İSLÂM ÂLEMİ TARİH, COĞRAFYA, ETNOGRAFYA VE BİYOGRAFYA LÜGATİ MÎLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞININ KARARI ÜZERİNE İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİNDE i A. ADI VAR v. 1955. R. ARAT v. 1964. A. ATEŞ v. 1966.] T. YAZICI, S. BULUÇ, F. IŞILTAN, N. M. ÇETİN A. KARAMAN, O. F. KÖPRÜLÜ TARAFINDAN LEYDEN TAB'I ESAS TUTULARAK TE’LİF, TÂDİL, İKMÂL ve TERCÜME SÜRETİYLE NEŞREDİLMİŞTİR X I. C J jL T SUĞD — TARİKA İKİNCİ BASILIŞ DEVLET KİTAPLARI İSTANBUL MİLLÎ EĞİTİM BASIMEVİ SUĞD. fBk. sog.d.3 bırakılmış idî (ayn. es t., III, 358; IV, 138); SUGDAK. SUĞD AK, Kırım ’da vaktiy bununla., beraber turkier az sonra uzaklaştı le büyük Uman, şimdi küçük bir ma rılmış görünüyor. Tatarlar da 1249 ’da şehri hal olup, adı grekçe SouySaîa yahut 2ou- terketmeğe mecbur oldular. Bunu, müteakip YÖCiîol ve yahut ^Ouyöıa, lat. ve İtalyanca Sol- bizanslı vali {sebastos) nüfus sayımı yaptır daia ş veya Soldachia, eskj ; rus. Saroz ’dur; dı; sayım ancak 8.300 rakamını veriyor ki, şüphesiz îdrisı (trc. Jaubert, H, 39$)’deki bu şüphesiz-sâdece yetişkin erkek nüfusun -sa arapça Şolfatiya şekli italyaucaya bağlanır. yıldığım gösterir. Ahâlisinin azlığına rağmen, Bu ad bir orta - Asya memleketinin adı olan Suğdâk o zaman, deniz ticâreti itibariyle, bil Soğd [ b. bk.]’a benzetilmiş ve irânî bir kelime hassa Venedik ile ticâret bakımından, Marco itibâr edilmiştir; bundan dolayı şehrin kuru Polo (nşr. Yule-Cordier, I, 2 v.dd.)’nun verdiği luşu Alan [ bk. mad. ALLAN ] ’lara atfedilmek mâlûmattan ve Venedik ticâret anlaşmaların tedir. Aî«ıi ’lar bu mıntakada (Kırım’da, Kerç dan açıkça anlaşılabileceği üzere, büyük bir boğazının şarkı ) XIII. ve XIV. asırlarda hâlâ ehemmiyet taşıyordu. Suğdâk, Altm-Ordu ha zikredilmekte idiler. Eski grek şehirleri .gibi, nı Özbek zamanında (712--741= 1312—1340), Sugdaia ’nııı da bir başlangıç yılı vardır kİ, müthiş bîr darbe yedi; 8 ağustos 1322 ’de şehir buna göre, şehrin kuruluş tarihî olarak, 212 Özbek ’in gönderdiği Kara-Bulat tarafından, { m. Ö.) yılı verilmektedir; bununla beraber bu mukavemet görmeksizin, İşgal edildi ; bütün ad ne Batlamyus ’ta, ne de her hangi diğer bîr çanlar kaldırıldı, azizlerin heykelleri ve haçlar coğrafyacıda bulunuyor ve ancak VHI. asırda kırıldı, kiliseler kapatıldı. 1327 baharında aynı Ravenna ’daki müellifi meçhul hey’et kitabın Özbek, valisi Tolaktemir vasıtası ile,- kaleyi ve da (Ravennaİis Anonymi Cosmographia, nşr. bir çok kiliseyi tahrip ettirdi. İbn Battüta [b. bk.] Pinder ve Parthey, Berlin, 1860, s. %7$ v.d.; buraya .geldiği zaman „Surdâk“ ( şüphesiz Su S.ugdafcon ) zikrediliyor. O zaman şehirde bîr dak yerine ) türk ve İslâm şehri manzarasında grek piskoposu var İdi, fakat şehir grek değil, idi, ancak az mikdarda grek zanaatkar kalmış Hazar hâkimiyetinde idi; ancak Hazar hanlı idi. İbn Battüta limanı „en büyük ve-en. iyi ğının ve T’mutarakan rus' prensliğinin yıkıl lerinden" biri olarak tasvir eder; evler büyük masından sonradır ki. bütün cenûbî Kırım sa ve ekseriyetle ahşap idi (Rıhla, Paris tab., II, hili BizanSı’a bağlandı. İstanbul ’da, latin hâ 414 v.d,). Burada az sonra hıristiyan hâkimi kimiyeti esnasında, bu mıbtaka Trabzon impa yeti yeniden teessüs etti; Suğdâk’m 1365’te ratorluğunun bir parçasını teşkil ediyordu. Cenevizliler tarafından alınması ve Cenova ile Suğdâk iki defa, 1323 ve. 1238 yıllarında, ta tatarlar arasındaki 1380 anlaşması - bilhassa tarlar tarafından yağmalandı, İbn Bibi tara mühimdir. O zaman Suğdâk arazisi garpta fından tafsilât ile anlatılan, fakat kat’î tarih Aluşta !ya kadar uzanıyor ve 1774’te buraya verilmeyen Anadolu türklerinin istilâsı ( bk. El, tekabül eden türk kadılığında 19 ;köy yerinde mad. İBN bIbÎ ; Houtsma, Recueİl de texies re- 18 köyü ihtiva ediyordu. İhtimal bunlar aynı lati/s â l'histoire des Seldjoucides, IH, 329 köyler idi; zîrâ Ceneviz devrinde bu köylerin v.dd.; İV, 134 v.dd,); şüphesiz bu. iki tarih en şarkındaki Aluşta ( A. Şâlüsta ) Sıiğdâk ara arasında yer alın ‘Alâ1 al-Din Kaykubâd 1. zisine dâhil bulumnayordn. Bu devirden itiba { 616 — 634== 12 19—1236 } tarafından gönderilen ren, 147$ ’teki türk fethine kadar, Suğdâk Ce emîr Husâm al-Dİn Çoban, Suğdâk greklerİ neviz’in Gazaria yahut Guzzaria müstemleke ile müttefikleri ruslan ve Kıpçakiarı mağlûp idaresine bağlı bulunuyor ve Kefe konsoloslu etmiş idî, Suğdâlj ’ta çanlar parçalanmış, iki ğuna bağlı ayrı bîr, konsolos tarafından idare haftadan az bir zaman içinde,, büyük bir câmî inşâ .edilmiş,,bir müezzin, bîr hatîb; ye bir ka~ | ediliyordu.Türk fethi, hakkında elimizde bulu dı tâyin olunmuş ve şehirde bir askerî birlik i nan kaynaklarda, bilhassa Kefe etrafındaki sa- İ*ll<n AnıîMopedUi 1 I ' S0ÖÎ5AK — SÜHÂR. vaşlar teferruatı ile tasvir edilmiştir. Suğdâk Sis ve Ayyâs ’ı saymaktadır. VIII. { XIV.) asır ’ın sukutu hakkında kat’î hiç bir şey bilmeye- da Malatya, Dabragi ( Divriği ), Dar anda, Abu- ruz. Kefe ’nin hilâfına, Suğdâk: ne t ürk, ne de lustayn, Ayyâs, Tarsus ve Azana, Sirfandakar daha'sonraki rus hâkimiyeti altında yeni bir ve Sis sekiz niyâbat ’i Memlûk imparatorluğu canlılık kazanmıştır. Bronievvski (1578 } Suğ- nun hudut sahasının CA vâsim ve ŞuğÜr (al- dfilç ’ı harâbe bîr şehir olarak tasvir eder. Bu Kalkaşandi, Şabk al-ac$a, tab. Kahire, IV, 228 günkü harabelerin'-,(resimleri için msi, bk. ’de bulunan şekli böyledîr; burada yalnız Şu- Marco Polo, ngr. Yule-Cordıer, I, 3; Yul. Kula- ğür’n zikretmek daha doğru olurdu )’unun kı kovskiy, Proşloye Tavridi2, Kîyef, 1914, s. 120; sımlarını teşkil ediyordu ve al-Bira, KaPat