ebook img

Mardin Artuklu Üniversitesi Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet AĞIRAKÇA Edebiyat Fakültesi Adına ... PDF

105 Pages·2017·12.52 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Mardin Artuklu Üniversitesi Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet AĞIRAKÇA Edebiyat Fakültesi Adına ...

Mardin Artuklu Üniversitesi Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet AĞIRAKÇA Edebiyat Fakültesi Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet AĞIRAKÇA Editör Prof. Dr. Ahmet AĞIRAKÇA Editör Yardımcıları Yrd. Doç. Dr. Şakire BALIKÇI Yrd. Doç. Dr. İdris GÖKSU Yrd. Doç. Dr. Halis SAKIZ Alan Editörleri Doç. Dr. Vahap ÖZPOLAT Doç. Dr. Beyhan KANTER Doç. Dr. Tahirhan AYDIN Yrd. Doç. Dr. Ahmet ABDÜLHADİOĞLU Yrd. Doç. Dr. Zekai ERDAL Yrd. Doç. Dr. Süleyman ŞANLI Yrd. Doç. Dr. Kutlu AKALIN Yrd. Doç. Dr. Ferdi KIRAÇ Yrd. Doç. Dr. İbrahim YÜCEDAĞ Yrd. Doç. Dr. Yunus CENGİZ Yrd. Doç. Dr. Mevlüt DEDE Yrd. Doç. Dr. Eldar HASANOĞLU Yrd. Doç. Dr. Bülent ALAN Arş. Gör. Bahattin İPEK TAKDİM Fen ve Teknolojik bilimler toplumların kalkınmasını sağlar ama sosyal bünyelerin ayakta kalmasını sağlayan unsurlar ise sosyal bilimlerdir. Bir toplum, sağlam ilkelerle sağlam bir ferd, sağlam bir aile ve sağlam kitlelerle ayakta durur ve uzun asırlar hayatiyyetini idame ettirir. Sosyal bünye ne kadar sağlam olursa, toplumların uzun asırlar mutluluk ve huzur içinde yaşaması o kadar kolay gerçekleşir. Medeniyetimiz bu çalışmalarıyla asırlar boyunca insanlığa ışık saçabilmişse, ilmi alanda büyük buluşlar ve icadlar gerçekleştirmişse, bu ilmi çalışmalarla hayal ettiği hedeflerine ulaşmış ve toplumu sağlam bir bünyeye kavuşturmayı gerçekleştirebilmiştir. Gerek fen bilimleri gerek Tıp bilimleri ve gerekse sosyal bilimlerdeki başarılar tolumu ve devletleri ayakta tutmuştur. Bir toplumun bünyesinde sosyal bilimlerin oynadığı rolün farkında olarak üniversitemiz sosyal bilimler üniversitesi olarak kurgulanmış ve gittikçe gelişen bir üniversite olmaya devam ediyor. Göreve geldiğimiz ilk günlerden beri her bir fakültemizin bünyesinde o fakülteye özgü bir ilmi derginin olmasını teşvik ettik. İki yıl sonra da olsa bu hususta ilk ve ciddi atımı atan edebiyat fakültemiz oldu. Dergimizin hazırlıkları yapıldı, temsilciler seçildi, arkadaşlarımız büyük bir heves ve hızla çalışmalarını sürdürüp ilk sayıyı hazırladılar. Dergimiz "Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi" Üniversitemizde yeni bir nefes olacaktır. Artuklu şehrinde, İslam medeniyetinin ete kemiğe büründüğü camilerin, medreselerin, sarayların, konakların, Surların, kalenin hatta kalelerin şehrinde insana ve topluma tarih boyunca verilen değer yeniden canlandırılmak gayesi ve hedefiyle bu şehre ve üniversitemize hizmet yolunda yeni bir adım olarak dergiciliği ve bu alandaki ilmi çalışmalarımızı azimle sürdürmeye çalışıyoruz. İnsana topluma ve ilme hizmet araştırma ve bu araştırmaların ürünü olan makalelerden oluşan dergilerimiz her gün bir adım daha ileriye atılım yapmaktadır. Sosyal bilimler Enstitüsü tarafından yayınlanan hakemli dergimiz "Mukaddime" Türkiye'de üniversitelerin bünyesinde yayınlanan yüzlerce dergi içinde "ULAKBİM" tarafından taranmaya başlaması bizi alabildiğine mutlu ve ümidvar etmiştir. Aynı şekilde üç yıldan beri düzenli yayınlanan İslami İlimler Fakültemizin dergisi "Artuklu Akademi" de aynı şekilde düzenli çıkmaya devam edecek ve iki yıl sonra o da ULAKBİM tarafından taranan bir hakemli dergimiz olacaktır, diye bekliyor ve temenni ediyoruz. Edebiyat fakültemizin bünyesinde yayınlanan "Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi" ve ilk sayısı elinizde olan bu dergimizin de başarılı olmasını Cenab-ı Allah'tan temenni ediyorum. Bu sayımızda Prof. Dr. Nurettin Öztürk’ün ‘Ahmet Haşim’in İmge ve Ütopya Dünyası’; Öğr. Gör. Abu Baqar Siddiq ve Ahsan Habib’in Kuzeydoğu Bangladeş’in Tropikal Yağmur Ormanlarında Yaşayan Avcı-Toplayıcı Munda Topluluğu Üzerine Etno-arkeolojik Notlar’; Yrd. Doç. Dr. Ahmet Akbaba ve Ferit Soycan’ın ‘İlkokullarda Görev Yapan Okul Yöneticilerinin Okullarını Örgütsel ve Toplumsal Değerlere Göre Yönetmesi ve Bu