 6 üzere, Iran mânasını çıkartmasına uyar ki, Ya- fersah aşağısında yukarı Sûra, aşağı Sura ka­ zid al-Fârisi 'ye göre, Erânşahr bir küll itibâr natma müntehî olur; şarka doğru olan devamı olunarak, Irak onun kalbi addedilmişti; nasıl Şarât al-Kabira İsmini, al-Nil şehrini geç­ ki, al-Aş ma* i de bunu böyle telâkkî etmekte­ tikten sonra da, Nahr al-Nil ismini ahr ve al- dir (Yakut, I, 4x7). Irak'm farsça ilk adı Havl (Dicle üzerinde al-Nu‘man i ya'den 6 km. Süristân idi ( Balâzorİ, s. 276, 5; İbn Rosteh, mesafede ) mevkiine vâsıl olur ki, burada doğ- s. 103, 23 v. dd. i Mas'udİ, s. 177, 1; Tabari, I, rudan-doğruya Dicle’ye aktarma edilebilir ya­ 819, 8î krş. Nöldeke, s. 15, not 3). hut Nahr Sâbüs (şark sahili üzerinde bulunan Irak garpta Suriye çölü, eenûpta Arabistan Mâzarâyâ 'mu karşısında ) civarında Dicle 'ye çölleri ve Basra körfezinin şimal kısmı, şarkta vâsıl olmak İçin, cenuba doğru sapılır (zab Zagros ( Cabal. Hararin ) dağlarının kolları ve tâbiri, süryânî zabct hakkında bk. Marquart, garbi Hüzistân, şimalde al-Anbar'dan Takrit'e s. 164). Aşağı Sura (Sûra al-Asfal) bir çok doğru çekilen bir hat He hudutlanabilir. Mem I mevzîlerden geçer kî, bunlar arasında İbn Sera- b?İ IRAK. pıon ’ua al-Câmı an tesmiye eylediği, sonraki yâni gölün cenubunda olduğu farzedilmiş olan coğrafyacıların al-yilla (mezyedî Sayf al-Davla ( msl. Yâküt, III, 697 ) ‘ Akkar Kuf ’tan geçer; G. le tarafından 495=? 002 yılına doğru te’sîs edil­ Strange İbn Serapion'un söylediği Muhayval mev­ miştir ) dedikleri yerdir; bu kol şimdiki Şatt kiinin orada olduğunu iddia ediyor; Oppeuheim al-Hilla ’dh; Idilla civarında, Sâsânî Narses 'in kitabındaki R. Kiepert’in haritası üzerinde ( 292 ) tarafından kazdırılmış olduğundan do­ Şakîâviya Hor’u, cenup kısmında Hör a!-‘Asac layı, Nahr Nars tesmiye edildiği iddia olunan tesmiye olunur; kanalın başlangıcından uzak ol­ ve cenûb-i garbiye doğru teveccüh eyleyen bir mayan bir yerde, fakat Fırat ’m garbında, Hab- kanal var idi; Sûra ve Nars en sonda sularını bâniya (Hibbâniya) savakı bulunmaktadır ki, Budat (budat, Yâküt, I, 770) kanalına döker­ WilIcocks’un İska projesinin esaslı işlerinden ler; bu kanal Batâ’ih 'in şimal kenarından ge­ birini teşkil eder (Midhat Paşa ’nın Şakîâviya çer ve Küfe ’nin şimalînde bir günlük mesafede bataklıklarım kurutma projesi hususunda bk. al-Kanâtir mevkiinde Fırat’ın garbî kolundan Oppenheim, II, 281 ). Balhi’nin tarifi farklıdır ayrılmış olan bîr mecradır ki, Kanatır mevkii (İştahri, s. 84 v.d.; İbn Havlcal, s. 165 ). Bu tarife agleb-i ihtimâl (XII. asırda tudelalı Benjamin nazaran Nahr ‘İsa küçük derelere ayrılır ki, bunlar tarafından ismi zikroîunan) mûsevîlerin meş­ yeniden Nahr al-Sarat nâmı İle birleşirler ve Dic­ hur ilim merkezi aram. Pumbedita (=fam al- le ’ye dökülürler. Hâlbuki asıl kol olan Nahr:İsa Budat ) ’mn aynıdır. Budat (Fırat ’m kolu ) tam Bagdad ’m İçinde Dicle ’ye vâsıl olur; bu Sürâ ve Nars sularım aldıktan sonra, takriben kol munsabma kadar seyr ü sefere müsaittir. 