ebook img

MEB İslam Ansiklopedisi 12/2 PDF

728 Pages·1979·70.91 MB·Turkish
by  MEB
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview MEB İslam Ansiklopedisi 12/2

İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ İSLÂM ÂLEMİ TARİH, COĞRAFYA, ETNOGRAFYA VE BİYOGRAFYA LÜGATİ MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞININ KARARI ÜZERİNE İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİNDE (A. ADIVAR v. 1955, R. ARAT v. 1964, A. ATEŞ v. 1966, C. BAYSUN v. 1968) T. YAZICI, S. BULUÇ, (v. 1984), t KAFESOĞLU (v. 1984), O. F. KÖPRÜLÜ, B. KÜTÜKÖĞLU, A. S. FURAT, N. HOCA TARAFINDAN LEYDEN TAB’I ESAS TUTULARAK TE’LÎP, TÂDİL, İKMÂL ve TERCÜME SURETİYLE NEŞREDİLMİŞTİR ıa/a. cilt TUĞ — TÜRŞÎZ KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI MİLLÎ EĞİTİM BASIMEVİ İSTANBUL 1988 TUĞ. Türk! erde bayrak [b. bk.] gibi mü­ çok mâbetlerde kullanılmakta idi. Türk ve Çin him bir devlet ve hâkimiyet alâmeti. tuğlarının başında bir tepelik veya bir başlık vardı. Tuğ, menşe’» bakımından eski dinî merasim­ Uygurlaon tuğ açı {tuğ ucu) dedikleri (F. W. K. lerle ilgili olup, sonradan hâkimiyet alâmeti olarak Müîler, Uigurica, II,.,38, 77; A. von Gabain, Dre kullanılmıştır. Uigurische übersetzung der Biographie Hüen - tsangs, Tuğ kelimesinin nereden geldiği bilinmemekle SBAW, 1935—1938, kısım VII, 1910) bu başlı­ berâber. Türk lehçelerinde tuk ve tuğ, Çince’de ğa Anadolu’da „baba“ denilmiştir (bk. Barhan-i ta veya tuk (?) şeklinde geçmektedir. Çince şekli (tu ) kâ}İe tercümesi, s. 579 )♦ Göktürk tuğlarının başlıkları, ’ne Chou-li gibi eski eserlerde rastlanmaktadır Çin kaynaklarında kurt başı şeklinde olup, kağanlık (K ’ang-hsi sözlüğü, 2i, s. 66*»). Ancak, bu eserlerin otağmm önüne (Ya-men) dikilirdi (Chou-shu, ■ de Hun çağından sonra yeniden kaleme alınmış olduk­ 44, 4a» Pd-shik, 99, 3a, Sui-shu, 84, i»; Liu Mau larını göz.önünde tutmak gerekir (bk. O. Franke, tsai, Die chinesische Ouellen zar Geschichte der Ost- Gsschichte des chinesischen Reiches, Berlin-Leipzig, türken, Wiesbaden, 1958, s. 40). Göktürklerde bu 1937 III, 64). Hun imparatorluğunun kuruluşu başlık, altından yapılırdı. Şah~nâma ’de de, böyle ( m. ö. 206 } ile tuğ kelimesi Çin ’de daha çok kul­ kurt başlı bir bayraktan bahsedilir î bk. mad. BAY­ lanılmaya başlandı {Sbih-chi, 7, 24*»; diğer metin­ RAK]. Tuğ başlığının altında muhtemelen kuy­ ler için bk. yine K ’ang-hsî, ayn. yer.). Bu arada rukların tesbit edildiği bir yumru vardı, Çin ’de belirtilmesi gereken bir nokta da, tuğun yalnız­ baston şeklinde yapılan tuğ gönderinin uçlan, hay­ ca atlı kavîmlere mahsus bîr hâkimiyet timsâli, van ve ejderha şeklîleri ile süslenmişti. Kuyruk ve Çin ’de ise. mâbet ve dinî merâsimierde koruyucu püsküller de, bu süslü uca asılıyordu ( püsküllü Çin bir ruh sembolü olarak kullanılmış olmasıdır. Son­ tuğlarının başlıca tipleri için bk. Yang-lo-ta-chim, radan Moğolların ,jülde“ sinde de bu hususiyetler 7394, s. 12), Bu Çin tuğlan, Türklerin munçak görülür {bk. mad. bayrak j. ’îarma benziyordu 1 krş. mad. BAYRAK ]. Uygur Tuğ kelimesi Türklerle akraba kavim- Türklerinde, yere dikilen tuğîann çeşitli başhklan lerde türlü şekillerde geçer: Moğulca ’da tuğa: vardı. Fakat bunların çoğu büyük budist bayrak­ tak deniyordu (Moğulca ’daki değişiklikleri için ları idi (A. von Gabaİn, ayn. esr,, göst. yer.). bk. Peilîot, Gengis Khan, s. 22). Kelimeye Kuman Tuğlara asılan kuyruklara gelince, milâttan son­ lehçesinde too (Codex Comantais, nşr. GrÖnbech- raki Çin kaynaklan, tuğun kuyruk ve tüylerle süs­ s. 250), Kazak ve Kırgız lehçelerinde tvaı, Kore lenmiş bir bayrak olduğu husûsunda birleşir ( K*ang dilinde tak, tok ve şimâl-i şarkî Sibirya ’daki Gold -Asî, 21, s. 66* ). Ts’ai Yung ( m. s. *33—*92 ) gibi lehçesinde ise, tun şeklinde rastlanır (G. J. Ramsted. bâzı Çin müellifleri ise, tuğlara yak öküzü kuyru­ Katmudtjsches IVörterbuch, Helsinki, 1935, s, 409* )• ğunun bağlandığından bahsederler (ayn. esr., göst. Tuğ kelimesi, Türkçe ’den Tibetçe’ye thag şeklin­ yer.). Bunda muhtemelen Tibet ’ın te’sîri olma­ de geçmiştir (B. Laufer, Loanıvords in Tibetan, lıdır. Çin tuğlan arasında sülün kuyruğu asılı olan­ T'oang Pao, 1916, XVII, 403—552; P. Pelliot, lar da yardı (ayn. esr., göst. yer.), Bununla berâber, ayn, esr., ayn. yer.; ayrıca bk. A. von le Coq, Tür- Çin ’de mâbetlerde kullanılan, sığır ve kuş kuyru­ kfsdhe Namen and Titel in Indien, „Aus Indiens ğundan yapılmış küçük baston tuğlan ile, fa deni­ Kuttur \ Festgabe von Garbe, Erlangen, 1922, s. i—7). len, siyah İpekten yapılmış büyük ordu bayraklan- Tuğun şekilleri: tuğlar bayraksız ve m, birbirinden ayırmak gerekir (bk. F. S. Couvreur, bayraklı olmak üzere iki kısma ayrılır; bayrak­ Dictİonnaire classique de ta tangue Chinoise, Ho sız tuğlar içinde, en eski Türk tuğuna ben­ Chien fu, 1911, „fa“ kelimesi). Başlangıçta Türk zeyen tip, her halde Osmanh tuğlan olmalıdır. Eski tuğlarına hangi hayvan kuyruğunun asıldığı kesin Çin tuğlan küçük ve baston şeklinde olup, daha olarak bilinmemektedir. Ancak, Kırgız destan- îsîâm Ansiklopedisi x i TUĞ. larmda. mızrağın ucuna at veya yak öküzü kuy­ nunla berâber kuyruklu san bayraklar, Kalmuk- rukları bağlandığından bahsedilir. Kırgızlar bu tuğa arda daha uzun müddet kullan’Imıştır. Bu sebeple iüpok derlerdi (K. K. Yudahin, Ktrgtz sözlüğü, Orta-Asya Türk halk edebiyatında Kalmuklar, Türk, trc, A. Taymas, İstanbul, 1948, II, 772). ktl calouh Kalmak.» yâni Jul bayraklı Kalmuklar* Osmanit tuğlarında ise at kuyruğu kullanılıyordu diye vasıflandırılmışlardır (W. Radloff, Projen..., (Ahmed Vefik Paşa, Lehce-i