Değerleri Kazandırması İle İlgili Öğretmen Görüşleri’; Öğr. Gör. Cem Doğan’ın ‘Modern Erkeği Çizmek: Sakal/Bıyık, Moda ve Geç Osmanlı Toplumunda Maskülinitenin Mediko-Sosyal İnşası (1900- 1920)’; Yrd. Doç. Dr. Ahmet Kütük’ün ‘19. Yüzyıl Batılı Seyyahların Antik Dara (Anastasiopolis) Şehri ile İlgili Gözlemleri’; Okt. Halit Alkan’ın ‘Jean-Paul Sartre’ın The Flies Eserinin Yapısalcı bir Analizi’; Prof. Dr. Nerin Yayın’ın ‘Köknar Terimi Üzerine’; Prof. Dr. Arda Arıkan’ın ‘EPOSTL’nin Türkiye’de Uygulanma Potansiyelinin İncelenmesi’; Öğr. Gör. Mehmet Törehan Serdar’ın ‘Ebu’l Fazl Mehmed Efendi (Defterdar Mehmed Efendi)’ ve Yrd. Doç. Dr. Nükhet Eltut Kalender’in ‘Rus Kültüründe Matryoşka’ adlı makalelerinin yer alması bizleri son derece ümitlendirmiş ve mutlu kılmıştır. İktisadi ve İdari bilimler fakültemiz ile Mimarlık ve Mühendislik Fakültemizin de dergilerini en kısa zamanda hazırlayacaklarını ümit ediyorum. Bu güzel çalışmayı üniversitemize ve Türkiye'nin ilim hayatına kazandıran bütün yazar ve derginin sorumluları arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç bilirim. Özellikle derginin hazırlanması ve yayınlanmasında büyük emeği olan Fakültemizin Dekan Yardımcısı ve Editör Yardımcısı Yard. Doç. Dr. Halis Sakız kardeşim ile Editör Yardımcılarımız Yard. Doç. Dr. Şakire Balıkçı ve Yard. Doç. Dr. İdris Göksu’ya müteşekkirim. Bu gibi ilmi faaliyetlerin üniversitemiz bünyesinde gittikçe yaygınlaşmasını hedefledik. Bu çalışmaları alabildiğine arttırmayı gaye edindik. Bütün öğretim elemanlarımızdan bu hedeflerimizin gerçekleşmesi hususunda katkılarının olacağına can-ı gönülden inanıyor ve bekliyorum. Prof. Dr. Ahmet AĞIRAKÇA Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi MAKALE www.hssj.artuklu.edu.tr Ahmet Haşim’in İmge ve Ütopya Dünyası Nurettin ÖZTÜRK1 Anahtar Kelimeler: Özet 1. Şiir Çağdaş Türk şiirinin kurucuları Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’dir. Yahya Kemal 2. Yazın üzerinde pek çok kitap ve makale yazılmış, tezler yapılmış ve enstitü kurulmuştur. Yahya Kemal hem sanatçı hem de düşün adamıdır. Salt bir şair olan Ahmet Haşim 3. Çocukluk ise, akademik ve poetik çevreler dışında fazla ilgi çekmemektedir. Oysa Haşim, şiirsel 4. İstanbul imgelemi daha güçlü bir şairdir. Onun poetikası kendinden sonraki şairler ve şiir 5. Ütopya hareketleri üzerinde daha geniş bir geniş bir etki bırakmıştır. Bu çalışmada Ahmet Haşim’in sanat dönemleri ve bu dönemlerinin özellikleri; etkilendiği edebiyat 6. Anne akımları, ütopyası, yitirilen cennet ve çocukluğa dönüş özlemi, anne imgesinin 7. Özlem şiirindeki yeri, kadın görüşü, ulusal ve toplumsal sorunlar karşısındaki tutumu ve şiirinin yaşamsallığı açısından incelenmektedir. INTRODUCTION Ahmet Haşim yeni Türk edebiyatının özgün şairlerinden Kavim döneminin uyakları dize başında olan manzum biridir. Etkilediği şairler ve şiir eğilimleri, dua ve ilahilerinde tan, tanrı sözcüğünün önadı olarak etkilendiklerinden daha çoktur. Hatta Haşim çağdaş kullanılmıştır. Buradan yola çıkılarak “tan” ın eski Türk Türk şiirinin dışa dönük ve içe dönük biçimindeki iki din düzeneği içinde özel ve kutsal bir yeri olduğu ana damarından ikincisinin öncüsüdür. Özellikle düşünülebilir. Tan güneşin (kün), güneşin doğduğu ulu Cumhuriyet dönemi şairleri, bu iki damardan yönün, göğün (kök), yukarının ve Tanrı’nın oluşturduğu beslenirken Haşim’i daha poetik bulmuşlardır. dizgenin bir ögesi olarak görünmektedir. Aynı zamanda Necip Fazıl, Tanpınar ve Cemal Süreya, Haşim damarı tan, renk bakımından alevi ve ateşi anımsatan kızıllıkla güçlü şairlerdir. Bunlardan Tanpınar’ın soyadı üzerinde ağarma arası bir durumun adıdır. Güneşin doğuşu ile yapılacak bir çağrışım denemesi öğretici olabilir. Türkçe bilgi ışığının ve aydınlığın yükselip göğü kaplayışını “tan”, sunrising, güneşin doğuş anını ve eylemini aydınlanma (aufklarung, illumination, inlightment, birlikte anlatan gündoğumu teriminin karşılığıdır. tenevvür) olarak adlandıran XVIII. yüzyıl filozofları, gücün bilgide olduğunu ve bilginin güneş gibi 1 Prof. Dr. PAÜ Eğit. Fak. (Yeni Türk Ed.) [email protected] This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2016 