Ca*- L. Kolit, îzv. Tavr. Ark. Komİssiİ, XXXVIII, bar ve al-Ruha üç niyâbat ’i Elcezsre hudut 1) hemen hepsi Ceneviz devrindendir. bölgesinin kısımlarını meydana getirijordu. Bu Bibliyografya ı BAHÇESARAY ve nunla beraber şuğûr adı şüphesiz bu devirde KEFE maddelerinde zikredilen'eserlerden baş ancak İlim adamları tarafından, bir an’ane ola ka bk. V. G, Vasilîevskiy, Isioriçeskiya rak, biliniyordu. Baylan [ b. bk.) boğazı için, sviedieniya o Suroze ( Trudt V. G, VnsiÛ- Memlûkler zamanında, Şağr al-Iskandariya evskago, III, Izd. Akademii Nauk, Pet- tâbiri kullanılıyordu (H, E. Weijers, Summa rograd, 1915 ); P. Melİoranskıy, Selçuk-Name, operis Durrat al-aslâk fi davlat al-airâk, Ori- kak utoçnîk dlya istorii Vizantii v XII— enialia, nşr, Juynboîl, 1846, II, s. 323, 429, 451,. XIII v£ekeli ( Viz, Vremennik, 1,613 v. dd,)j 464, 468, 489). L. Kotli, Hristoforo Di-Ncgro poslhdniy Diyarbekir [ b. bk,] hudut bölgesine de bâ- konsül Sol'dai ( îzv. Tavr. Üçenoy Ark, Ko~ zan Şuğûr al-Bakriya deniliyordu. ( bk. Kudâ- mİssİİ, 1905, XXXVIII, 1 v. dd.). ma, B G A, VI, 254 ). (W. Barthold.) Abu -I-FidS1 { Takvim, trc. Reinaud-Guyard, SUĞDAÇ. [ Bk. şugdak.3 II/I, 14; II/II, 257) ’da al-Sağr ve al-Şuğûr SUGÛR. al-ŞOGUR (a. şdğr „yarık, de kelimeleri al-Andalus ve Mâverâünnehr ’de de lik1' kelimesinin cemi), S u r i y e-E I c e z î r e hudut bölgeleri mânasında kullanılmıştır. ’n İ n Bizans im paratorluğu tara Bibliyografya: al-îştahri (BG A, fındaki hudut kaleleri nustakası I, 55 v.d.)* İbn Havkal {BGA, H, 108); (bundan dolayı bir de : al- şuğûr al-ramiya). Yâkûît, Mu cam (nşr. Wüstenfeld ), I, 927; Konstantinos Porphyrogennetos ’ta bunlara td Şaf i al-D in, Marâşid al-ittilâ' { nşr. Juynboîl), 2-c6[iia (De caerimon, Bonn tab., I, 657; I, 228; al-Balâzuri ( nrş. de Goeje ), s. 163— krş. Reiske, II, 777=Migne, Patrol. Graec., 171, 184—192; îbn al-Asir. Kâmil ( nşr. Torn- CXII, stn. 1220, ihtar 38’deki notları), sürya- berg), bk. fihrist II, 707; al-Tabari (nşr. nîlerde „Tagrâ memleketi" {Süryanî Michael, de Goeje ), s. 684, fihrist; a!-Dimaşki (nşr. nşr. Chabot, III, 20 v. d., 467 ; Barhebraeus, Mehren), s. 214; Abu ’LFîda’, Annales Mas- Chron. Eccles,nşT. Abbeloos-Lâmy, I, 339 v.d.) lem. (nşr. Reiske), II, 60; III, 486 ( burada denilmektedir. al-Şağr parçasında); Kamal al-Din (bk. Bu hudut eyâleti Kilikya ’daki Tarsus [bk. Freytag, ZD M G, XI, 183, not.); İbn al-Şih« mad. TARSUSj’tan Toros’Iar boyunca Malat na, al-Durr al-muntahab fi târik Halab ya [ b. bk.) ’dan sonra Fırat ’a kadar uzanıyor (nşr. Beyrut), s. 178; Rosen, Zapiski Imp. du ve ‘A vâsi m [ b. bk. ] hudutlarının düşman Akad. Nauk, XLIV, 2, 90, 140,142,233, 311, akı alarmdan korunması vazifesini görüyordu. 315;Sachau {SBPr. Akad. W. Berlin, 1892, Bunun gayesi (fakat mevkii değil) bunu kadîm s. 319 ); Le Strange, Palestine under t he limes ’e tekabül ettiriyordu ve limes arabims, Moslems, s.’ 26 v.d., 37 v.d.; ayn. mil., syriacus v. b.. gibi eski bir taksim bulunduğu The Lands of tke Eastern Caliphate, s/ 128; gibi, sonraları da al-şağûr ahşa* miy a ve al- Gaudefroy-Demombynes, La Syrie â Vepo- şuğûr al-caziriya birbirlerinden ayrılıyordu. que des Mameîouks (1923), s. 96. Maraş [ b. bk.] birincilerin ileri noktası. Ma _ (E. Honigmann.) latya da İkincilerin ileri noktası idi. al-Iştah- SUĞUR* [Bk. SUGÛR.] ri Malatya, al-Hadas, Maraş, al -Harun iya, al- SUHÂR. ŞUHÂR, 'O mân sahilinde Kanisa ( »Kanisat al-Savda1), cAyn Zarba, al- bir şehir ve liman, 240 22' şimal ar Maşşişa, Azana ve Tarsus kalelerini şuğûr ara zında ve 56° 45' şark tülünde olup, aş.-yk. sında saymaktadır; aî-Dimaşki El cezîre hudu 7.500 nüfusu vardır. Limanın iyi bir iskele du kaleleri arasında Malatya, Kemah, Şîmşût, si ve demir atmağa müsait bir derinliği var al-Bira, Hişn Manşür, KaPat al-Rûm, Hadaş dır; liman Farksa burnu ile şimal ve şarka, at-Hamrü’ ve Maraş ’ı; Suriye kaleleri arasın Su vara burnu İle de cenuba doğru oldukça da da Tarsus, Azana, al-Maşşişa..al-Hârüniya, iyi bir şekilde korunmaktadır. En mühim bi- §ühâîL na şehir hüküm darı m s sarayı olup, bu bina ( başka metinlerde, bilâkis Sahnl bulunmakta sivri kemerleri, yuvarlak ve ince uzun sütün» dır ) dokumasına sarıldığı söylenir; o hâlde 'arı, haç şeklinde kubbeleri, çıkıntılı balkon bu devirde Şuhar Ma, şüphesiz iranlıların ları vs. küçük kuleleri ile zengin bir şekilde te’sîri .altında, gelişmiş bir dokuma sanayii «üslenmiştir. Şehrin içinde küçük bir tepecik var idi. Peygamberin ölümünden sonra bütün ’izerindc bulunan bu saray üç kale bedeni ile Arabistan Ma yayılan karışıklıklar 'Omân tecrit edilmiştir; bundan başka bir hendek ile memleketine ve hususiyetle Şuhâr ’a da ulaş çevrilmiş olup, üzerindeki köprü iç kapıya açı mıştır. 'Omân Ma müşriklerin reislerinden Zu lır. Kale bedeni üzerinde eski uzun toplar ve ’l-Tâc Laki t b. Malik al-Azdi ’y* karşı savaş girişin önünde dört büyük top var idi. Müs larda müslümanlarm taraf darlarının reisleri tahkem saray önünde, boş bir saha vardır ki, olarak savaşan Culanda ailesinden 'Abbâd ile buraya deniz tarafındaki davarlara kadar de Cayfar kardeşler bir müddet için Şujbıâr ’ı vam eden ağaçlar dikilmiştir. Şehir üzerle terkedip, dağlara kaçmağa mecbur oldular. rinde hâlâ eski toplar görünen kale bedenleri Fakat şüphesiz Şuhâr ’a tekrar girmeğe mu île korunmuştur ye bundan başka kara tara vaffak oldular ve şehrin 12- (633/634 ) yılında fında bir hendek ile mücehhezdir. Pazar mey müslümanlar tarafından zaptedil meşine kadar danı geniş ve canlıdır. Kubbeli, iki kanatlı burada müşriklere karşı mukavemet hareketini kapılar ile mücehhez büyük ve geniş bir hâl idare ettiler. Fakat şehir, bütün ‘Omân mem ticâret eşyasını muhafaza eder, buna IÇayşa- leketi gibi, İslâm imparatorluğuna ancak gev rıya denilir; zanaatkarlar bilhassa altın ve şek bağlar ile bağlı idi. Bu dur om ancak gümüş işleyen kuyumcular, dokumacılar, de meş’um hâtıra bırakmış olan Emevî valisi mirciler, bakır işleyen amelelerdir ; bunlar umûr Haccâc b. Yûsuf ’un 'Omân memleketine bo miyetle mesleklerini iyi bilirler. Şehrin sevimli yun eğdirip, burayı frak’a bağladığı zaman bir görünüşü vardır. îki-üç katlı evler umumi değişti. 