ERICH FROMM MARX’IN İNSAN ANLAYIŞI Çeviren: KAAN H. ÖKTEN Düzenleyen ve Yayına Hazırlayan: AYDIN ARTTAN ARITAN MARXTN İNSAN ANLAYIŞI Erich Fromm Özgün Adı: Sexualität und sexuelle Perversionen Türkçe Haklan © Arıtan Yayınevi 2004 Bu kitabın Türkçe yayın haklan Liepnıan AG Zürih tarafından Arıtan Yayınevi'ne verilmiştir. Yayın Koordinatörü:-Aydın Arıtan Kapak Resmi: Hakkı Sabancalı Teknik Editör: Selma Türhan Dizgi Operatörü: Burçun İmergi Ofset Hazırlık: Aydın Ata Kapak Tasanmı, Dizgi ve Ofset Hazırlık: Aııtan Yayınevi Baskı: Eko Matbaası. Mayıs 2004, İstanbul ISBN: 975-7582-06-9 ARTTAN YAYINEVİ Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi A Blok Kat:6 No:6 (4NA6) Topkapı - tstanbul Tel: (0212) 576 87 41 - 576 22 26 Fax: (0212) 576 87 06 İÇİNDEKİLER içindekiler............................................ 3 Sunuş i................... 5 Çevirmenin Notu........................................................................... 17 Yazarın Önsözü................................................. 21 1. Marx’m Düşüncelerinin Çarpıtılması .............. 27 2. Marx’rn Tarihsel Maddeciliği...................... 35 3. Bilinç, Toplumsal Yapı ve Güç Kullanma Sorunu.................. 47 4. İnsan Doğası ................................................ 53 a) İnsan Doğası Kavramı................................................................ 53 b) İnsanın Faaliyet (Etkinliği) ..... 57 5. Yabancılaşma............................................................................... 79 6. Marx’m Sosyalizm Anlayışı....................................................... 97 7. Marx Düşüncesinin Sürekliliği.................................................. 111 8. Bir İnsan Olarak Marx................................................................ 123 Kaynakça........................................................................ 129 SUNUŞ "Marx's Concept of Man" (Marx’tn İnsan Anlayışı) Erich Fromm'un 1961 yılında yazdığı bir kitaptır. O sıralar Amerika'da yaşayan ve üniversitede öğretim gö revlisi olan Fromm, bu ülkede Marx konusundaki bilgi boşluğu nu görmüş ve bundan rahatsız olmuştur. Kendi düşünce yapısı nı oluştururken Talmud, İncil ve Freud gibi kaynaklann yanı sı ra Karl Marx'in görüşlerinden de oldukça yararlanan Fromm, Marx'in Amerika'da hemen hiç tanınmaması ya da yanlış ve çar pık bir biçimde sunulması nedeniyle, elimizdeki bu kitabı hazır lamaya karar vermiştir. Fromm'un Marx'in düşüncelerine ilgi göstermesi ve ondan alıntılar yapması, uzun yıllar kendisinin “Marksist” ya da “ko münist” damgasını yemesine yol açmıştır. Ama kitabı okumaya başlayınca göreceksiniz ki; aslında Fromm Marx'i adeta mistik bir düşünür ve peygamberci bir mesihlik anlayışının ya da lni- maniter bir düşünce geleneğinin devamı ve zirvesi olarak gör mektedir. Marx’taki İnsanî özü farketmiş ve onun adının ardına gizlenerek "Sosyalizm" veya "Komünizm" denilen birçok çarpı tılmış uygulamanın ne denli yanlış olduğunu vurgulamıştır. Bu noktada Fromm, bu kez de sosyalist olarak bilinenlerin saldırısına uğramıştır. Onlar da Fromm’u Marx'i çarpıtmakla ve anlamamakla