Artuklu Human and Social Science Journal, 1(1), 1-12 | 1 MAKALE Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi yükselerek karanlığı, yanlış bilgileri yok edeceğini bir Kemal’in bavulunun ağırlığını hissettiği bilinir. Bununla Latin özdeyişi ile anlatmışlardır: “Ex oriente lux” … birlikte yine Tanpınar’ın Haşim’i ölmeden önce Güneşin genelde bayan adı olarak konulmasına karşılık, İstanbul’un şifalı sayılan semt pınarlarını ve sularını tan sözcüğünün Türkçede eril olarak algılandığı ve sayıp sayıklarken gözlemlemesi de ilginç bir bağlantı erkek adı ve soyadı biçiminde kullanıldığı görülür. olarak anılmalıdır. Bachelard’ın başka bir önemli yapıtı Erkekliğin işlevlerinden biri baba olmaktır. Acaba da Su ve Düşler adını taşır.2 Tanpınar dört unsurdan ateş Tanpınar’ın Tan’ı, yani entelektüel babası kimdir? ve suyun sentezidir (Pelvanoğlu, 2006).3 Biyografik veriler, bu soruyu hiç kuşkusuz “Yahya Çağdaş Türk poetikası Tanzimat’tan sonra Kemal Beyatlı” diye yanıtlar. biçimlenmeye başlamıştır. Şinasi’nin biçimde Tanpınar’ın “pınar”ı veya başka bir deyişle annesi geleneksel, özde ise klasik İslam kelamı ile pozitivizmi kimdir? Bu soruya “Haşim” diye yanıt vermemek için birleştiren poetikası Namık Kemal tarafından içine hiçbir neden yoktur. Pınarın çağrışımları, ilgilenenleri güncellenmiş mistik görüşler katılarak genişletilmiştir. doğrudan doğruya Ahmet Haşim’e götürmektedir. Hamid’in kişisel ve felsefi katkılarıyla dünyevileşen Tanpınar’ın çocukluğu Haşim ile hemen hemen aynı Türk poetikası, Ekrem’in duygu, düşlem ve düşünce yörelerde, Musul’da, Kerkük’te Siirt’te geçer. Akşamı üçgeni etrafındaki kuramıyla daha da insanileşmiş; şiir, ve hüznü buralarda tanır. İlk şiirlerinde “regressus ad ahlak bilgisinin konusu olmaktan çıkarak ussallaşmıştır. uterum” (sıla-i rahim) eğilimi ve otobiyografik veriler Servet-i Fünun şiiri bu temel üzerinde oluşmuştur. açıktır. Haşim bu duygu ve yaşantıları ondan önce Cenap ve Fikret’in şiirinde dilbilimsel yetkinleşmenin yaşamış ve estetize etmiştir. Esin ve su perilerinin yanında resimsi ve müzikal ögelerin, şiirle güçlü bir toplandığı yer olan pınar, aynı zamanda su ögesinin, senteze girdiği görülür. Servet-i Fünun, temsili de olsa, saydamlığın, şifanın ve hayatın kaynağıdır. Pınar ürünlerinde güncel, toplumsal ve politik olaylara annedir. Anneyi Tanpınar’a öğretense Haşim’dir. gönderme yapmakta geri durmamıştır. Tanpınar’ın poetik kardeşlerinden Nazım Hikmet de Ahmet Haşim poetikası yukarıda belirtilen yerleşik aynı ikilemi yaşamında ve sanatında yansıtır. Ateşin duruma tepki olarak ortaya çıkmıştır. Kurgu yerine esine peşinde Promete olduğu zaman manevi babası Yahya önem veren ve şiiri kapalılık ekseninde müziğin verdiği Kemal’in Tarih Musahabeleri’ni ve Aziz İstanbul’unu estetik hazza benzer bir haz aracı olarak gören Haşim, dönüştürme erki ön plandadır. Ancak Masalların çağdaş Türk şiirinde saf şiir görüşünün ilk büyük Masalı’nda subaşında dururken, suyun şavkı yüzüne temsilcisidir. Toplumsal, dinsel ve sınıfsal bağlamlardan vururken, suda sureti çıkarken, baştanbaşa doğayla koparmaya çalıştığı şiiriyle Türk şiirinde gerçek bütünleşir. Bu durum onun için doğaya karışma, doğada öznelleşmenin öncüsü olmuştur. Renk, ses, şekil ve yok olma ve böylece sonsuzlaşma, anne denizine koku öğelerinin izlenimci bir seçme ile öznel yeniden dalma anlamına gelir. Başka bir yerde dediği yaşantılarının ve duygulanımlarının potasında eriten gibi: “Elveda dünya ve merhaba kâinat!” Haşim’de derin bir Deizm ve doğayla bütünleşme Tanpınar’ın Yahya Kemal biyografisinde hocasını eğilimi vardır. Onun başlattığı şiirde arınma süreci Gaston Bachelard’ın “Ateşin Psikanalizi” yöntemine Cumhuriyet coşkusu içinde sokağa indirilmiş ve göre yorumlayıp onu baba gibi gördüğü, şiirlerini onun beysoylu yüklerinden sıyrılarak Necip Fazıl’ın sağlığında bastırmadığı ve üzerinde hep Yahya Kaldırımlar’daki adamına, Sait Faik’in deyişiyle 2 Gaston Bachelard (Champagne 27 Haziran 1884-Paris 16 Ekim La Poétique de la Rêverie, P.U.F., Paris, 1961 gibi yapıtları da 1962). Doğduğu Bar-sur Aube Kolejinde fizik ve kimya Türkçeye