751 (m.s.) yılında memleket yeniden yetle yukarı kısımlarında bir çeşit istinat ke müstakil oldu ve 'Omân memleketinin ilk merleri ile irtibatlı dar sokaklar ile birbirle imâm ’ı, Culanda b. Mas'üd al-Azdi ’yi ken rine bağlanmıştır. Şehrin çevresi aş.-yk. 2 İngi dine, hükümdar seçti. Bununla beraber bu şa liz milidir ; komşu iskân mahallerine geniş bir hıs kendine, oturma yeri olarak, Şuhâr ’ı değil, yol ile bağlanmıştır ; memleketin arka tarafları Nazva ’yi seçti. X. (m.s.) asırda Şuhâr büyük çok münbittir, iyi sulanmıştır ve kesif bir bir refah devrine erişmiş bulunuyordu. 'Omân şekilde iskân edilmiştir, Balık avı büyük bîr memleketinin en mühim şehri ve Fars (Basra) nisbette yapılır ve nüfusun geçimine geniş körfezinin en güzel, İnkişaf etmiş, kalabalık, mikyasta yardım eder, zengin ve taciri, Zabid yeya Şan'S1 Man daha Şuhâr şehri, A. Sprenger ’ın de işaret ettiği mühim, havası sıhhî, fevkalâde pazarlan ve se gibi, Plinius ’taki 'Omân ile aynı olarak gös vimli civarları bulunan şehrî sayılıyordu. Tuğla terilebilir ise de, izlerinin her hâlde islâmi- ve tek ağacından zengin evler inşâ edilmiş idi. yetten Önceki devre kadar takip edilmesi müm Ulu camı deniz yakınında idî; muhteşem bina kün olan çok eski bir te’sis karşısında bulun yüksek bir minare ile teçhiz edilmiş idi ve duğumuz daha az muhakkak değildir, Arap Peygamberin devesinin çökmüş olduğu yerde âlimlerinin şehrin çok eski yaşı hakkmdakİ yükseliyordu. Mihrabının muhtelif taraflardan fikirleri bunun kurulmasını Şuhar b. İram b. muhtelif renklerde, sarı, yeşil ve kırmızı gö Sam b. Nuh’a çıkaran efsânede görülmekte rünen helezonî bir merdiveni var İdi, Küçük dir. Kendi adlan ile anılan körfezde (Basra hurma koruluğunda küçük bir mescîd (muşof- körfezinde ) üstünlüğe sahip olan iranlılar şüp- lâ ) bulunuyordu. İklimi bilhassa güzel sayılan hesiy şehrin ilk hükümdarları olmuşlardır. şehrin su ihtiyacını çok iyi çeşmeler ve tatlı Şehriıi daha eski arap müelliflerinin zikrettiği su kanalları te’min ediyordu. Geniş pazarlar eski adı, Mazin, farsçadır, Şuhar 8 (629/630) son derecede çeşitli mallar ile dolu idî. Şu yılında, Peygamberin elçileri *Amr b. al-'Aş hâr Çin ’în geçidi, şarkın ve Irak ’ın an barı al-Sahmi ile Abü Zayd al-Anşari, Peygam sayılıyordu ve aym derecede Yemen ticâreti berin mektubunu şehrin hâkimleri olan Cayfar için de mühim idi. Şark ile ticâret İçia imti ile 'Abd ( veya 'Abbâd )’a teslim ettikleri za yazlı bir mevkii var idi. Girip-çîkan gemiler man, tarihe girer. Bunlar Peygamberin teklif ile dâima canlı olan liman bir. fersah uzun lerini ve İslâmiyet! kabul ederler; elçilerin lukta ve o kadar genişlikte idi. al-Mukaddasi birincisi 'Omân memleketinin, yerleşik valisi ’nin bilhassa tebarüz ettirdiği üzere, ticâret olarak orada kalır. Şehrin adı bundan sonra dili farsça idi. Dünyanın her tarafının tacir Peygamberin cenaze merasimi île ilgili riva leri Şuhâr Ma birbirleri ile karşılaşıyorlardı. yetlerde geçer Peygamberin na'şmın iki Şuhar Buranın Yemen ve Çin ile sıkı bir münâsebeti 4 &ÜHÂR. var idi ve bu şehirlere gitmek üzere seferler dukça mühim İdi ve 1.500 „Xerafiı“ ’ye ulaşıyor tertip ediliyordu. Hurma, muz, incir, nar, ayva du. Sonra memleketin iç tarafındaki şehirler ve başka meyveler yetiştiren bu münbit mem de kendine taraf darlar te’min etmiş olan Naşir leket ref,ah ve bolluk içinde bulunuyordu, al- b. Murşid b. Sultân al-Ya'rubi ‘Omân memle Bahrayn Üe de çok devamlı münâsebetleri ketindeki Portekiz mülklerine hücum edince. var idi; Şuhâr ’dan bu memlekete doğru gi Portekizliler ancak müstahkem sahil şehirle den yol sahili takip ediyor ve dağlan aştık rinde, Şuhâr ’da, Maskat ’ta, al-Matrah ’ta ve tan sonra, Culfâr ’a varıyordu. Fakat inhitat Kar yat ’ta tutunabildiler. Esasen onların bütün hemen başladı. Hâriîn al-Raşid ’in seferi ile, memlekette nüfuzları hiç bir zaman mühim ol aynı şekilde ‘Omân memleketini hilâfete bağ mamış idi. Naşir b. Murşid, Şuhâr ’ı da zapt lamağı daha- başarılı bir tarzda, gerçekleştir etmek için, sahilde bir kale inşâ etti ve şehri meğe çalışan al-Mu'tazid ’in seferi, Şuljâr ’a tehdit eyledi. Portekizliler yalnız Şuhâr ’;n dokunmamış görünmektedir. Fakat Kar matı kalesini muhafaza edebildiklerine ve bundan ’lerîn memlekette çıkardıkları karışıklıklar za başka Kar yâ t ’ı kaybettiklerine göre, onun te manında, Şuhâr tahrip olundu. Fakat sonra şebbüsü bir dereceye kadar başarılı olmuş idi. hemen yeniden inşa edildi. 362 { 972/973 )’de, Portekizliler, bir müddet imam ’a bir vergi öde Şuhâr önünde ‘Azud aî-Davla ’nin kumandanı yerek, müstahkem limanlarını muhafaza ede Abü Harb ile 'Omân memleketini zaptetmiş bildiler İse de, 1650 ’de kat’î bir surette ko olan Zenc ’ier arasında bir çarpışma oldu. vuldular. 1724 ’te Şuhâr Muhammed b. Naşir Abü Harb düşmanı yendi ve sâkinlerinin kaç ’m düşmanı Halaf b. Mubârak tarafından zapt- mış olması gereken Şuhâr’ı zaptetti. 