ebook img

Materyalist teoloji ve presokratik felsefe Alain Badiou ve Giorgio Agamben örneklerinin bir ... PDF

230 Pages·2016·1.61 MB·English
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Materyalist teoloji ve presokratik felsefe Alain Badiou ve Giorgio Agamben örneklerinin bir ...

MATERYALĠST TEOLOJĠ VE PRESOKRATĠK FELSEFE: ALAIN BADIOU VE GIORGIO AGAMBEN ÖRNEKLERĠNĠN BĠR DEĞERLENDĠRMESĠ MATERIALIST THEOLOGY AND PRESOCRATIC PHILOSOPHY: AN EVALUATION OF THE WORKS OF ALAIN BADIOU AND GIORGIO AGAMBEN GÖKHAN DUMAN 114679002 ĠSTANBUL BĠLGĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE VE TOPLUMSAL DÜġÜNCE YÜKSEK LĠSANS PROGRAMI DOÇ. DR. FERDA KESKĠN HAZĠRAN 2016 2 ABSTRACT This study offers an elaboration of the presocratic philosophy through recommenting the authentic fragments and testimonies in order to arrive at an understanding of how the materialist theology, which is an ongoing debate and effort among several contemporary philosophers concerning the ontological validity of the religious, reacts against the return of the religious. As a result, this study aims to highlight and criticize the deficiencies in Alain Badiou’s and Giorgio Agamben’s works that penetrate the issue of materialist theology. To do so, firstly, the works of Alain Badiou and Giorgio Agamben are examined in detail. Secondly, to contextualize the presocratic philosophy correctly and to comprehend in what ways it contributes to the general tendencies and efforts of this era of philosophy, Ancient Greek’s political and cultural history is examined. Lastly, the presocratic philosophers’ fragments and testimonies are commented in light of their effort of overcoming the sacred and the religious. ÖZET Bu çalışma, kimi çağdaş filozofların dinselin ontolojik statüsüne ilişkin olarak geliştirdiği materyalist teoloji tartışmasının ve etkinliğinin dinselin dönüşüne karşı tepki verme biçimini anlamak üzere, orijinal fragmanların ve göndermelerin yeniden yorumlanması yoluyla presokratik felsefenin bir değerlendirmesini sunmaktadır. Bu kapsamda bu metin, Alain Badiou ve Giorgio Agamben’in materyalist teoloji konusunu irdeleyen çalışmalarının çeşitli problemlerini gün yüzüne çıkarıp eleştirmeyi hedeflemektedir. Söz konusu amaç doğrultusunda ilk olarak Badiou ve Agamben’in ilgili çalışmaları detayla ele alınmaktadır. İkinci olarak, presokratik felsefeyi doğru bir biçimde konumlandırıp felsefenin bu evresine hangi genel eğilimler ve hedefler açısından katkılar sunduğunu anlamak üzere Eski Yunan’ın 3 siyasi ve kültürel tarihi incelenmektedir. Son olarak, kutsalın ve dinselin aşılması çerçevesinde presokratik filozofların fragmanları ve göndermeleri yeniden yorumlanmaktadır. 4 ĠÇĠNDEKĠLER Abstract - Özet……….…………………………………………………………3-4 GĠRĠġ…………………………………………………………….……………….6 I. ATEĠZM SORUSUNA BĠR ALTERNATĠF OLARAK MATERYALĠST TEOLOJĠ.………………………………………………………………………..23 A) Alain Badiou : Aziz Pavlus ve Evrenselciliğin ĠnĢası……………………….29 B) Giorgio Agamben : Geriye Kalan Zaman........................................................44 C) Genel Değerlendirme…………………………….