Ostnârtİ, s. 547). III. 134î trc., s. 170). Kıztl iuu, yâni bayraklı kızıl Tuğlu bayraklar, tepelerinde tuğ bu­ tuğ tâbiri Kırgızîarda da vardır (K. K. Yudahin. lunan bayraklardır. Aslında tuğ, tepesinde yalnızca ayn. esr., II, 618). at veya sığır kuyruğu asılmış çıplak bir gönderden Tuğlu mızraklar, bir nevî savaş ibaret değildir. Nitekim Kâşgarlı Mahmud (metin, tuğları olup, bunlan otağ ve karargâhlara di­ III, 92: trc. III, 127: krş, mad. BAYRAK) ’a kilen tuğlardan ayırdetmek gerekir. Göktürk ki­ göre, tuğlar turuncu ( veya al) renkte kumaşlardan tabelerinin yayıldığı Yenisey ’de bulunan kaya yapılır ve bu da uğur sayılırdı. Al bayrağın tepe­ kabartmalarında da, mızrak ucunda bayrak veya sinde, kuyrukların bulunduğu da söylenebilir. Ni­ bir alâmet taşıyan bâzı atlı resimlerini görüyoruz tekim Çin kaynaklan ( T'ang-shu, 217 B; krş. W. (B. Laufer ChmeseClay Figures s. 222). Baykal Eberlıard, Çinin şimal komşuları, Ankara, 1942, gölüne doğru uzanan bölgelerde ise, üzerinde Gök­ s. 68 ), Kırgız reislerinin tuğ dikip altında oturduk­ türk harfleri bulunan kabartmalarda, bu nev alâ­ larım ve kırmızı renge saygı gösterdiklerini yazmak­ met taşıyan m.zrak ann pek çok tiplerine rastlanır tadır, Kırgız tuğlannda kuyruk vardı. İslâm kül­ (A. P. Ok andnîkov. Lenskie pisanitsi. Moskova. türünün te’sîrinden uzak yerlerde yazılmış olma­ 1959. s. 138, şeki! 321; B. ögel Türk kültürü tarihi. sına rağmen, bâzı halklann dillerinde tuğ (tov) Ankara. 1962, s. 205). M. ö. 140'tan sonra Hun- kelimesi için ayrıca Arapça ealam kelimesi de kul­ iara karşı kurulan Çin atlı lapalarındaki bu alâ- lanılmıştır (Codex Comanİctts, nşr. Grönbech, s. metli mızraklar da, onların başlıca husûsiyetler nden 34 ve 250 ). Dede Korkut ’ta da tuğ ile sancağın bir­ biri idi. Her askerin mızrağının ucunda bir alâmet birinden ayırdedildiğini görüyoruz (Dede Kor- vardı ( B. Laufer, ayn. esr., s. 235. şekil 37 )• Türk* kfd küabt, nşr. O. Ş. Gökyay, s. 24). Buna rağmen lerde, bu tuğlu ve alâmetli mızrakların pek çok daha eski çağlarda tuğlu bayraklann bulunduğunu çeşitlerine rastlanır. Üzerinde tuğ bulunan mız­ da unutmamak lâzımdır. Meselâ Cengiz 1206 ’da rakların tepesine bir ejder resmi takılırdı. İşkillerin „han“ ilân edilirken, dokuz kuyruklu (?) beyaz savaş alâmeti olan ejder, Altay kavimlerinin bir bayrak (tuk) dikilmişti ( Yüan ch ’ao pî-shih, Çin ile temâsa geçmelerinden sonra, bunlar vâsı­ Çince metin, s. 202; P. Pelîiot, Histoire secrUe tasıyla İşkillere geçmiş olmalıdır. Daha sonraki de$ Mongols, Paris, 1949, s. 77). Bilindiği üzere Orta-Asya Türklerinin tuğ ve bayraklarında böyle Çin ’i, Cengiz Han adına idare eden general Mu- bir ejder motifine rastlamıyoruz. Cengiz Han ka i ’nin de, »Dokuz kuyruklu beyaz bir tuğ“u ’dan sonra ise, tuğların başında şahin görülüyordu. vardı, P, Peîliot ’ya göre, Cengiz Han garp sefe­ Mızrakların ve bayraklann başına eski Türkçe’de rine giderken, kendi eski tuğunu Mukatî ’ye ver­ »beçkem* ve Oğuzca »perçem** adı verilen ve üzeri mişti (Gengis-Khan, s. 37°). Geniş bir kaynak topuz hâline getirilmiş zülüfler takılırdı (Barkân-İ bilgisine sâhib olan Çinli tarihçi Tu Chi {Meng feâ/f* tercümesi, s. 149). Kâşgarlı Mahmud, kahra­ -tstrerh Shih-chi, 27, 3*») ’ye göre, Mukali’nin manların savaş günlerinde ipek parçaları veya sığır tuğlu beyaz bayrağının üzerinde siyah bir hilâl de kuyrulclan taktıklarından bahseder ise de. bunlan vardı. Tu Chi’ye göre, bu siyah beyaz renkler nereye tesbİt ettiklerini bildirmez (Kâşgari. ayn. güneş ile aym birer remzi idî (bk. P. Peliot. ayn, esr., I. 401,4, trc.. I, 483). Brockelmann (Mit- esr., göst.k5Ver.). Osmanh tuğîannır da eski tuğların teltürkischer Wortschatz. Index ve Âlilürkesianischt bir devamından ibaret olduğu söylenebilir. Nite­ Volkspoesİe, Asia Majör [Probeband], 1923, s. 13 )’a kim O. Houdas, Hârizmşâhlardaki tuğlan, Osmanh göre bunlar, antilop kuyrukîan idiler; Bâzan bu tuğlarına bakarak açıklamaya çalışmıştır (Hisioire zülüflere ktttas mânasına tozak adı verilirdi. Bun­ 4u Soultan Djelaleddin Mankpubirti, Paris, 1895, lar yak öküzü kuyruğundandı. Bâzan mızrağın ucuna, s. 472 ). Çin 'de de, „kara“, „çok renkli** ve »kita­ bu kuyruk yerine birçok siyah bez parçalaman asıldı­ beti** diye târif edilen tuğlar, her ha’de bayraklı ğından da bahsedilir ( F. Steıngass. Persian—English luğlar idi (Pei~wen yün fa, s. 3*49 )• Orta-Asya Dictionary s. 240). Türklerin mızraklanndak savaş mitolojisinde de »renkli tuğ (şibar tuu)** (W. alâmeti al ipekten olmakla berâber beçkem ve perçem Radloff Proben der Volkslitteratur det türkischen kelimeleri hem kuyruklu ve hem de ipekli mızrak­ stermme, ÎII, 143; Alm. trc., s. 180), »aiçığı altm tan ifâde etmekte idi. Nitekim beçkem, Türk leh­ uğ“ (ayn. esr., V, 117 ve Radloff, Wörerbucht I. çelerinde kurt mânasına da gelmektedir f Radloff, 55 î gibi, bâzı tuğlu bayraklardan bahsedilir, Wörterbuch. İV, 1626, krş. Burhön-i kâfi* tercümesi Bilindiği üzere Moğuitaı1 — biraz da Çin te’sîrinde s. 103: Steingass, ayn. esr,, $. 