433 edildi, fakat sonra Ya'rubı ’lerden Sayf b. Sul ( 1041/1042 )’te, Büveyhîlerden Abü Kâîicâr, tân’m eline geçti. 1738’de, Şuhâr iranlıların kendine isyan etmiş olan 'Omân memleketine muhasarasına mâruz kaldı; bunlar Maskat ’ı denizden bir Iran ordusu gönderdi. Donanma zaptettikten ve Şuhâr valisi Ahmed b. Sa‘id Şuhâr önünde demir attı, şehir istilâ edildi ye tarafından mağlûp edildikten sonra, şehri al halkı itaat altına alındı. Fakat ne Büveyhîler, mak için geri gelmişlerdi. Ahmed’in idâre et ne Bagdad halîfelerinin mirasını ele geçirmiş tiği inath müdâfaa bütün cehîdlerini haklı çı olan Selçuklu hükümdarları Şuhâr ’ın refahı kardı. Bununla beraber şehir muhakkak ki İçin bir şey yapmışlardır. XII. (m.s.) asrın or Çok ıztırap çekmiş idî, — ticâreti zâten daha talarına doğru, tir Yemen valisinin, mahir ve Portekizliler tarafından mahvedilmiş idî — zîrâ ânı bir hücumu ile, Basra körfezinde hakimi Niebuhr ’a göre, büyük bîr ehemmiyete sahip yeti eline geçirerek, yalnız deniz seyr-ü-sefe- değil idi. Daha sonra Şinâs kalesine yerleşmiş rîni durdurmakla kalmayıp, fakat ticâreti git olan korsanlar tarafından, XIX. asrın başında, gide 'Aden ’e doğru yöneltecek şekilde, sahil buraya şiddetli bir darbe İndirildi. 1819 ’da leri yağma etmesi zamanından itibaren, Şuhâr İngiliz kuvvetleri ile korsanlar arasında Şu ’m şarkî Asya ile ticarî münâsebetleri son hâr önünde bir deniz savaşına müncer olan buldu. Çok iyi malûmat toplamış olan tbn al- bir İngiliz müdâhalesi hafif bir ferahlık te’min Mucâvîr ’e göre, Şuhâr daha VII. ( h.) asrın iîk etti. Şehri 1836 ’da ziyaret eden J. R. Welîsted, çeyreğinde (m. s. 1225 ’e doğru ) tahrip edilmiş Şuhâr ’ı çok nüfuslu ‘Omân memleketinin Şi bulunuyordu ve araplarm Kalhat Umanı gibi nâs ile Birema arasındaki sâhü şehirlerinin Hürmüz İran anbarı onun ticâretinin vârisi en mühimi ve en büyüğü olarak tasvir eder, olmuş idi. Sonra Şuhâr yeniden kalkınmış ve ve ticâret yeri olarak Maskat ’tan hemen son yeniden inşâ edilmiş görünmektedir; zîrâ Mar- raya yerleştirir. Ona göre, 40 büyük «bangala" co Polo onu, ,,Soer“ adı ile zikretmekte ve sı vardı, ve Iran ve Hindistan ile ehemmiyetli Malabar sahilleri ile at ticâreti yaptığını söy bîr ticâret yapıyordu. Weîİsted, sâkinlerinin lemektedir. İbn Battüta da Seyahainâme ’sinde mikdarım, en yakın küçük köyler de dâhil Şuhâr ’ı zikretmektedir. 16 eylül ı$o6 ’da, Al- 9,000 olarak tahmin ediyordu. Bunlar arasın buquerque kumandasında bir Portekiz filosu, da, küçük bîr sinagogları bulunan ve hayat Sokotrâ’dan hareket e ders k, Hürmüz’a karşı larını Ödünç para vermekle kazanan 20 yahudt bir sefer yaptığı zaman, iik olarak, Portekiz ailesini zikreder. Şuhâr ticâretini/’ ehemmi lilerin „Soar“ dedikleri Şuhâr Önünde kol yeti bu devirde şehrin şeyhinin liman hakla gezmiş İdî, Portekizliler şehrî ve kaleyi zapt rından yılda 10.000 dolar te’min etmesi vakı ettiler, 1588 ’de, XVII, asrın başında tamir ası ile de belli olmaktadır. Hâlbuki 1825 ’te edilmiş olan ve sekiz fersahlık bir çevre üze ‘Omân memleketi imamının Şuhâr için elde rinde ılgın ağaçları, tahıl ve sebze ekilmiş ettiği gümrük hakları 24.000 „kurun“ a çıkmış tarlalar ile çevrili yeni bir istihkâm inşâ etti îdi. İngiltere ’nin 8 İdmûn II;. i820 ’de korsan ler. Vergilerin ve başka gelirlerin hâsılatı ol lar ile yaptığı muahede Basra körfezi suların SUHÂR - SÛK, $ da bir müddet için sükûn ve emniyeti te’min 1860, s. *019; Abu Zarr, Şarh al-sira al- etti ve limanların ticâreti bundan faydalandı. nabaviya (nşr. P.Brönnle ),Kahire, 1911, II, Fakat bu devirde, 'Omân imamı Sayyid Sa'id 462; Lisân al-arab, VI, 115; İbn al-Aşîr, bilhassa- şarkî Afrika ’daki mülklerini çoğalt Kâmil, II,'285, VIII, 475, IX, 344; Historia mağı düşündüğünden ve memleketten uzak do deseobrimento e conqaista da îndia pe~ laşması iktidarını tahrip ettiğinden, korsan los Portugueses per FernSo Lapez de Cas- lar baş kaldırdılar ve reislerinden biri olan tanheda {Coimbra, 1552), II, bölüm $81 L* Hamüd b. 'Azzân, Şuhâr ile Rastak ’ı almağa Ambassade de Dom Garcias de Silva Figu- muvaffak oldu, imâm Sa'id bu ânî hareket eroa en Perse (Paris, 1667 ), s. 388 ; Deca- karşısında fazla bir şey yapamadı ve 1834 ’te da primeira da Asia de löâo de Barros rakibini tanımağa mecbur oldu. 2 yıl sonra, (Lissabon, 1628), IX,- bolüm I, var. 172; Vahhâbîlerin yardımı ile, onu Şuhâr ’dan kov Decada Secunda, II, bolum I, X, bolüm 7; mağa teşebbüs etti. Şehir kara ve deniz tara Terceira decada da Asia de Ioâo de Barros fından muhasara edildi, fakat Sa'id kat’î bir {Lissabon, 1563 ), VII, bölüm 5 ; Decada de- netice elde etmedi, zîrâ zaptedilen şehrin ken cima da Asia de Diego de Couto, I, bölüm disine değil, fakat Vahhâbî Fayşal b. Tur ki 7; Decada XIII. da Historia da îndia por ’nin eline geçmesinden korkması gerekiyordu. Antonio Bocarro (Lissabon, 1876), bölüm Sa'id, Hamüd ’u Maskat ’a götüren bîr İngiliz 157; C. Niebuhr, Beschreibung von Ara- gemisi tarafından bu sıkıntıdan kurtarıldı; bien { Kopenhâgen, 1772 ), s. 296 ; C. Ritter, Hamüd burada Sayyid Sa'id ’e karşı hiç bir Erdkunde von Asien (Berlin, 1846}, VIII/I, hat eke t yapmamağı taahhüt ettiği bir muahe s. 375» 378, 382, 389, 476, 489 v. d., 498, de imzaladı ve bir çok entrikalardan sonra, 508, 526 v.d.; J. R. Wellsted, Travels in Şuhâr’daki hâkimiyetini oğlu Sayf’e bırak Arabia (Loııdon, 1838), 1, 229—233; Reisen mağa mecbur oldu. Fakat Sayf babasına karşı in Arabien {nşr. E. Rödi ger ), Halle, 1842, taahhüt ettiği vazifeleri yerine getirmediğin 1,158—161; W. Gifford Palgrave, Narrative den ve gelirlerden kendisine vermesi gereken of a year; Journey in Central aiıd Eastern kısmı ona vermeği reddettiğinden, Hamüd onu Arabia ( London, 1865 ), II, 329—334, al m. 1849’da öldürttü ve iktidarı bizzat eline aldı, tre., Reise in Arabien ( Leipzig, 1868 }, II, 244 fakat Sa'id, İngiliz hükümetinin muvafakati —248; A. Sprenger, Die Post-und Reise- Üe, onu tevkif ve hapsettirdi, Yerini oğlu routen de s Örtenis (Abh, f. d. Kunde des Kays b, 'Azzan aldı, fakat 1852 ’de askerî kuv Morgenlandes, Leipzig, 1864, III/3, s. I09, vetlerin baskısı altında, şehri Sayyid Sa'İd’e 141, 146 v.d.