………………………..…67 II. FELSEFENĠN TOPLUMSAL KOġULU OLARAK ESKĠ YUNAN TARĠHĠ………………………………………………….………………………75 A) Eski Yunan Uygarlığının Siyasi ve Ekonomik Tarihi.………………………75 i. Eski Yunan Medeniyetinin Genel Karakteristikleri…………………………...75 ii. Minos Uygarlığından Karanlık Çağ‟a Eski Yunan Tarihi (M.Ö. 2500-1000)..78 iii. Karanlık Çağ‟dan Klasik Çağ‟a Eski Yunan Tarihi (M.Ö. 1000-480)………85 B) Eski Yunan Uygarlığının Sanat Tarihi……………………………………….95 i. Karanlık Çağ ve Sonrasında Eski Yunan‟ın Edebiyat Tarihi………………….95 ii. Karanlık Çağ ve Sonrasında Eski Yunan‟ın Plastik Sanatlar Tarihi………….98 a. Geometrik Sanat (M.Ö. 1100-700)……………………………………………98 b. Arkaik Sanat (M.Ö. 700-480).…..………………………………………...…101 C) Genel Değerlendirme………………………….…….……..…………….....106 . III. KUTSALIN AġINDIRILMASI OLARAK PRESOKRATĠK FELSEFE….113 A) Ġyonya Okulu……………………..................................................................113 i. Thales………………………………………………….…………..…………114 ii. Anaximander…………………………………….………..…………....……140 iii. Anaximenes…………………………………………………………….…...148 iv. Xenophanes…………………………………………………………………154 v. Herakleitus…………………………………………………………………...161 B) Ġtalya Okulu…………………………………………………………………171 i. Pythagoras ve Çevresi……………………………………………………......172 ii. Parmenides ve Zeno…………………………………………………………183 C) Parmenides Sonrası Sistemler………………………………………………191 i. Anaxagoras…….………….………………………………………………….191 ii. Empedokles…………………………………………………………….……200 D) Genel Değerlendirme……………………………………………………….214 SONUÇ……………………………………………….……………………...…220 BĠBLĠYOGRAFYA.………...……………………………………………….....222 5 GĠRĠġ Amerikan Arkeoloji Enstitüsü tarafından bildirilen bir habere göre Irak‟taki ġanidar Mağarası kazı alanında elde edilen bulgular dinin kökenine iliĢkin kavrayıĢımızda bir değiĢikliğe sebep olacak denli önemli sayılmaktadır. 1950‟li yıllarda yaklaĢık 60.000 yıllık bir Homo neanderthalis yerleĢimi mağarada ölülerin çiçeklerle birlikte gömüldüğünü gören Fransız antropolog Josette Leroi-Gourhon, yakın tarihe dek doğru kabul edilmiĢ bir tez ileri sürerek dinsel ritüelin ve genel olarak dini davranıĢın ölüyü çiçeklerle birlikte gömme örneği nedeniyle Homo sapiens sapiens öncesinde de varolduğunu belirtmiĢtir. Ancak ġanidar Mağarası‟ndan elde edilen bulgular rüzgarın ve böceklerin etkisiyle polen oluĢumunun kendiliğinden gerçekleĢebileceğini ve ölülerin mezardan çıkan polen tabakasıyla alakalı bir biçimde defnedilmemiĢ olabileceğini göstermiĢtir.1 Bu durumda öte dünyaya geçiĢte bir hazırlık niteliğindeki bu tarz bir dinsel ritüelin Homo neanderthalis‟in dünyasında sanıldığının aksine yeri olmayabilir. Dolayısıyla dinin kökeninin nerede bulunduğu sorusu açıkta kalmıĢ gibi görünmektedir. Bu haberin de dikkat çektiği üzere, Homo neanderthalis‟in yaĢam dünyası ve kapasitelerine iliĢkin son dönemde elde edilen çeĢitli bulgular ile birlikte değerlendirildiğinde bu haber “bizim”, yani biyolojik bir tür olarak modern insan Homo sapiens sapiens‟in sınırlarının yeniden anlaĢılması ve tanımlanmasına yönelik ortaya çıkan itkinin bir yönünü