60 km. ’İİk bîr mecra kat’ederek, büyük batak­ Hâlbuki Nahr al-Şarât üzerinde setler seyr u lıklara dökülürdü. seferi imkânsız kılmaktadır. 2. Nahr Şar şar: Yukarıda ismi geçen akar-sulardan başka iki Dimimmâ ’mn aşağı tarafında, 3 fersah (tak­ ırmak daha, yukarıya doğru olan kısımlarda, riben 18 km.) mesafede, Fırat’tan ayrılır; Bâ- birbirlerine kanallar vâsıtası ile bağlı idiler. dürâyâ arazisinin bir kısmından geçer (Yâküt Fırat’tan al-Rabb (Anbâr’dan 14km., Hit’ten böyle tesmiye ediyor: I, 460.- raya şekli doğru 24 km. mesafede ) civarında ayrılan ve ‘Ukbarâ değildir; yalmz-rayyâ yahut-râ^ü şekillerini ile Bagdad arasında Dicle 'ye vâsıl olan meşbûr kabul etmek lâzımdır) ve İbn Serapion (s. 15) Nahr Ducayl kanalı Irak ’a değil, şimalde onun­ ’a göre Madâ’in şehrinin yukarısında 4 fersah la hem-hudut olan Elcezîre'ye âît sayılır; bu (takriben 24 km.) mesafede Dicle ’ye vâsıl kanal Irak ’a âît sayılan havaliye (Maskin, olur; Balhi ’ye göre ( İştahri, s. 85 ; İbn Hav- Katrabbul) bir çok kollar sevkederdi; fakat kaî, s. 166), Bagdad ve Küfe arasında mevcut zannolunduğuna göre, 340 (951) yılında ku­ olan devamlı Savad ’ı kat’eden kanallar şebekesi rumuş idi ve ismi, Sâmarra 'dan çok uzak ol­ Nahr Şarşar ile başlar kİ, Nahr ‘İsâ ’mn, bâzı mayan bir yerde Dicle 'den ayrılmış olan diğer kere şüphesiz Nahr al-Şarât ile karıştırılarak, bir kola verilmişti, al-Anbâr’dan itibaren Fı­ Nahr Şarşar tesmiye edildiğini iddia eyleyen rat’tan 4 kanal ayrılır: 1. Nahr ‘îsâ: mecrası Yakut’a göre (III, 38i), Bagdad'dan 3 fersah kat’î olarak belli değil ise de umumiyet itibârı mesafede küçük Şarşar şehri bu nehir üzerinde ile şimdiki Nahr Şakîâviya ile aynı olduğıi kâindir. 3. Nahr al-Maîik: Nahr Şarşar’m ay­ söylenilebilir; bu kanal ismini ‘îsâ b. ‘Ali (İbn rıldığı noktadan 5 fersah aşağıda Fırat ’tan ay­ Serapion: Müsâ diyor) b. ‘Abd Allah b. al- rılır ve al-Madi’in’in 3 fersah aşağısında Dicle ‘Abbas’ın isminden almıştır ki, bu zâtın hisarı ’ye ulaşır; bu aynı zamanda Savâd dâhilinde Halifeler şehrinin hududu dâhilinde kanalın bir tassüc 'un ismidir ( bk. İbn Serapion, s. 16)5 Dicle ’ye munsap olduğu yerden bir az yuka­ Nahr aî-Malik 'in ai-Fallüca civarında başladı­ rıda bulunuyordu. Kanalın Fırat 'tan çıktığı ğına dâir G. Ie Strange ( s. 68 ) ’in verdiği haber nokta Serapion (s. 14) ’a göre (Yâküt ’ta doğru değildir; çünkü bu mahal Nahr ‘İsa'nın da bÖyîedir, IV, 842 ), Kantarat Dimimmâ başlangıç noktasından ancak 20 km. kadar bir civarında idi (Abu ’I-Fidâ’, s. 52, 14; Dahamâ mesafededir; Nahr aî-Malik’in başlangıç nok­ diyor ki, bu da şüphesiz Dimimmâ 'dan muhar- tası ise Nahr ‘Isa 'makinden hiç olmazsa 50 km. reftır ); Abu ’I-Fidâ’ (gost. yer.) diyor ki ( Suîay* mesafededir ve burayı haritalarda zıkrolunan mân b. Muhasnâ ’ya göre), kanal al-Anbir Hân Makdam civarında aranmak icâp eder; Nahr mevkiinin alt tarafında al-Fallüca civarında al-Malik Bihkubâz al-Avsat ’ın dört tassüc bulunan bîr mahalden gelmektedir; hu kanal 'undan birinin de ismi idi; hâlbuki iki Fallüca- Tassüc Ferözsâbür'u sulayordu; al-Muhavval ’lar Bihkubâz al-A'lâ ’nm tassüc ’landır. 