}; ayn. mil., Die alte Geog- bırakmağa ve Rastâk üzerindeki hâkimiyeti raphie Arabiens (Bern, 1875), s* *24> 3°o» İle iktifa etmeğe mecbur oldu. Bu zamandan ayn. mil., Das Leben " und die Lehre des İtibaren Şuhâr şimdi hemen tarnâmiyîe îbn Mohammad2 ( Berlin. 1869 ), IH, 382, 442 v.d.; Sa'üd kıratlığının bir parçasını teşkil eden E. Glaser, Skizze der Geschichte und Geog- ‘Omân imamlığına bağlı kalmıştır. raphie Arabiens (Berlin, 1890), II, 76, 78; Bibliyograf ya-. al-Iştahr i ( B G A, Th. Bent, Southern Arabia ( London, 1900), I. 25 ); Ibn Havkal ( BG A, II, 32 ); al-Mü- s. 49; L. Caetanİ, Annali delP İslâm (Mi kaddasi ( B G j4, 111. 34, 67, 7° v. d., 92, 96 ); lano, 1907), II, 208 560, not 3, 777—779 al-Mas'Üdİ {BGA. VIII, 281); at-Hamdâni, not 5; CL Huart, Histoire des Arabes {Pa Şifa cazı rat al* Ar ab ( nşr. D. H, Mütter ), ris, 1913), 11, 76, 262 v.d., 267 v.d., 275 Leyden, 1884—1891, s. 125 ; Abu ’l-Fidâ1, —280 ; F. Stuhtmann, Der Kampf um Ara Kitâb takvim al-buldân { nşr. Ch. Schıer), bien zzvisehen der Turkei und England Dresden, 1846, s. 75; Yakut, Mu'cam (nşr. ( Hamburgische Forschungen, Braunschvveig, Wüstenfeîd ), III, 368, 369 ; Marâşid al-ıttilâ' 1916, I, 155 v.d., 160—163, 170, 189); {nşr. T. G. J. Juynkoll ). Leyden, 1853, Handbooks prepared under t he Dırection 147; al-Bakri, Mu'cam {nşr. Wüstenfeld), of the Historical Section of the Foreign Göttingen, 1876, I, 207, II, 599 1 al-İdrisi, Office, nr. 76, Persİan Gulf ( London, 1920), Nuzhat al-muştalç ( frns. tre, jaubert), II, 6; s. 32,^ (Adolf Grohmann.) 'Azİmuddin Ahmad, Die atıf Südarabien SUHAR. [Bk. suhÂR.] bezüglichen Angaben Nağtuân ’$ im Sams SUHAYL. £ Bk.'söheyl. 3 al-Ulum ( G M S, Leyden, 1916, XXIV, 16, SUHRAVARD. [ Bk. SÖHREVERD*] 59); »İ-Dimaşki, Kitâb nuhbat al-dahr fi SUHRAVARDİ. [Bk. sühreverdÎ.] 'acâ'ib - al barr tta ’l-bahr ( nşr. A. F. Meh- SÛK. SUK (A., cem. asvâk ), çarşı. Bu rena), Leîpzig, 1923, s. 218; Ibn Hişâm, kelime şehirlerde, sokak adlarında ve mevkî Şira (nşr. Wüstenfeld)? Göttingen, ı8$8-«- İçimlerinde şık-sık-geçer. Fraenkel (Die aram• i SÖK. Fremdmorter im Ar ab., Leyden, 1886, s. 187 ) aynı müellifin ölümünden sonra neşredilmiş ’e göre, kelime bu mânada aramı dilinden bulunan Wirtschaftsgeschichte (1923), bk. alınmıştır. Fraenkel ’i bu görüşü ileri sürmeğe bahis: Vorderer Orient ( Jüngere Perîoden ), sevkeden husus'* çarşıların, kelimenin mûtad Hususiyetle aİ-Dimaşki, Kitab al-işara ilâ mânasında, eski araplarda mevcut olmaması ge mahâsin al-t icar a, krş. H. Ritter, Ein arabi- rektiği" mütâleasıdır. Fakat bu görüş, kelime sckes Handbuch der Handelsıuissenschaft (isi, nin arapçaya geçmesi gereken ilk devir için VII, 1—91) zikredilmelidir. Çarşı murakıplarının doğru olabilir. Hâlbuki islâmiyetten önce de vazifeleri hakkında krş. mad. HİSBA; çarşılar Arabistan Ma, kelimenin gerçek mânasında, çar ile ilgili bir kaç hadîs hükmü için krş. A. J. şı bulunduğa doğrudur; bu husûsta, son yer Wensinck, Some Aspects of Gender in t he olarak, krş. H. Lamnens, La Mecgue â la veille Semitie Languages, bk. fihrist Sâk kelimesi. de Vhegire { M / F O B, 1924, IX, 3, 57 v.d. - (M. Plessner. ) 153 v.d.); onun tarafından zikredilmiş kay Eski Arabistan çarşı ve pazarları arasında naklardan sak ’un yalnız «çarşı yeri" değil, ‘Ukaz [ b. bk.], şiirde oynadığı rol sebebi ile, aynı zamanda «çarşı" manâsında da kullanıl en çok tanınanıdır. Bunun yanında eski meş mış olduğu anlaşılmaktadır. hur pazarların, Zu’t Macâz, Macanna ve aynı Burada islâ mi yetin içtimâi, İktisâdi ve hu zamanda kısmen Hubâşa’nin durumu tam bir kukî tarihi için «çarşı" mefhumu ile ilgili me sıhhat ile tâyin edilemediği hâlde, ‘Ukaz *ın selelerin bütünü bakkında ancak kısa işaretler çok daha açık bir tasvirine sahibiz ve bu tas yapılmıştır. Hususiyetle bu meselelerden bahs vir, ilk pazarlar için çok ehemmiyetli bir hu eden ihzârî çalışmalar yoktur; bununla be susiyet taşır. raber muhtelif cinsten bir çok eserlerde, sağ Kabileler arasında pazar yeri olarak yolla lamlığı usûlü dâhilinde bir araştırmaya muh rın kavuştuğu ve mümkün olduğu kadar bîta- taç olan tesadüfi kayıtlar bulunmaktadır. Böy raf bir arâzi üzerinde olup, ekseriya uzaktan le bir araştırmada gözden kaçırılmaması icap görülebilen bir yer seçilmiştir. ‘Ukaz için eden en mühim husus şudur: İslâmiyet çok bütün bu şartlar bir araya gelmiştir: 'Ukaz, az bir zamanda, ayrı kısımları daha önce çok Mekke ’nin cenûb-i şarkîsinde 10 mil genişli farklı iktisâdı ve hukûkî bir maziye sahip ğinde bir ova içinde, Mekke Men 3 günlük müstakil devletler teşkil eden çok geniş ülke ve tabî bulunduğu Tâ’if [ b. bk.] *ten bir gün leri zaptetmiş ve bu ülkeler tatbikatı mahallî lük bir mesafede bulunuyordu. Ticâret için idarelere değil, bir merkezî iktidarın vasıtasına Nacd kabileleri ile eenûp ve şimal araplan bağlı olan tedvin edilmiş bir hukuka sahip burada karşılaşıyorlardı. Oradan Yemen’e, Su birleştirici bir devlet içinde toplanmış îdi. riye’ye, Basra körfezine ve Bâbit ’e yollar gi Dar