oluĢturur. Bu alanda ortaya koyulan yakın tarihli çalıĢmalar örneğin Homo neanderthalis‟in alet kullanma, matematiksel temsil, toplumsal organizasyon ve dil kapasitelerine yönelik Homo sapiens sapiens ile kıyaslanabilecek karmaĢıklıktaki etkinliklerine dikkat çekmektedir.2 Bu itkinin ve zorunluluğun diğer yönünü ise çağdaĢ uygarlığın içinde bulunduğu yaĢam kavramına 1http://www.archaeology.org/news/3788-151008-iraq-shanidar-cave, EriĢim Tarihi: 15 Mayıs 2016. 2 http://www.archaeology.org/news/3211-150416-stone-tool-cognition, http://www.archaeology.org/news/3220-150420-neanderthal-cooking-herbs, EriĢim Tarihi: 15 Mayıs 2016. 6 dair kriz oluĢturmaktadır. Bu kriz temelde genomik düzeydeki bir metalaĢtırma ve politikanın doğmasından ve küresel ölçekli ekolojik krizin bir bütün olarak dünyadaki yaĢamın geleceğini tehdidinden ileri gelmektedir. YaĢam aynı anda hem melez türlerin ve ürünlerin fabrikasyonu üzerinden yeniden yaratılmakta hem de ekolojik krizin etkisiyle kitlesel olarak yok olmaktadır. Birtakım yeni teorik aygıtlar bu sıradıĢı gerçeği anlamlandırmak üzere yakın zamanda sosyal teori ve felsefe bünyesinde geliĢtirilmiĢtir. Nekro-politika, biyo-sermaye, bir sermaye olarak yaĢam ve dünya ekolojisi olarak kapitalizm vb. teorik yaratımlar bunların örnekleri olarak sıralanabilir. Biri insanın karanlık çağı, diğeriyse Ģimdisinden ileri gelen bu iki baskı “biz‟in” anlamının ve içeriğinin radikal biçimde dönüĢtüğüne iĢaret etmektedirler. Uluslararası politika sahnesinde dolaĢımda olan iki baĢat söylem ve tavır devletler ve diğer makro karar alıcılar nezdindeki bu dönüĢüme dair sahip olunan farkındalığın ve yapıcılığın genel çerçevesini sunar. Bu söylemlerden ilki apokaliptik, öteki ise yenilikçi olarak isimlendirilebilir. Apokaliptik söylem bir çağın sona erdiği ve insanlık için artık geri dönülemez yeni bir çağın baĢladığını ifade eder. Dolayısıyla hepimiz bu yeni çağda geride kalmıĢ otantik bir hayatın hayaline tutunarak yaĢayabileceğizdir artık. Yenilikçi söylem ise bu kapanan çağı bir fırsat olarak görmektedir ve temelde bilim çevrelerinden yükselen bu ses, ilk defa olarak insanın yaĢama dahi sahip olacak ve onu yeniden kuracak kadar güçlü ve muzaffer olduğunu ileri sürerek yeni açılan çağı coĢkuyla karĢılamaktadır. Bundan dolayı aslında iki söylem de mevcut krizin sonuna kadar devam ettirilmesinden yanadır denilebilir. Ancak farklı politik görüĢlerden gelme birtakım araĢtırmacıların ortak bir çıkarım ekseninde giderek daha çok dile getirdiği üzere, yaĢamakta olduğumuz krizler çağı aslında ekonomik ve toplumsal olanın yeniden örgütlenmesine ve kapitalizmin kapitalist- olmayan bir düzenek yönünde değiĢimine tanıklık etmektedir. Immanuel Wallerstein ve 7 Jeremy Rifkin‟in çalıĢmaları bu tahlilin örnekleri olarak gösterilebilir. Wallerstein yaklaĢık olarak 1980‟lerden baĢlayarak Amerikan gücünün gerileyiĢi ve kapitalist karın sınırsız birikim imkanının sona doğru yaklaĢtığı tezini savunmuĢ ve post-kapitalist bir dünya sisteminin geliĢmekte olduğunun özellikle de 21. yüzyılın ilk on yılında tam