çevrilmesi gereken çalışmalarıdır. öğretmenliği ve Dijon Edebiyat Fakültesinde Felsefe 3 26 Aralık 1956 tarihli ders notlarında Tanpınar, Bachelard’ın Profesörlüğü yaptı. Sorbonne’da bilim felsefesi ve tarihi “Ophelia (su) kompleksinden” ve ‘Narsis mitinden (mitoloji)’ profesörü olarak çalıştı. Adına çeşitli dergiler özel sayı ve söz açar. Ophelia kompleksi için ‘ekseriya çocukluğunda genç ve dosyalar çıkardı. Lavoisier’nin fizikten sürüp çıkardığı antik güzel annesini kaybedenlere olur. Haşim’de çoktur’ diyen anasır- erbaa kuramını bir yazın ve eleştiri yöntemi olarak Tanpınar, Narkissos miti için ‘Su aynadır. Çok insanlar kullandı. Louis Althusser, Michel Foucault, Pierre Bourdieu, aynalarda boğulmuştur. Su akşam sabah akar, tabiatla Henri Lefebvre, Jean Baudrillard ve Roland Barthes gibi zenginleşir: Karun kompleksi’ açıklamasında bulunur ve eleştirmen ve kuramcılar onun çözümlemelerinden ‘Fuzulî’ye hangi metodu tatbik edebiliriz?’ diye sorar. Osmanlı etkilenmişleridir (Lane, 2006). Su ögesi üzerinde Bachelard’ın şiirinin psikolojik metodların uygulanabilmesi için gerekli görüşlerinin çözümlemesi için: O’Shea ve Meddour (2003). serbestliğe sahip olmadığını belirten Tanpınar, ‘Eski şiiri tetkik Türkçedeki yapıtları şunlardır: (Bachelard, 1988; 1995, 1996; için içtimaî metod en iyi gibidir. Fakat o zaman insan ortada 1999; 2006a; 2006b; 2008a; 2008b). Ayrıca; kalır’ der. Bir de kelime sayma yolunun olduğunu belirten L'air et les songes: essai sur l'imagination du mouvement, José Tanpınar, ‘Bâkî’de su yoktur, topraktır. Nedim’de su azdır’ gibi Corti, Paris, 1943. örnekler verir.” (Pelvanoğlu, 2006, s. 17). Tanpınar derslerinde La terre et les rêveries de la volonté: essai sur l'imagination des Ateşin Tinçözümlemesi’ni başlık başlık izlemektedir. forces, José Corti, Paris, 1948. La terre et les rêveries du repos: essai sur les images de l'intimité, José Corti, Paris, 1948; 2 | Artuklu Human and Social Science Journal, 1(1), 1-12 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2016 Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi MAKALE “birtakım insanlar”a, Orhan Veli’nin deyişiyle “O tarihte Babikyan adında bir kitapçı Süleyman Efendilere mal olmuştur. Garip, Haşim’in vardı (...) oradan geçerken vitrinde sözdizimi disiplinini sürdürürken müzikal gözüme ilişti. Bu, sembolist fransız orkestrasyonu reddeder. Haşim’in folklorik ögelerden şairlerinin seçmelerinden oluşan bir büyük ölçüde arınık şiirinden yola çıkan İkinci Yeni, kitaptı, adı da Les Poetes d’Aujourdhui sözdizimi disiplinini aşmaya girişir. Cemal Süreya’nın (...) bu kitapla hemen ilgilendim ve derhal özdeyişiyle; “Şiir gelir kelimeye dayanır”. İşte bu (...) bir tane aldım. Bu yepyeni şiir âlemi süreçte Haşim’in şiiri bir kolektör olmuştur. benim üzerimde müthiş bir etki yaptı.” A) Sanat Dönemleri Bu üç etkinin altında şiire başlayan Haşim, ilk döneminde özenti ve öykünme biçimindeki dizelerinde Haşim’in sanatında üç dönem vardır (Bengü, 1977, daha çok anne ve çocukluk anılarını dizeleştirir. s. 25; Bezirci, 1979, s. 87-89; Ekiz & Ergül, 1980; s. 471; Kabaklı, 1985, s. 154; Kurdakul, 1976, s. 158): II-Göl Saatleri Kitabında Topladığı Şiirleri Yazdığı (1909-1921) Dönem: Bu evrede kimi Fransız I-1908’e Dek Süren Gençlik Şiirleri Dönemi: Daha bu simgecilerini tanıyıp sevmesine karşın simgecilikten ilk döneminde Haşim üç etkiye açılmıştı: çok izlenimcilik egemendir. Kişiliğini bulmaya başlar. 1. Şeyh Galip ve divan edebiyatı etkisi (Banarlı, 1971, Anne ve çocukluk anılarını bırakır, akşam duygularına s. 1162; Bezirci, 1979, s. 75-76; Kabaklı, 1985, s. yönelir. 