al-islam Ma çarşının tarihini yazacak olan diyordu. ‘Ukaz hiç bir ehemmiyeti olmayan kimse, islâmdan önceki devirlere çıkmak su bir toplanma yeri idi ve panayır zamanı hâ retiyle, muhtelif ülkelerdeki çarşıların tarihini riç, «burası terkedilmiş bir kuş yuvası" hâline takip ve İslâm fethinin bu tekâmülde değiş gelirdi, O hâlde burası milletler-arası bir ticâ melere ne suretle sebep olduğunu tâyin etme ret için meselâ Mekke Men daha elverişlidir. lidir. Bu çeşit bir araştırma yalnız içtimâi Bu çarşı üstelik diğer . bir çok sebepler ile ve İktisadî tarih ve hukuk tarihi bakımından yapılan türlü toplantılar için de uygun idi. mühim olmayacak, aynı zamanda, teferrüâtta Hepsinden Önce, bu toplantılar, pazarların ta şari‘a ile tatbikat arasındaki münâsebetler rihini tâyin eden, de vrî dinî bayramlar da (krş, meselesine cevap vertiıek hususunda da fayda alin, «Messe" =5 Panayır tâbiri) burada yapılırdı. te’min edecektir. Bu zaman esnasında fevkalâde bîr mütâreke Bu meselenin tetkiki İçin faydalanılacak eser ( panayır mütârekesi; krş. alm. „Marktfriede" ler son derecede çok ve çeşitlidir. Dinî ilim tâbiri) hüküm sürerdi. Eski Arabistan ın pa ler, tarih, coğrafya, adab ’e dâir eserler, tatbikî zarları da aslında ibâdet yerleri idi;-fakat bu felsefe ve bir takım şiirler buraya dâhil edil yerler daha sonra Mekke’nin kudsiyeti arttık melidir. Yeni seyahat-nâmeler, medeniyet tarihi ça terke dilmeğe başlandı. 'Ukaz’m anşâb ’ı [ bk. bakımından, bol mikdarda malûmat verebilir; mad, NUŞ8 ] ve bîr haram [ b. bk.} *i var idi; fakat bu eserlerde meseleler, tarihî menşe* ba civarda, Uşaydâ1 Ma kayalığın etrafında tavaf kımından, asiâ tetkik edilmemiştir. Araştırma [ b. bk.] yapılıyordu. Peygamber zamanında bu larda " hareket noktası olarak faydalanılabile ibâdetin hiç bîr izine rastlamayoruz. Her ne cek bâzı mütâlealar şu eserlerde bulunur : Max kadar panayırlar, dinî bakımdan, gittikçe haca Weber, Wirtschaft and Gesellschaft { Grund- [ b. bk.] ile gölgelenmiş ise de, diğer taraftan riss der Sozialokonomik, 1922, IH, 522 v. dd,; hacc yerine yakınlığından faydalandı. Hacıla !cr|. Hf H. Şçhaeder, /s/, 1925, XIV, Ş v. dd,) ye rın ço|fU için bu panayırlar eşaşh bir meşgalş SÛK. y idî: Mavâsim [ bk. mad. MEVSİM ] ve manaşik seyr-ü-sefer bakımından bundan böyle Arap müteradif gibi bir bale geldi. Muhtemelen bütiin çölündeki sapa yol terkedildi. düşmanlıkların kesildiği dört mukaddes ay ( ha İlk devrin pazarları sâdece mavâsim al-hacc ram aylar ) inancına dayanılması sayesinde ’tan ibaret değil idi. Asvâk al-ar ab sayılırken, mümkün olan en geniş ölçüde pazarların de bâzan 14 ve ■ daha fazla pazar - yeri anılır; vamı kolaylaşmıştır. Bu inanç olmasa idi, kân 'Ukaz dâima bu sayı içinde bulunur. Diğerleri dâvası Arabistan'- arazisinde ticâreti felce için ise, gösterilen yerler çok farklıdır. On uğratmış olurdu. Dinî ve ticarî bakımdan ol ların tertip sırası bâzan öyle gösterilmiştir duğu kadar pazarların. İçtimaî ve siyâsî ba ki, bir pazar hemen ötekini tâkip ediyor ve kımdan da ehemmiyetleri var idi. Muhtelif her ay bir veya iki pazara gidilebiliyordu (bk. kabilelerin münâsebetlerinin, bitaraf bir ara msl. L. Cbeikho, al-Maşrik,, 19si, XIX, 446). zide düzenlenmesi burada olurdu; nihayet, Her hâlde Hicaz pazarları yanında, kendilerine şâirler kendi medhıye veya hicviyelerini (bk. has mahallî ehemmiyetleri olan başka pazarlar Wellhausen, Reste2, s. 88 ’de panayır zamanında da var idi. Sak kelimesi, almanca »Marki" keli ‘Ukâ2 ’daki hayatın dikkate şâyân bir tasviri) mesi ile aynı şumûle sahip olduğu için, husûsî dinleyecek bir halkı da burada bulurlardı. Aynı hâllerde hangi çeşit pazardan bahsedildiğini zamanda, senenin son iki ayında, fasılalar ile, tâyin etmek çok güçtür. Bani Kaynüka* [ b.bk.] 'Ukaz panayırını civarda diğer panayırların pazarı ve Sulp al-Nabit (bk. Lammens, La tâkip ettiklerini öğreniyoruz. Bu diğer mavâ- Mecque, s. 302, not 3), muhakkak ki, Medine sim al-hacc hakkında az şey biliyoruz; onlar ’de mahallî pazarlar idi. Msl. al-Hİra ( b. bk; ikinci sınıf panayırlar gibi gözüküyor, hâlbuki Kitâb al-Ağâni} XVI, 99, a ) ’de yıllık bir pa ‘Ukaz bütün Arabistan kabilelerinin bir ara zar var idi. Daha küçük topluluklardan bazı ya geldikleri büyük panayır yeri olarak göste ları, aksine, sâdece kendi pazarları sayesinde rilir. Oraya çok uzak ülkelerden diğer biç bir tanınmışlardı ve onların adları sök ( veya tas panayırda bulunmayan mallar getiriliyordu. giri suvagka) kelimesi ile dâimâ bir arada Yabancı emirler zahirelerini oradan te’min et görülür. mek ve büyük tacirler ile orada birlikte iş yap Bilindiği üzere, araplann Basra. Küfe ve mak itiyadında idiler. Böylece ticarî bakımdan Fustât gibi şehirler ile ilgili eski şehir yer da 'Ukâ? «panayır** adını almağa lâyıktır. Pa leşmeleri gerçekte çöl kenarında tamâmiyle zarların arzettikîerî şekilde muntazam ahş-ve- büyük askerî ordugâhlardan başka bir şey rîş fırsatlarının Mekke gibi bir ticâret şehri değil idi. önceden pazar yerleri düşünülme için elbette büyük ehemmiyetlerinin bulundu miş idi. Basra’nın garbında, takriben 3 mil ğu kendiliğinden anlaşılır. Hattâ bu pazarlar mesafede, kervanların konak yeri olan Mirbad Mekke mıntakasının dışında bulunduğu zaman ’de, büyük pazar esnasında şâirlerin ,/Ukâz da, Kureyş [ b, bk.] ’liler gibi mahir tacirler ’daki gibi** müsabakalar ( mufâkarât; b.bk.) ha etraflarında bulunan pazarlardan faydalanmağı zırladıklarını biliyoruz. H. 14 yılında araplann ve sonunda onları kendi şehirlerinin ticâretine yağmaladıkları ve müstakbel şehrin yerinde katmağı