suçlamışlardır. Marx düşüncesinin bir bütün oldu ğunu ileri süren bu görüş sahipleri, Fromm’un buradan, beğen- 6 Marx 'in İnsan Anlayışı digi ve işine gelen bölümleri aldığını, bunun da Marksizm'e iha net olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca Fromm'un sonuçta bir boş lukta kaldığım ve söylediklerini somut örnekler ve önerilerle desteklemediğini bel iıtmişlerdir. İşte zaten Fromm'un görevi ve fonksiyonu da bu aşamada or taya çıkıyor. Çünkü onun işi yolu hazırlamak, inançsızlıktan inanca giden ara köprü olmak misyonunu yüklenmekti. İçinde bulunduğu Batı dünyası onu dine, mistisizme karşı, biraz da ma teryalist ve Marx yanlısı gibi görür. Oysa Fromm, sözleriyle bunları destekler gibi görünse bile, özde inançlı ve mistik (bü- tüııselci) bir yapıya sahipti. Ama bunu başka türlü dile getirse. Batı dünyası içinde dışlanır ve kendine bir yer bulamazdı. O. Batı’nın akılcı ve tutucu yapısını, Doğu'nun mistisizmi ve bütün- selciliğine yaklaştırmak görevini en iyi biçimde dile getirmiş ve bu çözümü de: "Sahip olmak" davranışını terkederek, "olmak" biçimli bir dünya görüşüne geçmek olarak açıklamıştır. Fromm, Marx'm düşüncesinin temelini ve onun sosyalizm anlayışının özünü: "İnsanlann hepsinin aynı biçimde ücretlendi- rilmesi değil, kendine ve dünyaya yabancılaşmış olan insanlı ğın, bu yabancılaşmadan kurtulması ve kendi gerçek özüne dö nerek, kendisini gerçekleştirmesi" olarak açıklar. Marx'a göre (uygulayıcılarının yetersizliği ve fanatikliği ne deniyle) tıpkı kapitalist düzen gibi, sosyalist uygulamalar da in sana ters ve bu yüzden de yanlıştır. Çünkü kapitalizmin yanlış larını ve sömürgeciliğini eleştirerek, ona karşı bir konumda yer alan sosyalizm de, yalnızca ezen ile ezilen, sömüren ile sömürü lenlerin yerlerini değiştinneye çalışmış (yani, ayakları baş, baş ları ayak yapmak ve "biraz da biz yiyelim" anlayışıyla hareket etmiş) ve bu yönüyle de eleştirdiği sistemin "hem de başarısız bir taklitçisi” olmak durumunda kalmıştır. Bu arada kaybeden yine, yalnız ve yabancılaşmış durumu hiç değişmeyen "insan" Marx 'in İnsan Anlayışı 7 olmuştur. Halbuki sistemin temellerini kuran Karl Marx için ana hedef: "Daha dengeli, daha adil ve daha eşit bir gelir dağılımı değil (çünkü bunlar daha sonra doğal olarak yerine gelecektir), insan ların kendilerine, diğer insanlara ve giderek doğaya karşı yaban cılaşmalarının önüne geçmektir." Nitekim kendilerini yalnız, ayrı ve yabancı gibi gören kişilerin, kendi dışlarındaki her şeye karşı "düşmanca" davranmaları da bundandır ve doğaldır. Oysa evrende düşman ya da karşıt güç bulunmaz, aslında her şey tek bir bütünlüğün farklı yansımalarıdır. "Sosyalizm, insanları (her türlü) yabancılaşmadan kurtarmak ve gerçek İnsanî özlerine geri döndürmek; böylece insanın önce kendisi, sonra da diğer insanlar ve doğa ile bütünleşmesini sağ lamak ve böylelikle de "bir olmanın" yollarını açmak demektir" diyen ve bu yönüyle aydınlanma çağı düşünürlerine ve hümani- ter bir anlayışa yaklaşan, hatta Fromm'a göre, peygambere) me- sihçi vizyonlarla benzeşen Marx'in yanlış anlaşılmalardan ann- dınlması (belki gecikmiş, belki