156). Daha sonralar kalarak — rar rengi mukaddes sayarlardı. Bu­ Kırgız mitolojisinde de tuğlu mızraklara rastlıyoruz. Tuğ. â Kırgız 'ehçesinde »tüp'ök" sözü, bîr tutam at kılı | kimiyet ve memuriyet sembolü idi. Merkezde mânasına gelir. »Tüpöfaüü nayza“ tuğlu mızrak ve otağın önüne dikilen tuğların toplanması ve ko­ »fazıl tüpofa sır nayza\ yâni „kızıl tuğlu, sırlı runması için husûsî askerî kıt’alar vardı. Göktürk- mızrak** gibi deyimleri de görülür (Yudahin, Kır­ lerden bahseden ilk Çin kaynaklarına göre, „Gök- gız sözlüğü, Rusçası, s. 527; Türk, trc., II, 772). türkîer kurttan türemişlerdi. Bunun için de ka­ Kuşlar ise,wbu tip bayraklı mızraklara »bançak," ğanlık otağının ( Ya-rnen ) önüne altından yapılmış derler. Türkçe ’de bu mânadaki »munçuk" sözüne kurt başlı tuğ dikerlerdi** (Stıı shu, 84; Liu Mau ayrıca değineceğiz. Bulgarların Madara kabart­ ts*aİ, ayn. esr., s. 40). Daha önceki kaynaklar ise, malarındaki bir mızrak Üzerinde de bir tuğ Göktürklerin bu kurt başlı tuğlarına »cfıı - i*u“, açık olarak görülür (bk. Bahaeddin ögel, ’ yâni bayrak tuğ derler. Buna rağmen, Göktürk Türk faîltür tarihî, s. 262, lev. 26, 2). Göza tuğlarının başında, altından bir kurt başı bulun­ Feher (Die İnschrifl des Reiterreliefs oon Madara, duğunu da söylerler (Chou shu, 44, 4“î shih, Sofya, 1928, s. 16) ’e göre, Bulgarların tuğlan da 99, 2*). Aslında Çinliler, yak öküzünün kuyruğun­ ıt kuyruğundan idi. Eski Türklerîn lanuk ’larına dan yapılan tuğlara »mao-ta* derler. Buna rağmen, gelince, bunlar mızraklı tuğ değil, bayraktır (Kâş- Moğolların gizli tarihi'nâe de. tuğlara zaman-zaman garî, III, metin, s. 270; trc. 365, krş. mad. BAYRAK). kuyruklu tuğ yerine, sâdece bayrak „ch*iu denip frankların Ijloça veya Moç (Koç) *îan da mızraklı geçilmiştir ( krş. Peliiot, ayn. esr., s. 22 v.d.). Orta bayrak idi (Burhân~i feö//e, s. 356). Çin ’de gerçek -Asya Kırgi2 mitolojisinde tepesi altından yapılmış mızraklı tuğdan ilk bahseden Çinli müellif Han tuğlar için, „celegi altın tuu' deniyor (K. K. Yudahm, Yü (K'ang-hsi, 21, s. 661*) olup, Uygur çağında ayn. esr., trc. 1,199 ). Aslında bu yanlış bir tâbirdir. yaşamıştır f O. Fratıke, Geschichte des chinesischen Celefa Türkçe ’deki yelek yâni tüy mânasına gelir. Reİches, III, 414). Nİtekİm Moğullar da tuğun sarkan yak kuyrukla­ Savaş tuğları. Savaş sırasında tuğların rına »tuç-ım çalaya" derler (bk. Peliiot, ayn. esr. türlü rol ve ehemmiyetleri vardı. Her kumandan göst. yer.). Yelek, celek ve Moğulca calaga kelime­ kendi rütbesine göre ayn şekü veya sayıda bir tuğ leri bîrbiriyle ilgili görünmektedirler. Osmanlılar- taşırdı. Öncülerin de ayn tuğlan vardı. Yalnız, Türk- da da »altın calam* ve »alim başlı sancak” tâbir­ terde Öncü kıt’alann küçük bîr ordu kadar kalabalık lerine rastlıyoruz ( i. H. Uzunçarşıîı, Osmanh deo- olduğu unutulmamalıdır. GöktürkSer ile Uygurlar letinin saray teşkilâtı, s. 243, 275). Kırgız reisler bu öncü kumandanlanna »Tuğ taşıfar srifaig yelme de Göktürk çağında bîr tuğ dikip, altında otururlar­ eri" derlerdi (Ra.mstedt, Şine~usa, 5; H. N. Orkun, dı (Hsin T’ang shu. 117i». yk. bk.). Kırgız reisleri Esfa Türk yazıtları 170 ). Tuğ taşıyan bu öncü dev’et işleri ile ilgili kararlarını tuğlann altında kumandanlardan, Tonyukuk kitâbesinde de bahsedilir verirlerdi. Uygur kağanlarının tahta çıkışında da krş. W. Thomsen, ZDMG 1924—1925,s. 169; kurt başlı tuğ dikilir ve selâmlanırdı. Bilhassa Uy­ H. N. Orkun. I 114). Hı tay devletinde de tuğ gur prensi Nahid Çur ’un Çin sarayına gelmesi ?) ve davui taşıyan Öncü kumandan aı vardı do'ayısı île yapılan tuğ merâsimi çok ilgi çekrcidn (K. Wittfogei, History ot Chinese Society, Liao. (Pei~wen~yün~fa, s. 3149*). Bununla berâbeı 907—1125 Philadelphia, 1949, s. 56i). Hıtay dev­ Çin sarayında da, sağ ve sol sistemine göre ayrıl­ letine âit metinlerde, bâzan tuğ, bâzan da bayrak mış altı tuğ bu'unur ve her tuğa bir kişi bakardı tâbiri kullanılmaktadır. Seferden önce tuğ ve da­ ( ayn, esr» göst. yer.). Ancak bu tuğlann giderek vula . kurban sunan Hıtay kumandanı savaş İşâret- ehemmiyetini kaybettiği anlaşılmaktadır. Türk !erini de bu bayrak veya tuğlarla yerdirirdi (ayn, otağlarının önündeki büyük gönderil tuğlar ise. tam ı$r» s. 258. 530). Babur hâtıratında, gece baskı­ bir devlet sembolü olarak görünür, 630 ’dan az son­ nında, ilk İşin tuğcuya düştüğüne işâret eder f Ba­ ra, Göktürk kağanını ziyaret eden Çinli Hsüan bur, Vefazyİ. trc. R. R. Arat, I. 113). Moğolların Tsang. bu tuğlann kağanlık otağının önüne dikil­ gizli tarihi ’nde Tufala, yâni tuğlamak fiili, bayrakla diğim kaydeder (Stanislas juiien. La vk de Hiuen tşâret vermek mânasına gelir. Haeniscb { Wörterbuch. Tsang, Paris, 1857. s. 55* E* Chavannes, DocumenU s. 153) 'in bu fiile verdiği mâna ve A. Temir 'in historiqaes sur les Tou-fauc Occidenteaax, Paris Moğolların gizli tarihi ’ndeki tercüme s. 73, str. 1902, s. 194). 24) şüphelidir ( mes’elenin münâkaşası için bk. Göktürk devleti yıkıldıktan sonra. Çin İmpara­ P. Peliiot, Gengis-Khan, s. 22). Orta - Asya mito­ torları, Türk beylerine ve hattâ Tohâristan yabgu- lojisinde de yiğitler akına çıkmadan Önce, mızrağın su gibi uzak ve eski Göktürk tâbilerine bile „kurt baş ma «altınlı tuğ ( altındı taun )** larını bağlar- başlı tuğ ile davul** vermeğe başlamışlardı. Bu­ ardı t Radloff, Proben.... III, 183; Alm. trc. s. 223 ). nunla. eski beylerin ya unvanları yenileniyor veya Hükümdardık alâmeti olarak tug. onlar tarafından verilen yeni bir unvan bu sembol­ Türk devletlerinde dâima büyük bir ehemmiyet lerle te’yid ediliyordu. Çin kaynaklarında bunun taşıyan tuğ. davul ile birlikte hükümdarların örnekleri pek çoktur. Çin mparatorunun, Göktürk olduğu kadar, büyük me’murların da bir nevî hâ­ devletlerinin topraklarının kendi hâkimiyetine geç­ 4. TUĞ. mesi sebebi île» kendisini Türk kağanının yerine dı. Çünkü dokuz sayısının kendilerine uğur ge­ koyup, Türkîeri, kendi törelerince idâre etmek is­ tirdiğine inanırlardı” demektedir. Babur-nâme ’de temiş olması muhtemeldir. Bu arada anîaşılamıyan de ,.dokuz tuğ” dan bahsedilmektedir ( Babat 'tır, bir şey varsa, o da, büyük askerî güce sâhip hatıratı, trc. R, R. Arat, I, 