çok iyi biliyorlardı. Bunun neticesi kurulan yıllık' panayır olan Sük Bağdâd, bir olarak pazarlar günden-güne ehemmiyetlerini mânada *Ukaz ile mukayese edilebilir ( bk. Ta- kaybetti ve islâmîyetin kat’î zaferi onların bari, 1, 2203 v.dd.). Bundan başka AhvSz [ b.bk.] âkıbetini tâcil ettî. ‘Ukaz panayırının ilk de gibi eski bir pazardan birden fazla şehir doğ fa 129 ( 746/747 ) ’da Haricîlerin [ b, bk. ], Abü du. Bilhassa Bagdad ’m tarihi bize şehir pa Hamza al-Muhtar b.'Avf al-Azdi ( Azralji, nşr, zarlarının gelişmesinin mükemmel bir misâlini t Wüstenfeld, s. 131 )’nin kumandası altında verir. Başlangıçta pazarlar al-Manşür ’un yu Mekke’yi zapttetîkleri vakit kaybolduğunu Öğ varlak şehrinde bulunuyordu; bu şehir pazar reniyoruz, Fakat İslâmiyet haram aylarını yeri olarak cenubundaki Karh [ b. bk.] ke ortadan kaldırmadan çok Önce, yollardaki em nar mahallesini geliştirdi. Daha Ya'kübi (278“ niyetsizlik o derecede artmış idi ki, panayırın 891’e doğru ) zamanında bile, şimdiki ^bütün ziyaretçilerinin hayatlarından ve servetlerinden şarkta da mûtad olan muhtelif zenâatlerin bu endişe ettikleri de muhakkaktır. Bununla be tam ayrılışı var idi : Her birinin kendi ismini raber her şeyden Önce fetihler arapları kendi verdiği ( ve yahut Sük 'Abd al-Vahid gibi is yarım-adalarının hudutlarının ötelerinde, kendi mini kurucusundan aldığı ) pazarı var idi. Süli ticâretleri için bundan böyle çok tecrit edilmiş al-varrakin ’de yüzden fazla kitapçı dükkânı oİan/Ukâz panayırından daha elverişli yerler bulunuyordu. Daha sonra, şehrin şark kısmı tam buldukları ve yalnız kara yolu ile gittikleri tekâmülünü bulunca, Nahr Mu alla kenarında mmtakalara şevketti. Elcezîre ’nîn fethi onlara Sak at-şalâşff ticâret merkezî oldu. Abu ’l-Fidâ ^oğrudan-dogruya HEind yolunu aştı ve tiçâr? (Geographie, Paris, 18^0, s. 29Ş ) ’ya ğöre; bv 8 SÖK - SÜK-üş-ŞÜYÛR pazar eskiye, Bagdad ’m kuruluşu devrine ka züki, al-Azmina va H-amkina ( Haydarabâd, dar çıkıyor ve ayda bir, salı günü kuruluyor *332 )> H, 161 v.dd.; al-Alûsî f al-Maşrik., du. İbq Battüta zamanında (727 = 1327 ) Sük 1S98, I, 865 v.dd,); Ahnied Amin (Btdletin âl-Şalâsâ’, başlangıçtaki karışık yerinden bir -' of tke Faculty of Arta, University of Egypt hayli taşmış olup, bütün şehri Dicle’ye kadar *9331 I, 46—67 ).— A. v. Kremer, Culturge- kesen uzun bir ticâret caddesi vücuda geti schichte des Orients... ( Wien, 1875—1S77 )» riyordu. «Yıllık panayır" mânasından çıkmış 11, .50 v.dd.; G. Le Strange, Baghdad during olan „sük" kelimesi o hâlde orada hemen the Abbasid Oaliphate ( Ozford, 1900), bk. -hemen bütün nevileri geride bıraktı. Takri fihrist; mad. Sûk ; E. Reitemeycr, Die Stftdte* ben bir asır sonra, al-Makr izi kendi Hitat ■ griindungen der Araber im İslam (Heidelberg, (Bulak, 1270, U,, 94—107 )hnda ve su- . *9*3 )> s. 7, 2 5, 35, 53, 59, 65*, A. Mez, Re- vayka Harı tafsilâtı İle tavsif eder ve tarihini naissance des Islâms {Heidelberg. 1922 ), s. de vermeğe çalışır. 12, 131,156, 390, 451 v.dd.— Bir de bk; madd. Şark pazarları hakkında1 eski ve yeni sey 'UKÂZ, MEVSİM, ACC, ŞAYSÂRÎYA, BÂZÂR, yahların bir çok hikâyeleri vardır. Sük keli BEDESTEN, BEZZİSTÂN, MUHTASİB ve bunların mesinin her çeşit pazarlar için kullanılması bibliyografyaları. (H. KlNDERMANN.) ile tamâmiyle aynı olarak, bugün de iptidaî SUK. [ Bk. SÛK.] tahta baraka dükkânlardan seyircileri şaşırtan SUK; AL-ŞÜYUH. [Bk. SÛK-ÜŞ-ŞÜYÛH.] en muhteşemlerine ( msl. Ibn Cubayr, Voya- SUK AYNA- [ Bk. SÜKEYNE.] ‘ ges,z s. 252’de; böylelerini Haleb için tasvir SUKKAR. [Bk. SOKKER.] eder) kadar bütün çeşitlerine rastlanabilir. SUKKARÎ. [ Bk. SÛKKERÎ.] Hattâ hacc mevsiminde 'Arafa ovasındaki ha SUKMÂN, [ Bk. SÖKMEN.] reketli .hayata bakarak,-eskî Arabistan’ın pa SUKMÂN. [ Bk; sökmen.] _ zarlarının takribî bir tasviri yapılabilir; fa SÛK-Oş-ŞÜYÛH. ' SÜK AL-ŞUYUH, Fırat kat arap dünyasının İktisadî ve manevî mer *ın sağ kıyısında küçük' bîr Irak şehri kezi olarak âlemşümul ehemmiyeti île ‘Ukâz olup, Naşir i ya ’nİn şarkına takriben 40 km, panayırı bu nevHn tek parlak hâdisesi olarak mesafede, Şatt al-Hây Man ayrılan al-Bad'a kalmıştır. kanalının munsabıaın tam karşısındadır. Basra Bibi iye g t af y a: Burada kaynakla Man uzaklığı, düz hat üzerinden, 140 km. Mir. rın pek bol oluşu goz önüne alınarak, yal- Şehir nehir boyunca uzanan hurma fidanlık •• nız yukarıda açıklanmış olan hâdiseler ile ları ortasında bulunmaktadır. Şehri çevrele doğrudan-doğruya ilgili • eserler zikredile yen-ve Basra’ya kadar uzanan bataklıklı böl cektir: Sûre 11, 194 -’ün tefsirleri; Wen- ge, havayı sıhhate çok zararlı bir hale getirir. sînek, Handbook of early Muhammadan Sûk ai-Şuyüh, XVIII. asrm ilk yarısında; Ba . Tradition, bk. mad. Market ( bilhassa Bu- ni ’l-Muntafik [ bk. mad. MÖNTEFİK ] arap! arı hâri, Hacc, bâb 150 hakkındaki şerhler ); birliğinin pazarı ( sûk ) olarak kurulmuş idi; Lügatler, mad. Sük, lOkâz ; Bakrı, Mu1 cam, s. buraya 4 saatlik; mesafede vaktiyle Muntafik 660 v.dd.; Yâküt, Mrfcam, mad. ‘Öküz, Herin en yüksek şeyhinin Küt al-Şuyüh adı ve- M ir b ad.—A. Sprenger, Die Posi-ıınd Reise- ■rilen oturma yeri bulunuyordu; cemi şeklinde routen des Orienis ( Leipzig, 1864), s. I27 olan şuyah şeyhin ..boyuna" mensup-âzâlara v v.d.; ayn. mil., Die alie Geographie Arabi- delâlet eder. XVIII. asrm sonuna doğru, Sük ens (Bern, 1875), s* 223 v.dd.; ayn. mü., al-Şuyüh bir camii bulunan, toprak bir sûr ile Das Leben und die Lehte des Mohammad çevrilmiş ( Beauchamp ) küçük ? bir şehir idi; (Berlin, 1861 — 1865 ),1,45.102—107,164 v.d.; XIX-, asrm başında 6.000 aile ile meskûn ve 178, 401 v.d.; Fr. Buhl, Das Leben Muham~ son derecede pis, fakat Basra -ve hattâ Büşir meds (al m.