de tam zamanında) okurlara de ğişik bir perspektif kazandıracaktır. Fromm; hem kapitalizmin, hem de uygulanan biçimiyle sos yalizmin insanların sorun ve özlemlerine bir cevap olamadığının farkındadır. Bu nedenle kitapta çözüm ya da çare olarak, Mark sist hümanizmi öneriyor,.Bunu da, insan özgürlüklerini öne alan ve onlara kendilerini geliştirip, gerçekleştirebilecekleri ortamı sunan bir yaşama geleneği olarak tanımlıyor, sonuçta da ortaya onurlu ve kardeşçe bir yaşam çıkıyor. Biz bunun doğruluğuna inanıyor ve bu görüşe katılıyoruz. Ama böylesi bir ortamı ger çekleştirebilmek için, 19. Yüzyıl'ın ağdalı ve kannaşık dilini kullanan, düşüncelerini dönemin yeni gelişmeye başlamış "ka ba" ve "Newtoncu" bir bilim anlayışı ile ifade eden Marx ve 8 Marx 'm İnsan Anlayışı Marksizm'in tek yol olduğu düşüncesine ise katılmıyoruz. Yeni bir çağa girerken hareket noktamız (Kuantum Fiziği, İzafiyet Kuramı, Hologram, Teorisi gibi) çağdaş bilimsel düzey ve (onun doğruladığı) yüzyılların getirdiği düşünce geleneği ol maktadır, İnsana ve evrene ayrıştınnacı bir biçimde yaklaşan bir dünya görüşü, hangi sistemi uygularsa-uygulasın, insana ters düşmesi kaçınılmazdır. Nitekim kapitalizme karşı çıkarak, onu eleştiren sosyalizm denemeleri de, aynı hatayı tekrarlamış, "insanı hiçe saymıştır." Kapitalist toplum yapısı, Descartes'çı. Makyavel’ci, New- toıı'cu bir dünya ve bilim anlayışı üzerine kurulmuştur. Böyle bir anlayışa göre, insanlar ve onların içinde bulundukları .evren, birbirinden ayrı parçalan, muntazam bir saat gibi işleyeameka- nik bir düzene sahiptir. Böylesi mekanistik ve ayrıştınnacı bir dünya anlayışı, kendi sine uygun olan ahlâkı, ekonomiyi, sanatı, kültürü ve bilimi do ğurmuştur. Bunun ekonomiye yansımış olan biçimi de, kapita list düzendir. Marx, yaşadığı dönemde bu yanlışlığı, çarpıklığı ve insana ters olan yapıyı görmüş: neyin doğru olduğunu da (yani, bütün sel evren anlayışını) her insim gibi doğal olarak içinde hisset miştir. Ancak kendisini yaşadığı zamanın genel kabul gören an- layışlanndan kurtaramadığı için, bu çarpıklığın nasıl aşılması gerektiği konusundaki önerileri yetersiz ve üzeri örtülü kalmış tır. Bunun yanı sıra, tıpkı kapitalistler gibi aynı dünya görüşüne ve ayrıştırmacı bir evren anlayışına sahip bulunan sosyalistlerin de. Marx'm öz düşüncelerini anlayamamaları doğaldır. Çünkü kendi düşünceleri, kendi özlerini anlamalarına bile engel olmak tadır. Böylece Marksizm, yanlış ve çarpık bir uygulamalar zin Marx 'in İnsan Anlayışı 9 ciri olarak belirmiş ve tarih içindeki işlevini yerine getirmiştir. Ama bilim geliştikçe (özellikle İzafiyet ve Kuantum kuram ları sayesinde) ve insanlar çarpık (kendilerine ters) sistemler (kapitalizm, sosyalizm ve benzerleri) içinde bunaldıkça, yeni arayışlar, yeni bakış açıları ve yeni özlemler kendilerini göster meye başladılar. Çünkü bilim artık evrende her şeyin birbirine bağlı olduğunu ve birbirinden ayn parçalar halinde gözüken maddesel evrenin, aslında bizim yetersiz algılama gücümüz nedeniyle, bize öyle göründüğünü ortaya koydu. Artık biliyoruz ki, hepimiz kendi mize, diğer insanlara, doğaya