155; Kurdakul, 1976, s. 158). III-Piyale ve Sonrası: Olgunluk dönemi. Bu aşamada 2. Servet-i Fünun öncesi şairlerden Hamit ve Naci, kendi şiir yapısıyla Fransız şairlerinden örneklerini Servet-i Fünunculardan Fikret ve Cenap etkisi. bulduğu şiir ilkelerini uygulamaya çalışır. Sanatının I. Söyleyiş bakımından Fikret’in Haşim üzerinde geniş Döneminde belirgin biçimde görülen Divan ve Servet-i etkisi olmuştur. Haşim onunla ilgili olarak “benim Fünun edebiyatı etkisi azalır, simgeci etki artar. Yaşar için kudurmuş bir deniz karşısında kayalar üzerinde Nabi, Haşim’in kişiliğini bulduğu zaman, sanat yolunun yükselen altından bir ışık ve altından bir kuledir” başlarında etkisinde kaldığı Fikret’in söyleyişinden der. Cenap da hayranlıkla, severek okuduğu bir nefret etmeye başladığını söylüyor (Bezirci, 1979, s. 89; şairdir. Bize Göre adlı düzyazı kitabındaki Şairleri Fuat, 1977, s. 28; Nayır, 1974, s. 9). Aslında Servet-i Okurken başlıklı yazıda “Cenap Şehabettin Fünun’dan kopuş oldukça eskiye, 1910’lara değin gider. çocukluğumdan beri sevdiğim bir şairdir” der. Ona 11 Mart 1326 tarihli Servet-i Fünun’da, Rübâb-ı göre Cenap “Bizanslı bir mozaik ustasıdır ki, bütün Şikeste’de aradığını artık bulamadığını söyler ve hüneri parmaklarının ucunda bulunur.” Gözler, “Edebiyat-ı Cedide artık devrini doldurmuştur. Yeni Türk edebiyatında simgecilik denince ilk akla duyguları dile getirmeye yeterli değildir.” der (Bezirci, gelenin Cenap olduğunu söyler ve ekler: “Türk 1979, 65, 75). Bu sözler, bir bakıma da öykünmeden şiirinde gerçek sembolist şair Haşim’dir”.4 Gözler özgünlüğe doğru bir gidiş, aracıdan gelen simgecilikten daha sonra Dizdaroğlu’nun sözlerini aktarır: ana kaynaktaki simgeciliğe yöneliş belirtisidir. “Haşim sembolizmi bir disiplin olarak almıştır. Cenap’sa sembolizmi (...) bir B) Haşim’de Ütopizm benzetme bir istiare sistemi diye kabul Haşim bir türlü yerleşik durumla barışamamıştır eder. (...) mamafih Haşim’in yol göstericisi (Akyüz, 1986, s. 597; Bezirci, 1979, s. 14, 64; Fuat, olduğu inkâr edilemez.” (Gözler, 1976, s. 1977, s. 19).5 Bunun nedenleri, sınanca düzeyinde şunlar 261-263). olabilir: 3. Fransız Simgeciliği Etkisi. Zaten Cenap aracılığıyla I-Yitirilen cennet simgeciliğe yaklaşan Haşim, kendisine arkadaşı Ahmet Bedii’nin verdiği Van Bever ve Paul İster gerçeğin kendisi, isterse insan zihninin gönüllü Léautaud’nun simgecilerden seçmeler içeren yakıştırması olsun; insanlığın toplumsal geçmişi ile Anthologie des Poétes d’Aujourdhui adlı kitabını şiir insan tekinin bireysel geçmişi arasında büyük bir yolunun başında okumuştur. Ayrıca yine kendi benzerlik vardır. O yüzden ilk çağdan bugüne pek çok sözleriyle; düşünür, toplumların tarih içindeki dönemlerini insanın 4M. Fuat da “Haşim’in sanatı denince ilk akla gelen sözcük kalın çizgiyi içinde bulunduğu çevreye uyamamak teşkil eder.” sembolizmdir” der (Bengü, 1977, s.22). (Akyüz, 1986, s.597). 5 “Haşim’in yaşadığı çevrede özlediği şeyleri elde edememesi...” M. Fuat, 1977, s.19 ve “Haşim’deki bu küsme, kaçma ve kopma duygusu..” Bezirci, 1979, s.14, 64 vb. “Haşim’in hayatındaki en This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2016 Artuklu Human and Social Science Journal, 1(1), 1-12 | 3 MAKALE Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi örgenlik ve dirimlik gelişimine bakarak belirlemeye En güzel şeyimiz soldu diye ağlamayın! O çalışmışlardır. yeniden dirilecektir! Kalbimizin şarkısı dindi Hesiodos ve Horatius gibi ilk çağ Greko-Latin yazar ve diye yas tutmayın, çok geçmeden o sazı şairleri, toplumun başlangıçtaki, erden, yalın ve mutlu yeniden çalacak bir el bulunur (Hölderlin, dönemini altın çağolarak nitelemişler ve günden güne 1987, s. 19, 73, 188, 193, 217).” altından gümüşe, gümüşten demire ve bakıra doğru Psikanaliz açısından bakıldığında çocukluk; henüz değer yitirerek kötüye giden insanlığın, kışı baharın kişiliğin id, ego ve süper ego diye sınancalık katmanlara izlemesi gibi döngüsel bir biçimde yeniden doğup ayrılmadığı, birlik ve kendi kendisiyle barışıklık dönemi tazeleneceğini, baştaki çocukluk durumuna anlamına gelir. Bu dönem yaşamın sorumsuz, koruma kavuşacağını ileri sürmüşlerdir. Yani toplum için altın altında, güvencede bulunduğu başlangıç aşamasıdır. çağ neyse, insan için de çocukluk dönemi odur. İnsanlar Güzel bir benzetme ile dikenleri unutulan ve yalnızca gerek bireysel, gerekse toplumsal geçmişlerinde, belli gülleri anımsanan mutluluk evresidir. Abdülhak Şinasi şartlara bağlı olarak sürekli mutlu bir geçmiş, bir asr-ı Hisar bu dönemi şöyle betimler: saadet, bir mazi cenneti aramışlardır. Bu arayış “Mâzi, hepimiz için, Âdem’in kovulduğunu duygusunu Batı