anlamıyla görülür hale geldiğini söylemiĢtir.3 Bu nedenle özünde ikisi de apokaliptik olan bu söylemlerin perdelemesinden uzaklaĢıldığında bir son değil, aslında bir devamlılık görülür. Bir devamlılık içinde, büyük çapta dahi olsa, mevcut dünya sistemi kendi içinde dönüĢmekte ve bu dönüĢüme içkin bir çeliĢki olarak “bizim” eylemlerimizin kurmakta olduğu yeni bağlam “biz”, yani insan kategorisinin kendisini krize sokmaktadır. OluĢum nedeninin bir yönünü giderek Ģiddetlenen iktisadi ve toplumsal eĢitsizliklerde bulan söz konusu krize verilen aĢağıdan gelme siyasal yanıtlar günümüzde üç genel biçime ayrılmıĢ görünmektedir. Bunların ilki farklı formlarda ifade edilen hak ve özgürlüklerin korunması ve geniĢletilmesine yönelik toplumsal ve siyasal hareketler iken, ikincisi, radikal Ġslam hareketleri olarak isimlendirilen siyasal fenomen ve muadilleri ve üçüncüsü de radikal sol hareketlerdir. Genel olarak 15. yüzyıldan baĢlayarak günümüze dek süren toplumsal ve düĢünsel plandaki girift değiĢimlerin bütünü modernlik olarak tanımlandığında, modernliğin kendi değiĢimine içkin önemli bir çeliĢkiyi sürekli yeniden ürettiği ve bu aĢağıdan gelme siyasal yanıtların da aslında bu eksende değerlendirilebileceği görülebilir. Söz konusu çeliĢki modernliğin belirli bir aĢamasının bağlamında sürekli yeniden tanımlanan aktif-reaktif güçler çatıĢmasıdır. Bu çatıĢma eski- yeni, geleneksel-modern, din-bilim vb. biçimleri alabilse de temelde modernlik zorunlu olarak bu çiftlerden biri yönünde nihai bir tavır almamakta, kendi tarihinin belirli anlarında aktif ve reaktif güçleri yeniden tanımlayarak reaktif karĢısında aktif güçlerin tarafını 3Immanuel Wallerstein, Randall Collins, Michael Mann, Georgi Derluguian ve Craig Calhoun, Does Capitalism Have a Future?, (New York: Oxford University Press, 2013), s. 82-100. 8 tutmaktadır. Bu nedenle bir dönem aktif sayılan bir unsur ileride reaktif duruma düĢebilmektedir. Modernliğe has bir tavır olarak bu konumlandırma muammasının çerçevesinde söz konusu aĢağıdan gelme siyasi hareketler de kesin bir tanıma kavuĢamamakta ve ilericilik-gericilik kavram çiftinin hangi yönüne uygun düĢtükleri belirsiz kalabilmektedir. Bu nedenle bu üç siyasal yanıtın tümü de kendi açılarından ilerici bir tavırla “biz‟in” krizine nihai bir çözümü önerse de aralarındaki uzlaĢmaz uyumsuzluklar böylesi bir durumu aslında geçersiz kılmaktadır. Bu çalıĢma, insan ve yaĢam kategorilerinin krizine karĢı olarak ileri sürülen bahsi geçen çözüm stratejilerinden ikincisinin, yani örneğin siyasal planda radikal Ġslam hareketleri olarak ortaya çıkan fenomenin temsil ettiği ve modernliğin aktif-reaktif güçler iliĢkisi tarihinde özel bir anını yaĢayan dinselin dönüĢü ve yeniden değerlenmesine dair geliĢtirilen felsefi yanıtlara odaklanmaktadır. ÇalıĢmanın amacı herhangi bir siyasal hareketin değerini tartmak değil, bunun yerine, dinselin bir süredir yaĢamakta olduğu yeni momentin ontolojik ve epistemolojik değerine yönelik geliĢtirilen felsefi itirazları değerlendirmektir. Böylece yaĢamakta olduğumuz krize karĢı ileri