4. Nahr civarında bundan, Bagdad ’a doğru, bir takım ka­ Küşâ: Nahr al-Malik ’in 3 fersah cenûbunda nallar ayrılıyordu; kanal Kaşrlbn Hubayra’nin Fırat 'tan ayrılır ve al-Madâ’in 'den 10 fersah aşağısında Dicle ’ye dökülürdü ; İngiliz haritası aşağıda Dicle’ye ulaşır; son derece zengin bir üzerinde Şakîâviya kanalı ‘Alçrakâf gölünden, mmtakadan geçer ve Kura Ardaşir Bâbakân IRAK. 6^3 dâhilinde Küşâ tassüc'unu ve Nahr Cavbar yer ile IÇorna arasındaki aşağı mecrası, ev­ tassüc 'undan bir kısmım sulayan bir çok ka­ velce Mohammera 'ya kadar uzanmış olması nallardan ayrılır ve Küsâ Rabbâ 'dan geçer muhtemel, bataklık bir mıntakadır [ BaÇiha, (bk. İbn Serapion s. 15 v.d.; İbnHavk:al> s. ıö8; b. bk,]. Bu mmtakanm kapladığı saha hakkın­ Yâküt, IV, 317). Kuşa Rabbâ'dan başka bir da arap coğrafyacılarının verdikleri mâlûmâta Küsâ al-Tarik ( araplaştırılmış ârâmîce ? ) 'tan bakılırsa, bataklıkların şimdikinden daha geniş bahsediliyor kî, İbrahim orada doğmuş ve ora­ olduğu tahmin edilebilir (İÇııdâma 'deki 13.27.0 da defnolunmuştur ; Küsâ Rabbâ 'yi harita üze­ km.2 (?) doğru değildir; orada bataklık sâha- rinde belki de Teli İbrahim 'de (tam Musayyib nıo yalnız uzunluğuna âit bir ölçü verilmiş bu­ 'in şarkında i aramak icâp eder. Fırat ile alâ­ lunuyor, Sprenger 'in, Mas'üdi 'ye istinaden, yap­ kası olmayan Dicle kanallarından birisi olan tığı hesap ( Babyîonien, s, 47 ) yanlıştır ( bk. Nahr Dncayl ( bk, s. S9a ) hakkında yukarıda Wagner, Nackr. Goît. Ges, Wiss,f 1902,3.239). bîr kaç söz söylenmişti; Balhİ (İştahri, s. 77 Bataklıklar o zaman daha Küfe civarında baş­ v.d.; İbn Havkal, s. ı$6)'ye göre, bu kanalın lıyorlardı. Bataklıkların şimdiki sahası takriben kapısı ( füha) Takrıt'in bir az aşağısındadır; 4.500 km2,'dır (böyle olmakla beraber, Batiha bu şehrin semtlerini ve sonra Bagdad civârma 'nın şimalinde, Şatt aî-Hayy ile Dicle arasında kadar Sâmarrâ Savâd 'ını feyizlendırir (İştahri: kâin mmtaka henüz tetkik olunmamıştır; bugün »Bagdad Savâd 'mm büyük bir kısmı onun sâye- dahi bataklık mmtakasmda bîr çok havr, yâni sinde mahsuldar olmuştur" ). Orada eski vaziyet su baskınından hâsıl olan göller vardır — avam bu şekildedir; daha sonra kanalın cenup kısmına, lisanında bu kelime hör yahut havr 'dır — bu daha doğrusu Dicle 'nin koluna bu isim tatbik kelime hakkmdaki bâzı işâretler hususunda edilmiştir; Yâküt (II, 555) 'un tasvirinden bk. Lidzbarskî, Jökannesbuch, s. 144, not 5); anlaşıldığına göre, bu kanal Sâmarrâ aşağı­ İngiliz haritası üzerinde Hör Cazâ'ir ve Hör sında Takrit ile Bagdad arasından doğa­ Abu Kalâm 'dan başka büyük bir su deposu rak, büyük bir sahayı geçtikten sonra, tekrar otan Hör al-Hamar bulunmaktadır. Bundan Dicle'ye döner, Tenâkuzlardan dolayı hiç bir