edebiyatında en iyi anlatan yazar, hatırladığı Cennet’tir. Annelerimizin yüzleri aslında bir şair olan Hölderlin’dir. Hölderlin, Hyperion ve muhabbetleri ile yoğrulmuş adlı mektup-romanında çocukluk dönemine duyduğu çocukluğumuzun sevinçleri ve emelleri ile özlemi ve çocukluk döneminin önemini şöyle anlatır: örülmüş bu mazi, ömrümüze ikide bir “Çocuk kaygısızlığı! Güzel kaygısızlık! Çocuk çiçeklerini veren bu bahçe, ikide bir tanrısal bir varlıktır. O ne ise hep odur ve ahenklerini salan musiki, ruhumuza eski onun için bu denli güzeldir. Özgürlük ancak kuvvetlerinin yeni bir hamlesi ile esince, ondadır. Çocuk barış durumundadır. (Kısas duyduğumuz bahtiyarlık içinde anlarız ki, Tanrıçası) Nemesis’in ilişmediği ancak mazinin sükûtu ve sesleri de, hüznü ve zevkleri tanrılar ve çocuklardır. de gönlümüzde ‘hâl’in gürültülerine ve Yazgıdan habersizdir, göktekiler hislerine her zaman galip gelecektir.” Uyuyan minik yavrular gibi; “Zira biz ancak gönlümüze göre tasfiye Tertemiz ruhları edilmiş bir hâtıra buluruz. Zira uzaktan Gösterişsiz bir bahar yaşar. gördüğümüz şeyler bize daima daha güzel görünür ve daha çok hoşumuza gider. (Ve o Mutlu gözlerinin zaman) hâlin bütün dikenleri gözlerimize Bakışında batar.” (Karaosmanoğlu, 1969, s. 318) Sonsuz ve rahat Yaşayışı, yaşama anlayışı ve sanat görüşü bakımından Bir duruluk vardır. Abdülhak Şinasi Hisar’ın neredeyse ikiz kardeşi Çocuklar gibi olabilse insan. Günahsızlığın sayılabilecek olan Ahmet Haşim de çocukluk dönemini altın dönemi, dinginlik ve özgürlük dönemi şiir estetiğinin temeline yerleştirmiştir (Karaosmanoğlu, geri gelse de, yeryüzünde tek bir dinlenme 1969, s. 98). 6 yeri, gerçek bir sevinç yeri bulunsa! Kendisinden ilgi gördüğü ve ortak bir dünya kurabildiği Yıpranmış ve solmuş değil midir insan? Ama tek kişi olan annesi Haşim daha altı yaşındayken ölünce yine de baharına kavuşur o! Biz hepimiz Haşim’in iç dünyasıyla ilgilenen kalmaz. Annesinin merkezden uzaklaşan bir yol tutmuş gidiyoruz, ölümü, mutlu akşam gezintilerinin bitmesi ve çocukluktan yetkinliğe götüren başka bir yol Bağdat’tan ayrılma zorunluluğu, sekiz yaşından on iki da yoktur. Biz o mutlu birliği, kelimenin tek yaşına yürüyen Haşim’i oldukça etkiler. İstanbul’a anlamıyla varoluşu kaybetmişiz. Ona uyamaması da eklenince Haşim gözlerini mutlu erişmemiz, onu elde etmemiz için de önce geçmişine çevirme gereği duyar. Artık geçmiş onun için kaybetmemiz gerekiyordu. Dünyanın o barışçı bir altın çağdır. Birçok şiirleri annesiyle birlikte yaşadığı evrensel birliğinden zorla ayrılıp o mutlu çocukluk günlerinin, o “mazi-i mesud”un özlem uzaklaşıyoruz. 6Haşim, Piyale adlı şiir kitabını “yakın arkadaşı ve ömür boyu da, Haşim’le aralarında hiçbir zaman bir anlaşmazlık dostu olarak kalmağı başaran Abdülhak Şinasi Hisar”a “dostum çıkmadığını belirtir. Bkz. A.Haşim, 1987, s.6, 68; “Ahmet şair münekkit Abdülhak Şinasi’ye” sözleriyle ithaf eder. Hisar Haşim’in dostluğunu kazanmak değme babayiğidin kârı değildi.” (Karaosmanoğlu, 1969, s. 98). 4 | Artuklu Human and Social Science Journal, 1(1), 1-12 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2016 Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi MAKALE ve anısıyla örülmüştür. Göl Saatleri döneminde bu çocukluğunda yaşadığı anıların idealize anıları bırakır (Bezirci, 1979, s. 18, 88). edilmiş bir şeklidir.” (Kaplan, 1987, s. 415) Haşim’in Piyale kitabında yer alan “O” şiiri Haşim, Yollar şiirinde açık bir ütopya ortamı otobiyografik özellikler taşır: betimlemez. Ancak, boş, kimsesiz ve sonsuzluğa doğru “ Bir hasta kadın, Dicle’nin üstünde, her akşam uzayıp giden yollara bakarak düş gücünü, imgelemini işletmeye çalışır. Vakit akşamdır ve ortalık durgundur. Bir hasta çocuk gezdirerek, çöllere gül-fam Gerçekte bu durgunluk şairin duygu dünyasındaki Sisler uzanırken o senin doğmanı bekler dinginlik arayışının dışa yansımasıdır. Yorgun gibi mühmel duran asude ufuklar Haşim ütopyasını asıl O Belde şiirinde anlatır. Şiirin Titrer, silinir… Damen-i şeb her şeyi saklar… anlaşılmak için değil de okunup estetik zevk alınmak İklim-i hayalata bakan bir nazar-ı dur için yazılması gerektiğini