sürülebilecek teorik baĢlangıç noktalarına dikkat çekilmeye çalıĢılacaktır. Bu kapsamda, odaklanılacak felsefi çalıĢmaları tanıtmadan önce, dinselin dönüĢü olarak isimlendirilen sürecin teorideki ve toplumsal pratikteki tarihine genel hatlarıyla bakmak gerekmektedir. Modernliğin aktif-reaktif güçler çatıĢması tarihinde dinselin hem felsefi teoride hem de toplumsal pratikte kesin olarak dıĢarı atılması yönündeki ilk güçlü itki 18. yüzyılın Avrupa deneyiminde ortaya çıkmıĢtır. Avrupa‟da dahi bu dönemin öncesinde modernlik dinselin düĢünsel ve toplumsal değerine yönelik belirgin bir karĢı tavrı almamıĢ ve dinsel, her ne kadar Avrupa düĢünce tarihinde önemli karĢı örnekler bulunsa da, toplumsal kurumlar ve 9 felsefi yaratım nezdinde temel bir referans çerçevesi olabilmeyi sürdürmüĢtür. Buna karĢılık 18. yüzyıl deneyimi belirgin bir tavır değiĢimini yansıtır. En temel örnekleri Fransız ve Ġngiliz Aydınlanmacıları, Amerikan ve Fransız devrimci kadrolarının önemli bir bölümü ve yeni yetiĢen bilim insanları kuĢağı olan bir entelektüel kitle ateist bir materyalizmi ısrarla savunarak modernliğin o ana kadarki deneyiminde bir sapmayı bilinçli bir Ģekilde üretirler ve temel hedeflerini dine bir son vermek olarak belirginleĢtirirler. Dinsel, bu tarihten önce karĢılaĢmadığı bir tutuma 18. yüzyıldan baĢlayarak artık hep bu “son” deneyimini göğüsleme ekseninde yanıt verme zorunda kalır. 18. yüzyıl düĢüncesinin ürettiği dinsel ile iliĢki konusundaki en kalıcı miras, dinseli kendisinin sonuna ve bu sondan sonra kendini yeniden kurmaya zorlamak olduğu söylenebilir. Bu nedenle Aydınlanma yüzyılından itibaren dinsel, teoride ve toplumsal pratikte ancak “geri dönen” bir konumda güncelleĢebilmiĢtir. Bu geri dönüĢü önlemek ise felsefi ve siyasal inĢanın o tarihten baĢlayarak önemli motorlarından biri olagelmektedir. Tarihsel bir döküm içerisinde bu önleme ve geri dönme dinamiğinin felsefedeki ve toplumsal pratikteki genel bir listesi verilebilir. Aydınlanma yüzyılı ve Fransız Devrimi deneyimlerinin ardından bu süreçlere verilen ve dinseli bir geri dönüĢe çağıran tepkiler 19. yüzyılda Bourbon Hanedanlığı‟nın kurulması, yeni Katolik misyon, Oryantalizm çalıĢmalarının baĢlangıcı, Ġncil arkeolojisinde atılım, liberal teolojinin geliĢimi, Yahudi Hasidizminin geliĢimi, Kierkegaard‟ın imana vurgusu, Victor Cousin‟in mistisizmi vd. olarak sıralanabilir. Buna karĢılık dinseli bir sona zorlayan geliĢmeler sanayileĢme merkezli kapitalizmin yeni değerleri, sosyalist hareketin içkinciliği, Bismarck‟ın pragmatizmi, evrimci biyoloji ile Planck fiziğinin geliĢimi, Marx ve Engels‟in diyalektik materyalizmi ve sosyal bilimlerin ampirist metodolojisinin doğuĢu olarak kısaca sunulabilir. 10

Description:
onun cesaret hamlesidir ve bu cesaret hamlesi aracılığıyla varlık-dil-düĢünme üçgeni meydana getirilir. Anaximander için .. city wall. 48. Speaking with sense we must fortify ourselves in the common sense of all, as a city is fortified by its law, and even more forcefully. For all human
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.