-ire. H. H. Schaeder), Leipzig, ve Bombay ile geniş bir ticâreti bulunan bir 1930, s, 49 v.d., 105; J. Wellhausen, Reste şehir olarak tasvir edilmiştir. Fraser M göre, arabisehen Heidentumsz (Berlin, 1897 ), s. 88, Muntafik Herin şeyhi orada ikamet etmeğe te 92 v.d.; 216.246; H.LammenS; La çite arabe nezzül tmeyordu, fakat Petermann zamanında de Tâif â la veille de VHeğire {M F 0 B, ( 1S54) şeyhin şehirde bir evi var idi. XIX. 1922, VIİI,'i98, 206 v.dd., 228 ) ayn. mil., La asrm sonuna doğru, nüfus sayısı. 2,25o’si iki Mecgue â la veille de VHigire { M F O B, câmii bulunan sunul ve 8.770 ’İ yalnız bir mes~ . 1924, IX, 153 v.d.); ayn. mil.,Les Sanctuaires cid*i bulunan şi’î olmak if ^re, 12.000( Ş.Sâmî, preislamites dans VArabie occidentale (M Cuinet) olarak verilmiştir. Bunun dışında ka FOB, 1926, XI, 128, 148, 15°); ay»* mil., lan nüfus, yahudilerden ( 280 ) ve- 700 Mandeî- L3Arabie occidentale avant VHegire (Bey Herden veya-Şubba Hardan ibaret bulunuyordu. rut, 1928), s. 17, 29 v.d., ğo v.d.j al-Mar- Şubbâ Har ekseriya nehrin sol- kıyısı üzerinde SÛK-Oş-ŞÜYÛH - SULDUS. 9 Şubbüye kenar mahallelerinde oturuyorlardı, rularak, götürülmüş idi. Fakat Temüein, bir 1853 ’ten önce, Mandeî Merîn nüfusu takriben dinlenme esnasında, muhafızlarında! 'kurtu 260 aileyi buluyordu, fakat o yılda Muntafik larak, Onon nehrinde, suda gizlenmiş idi. Merin tazyiki 200 aileyi 'Amâra ’ye goç ettir Taiçî’utlar ile birlikte hareket etmek mecbu di. Petermann 1854’te 'Amâra ’de onların baş riyetinde kaldığı anlaşılan Suldus boyundan rahipleri olan Şayh Yahya’yı ziyaret etti. Man Sorkan-şira onu gördüğü hâlde haber ver deî ’ler, her yerde olduğu gibi, Suk ’ta da ku memiş ve sudan çıkıp kaçmasına goz yum yumculuk yapar, aynı zamanda demircilikle muştur. Temüein doğruca evine gittiği Sorkan- uğraşırdı ve bir çeşit sandal yapmakla meşgul şira ’nm oğulları Çimbai ve Çil a ’un tarafından olurlardı, bukağısı ateşte yakılarak, serbest bırakılmış, Suk al-Şuyüh, türk idaresinde, Muntafik san kendisine at, yiyecek ve silâh verilerek, an cağında aynı adı taşıyan bir hazâ merkezi idi. nesinin ve kardeşlerinin yanma gönderilmiştir, Şehrin iki tarafında yaşayan kabileler (Badür Moğulların gizli tarihi ’nde Suldus boyun ve Bani Asad ) şi’îdir. Kazdı sâkinlerinin sayısı dan Sorkan-şira ile oğulları Çimbai, Çila’un 50.000 olarak tahmin edilmiştir. ve kızı Hadaan’dan başka, bu boya mensup Bibliyograf y a Ritter, Erdkunde, daha şu adlarla karşılaşıyoruz : Çilgütei, Tâki, XI ( cilt VII, 2. kısım ), 1000, 1008, muahhar Taiçİ’udaı kardeşler (§ 120), Takaî-ba’atur seyyahları zikreder; H. Petermann, Reisen (§ *.96 }■ Bunlar daha Temüein 1206 ’da hü im Orient (Leipzig, 1861), H, 83—93; V. kümdar seçilmeden Önce gelip ona iltihak et Cuinet, La Turguie d Vlsıe (Paris, 1894), mişler ve sonra da her zaman onu destek III, 308 v. dd.; Ş. Sâmî, Kâmüs ct/-a7am, IV, lemişlerdir. Temüein 1206 ’da „Çingis-han“ 2687 î M. von Oppenheim, Vom Mittelmeer unvanı ile, hükümdar ilân edildikten sonra da zum Persischen Golf (Berlin, 190°), H> 7®; vaktiyle kendisine iyilik etmiş olanları unut E. Sachau, Am Euphrat und Tigris (Leipzig, mamış ve bu meyanda Suldus boyundan olan 1900 },s. 72 ; W. Brandt, Die Manda er ( Verh. kimseler de mühim mevkilere tâyin edilmiştir. Ak. Amst., N. R., XVI, 3), Amsterdam, 19151 Bunlardan bilhassa yukarıda adı geçen Sor s. 57 v.d’ (J. H. Kramers.) kan-şira ’nm neslinden, îlhanlı devleti zama SULA. [Bk. sOlA.] nında mühim işler görmüş olan tanınmış şah SULAHFAT. [Bk. sülahfât.] siyetler yetişmiştir: SULAMİ, [Bk. sOlemÎ.3 Sorkan-şira - ŞULAYB. [ Bk. suleyb.] SULAYHÎ. [Bk. SULEYHÎLER.] SULAYM B. MANŞUR. [Bk. :0leym b. ( oğlu ) { oğlu ) ( kl2t ) Çimbai Çila’un Hada ’an MANSUR.] SULAYMAN. [ Bk. Süleyman.] Sodo { Sodun ) - noyan SULAYMANÎYA. [Bk. sOleymanîye.] SULDUS. SULDUS (SULDUZ \ bir moğul Tuda ’un boyunun adı olup, en eski moğuîca kaynaklar Malik dan biri olan Moğulların gizli tarihi ’iıde üç yerde geçmektedir (§ 82, 120, 196). Suldus Çoban kelimesi moğul. sülde (^saadet" ) ile türk. —z Temür Taş cemî ekinden meydana gelen bir kelime olduğu şeklindeki iştikakı (Berezin ; Lîgeti, QKCA, i) Sodo ’nun çocukları, Hülegü ile, İran ’a gel pek mümkün görünmemektedir. Türkçeye ge mişlerdir. Hülegü ’nün karısı ( Abaka ’mn an çen moğuîca kelimelerin sonlarındaki —s sesi nesi ) Yesünçin, Suîduslardan idi. Malik, Iran —2 olduğundan, bu kelime sonraları Sulduz ’m garp bölgesini zaptetmîştir. Malik ’in oğlu şeklini almıştır. Çoban’a gelince, 670 ( 1272 ) tarihli Nür al- Temüein ( Cengiz) ’in babası Yesügei-ba’atur Dın Caca vakfiyesinden moğuîca kısmında tarafından birleştirilmiş olan boylar arasında yüzbaşı rütbesi ile zikredilen Çoban’m 688 Taİçi’utlar da var idi ( bk, ayn. esr., § 120 ), Fa (i289Î’de, Argun zamanında, cesareti ile te kat Yesügei ’^tin ölümünden sonra, TaiçPutİar mayüz etmiş olan Malik Mn oğlu Çoban ile ve başkaları Yesügei ’nin eşi Hö’elün-ücin İle aynı şahıs olup-olmadığını tespit etmek şim çocuklarım terkedîp ayrıldılar, Üstelik, bir dilik mümkün değildir (A. Temir, Cacaoğlu müddet sonra da onları imha etmek maksadı vakfiyesi, s. 186). Malik’in oğlu Çoban, son ile, üzerlerine saldırdılar. Temüein, bu baskın raları Gazan ve öleeitü [ bk. mad. OLCAYTU ] dan. ormatfö kaçarak hayatım kurtarmakla be- zamanında da bu itibârı muhafaza etmiştir. fâbşr, ajs 4onr& yakalanmış ve bukağıya vu Kaşânij ölçeifü tşyrihindş (Paris, Bibi. Nst,