düşünen bir şairin şiirini Hüznüyle doğar necm-i sema sakit ü anlaşılır kılmanın zorluğu ortadadır. Sözcükler açık ve mahmur.” anlamlı olsa bile imgenin belirsiz oluşu, anlaşılmayı güçleştirmektedir. Haşim de O Belde’de Fikret’in Süha Aynı kadın motifi ve otobiyografik veriler, değinmeler, ve Pervin’de yaptığı gibi hüznün ütopyasını dile getirir. imgeler, O Belde şiirinde de vardır: Derin bir zamandan yakınma duygulanımı içindeki şair, “ Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir, üzüntüyü anlamayan nesli ve bugünkü beşeri Hepsinin gözlerinde hüznün var benimseyemez: Hepsi hemşiredir veyahut yar; “Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz. Dilde tenvim-i ızdırabı bilir ...... bugünkü beşer Dudaklarındaki giryende buseler, yahut, Bu sefîl iştihâ, bu kirli nazar O gözlerindeki nili sükut-u istifham Bulamaz sende bende bir ma’nâ” (Haşim, Onların ruhu sam-ı muğberden 1987, s. 157). Mütekasif menekşelerdir ki O Belde bir topluluğun değil şairle sevgilisinin Mütemadi sükun u samtı arar; sığınacağı bir “sükûn-ı menâm” yani uyku dinginliği Şu’le-i bi-ziya-yı hüzn-i kamer köşesidir. Mülteci sanki sade ellerine. Haşim’in bu “melâz-ı hülya”sı, yani hayal sığınağı, hep mavi gölgeli bir akşamı yaşar. Uzaktaki bir nehir ile O kadar natuvan ki, ah, onlar. kuşatılmış, çevreden yalıtılmış olan O Belde hem yalan, Onların hüzn-i lal ü müştereki, hem de mevcuttur. Bu önadlar ütopya sözcüğünün de Sonra dalgın mesa, o hasta deniz anlamını verir: Gerçekte olmayan, hayal dünyasında Hepsi benzer o yerde birbirine…” kurulan iyi yer... Şairin O Belde’de kadınların olduğundan söz etmesi ve onları, güzel, ince, saf, leylî, Haşim’in O Belde ve Yollar şiirini ütopik çerçevede gözleri hüzünlü sevgili veya kız kardeş biçiminde çözümleyen Mehmet Kaplan, Haşim’in şiirlerini nitelemesi aslında birden çok kadının varlığını yönlendiren çocukluğa dönük ütopya arayışı konusunda göstermez. Haşim’in özlem duyduğu kadının değişik şunları yazmaktadır: yönlerine bir göndermedir. Çünkü şair bir leit-motiv, ana “ Dicle kıyılarında annesiyle beraber dolaştığı örnek gibi, “sen, ben ve mâi deniz” sözlerini yineler. yıldızlı ve aylı mesut hâtıraları Şi’r-i Haşim’i Hölderlin’den ayıran çok önemli bir nokta Kamer’lerde yarı sembolik bir ifadeye vardır. O da, Hölderlin’in gelecekten umutlu olması ve bürünür, daha sonraki yapıtlarında, geleceğe iyimser bakmasıdır. Haşim ona göre tamamıyla sembolik, istikbâle veya kâinatın karamsardır ve O Belde’ye erişemeyeceğine inanır. ötesine ait ulaşılmaz bir hâyal beldesi şekline Haşim’in ütopyası hiç gidilemeyen bir yerdir. O yüzden döner. Çocukluğunda kaybettiği annesine ait şair, Ali Mümtaz Arolat’ın Bir Gemi Yelken Açtı adlı hasta, nârin, müşfik ve güzel vasıflarını hâiz ütopik eğilimli şiirindeki “Bugün de erişilmez o diyâra, kadın ve kadınlar Hâşim’in ufuklarını yarın da” dizesini hazırlayan şu dizelerle O Belde’yi doldururlar. O Belde ve Yollar’da, kendilerine bitirir: karşı büyük bir özlem duyuların kadınların, “ Uzak Hâşim’in gayrı şuurunda yaşayan annesinin hayâliyle ilgili olduğu söylenebilir (Kaplan, Ve mâi gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak 1986, s. 43). Haşim’in ideal ülkesi, This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2016 Artuklu Human and Social Science Journal, 1(1), 1-12 | 5 MAKALE Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi Bu nefy ü hicre müebbed, bu yerde Benim işte kalmamış önümde bir sevincim.” mahkûmuz.” (Miyasoğlu, 1987, s. 42). Aradığı mutluluğu çocukluk döneminde bulan ve bu Ziya Osman Saba, zamanın tersine işlemesini, günlerin dönemi şiirlerinde özlemle anan bir başka şair de Cahit ve yılların onu doğduğu evin taşlığına kadar götürmesini Sıtkı Tarancı’dır. Otuz Beş Yaş adlı şiir kitabında ister. Şair sevinci bu taşlıkta bulacak ve sevinçten bulunan bazı şiirler, Tarancı’nın çocukluğa dönük ağlayacaktır. Saba, tersine işleyen zamanın son ucunu ütopik eğilimlerini yansıtır. Şair, Çocuk Bahçesinde doğum sürecinin kaynağı olan annesine bağlar ve sıla-i Gezerken adlı şiirinde kırıldığını bildiği halde çemberini rahim gerçekleşir: arar. Çocukluğa, aşka, sanata ve