105; ayrıca bk. s. Türk kağanlarına da kurt başlı tuğ ile davulun 620, not). Babur, tuğlardan bahsederken her gönderilmesidir. Meselâ Işbara Kağan gibi güçlü ne kadar »Moğul düsturu birle tuğ açtılar” dîye bir Göktürk kağanına Çin imparatoru kurt başlı kaydederse de. Cengiz ’in tuğu dokuz değil, bir tane tuğ ile davul lıediye etmişti (Sui ska, 84, 3b; Liu idi. Orta-Asya mitolojisinde görülen „Tuu (tuğ) Mau ts’ai, ayn. esr., s. 51 ). Yine büyük bir Gök­ lar kingeşke kilse”, yâni ..Tuğlar kurultaya gelse” türk kağanı olan Tardu 'ya da, Çin ’den aynı he­ cümlesi ile, tuğ sâbibi boy beyleri ve kumandan­ diyeler gelmişti ( Liu Mau ts’ai, ayn. esr., s. 99). ların kurultaya gelmeleri İcasdedilmiş olmalıdır Yalnız kağanlara değil, büyük Türk boylarından (Radîoff, Proben..., IV, 200, trc., s. 245). Uzun Sır-Tarduşlann reîsi ile yeni yabgu olan bir Gök­ süre Türk hâkimiyetinde kalmış olan Hıtay devle­ türk prensine de Çin ’den kurt başlı bayrak ile tinin kurucuları da, tuğ ve davulları, kabile ve or­ davul gönderilmişti (Tse-chi~i'ung-chien, 199, s. duların teşkilât ve tertibine göre düzenlerlerdi (K. 6265). Herhalde Işbara ve Tardu gibi büyük ka­ Wittfogel, ayn. esr., s. 48, 262; Moğul tuğlan için ğanlarla, ikinci derecede bir me’mur sayılan yab- bk. Plano Carpini, trc. Fr. Risch, s. 240). gulara gönderilen tuğlar arasında bir fark olmalı Cengiz Han ’m baş'angıçtaki tuğunun şekli bi­ idi. Çin'in şimâlindeki Hıtay devletinde de, başan linmemektedir. Ancak şimdiye kadar yapılan araş­ kazanan kumandanlara tuğ ve davul verilirdi f Witt- tırmaların (Moğolların gizli tarihi, s. 134; E. fogel, ayn, esr., s. 374 ye 550), Unutulmamalıdır Haenisch, W'örterbuch zu Mangholtm ni'aca lobca'an ki, Hıtay devlerini (907—1125 ) kuran Proto-Mo- s. 103; Pelliot, Genghis-Khan, s. 288; B. Vladİmirtsov. ğul Kitan kabileleri, üç asır süre ile Göktürk ve Uygur Genghis-Khan, Paris, 1948. s. 51—53, 370) ışığı hâkimiyet ve öncülüğü altında yaşamışlardı. Moğu! altında bu tuğun tepesinde dokuz kuyruk ve altında istilâsından önce Hârizmşâhlarda da tâyinlerde tuğ da beyaz bir bez asılmış, tek bir tuğdan İbaret ol­ verme âdeti vardı (O. Houdas, ayn. esr, s. 51 duğu anlaşılmaktadır. not 259 )• Hattâ yeni tâyin edilen kadılara bile Göktürk ve Uygurlardaki me'munyet ve beylik hil’at giydirilir ve tuğ verilirdi (İbrahim Kafesoğlu derecelerinin tuğ sayılarına göre tâyin edildiği bir Harezmşahhr devleti tarihi, s. 211). gerçektir (G.R, Ramstedt. (SFO 30, s. 63, 7; Tuğların sayısı, eski Türk devletlerin­ H. N. Orkun; Eski Türk yazıtları, I, 166). Yine den beri me'muriyet derecesini gösteren bir ölçü Göktürk devletinin bir devamı olan Türgeşlerde. idi. Boyların büyüklük ve ehemmiyetleri de bu m. s. 742’de, ,.büyük tuğla bey ‘ veya ..büyük bit tuğ sayılarına göre tesbit edilebilir. Doğu Türkle­ me'mur" tatu kuan) ’dan bahsedilmesi ( Tse rinde ( Uygurlarda) ve belki de ötügen' de otu­ -chih-t'tmg-chien, 205. s, 6854; E, Chavannes. Do­ ran Doğu Göktürklerİnde yedi ve dokuz sayılarına cuments, s. 67), tuğlann büyük vc küçük verilen ehemmiyete bakılarak kağan tuğlarının sa­ tuğ olarak ikiye aynidığım göstermektedir. Ni­ yısının dokuz veya yedi olduğu ileri sürüle­ tekim esk> Türklerdeki „tuğlıg” yânı tuğlu, tuğ bilir (E. Chavannes, Documents. s. 246; B. ügel, sahibi unvan ve adlan da buradan gelmiş olmalı­ Türk mitolojisi, II, 2Ğ9). Bu sebeple Osmaniıların dır. Göktürklerdeki bu tuğlar beylere İktâ yolu ile ataları olan Batı Türklerinin de yedi tuğ kullanmış veriliyordu; bunlar Osmanhlardaki „üç tuğlu paşa”, olmaları muhtemeldir (Raşîd al-Dîn, Camie al- vezir; „iki tuğlu paşa”, mîr-î mîrâni »bir tuğlu paşa”. tamrih; nşr, Berezin, 1, 140; II, 02 v.d.). Nitekim mîr-Iivâ gibi rütbelerin karşılığı idiler. Tabiî­ Osmaniı hakanının tuğlan yedi tane idi (krş. Pel- dir ki Osmanhlarda bu tâbirler devlr-deviı deği­ liot, Genghis-Khan. s. 317; Htsi. şecrkte. s. 49; şikliklere uğramıştır. Ahmed Vefik Paşa, »yedi E. Haenisch. Alm. trc., s. 57; Türk, trc. A, Temir. tuğ çıkmak” tâbirini, hünkârın orduya gitmesi şek­ indeks, s. 268: T'oung Pao, 1930, s. 57—61). An­ linde açıklamaktadır {Lehçe-ı Osmânî. s. 547). laşılan, Doğu Türklerinden gelen Uygurlarda, ka- »K-ra tuğ” tâbiri Cengİ2 Han çağında geçmekte­ ğanlann »dokuz tuğ” an’anesi devam etmişti. Kâş- dir. Ancak bunun, içtimâi bir sınıflama sembolü garlı Mahmud ( III. 92) da, sık sık ,.Tokuz Tuğlıg olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Meselâ kara tuğ­ Han" dan bahsetmektedir {ayrıca bk. C Broc- lu Urugut ve Mangıt kabîielen, dengiz Han ’ın kelmann. Altturkcstanısche Volksfioesie, A$ia Majör. en yakın yardımcıları idiler (Pelliot, Kist. sec.&, *924, s, 127). Türk kağanlarının, kendi hâkimiyet­ 54 ; trc, A. Temir. s. 94 ). Daha sonraki çağlarda leri altında bulunan boy ve bölge sayısı kadar otağ­ da asî! olmalarına rağmen, kara tuğ taşıyan bâzı larının önüne tuğ diktikleri söylenebilir. Ancak, Moğul kabileleri vardı (B. Vİadîmirtsov Moğolların Kâşgarh Mahmud (ayn. esr. gost. yer.) »Bîr hü- İçtimâi teşkilâtı, trc. A. inan. Ankara, 1944. s. 249 ). kümdânn sâhib olduğu vilâyet ve pâye ne kadar Fakat Dede Korkut kitabında (nşr. O. Ş. Gokyay, çok olursa olsun, tuğ sayısı dokuzdan fazla olamaz­ s. 58. 