ve giderek tüm evrene karşı so rumluyuz. Çünkü hepimiz ayııı bütünün parçalarıyız ve kaderi miz birbirine bağlı, iç içe örülü. Ayrıştıntıacı ve farklılaştırıcı anlayış içinde insanların birbir lerine. doğaya (ve hatta kendilerine) karşı çıkarcı, sömürücü ve düşmanca davranmaları nonnaldir. Çünkü herkes tek başına vardır ve önce kendi çıkan gelir. Öyle ya, benim her şeyi ken dimde toplamam, başkalannın paylarını almam, gaspetmem ve ele geçinnem, (hele bu yasal bir toplumsal çerçevede gerçekle şiyorsa) "haktır". Oysa bu, tıpkı kanserli bir hücrenin davranışı na benzer. O da yalnızca kendini düşünür, diğer hücrelerle "re kabet" eder, onlann gıdalarına ve enerjilerine el koyar. Böylece büyür, gelişir ve irileşir. Ama yukarıdan bakan bir göz, bunun sağlıklı bir gelişme olmadığını, tam tersine bir felâketin haber cisi olduğunu hemen görür. Çünkü, "bütün" açısından bakınca, bederiv kanserli hücrenin o bencil ve sahip olmacı tutumu yüzün den zarar gömlektedir. Ve o hücre, aslında kendi bindiği dalı kesmekte olduğunun farkında da değildir. Aynı sömürücü dav- t an ışı devam ederse, beden ölecek, böylece kendisi de yok ola caktır. 10 Marx ı/ı İnsan Anlayışı Oysa, bütün evren birbiriyle bağlantılı. Her bir birimin o bü tün içinde bir rolü, gücü ve sorumluluğu var. Tıpkı beyin hücre leri gibi davranmak, belki de en doğrusu. Bilindiği gibi beyin hücreleri, kendilerine gelen impulslan (uyaranları) bir diğerine aktarırlar ve bu, hızla, engellenmeden dolaşan elektriksel akım, birtakım kimyasal etkiler oluşturarak algılamayı ve düşünceyi ortaya çıkarır. Yapılan son araştınnalara göre, her beyin hücresi tıpkı bir minik hologram gibi çalışır. Yani ''bütünün bilgisini" içinde taşır, ama dışarıdan gelen uyarı, o gizli ve hazır duran po tansiyelin hangi frekansına hitap ederse, o bilgi "görünür hale geçer" (suret bulur). Ayrıca her hücre bir diğerine oranla binde beşlik bir açı farkı ile algılama yaptığı için, herbiri bir diğerin den daha değişik bir yönü yansıtma imkânı bulur. Kısaca, gelen uyarı her hücre tarafından alınır, kendi farklılığı (algılama ve yansıtma açısı) katılır ve diğerine aktarılır. Amaç, tümünün or tak ürünü olan algılama ya da cjüşüncenin mükemmelliğidir. Eğer bir hücre (herhangi bir nedenle) bu impulsu, kendisin de tutar ve bir diğerine aktarmazsa, algılama (düşünme ve hatırlama) gerçekleşmez veya düşünce bloke olur. Böylece akı şın kesilmesi, bir hücrenin "bencilce" davranması, onların tümü nün "ortak ürününün" verimsiz ve başansız olmasına yol açar. İnsanlarda da öyle değil mi? Saklayıp, biriktirdikçe ve sahip ol dukça hem kendi stresleri ve yükleri artar, hem de onların ortak ürünleri olan tarihin ve dünyanın yetersiz, kısır ve verimsiz kal masına neden olurlar. Marx bu gerçeği şu çarpıcı sözlerle dile getiriyor: "Ne kadar azsan, yaşamını ne kadar az görkemli kurmuşsan, o kadar çok sun demektir ve görkemsiz yaşamın da o denli büyüktür." Din sel metinlerde "komşun aç iken, tok yatma" denir ve insanların mallarını birbirleriyle paylaşmalan. "venneleri" öğütlenir. Bu gerçek artık, bilimsel olarak da kanıtlanıyor. Çünkü bizlerin