yaşama yeniden “Son günümde olsaydım ufak, o kadar ufak ki başlamayı arzular. Bugün Cuma’da büyükannesini ve yavaşça en tatlı bir masala dalarak. dolayısıyla da çocukluğunu anar ve o günlerin uzun ve bir anne dizinde büsbütün uyusaydım.” olmasını istediğini belirtir. Ne var ki o günler sona Çocukluğunu, Çocukluğum şiirinde gözünde tüten ermiş, büyükanne ölmüş, şair günahkâr olmuştur. Bu memleket, sonsuz özlem ve keder olarak niteleyen Ziya durumda şair, büyükannesinin öbür dünyada kendini Osman Saba, benzeri bütün şairler gibi adeta çocuklukta duasında unutmamasını diler. Çocukluk başlıklı şiirinde ya da anneye geri dönerek yok olma biçiminde bir ise Affan Dede’den çocukluğunu satın alır; yaşını, adını mutluluk arayışı içindedir. ve kim olduğunu unutur. Olan bitenden haberi yoktur. Ancak bahar havasını, bahçeyi ve havuzdaki şırıl şırıl Yaşamın geri dönülmez akışı ve şimdiki anın suyu fark eder. Uçurtması bulutlardan yükseğe çıkar; sıkıntılarının yarattığı zamandan yakınma duygulanımı, zıpzıpları pırıl pırıldır. Böylece çocukluğuna geri dönen böylece bazı şairlerde doğaya, denize, düşe, düşleme, şair, çocukluğu ile özdeşleştirdiği horoz şekerinin hiç ideolojiye veya geleceğe kaçış eğilimleri çıkardığı gibi bitmemesini ister. Sıla şiirinde de Tarancı çocukluk, Haşim, Cahit Sıtkı ve Ziya Osman Saba gibi şairlerde de anne ve doğduğu köye özlemini dizeleştirir. bunlarla birlikte anneye ve çocukluğa kaçış eğilimlerini ortaya çıkarmıştır. Sıla-i rahmin rahmet olduğunu kabul eden bir kültürün insanı olarak şairin bu özlemi, aslında Türk kültürünün II-Toplumsal aşağı düşme ya da negatif sosyal mobilite bir özelliğinin de güzel bir ifadesidir. O bakımdan ve sonuçları özetlemek veya açıklamak yerine şiirin kendisini 1. Düşkün Aristokrat Haşim: 1887’de Bağdat’ta okumak daha yararlı olacaktır: doğmuş olan Haşim’in soyu Bağdat’ın ileri gelen “Gün bitti; ailelerindendir (Banarlı, 1971, s.1162). Kendi anlattığına göre soykütüğü baba tarafından Irak’ın Akşam serinliğiyle başlıyor memleketim. tanınmış ailelerinden Alûsizadelere, ana tarafından Doğduğum köy göründü; Kahyazadelere bağlıdır. Her iki aileden de bilgin ve Sakin yıldızlarıyla gittikçe yakınlaşan sema, devlet adamları çıkmıştır. Yani Haşim aristokrat bir Dört nala kalktı atım sevincinden; soyun çocuğudur. Annesinin ölümü, çocukluktan çıkış Uçaraktan gidiyorum sılaya. ve Bağdat’tan uzaklaşma, aristokratik düzeyden aşağı düşmeyle yan yana yürür. Türkçe bilmeyen Haşim bir Çocukluğumda uçurttuğum uçurtmalar olacak yakınının yanında kaldığı İstanbul’da okula uyum Bacalara takılan şu beyaz bulutlar; sağlayamaz. Okulu bitirip hayata atılınca toplumda Belki de rüzgârda namaz bezidir. kendine uygun bir yer bulamaz. “Kişiliğine yakışır” bir Yüzüne hasret kaldığım anacığımın! iş tutamaz. Ayrıca çalıştığı yerleri de beğenmez. Kendisiyle aynı durumda olan arkadaşları ise yüksek Herhalde beni bekleyenler var.” (Tarancı, görevlere geçerler. Örneğin İzzet Melih Reji’de 1982, s. 53). Haşim’in müdürüdür. Haşim buraya sınavla ve ancak Ziya Osman Saba da, çeşitli şiirlerinde çocukluk memur olarak girebilmiştir. Bundan dolayı yolunu bulup dönemini özlemle anan ve bu nedenle ütopik eğilimler yükselen arkadaşlarını kıskanır. Bu sonuç hem taşıyan dizelere yer verir. Örneğin Yağmurlu Bir Günde onurunun kırılmasına, hem de sıkıntı çekmesine yol şiirinde çocuk olmayı ister; Bahçeye sicim gibi yağmur açar. Mektuplarında bundan acı acı yakınır: “Ben bir yağmasını ve dadısını kendisine camdan yağmuru amele gibi hergün yevmiyemi kazanmaya muhtacım” der seyrettirmesini özler. Çocukluğa özlem duymasının ve sık sık şu dizeyi söyler: nedenini de açıklar: “Komadı gitti bu devlet bizi âdem yerine!” Artık dönebilseydim geriye adım adım, 6 | Artuklu Human and Social Science Journal, 1(1), 1-12 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2016

Description:
INTRODUCTION . büyük ölçüde arınık şiirinden yola çıkan İkinci Yeni, .. öfkesini boşaltamayınca enerjisi kendi üzerine döner. 2 Corresponding author: Department of Sociology and Anthropology, Faculty of Arts and Social
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.