276). ..kara tuğlu” tâbiri, daha çok düşman- TUĞ - TUĞRA 5 laf ve. müslüman olmayanların bayraklan için kul­ Uygur kağanları kendi tuğlarım selâmlar ve Hıtay lanılmıştır. Aynı tâbir Çin 'de de vardır. devletinde ise, savaşa çıkmadan Önce tuğa ve davula Nevbet tuğu, daha farklı bir mânada kurban verilirdi (Wittfogel, ayn. esr» s. 217, 258). an’aşılmahdır. Göktürk çağındaki tâyinlerde, tuğla Babur 'an hatıratı (R. R. Arat, Vekayi, s. 105 ) ’nda berâber bir davulun da gönderildiğine yukarıda işa­ da „tuğa kttntz saçma" dan bahsedilmektedir. Ayn ret edilmişti. Bu sebeple »Hakan tuğu** ile »nevbet bir ehemmiyet arzeden bu tâbir, Moğolların ■ tuğu" nu birbirinden ayırmak gerekir (krş. Kutadgu gizli tarihi ’ndeki »tuk sacu" âdeti ile aynı ol­ bilig, nşr. Radloff, s. 14, 20; nşr. R, R. Arat, s. 25, malıdır (Pellîot, ayn. esr» s. 26, 67* Haenisch 86). »Nevbet tuğu" nun mânası içinde davul da IVörterbuch, s. 153 )• Bu söz ile ifâde edilmek İste­ vardır {krş. Kâşgarlı Mahmud, Divan..*, s. 169; nen, tuğa bîr İçki saçmak veya »İibation" yapmak­ trc. 19$; Brockelmann, v4$îa Majör [Probeband], tır. Şarkî Türkistan 'da da ıriüslüman Bahşıîar, s, 17), Zâten Kâşgarlı Mahmud eserinde tuğ keli­ tuğa beyaz ve gök bebekler takarlardı ( S. E, Malov, mesini »davul ve bayrak" olarak tercüme etmek­ Şamanstvo $ariov Vdstoçnaya Turkesiana, Sbomik tedir (krş. mad. BAYRAK J. Aynı şekilde Göktürk M RE, 1918, s. x—16). Buna göre başlangıçta kağanlarına, Çin'den gelen bir nevî Türk Hâki­ hanlık tuğunun dinî bir mânası vardı. miyetini tanıma alâmeti olarak gönderilen hedi­ Bibliyografya : Metinde gösterilmiştir. yelerin başında, elbise ile tuğ ve davul vardı. Çin (Bahaeddîn ögel.) kaynaklarında (Liu Mau tsai s. 5*) Işbara Ka­ TUĞRA, Türkçe bir kelime olup, Oğuz hâkan- ğan'a ve tabta çıkması dolayısıyla Mobo Kağan ları ve nihâyet Selçuklu ve Osmanîı hükümdarlarının {ölm. 588) *a gönderilen tuğ ve davullara İşâret ve yazılı alâmeti idi. amanla husûsî bir ehemmiyet verildiği kayıtlıdır (ayn. hanedan arma ve alâmeti olmuş, yalnız emir ve fer­ esr. s, 55). Göktürklerde savaş sırasında davulların manlarda değil, gayri menkul hüccetleri, [ sancaklar j çalındığı kat'î olarak bilinmektedir {Chavannes, ile sikkeler, resm âbideler, harp gemileri ve daha ayn. esr» s. 59 î krş. Kâşgarlı Mahmud, ayn. esr» yakın devrede hüviye' cüzdanlan, pasaportlar, posta metin, 1,169; Brockelmann, Asta Majör [Probeband], pullan, damgalı resmî evrak ile, kontrol damgası ■ s. 15, 3 ). Cengiz Han *ın, hanlık alâmeti olan „Tuk olarak altın ve gümüş masnult üzerinde yer almıştır. GiıÜrge** sı, yâni, tuğ ve davulu malûmdur. Bun­ İştikakı. Tuğra kelimesi, Farsça *da »işâret" ların korunmasına veya başlarında bir şeref nöbeti mânasındaki nişân, ı.işâna veya nişan bunun Arapça tutulmasına büyük bir ehemmiyet verilirdi (Pel- cem’i: naySşln) ve Arapça’da »remiz, imza" mânasın­ iiot, ayn. esr» s. 91; trc. A. Temir, s. 157 )■ Yuka­ daki laokP I bk. mad. TEVKİ' ] ile müteradif olup, fer- rıda kağan tuğu ile öncülerin tuğlarını birbirinden manlann sonunda alâmeH şerife şeklinde zikredilir. ayırmıştık. Timur çağında da, öncüler zaptedilen kale Eütün bu kelimeler, tuğra 'dan daha geniş mâna- burçlarına kendi tuğlarım dikerlerdi (Nizamüddın Şâ- lıdır ve meselâ Mısır 'da tuğra, ealama ’nin bir par­ mı, Zafernâme, trc. N. Lugal, Ankara, 1949. s. 288). Baş­ çası veya muayyen bir kısmını ifâde eder. Farsça *ya langıçta Türk te'sîri altında kalmış olan Hıtay (Liao) geçen tuğra ’yı (Haklm-i EJakân! ve Mîr Na?mi devletinde, tuğ ve davul hakkında geniş töreler ’den misaller için bk, T O EM, VIII, 56), İbn konmuştu, J Wittfogel, ayn. esr» 142, 214, 284). Uallikân, Farsça asıllı olarak mütâlaa eder ( Vafayât . Husûsîyle savaşlarda tuğ ve davulun ehemmiyeti al-afyön, Bulak, I, 202). Yine ona göre, bu Farsça büyüktü (ayn. esr» 53°. 561). Orta-Asya mitoîo- kelime, Arapça imlâda elif—i maksure İle ve lojİsinde de savaşlarda çalman büyük davullar bi­ şeklinde tesbit olunmuştur. Bu yüzden, edeb Türkçe linmektedir (Radloff, Proben, III, 120, 150; trc. ’de,müennes ism-i tafdiİ juclâ gibi mülâhaza olunarak, s. 153, 188 ). Babur-nâme (trc. R. R. Arat, s. 1x3) de Türk ve Fars nahvine göre, müennes sıfatlarla de »bayrak, tuğ ve nakkare" birbirinden kat'î clarak birlikte kullanılmıştır: tuğra-i ğarrâ gibi. Bâzı garp ayırdedilmişlerdi. muharrirleri de kelimeyi müennes itibâr etmiş­ „Tag iiktt&k* (A. voa Gabain, Hüan Tsanğ, lerdir (die Tughra). VII, 1910; Kâşgarî, I, 169) tâbiri, Çince karşılık­ Arapça'da bir müddet tağğara tuğra çekmek) ları bakımından Moğolların gizli tarihi ’ndeki „baiyi‘' fiili kullanılmıştır (Makrizî, pfita{, Kahire, 1270, fiilinin karşılığıdır (paragraf 202). Kırgız lehçe­ II, 211). Ha’k Arapça ’smda, tuğra İ'e, bh kumaşın sinde »fuü badadı" tâbiri, Babur-nâme (trc» kenarı veya bir evrakın üst tarafı mânasına gelen s. XI3) 'deki „tuğ bağlamak" tâbiri ile aynı turra kanştırı’mıştır. Bu son kelime, Cabartî olmalıdır, oradaki ( s. 105) „tuğ açmak“ tâbiri ise ( IV2, 95 ) ’de ve Mısır 'da son zamanlarda görü­ ayrı bir mânaya gelir. Şimdilik bu tâbirlerin ifâde len istimalde tuğra yerine kullanılmıştır. Vesikada ettikleri mânalar da tam olarak anlaşılamamaktadır. tuğranın konulduğu yerden çıktığı anlaşılan bu ka­ Moğolların gizli tarihi (s. Xo6) ‘nde, tuğun dikil­ rıştırma hayli eskidir (bk. lln Ijaîîikân, göst. yer.; mesi İle hanlık çadırının açılıp kurulması için aynı ayrıca bk. Quatrem£re,Mamlouks, II/2, 308, not). fiil kullanılır. Bu fiilin karşılığı olarak, A. Temir Lehçe’erde tuğra, meselâ Gagauzca ’da olduğu tercümesinde „tuğu açınız" sözü kullanılmıştır. (Radloff, Proben, X; Mosckhoff, s. 98 ) gibi, tura 6 TUĞRA. ve tura telâffuz edilir ve zamanla,, Türkçe *de „bü- [Tuğra kelimesinin menşe*ine dâir yeni bir naza­ yük davul tokmağı, oyunda birinin avucu iç'ne vur­ riye, P. Wittek tarafından ortaya atılmıştır; Oğuzların makta kullanılan bükü imiş mendil" (yukarıda