ebook img

MARGARET ATWOOD Damızlık Kızın Öyküsü PDF

331 Pages·1610·6.68 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview MARGARET ATWOOD Damızlık Kızın Öyküsü

MARGARET ATWOOD Damızlık Kızın Öyküsü AFA ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI 1939’da Ottowa’da doğan Margaret Attwood Quebec, Ontario ve Toronto’da büyüdü. Boston, Vancouver, Edmonton, Montreal, Berlin, Edinburgh ve Londra dahil pek çok kentte bulundu, ayrıca tüm dünyayı dolaştı. Roman, şiir ve edebiyat eleştirisi dallarında yirmiye yakın eseri vardır. Attwood/ halen romancı Graeme Gibson ve kızları Jess ile birlikte Toronto’da yaşamaktadır. AFA- Çağdaş Dünya Edebiyatı: 33 AFA-Yayınları: 214 ISBN 975-414-162-2 Ekim, 1992 ©O.W. Toad Limited, 1985 The Handmaid's Tale adlı İngilizce orijinalinden çevrilen bu kitabın Türkçe çeviri hakları AFA Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dizgi: AFA Yayıncılık A.Ş. Baskı: Gülen Ofset AFA Yayıncılık A.Ş., Sıhhiye Apt. 19/8 Cağaloğlu- İSTANBUL 0 (1) 526 39 80 MARGARET ATWOOD Damızlık Kız’ın Öyküsü Çevirenler: Sevinç - Özcan Kabakçıoğlu Mary Webster ve Perry Miller’e Ve Rahel Yakup’a çocuk doğurmadığını görünce, kızkardeşini kıskanıp Yakup’a dedi: Bana çocuklar ver, yoksa ölürüm. Ve Rahel’e karşı öfkesi alevlenip Yakup dedi: Ben rahmin semeresini senden esirge­ yen Allah’ın yerinde miyim? Ve Rahel dedi: İşte, ca- riyem Bilha, onun yanına gir; ta ki, dizlerimin üze­ rinde doğursun da, ondan çocuklarım olsun. Tekvin, 30: 1—3 Ancak bana gelince, yıllar yılı kibirli, boş, hayali dü­ şünceler önermekten yorgun düştükten ve sonun­ da başarıdan tamamen ümidimi kestikten sonra, çok şükür bu öneriye dört elle sarıldım... Jonathan Swift, Alçakgönüllü Bir Öneri Çölde, Taş Yememelisin diye emreden bir levha yoktur. Sufi Atasözü 5 I Gece 1 Bir zamanlar spor salonu olan yerde uyurduk. Eskiden oynanan oyunlar için çizilmiş çizgi ve daireleri üstünde barındıran cilalı par­ kedendi zemin; basketbol ağlarının çemberleri hâlâ yerli yerindey- di, ancak ağlar yoktu artık. Salonu bir balkon çevreliyordu, seyir­ ciler için ve resimlerden bildiğim kadarıyla, önceleri keçe, sonraları mini—etekli, daha sonra pantolonlu, en sonunda da tek kulakta küpe ve yeşil meçli dimdik saçlarıyla izleyici kızlardan gelen hoş sa­ kız ve parfüm kokusuyla karışıp insanın burnuna çarpan keskin ter kokusunu duyabileceğimi sanırdım, kaçkın bir art — görüntü gibi. Balolar da yapılırdı orada; müzik can çekişirdi: duyulmayan bir ses parşömeni gibi, biçem biçem üstüne, alttan alta gelen da­ vul sesleri, ümitsiz bir feryat; ince kağıt çiçeklerden yapılmış çe- lenkler; kartondan şeytan maskeleri; döner bir cam top, ışıktan bir kar serpiştirirdi dansçıların üstüne. Geçmişte kalmış bir cinsellik vardı odada ve yalnızlık; ve bek­ lenti, biçimi ya da ismi olmayan bir şeyin. Park yerinde ya da inip kalkan bedenlerin üzerinde sadece resimlerin titreştiği sessiz tele­ vizyon odasında, sırtın en dar yerinde ya da dışında, orada ve o za­ man üstümüzde olan eller gibi her zaman değişen ve hemen oluve- recek bir şey için duyduğumuz o özlemi hatırlıyorum. Geleceğe de özlem duyardık. Nasıl edindik bunu, bu doymaz­ lık yeteneğini? Havadaydı; konuşmamızı olanaksız kılan aralıklar­ la yanyana dizilmiş ordu işi portatif yataklarda uyumaya çalışırken de hâlâ havadaydı; gecikmiş bir düşünce gibi. Flanel çarşaflarımız vardı,.çocuklannkine benzer ve üzerinde hâlâ US yazan eski ordu işi battaniyeler. Giysilerimizi düzgün bir biçimde katlayıp yatakla­ rın ayak uçlarında bulunan taburelere koyardık. Işıklar söndürül- 9 meyip kısılırdı. Sara Teyze ve Elizabeth Teyze devriye gezerlerdi; deri kemerlerindeki askılardan sarkan elektrikli dürteçleri vardı. Yine de silahları yoktu, onlara bile silah verecek kadar güve­ nilmezdi. Silahlar, özellikle Melekler’den seçilen Muhafızlar için­ di. Muhafızlar3m çağrılmadıkça binanın içersine girmelerine, bizim de dışarı çıkmamıza izin verilmezdi, gezintilerimiz hariç; günde iki kez, ikişer ikişer, şimdi dikenli tel örgüyle çevrilmiş futbol sahası­ nın etrafinda. Melekler bu çitin dışında sırtları bize dönük durur­ lardı. Bizim için birer korku nesnesiydiler, ancak bunun dışında da bir şeydiler. Ah, bir baksalardı! Bir konuşabilseydik onlarla. Bir şeyler değiş tokuş edilebilirdi, diye düşünüyorduk, bir anlaşma, bir alışveriş, hâlâ bedenlerimiz vardı elimizde. Bizim fantezimiz buydu. Handiyse sessiz fısıldamayı öğrendik. Yarı karanlıkta kolları­ mızı uzatabiliyor, Teyzeler bakmazken, boşluğu aşıp birbirimizin ellerine dokunabiliyorduk. Dudak okumayı da öğrendik, başları­ mız yastığa yapışık, yana dönmüş, birbirimizin dudaklarını gözle­ yerek. Bu biçimde isimlerimizi iletiyorduk, yataktan yatağa: Alma. Janine. Dolores. Moira. June. 10 II Alışveriş

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.