başka Hındiya kolu ile Şatt al-Hay arasında endîşe duymadan malumat toplayan Abu 'UFİ- bulunan bütün mmtaka dâhilinde dahi tuğyan­ dâ* (s, 56,3) Yakut'un Muştarik ( s. 289}'ine lardan hâsıl olan göller vardır; bunları Bahr göre ve İbn Havkal 'e göre, iki türlü tasvirde Nacaf ve Bahr al-Şinâfiya gibi bahr ismi ile bulunur. Ancak Abu '1-Fİdâ', İbn Havkal 'in ri­ gösterilen sulardan ayırmak lâzımdır; Bati ha vayetini, Nahr al-İshâlfi *yi Takrit’İn garbın­ *nm ve havr 'iarm kenarlarından seyr ü se­ da, cenûb-i şarkîde olduğunu söyleyen İbn Sa- fere müsâit kanallar geçer. Hor Huvayza ‘id 'in verdiği mâlûmat ile karıştırmıştır ; kanal yahut Hör al-A'zam dahi Irak 'a raptedil- İbn Serapion (s. 18 v.d., ire. ve şerh, s. 265 miştir ki, Karha suyu, Dicle 'ye munsap olmak v.d.) tarafından, tafsilâtlı olarak, tetkik olun­ üzere, bu Hor 'un içinden geçer. Bundan başka, muştur ; her ne kadar İbn Serapion 'un el-yaz- Hör kelimesi tuğyan sularından hâsıl olan masında Abu 'İ-FidS‘ 'da ( yahut İbn Sa'id 'de ) göllerin mümeyyiz evsâfım hâiz bulunmayan olduğu gibi „şarkta“ deniliyor ise de, elbette Şatt al-* Ar ab deltasının mecralarına dahi de­ bunu „garpta“ okumak lâzımdır. Bu kayıtlar lâlet eder. arasındaki farklar muhtelif devirlerin mevcudi­ Tarih. Bu memleketin mahsuldar arazisi en yeti ile izah olunabilir: Önceleri Fırat'ın bü­ iyİ cinsten bol hububat yetiştirirdi. Eski zaman­ yük bir kanalı (kolu ) var idi ki, ona bâzan ba­ da onun şöhreti Arabistan dâhilinde yayılmış nisinin ismine izafeten İshâki, bâzan da tasgî- idi. Arabistan 'm bedevileri, bu zengin mem­ ren Ducayl derlerdi. Sâmarrâ hakikî felâketle­ leketin kenarında bulunduğu için iki tarafa re sebep oldu: ziynet ve sefahat arzusunu tat­ da nezâreti olan al-Hira emareti ile münâ­ min için, göze alınan israf ât memleketin serve­ sebette idiler. Arabistan 'da yükselen her si­ tini tüketiyordu; bu ihtişam devri geçtikten yâsî hâkimiyetin kendisinde kâfî kuvvet hissT sonra eski zamanların ibyâ etmiş olduğu bir eder-etmez ilk taarruzlarını zengin Irak top­ çok eserler harap oldular; Ishâki-Ducayl ka­ raklarına tevcih etmesi zarûri idi. Fütuhata nalının şimal kısmı da bu arada idi; artık onu teşebbüs etmek isteyen bir hükümet, bu mak­ arkeologlar biliyordu; onlardan başka bütün satları için, maddî temeli ancak orada bulabi­ âlemce mârûf olan ancak DueayI 'dir ki, Sâ­ lirdi; »din yolunda" mücâhidlerin cennette ka­ marrâ 'nm isrâfâtı bile onu öldürmemişti ve vuşacakları hazlara tercih edecekleri bir gani­ hâlâ bugün mevcut olduğu görülüyor ( Oppen- met ancak bu zengin memleketin fethi ile elde heim-Kiepert haritası üzerinde de gösterilmiş­ edilebilirdi. Fakat Irak aynı zamanda, İran tir). Fırat'ın bugün Gurmat ‘Ali yakınında imparatorluğu için de açık bir istilâ kapısı ( Basra 'nm 15 km. şimalinde) Dicle 'ye kavuştuğu I İdi. Siyâsî basîret sahibi olan Peygamber, ken- latam Ansiklopedisi 43

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.