zik­ Garbî Asya’dan aldığı ve diğer Türklerce bilinmeyen redilen Arapça tuna ’de bu mâna bulunur; ayrıca tuğranın menşe’inin ehemmiyetli bir mes’eîe olduğu bk. Arapça ve Farsça duna, dene »davul tokmağı" hakkmdaki Barthoîd’un düşüncesinden OrtarAsya mânasına gelen kelimeler de lurra telâffuz edilmiştir.) Türk tarihi hakkında dersler, İstanbul, I927* s. îö7), Yabancı dillerin bütün bu temsil denemelerine ve okun Türklerde hâkimiyet remzi olması vâkıa- rağmen, tuğra, tamamıyle Türkçe bir kelime olarak smdan hareket eden tarihçi, bir Bizans kroniğinde, mütalaa ^edilmelidir. Kâşgarî (D ivatı lağât al-Turk, Medlerin ok atmak için tigrin lafzını kullanmalarım, İstanbul^ -1333, I, 388; nşr. Besim Atalay, Ankara, tuğra (ğ)’m, Farsça tır ’in eski şeklinden ahn- 1941, I, 462 )*nin verdiği kıymetli bilgiye göre, masımn delili olarak ileri sürmüştür (bk. P, Wittek, bu kelime, Oğuzca İuğrağ { ) ’dan gelmiş Notes sur la Tughra ottomane, Byzantion, 1950, olup, şu mânalara delâlet eder; 1. »Yalnız XX, 291, n. x). Oğuz bakan (melik) ’iarmm mührü '■ tâbİB) ve Orta Türkçe’de, »hükümdârın mühür ve îmzâsı" buyrultusu (taokîe)l bunu [yerleşik] Türlder bil­ mânasına gelen „İuğrağ" (M. Rasanen, Versack mezler." 2. »Geçit resmî veya harb süresince askerlere eines etymologischen iVörterbuchs der Türksprachen, muvakkaten ve âriyet olarak verilen atlar" (bu tes­ Helsinki, 1969, s. 49Öb ) ’ın, tuğ'dan türediği, yânı, miye muhtemelen, ata vurulan hükümdar damgasın­ „tuğ“’âan ~ra~ ile fiil ve bu fiil gövdelinden -ğ ile dan gelmektedir ). isim teşki; edildiği (tuğ, tuğ-ra-mak, tuğ-ra-ğ), Kâşgarî,kezâ, bir vesika veya iç-oğîam (Türkçe Türkçe’nin bünyesine en uygun îzâh şekli olarak oğlan, Arapça ğulöm ) ’ndan bahsederken tuğrağ-la-n- gözükmektedir. mak (iuğrağ almak) (II, 217) fiilini verir. Tuğranın tarihi. Hükümdar adına, vesi­ Tuğrağ > tuğra oluşu, Oğuzca kelime sonun­ kanın üst tarafına, besmele üzerine, kaim ağızlı ka­ daki genizden gelen ğ’nin, Osmaniıca’da kaideye lemle yazılan isim, elkab ve dua cümlesinden uygun olarak düştüğünü îzâh eder. Bu hususta ibâret tuğranın mûcidi olarak, Irak Sel­ başka pek çok misâl bulunmaktadır. çuklularının tuğra çekme (Tuğrakeşlik) hizmetin­ Arapça ’ya giren ve a ile biten diğer Türkçe (veya de bulunan ve 5°5 (mr/1112) ’te nazmettiğı Farsça ) kelimeler gibi tuğra da, ceminde -vat son Lamlyal al-*Acam kasidesiyle meşhur aKJuğrâ’î -ekini almıştır; iuğrâoât (bk. Kalkaşandı, XII, 162); [ b. bk. ] gösterilmiş ( İbn Hallikân, ayn. esr., krş, ağavat, bâşâüât, kalfâoât, ustâoât, hurdaüat v.b. Bulak, I, 200, 202; Makrîzl, ayn. esr., 111,367) Dİğer taraftan, eski tuğrağ şeklinin mevcudiyeti, ise de, İslâm devletlerindeki inşâ* divanı yerine Zenker‘in, tuğra'da harflerin yerini değiştirerek,. Selçuklularda kaim olan Tuğra divanı riyâseti (ra*!s tur-ğa y) (»böyle olsun",) temenni sığasını, veya dîvân al-tuğravîya ) veya tuğrâîliği'n daha hânedâmn Tychsen ’in doğra (Introductîo in rem numartam kurucusu Tuğrul Bey ’den itıbâren mevcud olduğu Muhammedanorum, Rostock, 1794* bk. Descrİption (al-Bundârl, Zubdat al-nuşra va nuljbat al-euşra, d’Egypte, XVI, 338-339) kelimesini bulması gibi trc. Kıvameddİn Burslan: Irak ve Horasan Selçuk* bâzı tehlikeli iştikak tekliflerinin de ortaya atıl­ Mart tarihi, İstanbul, 1943* indeksi Anadolu Sel­ masına yol açmıştır. çuklularında »Tugrâî" lekablı devlet ricâli için bk. [Doğana benzeyen ] efsânevî kuş adı tuğrı ’nm îbn Bîbî, el“Evârmul-eAlctiyye, faksimile, Ankara, tuğra’ya benzemesi nazariye3İ daha ziyâde dikkate 1956, s. 201, 371,550,727 ); bu müessesenin, Oğuz­ şâyandır. Bunu müdâfaa edenlerden Ahmed Mıdhat larda hükümranlık alâmeti olan tuğradan çıktığı Efendi[Mu/ossa/ Tarihrİ Kurön-i Cedide,},353 v.d.], anlaşılmaktadır, Tuğrul Bey’in tuğrası hakkmdaki Ahmed Vefik Paşa {Lehce-i Osmânî, İstanbul, 1306, bilgi, bu işaretin Selçukluların mensub olduğu s. 532], Ziya Gökalp ( M T M , nr. 3, s. 404,445) Kınık boyunun tamga ’smdan alındığım keşfe medar ve Miralay Ali Bey (T OEM, 1334* nr. 43 ve 44), olmuştur (Muhammed b. Alî b. Suiaymân al- bu kuşun, Oğuz’ann bâkamnın arma (Gökalp, Râvandî, Rahat al-şudür va âyat a'-sürür, trc. Ah­ »totem’i" der)’sı veya »ongun" u olduğunu; ber biri med Ateş, Ankara, 1957, s. 96 ’da çomağa benzetilen altışar gruba kumanda eden 4 han ile 24 Oğuz bo­ Tuğrul Bey tuğrasının, Selçuklu sikkelerinde gö­ yunun, kendilerine mahsus tamga ’lan bulunduğunu rülen ok ile yaydan ibâret Kınık damgası olduğu kabûî ederler. Maalesef hiçbiri, malûmatı aldığı ilk defa Fuad Köprülü tarafından tesbît olunmuş­ kaynağı göstermez. Reşıdüddin ve Mahmud Kâş­ tur; Bizans müesseselerinİn Osmanlı müessese1 erine garî *nin nakilleri, bu efsânevî kuşun tasvirini ıhtivâ te'siri hakkında bâzı mülâhazalar, THÎTM, I93X, I, eder (($ah-nâma ’de hakanın bu kuşu Bahrâm 199. Bu hususta ayrıca bk, Paul Wıttek, ayn. makale, Gür ’a hediye ettiği kayıtlıdır: nşr. Mohl, V, 619,621). s. 286 v.d.). Kirman Selçuklularımı*^,kurucusu Ka- Her ne kadar Kâşgarî, tuğrağ ’ın iştikakı mesele­ yurd’un tuğrasının, bu hükümdârın îsîm ve elkabı sini bizden daha iyi vazetmekle beraber: va-lâ adrl üzerine konan ok, yay ve yaycıktan ibâret olması aşlahu (ben de aslını bilmem) demektedir. ’( Recaeil des Texies relatifs â l'hisloire des Seldjoucides. TUĞRA. 7 Leyden, 1886, I, ıo); lbn Bibi [b. bk. ] *de „Ka- al-şahld al-maltk al-Manşür Sayf-al-âln Kala*ün mânça-İ tuğrâ-yt saltanat" tâbirinin bulunması R. 3). (bk. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Tuğra ve pençeler Bu tuğrada, miktân 35 raddesinde olan elif, kâj, İle ferman ve buyumldulata dair, Belleten, I941, lâm, fi, zı gibi bütün dik harflerin bacak veya keşi­ V, 103), kavisli tuğranın Selçuklu âleminde kul­ deleri (muniaşib), dikkati çekecek derecede uzun lanıldığına delâlet etmekte ise de, tuğra ile damga olup, munfasıl keşîdele ikişerli gruplar hâlinde- arasındaki münâsebeti açıklıkla tâyin edecek oriji­ dİzilirler Kalkaşmdî, keşideler araımdak mesa­ nal vesikalara sâhıp değiliz. Tuğrul Bey ’den sonra fenin ince bir mil eninde olduğunu kaydeder). Selçuklu hükümdarları İslâmî an’aneye uyarak Bu muntazam şekli te’min için bâzı harflerin yer­ birer 'dua cümlesinden ibâret olan ,.tevki*" leri değiştirilmiştir; al-malik ’in elif'inin, al-suHân ’ır> kullanmışlardır. al-Bundârî ’nin verdiği bilgiye iki lâm ’ı araşma ilâve edilmesi bu kabildendir. Türk, trc., s. ı$5) göre, Sultan Sencer’in alâ­ Elkab satırı altına resmedilen ^allada'ilâha sulfânahu meti, altta tuğn kavsi, üstte „bismi'llâh taüakkalia ibâresi, tuğra me’mûru tarafından değî. manşür ’u * ala ilah" dua cümlesinden ibâretti. Böylece, Sel­ yazan kâtib tara hodan kaleme alınmış olup, men- çuklu tuğrasının: damga, hükümdarın tevki*i ile isim şûrun üzerine biraz (belki de kasden) yayılmıştır. ve elkabmdan terekküb ettiği tahmin edilebilir. Sel­ Bu tuğranın eb’âdı, Kallçaşandİ ’ye göre, yarım çuklu an’anesinin devam ettiğini gösteren muahhar Kahire kumaş zira* ’ en ve boyundadır. Yazının bir vesika, b 1 husûsu te’yid etmektedir. Gerçekten veya kalem ağzmın genişliği, keşidelerin sayısına Uzun Haşan’m 1 rebîülâhır 877 5 eylül 1472) göre değişmektedir. tarihîyle Karaman-oğlu Pir Ahmed Bey ’e gondcrdiğ' Aynı eserden aldığımız 4. resimde, 47 dik harfin, bîr mektubu (Topkapt Sarayı Müzesi Arşiv Kılavuzu, I. aynı hizâda, ikişerli bitişmiş, mlil başlı 45 keşidesi fas., İstanbul, 1938, vesika 6) üzerindeki tuğra, (R. 1), görülmektedir. Fakat, burada en göze çarpan hu­ işaret edilen üç unsuru ihtiva etmektedir:!) Îsîm ve susiyet, sülüs celi ı kalam caltl al-şulş) ile çizilmiş elkab , Ebu nrıtasr Haşan Bahâdır sozümiiz ), 2) Tev­ zemin üzerine, daha kalın harfler (veya £a/om ki* E ahftakm), 3 ) Akkoyunlulann mensuh olduğu al-famâr) ile Sultan Şa*bân b. Uusayn . 1363—1376) Bayındır boyu damgası Bu İşâretin, tevki*, tamam­ ’in isminin yazılmış olmasıdır. „Şa*bân“ ve „îbn“ layan Jİ’Uâh" olabileceği hakkında bk. Wittek, kelimelerine âit olup, ortalarında yer alan 2 rum un ayn. makale, s. 238). Ancak, Anadolu Selçuklula­ teşkil ettikleri kavislerin garip görünen birleşme­ rının muahhar devrine, XIII. asır ortalarına âit üç sinden aşağıda bahsedilecektir. fermanda, tuğra yerine, sâdece, kalın kalemle ve (tik Osmanlı tuğrasının Murad 1. itinâ İle yazılmış »sultân" kelimesi bulunmaktadır ki devrinde meydana çıktığına dâir efsânevî rivayet ' aş. (R. 2) bu, belki de Selçuklu tuğrası sadeleşme* bk.), Orhan Bey’in 1324 tarihli tuğrasının bulun­ sinin son safhasını teşkil etmektedir. İlk Osmanlı masıyla ’ Muallim M. Cevdet ’in hayatı, İstanbul, tuğrasının bu modelden çıkmış olması pek muhte­ 1938, s. 74°: İ* fd, Uztmçarşılı, Gazi Orhan Bey meldir ( \Vittek, ayn. makale, 289 v.d,)]. Vakfiyesi, Belleten, 1941, V, 27 v.dd.) İtibârını Tuğra, şüphesiz Selçuk’ulardan Eyyûbîler vâ­ tamamıyle kaybetmiştir. Farsça bir vakfiyenin üs­ sıtasıyla?) Mısır Memlûklerine geçmiş ve Kalfça- tünde bulunan bu tuğra (zikredilen vesikada, Or­ şandl’ye göre, $a°bân b. Husayn ’in saltanatına han’ın üç oğlunun, şâhid olarak, babalanmnkine 1363—1376) kadar kullanılmıştır. Bu rivayeti benzer olarak resmedilmiş tuğraları da mevcuttur), te’yid eden Makrizİ ayn. esr.,göst, yer.), kendi za­ sâdelikle yazılmış, »Orhan b, Osman” ifâdesinden manında, yânı 766—845 ,1364—1442) arasında, ibârettir. Bu ibârenin Üç elifi sağda, üç nunu solda tuğranın kullanılmadığım İfâde eder. - birbiri İçine kayık şeklinde - istif edilmiştir ( bk. fcCalkaşandi XIII, r62—16Ğ) bize, Mısır hü- R. 5). Yine aym hükümdarın 1348 tarihli Türkçe cümdarlannm, manşür cem’i manâşır) ’lannda bir temtiknâmes: ' bk. Topkap: Sarayı Müzesi veya binbaşı ve amir Jabltjâna ’lere hitâben yazıl­ Arşiv kılavuzu, 1. fasikül, vesika I ) üzerinde olup mış emirleri üzerine tuğra '<$/& koyduklarına acemice çizilmiş bulunan tuğra (R. 6 tse, £324 ta­ dâir tafsilât verir. rihli olana benzemekle berâber. nunların teşkİj ettiği Husûsî bir me’mur, bu tuğraları dikdörtgen kâ­ kavislerin sol uçlan yukan ve ağa kıvnlıp birleş­ ğıtlar üzerine hazırlar; müteâbben kâtipler, bunları, mekle, müstakbel Osmanlı tuğrasına doğru bir turra'ya mahsm yere, evrâkm besmele üzerindeki tekâmül seyri göstermektedir. Murad 1. tuğrasından üst kısmına yapıştınrlardı (aynca bk. Quatremâre. itıbâren dik harflerden soa sarkmış olduğunu gör­ ayn. esr., II/2, 308—309). Tuğra, sultanın düğümüz bayrağı andıran kıvrımlar zülfe), 1348 bir satar üzerine yazılmış elkab ’mdan tereîdcüb tarihli tuğrada sağa sarkık olarak zuhur etmiştir. ederdi. Sultân al-malik al-Nâşi: Muljammed b. Aynca, e/ı/’ler atasındaki boşlukta, tuğranın bizzat £alâ*ün' 1293—1294, £299—1309,1310—1341) ’un hükümdar tarafından çekildiğine delâlet edebilecek tuğra metni şöyledir: al-Sulfân almMalik al-Nâ- bk. Wittek, ayn. makale, s. 269) olan »vasla" 1ar $frt Naşir al-dunyâ va*l-dln, Mttfyammed b. al-sulfân bulunmaktadır. 8 TUĞRA. 1366 tarîhîi bir vakıfnâme ( bk. Tahsin öz, Murad lebi *nîn sikkelerinde (R. 15) rastianmakta {Miralay L re Emir Süleyman 'a âti iki Vakfiye, TV, I941, Ali Bey, T OEM, rrc—m Ve, nereden aldığını 1/4,241 v.dd.) üzerinde bulunan Murad I. tuğrasında, söylemeden Murad I. sikkesindeki tuğranın şeklini (R. 7), nun ’larm teşkil ettiği eğriler ( beyse ) at-nah verdiği gibi, Fekete de — Halil Edhem ’e daya­ şeklinde o'up üst ^o/’îan, ortadaki elife kadar uza- narak — Murad I. sikkelerinde tuğra bulunduğunu yıp,üst kol sağdaki elifin zülfesiyle birleşmektedir, kaydederse de, H, Edhem 'in meskûkât katalogunda »Murad b. Orhan" ifâde: İnden ibaret olan bu tuğ­ böyle tuğraîı bir sikkeye işâret olunmamıştır olup, rada „Orhan“ 3a »Murad" iç-içe olup, «unların teşkil bu tuğra, (R, 16) Çelebİ’nin zikredilen vesikada' gör­ ettiği eğri bu ibâreden çıkmaktadır. düğümüz hakîki tuğrasından1 pek farklı değildir, XIV ve XV. asır Anadolu beyliklerine âit vesika Murad II. tuğralarında, (R. 18-19), ilk defa »muzai ve sİkke’erde görülen tuğralar, esas itibariyle Osmanh fer" kelimesi zuhur ettiğigib',nuniann teşkil ettiği tuğrasına benzemektedir: Saruhan-oğlu îshâk Bey at-nalı şekilli eğrinin ortasındaki—daha Önce nun’un (1366?—1388 î’in sikkesi üzerindeki tuğra (Îshâk noktası iken, bu defa ters bîr vao ’a benzeyen — işâ- b. İlyts, bk. R. 8). muhteva ve umûmî görünüş retİn de, daha sonrak tuğralarda açıkça okunan bakımından muâsır Osmanh tuğrasıyla ayniyet gös­ »dl’imâ" kepmesinin 3k şekline delâlet ettîğ. anla­ terdiği gibi; Karaman-oğlu İbrahim Bey'in r432 şılmaktadır. Murad II.’ın sikkelerindeki tuğra, tarihlî vakfiyesi 1. H. Uzunçarşılıoğlu, Karaman- hakîk tuğrasıyîe ayniyet göstermemektedir. Esâsen oğulları devri vesikalarından İbrahim Beyin Karaman XVII. asrın ortalarına kadar tuğra, paralarda pek ser­ Imârett vak iyesi. Belleten, 1937: h 57 v.dd.) üze­ best bîr şekilde taklidi edilmiş, ancak Sultan İbra­ rinde bulunan tuğralarda da bu beyin İbrahim b. him devrinden tibâren sikkeler üzerinde aslına uygun Mehmed b. Mehmed b. Karaman; bk. R. 9) ve ik' oğlu­ olarak darbedİlmeğe çalışılmıştır. nun {Mehmed b. İbrahim b. Mehmed b. Karaman ile Mehmed II.’in şehzâdeliğînde çekilen tuğrası îshâk 6. İbrahim i. Mehmed b. Karaman; bk. R. 10-11) (R. 20 babasınmkine benzerse de. 1453 ten isi m* eriyle baba ve dede adlan sıralanmıştır; vesikaya sonraki tuğralarında, »muzaffer" kelimesi, kendi 1465 ’te ilâve edilen üçüncü oğul Pır Abmed Bey ’in ismiyle baba isminin istif edildiği kısma sere' tuğras:( Pır Ahmed b. İbrahim b. Karaman; bk. R. 12) yaklaştırılmış, 1456 tarihli tuğrasında ise. bu $e. muâsır Fâtih ’in tuğrasıyîe çok yakınlık göster­ kelimeye „d-“ harf-i târik ilâve olunmuştur mektedir. Kezâ Candar-oğfu Kasım Bey’in 1462 (Mehmed b. Murad Han el-mazajier dâ’imâı bk. tarihli tuğrası /Cesim Bey b, İsfendiyâr; hk. R. 13) da, R. 21). Bu harf-î târrin daha sonra düştüğü. muâsır Osmanh sikkelerindeki tuğra taklidlerine XVI. asırda yeniden ortaya çıktığı, Süleyman Il.’dan benzemektedir. itibârer. se açıkça okunacak şekilde belirmekte ol­ Vukanda zikredilen misâller de göstermektedir duğu görülmektedir Wittek. ayn. makale. XX, ki, Osmanh tuğrası, dış te ’sirlerden Uzak, kendi iç 279; XVIII. 325 v.d.). nizâmına tâbi olarak tekâmül etmiş, diğer Türk bey­ Bayezid II. tuğra'armda (R. 22’ at-nau eğri fceyze * lerinin tuğralan üzerinde de te’sirîi olmuştur (Wıttek. kollanılın bitişmeden sağa doğru kaydığı, mızrağı ayn, makale, s. 282—285). andıran dik harflerin kayrağa benzer bir şekil Bayezid I. ’in Rumca bir vesika üzerinde bulunan aldığı görülmektedir. tuğrasında, ilk defa, baba ismine bağlı olarak ,jhan“ ün- Selim 1. tuğrasında, il- defa „şâh" ünvâm ortaya vâm {Bayezid b, Murad Han; bk. R. 14) ortaya çıkmakta çıkmaktadır Selim Şâh b. Bayezid Hem ehmızaffer (Bu ünvlnın baba ismine bağlı o'ması, sancak-beyi dâ ‘imâ bk. R. 23-24). Kanun ’nin tuğrasında bu ünvan olarak vazife gören şehzâde’erin baba’armmkine baba ismine de eklenmektedir (Süleyman Şâh b. Selim benzer tuğra çekmelerinden çıkmış olma'ıdbr. Ni­ Şâh Han tHmzajjer daima-, bk. R. 25-26. Bu ünvâmn. tekim Bayezid 1. Kütahya ’da vâ' iken, babası Mu­ vaktiyle şehzâdelere verilen »Çelebi" sıfatı yerine rad I. »ban" olarak hükümrandı. Ancak, Mehmed kaim olduğuna dâir bk. Wittek, ayn. makale, XVIII, III, 'den onra, şehzadelerin kafesten tahta geçme- 323). Selim II. ve Murad III. ’m tuğralarında te­ ‘eri üzerine, buna sebep kalmamış ve bir asır sonra kerrür eden bu ünvan, Mehmed III. ’in tuğrasında Mahmu I. tuğrasında, »han" ünvâm. baba ismi görülmezse de, Ahmed I. *in tuğrasında yeniden yerine hükümran olan pâdişâh ismine bağ anarak ortaya çıkar ve Mahmud II.’a kadar devam eder; müteâkıben de bu tarzda kullanılmıştır ); teyze­ ancak „şâ“ yazısı ikiden bire inmiş»,-h" ler ki kere lerin üst kollan elif'lerin keş'delerini kestikteı son­ yazılmıştır. Husûsiyle Afcdülhamid I» Seim IIL ra birleşmektedir Wittek, ayn. makale, s. 271 v.d,}. ve Mahmu 1 II. ■ Mai;mad Han b. .Abdülhamid Ramazan 8 06 , mart 1404) tarihli vakfiyede bulu­ el-muzaffer da'imâ) ’un tuğralarında bu Unvan nan Süleyman Çelebi ’nin tuğrasında ( Emir Sü­ okunmaz olmuş, „-h" ler, stilize edilmiş bir süs hâ­ leyman b. Bayezia. bk. T V . göst. yer. ve R. 15 ) line inkılâb. etmiştir Zarif Crgun, Tuğra.. Türk İse, »han" ünvâm İhmâl edilmiş, isim başına da Tarih. Arkeologyc ve Etnografya Dergisi. İstanbul. »Çelebi" karşılığı olarak »emîr" ünvân konulmuştur. 1949, sayı 5, s. 204 v.d.). Osmanh para’annda İlk tuğraya, Süleyman Çe­ Mehmed III. *e ! adar, sancak veya eyâlet hâkimi R. 1. Uzun Hasan’m tuğrası (1472). 2. Anadolu Selçuklularına ait tuğra. i*. .^HASüİaU, . . 3. Malik al-Nâşir Muhammed 4, Şa'bân b. Husayn ( 1363-1376). ( 1293-1341 ),* 5. Orhan Gazi (1324). S. Saruhanoğîu Ishak Bey (1366-1388) sikkesindeki tuğra. Tuğra — I

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.